I d I n I a V a 3IV1ho nin



Yüklə 8,6 Mb.
səhifə35/140
tarix30.12.2018
ölçüsü8,6 Mb.
#87959
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   140

ŞAZELÎLİK

Şeyh Ebü'l-Hasan Ali eş-Şazelî'nin (ö. 1258) adına halifeleri tarafından 13. yy'm ikinci yarısında kurulan tarikat.

Silsilesi Medyenîliğe ve Rıfaîliğe(-0

Şazelî


Tekkesi'nde

mescit-


tevhidhanenin

kesiti.


MSÜ Arşivi

bağlanan Şazelîliğin piri Şeyh Ebü'l-Hasan Ali eş-Şazelî ilk olarak Medyenîliğin piri Ebû Medyen el-Magribî'nin (1125-1198) halifelerinden Ebû Abdullah Muhammed Harâzim'e (ö. 1236) intisap etmiş, daha sonra, 1218'de çıktığı Doğu yolculuğu sırasında dönemin ileri gelen Rıfaî şeyhlerinden Ebü'1-Feth el-Vasıtî'ye (ö. 1221) bağlanmıştır. Zamanının kutbunu bulmayı arzulayan Ali eş-Şazelî'ye, şeyhi Magrib'e dönmesini tasviye etmiş, bunun üzerine Fas'ta, asıl mürşidi olan, yine Ebû Medyen el-Magribî'nin halifelerinden Şeyh Ab-düsselam ibn Meşiş'e (ö. 1228) rastlamış ve kendisine intisap etmiştir. Daha sonra İbn Meşiş'in arzusu üzerine Fas'tan ayrılarak Şazilâ adındaki köyün yakınında bulunan bir mağarada halvete girmiş ve bundan böyle "eş-Şazelî" (Şazilâlı) olarak anılmaya başlamıştır. Halkı irşat maksadıyla birçok yolculuğa çıkan Ali eş-Şazelî, Tunus'ta dönemin Hafsî sultanı Ebû Zekeriya'mn gösterdiği yakınlığa rağmen, ulemanın kendisine karşı takındığı olumsuz tavırdan ötürü Mısır'a iltica etmiştir. Mısır'da gerek halk, gerekse de ulema ve sufîler nezdin-de büyük hürmet gören Ali eş-Şazelî her yıl gerçekleştirdiği hac seferinden dönüşte Kızıldeniz kıyısında Humaitra denilen mevkide 1258'de vefat etmiştir.

Birçok başka tarikatın tarihinde de görüldüğü gibi, hayatının büyük kısmını yolculuklarda geçiren ve günümüze intikal eden mektuplarından derin bir tasavvuf birikimine sahip bulunduğu anlaşılan Ali eş-Şazelî bizzat tarikat kurucusu değildir. Müritlerine, muhakkak uymaları gereken belirli bir erkân bırakmamış olan Ali eş-Şazelî'nin öğretisi, kendisinden sonra halifeleri tarafından sistemleştirilerek Şazelî tarikatının temelini oluşturmuştur. Özellikle bu halifelerden Endülüslü Ebü'l-Ab-bas Ahmed el-Mürsî (1219-1297) ile bu şahsın halifesi İskenderiyeli Taceddin ibn Atâullah Abbas (ö. 1309) Şazelîliğin gerçek kurucuları olarak kabul edilmektedir.

Şazelîlik Endülüs'te ve Kuzey Afrika'da yüzyıllar boyunca büyük bir yaygınlığa ve etkinliğe sahip olmuş, ayrıca mensupları arasında bulunan değerli müelliflerle tasavvuf kültürüne önemli katkılarda bulunmuştur. Yüzyılımızda Batı ülkelerinde İslam dinine giren Rene Guenon gibi bazı aydınların Şazelîliğe mensup oldukları gözlenmekte, Paris ve Londra gibi kimi metropollerde Şazelî tekkeleri günümüzde de faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu arada çeşitli kollara ayrılan ve Ortadoğu'da da birçok bölgeye yayılan Şazelîlik Osmanlı Devleti'nin Türklerle meskûn olan yörelerinde (Anadolu, İstanbul ve Rumeli'de) önemli bir varlık gösterememiştir.



A. Matkovski, Tarih-i Peçevî'deki bir pasaja dayanarak, Şazelîliğin 16. yy'm ortalarından itibaren, İstanbul yoluyla Kuzey Makedonya'da yayıldığını ileri sürmekte ancak Balkanlar'da tarikatların tarihi üzerine en geniş kapsamlı araştırmayı gerçekleştiren A. Popovic, Kuzey Makedonya'da Şazelîliğin söz konusu dönemde var olduğunu kanıtlayacak hiçbir belgenin bulunmadığını ifade etmektedir. Aynı şekilde

ŞAZEIÎLİK

140


141

ŞEBSAFA KADIN CAMÜ

Ertuğrul Tekkesi'nde ana binanın kuzeydoğu köşesi (solda) ve cami-tevhidhanenin içinden bir

görünüm.

Fotoğraflar Recep Dönmez, 1982

ne 16. ne de 17. yy'da Şazelîliğin İstanbul'da faaliyet gösterdiğini belgeleyen herhangi bir ipucu ele geçirilememiş, şu andaki bilgilere göre Şazelîlik, Ortadoğu ve Kuzey Afrika kökenli diğer "kıyami" tarikatlar gibi, nispeten geç bir tarihte, ancak 18. yy'ın son çereğinde istanbul'da kök sa-labilmiştir.

İstanbul'da mevcut bütün tarikatlar içinde en az yaygın olan Şazelîlik ancak üç tekkeye sahip olabilmiştir. Bunların en eskileri Alibeyköy'de ve Unkapanı'nda yer alan iki tekkedir. Günümüze intikal etmemiş olan, Alibeyköy'deki tekkenin 12007 1785-86'da Silahdar Abdullah Ağa tarafından kurulduğu ve zamanla çevresindeki mahalleye adım verdiği anlaşılmaktadır (bak. Silahtarağa). Kaynaklarda farklı adlarla (Şazelî, Abdullah Efendi, Silahdar Abdullah Ağa) anılan bu tekkenin ayin günü Âsitâne'de (1840) pazartesi, Bandırma-lızade A. Münib Efendi'nin Mecmua-i Te-kâyâ'sında. (1889) cuma olarak verilmektedir. II. Mahmud'un kızlarından Saliha Sul-tan'ın düğününe (1834) davetli şeyhler arasında "Alibey Kariyesi'nde Şazelî Tekkesi şeyhi el-Hac Ahmed Efendi'nin", Mecmua-i Tekâyâ 'da da Şeyh Tahsin Efendi'nin adı geçmektedir. Sütlüce'de, Sa'dîliğe bağlı Hasırîzade Tekkesi'nin(-») son postnişini Şeyh M. Elif Efendi'nin (ö. 1927) muhip- ' lerinden olduğu bilinen Tahsin Efendi'nin kabri söz konusu tekkenin önündeki hazi-rededir. Unkapanı'nda bulunan ve mes-cit-tevhidhanesi halen cami olarak kullanılan Şazelî Tekkesi'nin(->) de Alibeyköy'de-ki tekke ile aşağı yukarı aynı dönemde ya da bundan kısa bir süre sonra faaliyete geçtiği söylenebilir. Her ikisi de "zaviye" ölçeğinde mütevazı kuruluşlar olan bu tekkelerin İstanbul'un zengin ve köklü

tasavvuf ortamında önemli bir rol oynamadığı anlaşılmaktadır.

Şazelîliğin İstanbul'un kültür tarihinde önem kazanması II. Abdülhamid'in 13057 1887'de Yıldız Sarayı'nın yakınında, bu tarikatın ileri gelen şeyhlerinden, Trablus-garp kökenli Şeyh Hamza Zafir Efendi (ö. 1903) adına Ertuğrul Tekkesi'ni(-») tesis etmesi ile gerçekleşebilmiştir. Başlangıçta, cami-tevhidhane ve selamlığı barındıran (günümüzde cami olarak kullanılan) asıl binanın yanısıra harem ve misafirhane bölümlerinden meydana gelen tekke 1905-1906 yıllarında türbe-kitaplık-çeşme manzumesi ile donatılarak küçük bir külliye niteliğine bürünmüştür. Mamafih Ertuğrul Tekkesi'nin kuruluş amacı Şazelîliğin İstanbul'da güçlendirilmesinden çok, İslam âleminin çeşitli bölgelerinden gelen tarikat şeyhlerinin ve ulemanın ağırlanması, özellikle de bu nüfuzlu kişiler aracılığı ile, Osmanlı hanedanının tasarrufunda bulunan hilafetin prestijinin artırılmasıdır.

Şazelîliğin Medenî kolunu kuran Şeyh H. Zafir Efendi, kendisine intisap eden II. Abdülhamid'in yakınlığım kötüye kullanmamış, derin bilgisi ve saygın kişiliği ile İstanbul'da temayüz etmiştir.

Şazelîliğin İstanbul tarikat folkloruna belki de en önemli katkısı, kahvenin kökenine ilişkin birtakım rivayetlerden dolayı kahveci esnafının piri olarak kabul edilen Ali eş-Şazelî'nin tekkelerdeki kahve ikramı geleneğine de vurmuş olduğu damgadır (bak. kahvehaneler). İstanbul'da, çeşitli tarikatlara bağlı hemen bütün tekkelerde, kahve ocaklarında Ali eş-Şazelî'nin adının yazılı olduğu bir levha yer almakta, şeyh odasında ve diğer selamlık birimlerinde ağırlanan misafirlere kahve pişiren dervişler ("kahve nakibi" ile yardımcıları)

kahve ocağını "uyandırırken" ve cezveyi ocağa sürerken Şazelîliğin pirine "teveccüh etmekteydi".

Bibi. Tarih-i Peçevî, I, 364; L. Rinn, "Marabo-uts et Khouan", Etüde sur l'Islam en Algerie, Alger, 1884, s. 211-282; A. Le Chatelier, Leş confreries musulmanes du Hedjaz, Paris, 1887, s. 77-128; O. Depont-X. Coppolani, Leş confreries religieuses musulmanes, Alger, 1897, s. 443-520; A. S. Ammar, Abu l-Hasan al-Shâ-dilî, Kahire, 1951, 2 c.; E. B. Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, ist., 1964, s. 197-199, 467; J. S. Trimingham, The Sufi Orders in islam, Oxford, 1971, s. 270-271; Hocazade A. Hilmi, Hadikatü'l-Evliyâ, îst., 1979, s. 304-321; A. Matkovski, Otporotvo Makedonya vo vre-mento na turkskoto vladeenje, Skopje, 1983, s. 280-291; O. Hançerlioğlu, islam İnanç lan Sözlüğü, îst., 1984, s. 573; F. de Jong, "Madaniy-ya", Ef 0.984); M. Kara, Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi, İst., 1985, s. 299-300; A. Popovic, "Leş derviches balkaniques III: Leş Shadidis", Leş derviches balkaniques hieret aujourd'hui, İst., 1994, s. 243-245; M. Özdamar, Dersaadet Dergâhları, ist., 1994, s. 49, 103, 196-199.

M. BAHA TANMAN



Zikir Usulü ve Musiki

Şazelîliğin İstanbul'da yayılmaya başladığı dönemde (18. yy'ın sonları) bu şehre özgü tekke musikisi, beste ve icra olarak en üst düzeye ulaşmış bulunuyordu. Çok farklı bir kültür çevresinden gelen Şazelîliğin musikisinde ise, söz konusu tarikat aslında Berberî kökenli olmasına rağmen, Mısır'da çok yayıldığından bu ülkenin musikisi ağır basmaktaydı. Nitekim İstanbul'da faaliyet gösteren üç Şazelî tekkesinde de bu tarz musikinin icra edildiği bilinmektedir. Şazelî ayininde en çarpıcı özellik, şeyhin özel bir biçimde avuçlarını birbirine vurarak zikri idare etmesidir. Zikir halkasının ortasında bulunan şeyh başını arkaya atarak kollarım dümdüz ileriye uzatıp el çırpar. Bütün zikir sesini bastıracak kadar fazla ses çıkaran bu el çırpma özel bir maharet ister.

Şazelî zikir ayini, kıyami (ayakta yapılan) zikir usulündedir. Ancak, Kadirî, Rıfaî, Sa'dî gibi diğer kıyami tarikatların ayinlerinde olduğu şekilde saf halinde değil, iç içe çemberler halinde zikir halkaları oluşturularak ayakta durulur. Zikir sırasında vurmalı sazlar kullanılır ve "Şazelî şuulleri" denilen, özel tarzda bestelenmiş, Arapça güfteli ilahiler okunur. Alibeyköy'deki Şazelî Tekkesi şeyhi Tahsin Efendi, İstanbul'da bu türün en önemli icracısıydı. Sa-raçhanebaşı'ndaki Haydarhane Tekkesi şeyhi Hafız Ahmed Efendi, Kasımpaşalı Şeyh Cemal Efendi gibi musikişinaslara da Şazelî şuullerini öğretmişti (bak. Uşşakîlik). Ertuğrul Tekkesi(->) şeyhleri olan üç kardeş Hamza Zafir (ö. 1903), Muhammed Zafir (ö. 1904) ve Beşir Zafir (ö. 1909) efendilerin meşihatlarında, Yahya Efendi Tek-kesi(->) zâkirbaşısı hattat Hacı Nuri Efendi bu tekkede zâkirlik eder, Şazelî şuulleri okurdu (bak. Nakşibendîlik).

Başka birçok tarikatın aksine Şazelîlik, İstanbul'un gündelik hayatına bir tarikat olarak pek önemli ve özel bir katkıda bulunmamıştır. Şazelîliğin günlük dini hayata katkısı ise tarikat hayatı ile sınırlı olmaksızın diğer tarikatlarmkinden fazla olmuş-



tur. Bir tarikata mensup olsun veya olmasın bütün Müslümanlarca çok geniş kabul gören ve sık sık okunan Salât-ı Meşişiye adlı salavat-ı şerif, Şazelî tarikatının piri Ebü'l-Hasan Ali eş-Şazelî'nin (ö. 1258) mürşidi Şeyh Abdüsselam ibn Meşiş'e (ö. 1228) aittir. Bu salavat başka tarikatların şeyhlerince de kendi dervişlerine günlük görev olarak verilmiş ve tarikat mensubu olmayanlarca da "sevabı için" okunagel-miştir. Yine çok geniş kitlelere yayılmış olan Delâlilü'l-Hayrât isimli evrad da, Şazelîliğin Cezulî kolunu kuran Fazlı Ebû Abdullah Muhammed bin Süleyman el-Ce-zulî (ö. 1465) tarafından düzenlenmiştir. Halk arasında Delâil-i ^en/olarak tanınan bu salavat-ı şerif mecmuası, Şazelîliğe veya başka tarikata mensup olmayanlarca da okunmaktadır. İstanbul'da ramazan ve kandil gecelerinde, sünnet, nişan, düğün, doğum gibi günlük vesilelerle ve bazı ta-rikatlardaki hilafet törenlerinde topluca Salât-ı Meşişiye ve Delâil Hayrat okunurdu. Bir, iki, dört ve yedi günlük periyotlarla Delâil-i Hayrat okuma halk arasında, özellikle de çocuklarını büyütmüş büyükanneler arasında yaygınlığını korumaktadır. Şazelîlik bu yönüyle, ayrıca Ali eş-Şazelî'nin kahvecilerin piri olarak kabul edilmesi dolayısıyla İstanbul'un gündelik hayatına girmiştir.

ÖMER TUĞRUL İNANÇER



ŞEBSAFA KADIN CAMÜ VE SIBYAN MEKTEBİ

Eminönü İlçesi'nde, Atatürk Bulvan'nın(-») Zeyrek kesiminde, Mağazalar Sokağı ile Hacı Kadın Caddesi'nin sınırladığı alan üzerinde bulunmaktadır.

"Zeyrek Camii" olarak da bilinen yapının bâniyesi, L Abdülhamid'in (hd 1774-1789) altıncı kadını Fatma Şebsafa Hatun (ö. 1805) olup oğlu Şehzade Mehmed'in hatırasına adanmıştır. Giriş kapısı üzerindeki dokuz satırlık ta'lik kitabeye göre 1202/1787'de inşa edilen cami, günümüzde meşruta olarak kullanılan sıbyan mektebi ve Atatürk Bulvarı'nın düzenlenme çalışmalarında orijinal yerinden kaldırılmış olan çeşmeleri ile birlikte küçük bir külliye meydana getirmekteydi. Yapıldığı dönemde yüksek bir set üzerinde bulunan cami, günümüzde cadde kotunun altında kalmıştır. İki yanında çeşme bulunan barok üsluplu mermer anıtsal kapı orijinal şeklini kaybetmiş, Hacı Kadın Caddesi'nde-ki avlu kapısı da kotun yükselmesi nedeniyle gömülmüştür. Taş kemerli avlu kapısından küçük bir taşlığa geçilmekte, on basamaklı bir merdivenle içinde Şebsafa Ha-tun'un mezarının da bulunduğu hazire kısmına ulaşılmaktadır. Bu bölümün, arazinin eğimine uygun olarak kademelendirilen avlu duvarlarına hacet pencereleri açılmıştır. Söküldükten sonra uzun yıllar bahçede muhafaza edilen barok kapı ise yanındaki çeşmeleriyle birlikte, 1959'da restoratör mimar Cahide Tamer tarafından bugünkü yerinde tekrar kurulmuştur. Birer pilastr ve duvara gömülü yuvarlak sütunlar yüksek kapıyı sınırlamaktadır. Lüleleri kayıp olan

Şebsafa

Kadın

Camii ve

Sıbyan

Mektebi

Erkin Emiroğlu

çeşmelerden soldaki, kırık mermer kaplamaları ve teknesi ile harap durumdadır.

Cami: Taş ve tuğla malzeme ile barok üslupta inşa edilmiştir. Yüksek bir mahzenin üzerine oturan camiye iki taraflı taş merdivenle ulaşılır. Beş kemer açıklığı metal ve cam konstrüksiyonla kapatılmış olan son cemaat yeri, altı mermer sütuna oturmaktadır. Tuğla kemerlerle birleşen sütunların, köşelerinde küçük volütler bulunan barok üsluplu başlıkları vardır. Caminin ana kapısı son cemaat duvarının ortasında olup mermer sövesi barok profilli ince silmelerle süslüdür. Kapının iki yanında simetrik olarak mermer söveli birer pencere ve mihrap nişleri vardır.

Son cemaat yerinin üzerindeki mahfil mekâmyla dikkati çeken cami, ikinci bir katla son cemaat yerini bağımsız bir bütün olarak planlama düşüncesinin bu yıllarda geliştirilmiş olduğunu göstermektedir. Mahfilin cadde cephesinde taştan, düz söveli beş pencere bulunmakta, üzerlerindeki alternatif sıralı tuğla ve taş kemerler ve kemer içlerinde dönemin özelliklerini yansıtan tuğla dolgu görülmektedir. Mahfil mekânı doğu-batı cephelerinde pilastrlarla belirtilmiştir.

Harim on altı pencereli kasnakla yükseltilmiş tromplu bir kubbeyle örtülüdür. Sekizgen kasnakta köşelerdeki trompların arasına tuğla bir kemer içine alınmış ikiz pencereler açılmıştır. Harim duvarlarındaki iki sıralı pencereler batı ve doğu duvarlarında dörder tane olup alttakiler mermer söveli, üsttekiler beşik kemerli olarak tasarlanmıştır. Mihrap duvarında ise altta düz mermer söveli, üstte beşik kemerli ikişer pencere, mihrap nişinin üzerinde alçı revzenli yuvarlak bir pencere vardır.

Harim kapısının iki yanında döşemesi yükseltilmiş ve tırabzanlarla harimden ayrılmış maksure kısmı bulunur. Girişin sağında bulunan kemerli bir kapı on altı basamakla mahfil kısmına ulaşır. Harime üç kemerle açılan mahfil dört mermer sütun üzerinde kemerlerle taşınan üç aynalı tonoz ve pandantifli üç kubbeyle örtülüdür. Sütunlar arasında ahşap gergi kirişleri mevcuttur. Doğu duvarına kemerli bir niş açılmıştır.

Mermer mihrabı iki yanda pilastrlar sı-

nırlamaktadır. Yuvarlak mihrap nişinde kordonlarla ik yandan tutturulmuş kıvrımlı perde motifinden oluşan kalem işi süsleme görülür. Doğu duvarındaki vaaz kürsüsü mermer işçiliği bakımından mihrapla aynı özellikleri taşımaktadır. Ahşap minber dört sütun üzerine oturan çokgen külahlıdır.

Mihrap cephesi köşelerdeki pilastrlarla sınırlandırılmış, üç silmeyle dört bölüme ayrılmıştır. İlk üç bölümün duvar örgüsü taştan olup mahzenin horasanharçlı duvarları kaba yönüdür. Bu katın üç tuğla kemerli ve şebekeli açıklıklarım taştan düz bir silme sınırlar. Üzerindeki iki bölüm dışa taşkın mihrap nişi ve mihrabın yanındaki boşaltma kemerleri altında dikdörtgen açıklıklı, şebekeli birer pencere ile oluşturulmuştur. Barok üsluplu kepçe silme ile ayrılan dört bölümün duvar örgüsü bir sıra taş, iki sıra tuğla almaşık düzende inşa edilmiştir. Bu bölümde, mihrap üstünde tuğladan yuvarlak bir pencere ile iki yanda tuğla kemer içinde dikdörtgen açıklıklı birer pencere bulunur.

Caminin doğu ve batı cepheleri birbirine benzer özellikler taşımaktadır. Mahzenin şebekeli üçer penceresi üstünde yer alan düz bir silme, üç bölüme ayrılan bu cephelerin ilk bölümünü sınırlar. İkinci bölüm taş kemerli ve şebekeli dörder pencereli olup bir kepçe silme ile ayrılır. Yuvarlak gözlü taş dışlıklı dörder penceresi bulunan son bölüm bir saçak kornişiyle ni-hayetlenir.

Üzerlerinde dilimli kurşun kubbeleri bulunan yuvarlak planlı dört ağırlık kulesi de tuğla-taş almaşık örgülüdür. Tek şe-refeli taş minaresi cami beden duvarına kuzeybatıdan bitişiktir. Uzun ve sade kürsüyü klasik üslupta Türk üçgenlerinden oluşan bir pabuç kısmı takip eder. Şerefe altında görülen bilezik şeklindeki çıkıntılar dönemin karakteristiğidir. Taştan külahı kısa ve boğumlar halindedir.

Sıbyan Mektepi: Şebsafa Hatun Camii avlusunda bulunan mektep binası, Atatürk Bulvarı üzerinde yer almaktadır. Hadî-ka'âa. kayıtlı olmayan yapı 1805 tarihli vakfiyesine göre kız ve erkek çocuklarının devam ettiği bir mektepti. Uzun yıllar boş kalmış olan bina farklı dönemlerde Şebsafa Hatun Cami-i Şerifi Onarma, Koruma

ŞEFİK HÜSNÜ

142

143


ŞEHİR OPERASI

ve Güzelleştirme Derneği binası, Türk Analar Birliği merkezi, bir ilkokul dershanesi ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından kullanıldıktan sonra günümüzde imama tahsis edilmiştir.

Fevkani olarak inşa edilmiş olan mektep günümüzde cadde seviyesindedir. 1941 ve 1956'da yapılan yol düzenleme çalışmalarında mektebin altında bulunan dükkânlar toprak tesviyesiyle doldurulmuştur. Kesme taş sağır bir duvar üzerinde, bir sıra taş, iki sıra tuğla almaşık örgülü yapı tek katlıdır. Taş kemerli bir kapıyla giriş mekânına, bu mekânın solundan ise dershane mekânına girilir. Klasik tarzda tonoz örtülü tek dershane mekânı üç cephesindeki pencerelerle ışık almaktadır.

Bütün köşeleri pahlanmış olan mektep binasının tonoz örtülü mekânları batı cephesinde üç kademe oluşturmaktadır. Dikdörtgen planlı dershanenin doğu ve batı cephelerini tuğla dolgulu kemerler içinde taş söveli ve şebekeli üçer pencere ile tuğladan, yuvarlak ikişer pencere oluşturur. Giriş mekânı dershane bölümünden daha alçak bir tonozla örtülüdür. Doğu cephesinde farklı boyutlarda dikdörtgen açık-lıklı iki pencere, batı cephesinde ise cami avlusuna açılan kapısı mevcuttur. Caddeye bakan kuzey cephesinde şebekeli, tuğla dolgulu kemerler içinde taş söveli iki pencere vardır. Bu cephenin pahlı köşe duvarlarında da aynı karakterde birer pencere açılmıştır. Cephenin sağında tuğladan bir kuş evi mevcuttur. Girişin sağındaki tonoz örtülü küçük mekân tuvalet bölümüdür. Eski fotoğraflarda görülen iki sıralı kirpi saçağın yerinde tuğladan bir korniş yer almaktadır. Üst örtü kurşun profili verilmiş beton tonozlardan oluşmaktadır. Yapının güneyine briketten örülmüş bir kömürlük eklenmiştir.



Bibi. Eminönü Camileri, 189-190; Unsal, Eski Eser Kaybı, 26; Öz, istanbul Camileri, I, 137; Eyice, İstanbul, 59; S. Eyice, "İstanbul Minareleri", Türk Sanat Tarihi Araştırma ve İncelemeleri, I (1963), s. 71-72; A. Arel, 18. Yüzyıl İstanbul Mimarisinde Batılılaşma Süreci, ist., 1975, s. 77; O. Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, ist., 1986, s. 412; I. H. Konyalı, "Yeni Açılan Unkapanı ve Yenikapı Güzergâhı", İstanbul Belediye Mecmuası, S. 196 (1941), s. 8-9; Kut, Sıb-yanMektepleri, 65, 80; Aksoy, Sıbyan Mektepleri, 95; G. Ercan, "istanbul'daki Sıbyan Mektepleri", (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü, lisans tezi), 1907; S. Kumbaracılar, "ilk Kız Okullarımız Nasıl Kuruldu?", Hayat Tarih Mecmuası, S. 4 (1969), s. 77.

YASEMİN SUNER



ŞEFİK HÜSNÜ

bak. DEĞMER, ŞEFİK HÜSNÜ



ŞEHİR HATLARI İŞLETMESİ

Türkiye Denizcilik İşletmeleri'nin bünyesinde yer alan Şehir Hatları İşletmesi, gerek yolcu vapurları, gerekse araba vapurlarıyla İstanbul ve yakın sahillerdeki iskeleler arasında deniz taşımacılığı yapmaktadır.

Daha önceleri pazar kayıklarmın(->) yelkenlilerin, peremelerin, kayıkların, mavnaların, piyadelerin yolcu ve eşya taşıdığı İstanbul sularında, bugünkü anlamda ilk yolcu vapuru 1837'de çalıştı. Tersane-i

Âmire'nin bünyesinde yer alan Hazine-i Hassa Vapurları İdaresi, 1851'de Hümaper-vaz adlı yandan çarklı ve istimli yolcu vapurunu Boğaz hattında çalıştırarak yolcu taşımacılığına başladı. Daha sonraları Me-sir-i Bahrî adlı yandan çarklı yolcu vapuru da bu hatta çalıştırıldı. Böylece ismen değilse bile, şeklen Şehir Hatları İşletme-si'nin temeli atılmış oluyordu.

Boğaziçi'nde vapurla yolcu taşımacılığında asıl büyük adım, 1851'de Şirket-i Hayriye'nin(->) kurulmasıyla mümkün oldu. Şirket, 1945'te Münakalât Vekâleti tarafından satın alınınca vapurları da Devlet Denizyollarına geçti. Aynı vapurlar uzun yıllar Şehir Hatları îşletmesi'nde hizmet vermekte devam etti.

Haliç'te de vapurla yolcu taşımacılığı Şirket-i Hayriye'nin kurulmasından kısa bir süre sonra, istimli, küçük yandan çarklı vapurlarla başladı. Haliç-i Dersaadet Şirket-i Hay-riyesi'nden sonra Haliç'te yolcu taşımacılığını 1909'dan sonra İtalyan kökenli Haliç Şirketi sürdürdü. 1936'da belediyeye, 194l'de de Devlet Denizyollarına devredilen şirket Şehir Hatları İşletmesi'ne bağlandı.

Bu arada Seyr-i Sefain îdaresi(->) de İstanbul sahillerinde yolcu taşımacılığı yaptı, l Temmuz 1933 tarih ve 2248 sayılı ka-

Şehir


Hatları'mn yandan çarklı

vapurlarından İhsan ile Neveser Sirkeci önlerinde (üstte) ve Eminönü'nde Kavaklar İskele-si'ne yanaşmış vapurları. Salâhattin Giz/ Eser Tuîel koleksiyonu (üstte), TETTV Arşivi

nunla Türkiye Seyr-i Sefain İdaresi lağvedilince yerine bağımsız üç müdürlük kuruldu. Bunlardan biri Akay(-0 îşletmesi'ydi ki, bugünkü Şehir Hatları İşletmesi'nin gördüğü hizmeti görecekti. Ama bu kuruluş fazla uzun ömürlü olmadı, 5 yıl sonra Akay feshedildi. Yerine kurulan Şehir Hatları İşletmesi, önce 1938'de Denizbank, sonra da ertesi yıl Devlet Denizyolları İşletmesi Umum Müdürlüğü, 1952'de Denizcilik Bankası, 1983'te Türkiye Denizcilik Kurumu, son olarak da 1984'te Türkiye Denizcilik İşletmesi Genel Müdürlüğü bünyesinde yer aldı.

Bugün Boğaz hattı dışında Marmara'da-ki seferler, Karaköy ve Eminönü'nden Haydarpaşa, Kadıköy ve Adalar'a yapılmaktadır. Bostancı'dan Adalar'a seferler vardır. Öteki iskeleler, karayolu taşımacılığına yenik düştüğü için zamanla kapatılmıştır. Marmara'da en uzak hatlar Yalova ve Çınarcık hatlarıdır (bak. iskeleler).

Şehir Hatları İşletmesi, İstanbul İli sınırları içinde olmamasına rağmen, İzmit körfez hattında da vapur seferleri yapmaktadır. Körfezde karşılıklı iki kıyı boyunca Kavaklı, Gölcük, Tütünçiftlik, Derince, Değir-mendere, Halıdere, Yarımca, Ulaşlı, Ereğli, Karamürsel, Hereke iskeleleri sıralanıyor-

ru, 14 motorbot ile 28 araba vapuru bulunmaktadır. İstanbul sularında dolmuş mo-torlanC-O ve İstanbul Büyük Şehir Bele-diyesi'nin katamaran tipi hızlı deniz oto-büsleri(->) ile de yolcu taşınmaktadır. (Ayrıca bak. deniz ulaşımı.)

ESER TUTEL

du. Danca'da araba vapuru iskelesi vardı. Bugün İzmit körfez hattında yalnız Kara-mürsel-Hereke arasında yolcu vapuru seferleri yapılmaktadır.

Şehir Hatları İşletmesi ayrıca araba va-purlan(->) seferleri de düzenlenmektedir. İşletme bünyesinde 1994'te 48 yolcu vapu-



Şehir Hatları İşletmesi Yolcu Vapurları (1994)

Adı

İnşa Yeri

İnşa yılı

Groston

Beylerbeyi

Hollanda

1951

483

Istinye

Hollanda

1951

483

Yeniköy

Hollanda

1952

483

Paşabahçe

İtalya

1952

1.052

Fenerbahçe

İngiltere

1952

994

Çengelköy

İstinye

1956

515

Ortaköy

İstinye

1958

515

Beykoz

Hasköy

1959

511

Kanlıca

İngiltere

1960

781

Kuzguncuk

İngiltere

1960

781

Ataköy

İngiltere

1961

781

inkılâp

İngiltere

1961

781

Harbiye

İngiltere

1961

781

Turan Emeksiz

İngiltere

1961

781

Teğmen Ali İhsan Kalmaz

İngiltere

1961

781

Maltepe

İstinye

1962

589

Suadiye

İstinye

1964

588

Inciburnu

Camialtı

1973

610

Sedefadası

Camialtı

1973

610

Bostancı

Camialtı

1974

610

Şehit Adem Yavuz

Haliç

1975

456

Şehit Karaoğlanoğlu

Haliç

1977

456

Şehit Sami Akbulut

Haliç

1977

456

Şehit Temel Şimşir

İstinye

1977

456

Şehit Caner Gönyeli

Haliç

1977

456

Şehit Necati Gürkaya

Haliç

1977

456

Şehit İlker Karter

Haliç

1980

456

Hamdı Karabasan

Haliç

1980

456

Aydın Güler

İstinye

1981

456

Şehit Mustafa Aydoğdu

Haliç

1981

456

Sarayburnu

Haliç

1985

456

Karşıyaka

Haliç

1985

490

Bayraklı

Haliç

1985

490

Moda

Haliç

1986

456

Şehit Metin Sülüs

Haliç

1986

456

Beşiktaş I

Haliç

1986

456

Caddebostan

Haliç

1987

456

Kalamış

Haliç

1987

456

Rumelikavağı

Haliç

1987

304

Mehmet Akif Ersoy

Haliç

1988

307

Büyükada

İstinye

1988

307

Rumelif eneri

îstinye

1988

307

Anadolufeneri

Haliç

1988

304

Kilyos III

Haliç

1988

304

Kızıltoprak

İstinye

1988

307

Tuzla

Alaybey

1988

307

Bahçekapı

Haliç

1988

658

Fahri S. Korutürk

Haliç

1990

658

Yüklə 8,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin