PANEGİRİS
Azizlerin bayram günlerinde düzenlenen törenler ve kutlamalar. Bizans'ın gündelik yaşamında önemli bir yerleri vardı. Dini yıl çeşitli bayramlara ayrılmıştı. Il66'ya tarihlendirilen imparator I. Manuel'in bayram listesi 66 panegiris içermekteydi. Dini törenlere ilişkin kurallar kilise ve manastırların tipikonlarmda(-») belirlenmişti. Büyük Kilise'nin (Ayasofya) tipikonundan önemli bayramların arifesinde de kutlamalar yapıldığı öğrenilmektedir.
Yıllık dini takvimde Hz isa'nın hayatıyla ilgili değişmeyen kutlamaların dışında, günleri değişen yortularda vardı. Kons-tantinopolis'te imparatorun da yer aldığı önemli dini törenlerdeki protokol VII. Konstantinos Porfirogennetos'un(->) Törenler Kitabı'nda. anlatılmaktadır. Genelde Büyük Kilise'ye girdikten sonra, incil ve haçı öpen imparator, patrikler selamlaşır ve eline bir tören mumu alarak kilisenin kutsal bölümüne doğru ilerler, patriğin eşliğinde kutsal kapılardan geçerek dini ayine katılırdı.
Önemli azizlerin günlerinde şehirde resmi alaylar (liti) düzenlemekteydi. Kent halkı ve din adamları, patrik ve imparatora eşlik ederek dini törenin yapılacağı kilseye doğru dua ve ilahilerle ilerlerlerdi. Büyük Kilise'nin tipikonunda şehirde alayların düzenlendiği 68 gün vardı, imparator bunların 17'sine, patrik ise 32'sine iştirak ederdi. Dini tören sonrası sarayda ye-
mek daveti verilir, kentin büyük meydanlarında ve manastırların kapılarında halka yiyecek ve şarap dağıtılır, daha sonra çeşitli oyunlar, at yarışları, tiyatro gösterileri düzenlenirdi.
Bizans panegirislerinin kökeni antik çağlara dayanır. Eski Yunan kutlamalarından esinlenen bir etkinlik, Mihael Psel-los'un(-») kaleme aldığı Konstantinopo-lisli dokumacı kadınlar festivalidir. Kentin resmi kuruluşunun ertesi gününde (12 Mayıs) kutlanan bu bayrama din adamları da katılır ve tören kilisede başlatılırdı. Kadınlar dini ilahileri anımsatan antik şarkılar söyler ve adaklarda bulunurlardı. Kilisenin dış duvarında dokumacılık ve terzilik zanaatının sergilendiği büyük bir fresk hazırlanır ve kutlamalar bu eserin etrafında şarkı ve danslarla devam ederdi.
Panegiris dini içerikli olmakla birlikte, sosyal ve ticari bir anlam da taşımaktaydı. Mihael Psellos'un "Kronografi"sinde Impa-ratoriçe Zoe ile evlenmeye gelen K. Konstantinos Monomahos(->) şerefine kent surlarında yapılan karşılamalarda panayır ve pazarlardan bahsedilir. Psellos böylece panayır ve ticari pazar terimlerini birleştirmektedir. Ancak diğer bir yazısında panegiris terimini isa'nın doğuşuna ilişkin dini kutlamalar için kullanmaktadır.
Ticari bir etkinlik olarak da bilinen pa-negirisin bu yönü daha ziyade taşra şehirlerinde tanınmaktaydı. Bir azizin kemiklerinin saklandığı kilisenin etrafında imparatorluğun değişik yörelerinden gelen tüccarlar büyük bir pazar yeri kurarlardı. Aziz Dimitrios'a ithaf edilmiş Selanik Pane-girisi, Efes'teki İoannes Prodromos ve Trabzon'daki Ayios Yeoryios panayırları en önemlilerindendir. Bibi. J. Baldovin, The urban Character of Christian Worship, Orientalia Christiana Ana-lecta 228, Roma, 1987; De Ceremoniis, (yay. A. Vogt), Paris, 1967; A. E. Laiou, "The Festival of Agathe: Comments on the Life of Constantino-politan Women", Byzantium: Tribute to And-reasN. Stratos, c. I, Atina, 1986, s. 111-122; E. Renauld, Michel Psellos, Chronographie, I, Paris, 1926, s. 102, 127; S. Vryonis Jr., "The Pa-negyris of the Byzantine Saint: A Study in the Nature of a Medieval Institution, its Origins and Fate", The Byzantine Saint, (yay. S. Hac-kel) Londra, 1981.
BRİGITTE PlTARAKlS
PANGALTI ERMENİ LİSESİ
Şişli İlçesi'nde, Harbiye'de, Süleyman Nazif Sokağı no. 14'te yer almaktadır.
Okul, Mıhitarist Manastın rahipleri tarafından kurulmuş olduğundan Ermeniler arasında "Mıhitaryan Lisesi" adıyla da bilinir. Mıhitaristler tarafından ilk kez 1811' de Kandilli'de bir yaz okulu açılmıştır. Bu okulun devamı olarak aynı yıl Beyoğlu'nda da açılan okul ise maddi imkânsızlıklar yüzünden 18l6'da kapanmıştır. Eğitim sorunuyla ciddi olarak ilgilenen Mıhitarist rahipleri, cemaatin kaliteli eğitim kuruluşlarına gereksinimi olduğunu görerek Beyoğlu'nda uygun bir bina bulmuş ve 1825'te okulu tekrar açmışlardır, ilk müdürü Per Serovpe Mercanyan'dır. Hovsep Paşa adıyla bilinen yazar, Mecmua-yı Havadis gaze-
tesi başyazarı Hovsep Vartanyan ile Osmanlı Devleti hizmetinde bulunan Andon Tıngır (Yaver Paşa) okulun ilk öğrencile-rindendir. Bu dönemde, ders kitaplarının bazıları rahipler tarafından hazırlanarak manastıra ait matbaada basılmıştır.
Beyoğlu'nda manastıra ait bir arsada inşa edilen okul 1839'da tümüyle yanmıştır. Bu kez okul ve manastır gene Beyoğlu'nda 1847'de Yenimahalle Sokağı'nda kagir olarak inşa edilmiştir. Cemaatten gelen istek üzerine okulun yatılı bir bölümü de 1857' de Beyoğlu'nda Mektep Sokağı'nda öğretime açılmıştır. Sürekli bina sorunu olan! okul, 1866'da Pangaltı'da Kalpakçıyanlara ait geniş arazisi olan bir binaya taşınır. Okul bütçesinin yetersiz olduğu bu yıllarda, müdürlük görevinde bulunan Per Arşen Aydınyan'ın, 1869'da Sadrazam Âli Pa-şa'ya sunduğu dilekçe üzerine okula her ay 20 okka et ve 40 somun ekmek verilmesi Abdülmecid tarafından emredilmiştir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda manastır borçlanmış, okul kapanmıştır. Savaşın olumsuz etkileri hafifleyince, cemaatin ve okulun eski mezunlarının arzusuyla okul 1884'te tekrar açılmıştır.
Binanın oldukça geniş olan arazisi üzerine, okul, manastır ve şapel dışında, kira getirmesi amacıyla, 1890'da sokak boyunca dükkânlar yapılmış, eskimiş olan okul binası yenilenip genişletilmiştir. Okulun öğretim programında din bilgisi, coğrafya, Ermeni tarihi, Osmanlı tarihi, bitki dünyası, evren ve astronomi, güzel yazma, siyasi ekonomi, siyasi ve ticari hukuk, Ermenice, Osmanlıca, Fransızca, Latince, Rumca, italyanca, Almanca ve ingilizce dışında sanat dersleri; hat, resim, müzik, enstrümantal müzik, beden eğitimi, proje, tasarım dersleri görülmektedir. Bu dönemde öğrenciler Fransızca konuşmak zorunda tutulur, birçok ders Fransızca verilirdi. Okul sekiz sınıflı öğretim programına göre ilk mezunlarını 1892'de vermiştir. En üst sınıf felsefe sınıfıdır. Okula sadece erkek öğrenciler kabul edildiğinden, rahiplerin de desteğiyle, kız öğrenciler için Pangaltı'da Anarat Hığutyun Birliği'nin sörleri tarafından 1904'te bir kız okulu açılmıştır.
1904-1905 öğretim yılında, okulun 135 öğrencisinden 2'si Türk paşaların çocuklarıdır. Avusturyalı, ingiliz, Alman, Fransız, İtalyan, Rum ailelerin çocukları da öğrenci olarak kabul edilmiştir. 1915-1916 öğretim yılında yiyecek, içecek sıkıntısı çekilmesi nedeniyle okulun yatılı ve yüksek kısmı açılmamış, gündüzlü olan ilk kısmı hizmet vermiştir.
1924-1925 öğretim yılında okul, Maarif Vekâleti'nce resmen tanınmıştır. Eğitim programı resmi okullara eşdeğer olarak yürütülmeye başlanmış, iyice eskiyen okul ve manastır, mimar Keğam Kavafyan'ın çizdiği projeye göre 1927'de yeniden inşa edilmiştir. 1928'de lise kısmı, 1932-1933 öğretim yılında bir de ana sınıfı açılmıştır. Öğrenci sayısındaki artış nedeniyle 1936' da okula bir kat daha çıkılmıştır.
Okul, açılışından itibaren yaklaşık 7.500 mezun vermiştir. 1988-1989 öğretim yılın-
PANTEPOPTES MANASTIRI
218
219
PARASKEVİ KİLİSESİ
Al BAAXEPNAI
ANAK THS AİEA'ÖOTHTOE Tüt* KTPıaN THE n*N TflN BAAKEPNnN
EN KSNITANTIHOVflOAEI
dan itibaren tüm kısımlarında karma eğitim yapan okulun ortaokul öncesinde İngilizce hazırlık sınıfı vardır. Ana, ilk, orta ve lise bölümlerinde toplam 376 öğrenci eğitim görmektedir.
SILVA KUYUMCUYAN
PANTEPOPTES MANASTIRI KİLİSESİ
bak. ESKÎ İMARET CAMİİ
PANTOKRATOR MANASTIRI KİLİSESİ
bak. ZEYREK KİLİSE CAMİİ
PANTOKRATOR SARNIÇLARI
Bizans döneminin şehir içindeki büyük ve önemli manastırlarından olan Pantokrator Manastırı'nın (bak. Zeyrek Kilise Camii) su sarnıçları. Atatürk Bulvarı'mn(->) kenarında yer alırlar. Bir sıra niş halinde caddfe üzerinde heybetli bir cephesi olan büyük sarnıç, kısmen toprak üstünde olması bakımından diğerlerinden ayrılır.
Üzerinde inşa edilen manastır İmparator II. İoannes Komnenos dönemine (1118-1143) ait olduğuna göre sarnıç da beraberinde yapılmış olmalıdır. Burada arazi Atatürk Bulvan'na doğru oldukça dik eğimli olduğundan sarnıç batı tarafından zemin kazılarak yapılmış olmasına karşılık, doğuda bütünüyle zemin kotunun üstünde yükselir. Böylece, evvelce üstünde olan manastır yapılarına düz bir teras sağlanır.
Fetihten sonraki yüzyıllarda sarnıcın içinde uzunca bir süre su bulunduğu anlaşılmaktadır. Tam üstündeki terasın ortasında 16. yy'da Pirî Paşa (ö. 1533-34) tarafından vakfedilen mescit, Soğukkuyu Mescidi veya Camii olarak adlandırılmıştı. 17. yy'da Evliya Çelebi, Pirî Paşa Camii'nden bahsederken, "... altı, üç yüz(!) sütun üzerine bir sarnıçtır ki suyu âb-ı hayat gibidir" cümlesi ile bu sarnıcın, hâlâ içinin su dolu olduğunu açıklar. Eserini 18. yy'm sonlarında yazan Hüseyin Ayvansarayî de aynı bilgiyi, "... bu caminin altı kâfiri kagir yüce mermer somaki direkler üzerine inşa olunmuş büyük bir sarnıçtır ki bir ağzı cami kapısı dışındadır, oradan su çekerler, bu yüzden buraya Soğukkuyu Camii denmiştir" sözleriyle tekrarlar.
Pantokrator Sarnıcı 18. yy'ın sonlarına kadar su dolu olarak kullanılırken, sonraları bilinmeyen bir sebepten kurumuştur. 19. yy'ın sonlarında İstanbul sarnıçları üzerinde araştırma yapan Ph. Forchheimer ile J. Strzygowski, burayı inceledikleri sırada sarnıç üstündeki ev ve konakların mecralarının aktığı bir yerdi ve zemini çamur kaplıydı. İçinde bulunduğumuz yüzyılda ise sarnıç, limon deposu olmuş, 1960'lı yıllarda üstündeki bir parsel sahibi tarafından mülkiyetinin kendisine ait olduğu gerekçesiyle dava açılmıştır. Son yıllarda (1993) sarnıcın içi temizlenmiş durumda bulunuyordu.
Bu eski su haznesi mimarisi bakımından, benzerlerinden çok değişiktir. Şimdiki durumu ile iç genişliği 18 m, uzunluğu yaklaşık 50 m kadardır. Sarnıcın gü-
ney tarafı yıkıntı halinde olduğundan bu yönde daha ne kadar ileri gittiği bilinmez. Fakat içerideki paye ve sütunların sıralanışı göz önünde tutulursa, burada bir çift sütun daha bulunması ve 3-4 m kadar daha uzandığına ihtimal verilebilir.
Sarnıcın batı tarafı arazinin oyulması suretiyle ve toprağın baskısını karşılamak üzere bir dizi 1,15 m derinliğinde nişler halinde yapılmıştır. İçeride evvelce toplanan suyun baskısını karşılamak için ise, sarnıcın doğu kenarı 5,20 m kalınlığında olup burada on niş yapılmıştır. Unkapanı tarafında görülen en baştaki niş içinde açılan bugünkü giriş, sarnıç kurutulduktan sonra oyulmuştur. İçeride kuzey duvarına bitişik dar bir merdiven, tonoz seviyesine kadar çıkışı sağlar. Bu merdivenin üst basamaklarından sarnıcın içinin görüntüsü gerçekten çok etkilidir. Duvarlar ve nişler 34-35 cm kenarı olan ve 3,5-4 cm kalınlığında tuğlalardan örülmüştür.
Simetrik bir plana sahip bulunan sarnıcın içi uzunlamasına üç nef halindedir. Bu nefleri mermer sütunlar ve aralarda kare payeler ayırır. Böylece her dizide yedi sütun ve dört paye bulunur. Fakat güney tarafında her dizide birer sütun daha bulunduğu tahmin edilir. Sütun ve payeler birbirlerine kemerler ile bağlanmış, bunlar doğu duvarındaki payelere de ayrıca bağlanmıştır. Kemerlerdeki deliklerden ayrıca gergi kirişlerinin de bulunduğu anlaşı-:: lir. Sütunlar yüksek bir temel üzerinde sekiz cepheli kaidelere (postament) sahiptir. Bu kaidelerin yüzeylerinin kabartma bir süslemeye sahip bulunmasına karşılık, toplam uzunlukları (temel, postament, gövde ve başlık) 6 m'yi bulan sütunların başlıkları hiç bezemesiz, kesik piramit biçimindedir. Sütun, paye ve kemerler ile meydana getirilen dikdörtgen bölümler çapraz tonozlar ile örtülmüştür. Sütun başlıkları üst kenarından tonozların en yüksek yerine kadar 3,20 m'lik kısımlar da, kemerlerin orta yüksekliğine kadar bütün duvarlar gibi su geçirmez pembe horasan harcı ile sıvalı bulunduğuna göre, sarnıç tam kapasite ile dolduğunda su seviyesi sütun başlıklarını da aşıyor olmalıydı.
Pantokrator Sarmcı'nın başka hiçbir
Pantokrator Sarmcı'nın Atatürk Bulvarı'ndan f
görünüşü.
Ertan Uca, 1994 /
TETTV Arşivi
benzerinde rastlanmayan bir özelliği de doğu, batı ve kuzey duvarlarının üstlerinde uzanan tonozlu dehlizlerdir. Bunların şimdi yıkık olan güneyde de var olması gerekir. Batı dehlizinin dar olmasına karşılık, bulvar tarafındaki doğu dehlizi oldukça geniştir. 19. yy'da, burada küçük pencereler açılarak, dehliz konut olarak kullanılmıştır. Hattâ bazı uygunsuz kişilerin barındıkları bu dehlizde bir de cinayet işlenmiştir (sözlü bilginin kaynağı, hapishane müdürü olan tarihçi Efdalüddin Te-kiner'dir [1870-1957]).
Bizans döneminin İstanbul'da bıraktığı önemli su tesislerinden biri olan Pantokrator Sarmcı'nın, bugün şehrin anacadde-lerinden birinin kenarında bulunması da göz önünde tutularak, iyi ve ciddi bir restorasyondan sonra bir fonksiyon verilerek yaşatılması şehir bakımından bir kazanç olacaktır.
Pantokrator Manastırı'nın sınırları bilinmez. Bulvar kenarındaki sarnıç, manastırın kilisesi olan Zeyrek Kilise Camii'nin kuzeydoğusunda, 50-60 m uzağında bulunmaktadır. Yine aynı manastırın binalarının altında olduğu sanılan başka sarnıçlar da, ibadethane Sokağı'ndaki evlerin altında ve caminin güneybatısında 50-60 m kadar uzağında tesbit edilmiştir. Bunların en büyüğü dikdörtgen planlı, altışar destek dizisiyle üç nefe bölünmüştür. Bu desteklerin her sırada bir tanesi sütun, diğerleri payedir. 28x11,40 m ölçülerindeki bu sarnıcın içindeki iki sütunun başlıkları Ko-rint üslubunda zengin biçimde işlenmiş olduklarından, bunların devşirme malzeme oldukları ve daha eski bir binadan alındıkları tahmin edilir. Daha ufak bir sarnıç ise öncekinin doğu tarafında hemen yanındadır. Dokuz sütunlu olan sarnıcın 16 bölümü oval biçimde kubbeli tonozlarla örtülmüştür. Burada daha birkaç sarnıcın varlığı tespit edilmiştir.
Bibi. Strzygowski-Forchheimer, Byzantinis-chen Wasserbehalter, 70-71; 76-77; Evliya Çelebi, Seyahatname, II, 1969, s. 11; Ayvansarayî, Hadîka, I, 137; Müller-Wiener, Bildlexi-kon, 214, N. Fıratlı-F. Yücel, "Some Unknown Byzantine Cisterns of istanbul", TTOKBelleteni, S. 120
SEMAVİ EYÎCE
PAPADOPULOS, İOANNİS
(1877, İstanbul - 23 Mayıs 1957, Atina) Rum asıllı araştırmacı.
Babası Bahriye Merkez Hastanesi(->) hekimlerindendi. İ. Papadopulos yükseköğrenimini Paris'te yaptı. İznik'te 13. yy'da kısa süre yaşayan küçük Bizans prensliğinin (kendilerine imparator derlerdi) II. Te-odoros Laskaris dönemi (1254-1258) hakkındaki doktora tezini Sorbonne Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde takdim etti. Prof. Charles DiehPin(->) yanında yapılan bu tez ayrıca kitap olarak da yayımlandı ( Tbeodore II Lascaris, Empereur de Nicee, Paris, 1908).
İstanbul'a döndükten sonra, Fener"de Rum okulunda öğretmenlik, Beyoğlu'nda Yunan-Fransız lisesinde müdürlük yapan Papadopulos, fırsat bulduğunda şehrin Bizans topografyasına dair araştırmalar yapıyor, bunları dergilerde yayımlıyor veya Paris'te akademiye göndererek, toplantılarda kendisini yetiştiren hocası Ch. Diehl tarafından okunmasını ve yıllıklarında kısa haberler olarak yayımlanmasını sağlıyordu.
Papadopulos, 1926'dan sonra Yunanistan'a göç ederek, Selanik'te kurulan yeni üniversitede profesör oldu. Buradan emekli olduktan sonra Atina ile Pire arasında, Anadolu'dan göçenlerin kurdukları Nea Smyrna (Yeni İzmir) Mahallesi'ne yerleşerek, ölümüne kadar burada tek başına yaşadı. Bu satırların yazarı 1953'te kendisi ile karşılaştığında, bu kimsesiz ihtiyarın istanbul hatıralarını gözyaşları içinde anlattığına ve mütevazı bekâr odasında masanın üstünde, o yıllarda turistik eşya mağazalarında satılan üstü nikelajlanmış madenden bir cami maketinin süslediğine şahit olmuştu. Sohbet sırasında Papadopulos'un Türk-Yunan ilişkileri hususunda söylediği; "Bu iki millet mükemmel olarak bir arada yaşayabilir, eğer politikacılar ile gazeteciler olmasa!" sözü ilgi çekicidir.
Papadopulos'un İstanbul tarihi ve eski eserlerine dair tek kitabı, şehrin kuzeybatısında Eğrikapı-Ayvansaray arasındaki bölgede bulunduğu bilinen Blahernai (Blak-hernai) Sarayı hakkındadır (Ai Blakhernai, İst., 1920). Grek dilinde olan bu kitap an-
LEŞ PALAİS
EGLİSES deş BLACHERNES
THESSALOKlOue
cak 55 sahifeden ibaret ince bir broşürdür. Galata'da Perşembepazarı'nda K. Makri-dis ve L Alevropulos basımevinde basılmıştır. Yazar Selanik'e yerleştikten sonra bu kitabı genişleterek ve Fransızca olarak 186 sahifelik bir eser halinde yeniden yayımladı {Leş palais et leş eglises deş Blachernes, Selanik, 1928; kapakta Atina, 1928).
Papadopulos'un Paris'te akademinin yıllığında (Academie deş Inscriptions et Belles-Lettres-Compte rendus deş sceances), İstanbul'daki araştırmalarına dair kısa haber mahiyetinde notları basılmıştır. ("No-te sur quelques decouvertes recentes fa-ites â Constantinople", ae, 1920, s. 56-66; "Le palais de Philopation", ae, 1921, s. 276-282; "Decouvertes archeologiques de Constantinople", ae, 1925, s. 115-116; "Decouvertes deş substructions du palais d'Ale-xis Comnene", ae, 1925, s. 341-342).
Papadopulos'un bu raporları dışında ve İstanbul'un topografyası ile ilgili ilk yayınlarından biri de içinde açık hava su haznelerinin, şehrin hendeklerini beslemek olduğu yolundaki hipotezini tanıttığı dört sahifelik broşürüdür (Zes citernes â del ouvert et lefosse deş murailles de Byzance, İst., 1919). Fakat bu görüş yeteri kadar inandırıcı bulunmadığı için ilim alemince hiç iltifat görmemiştir.
Tarihi topografyaya dair başka araştırmaları daha çok mahalleler hakkındadır; "Le Deuteron, Etüde topographique-Cons-tantinople", Neos Poimen, (Mart 1921, s. 142-149). Bunda kaynaklarda adı geçen bu mahallenin, dördüncü tepede Havariyun Kilisesi'nin(->) kuzeyinde olduğunu ispat etmiştir. Sonraları aynı konu üzerinde başkaları tarafından da durulmuştur. Başka bir araştırmasında Ayios Lavnentios Kilisesi ile Pulheriana Mahallesi'nin yerlerini tespite çalışmıştır: "L'eglise de Saint-Laurent et leş Pulcheriana", Studi Bizantini e Neoelleni-ci, (II 1927, s. 59-63). Burgazadası'ndaki Bizans kalıntılarına dair kısa yazısı, "Leş ru-ines de l'île d'Antigoni", Byzantinisch-Ne-ugriechischeJahrbücher, (V, 1926/27, s. 81-88); ile İstinye dolaylarında bulunan bir mezar taşına dair makalesi, "Epitombios stele euretheisa en Sosthenio tu Bosporu"
İoannis
Papadopulos'un
Blahernai
hakkındaki
kitabının
Fransızca
(solda) ve
Grekçe
kapakları.
Semavi Eyice
arşivi
Thrakika, (1,1928, s. 20-25); Kadıköy'de bulunan bazı kalıntılara dair haberi, "No-tes sur quelques decouvertes recentes fa-ites â Kadi-Keui", Echos d'Orient, (XXV, 1926, s. 46-48); topografyaya dair son makaleleridir. Bunlar dışında bir Bizans çömleği hakkında kısa bir makalesi, "Un ob-jet de poterie byzantine", Echos d'Orient, (XXV, 1926, s. 201-202) ile Kadıköy'de bulunan bir heykel başına dair bir haber yazısı vardır: "Tete de Bacchus trouvee â Chalcedoine", Academie deş Inseriptions et-Belles-Lettres-Compte rendus, (1924, s. 102-104). Eski Hebdomon'da (Bakırköy) R. Demangel tarafından meydana çıkarılan İoannes Prodromos Kilisesi kalıntısı yanındaki mozaik döşemeli yerin bir mutatarion (imparatorların bir kiliseyi ziyaretlerinde kıyafet değiştirdikleri yer) olduğunu ileri sürdü ("To mutatarion tu en to Hebdomo nau İoannu tu Baptistu", Bulletin de Cor-respondance Hettenique, LXX [1946], s. 428-435). Sonra aynı konu ile ilgili daha geniş bir yazısı da basıldı; "Le mutatarion deş eglises byzantines", Memorial Louis Petit, (Paris, 1948, s. 366-372). R. Janin'in Constantinople byzantine, (Paris, 1950) başlıklı tarihi topografyaya dair kitabı hakkında uzun bir tahlil ve tenkit yazısı da yayımladı: Atina Üniversitesi Yıllığı, (1951, s. 283-293).
Papadopulos, son yıllarında bazı kısa makaleler (biri İznik'teki bir kilise kalıntısı hakkında) ile Atina'nın günlük gazetelerinde yazılar yayımlıyordu.
SEMAVİ EYİCE
PARASKEVİ (AYİA) KİLİSESİ
Beykoz'da Panayır Sokağı'nda yer alan bu Rum Ortodoks Kilisesi 1852'de inşa edilmiştir.
1937'de Mina Cambazoğlu adında bir hayır sahibi tarafından elektrik tesisatı ile donatılan, 1940-1943 arasında askeri de: po, 1943-1945 arasında da Toprak Mahsulleri Ofisi'nin deposu olarak kullanılan kilise bu tarihten sonra mütevelli heyetine teslim edilmiş, 1947'de esaslı bir onarım geçirmiştir.
Tanzimat dönemine ait kiliselerin büyük çoğunluğu gibi bu yapı da kagir duvarlı ve beşik çatılıdır. Zemin mermer kaplanmış, bazilika tasarımına sahip olan ibadet mekânının üzeri ahşaptan bir beşik tonozla örtülmüştür. Yapıya camekânlı bir kapıdan girilmekte, batı kesiminde, kadınlara mahsus fevkani bir mahfil yer almaktadır. Ahşaptan oyma, yaldızlı ambonlar (vaaz kürsüleri), duvarlarda sıralanan büyük boyutlu aziz tasvirleri, oymalı ve beyaz boyalı ahşap ikonostasis dikkat çeken mimari öğelerdir.
İSTANBUL
PARASKEVİ (AYİA) KİLİSESİ
Sarıyer llçesi'nde, Büyükdere'de, Daniş-ment Sokağı'nda, geniş bir avlunun arkasında yer almaktadır. Bu yapının yerinde bulunan eski kilise bir yangın sonucunda ortadan kalkmış, 1831'de bugünkü bina inşa edilmiştir.
PARASKEVİ KİLİSESİ
220
221
JULİA PARDOE
Ufak boyutlu bir Rum Ortodoks kilisesi olan yapı kagir duvarlı, beşik çatılı, üç nefli bazilika planlıdır. Nartekse üç kapı ile, asıl ibadet bölümüne ise biri nartek-se. diğeri avluya açılan iki kapıdan girilmekte, çan kulesi bulunmayan kilisenin çam avludaki bir ağaca asılı durmaktadır. Apsisin bulunduğu orta nefin sınırlarında altı adet ahşap sütun sıralanır. Ahşaptan mamul olan ikonostasiste kayda değer herhangi bir bezeme görülmemekte, ibadet mekânında farklı boyutlarda, bir kısmı gümüşlü olan ikonalar, çeşitli şamdan ve kandiller bulunmaktadır.
İSTANBUL
PARASKEVİ (AYİA) KİLİSESİ
Beyoğlu İlçesi'nde, Hasköy'de batıda Kalaycı Bahçesi Sokağı, kuzeyde Çançan Sokağı, güneyde Baçtar Sokağı ile çevrelenen kilise, yüksek duvarlarla çevrili geniştir avlunun batısında yer alır. Avlu duvarı kiliseye batısında bitişiktir.
Bizans döneminde, bulunduğu semte adım veren kilise, 156i'de P. Gilles(->) tarafından kaydedilmiş ve yapının bulunduğu bölgenin bu yüzyılda da kilisenin adıyla anıldığı belirtilmiştir. S. Gerlach(->) 1577'de, Galata dışında "Ayia Paraskevi" Köyü'nde gösterişli olmayan kilise ve mezarlıktan söz eder. Kilise ile aynı adı taşıyan ayazmanın, köyün dışında bulunduğunu bildiren Gerlach, 26 Temmuz 1577 tarihinin "Azize Paraskevi Günü" olması nedeniyle Türklerden ve Rumlardan çok sayıda kadın ve erkeğin kilisede bir araya geldiğini belirtir.
1583'te Tryphon ve 1604'te Paterakis listelerinde yer alan kilise, l652'de Antakya patriğinin kâtibi Paulus tarafından da kaydedilmiştir. 17. yy'm ikinci yansında E. Ç. Kömürciyan(->) kiliseyi, yakınında bulunan aynı adlı ayazma ile birlikte anlatır.
Kilise, kitabesine göre, Eflâk Voyvodası Konstantin Brankovanos tarafından 1692' de inşa ettirilmiştir. 18. yy'm sonunda ğ. İndciyan(-+), kasaba olarak nitelediği Has-köy'deki kiliseyi "Ay' Paraskevi" adıyla tanıtır ve yapının bulunduğu avluda yer alan mezarlıktan bahseder. Kilise, diğer
kitabesine göre, Patrik Konstantios döneminde 1833'te yeniden inşa edilmiştir.
Mimari: Kilise doğu-batı doğrultusunda, dikdörtgen planlıdır. Doğuda eksende, yarım yuvarlak apsis dışa çıkıntılıdır. Yapı iki yüzlü kırma çatı ile örtülüdür. Apsisin örtüsü yarım konik çatıdır. Kilisenin güneyinde, eksenden doğuya yakın konumdaki baldaken tipi çan kulesi yapıya bitişiktir. Dışta kısmen sıvalı olan yapı, kaba yönü taş ve tuğla ile inşa edilmiştir. Cephelerde yer yer devşirme malzeme görülür. Yapıyı saçak altında taştan iki düz silme arasında bir dışbükey silme dolanır.
Bazilikal plan tipindeki kilisenin na-osu üç neflidir. Naos, doğuda orta nef hizasında, içte yarım yuvarlak apsis ile sınırlanır. Nef ayrımı altışar ahşap taşıyıcının bulunduğu sıralar ile sağlanmıştır. Yan nef-ler orta neften bir basamak yüksektir. Doğudaki ilk taşıyıcılar hizasında belirlenen bema, yan netlerden bir, orta neften iki basamak yüksektir.
Naosun güneyinde, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı narteks yer alır. Narteks güneyinde, sütunlar ve bunları bağlayan yuvarlak kemerli arkadla avluda sınırlanır. Narteks üzerinde yer alan galeri, naosun batısındaki son taşıyıcılara da oturarak "L" biçiminde plan oluşturur. Galeriye çıkış, içte narteksin doğusundaki geçiş mekânında bulunan merdiven ile sağlanmıştır.
Nefleri sınırlayan taşıyıcılar arşitravla bağlanır. Kübik ahşap altlıklar üzerindeki ahşap taşıyıcıların gövdeleri kare kesitli ve köşelerinde boyuna dışbükey silmelidir. Taşıyıcıların ahşap başlıkları kare biçimindedir.
Kilisenin ahşap örtü sistemi; orta nefte basık tonoz, yan nefler ve nartekste düz tavandır. Apsisin örtüsü içte yarım kubbedir.
Naosa açılan iki giriş, kuzey ve güneyde eksenden batıya yakın ve karşılıklıdır. Narteksin güneyde bulunan tek girişi dikdörtgendir. Yapının doğusunda, galeriye açılan dikdörtgen bir giriş vardır. Kuzey ve güneyde yer alan karşılıklı altışar pencereden kuzeydekiler yuvaklak kemerlidir. Güneyde, galeriye bakan pencereler bulunur. Doğuda ve batıda üstte, orta nef hi-
Hasköy'deki Paraskevi Kilisesi'nin güney
cephesinden bir görünüm. Zafer Karaca, 1991
zasındaki üç pencere karşılıklıdır. Naosta kuzey nefin doğusunda bir, güney nefin doğusunda iki niş ile bemanın kuzey ve güneyinde karşılıklı birer niş vardır. Nişler yuvarlak kemerlidir.
Naosun doğusunda üç nefi kapsayan ahşap ikonostasis, kuzeydeki sıranın üçüncü taşıyıcısına oturan ahşap ambon ve karşısında bulunan ahşap despot koltuğu, oyma ve kabartma tekniğinde bitkisel motiflerle bezelidir.
Dostları ilə paylaş: |