Xxxı- Evrenin Altı Günde Yaratılması
Turan Dursun, kitabının 200-201. sayfalarında evrenin altı günde yaratılmış olduğunu söyleyen Kur'ân âycilerinin, bilime ters düştüğünü ileri sürmekledir.
Evrcn'İn alu günde yaratılmış olduğu, Kur'ân'ın orijinal görüşü değildir, ibret için Tevrat'taki ifade, Özetlenerek verilmiştir. Tevrat'la evrenin altı günde yaratıldığı ve haftanın her gününde nelerin yaralıl-mış olduğu, altı günde evreni yaratan Allah'ın, yedinci günde (Cumartesi) dinlendiği anlatılmakladır.
Kur'ân'da ise, ayrıntıya girmeden evrenin altı günde yaratıldığı belirtilmektedir. Tevrat'ın ifadesi ile Kur'ân'ın anlatımı arasında en önemli fark, Tevrat'ta altı günde işini bitirmiş olan Allah'ın, yedinci günde dinlendiğinin söylenmesidir, Dinlenme deyimini Allah'ın kudretine aykırı bulan Kur'ân, bunun yerine Allah'ın, kâinatı yarattıktan sonra Arşa (tahta) kurulup varlığı yönettiğini söylemektedir.
Gelelim altı gün meselesine: Kur'ân-ı Kerîm, bir jeoloji, fizik veya tarih kitabı^ değil, insanlığın hidâyet rehberi, ebedî ışığıdır. Onun evrenin yaratılışı hakkında yaptığı işaretler de insanlara, kâinatın yaratıcısını düşündürmek ve O yaratıcıya kulluk etmelerini sağlamaktır.
Kur'ân'ın, evrenin yaratılışı hakkındaki işaretlerinden kimi, eski Kutsal Kitapta da vardır. Bu konudaki işaretleri, temelde ona uygundur. Kimi de kendinden önceki hiçbir kutsal kitapta yoktur, tamamen kendi orijinal anlatımıdır. İşte asıl bilimsel mu'cize olanlar, kendi orijinal anlatımlarıdır. Bunun örneklerini, ileriki sayfalarda göreceksiniz. Evrenin allı günde yaratılması meselesi, Kur'ân'ın orijinal vahyi değildir. Kendinden Önceki kutsal kitapta mevcudolan bir anlatımı hatırlatmadır. Şimdi bu konuda Kur'ân'ın söylediklerini gözden geçirelim.
A'râf Süresinin 54. âyetinde yüce Allah:
"Rabbiniz o Allah'tır ki gökleri ve yen altı günde yarattı, sonra Arşa istiva etti" buyuruyor. Kâinatın altı günde yaratılması, altı jeolojik devirde yaratılması demektir. Allah kalında gün, yalnız bizim he-sabeuiğimiz 24 saatten ibaret değildir. Ândan, uzun devirlere kadar uzanan bir zaman sürecidir. Kur'ânı Kerim'in başka âyetlerinde, Allah katında, insanların hesabınca bin yıl süren bir günün 186 ve elli bin yıl süren bir günün 187 bulunduğu haber verilmektedir. Rahman Süresindeki "0, her ân başka bir şa'n'dadır" 188 âyetinde ise gün, bir tek ân anlamınadır. Demek ki Allah katında gün, miktarını yalnız Allah'ın bileceği bir zaman sürecidir.
Herhalde kâinatın yaratılışından söz eden âyetlerde kasdedilen gün, insanların kullandığı yirmidört saatlik zaman birimi değil, kâinatın yaratılış evreleridir. Gün, her yıldızın, kendi ekseni çevresinde bir dönüşünden ibarettir. Dünyâmız, kendi çevresindeki dönüşünü yirmidört saatte tamamlar. Dünyâmız, güneşin bir uydusudur ve Güneş çevresinde dönmekte, bu dönüşünü de üçyüz altmış beş gün altı saatte tamamlamaktadır. Demek ki bu dönüş gözönünde tutulursa Dünyâ'nm bir dönüş günü, 365,25 güne karşılıktır.
Güneşimiz, içinde bulunduğu Samanyolu Galaksisinin merkezinden 32000 (otuziki bin) ışık yılı uzaklıkta bulunan bir yıldızdır. Güneş sistemimiz, Galaksinin çevresinde yavaş yavaş döner ve bu dönüşünü 225 (ikiyüz yirmibcş) müyon yılda tamamlar. Samanyolu Galaksisinde yüz milyar yıldız vardır. Bu Galaksi, Andromeda Galaksisinden sonra ikinci büyük galaksidir.
Güneşin kendi gezegenlerinden Merkür kendi ekseni çevresindeki dönüşünü 176 dünyâ gününde, Venüs 243 dünyâ gününde tamamlar. Mars ise ekseni etrafında 24 saat 37 dakikada, Jüpiter 9 saat 50 dakikada, Satürn 10 saat 14 dakikada, Uranüs 10 saat 49 dakikada, Neptün 15 saat 40 dakikada, Platun 4 saat 15 dakikada dönmekledir.
Dünyâ gününü Ölçü alırsak Merkürde bir gün, bizim günümüzle 176 gün, Venüs'te 243 gün, Marsta bizim günümüz gibi 24 saatten biraz fazla, diğer gezegenlerdeki gün, bizim günümüzden çok azdır.
Sadece bizim Güneş sistemimizdeki günler böyle farklı olduğuna göre ya bizim Güneş sistemimizden çok daha büyük sistemlerde, bizim gezegenlerimizden çok daha büyük gezegenlerde günün ne kadar uzun bir zaman aldığı düşünülebilir. Belki de bizim hesabımızla milyonlarca yıl süren günlerin olduğu gezegenler vardır. İşte Allah kalında bir günün bin yıl, hattâ elli bin yıl olduğunu söyleyen âyetler (Meâric Sûresi: 4; Hac Sûresi: 47; Secde Sûresi: 5) günün itibarî olduğuna, yıldızdan yıldıza değiştiğine işaret buyurmaktadır.
Burada göğün, önce duman halinde bulunduğu ve o dumandan bu gök cisimlerinin yaratıldığı anlatılır. Bilim adamları da gök cisimlerinin, gazların yoğunlaşmasıyle yaratıldığını söylemektedirler. Önceleri uzayı dolduran gayet sıcak bir gaz bulutu vardı. Bu gaz kütlesinin parça parça yoğunlaşıp sıkışmasiyle yıldızların meydana geldiği söylenir. Yıldızlar, gazın sıkışmasından ibarettir. Kâinatta hâlâ birtakım yıldızlar doğarken bir takımları dağılmakta ve başka yıldızlar tarafından yutulmaktadır. Aslında bu gaz da herhalde enerji bulutu idi. Zaten madde de enerjinin yoğunlaşmasından İbarettir, işte Kur'ân'ın dediği gibi gök cisimleri, duman görünümündeki gaz bulutundan yaratılmıştır.
Âyette Arzın, Güneş'ten önce zikredilmesi, onun güneşten önce soğuyup üzerinde hayâtın meydana gelmesinden ötürüdür. Güneş, ateşli bir gaz kütlesinden ibarettir. Henüz soğumamıştır. Bilginlerin ifadesine göre, Güneş daha beş milyar yıl, Dünyâdaki hayâtın devamına yetecek enerjiyi gönderebilecektir. Güneşin gezegenlerinden olan Arzın kabuğu soğumuş ve üzerinde hayat oluşmuştur. Daha milyarlarca Güneş Sistemi vardır. Bizim Güneşimizin gezegenleri olduğu gibi diğer güneşlerin de gezegenleri ve Arzları vardır. Kâinatta üçyüz milyon kadar Arz bulunduğu tahmin ediliyor, Esasen akıl, uzayın büyüklüğünü idrakten âcizdir. Yıldızlar arasındaki mesafe o kadar büyüktür ki kilometre İle anlatmak mümkün olmadığı için bunlar ışık hızı ile ifâde edilir. Işık, bir saniyede üçyüz bin kilometre hızla gider. Öyle yıldız vardır ki, ışığı bize ancak milyonlarca, hattâ milyarlarca ışık yi-lında ulaşabilir. Dünyâmızdan o kadar uzaktır. Iki-üç yıl önce Amerikalı bilim adamları, bizden on milyar ışık yılı ötede bir galaksinin bulunduğunu keşfettiler ve bunu dünyâya açıkladılar. Şimdi bunları düşünürken yüce Allah'ın: "Yoo, yıldızların mevkilerine, yani bulundukları yerlere, yörüngelerine yemin ederim. Çünkü bilirseniz bu, büyük bir yemindir!" âyetinin taşıdığı ilim ve hikmete hayran kalmamak mümkün değildir. Bu iki âyetle yıldızların bulundukları yerlere, aradaki mesafe boyutlarına yemin etmenin, büyük bir yemin olduğu vurgulanarak yıldızlar arasındaki mesafelerin büyüklüğüne işaret edilmiş oluyor.
Fussılet Sûresinin 9 ncu âyeti Allah'ın Arzı iki günde yarattığı, 10 ncu âyette Arzın dağlarını, bereketlerini, bitki ve ağaçlarını dört günde yarattığı buyurulmaktadır. Bunların toplamı sekiz gün eder. Ama başka âyetlerde Allah'ın, gökleri ve yeri altı günde yarattığı buyurulmak-tadır. Bu, ilk anda çelişki gibi gelirse de âyetler arasında çelişki yoktur. Gökler ve yer allı günde yaratılmıştır. Allah'ın, göğe ve yere: "İsteyerek veya İstemeyerek buyruğuma gelin, dedi, onlar da isteyerek buyruğuna geldik, dediler" sözünden yerin yaratılışı sürerken göklerin de yaratıldığı anlaşılır. Yani önce gökler yaratılmış, sonra yerin ya-rauhşmabaşlanmış değil, bütün gök cisimlerinin aslı, hep beraber iki günde yaratılmıştır. Ölcki gök cisimlerinin evrimi, bizi fazla ilgilendirmediği için yüce Allah, bize Yerin evrim sürecini bildirmiştir. Yerin, dört gün içerisinde evrimleşerek canlıların yaşamasına elverişli duruma geldiğini haber vermiştir. Bu arada ölcki yıldızlar da evrimleş-miş ve yer gök allı günde evrimleşip bu hale gelmiştir. Yer nasıl iki günde yaratılıp ondan sonra dört gün içinde evrimleşmiş ise, gökler de Öyle olmuştur. Âyetlerin sözgeliminden bu anlaşılmaktadır.
Göklerin ve yerin allı günde yaratılması, süresini yalnız Allah'ın bileceği allı devirde yaratılması anlamını taşır. Bilimsel teori de kâinatın, uzun devirler içinde oluştuğunu kabul etmektedir.
Tevrat'ın başında da göklerin ve yerin allı günde yaratıldığı söylenirdi 189 Tefsirine çalıştığımız bu âyetle, Tevrat'ın bu âyetine de işaret vardır. Fahrcddîn Râzî şöyle diyor: "Yüce Allah, Tevrat'ın başında gökleri ve yeri allı günde yarattığını söylemiştir. Yahudilerle temasta olan Araplar, göklerin ve yerin altı günde yaratıldığını onlardan işİt-mişlerdi. İşte yüce Allah, bu âyetle, onlara, bildikleri bir şeyi hatırlatarak 'putlara tapmakla meşgul olmayın, bildiğiniz gibi gökleri ve yeri altı günde yaratan yegâne buyruk sahibi Allah'a kulluk edin. Sizin Rabbiniz putlar değil, gökleri ve yeri altı günde yaratan Allah'tır buyuruyor" 190
"Bu ma'müre (imar edilmiş dünya), eski zamanlarda denizlerle kaplı idi. Sonra bundan çokça yapışkan çamur oluştu. Denizin çekilmesinden sonra çamur taşlaştı. Sellerin, rüzgârların aşındırmasıyle dağlar, tepeler meydana geldi. Birçok taşı kırdığımızda içinde, sedef, balık gibi deniz hayvanlarının fosillerine rastlamamız, bu tahmini güçlendirmektedir". 191
Bazı kısa görüşlüler dünya bir plâna göre yavaş yavaş değil de, plânsız, projesiz, birden bire yaratılmış olursa Allah'ın varlığına ve ululuğuna daha çok delâlet edeceğini sanırlar.
Gerçekte şu nizam, Allah'ın birliğine, kudret ve hikmetine en güzel kanıttır. Kâinattaki düzen birliği, bunların bir tek Yaratıcı tarafından yaratıldığım gösterir. Nizamsız, düzensiz olsa, ya da her yıldızda başka başka yasalar bulunsa o zaman bunun bir rastlantı olduğu düşünülebilir.
Bazı haberlerde âyetteki altı günün, bizim dünyâ günümüz olduğu zikredilmiş, bazı müfessirler de bunun üzerinde durmuşlardır. Müs: iim'İn Ebûhürcyre'dĞn çıkardığı bir hadisle Ebûhürcyre şöyle diyor: "Allah'ın Elçisi elimden tuttu, dedi ki: 'Allah azze ve celle toprağı Cumartesi günü yarattı; dağları Pazar günü yarattı; ağaçları Pazartesi günü yarattı; mekruhu (kötülüğü, çirkinliği) Salı günü yarattı; nuru Çarşamba günü yarattı; hayvanları Perşembe günü yeryüzüne yaydı; en son yaratığı olarak Âdem'i de Cuma günü, en son saatte, ikindi ile akşam arasında yarattı" 192
Bu hadis, dünyanın birden bire, nizamsız, plânsız olarak bizim şu kısa dünya günlerimizle yaratılmış olduğunu gösterir. Bu konuda rivayet edilen haberlerin ve eserlerin hepsi îsrâiliyyattan alınmıştır bunların içinde bir tek sahih hadis yoktur. Ebûhüreyre'den rivayet edilen bu hadis de önce Allah'ın Kitabına ters olduğu için metni bakımından merduddur. Senedine gelince bunu Müslim'in rivayet etmesine aldanmamak gerekir. Çünkü Müslim de bunu, başkaları gibi Haccâc ibn Muhammcd el-Mıssîsî el-AVcr'den, o da ibn Cüreyc'den almıştır. Aslında doğru söyleyen bu râvî, ömrünün sonunda aklına halel gelince karıştırmaya başlamış ve bu halinden sonra da rivayete devam etmiştir. Son Bağdad'a gelişinde ibn Ma'în, onun karıştırdığını görünce oğluna, onun yanına kimseyi sokmamasını tenbih etmiştir. 193 Haccâc'ın bu hadisi de, aklına bozukluk geldikten sonra rivayet ettiği anlaşılıyor. Zira ibn Kesîr, Tefsirinde, "Buhârî ve başkaları bu hadîsi eleştirmişler ve bunun merfû' hadis olmayıp, Ebûhüreyre'nin, Ka'bu'I-Ahbâr'dan rivayeti olduğunu söylemişlerdir" diyor. 194 Yani Haccac, akh karıştığı sırada rivayet ettiği bu sözü, Peygamber sözü olarak rivayet etmiştir, oysa gerçekte bu, Pcygambcr'in sözü değil, Ka'bu'I-Ahbâr'ın sözüdür. Ebuhürcyre de bu sözü ondan alıp nakletmiştir.195
Şeyh Tantâvî, bu altı günün, kâinatın oluşum devirleri olduğunu anlattıktan sonra bu oluşum devirlerinin, Tevrat ve incil'de de allı gün olarak gösterildiğini şöyle izah ediyor:
"Sayılar birden ürer. Birin bire eklenmesiyle iki olur. ilk sayı İkidir. Çünkü sayı ancak sayılmakla anlaşılır. Birde sayılmak yoktur. Bir, bütün varlığın kaynağı olan İlk prensibe özgüdür. Sayıların ilki ikidir, üç ise tek sayıların ilkidir. Sayılar ya tek veya çift olur. Bire 2, 2, 2, 2,.... ilâve edince sonsuz tek sayılar çıkar. İkiye 2, 2, 2, %.... ilâve edince de sonsuz çift sayılar çıkar. Tek ve çift sayılar içinde bazıları başka sayılara bölünür, bazıları kendinden başka sayılara bölünmez.
"2 nin kendinden sonraki sayılarla çarpımından çift sayılar doğar.
Meselâ 2'nin 3, 4, 5, 6, 7, 8.....sayılarıyla çarpılmasından çift sayılar
doğar. Tek sayıiar ya kendinden başkasına bölünmeyen sayılardır veya bölünebilen sayılardır. Gerek tek, gerek çift bütün sayılar üçe ayrılır:196
Artık sayılar, eksik sayılar, tam sayılar. Artık sayı, çarpanlarının toplamı, kendisinden fazla olan sayıdır. 12 gibi. 12'nin çarpanları olan (1, 2, 3, 4, 6) sayılarının toplamı 16 eder. Bu rakam 12'den fazladır. Çarpanlarının toplamı kendisinden az olan sayıya eksik sayı denir: 8 gibi. Sekizin çarpanları olan (1, 2, 4) ün toplamı 7, sekizden azdır. Çarpanlarının toplamı kendisine eşit olan sayıya da tam sayı denir. 6 gibi. Altının çarpanları (1, 2, 3) ün toplamı 6'dır. işte sayılar içinde en küçük tam sayı altıdır. Yüce Allah, kâinatın yaratılışındaki kemâli en küçük tam sayı olan altı ile ifade etmiştir"197
Dostları ilə paylaş: |