*NEHİRLERNDEN KAYNAKLANAN KİRLENME
Kara kökenli kirleticilerin deniz ortamına ulaştırılmasında en önemli mekanizma nehirlerle taşınmadır. Marmara bölgesinde uzun nehirler olmamasına karşın, pek çok sayıda küçük çay ve nehir bulunmaktadır. Bölgedeki en önemli nehirler arasında Kocabaş, Gönen nehirleri, Simav deresi ve kolları, Nilüfer, Mustafa Kemal Paşa, Orhaneli, Emet dereleri sayılabilir.
Nilüfer deresi özellikle Bursa organize sanayi bölgesinden gelen endüstriyel, Bursa’dan gelen evsel atıksularla kirlenmektedir. Bigadiç Boraks Metal işletmeleri atıksuları ile Sımav deresini kirletmedir. Balıkesir bölgesindeki endüstriyel kuruluşlar ve evsel atıksular önce Üzümcü deresini kirletmekte ve bu kirlilik yine Simav deresine taşınmaktadır.
Gemlik yöresinde bulunan Karsak deresi, Orhangazi organize sanayi bölgesinin atıklarını taşımaktadır.
İstanbul için en kompleks sanayi ve evsel atıkları taşıyan açık birer kanal halindeki Kağıthane ve Alibeyköy dereleri, Haliç kirliliğine katkıda bulunmaktadır.
*KANALİZASYON DEŞARJLARI
Ülke nüfusunun 1/5'inden fazlası (1990 yılından itibariyle 12,5 milyon civarı) Marmara Bölgesinde barınmaktadır. Bu nüfus bölgede yer alan 8 ilde toplanmış olup, bölge nüfusunun % 60'ı İstanbul'da yaşamaktadır.
Bu yerleşim merkezlerinde oluşan evsel atıklar kanalizasyon sistemi ile doğrudan Marmara denizine akıtılmaktadır. Sadece bu atıkların bir kısmı ön arıtmadan geçtikten sonra denize bırakılmaktadır.
Bölge nüfusu arttıkça evsel atıksu deşarjı artmaktadır.
1980 - 1985 yıllarında nüfus % 18, 1985 - 1990 yıllarında nüfus % 21 civarında artmıştır. Günümüzde Marmara'ya;
-
İstanbul'dan günde 1,2 milyon m3,
-
Bursa'dan günde 0,3 milyon m3,
-
İzmit'ten 0,2 milyon m3,
-
Diğer 5 şehirden 0,4 milyon m3 olmak üzere bölge genelinde 2,1 milyon m3 evsel atıksu deşarj edilmektedir.
*DENİZLERDEN KAYNAKLANAN KİRLENME
Marmara denizi, Karadeniz ve Ege Denizi’ne açık olmakla birlikte; diğer tüm özellikleri ile kapalı bir deniz görünümündedir. Marmara denizi kıyılarında fazla yerleşim birimleri, sanayi merkezlerinin yanısıra yoğun gemi trafiği olan limanlar yer alır. Ayrıca, her biri yerleşim birimi olan ve özellikle yaz aylarında yoğun yolcu taşımacılığın yapıldığı 12 ada bulunur.
Deniz araçlarının sintine suları, balast suları, tank yıkama suları, kaynaklanan kirlenmenin yanısıra ham petrol taşıyan tankerlerden sızan petrol denizde çok geniş alanlara yayılmaktadır.
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 17
İstanbul Boğazında deniz trafiğinden kaynaklanan kirliliğin toplam kirliliğe katkısı yaklaşık % 10 kadardır.
Tuna su yolunun açılması sonucunda Marmara denizi ve Boğazlarda zaten yüklü olan gemi trafiği giderek artacaktır. Karadeniz ve Marmara’yı birleştiren İstanbul Boğazı 32 km uzunluğunda olup, seyir güçlükleri ile dolu dar bir su yoludur. Fiziki yapısı nedeni ile 90.000 GRT ve daha büyük gemilerin ek önlemler almadan geçiğş mümkün değildir.
*TAŞIMACILIK KAYNAKLI KİRLİLİK
İstanbul, Çanakkale Boğazları, Marmara denizi, Karadeniz ve Akdeniz'i birbirine bağlayan yılda 50.000 (1997 yılı itibariyle) geminin geçtiği uluslararası bir su yoludur.
Marmara denizinde, İzmit, İstanbul, Bandırma, Gemlik, Tekirdağ ve Gelibolu limanlarına yaklaşık 6000 gemi kayıtlıdır. Limanların çoğu tahliye, onarım, barınma, petrol yükleme, boşaltma ve marinalara çok amaçlıdır.
Gemi ve deniz araçlarının sintine atıkları ile, bunları yükleme ve boşaltma sırasında kazalar neticesinde deniz kirliliği meydana gelmektedir.
Geçmişteki üç deniz kazasında 64.000 ton ham petrol, 2.000 ton sıvılaştırılmış amonyak, 2.000 ton motorin Marmara denizi sularına karışmıştır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi son 5 yıl içinde denize sintine basan 168 gemi tespit etmiş ve bunlara yasaların öngördüğü cezayı uygulamıştır.
MARMARA HAVASINDA YAPILAN ve YAPILMAKTA OLAN ÇALIŞMALAR
1950’li yıllardan başlayarak gündeme gelen İstanbul kanalizasyon projeleri kapsamında 1960’lı yıllarda başlatılan DAMOK (1) projesi ve daha sonra bunun revizyonu olan Camptek-ser revizyonu (2) ile İstanbul atıksu uzaklaştırma yöntemlerinin ana hatlarını ortaya koydu. Proje, İstanbul’un hemen her yerinde düzensiz akan lağım sularının düzenli kanalizasyonlar, kuşaklamalar ve kollektörler ile pompa istasyonlarına toplamak, ön arıtmadan geçirerek su tabakasına enjekte etmek olarak tanımlanabilir. Ön koşul olarak suların en az 5 mg/l oksijen içermesi gerekmektedir. İstanbul Üniversitesi Su ürünleri fakültesi tarafından Ekim 1992’de Türk ve Rus bilim adamlarının katılımı ile Marmara denizi ve Karadeniz’de bir dizi yeni ekolojik çalışmalar yapılmıştır. Özelliği ise ARGUS denizaltısı ile ülkemizde ilk kez yapılan doğrudan deniz dibi gözlemleri olmasıdır. 50m ile 528m derinliğe kadar olan derinliklerde yapılan gözlemler sırasında Marmara denizinin dip yapısına ilişkin birçok veri toplanmıştır. Film ve foto çekilmiş ve kum çamur ve hayvan türlerine ait örnekler alınarak biyolojik çeşitlilikteki değişim gözlenmiştir. Ayrıca son yıllarda çağın vebası denilen Mnmiopsis leiydi türünün dağılımı incelenmiştir. Araştırmalar sonunda, Marmara denizinde çözünmüş oksijen değerleri eskiye oranla düşük çıkmıştır. Yine canlı türlerinin ekosistemin hızla tahrip edildiği, birçok canlı türünün azlığı da dikkat çekmiştir. İstanbul Üniversitesi çevre sorunları araştırma merkezi tarafından 1983 yılından beri 3 yıl süre ile tüm mevsimler boyunca yapılan hidrografik ve su kirlenmesi araştırmalarında, İstanbul Boğazı - Çanakkle Boğazı arasında 36 istasyondan alınan verilere göre, zaten yaklaşık bir Haliç karekteristiği gösteren Marmara denizine sürekli olarak yüklenen endüstri ve evsel atıkların seyrelme ve başka bir yere göç etme suretiyle asimilasyonuna imkan olmadığı ve Akdeniz kökenli % 038 tuzluluk içeren dip suyunun genelde bir kirlilik uzaklaştırma aracı olmayacağı kesinleşmiştir.
Araştırmalar sonucunda su ürünlerinde büyük tahriplerin meydana gelmesi, nakil ve seyrelme ile Marmara’da ekolojik dengeyi muhafaza olanağının ve arıtmasız derin dip deşarjlarının yerine arıtma sistemlerinin olanak ölçüsünde Marmara çevresinde yer alması gerektiği ortaya çıkmıştır. 1988 yılında yapılan Sarayburnu deşarjı, sadece iri partiküllerin ızgaralarda elenmesi ve atıkların içerdiği yağların tutulmasına yönelik çok alanda yer alan yüzeysularında çözünmüş oksijen miktarlarının düşmesine sebep olmuştur.
Dostları ilə paylaş: |