Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesi X/A sınıfı


DENİZLERİ KİMLER KİRLETİYOR?



Yüklə 310,47 Kb.
səhifə3/9
tarix08.11.2017
ölçüsü310,47 Kb.
#31141
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7   8   9

DENİZLERİ KİMLER KİRLETİYOR?


Homeros, milattan binyıl önce; DENİZ, HAYATIN BAŞLANGICIDIR demiş. Bizler, milattan iki bin yıl sonra:

PİS DENİZ SONUN BAŞLANGICIDIR demekle yetiniyoruz.

Erozyon, ozon tabakası delinmesi, ormanların yok oluşu, nehirlerde besleyici tuz oranının aşırı artışı, denizlerde hayatın azalması gibi birbirinden önemli sorunlar karşısında:

İNSANI DOĞAdan değil, DOĞAyı İNSANDAN koruma zamanının geldiğini ve hatta geçmeye başladığını görmek ve yaşam tarzımızı buna göre ayarlamak zorundayız. Yoksa doğru dürüst beslenemez, yüzemez, nefes alamaz hale geldiğimiz ve hepimizin içinde veya üzerinde yaşadığı ve dünya adını verdiği bu uzay gemisi yolculuğu büyük bir hüsranla sona erecektir.

Dünyanın %71'ini kapsayan denizler, toplam su varlığının da %95'ini oluşturur.

Bu devasal büyüklüğüne ilaveten doğadaki "Devamlı su döngüsü" nedeni ile tüm kirlilikler şu veya bu şekilde denize taşınmakta ve orada birikmektedir, sonunda kirlilik faturasının tamamı Deniz'e çıkmaktadır. Halbuki ;

1) Suni ilaçlama ve gübreleme sonucu tarım kökenli toprak kirliliği,

2) Alt yapı ve kanalizasyon eksikliklerinin neden olduğu kirlilikler ve Nükleer dahil her tür sanayi atıklarının neden olduğu Endüstriyel kirlilikler toplam kirliliğin tam %97'sini oluşturmaktadır. Yani güvenilir, uluslararası otoritelerin hazırladıkları istatistiklere göre;

Denizden ekmeğini çıkaranların payı sadece ve sadece %3 dür.!!

Tahminlerin tam tersine kirliliğe en az neden olmasına rağmen en ciddi önlemleri alan, en büyük savaşı veren de gene Denizcilik sektörüdür. Örneğin, dünya ham petrol ihtiyacının %60'ı denizden ve tankerlerle taşınmaktadır ve bu miktarın %99.98 teslim mahaline salimen ulaştırılmaktadır.

Alınan tedbirler sonucu (gemi adet ve boyutlarının artmasına rağmen) son yirmi yılda gemilerin neden olduğu işletmeden ötürü petrol kirliliğinde yüzde seksen beş, tanker kazaları sonucu petrol kirliliğinde yüzde elli nispetinde bir azalma sağlanmıştır.

Bütün bu çalışmalarda hedef kirliliği yüzde yüz azaltmaktır. Bugün inşa edilmekte olan modern tankerlerde inşaat masraflarının yüzde yirmisi (ki bu 120.000 DWT. bir gemide - 5 milyon dolara eşittir) geminin emniyeti ve doğanın korunması için harcanmaktadır.

1996 yılından itibaren kimyevi madde, gaz, petrol ve petrol ürünleri taşıyacak tüm tankerlerde ise" Double Hull" yani çift yanlı, çift taban ve tavanlı başka bir deyimle gemi içinde gemi inşa mecburiyeti getirilmekte dış veya dip satıh/duvar delinse de iç taraf sağlam kalacak denizlerin kirlenmesinin önleneceği hesap edilmektedir.

Teknik gelişmelere paralel olarak 1969'dan bu yana dünyanın ileri gelen ülkelerindeki tanker sahipleri birliği deniz kirlenme ve kazalarına karşı o kadar güzel organize olmuş ve tedbirler almıştır ki, bir tanker faciası yaşandığı an ve yerde sigorta şirketlerinin, ulusal mahkemelerin, siyasi görüşmelerin dışında ve bunların sonuçlarını beklemeden o yöreye yardım elini uzatacak bir "Civil Liability Convention Fund" yaratılmıştır.

Ülkemiz maalesef bu organizasyona üye olmadığı için boğazlarda yaşadığımız ve kıl payı, inanılmaz şans eseri kurtulduğumuz son tanker faciasında, anında emrine tahsis edilebilecek asgari 9, azami 99 milyon dolarlık bir fondan mahrum kalmıştır. Böyle bir fondan yararlanmanın bedeli yılda tanker başına 5 ila 10 bin dolar civarındadır.

Gene son tanker faciasında dünyada ki tam 17 organizasyon anında harekete geçmiştir. Bu kuruluşlardan biriside 1980'li yıllarda dünyanın en ünlü armatörlerden Sayın George P. Livanos tarafından kurulmuş olan HELMEPA derneğidir.

Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 11

Helmepa'nın felsefesinden, tecrübelerinden de yararlanarak 1993 yılında Türk-Yunan iş konseyinde gündeme getirilen ve kurulması taraflarca ve memnuniyetle kararlaştırılan TURMEPA veya "Deniztemiz Derneği"de prensipte politika dışı, bağımsız, kâr amacı gütmeyen bir dernek olarak faaliyete geçmiştir.

Özetlersek :

Denizleri tüm insanlar kirletmekte, fakat bunun maddi, manevi faturası Deniz sektörüne yüklenmektedir. Bu nedenle, Tuna nehrinin her yıl Karadeniz’e getirdiği 60 milyon ton civarı atık su da, artan Boğaz trafiği ve bunun neden olabileceği bir kaza da biz Denizcileri son derece ilgilendirmekte, uykularımızı kaçırmaktadır. Sadece satıhta yüzen, kıyılarımıza vuran katı atık miktarını ölçerek veya suyun içindeki değişen kimyasal ve biyolojik oranları tespit ederek Deniz kirliliğinin derecesini ölçmek çok yanıltıcı olur. Zira deniz kirliliğinin en korkunç, en acı tarafı o alemde yaşayan canlıların hayatlarını sürdürme imkanlarını yok etmiş olmamızdır. Bu cinayetin derecesini veya büyüklüğünü ölçmek de mümkün değildir.

KİRLETİCİLERİN SU ÜRÜNLERİNE ETKİSİ


Suları kirleten maddeler ve bunların etkileri çok karmaşıktır. Suların kalitesi belli başlı üç elemanla karakterize edilir.

  • Çözünmüş oksijen,

  • Sıcaklık değişimleri,

  • Çeşitli toksit maddeler.

Su ürünlerinin yaşamı için çözünmüş oksijen ve sıcaklık en önemli faktörlerdir. Metabolizmaları yaşadıkları ortama bağlıdır. Bazı türler sıcaklık farklarına uyum sağlar, bazı türler ise uyum sağlayamaz, ortamdan uzaklaşır.

Su kütlesinin hareketsiz olduğu ortamlarda kirlilik daha fazladır. Bu tipteki koy, körfez, ve benzeri sularda orta fosfat, ve nitrat gibi mineral besin maddelerinin çok artması oradaki canlı faaliyetleri hızlandırır. Bu bitkilerin ve yaşayan organizmaların ölmeleri sonucunda sudaki organik madde miktarı artar, oksijen azalır. Anaerobik mikroorganizmalar gelişerek toksit etki ortaya çıkar. Bu sularda balıkların ve diğer canlıların yaşaması imkansızlaşır.

Arıtımsız olarak sulara boşaltılan başlıca sanayi atıkları, asitler, alkaliler, deterjanlar, çeşitli katı maddeler, kolioitler, fenol, amonyak, sülfat, nitratklorür bileşikleri, bakır, demir, arsenik, kadmiyum, çinko, kurşun, gibi ağır metaller, yağlar, boyalar, pestisidler, fenoller vb. maddeler sanayi atıklarıdır. Bunlardan ağır metaller birikim yaparak sudaki canlıları zehirler. Özellikle çinko, bakır, kurşun, civa tuzlarının etkisi diğerlerinden daha fazladır.

Bakır ;

Bakırın suda yaşayan organizmalara yaptığı toksit etki suyun sıcaklığı, bulanıklığı, oksijen miktarları gibi parametrelere bağlıdır. Bakır ve klorür ortamda beraber bulunduklarında zehirlilik etkisi daha da artar. Bakırsülfat balıkların iç organlarının çalışma düzenini bozar. Zehir etkisi yapar.



Demir ;

Demiroksit ve hidroksitleri balıkların solungaçlarında birikerek ölüme neden olur. Demir ve tuzlarının zehirlilik etkisi demirin çözeltideki iki ve üç değerli formlarda bulunuşuna bağlıdır.


Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 12

Kurşun ;

Düşük konsantrasyonlarda bile meydana gelen film şeklindeki sümüksü form, önce balığın solungaçlarını sonra tüm vücudunu kaplar. Balık ölümü boğulma şeklindedir. Benzin ve benzeri maddelerle kurşun tetratil kullanılması deniz suyunda kurşun miktarlarını arttırmıştır.



Civa ;

En tehlikeli kirleticilerden biridir. İlk vakalar 1953 yılında Japonya'da Minamatta'da, 1965 yılında da Nigata'da gözlenmiştir. Hastalar genellikle balıkçı aileleridir. Bunlarda ölüme kadar giden sinirsel ağrılar ve depresyon görülmüştür. Civanın elektrik ve kimya endüstrisinde kullanılması, sanayileşmiş ülkelerin sularını büyük ölçüde kirletmiştir.

Suda bulunan civa ve organik civa bileşikleri (metilmerkür, etilmerkür, fenilmerkür) bitkilerin sucul organizmalara kadar absorbe edilir. Uzun yaşayan predatörlerden köpek balığı, ton balığı, kılıç balığı ve turna fazla civa ihtiva ederler.

Pestisidler ;

Pestisidler tarımsal alanlara düşen yağmur sularıyla yeraltından süzülerek veya yüzeyde kalarak yüzeysel sulara kadar ulaşıp suların kirlenmesine neden olurlar. Pestisit bir su ekosistemine ulaştığı zaman sistem içinde bulunan dağılışı formülasyona, ilacın kimyasal özelliğine, ortamın fizik ve biyotasına bağlıdır.

Pestisidler sucul organizmaların içine girdikten sonra uzun süre organizmada değişmeden kalabilir. Bu organizmaların akut toksisitelerinin yanı sıra davranışlarını da etkiler. Üreme bozukluklarına neden olur. Doku ve organizmalarda morfolojik ve histokimyasal değişmeler yaparak patolojik etkiler meydana getirir. Bir kısmı da gıda zinciri ile insana geçer.

Deterjanlar ;

Deterjanlar çok kuvvetli balık zehirleridir. Balıkların solunum yolları ile tuz dengesini bozarlar. Solungaç hücrelerinde incelme, büyüme ve kanama meydana gelir. Balıkların kronik olarak az dozlarda maruz kalmaları bile onların ölümüne neden olur. Suda devamlı fakat az miktardaki deterjan balıkta metabolizmayı bozup kuluçka süresinin gerilemesine neden olur. Gıda zinciri ile insana geçerek zararlı olur.



Radyoaktif maddeler ;

Su ortamında rakdonükleidler ya doğrudan deniz suyu ile absorbe edilir ya da gıda zinciri yoluyla alınır. Deniz ortamında radyoaktivite organizmaları etkiler balıklardan memelilere doğru gidildikçe organizmalar daha da hassaslaşır. Balık yavrularının ışınlara maruz kalmasıyla oluşan zarar biyolojik rezervleri önemli ölçüde azaltır.



Evsel atıklar ;

Evsel atıkların esasını teşkil eden lağım suları içinde kağıt, kumaş, plastik maddeler, sebze ve meyve atıkları, toprak, kum gibi maddeler, çözülebilen / çözülemeyen maddeler, deterjanlar, yağlar, pestisitler mevcuttur.



Organik madde, nitrat ve fosfat gibi minerallerce zengin olan bu sular, su dinamiğinin hareketsiz veya çok az olduğu koy ve körfezlere boşaldıklarında öttrofikasyona neden olurlar. Bu durumda algler ve diğer canlılar ölerek dip çamurunu oluştururlar. Suyun akıntısının az oluşu nedeniyle suda bir kısım toksit maddeler ve zehirli gazlar ortaya çıkar. Bu tip sulara giren balıklar hemen ölür.

Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 13

Ülkemizde, yıllar itibarıyle toplam su ürünleri üretimi (ton)
(DIE, 1995)

Yıllar

Alabalık

Sazan

Salmon

Çipura

Levrek

Diğer

Toplam

1992

6.396

251

680

937

808

138

9.210

1993

6.848

544

791

1.029

3.158

68

12.438

1994

6.977

238

434

6.070

2.229

-

15.998

1995

12.689

424

654

4.847

2.773

220

21.607


Ülkemizin, Su ürünleri İhracatı, İthalatı, Tüketimi (ton)

(DIE, 1995)

Yıllar

Üretim (ton)

İhracat (ton)

İthalat (ton)

Kişi başına tüketim (kg)

1987

627.913

25.116

7.149

7,5

1988

676.004

20.025

3.952

8,7

1989

457.116

25.957

5.682

6,2

1990

385.114

23.065

16.500

6,1

1991

364.661

14.394

24.037

5,3

1992

454.346

12.744

29.598

7,5

1993

556.004

13.649

33.593

7,8

1994

601.104

14.635

25.695

8,1

1995

649.200

14.000

30.639

9,7


*Marmara Denizi
*Karadeniz
*Akdeniz
*Ege Denizi



Yüklə 310,47 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin