I d I n I a V a 3IV1ho nin



Yüklə 8,6 Mb.
səhifə36/140
tarix30.12.2018
ölçüsü8,6 Mb.
#87959
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   140

ŞEHİR MÜZESİ

Yıldız Sarayı(->) bünyesinde yer almaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı olan müze, sarayın Güzel Sanatlar binasında 1988'de açılmıştır.

Şehir Müzesi'nin tarihi 1939'a kadar iner. Bu tarihte Beyazıt'taki Belediye Kütüp-hanesi'nde açılan müze (bak. Atatürk Kitaplığı); 1945'te Gazenfer Ağa Külliye-si'ne(->) taşınarak Belediye Müzesi adını almıştır. 1988'de Yıldız Sarayı'na taşınan ve Şehir Müzesi adıyla yeniden hizmete açılan müze, esas itibariyle sergileme alam olarak düzenlenmiş, alt ve üst katta bulunan, iki uzun salondan oluşmaktadır. Yer darlığı sebebiyle eserlerin ancak bir bölümü ser-gilenebilmektedir.

Genel sergileme düzeni açısından bakıldığında, tablo, hat levhaları, kumaş örnekleri duvarlara asılmış çerçeveler içinde, diğer eserler ise mümkün olduğu kadar konu birliği oluşturan gruplar halinde vitrinlerde sergilenmektedir.

Osmanlı dönemi İstanbul'unun sosyal hayatını yansıtan bu eserler, tablolar, ya-zı-resimler ve hat levhaları, kumaşlar, Yıldız ve eser-i İstanbul damgalı porselenler, çeşitli cam eserler, yazı (hat) malzemeleri, tarikat eşya ve alemleri, mutfak eşyaları, kahve takımları, buhurdanlar, sahanlar, takılar, mahfazalar, ölçek, terazi ve ağırlıklar, mühürler, cilt kalıpları, keramik ve çiniler, Tophane lüleciliği ürünleri vb objelerden oluşmaktadır.

Müzede tabloları sergilenen ressamlar Mustafa, Civanyan, Şevket Dağ, Henri Malla, Prieur Bardin, Mesrur İzzet, Şerif Fe-rid, Halil Paşa, Sami Boyar, Ziya Keseroğ-lu, H. Vecih Bereketoğlu, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Feyhaman Duran, Kemal Zeren, Zeki Kocamemi, Ferruh Başağa, Elif Naci, Hamit Görele, Hakkı Anlı, Şefik Bursalı, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Mustafa Nuri ve Haşmet Akal'dır.

Yazı-resimler, kuş, aslan, insan yüzü, insan vücudu, cami, ibrik gibi şekiller oluşturmakta olup, genellikle aynalı tarzda yazılmışlardır.

Müzede eserleri sergilenmekte olan hattatlar şunlardır; Mustafa İzzet, Sultan Ab-dülmecid, Mehmed Raşid, Sami Efendi, Mehmed İzzet, Hamit Aytaç, İsmail Hakkı Altunbezer, Şefik, Mahmud Celaleddin. Sergilenen eserler arasında II. Mehmed, II. Osman, I. Mahmud tuğralı fermanlar da bulunmaktadır. Kumaşlar daha ziyade Üsküdar (Selimiye) dokuması ipeklilerdir. 18-19. yy Yıldız porselenleri ve eser-i İstanbul damgalı porselenler üzerlerinde yer alan resimler ile dikkati çeker.

YAŞAR ÇORUHLU

ŞEHİR OPERASI

Şehir Operası'm kurma çalışmaları, 1959' da Belediye Konservatuvarı'nda(->) Eşref Antikacı'nın müdürlüğü sırasında başladı. İlk denemeleri gerçekleştirmek amacıyla İtalya'dan davet edilen korepetitör Ben-venuto Korrado'nun yönetiminde başlayan ilk provalarda, Puccini'nin "Madame But-terfly", G. Verdi'nin "Rigoletto" operaları-



ŞEHİR ORKESTRASI

144


145

ŞEHİR TİYATROLARI

İstanbul Şehir Orkestrası radyoevinde bir prova esnasında. Celal Akatlar arşivi

mn son perdeleri ile L. Delibes'nin "Sylvia" baleleri üzerinde çalışıldı. Korrado yönetiminde başlatılan ilk opera sahneleme denemeleri Belediye Konservatuvan öğrencilerinden kurulu 10-15 kişilik öğrenci orkestrası ve koro ile sürdürüldü. Ancak, öğrenci orkestrasının yetersizliği bu çalışmaların Şehir Orkestrası(-») ile sürdürülmesini zorunlu kıldı.

Korrado'nun Eşref Antikacı ile anlaşmazlığa düşerek ülkesine geri dönmesinden sonra çalışmalar, koro şefi Muhiddin Sadak (1900-1982), orkestra şefi Demirhan Altuğ ve koreograf Rezzan Âbidinoğlu'nun gözetiminde Tepebaşı Dram Tiyatrosu'nda sürdürüldü, ilk deneme gösterileri 28-29 Mayıs 1959'da Şehir Tiyatroları Dram Bölü-mü'nde sunuldu. "Madame Butterfly", "Ri-goletto" operalarının son perdeleri ile "Sylvia" balesinin sahnelendiği bu ilk deneme temsillerinde; Muhiddin Sadak opera şefi, Demirhan Altuğ opera ve bale şefi, Max Meinecke rejisör, Orhan Borar da sahne yönetmem olarak görev almışlardı.

Şehir


Operası'mn sahnelediği "Yarasa" operetinden (üstte) ve "Figaro'nun Düğünü"nden sahneler. Asım Kozal arşivi (üst), Yaşar Saraçoğlu, 1994

Deneme gösterilerinden sonra dönemin belediye başkanı Kemal Aygün(->) ve yardımcısı Nuri Bayer'in önderliğinde, Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Muhsin Ertuğrul(->) ile Aydın Gün'ün yönetiminde Şehir Operası'mn kuruluş çalışmalarına başlandı. Hazırlanan önergenin Belediye Encümeni'nde kabul edilmesiyle Şehir Operası'mn kuruluşu onaylandı.

4-6 Ocak 1960 tarihlerinde Şehir Orkestrası ve korosundan sınavla seçilen sanatçılarla yeni bir kadroya kavuşturulan Şehir Operası, Tepebaşı Dram Tiyatrosu'nda 19 Mart 1960 akşamı Puccini'nin "Tosça" operasıyla perdelerini açtı.

Şehir Operası'nda bale çalışmaları ise koreograf Rezzan Âbidinoğlu tarafından başlatıldı. 1967'de koreograf George Make-donsky'nin de katkıları ile çalışmalar daha da geliştirildi. Şehir Operası ilk bale gösterisini Charles Gounod'nun "Sihirli Geceler" adlı balesinden oluşan bir programla Mayıs 1968'de Şan Sineması'nda sundu.

Şehir Operası'nda 1960'tan 1969'a kadar

Aydın Gün, Elmar Voigt, Feridun Altuna, Ertuğrul İlgin, Vedat Gürten ve koreograf George Makedonsky tarafından sahnelenen 27 yapıt içinde Puccini'nin "Tosça" "Madame Butterfly", Verdi'nin "Rigoletto", "Aida"; Çaykovski'nin "Yevgeni Onyegin" Donizetti'nin "Don Pasquale" adlı yapıtları sayılabilir.

Şehir Operası 12 Nisan 1969'da Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'ne bağlanarak istanbul Opera ve Balesi adını aldı (bak. Devlet Opera ve Balesi). 1960-1969 arasında sırasıyla Basri Dedeoğlu (1960-1963), Aydın Gün (1963-1965), Zihni Tir-yakioğlu (1966-1967) ve Fikri Ünal (1968-1969) Şehir Operası'mn müdürlüğünü üstlendiler.

Operayla 19- yy'm ortalarında tanışan istanbul halkının bu sanatım benimseyip sevmesinde Şehir Operası büyük rol oynadı; şehrin kültür hayatına canlılık getirdi. Haftada üç gün Tepebaşı Dram Tiyatrosu'nda, yazın da Açıkhava Tiyatrosu ile Büyükada Yat Kulübü'nün tenis kortunda sahnelenen yapıtları seyretmek için İstanbulluların günün erken saatlerinden başlayarak uzun kuyruklar oluşturdukları bu etkinlikler 1960'h yıllarda şehirdeki kültür hayatının dikkat çekici bir yanım yansıtıyordu.



Bibi. Orkestra, (İstanbul Operası özel sayısı), S. 122 (Ekim 1983); ae, (İstanbul Operası Özel Sayısı II), S. 126 (Şubat 1984); 30. Yılında İstanbul Devlet Opera ve Balesi, ist., 1991; G. Akçura, "Muhiddin Sadak", İstanbul, S. 4 (Ocak 1993); J. Deleon, Cumhuriyet Dönemi Türk Balesi, ist., 1993.

ESİN ULU


ŞEHİR ORKESTRASI

Şehir Orkestrası'nın temeli 1943'te Belediye Konservatuvarı(->) öğretmen ve öğrencilerinden oluşan konservatuvar orkestrasının kurulmasıyla atıldı. Bu topluluk bir yaylı sazlar oda orkestrası niteliğindeydi. İlk konserini aynı yıl şef Cemal Reşit Rey(-0 yönetiminde Tepebaşı Tiyatrosu'nda veren orkestra, konserlerini iki yıl kadar sürdürdü. 1945'te İstanbul Beledi-ye'sinin gerekli sanatçı kadrolarım çıkarması ve şehir bandosundan üflemeli çalgıların orkestraya katılması ile Şehir Orkestrası resmen kuruldu, yönetimine de Cemal Reşit Rey getirildi.

Şehir Orkestrası'nın 45 kişilik ilk kadrosunda 14 keman, 6 viyola, 6 viyolonsel, 2 kontrbas, 2 flüt, 3 obua, 2 klarnet, l fagot, 3 korno, 3 trompet, 2 trombon ile l davul icracısı bulunuyordu. Orkestra ilk konserini Cemal Reşit Rey yönetiminde 13 Aralık 1945'te Saray Sineması'nda(->)-verdi. Programda Beethoven'in "Egmont Uvertürü", Bizet'nin "1. No'lu L'Arlesien-ne Süiti" ile Cesar Franck'm "Re Minör Sen-foni"si yer alıyordu. Konserde özellikle güç bir eser olan Franck'm senfonisi büyük bir ustalıkla çalınmış, orkestra ile şefi büyük başarı kazanmıştı. Şehir Orkestrası'nın bu başarısı ileride, uzun yıllar sonra bile hatırlanacak, 1960'h yıllarda eski gücünü kaybetme tehlikesiyle karşılaşınca bu örnek gösterilecekti.

Orkestranın mali gücü çok kısıtlıydı. Konserlerini sinema salonlarında veriyor, provaları için ise Tepebaşı'ndaki konserva-tuvarın çatı katını ya da kömürlüğünü kullanıyordu. Alman Lisesi'nde, bir ara da Barbaros İlkokulu'nun müsamere salonunda çalışan orkestra, Cortot, Thibaut, Prihoda, Cassodo, Iturbi, Kempff gibi sanatçılarla provalarını sürdürmüştü. 19 Kasım 1949'da açılan İstanbul Radyosu'nun Harbiye'deki yeni binasında, büyük stüdyo Şehir Or-kestrası'na ayrılınca topluluk bir ölçüde rahatladı. Aynı kadro bundan sonra İstanbul Radyosu Senfoni Orkestrası adıyla hem radyo yayınlarına katılmaya, hem de stüdyoda haftalık konserler için çalışmaya başladı.

1950'de orkestra genişlemiş, kadro 71 kişiye ulaşmıştı. 1960'ta Şehir Operası' nın(->) açılmasıyla orkestranın üyeleri daha yoğun bir çalışma temposu içine girdi. Ancak, sonraları konservatuvar öğrencileri keman ile piyano dışındaki sazlara ilgi göstermediklerinden, orkestranın yaşlanan üyelerinin yerine gençler getirilmiyor, genç icracıların hafif müzik topluluklarına yönelmeleri orkestra için önemli bir kaynağı verimsiz hale getiriyordu. Ayrıca, Şehir Orkestrası üyeleri de çeşitli orkestralarla çalışıyorlardı. 196l'de Hâmit Alacalıoğ-lu'nun kurduğu İstanbul Oda Orkestrası'nın çoğunluğu Şehir Orkestrası üyelerinden oluşuyor, orkestranın başkemancısı Semih Argeşo yönetimindeki Radyo Salon Orkestrası, Kemancı Orhan Borar'ın Küçük Orkestra'sı ve Demirhan Altuğ'un 1955'ten beri yönettiği Radyo Oda Orkestrası hep Şehir Orkestrası'nın üyelerinden meydana geliyordu.

1963-1969 arasında Şehir Orkestrası'nı şef C. R. Rey ile yardımcısı Demirhan Altuğ dışkıda pek çok yerli ve yabancı şef yönetti, sayısız Türk ve yabancı solist orkestranın konserlerine katıldı. 10 yıl süreyle Şan Sineması'nda iki haftada bir olmak

üzere konserlerini sürdüren Şehir Orkestrası, 1969'da İstanbul Devlet Opera ve Balesi kurulduktan sonra 27 üyesinin opera orkestrası ile Devlet Tiyatrosu'na geçmeleriyle zayıfladı. 1968'de C. R. Rey'in emekliye ayrılmasından sonra orkestra, şef yardımcısı D. Altuğ ile konuk şeflerce yönetilmeye başlandı. Bu arada topluluğun dağılmasının önlenmesi için yasal girişimlerde bulunulmuş, orkestranın devlete bağlanması için öteden beri sürdürülen çalışmalar da sonuçsuz kalmıştı. Şehir Orkestrası 1970'te sadece 12 konser verebildi; orkestra o yıl dinleyicisinin yüzde 45'ini kaybetmişti. 27 Kasım 1970'te Kültür Sa-rayı'nın yanması, konserlerine bu binada hazırlanan orkestrayı daha da zor duruma soktu. 1971'de 12 boş kadrosu olduğu halde bu kadrolar mali güçlükler yüzünden doldurulamadı.

1965'te 78 icracısı bulunan Şehir Orkestrası, Mayıs 1972'de yaşlanan 15 üyesinin daha emekliye ayrılması sonucu 35 kişi kalmış, büsbütün dağılma tehlikesiyle karşı karşıya gelmişti. O yıl Devlet Bakanlığı çeyrek yüzyıldır İstanbul'un müzik hayatına damgasını vuran Şehir Or-kestrası'na yardım elini uzattı; 52 kişilik bir kadro kurularak orkestraya Devlet Senfoni Orkestrası(->) adı verildi; orkestranın yönetimine de Mükerrem Berk getirildi. Devlet Senfoni Orkestrası ilk konserini 18 Kasım 1972'de şef G. E. Lessing yönetiminde verdi.



Bibi. F. Çiçekoğlu, "Dünden Bugüne", Orkestra, S. l (1962); H. Tongur, "istanbul Belediye Şehir Orkestrası", ae, S. 67 (1968); ay, "Da-rülbedayi'den Konservatuvara", ae, S. 76-77 (1969); G. Oransay, Çağdaş Seslendiricilerimiz veKüğ Yazarlarımız, Ankara, 1969; "Şehir Orkestrasının Durumu", Orkestra, S. 97 (1971); C. R. Rey, "Senfonik Hatıralar", İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Açılış Konseri Programı, ist., 1972; E. Saydam, "İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Kısa Tarihçesi", ae, ist., 1972.

İRKİN AKTÜZE



ŞEHİR TİYATROLARI

Eski adıyla Darülbedayi, yeni adıyla Şehir Tiyatroları, İstanbul'un günümüze ulaşmış en eski tiyatro topluluğudur.



19l4'te bir müzik ve tiyatro okulu olarak kuruldu. Aynı yıl bu yolda bir girişim daha olmuştu. Eddy Cilician ile İzzet Me-lih'in (Devrim) girişimiyle ciddi ödenekli bir tiyatro kurulmak istenmiştir, ayrıca Maarif Nezareti'nden bir ödenek de sağlanmış olmasına karşın bu tasarı gerçekleşmemiştir. Bir yandan da Şehremini Cemil Paşa (Topuzlu) İstanbul'da eksikliği duyulan bir tiyatro okulu kurmak istiyordu. Bunun için ünlü tiyatro adamı Andre Antoine'u çağırdı. Darülbedayi-i Osmani, Antoine'un yol göstericiliğiyle 27 Ekim 1914'te açıldı. Tiyatro ve müzik olarak iki bölüm olan okulun tiyatro bölümünün başına Reşad Rıd-van(-0 getirildi. Okulun öğretmenlerinin kimi tiyatrocu, kimi tiyatro yazarıydı. Co-medie Française örneğine uyularak bir de edebi heyet kuruldu. Ancak Antoine temelini attığı bu konservatuvarm başında çok kalmadı. I. Dünya Savaşı'nın çıkmasıyla Fransa'ya döndü. Darülbedayi 13 Ocak 1915'te tatbikat salonunda ilk gösterimini verdi. Bu gösterimden sonra Mardiros Mı-nakyan(->) denetiminde Darülbedayi Tatbikat Sahnesi, Şehzadebaşı'nda Ferah Ti-yatrosu'nda(->) ve Kuşdili'nde çeşitli gösterimler vermiştir. Daha sonra da bu uygulama seyrek ve düzensiz olarak arada bir yapılmıştır. 19l6'da en önemli olay Darülbedayi-i Osmani'nin E. Fabre'ın Çürük Te-mel'i ile gösterimlere başlaması olmuştur. Bunu izleyen yıllarda topluluk büyük bir varlık gösterememiş, sarsıntılar geçirmiştir. En önemli neden de savaş ve ödeneksizlikti. Bu arada ayrılıp birleşmeler oluyor, başka topluluklar kuruluyordu. Bu yeni toplulukların en önemli ikisi Yeni Sahne ile Türk Tiyatrosu'ydu. Cumhuriyet'in ilk yılında da durum böyleydi. 1924 bir ölçüde toparlanma yılıdır. Bu yılda Darülbedayi Şehzadebaşı'ndaki Ferah Tiyatrosu'nda bir araya geldi, 16 kişilik bir topluluk oldu. Bu arada Muhsin Ertuğ-rul'un(-0 girişimi ile Darülbedayi'den ay-

Şehir Tiyatrolarının sahnelediği ilk oyun olan Çürük Temel'in rol dağıtımı. Metin And arşivi

ŞEHİT ALİ PAŞA KÜTÜPHANESİ 146

147


ŞEHREMANETİ

ke getirildi. Bu ikilinin işbirliğinin olumlu sonuçları oldu. Ancak 1954'te yeniden huzursuzluklar başladı.

Şehir Tiyatroları'nın en parlak dönemi 1959'da Muhsin Ertuğrul'un dönüşü ile yaşandı. Oyuncu, yönetmen, dekorcu olarak Engin Cezzar, Beklan Algan, Ergun Köknar, Asaf Çiyiltepe, Nüvit Özdoğru, Tunç Yalman, Şirin Devrim, Zihni Küçümen, Hamit Akalın, Genco Erkal, Çetin İpekka-ya, Doğan Aksal, Duygu Sağıroğlu, Muhsin Ertuğrul'un çevresinde toplanarak Şehir Tiyatroları'na yepyeni bir hava ve atılım gücü getirdiler. Kadıköy, Üsküdar, Fatih, Zeytinburnu semt tiyatroları ile Rumeli Hisarı Tiyatrosu açıldı. Bu parlak dönem 1966'da Muhsin Ertuğrul'un tiyatronun başından uzaklaştırılmasıyla sona erdi. Çevresindeki genç değerlerin kimi bu tarihten önce ayrılmışlardı, kimi Muhsin Ertuğrul'un ayrılması üzerine bir tepki olarak ayrıldılar, kimi ise kaldı. 1974'te Vasfı Rı-

Vx

Şehir Tiyatroları edebi heyeti bir arada: (Ayaktakiler) Asım (solda) ve çevirmen Bedi Bey; (oturanlar, sağdan sola) Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yahya Kemal, Rıza Tevfik, Abdülhak Hamid, Andre Antoine, Tahsin Nahit, Ahmed Haşim, Müfit Ratip, Abdullah Cevdet, Mehmed Rauf, Emin Bülent. Metin ajui arşivi



n olarak ilginç bir topluluk oluştu. 1925'te de gösterimlerini sürdürdü. Bu yılda biri Şehzadebaşı'nda, öteki Beyoğlu'nda, çoğunlukla Darülbedayi sanatçılarından oluşan ve bu adı kullanan iki topluluk vardı. 1926, Darülbedayi için bir dönüm noktası oldu. Darülbedayi, belediyeden ödenek alacak, adı da Şehir Tiyatrosu olacaktı. 1927'de topluluğun başına Muhsin Ertuğ-rul geçti, Hamlet gösterimi ile topluluk düzenli bir sanat kurumu kimliğini kazandı ve güçlendi. 1928'de Mısır ve Kıbrıs'a turne yaptı. Tiyatro 1932'de bir düzene girmiş, yerli oyunlara önem vermiş, ayrıca geniş bir ilgi toplayan operet gösterimlerine başlamıştı.

1935'te ilk kez Türkiye'de çocuklar için gösterimlere başlandı. 1949'da Şehir Ti-yatrosu'nda huzursuzluklar çıktı, ayrılanlar oldu. Bu durum 1952;de de sürdü. Tiyatronun başına yazar Orhan Hançerlioğlu, yönetmen olarak da Viyana'dan Max Meinec-



KlHMIl. 8HBİYESİ

ŞEHllpIROSÜ

flhm

r ı s mı


YiyATROSUMDA

JA

1 Ekim 19(19 tumarieıl alc.amin.Ui itibaren



COETHE

Şehir


Tiyatroları'nın

Muhsin


Ertuğrul

döneminde

sahnelediği

oyunlardan

ikisinin afişleri.

Muhsin Ertugrul

Kitabı, İst., 1992

»ı« aoo «»«l»lıl.



FAUST

(Birinci Kısım)

«SSSıspearo £ö*p! FjtiSSsi fegteî

Talebe Gecesi

T«rl««h Sentfu BeJrl fi&Uİ Umeve Koran: MaUa

za Zobu'nun dört yıllık huzursuzluk yaratan yönetimi, yeniden Muhsin Ertuğrul'un işbaşına getirilmesiyle sona erecek gibi oldu. Ancak yerinden yönetim ilkesi benimsenip genel sanat yönetmeninin yetkilerinin hiçe indirgenmesi üzerine Muhsin Ertugrul çekildi. Çeşitli tiyatroların başına ekip yönetmenleri getirildi, genel sanat yönetmeni de Hayati Asılyazıcı oldu. Ancak 12 Eylül 1980'den sonra Vasfi Rıza Zobu istanbul Şehir Tiyatroları'nın başına geldi, pek çok sanatçının işine son verdi. Eski Darülbedayi günlerini anımsatan oyunlar seçildi, her alanda tutucu davranıl-dı. Şehir Tiyatrolarının tarihi hep bu yönetmelik, sistem değişiklikleriyle bir çeşit yazbozculuğun tarihidir. Ancak 1983'te genel sanat yönetmenliğine getirilen Gencay Gürün ile bu emektar topluluk çok olumlu, parlak etkinliklerle çok düzenli bir biçime ulaştı. Oyun seçimi, dışarıdan taze kanın gelmesi, salonların dolması ile ilk kez gerçek kimliğine kavuşabildi. Ancak 1994 yerel seçimlerinde Refah Partisi adayı Recep Tayyip Erdoğan'ın büyükşehir belediye başkanı seçilmesiyle Gencay Gü-rün'ün görevine son verildi.

Bibi. And, Meşrutiyet; M. And, 50 Yılın Türk Tiyatrosu, ist., 1973; ay, A History ofTheatre Popular Entertainment in Turkey, Ankara, 1964; ay, Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu, Ankara, 1983; Ö. Nutku, Darülbedayi'nin Elli Yılı, Ankara, 1969; (Sevengil), Türk Tiyatrosu, I-II.

METiN AND



ŞEHİT AIİ PAŞA KÜTÜPHANESİ

Eminönü İlçesi'nde, Vefa semtinde, Vefa Lisesi(-») avlusunda, kütüphane olarak inşa edilmiş bağımsız bir yapıdır.

1127/1715'te Sadrazam Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ali Paşa, Enderun'dan yetişmiş, rikâbdar, çuhadar, silahdar unvanlarını alarak vezirliğe yükseltilmiş ve III. Ahnıed'in kızı Fatma Sultan(->) ile evlenerek saraya damat olmuştur. 17l6'da Petervaradin'de şehit düşmüştür. Belgrad' da Kanuni Sultan Süleyman Camii'nin avlusuna kanlı giysileri ile gömülmüştür. 70 yıl sonra mezarı Hadersdorf Ormanı'na taşınmıştır.

Yapı 1894'teki depremde harap olmuştur. 1970'e dek Vefa Lisesi Kütüphanesi'nin deposu olmuş, 1970'te Vakıflar îdaresi'ne geçen yapı 1971'de onarılmaya başlanmıştır. Öncelikle dış cephe ve örtü sistemi, 1975'te ise alçı, sıva, badana, derz, merdiven ve ahşap doğrama ile tuğla döşemeler onarılmıştır. Bina bugün Vefa Vakfı, Vefalılar Derneği binası olarak kullanılmaktadır. Zemin kat ise ev olarak bir şahsa kiralanmıştır. Yakınında ise liseye ait meşrutalar yer almaktadır.

Boşluk halinde bırakılmış alt kat üzerinde kütüphane binası yükselmektedir. Cephelerde küfeki taşından söveleri olan pencereler bulunur. Bunların üzerlerinde tuğladan kemerler yer alır. Çatıya geçiş ise tuğla kirpi saçakla sağlanmıştır.

Yapı bodrum, zemin ve bir kattan oluşur. Yapıya girişi sağlayan yüksek merdi-Venlerin üzerleri taştan kare sütunların taşıdığı beşik tonozla örtülüdür. Merdivenle-



Şehit Ali Paşa Kütüphanesi

Ertan Uca, 1994/TETTVArşivi

rin bahçeye bakan kısmında korkuluklar vardır. Merdiven iki tanedir. BM zemin kata, diğeri asıl kütüphane kısmına çıkışı sağlar. İlk kapıdan hole girilir. Bu hol karedir. Duvarda bir kitap dolabı vardır. Holün üzeri aynalı tonozla örtülmüştür. Holün bitiminden ahşap bir kapı ile kare bir aralığa girilir. Okuma salonunun girişi buradadır. Çinilerle, alçı ve mermer şebekelerle süslüdür. Çiniler 16. yy'daki kadar kaliteli değilse de zengindir. Mavi, mor, yeşil ve sarı renk hâkimdir. Üzerlerinde bitkisel motifler vardır. Yapı pencereler nedeniyle oldukça aydınlıktır. Pencere aralarında kitap hücreleri vardır. Okuma salonu kare olmakla beraber eklenen iki sütunlu bölüm nedeniyle dikdörtgen bir şema gösterir. Sütunlar yuvarlak kemerler ile birbirine bağlanır. Bina 23x18 m ölçüsündedir.

İstanbul'da düzenlenen bir şehrayin.

Metin And arşivi

Kütüphanenin kuzey cephesinde zeminle üst kat arasında konsol dizisi vardır. Batı cephesinde yuvarlak kemerli, zemini doldurulmuş bir çeşme bulunur. Merdiven altında bir mihrap nişi bulunması, buranın açık bir namaz kılma yeri olabileceği fikrini vermektedir. Yapının biri portalinde, diğeri içeride olan iki tane kitabesi vardır.

Kütüphanenin kitapları 1933'te Süley-maniye Kütüphanesi'ne(->) taşınmıştır. 2.843 yazma ve 65 basmadan oluşan bir koleksiyondur.

Bibi. Y. Durbalı, "İstanbul Kütüphaneleri ve Sıbyan Mektepleri", (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fak. Sanat Tarihi Bölümü yayımlanmamış lisans tezi), 1963, s. 63-65; İ. E. Erünsal, Kuruluştan Tanzimata Kadar Osmanlı Vakıf Kütüphaneleri, Ankara, 1988, s. 70 vd; H. Dener, Süleymaniye'Umumi Kütüphanesi, İst., 1957, s. 52-53.

ESRA GÜZEL ERDOĞAN



ŞEHRAYİNLER

Osmanlı döneminde önemli bir olayın kutlanması için düzenlenen donanma ve şenlik için kullanılan bir sözcüktür.

Miraç, mevlit, regaip, berat kandillerinde ve kadir gecelerinde, ramazanda, bayramlarda daha çok minareler kandillerle donatılırdı. Sur-ı hümayun(->) ve buna benzer vesilelerle de şehrayin düzenlenirdi. Ancak en önemlileri bir kalenin ele geçirilmesi, bir zaferin kutlanması için yapılan "fetih şadumanlığı" denilen şenliklerdir. Bunlara 14 Ekim 1482'de II. Bayezid'in Karaman seferinden dönüşünde; 10 Ağustos l635'te Erivan'ın ele geçirilmesinde (7 gün 7 gece); 25 Ağustos 1645'te Hanya'nın ele geçirilmesinde (3 gün 3 gece); 1646'da Resmo'nun düşmesi üzerine (3 gün 3 gece); l669'da Kandiye'nin alınışında (3 gün 3 gece); 30 Ağustos l672'de Kameniçe Kalesinin ele geçirilmesi üzerine (3 gün 3 gece); l678'de Cehrin Kalesi'nin alınışı için; 1715'te Mora, Navarin ve Modon kalelerinin alınışı üzerine (3 gün 3 gece) yapılan şenlikler örnek verilebilir. Cülus yıldönü-

münü kutlamak için, sarayda bir doğum ya da önemli bir yabancı konuğun gelişi gibi nedenlerle de şehrayinler düzenlenirdi. Şehrayinlerin dört önemli öğesi vardı: 1) Fenerler ve meşaleler, 2) kandillerle donanma, 3) top, tüfek atışları, 4) havai fişekler. Kandillerde yalnız camiler süslenirken, öteki vesilelerde kent baştan başa kandillerle donatılıyordu. Sokaklara bile kandiller asılıyor, bunlarla çeşitli tasvirler yapılıyor, makaralarla hareket edenleri de oluyordu. Tüfek ve top atışlarında çanak bombaları da atılıyordu. Meşaleler yağa batırılmış bezlerden yapılıyordu. Tüm evler süsleniyor, buna uymayanlar falakaya yatırılıyordu. Denizdeki gemiler de kandillerle donatılıyordu. Ayrıca çeşitli havai fişekler atılıyor, binalara fenerler asılıyor, fener alayları düzenleniyordu. Daha sonraki dönemlerde Meşrutiyet'in ilanı, Çanakkale zaferi, 30 Ağustos zaferi, Cumhuriyet Bayramı, Atatürk'ün İstanbul'a gelişi gibi vesilelerle de şehrayinler yapılmıştır.



Bib. M. And, Kırk Gün Kırk Gece, İst., 1959; And, Şenlikler.

METİN AND



ŞEHREMANETİ

İstanbul'da çağdaş belediyecilik anlayışı Meclis-i Ali-i Tanzimat kararıyla oluşturulan "şehremaneti"nin ve şehir meclisinin kurulmasıyla başlar. 16 Ağustos 1855 günlü Takvim-i Vekayi'de yer alan habere göre "Dersaadet ve Bilad-ı Selâse'de şehremaneti unvanıyla bir memuriyet-i cedide yapılması ve icap edenlerden mürekkep bir şehir meclisi kurulması" öngörülüyor; o güne kadar şehir hizmetlerinde etkin olan îhtisab Nezareti lağvediliyordu. Yeni kurulan şehremaneti, Zaptiye Nezareti'ne devredilen kolluk hizmetleri dışında, eski îhtisab Nezareti'nin görevlerini üstlenecekti. Şehremaneti, Meclis-i Vâlâ'nın yamsıra, gördüğü işe göre Maliye, Umur-ı Nafıa ve Zaptiye nezaretleriyle uyum içerisinde çalışacaktı (bak. belediye).

1855 tarihli Şehremaneti Nizamname-



Yüklə 8,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin