KİRLİLİĞİN KARADENİZ FLORA ve FAUNASINA ETKİLERİ
8350 km’ye varan kıyı şeridi ile Karadeniz evsel ve endüstriyel kirlenmenin tehdidi ile sahip olduğu flora ve fauna fakirleşmektedir. 1965 yılından bu yana ticari olarak avlanan 23 adet balık cinsinden, bugün ancak 5 adedi avlanabilmektedir. Aşırı avlanmanın da yapıldığı balıklar doğru değerlendirilmediği için balık unu fabrikalarına satılmaktadır.
Özellikle Karadeniz’de ver Marmara denizinde tarımsal gübre atıkları, deterjan atıkları ve kanalizasyondan kaynaklanan azot ve fosfor bileşikleri denizlerimizde ötrofikasyona sebep olmaktadır. Karadeniz’de oluşan kirliliğin bir bölümü de Tuna nehrinin getirdiği atıklardan kaynaklanmaktadır. Atılan milyonlarca yon petrol, gübre, ağır metal ve diğer endüstri atıkları canlılar üzerinde geri dönülmez etkiler bırakmaktadır.
Karadeniz’e yılda 400 km3 ‘den fazla tatlı su taşınmaktadır. Tuna, Kızılırmak, Dinyeper, Yeşilırmak, Kuban, Don nehirleri azot ve fosfor bileşiklerini de içeren nutrientler fitoplankton olarak bilinen, yüzen mikroskobik, deniz bitkilerinin gelişimi sağlanmaktadır.
Bu organizmalar ya besin zinciri içinde mikroskobik hayvansal organizmalarca besin olarak tüketilirler ya da ölür ve derin sulara çökerek bakteriler tarafından hemen hemen tamamıyla ayrıştırılırlar. Bunu yapabilmek için bakterilerin bir oksijen kaynağına ihtiyacı vardır. Ne yazık ki Karadeniz’de dip sularındaki bakterilerin gereksinimini karşılayacak kadar oksijen yoktur. Oksijen tüketildiğinde bakteriler oksijen bulmak amacıyla başka kaynaklara yönelirler. Sülfatta bulunan oksijeni kullanırlar.
Karadeniz’de fitoplanktonların aşırı çoğalması 1950 yılına kadar nadirdi. Sadece nehir ağızlarında rastlanan bir olaydı. Örnek Sivastopol kıyılarında 1913’de S.A. Zernov tarafından tespit edildi.
İkinci dünya savaşını izleyen dönemde birçok ülke artan bir şekilde, iç endüstri ve tarım gelişimini ilerlettiğinden Karadeniz’deki çözünmüş atıklar miktar olarak çok artmış ve ekosistem bu yükü kaldıramaz duruma gelmiştir. Suyun bulanıklığındaki artış ışığın alg çayırlarına ulaşmasına engel olmakta ve algler ölmeye başlamaktadır.
Bugünlerde Karadeniz’in kuzeybatı bölgesinin büyük bir bölümü yani deniz tabanı karanlık ve çorak bir çöle dönmüştür. Ölen fitoplanktonlardan kaynaklanan organik madde ile sığ olan suların dibinde çözünmüş oksijen oranı iyice düşmüştür. Bu durumda dipte yaşayan balık, karides, yengeç, midye, istiridye, gibi büyük hayvanlar ölmüştür.
Karadeniz bilim adamlarımızca jeografical pozisyonu ve morfometrik özellikleri ile ekolojik hedef olarak insan etkilerinin en fazla görüldüğü denizlerden biri olarak dikkati çekmektedir. Karadeniz ekosisteminde gözle görülür ilk radikal değişimler ticari balıkçılık ile kendini göstermiştir. Uskumru balığı kaybolmuş, lüfer ve palamut azalmıştır. Hamsi ve çaça azalmış, kofana, torik, çinakop kaybolmuştur. Hamsi balığının stoğu, boyu ve ağırlığı azalmıştır. Karadeniz!de havyarı ile tanınan ve
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 21
nehir ağızlarında yaşayan mersin balığı, kirlilik ve aşırı avlanma sonucu nesli tüketilmiştir. Pisi, derepisisi, kalkan balıklarının da nesli azalmış, popülasyonlarında hızlı düşüş meydana gelmiştir.
Ortalama su derinliği 150 - 200 m olan su havzasında yaşayan bitki ve hayvan türlerinin toplamı 1200 adet. Oysa bu miktar Akdeniz'de 7000 civarındadır.
Geçmişte yapısı itibariyle verimli bir deniz olan Karadeniz'de, organik karbon miktarı 3 mg/litre olup dünya denizlerinde bu miktar ortalama 1,5 mg/litre idi. Karadeniz’in en verimli bölgeleri, Azak denizi, Odessea Körfezi, Kafkas kıyıları idi.
Şimdi ise Tuna nehrinin taşıdığı sanayi kirliliği, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerinin kimyasal, nükleer atıkları, (Ukrayna, nükleer santralleri çok, atıklarını denize bırakır.) ile kirlenmiş durumda.
Ayrıca yapısı itibariyle, Karadeniz’in altında oluşan hidrojen sülfür ve bazı canlıların ölüp deniz dibine çökmesi ile oluşan çürüme ve bunun neticesinde açığa çıkan metan gazı ile ciddi bir tehlikenin içinde.
Ötrofikasyonun hızla artması, su değişiminin azalışı balık popülasyonlarında etkisini göstermiş, kılıç balığı yok olmuştur. Mezgit balığı, kefal stoklarının azalması, levrek, mırmır, barbunya, altınbağ kefal, izmarit, karagöz, çupra, mercan, sinağrit, trança, orfoz, lahoz gibi kıymetli balıklarımızın nesillerinin ortadan kalkması sorumsuzca avlanma ve deniz kirliliği sonucudur.
Karadeniz'de akıntılar saat yönünün tersine işlediğinden kirlenme kıyılara vurmaktadır. Karadeniz'de su yenilenme (yani suyun bir noktadan çıkıp aynı noktaya gelmesi) süresi 7 yıl. Bu süre Marmara Denizinde 3 ay. Akdeniz'de ise 80 - 100 yıl arasında.
Karadeniz'e Tuna'dan 1980'li yıllarda yılda 980.000 ton organik madde geliyordu. Akıntılar ile Marmara'dan Karadeniz'e, Karadeniz'den Marmara'ya sürekli taşınıyor. Karadeniz'de 1 m3 suda 20 kg kirlenme etkisi tespit edildi. Bu oran Akdeniz suyunda 3,7 kg'dır. Karadeniz'de hiposia adı verilen oksijensiz alanlar var. 1973'den 1992 yılına kadar, 3,5'dan 34'e tam on kat artmış durumda.
Tespitlere göre Karadeniz'de her yıl oksijensizleşen alan büyüyor. Deniz boğuluyor. Oksijeni kim tüketiyor? Oksijeni düzensiz atıklar tüketiyor. Nütrienler tüketiyor. Oksijen azalınca deniz kirleniyor, bakteri seviyesi artıyor. Yeni organizmalar geliyor. Yaşayan canlı türleri ölüyor.
Karadeniz'i nehirlerden gelen maddeler kirletiyor dedik. Azot, nitrat, fosfat denizlerde ötrofikasyon meydana getiriyor. Denizlerin yeşillenip verimleşmesini sağlıyor. Fakat oksijen'in tükenip canlıların yok olmasını sağlıyor. Normal koşullarda; arıtma tesislerinde atık sistemler kontrol edilir. Azot, fosfat, nitrat oranları kontrollü denize verilir.
Karadeniz... Geçmişte birçok balık popülasyonun yaşamak için uygun ortamı bulduğu bir su havzası. Morfolojik yapısı ve oluşumu itibarıyla, derinliklerinde hidrojen sülfür gazının oluştuğu Karadeniz, Tuna nehrinin getirdiği atıklar ile iyice kirlenmiş durumda.
ULUSAL HAREKETİN GEREKLİLİĞİ
Karadeniz’in kaynakları ve sorunları Karadeniz’de kıyısı bulunan 6 ülkeye aittir. Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Türkiye, Rusya, Ukrayna. Ancak su ve havayla taşınan kirlenmeyle ilgili sorumluluk, topraklarının önemli bir bölümü Karadeniz havzasında yer alan diğer 11 ülke tarafından paylaşılmalıdır.
Karadeniz’in korunması tek taraflı zemine oturan çalışmalarla gerçeklenemez. Bir sanayi tesisinin etrafıyla sınırlı bir kirlenme bile büyüdüklerinde kıyıya gelecek balıkların ölümüne neden olacağı için diğer bir ülkenin ekonomik gelişimine etki edebilir. Yasal ve politik hedeflerin harmanlanması ve kirlenmenin kontrolü için yapılacak yatırımlarda ortak stratejiler geliştirilmesine büyük ihtiyaç duyulmaktadır. Karadeniz’in biyolojik çeşitliliğinin devamını ancak uluslararası hareketler sağlayabilir.
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 22
KARADENİZ ÇEVRE PROGRAMI (BSEP)
Karadeniz ülkelerinin temsilcileri 1972’de düzenlenen Stockholm Çevre ve Gelişim konferansından esinlenerek, "Karadeniz’in kirlenmeye kaşı korunması konvansiyonu"nu hazırladılar. 1992 yılında Bükreş’te imzalanan konvansiyon ile 1994 yılının ilk aylarına dek 6 ülkenin yasama meclisleri tarafından onaylandı.
Bükreş konvansiyonu; temel bir anlaşma çerçevesinde ve karadan kaynaklanan kirlenmenin önlenmesi, çöplerin atılması ve kazalar karşısında /örneğin petrol sızıntısı) ortak hareket edilmesi konusunda üç spesifik protokol içeriyordu. Bu konvansiyonun uygulanması merkezi İstanbul’da bulunan bir komisyonca gözlenecektir.
Bükreş konvansiyonu, kurallar koymuştur. Ancak çevre hareketlerinin başlatılması için zaman çizelgesi oluşturmamıştır. Bu nedenle ardından Odessea’da Nisan 1993’de 6 ülkenin bakanları tarafından Karadeniz Çevresinin korunması konusunda bakanlıklar düzeyinde bir deklerasyon imzalanmıştır. 1992 Rio zirvesinde benimsenen 21. Yüzyıl gündemine dayandırılan bu yenilikçi doküman 3 yıllık bir değişim süresi başlatmaktadır.
Karadeniz ülkeleri, çevre hareketinin bir an önce başlatılması ve uzun süreli bir eylem planı oluşturulabilmesi için Global Environment Faliciti’den (GEF) destek istenmiş ve Dünya Bankası, BM Geliştirme programı ve BM çevre programı yönetiminde 2 milyar dolarlık bir fon oluşturulmuştur. Haziran 1993’de GEF’den temin edilen 9,3 milyon dolarlık fonla Avrupa birliği, Hollanda, Fransa, Avusturya, Kanada, Japonya’dan temin edilen tamamlayıcı fonla 3 yıllık Karadeniz Çevre Programı (BSEP) oluşturuldu.
Karadeniz Çevre Programının uzun vadeli bir eylem planı yaratabilmesi için program hedeflerinin maliyetini karşılayacak bir mekanizmanın olması şarttır. Kıyı ülkelerinin tek merkezli bir programa bağlı olması yerine, bölgelerindeki spesifik görevlerin koordine edilmesine sahip "Faaliyet merkezleri"’ne dayalı bir çalışma gruplarına ön ayak olunmasına karar verildi. Bütün çalışma gruplarında Karadeniz ülkelerinin her birinden en az bir uzman bulunmaktadır.
Faaliyet merkezleri ve çalışma grupları;
1) Acil yanıt (Varna, Bulgaristan)
2) Rutin kirlilik izleme (İstanbul, Türkiye)
3) Özel izleme programları, biyolojik ve insan sağlığı etkileri ve çevre kalite standartları (Odessea, Ukrayna)
4) Bio-çeşitliliğin korunması (Batum, Gürcistan)
5) Birleşik kıyı bölgelerinin yönetimi için müşterek metodolojilerin geliştirilmesi (Novorossisk, Rusya)
6) Balıkçılık ürünleri (Constantza, Romanya)
Buna ek olarak program koordinasyon merkezlerine (PCU) dayanan 3 çalışma grubu bulunmaktadır.
1) Veri yönetimi ve Coğrafi bilgi sistemleri (GIS)
2) Çevre kalite ölçütleri, standartları, çevre yasaları ve bunların icrasında uyumun sağlanabilmesi için tavsiye paneli
3) Çevre ekonomisi çalışma grupları
Odessea deklerasyonunun etkin biçimde uygulanması için kurulan bütün ağ kademeli olarak İstanbul Komisyonu Sekreteryasına, Balık ürünleri Faaliyet merkezi ise Balık ürünleri komisyonuna
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 23
aktarılacaktır. BSEP programı temel cihazlarının tedarikini, eğitim, pilot ve demostrasyon projeleri ve yatırım öncesi faaliyetlerin yürütülmesi de öngörülmektedir.
NELER BAŞARILDI
Konularına göre ayrılmış 23 kadar çalışma grubu, bir çok durumda 6 ülkeden gelen uzmanların bilgi paylaşımı ve müşterek iş planları oluşturabilmeleri için ilk fırsat olmuştur. Yakında bir Karadeniz bülteninde ekleneceği bir elektronik posta ağının başarıyla kurulmasından sonra artık daha az toplantıya ihtiyaç duyulacak ve oluşturulan bu ağın sürekli olarak çalışması mümkün olacaktır.
BSEP’in 1995’de eş sponsor ve yardımcı ortaklarıyla birlikte 800’ün üzerinde uzmanı, 60’dan fazla atelye, toplantı ve eğitim oturumunda görevlendirmiştir. BSEP kirlilik izleme şebekesindeki cihazların değişimi için 1,5 milyon dolar katkıda bulunmuştur. BSEP, NGO’ların yardımı ile kendine ait dergi, film ve posterler aracılığı ile kamu bilincini arttırmaya çalışmaktadır.
Karadeniz Veri sistemi ve Karadeniz Bilgi sistemiyle birlikte bu raporlar, bilgi ve analizlerin bilimadamları, yöneticiler ve bölge düzeyinde politika oluşturanlar için hazır bulundurulmasını sağlamaktadır. Son olarak BSEP’nin dünya banksı liderliğinde geliştirdiği çevre yatırım programı, daha şimdiden Gürcistan’a 18 milyon dolarlık acil hizmet kredisi vermiş bulunan Acil yatırım fonunun oluşturulmasını desteklemiştir.
Dostları ilə paylaş: |