ŞEHREMANETİ
148
149
ŞEHREMİNLERİ
si'ne göre şehremaneti, İstanbul halkının temel ihtiyaç maddelerini sağlamak; narhı düzenlemek; yol ve kaldırımları yapmak; kentin temizlik işlerine bakmak; çarşı ve pazarları denetlemek ve eskiden İh-tisab Nezareti'nce toplanmakta olan devlet vergi ve resimlerini hazine adına toplamakla yükümlüydü.
Şehremaneti şehremini, şehir meclisi ve komisyondan oluşuyordu. Meclis-i Vâ-lâ'nın da doğal üyesi olan şehreminini padişah göreve atıyordu. Şehir meclisine başkanlık eden şehremini aynı zamanda yürütme görevini üstlenmişti. Pazar ve çarşıları denetlemek de görevleri arasındaydı.
12 kişilik şehir meclisi de istanbul'da oturan her sınıf Osmanlıdan temayüz etmiş esnaftan oluşuyordu. Şehremininin iki muavini de bu meclisin doğal üyeleriydi. Üyelerin göreve geliş biçimleri nizamnamede yer almıyordu. Ancak uygulamadan, bunların hükümetçe atandıkları anlaşılmaktadır. Şehir meclisinin, her sene kura ile dördü yenileniyordu. Meclis haftada iki gün toplanıyordu. Meclis, temel ihtiyaç maddeleri ve narhla ilgili konularda karar merdiydi. Kentin temizlik ve tanzimi için Meclis-i Tanzimat'a sunulmak üzere layihalar düzenliyordu. Narh ve esnaflık düzeniyle ilgili kabahatlerde mahkeme işlevini komisyon görüyordu. Komisyon şehremini muavinlerinden birisi ile şehir meclisi üyelerinden iki kişiden oluşuyordu.
Şehremanetinin kendine özgü gelir kaynakları yoktu. Emanete ait hizmetler devlet bütçesinden karşılanırdı. Yalnız, 1856'da Intizam-ı Şehir Komisyonu'nca(->) alınan karar gereğince, şehremaneti sınırlan içindeki kaldırımların tamiri ve yol yapımı masrafı için belirli gelir kalemleri konmuştu: Taşradan ve yabancı ülkelerden gelen hayvanlardan at, katır, öküz ve manda nallarının her birinden 30'ar, merkep nalının her birinden 15'er para duhuliye resmi ve kent dahilindeki tek ve çift atlı binek arabalarından ayda 10'ar, yük arabalarından 5'er kuruş, tamir ya da inşa edilecek kaldırım ya da yolların bulunduğu ev ve dükkân sahiplerinden 30 kuruştan 500 kuruşa kadar resim alınması uygun görülmüştü. Ayrıca, bu hizmetler için hazinenin de her yıl 2.000 kese yardımı oluyordu.
Yol, kaldırım inşa ve tamiri işlerine, suyolları ile lağımların ıslahına şehremaneti mühendisi nezaret ederdi. Mühendis, bu amaca yönelik harita ve planlar hazırlıyordu. Şehremininin maiyetinde şehir kavası demlen hizmetliler bulunuyordu. Bunların bir kısmı yazı ve kayıt, bir kısmı da belediye zabıtası işlerini görüyordu. Kavaslar şehir meclisince atanıyorlardı. Kavaslık hizmetine alınacaklarda kefilli olmak ve iyi ahlak sahibi bulunmak şartları aranıyordu. Belediye zabıta memurluğu görevini üstlenenlere "tebdil" denilirdi. Başlangıçta bu kadroda 30 kişi görevlendirilmişti. 1858'de sayı 10'a indirildi (bak. belediye zabıtası).
Esnaf 7 Ekim 1857 günlü nizamname ile sıkı denetim altına alınmıştı. Bu nizamnamede tebdiller için de yaptırım öngörülmüştü. Esnafın yolsuzluğunu görmezlikten
Bir dönem istanbul Şehremaneti'nce kullanılan bugünkü Eminönü belediye binası.
Ertem Uca, 1994/TETTV Arşivi
gelen, rüşvet alan, esnafa bila hakikat suç isnat eden, keyfi muamelede bulunan tebdiller yargılanacak; suçu sabit olduğu takdirde, rüşvet olarak aldıkları paranın iki katı oranında para cezasına çarptırılacak; irtikapta bulunanlar 6 aydan 2 yıla kadar prangaya konulacaktı.
28 Aralık 1857 günlü nizamname ile İstanbul 14 belediye dairesine ayrılıyor, belediye hizmetleri yeniden düzenleniyordu. Şehremanetinin temel hizmeti bir süre Galata ve Beyoğlu'ndan oluşan Altıncı Da-ire'ye hasredildi. Bu amaçla 7 Haziran 1858 günlü "Devair-i Belediye'den Altıncı Daire İtibar Olunan Beyoğlu ve Galata Dairesinin Nizam-ı Umumisi" çıkarıldı (bak. Altıncı Daire-i Belediye).
6 Ekim 1868 günlü Dersaadet İdare-i Belediye Nizamnamesi ile İstanbul'da diğer dairelerin kurulmasına başlanıyordu. Nizamnamenin 2. maddesi dairelerin sınırlarını ana hatlarıyla çiziyordu: Yenikapı, Süleymaniye, Unkapanı bölgeleri Birinci; Fatih bölgesi İkinci; Yedikule bölgesi Üçüncü; Eyüp bölgesi Dördüncü; Kasımpaşa bölgesi Beşinci; Kurtuluş, Beyoğlu, Maçka bölgeleri Altıncı; Beşiktaş, Şişli bölgeleri Yedinci; Tarabya ve İstinye bölgeleri Sekizinci; Büyükdere, Sarıyer, Rume-lifeneri bölgeleri Dokuzuncu; Beykoz bölgesi Onuncu; Çengelköy, Beylerbeyi bölgeleri On Birinci; Üsküdar bölgesi On İkinci; Kadıköy, Erenköy, Bostancı bölgeleri On Üçüncü ve Adalar bölgesi On Dördüncü Daire oluyordu. Bu kez Şehremanetinin organları arasında şehremaneti meclisi ve Cemiyet-i Umumiye-i Belediye yer alıyordu. Şehremaneti meclisi Şehremininin reisliği altında 6 üyeden oluşuyordu. Üyeler devletçe atanıyor ve devletten maaş alıyorlardı. Şehremaneti meclisi hırsızlıktan ve rüşvetten suçlu belediye memurlarını yar-
gılayıp Şûra-yı Devlet'e gönderiyor; belediye vergilerine karşı yapılacak itirazları inceliyor ve karara bağlıyor; gereğinde vergilerde indirime gidiyor ya da tamamen kaldırıyor; kamu yararına yapılan istimlaklerde emlak tazminat bedellerine itirazları, belediye dairelerince yaptırılan inşaat ve hafriyatta müteahhitlerle belediye daireleri arasındaki anlaşmazlıkları inceliyor ve karara bağlıyor; daire-i belediye meclislerine karşı bireyler tarafından açılan davalara bakıyor; esnaf meclislerinden verilecek ilamlar üzerinde inceleme yapıyor; yangın söndürme araç ve gereçlerinin iyi halde bulundurulmalarını sağlamak için nizamnameler düzenliyordu. İstanbul'da bir arkeoloji müzesi (âsâr-ı atika müzesi) açılması görevi de şehremaneti meclisine verilmişti.
İstanbul'daki belediye daireleri reisleri ile her daire-i belediye meclisinin kendi üyesi arasından seçeceği üçer kişiden oluşan Cemiyet-i Umumiye-i Belediye şehre-mininin başkanlığı altında ve şehremininin daveti ile «6 ayda bir toplanıyordu. Toplantı devresi en çok bîr aydı. Üyenin üçte ikisi hazır bulunmadıkça demiyet herhangi bir sorun üzerine karar veremezdi. Ancak iki kez davet olunduğu halde üye adedi yetersizse, üçüncü kez sayıya bakılmaksızın toplanabiliyor ve çoğunlukla karar verebiliyordu. Cemiyet-i Umumiye-i Belediye, belediye meclisleri ile şehremaneti bütçelerini inceliyor ve tasdik ediyor; yol, bahçe, meydan gibi düzenlemelerle ilgili program ve layihaları, belediye işleriyle ilgili hazırlanan nizam ve talimatnameleri inceliyor ve karara bağlıyordu. Şeh-remanetinde şehremini muavini, muhasebe müdürü, tahrirat müdürü, baş mühendis ile bunların maiyetinde gereği kadar kâtip ve mühendis bulunuyordu.
Belediye hudutları dahilindeki yapı ve yol işlerine, kaldırım, lağım ve su inşaatına bakmak; beldenin temizlik ve tezyin işlerini idare etmek; kıymet ve iratları miktarı ile mutasarrıflarının isimlerini gösteren emlak ve arsaların kaydını tutmak; cadde ve sokakları aydınlatmak; odun, kömür ve yapı malzemesinin konulması için uygun meydanlar yapmak; belediye zabıtasını yönetmek; narh koymak; mezbahalar inşa etmek; eczaneleri teftiş etmek; yardıma muhtaç olanlara yardım etmek ve hastane, gurebahane ve sanat mektepleri kurmak belediye dairelerinin görevleri arasındaydı.
Belediye dairelerinin organları "meclis-i beledi reisleri" ve "meclis-i beledi-ye'lerdi. Meclis-i beledi reisi devletçe atanıyor; devletten maaş alıyordu. Reis, daire meclis-i beledisi ile şehremaneti arasındaki bağlantıyı kuruyor; belediye meclisinin dilek, düşünce ve icraatını şehre-manetine bildiriyordu. Belediyeyle ilgili kanun ve nizamların yayınıyla bu kanun ve nizamları uygulamak, daire dahilindeki beledi hizmetlerin yürütülmesini denetlemek, daireye ait geliri tahsil etmek, belediyece kabul edilecek şekilde harcamak, daire adına her türlü sözleşme yapmak belediye reisinin görevleriydi.
İstanbul'da her belediye dairesinde bir
meclis-i beledi bulunuyordu. En fazla 12 kişiden oluşan meclisin üyelerini daire halkı seçiyordu. Seçmen olabilmek için yılda en az 2.500 kuruşluk gelir getiren emlake sahip olmak, daire sakinlerinden olmak ve yaşı 21'den aşağı bulunmamak gerekiyordu.
5 Ekim 1877 günlü Dersaadet Belediye Kanunu ile daha önceki yasal düzenlemeler kaldırıldı. Yeni kanuna göre İstanbul Şehremaneti 20 belediye dairesine ayrıldı. Beyazıt bölgesine Birinci Daire, Sultanahmet bölgesine İkinci Daire, Fatih bölgesine Üçüncü Daire, Samatya bölgesine Dördüncü Daire, Eyüp bölgesine Beşinci Daire, Beyoğlu bölgesine Altıncı Daire, Hasköy bölgesine Yedinci Daire, Beşiktaş bölgesine Sekizinci Daire, Arnavutköy bölgesine Dokuzuncu Daire, Yeniköy bölgesine Onuncu Daire, Tarabya bölgesine On Birinci Daire, Büyükdere bölgesine On İkinci Daire, Beykoz bölgesine On Üçüncü Daire, Anadoluhisarı bölgesine On Dördüncü Daire, Beylerbeyi bölgesine On Beşinci Daire, Yenimahalle bölgesine (Paşalimanı ve civarı) On Altıncı Daire, Üsküdar ve Doğancılar bölgesine On Yedinci Daire, Kadıköy bölgesine On Sekizinci Daire, Adalar bölgesine On Dokuzuncu Daire ve Bakırköy bölgesine Yirminci Daire adı verildi.
Bu yeni yapılanmada Şehremanetinin organları şehremini, şehremaneti meclisi ve Cemiyet-i Umumiye-i Belediye'den oluşuyordu.
Bu yapı 30 Ocak 1913 günlü Dersaadet Teşkilât-ı Belediyesi hakkındaki muvakkat kanuna kadar sürdü. Bu tarihte İstanbul tek bir belediye dairesi addolundu ve bu daire 9 idare şubesine ayrıldı. Belediye daireleri meclislerinin görevlerini bundan böyle emanet encümenleri görecekti. Bu yasayla eski belediye dairelerinin hükmi şahsiyeti Şehremanetinin şahsiyeti içinde eritilmişti.
3 Nisan 1930 günü Belediye Kanunu ile şehremaneti, görevlerini İstanbul Belediye-si'ne devretti.
ZAFER TOPRAK
ŞEHREMANETİ MECMUASI
İstanbul Şehremaneti Neşriyat ve İhsaiyat Müdüriyeti'nce yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti İstanbul Şehremaneti Mecmuası; Eylül 1924-Mart 1942 arasında 199 sayı çıktı.
II. Meşrutiyet yıllarında şehremaneti istatistik şubesi İstanbul Beldesi İhsaiyat Mecmuası faı yayımlamış ve kentle ilgili istatistik bilgileri içermişti. Cumhuriyet yıllarında Şehremanetinin yayın etkinliği arttı. Şehremaneti Mecmuası bir bakıma İhsa-iyat Mecmuası hin devamı oldu. Aynı yıllarda yayımlanan Muharrerat-ı Umumiye-i Belediye Mecmuası (1926-1928) ile birlikte kendi geçmişi ve Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki konumu ile ilgili değerli bilgileri içerdi. Şehremaneti Mecmuası 73. sayıdan itibaren yayımını İstanbul Belediye Mecmuası adıyla sürdürdü. Mart 1942'de 199- sayı ile son buldu.
Şehremaneti Mecmuası belediyenin
kendi matbaasında basıldı. Dergide belediye ile ilgili her türlü idari, sıhhi, toplumsal ve kentsel sorunlar yer aldı. Bu tür bilgileri içerecek bir dergi çıkarma girişimi 1913'te Cemil Paşa'nın (Topuzlu) şehre-minliği sırasında gündeme geldi. Encü-men-i Emanet bir kararname düzenledi ve Beyoğlu Dairesi müdüriyetinde bulunan Ahmed İhsan Bey bu işle görevlendirildi ama bir sonuç alınamadı.
Şehremini Emin Erkul(->), İhsaiyat Mec-muast'm çıkarmak, belediye bünyesinde bir kütüphane kurmak, arşiv oluşturmak, basm-yayın işlerini üstlenmek, istatistikleri düzenlemek ve araştırma yapmak üzere Müdevvenat ve İhsaiyat Müdüriyeti'nin kurulmasını Cemiyet-i Umumiye-i Beledi-ye'ye önermiş ve kabul görmüştü.
Şehremaneti
Mecmuası' nın Ocak 1925 tarihli 5. sayısı. Nuri Akbayar
İlk sayıda yer alan "Mecmuanın Programı" başlıklı yazıda Batı'da dergisi olmayan belediye olmadığı, bunun İstanbul Belediyesi için büyük bir eksik olduğu kaydediliyor, Şehremaneti Mecmuası hda bundan böyle belediyeleri ve İstanbul kentini ilgilendiren her türlü gelişmeye yer verileceği belirtiliyordu. "Fenni, sıhhi, idari ve ümrani" bilgiler derginin başlıca konuları olacaktı. Ayrıca Batı ülkeleri beledi-yelerindeki gelişmelerden Türkiye belediyelerini bilgilendirmek için bu tür konularla ilgili yazılar Türkçeye çevrilerek dergide yer alacaktı. İstanbul'un geçmişine, belediyenin değişik evrelerdeki yapılanmalarına değinilecek, 1855'ten beri şeh-reminliğini üstlenmiş kişilerin özgeçmişleri ve görevde bulundukları dönemdeki icraatları yayımlanacaktı. Belediye ile ilgili kanunlar, nizamlar, talimatlar, emirler ve kararlar düzenli bir biçimde dergide açıklanacaktı. Kentin ekonomik ve toplumsal gelişimi ile ilgili istatistik bilgilere yer verilecekti. Avrupa'ya inceleme gezisi için gönderilen uzmanların raporları yayımlanacaktı.
Şehremaneti Mecmuası büyük ölçüde Osman Nuri Ergin'in(->) gayretleriyle yayımlandı. İstanbul'un kent tarihine yönelik son derece önemli bilgileri içeren dergi Osman Nuri'nin belediyecilik ve şehircilik üzerine oluşturduğu külliyatın bir parçasıdır.
ZAFER TOPRAK
ŞEHREMİNLERİ
İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethinden, 1855'te Şehremanetinin kuruluşuna kadar belediye hizmetleri kadı, ihtisab ağası, mimar ağa, subaşı, defter emini gibi unvanlarla görev yapan kişiler arasında paylaşılmıştı. En üst yetki sahibi kişi İstanbul efendisi (kadı) doğrudan doğruya sadrazama bağlıydı (bak. İstanbul Kadılığı). Kentin vali, hâkim ve belediye reisiydi. Üsküdar, Eyüp, Galata kadıları onun maiyetinde sayılırdı.
"Şehremini" tabiri İstanbul'un fethiyle birlikte gündeme geldi. Şehremini, 1855'e kadar belde hizmetlerini serasker, zaptiye müşiri, ihtisab ağası, mimarlar ağası ve defterdarla ortak yürüttü. Bu tarihe kadar başlıca görevi sarayın düzen ve onarımı ile ilgiliydi. Devletin bina, onarım, yapı işlerini yürütmek, Galata Sarayı ve İbrahim Paşa Sarayı'nın yiyecek ve giyeceklerini sağlamak, eski ve yeni sarayların, Harem-i Hümayun'un vekilharçlığını yapmak şeh-reminine düşüyordu. Saraya ait taşıma ücretleri, sarayın hastane arabalarının tamiri, surre alayına gerekli mühimmatın sağlanması, Enderun'un kâse, kaşık vb ihtiyacının temini ve icabında bunların tamiri gibi işleri üstlenen şehremininin saray bünyesinde önemli bir konumu vardı. Sarayın ve şehrin suyunu sağlamak, suyol-larını döşemek, açık, kapalı sarnıçlarını dolu bulundurmak, çeşmeleri akar durumda tutmak, şehremininin diğer görevleri arasındaydı.
Belediye reisliği olarak şehreminliği 1855'te gündeme geldi. Meclis-i Vâlâ'nın doğal üyesi olan şehremini şehir meclisinin kararlarını yürütmekle yükümlüydü. Bu arada pazar ve çarşıları denetliyordu. 1868 Dersaadet İdare-i Belediye Nizamna-mesi'nde şehremini, belediye daireleri idarelerine nezaretle yükümlüydü; şehremaneti meclisine ve Cemiyet-i Umumiye-i Be-lediye'ye başkanlık ediyordu. Belediye daireleri meclislerinin alacakları vergi ve resimlere esas olmak üzere, emlak takdiri, kıymet ve vergi komisyonlarını tayin ediyor ve komisyonlara gerekli emir ve talimatı veriyor; belediye dairelerine olan vergi borçlarını ödemeyenler hakkında icra takibatına geçiyordu. 1877 tarihli Dersaadet Belediye Kanunu'nda şehremininin belediye dairelerinin idaresine nezaret edeceği, Cemiyet-i Umumiye-i Belediye ve şehremaneti meclisi toplantılarına başkanlık edeceği kaydediliyordu. Gerek gördüğünde, Cemiyet-i Umumiye-i Be-lediye'yi olağanüstü toplantıya çağırıyordu. Daire-i belediye meclislerinin feshini, gerekçeleriyle Babıâli'ye bildirerek alacağı irade üzerine belediye meclislerini feshet-tirebiliyor ve yeniden seçim yaptırabiliyor-du. Emanetin bütçesini (muvazene cetvelini) düzenleyerek Cemiyet-i Umumiye-i Be-lediye'ye onaylattıktan sonra, bütçeye konan paraların emanet meclisinin tensibi ile sarfına izin veriyor, emanet meclisince verilen kararları uyguluyordu. Belediye dairelerinden gelen adi ve fevkalade irat ve masraf cetvellerini ve yıl muhasebelerini
ŞEHRENGİZLER
150
151
ŞEHZADE BURHANEDDİN
ve gerektiğinde, belediye dairelerinin yetkilerini aşan oranda borç ve kamu yararına satın alacakları emlake ve beldenin imarına dair belediye dairelerinden gönderilecek mazbataları Cemiyet-i Umumiye-i Belediye'ye havale ediyor ve cemiyet tarafından verilecek kararı daire-i belediye meclislerine ve gerekenleri Babıâli'ye bildiriyordu. Şehremini, belediye işlerinde, gerekirse askere ve kolluk kuvvetlerine de başvurabiliyordu.
Vilayetle İstanbul kent hizmetlerini birleştiren 1930 tarihli Belediye Kanunu ile şehremaneti son buldu ve şehremini tabiri de tarihe karıştı (bak. belediye; şehremaneti).
1855 düzenlemesinden sonra ilk şehremini Zaptiye Müşiri Pepe Mehmed Pa~ şa'nın oğlu Salih Paşa idi. 13 Temmuz 1855 ile 4 Kasım 1855 arası görev yaptı. Emanetten azledildikten sonra Filibe, Varna, Gü-mülcine, Amasya kaymakamlıklarında bulundu. Yerine Hacı Hüsam Efendi geldi. 3 Kasım 1855'te göreve atanan Hüsam Efendi de ancak 3 ay görevde kalabildi. 23 Şubat 1856'da şehreminliğinden ayrıldı. Şehir meclisinin ilk görüşmeleri ve kararlan Hüsam Efendi'nin görevi sırasına rastlar. Bu dönemde sokakların temizliğine, halkın ve esnafın riayet etmesi gereken bazı nizamın konulmasına dair küçük ölçüde de olsa bir tür belediye zabıtası talimatnamesi hazırlandı. Kaldırım ve lağım inşa ve onarımı, bunlarla ilgili gelir ve masrafların düzenlenmesi mecliste görüşüldü ve Babıâli'ye sunularak onaylatıldı.
Osman Raşid Paşa 24 Şubat 1855-18 Haziran 1858 arası şehreminliği yaptı. Ce-zaname adıyla ilk ayrıntılı belediye zabıtası yönetmeliği onun zamanında düzenlendi. 19 Haziran 1858-1 Mayıs 1860 arasında görevi üstlenen Hüseyin Bey esnaf, bakkal, memur ve kavaslar üzerindeki oto-ritesiyle ünlendi. Hüseyin Bey ikinci kez 1862'de 6 ay eminlik yaptı. İlk posta ve telgraf nazırı Ahmed Şükrü Bey 12 Mayıs 1860-14 Nisan 1862 arası şehreminliğine getirildi. 22 Nisan 1862-22 Haziran 1862 arası şehreminliği yapan Haci Ahmed Efendi, Kuran'ın hükümet tarafından basılmasını sağladı. Server Paşa(-») zamanında (7 Mart 1868-6 Temmuz 1870) atla çekilen tramvaylar şehirde işlemeye başladı. Taksim Bahçesi düzenlendi. Türkçe tiyatro oyunları oynanmaya başladı. 18 Temmuz 1870-30 Ağustos 1872 arası görevi üstlenen Haydar Efendi Viyana sefirliğinden şehreminliğine geldi. İngiliz Ali Bey diye de bilinen Ali Rıza Bey Eylül 1872-10 Mayıs 1873 arası şehreminliği yaptı. Hariciye teşrifatçılığı sırasında Avusturya imparatoru ile birlikte Kudüs'e gitti.
Besim Bey (12 Mayıs 1873-23 Ağustos 1873), Ali Paşa (23 Ağustos 1873-12 Temmuz 1874), İsmail Paşa (15 Temmuz 1874-1 Ekim 1874, 30 Ekim 1874-24 Mart 1875), Feyzi Bey (2 Ekim 1874-30 Ekim 1874), Şevket Bey (25 Mart 1875-24 Mayıs 1875), Kabuli Paşa (30 Mayıs 1875-19 Temmuz 1875), Kadri Paşa (19 Temmuz 1875-10 Eylül 1875, 24 Aralık 1875-28 Kasım 1876), Halet Paşa (10 Eylül 1875-22 Aralık 1875)
kısa dönemlerle şehreminliği yaptılar. Refik Bey (28 Kasım 1876-14 Kasım 1878) 2 yıla yakın görevde bulundu. Dersaadet Belediye Kanunu, Galib Paşa (20 Kasım 1878-28 Mart 1879) şehreminliğinde bulunduğu sırada yayımlandı. Rasim Paşa (30 Mart 1879-20 Nisan 1879), Reşid Paşa (20 Nisan 1879-5 Ağustos 1879), Rıza Paşa (6 Ağustos 1879-29 Kasım 1879, 4 Mart 1880-30 Mart 1881), Mehmed Arif Paşa (30 Kasım 1879-2 Mart 1880) görevde kısa süre kalan diğer şehreminleriydi.
Abdülhamid döneminin ünlü şehremini Mazhar Paşa(-») 2 Nisan 1881-21 Eylül 1890 arası gibi uzun bir dönem şehreminliği yapan ilk kişi oldu. Kentte belediyecilik hizmetleri açısından Mazhar Paşa'nın şehreminliği bir dönemeç oluşturdu. Şehreminliği, kadılık, ihtisab ağalığı, zaptiye nazırlığı anlayışından tamamen uzaklaştı. Bu dönemde İstanbul'un sularını idare eden Su Nezareti, emanete bağlandı. Ayrıca şehremini, jandarma komutanlığının da mercii oldu ve asayişten sorumlu tutuldu. Rıdvan Paşa (22 Eylül 1890-10 Haziran 1906) Mazhar Paşa'dan da daha uzun süre görevde kaldı. Şehreminliği sırasında İstanbul kolera salgınına uğradı. Gedikpaşa, Tophane ve Üsküdar'da birer tebhirhane açıldı. Kentte hıfzıssıhha ve baytar müfettişlikleri ihdas olundu. Reşid Mümtaz Paşa'nın (1.4 Haziran 1906-18 Temmuz 1908) şehreminliği sırasında, o güne kadar yılda en fazla dört maaş alan memurlara, işçilere, her ay düzenli maaş verilmeye başlandı.
Rauf Paşa'nın çok kısa süren şehremin-liğini (19 Temmuz 1908-27 Temmuz 1908), Ziver Bey (28 Temmuz 1908-16 Mart 1909) devraldı. Ziver Bey emanette bulunduğu sırada 1877 Belediye Kanunu tekrar yürürlüğe kondu. Belediye dairelerinin adedi tekrar 20'ye çıkarıldı. Yapılan ilk belediye seçimi ile Aralık 1908'de Cemiyet-i Umumiye-i Belediye ilk kez seçimle gelen belediye meclisi oldu. Hazım Bey (17 Mart 1909-13 Temmuz 1909), Halil Bey (20 Temmuz 1909-6 Ocak 1910), Tevfik Bey (8 Ocak 1910-19 Mayıs 1910), 28 Ağustos 1911-18 Ağustos 1912), Subhi Bey (25 Mayıs 1910-26 Temmuz 1911), Hüseyin Kâzım Bey (21 Temmuz 1911-27 Ağustos 1911), II. Meşrutiyet yıllarında emaneti kısa sürelerle üstlendiler.
Cemil Topuzlu(-0 (18 Ağustos 1912-7 Kasım 1914; 5 Mayıs 1919-28 Şubat 1920) iki kez şehreminliği yaptı. Gülhane Parkı'nı açtı; bahçeleri ve ağaçları korumak için ilk kez bahçıvanlık kadrosu ihdas etti. Karaağaç Mezbahası'nın yapımını başlattı. Sebze ve meyve satışını düzene soktu; şeh-remanetine gelir getiren bir hal kuruldu. İsmet Bey'in şehreminliği (8 Kasım 1914-3 Şubat 1915) I. Dünya Savaşı'na rastladı. İstanbul'un iaşesi bu yıllarda temel sorundu (bak. Birinci Dünya Savaşı'nda İstanbul). İstanbul'da esnaf dernekleri İsmet Bey zamanında güç kazandı. İttihad ve Terakki ile şehremaneti bu yıllarda yerel burjuvaziyi oluşturmak için güçbirliğine gittiler. İsmail Bey (4 Şubat 1915-29 Nisan 1915), Bedri Bey (30 Nisan 1915-7 Temmuz 1917) ve Sezai Bey (vekil, 8
Temmuz 1917-17 Ağustos 1918) savaş döneminin diğer şehreminleriydiler.
Cemil Paşa'nın (Topuzlu) yanısıra Kani Bey (vekil, 28 Ağustos 1918-15 Aralık 1918), Yusuf Ziya Bey (vekil, 18 Aralık 1918-4 Mayıs 1919), Hayreddin Bey (vekil, 2 Mart 1920-17 Nisan 1920), Salim Paşa (18 Nisan 1920-2 Aralık 1920), Yusuf Razi Bey (5 Aralık 1920-23 Şubat 1921), Mehmed Ali Bey (vekil, 24 Şubat 1921-5 Temmuz 1921), Celal Bey (7 Temmuz 1921-4 Mart 1922) ve Ziya Bey (5 Mart 1922-13 Nisan 1923) Mütareke yıllarında şehreminliği yaptılar.
Cumhuriyet Türkiye'sinin ilk şehremini Haydar Bey'di (vekil, 15 Nisan 1923-1924). Mezbaha onun zamanında açıldı. Ancak, uygulamaya soktuğu oktrova resmiyle (iç gümrük vergisi) esnafı, tüccarı ve ticaret odasını karşısına aldı. Emin Erkul(-0 (8 Haziran 1924-12 Ekim 1928) kentte ilk kez kanalizasyon inşasına girişti. Kadıköy Ha-li'ni yaptırdı. Muhittin Üstündağ(->) (14 Ekim 1928-4 Aralık 1938) İstanbul'un son şehremini oldu. 14 Temmuz 1928'de İstanbul vali vekilliğine ve 14 Ekim 1928'de de İstanbul şehreminliğine tayini çıktı.
ZAFER TOPRAK
ŞEHRENGİZLER
Divan Edebiyatı'nda bir şehir ile o şehrin mahbupları hakkında mesnevi biçimiyle yazılan manzum eserlere şehrengiz denir. Yalnız Türk edebiyatına has bir nazım türüdür. Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli şehirleri hakkında yazılmış 48 şehrengiz ve şehrengiz özelliği taşıyan eser tespit edilmiştir. Bunlardan 12'si İstanbul'u konu alır. Diğer bir ifadeyle hakkında en çok şehrengiz yazılan şehir İstanbul'dur.
Şehrengizlerin genel özelliği, konu edindiği şehrin güzellerini tasvirdir. Bu eserlerde şehrin sosyal yapısı, meslek grupları, gündelik hayatı, eğlence dünyası vb konular canlı tablolar ve gerçek kişi tasvirleri ile anlatılmıştır. Şehrengizler sanat kaygısından uzak oldukları için şairlerinin samimi duygularını yansıtırlar. Şiirin üzerinden tasavvuf perdesi kaldırıldığı için de "aşk u alaka", güzel ve güzellik, şehir ve hayat bütün yalmlığıyla mısralara dökülür. Yarı ciddi, yarı şaka karakteriyle, bilhassa 16-18. yy'lar arasında oldukça rağbet gören şehrengizler, dönemlerinin orta halli edebi zevk çevrelerince birer neşe ve eğlence kaynağı olarak değişik muhit ve cemiyetlerde okunmuştur.
İstanbul hakkında yazılmış olup şehrengiz özelliği taşıyan ilk eser Tacizade Cafer Çelebi'nin(->) Hevesname 'sidir (yazılışı, 1493). Hevesname'de kurgu, Kâğıthane'de şairin de bulunduğu bir meclise gelen güzeller ile hasbıhalden ibarettir.
Hevesname'den sonra Kâtib'in Şebrengiz'i (yazılışı, 1513) gelir. Eser Fatih, Vefa, Eyüp, Galata gibi o devrin hayat dolu semtlerim tasvir eder. Sonra bir teravih namazını anlatır ve İstanbul'un bayramlarından bahseder. Eserde 10 kadar güzel vas-fedilir.
Taşlıcah Yahya'nın(->) Şebrengiz'i (yazılışı, 1522), 58 İstanbul mahbubunu konu
alır. Önce İstanbul'un genel bir övgüsünü yapan şair, her güzeli üçer beyit ile tanıtır. Şehrin sosyal yapısını ve aristokrat eğlence dünyasını anlattığı bölümleri, gerçek birer vesika değerinde olan bu şehrengiz, usta bir şairin engin tecrübelerini taşır. Yahya'nın "Şah u Gedâ" mesnevisi içinde de ikinci bir İstanbul şehrengizi sayılabilecek geniş bölümler vardır.
Kalkandelenli Fakirî'nin Şebrengiz'i (yazılışı, 1534) 44 İstanbul dilberinin anlatıldığı bir mesnevidir. Şairin "Birini sevmeyince rahatım yok" dediği bu güzellerden her biri iki-üç beyit ile okuyucuya tanıtılır. Şehir ile insan güzelliğinin âdeta birleştirildiği eserde şehrin pek çok semtine de atıflarda bulunur.
Bu dönemlerde, belki de İranlı olan Safi isimli bir şair, Farsça bir Şehrengiz yazar. Kanuni çağı İstanbul'u hakkında oldukça zengin motifler içeren eserde şehrin genel tasvirinden sonra padişah, vezirler, emirler, askerler, Lütfi, Mehmed ve Barbaros Hayreddin paşalar, şeyhülislam, Anadolu ve Rumeli kazaskerleri, nişancı, defterdar, haznedar, yeniçeriler, Yeniçeri Ağası Ahmed Ağa, Mustafa Paşa vb kişiler tanıtılır. Sonra semtler ve yapılar, mesireler vb muhitler anlatılır.
Kaynaklar 16. yy'a ait iki şairin İstanbul şehrengizi olduğunu belirtiyorlarsa da eserleri henüz ele geçmemiştir. Bunlar Molla Maşizade Fikrî Derviş Mehmed (ö. 1574) ile Kastamonulu Kadı Kıyasî'dir. Bunun tam tersi olarak eseri elde olduğu halde şairi bilinmeyen bir başka şehrengiz daha vardır. I. Süleyman (Kanuni) döneminde (1520-1566) yaşadığı eserinden anlaşılan (Anayetmez mi bu izz ü saadet/ Sü-leyman-ı zamana oldu [hem] taht) bu şairin Şebrengiz'inde 25 dilber, ikişer beyit halinde tanıtılır.
Cemalî'nin(->) (ö. 1583) Şehrengiz'i hem şehrin hem de güzellerinin tasvirlerini verir. Eserin baş kısmında yer alan mekân tanıtımları bir sonraki asırda ortaya çıkacak olan sahilnamelerin(->) âdeta bir prototipidir.
Azizî Mustafa'nın (ö. 1585) Şebrengiz'i "Nigârname-i zevkâmiz der üslûb-ı şehrengiz" adım taşır. Eserin orijinalliği İstanbul'un yalnızca kadınlarını konu almasm-dandır. Eserde 55 İstanbul hatunu üçer beyit halinde anlatılır. Şehrin folkloru, kadın eğlenceleri, komşulukları, gezintiler, hamam sefaları, mesire gezintileri vb beyitler arasına serpiştirilmiş durumdadır.
Tab'î İsmail'in (ö. 1636) Şebrengiz'inde İstanbul İçinde cevr ü hicran u sitem bol / Felekde yokdurur illâ Stambol diye nitelendirilir ve dört semtinden bahsedilip güzelleri övülür (N'ola hubana me'va olsa Eyüb// ikinci rüknü Kâğıthane anın // Yenkapu da bir yeni mesire//Anın dördüncü rüknüdür Beşiktaş).
İstanbul hakkında şehrengiz özelliği taşıyan başka eserler de vardır. Bunlar içerisinde 19. yy'da Enderunlu FazıPın(-») (ö. 1810) kaleminden çıkan Defter-i Aşk, Hû-banname, Zenannameve Çenginame'nin önemi büyüktür. Bu eserlerde İstanbul'un güzelleri, mahbupları, dilberleri, yosma-
ları, aşüfteleri, kâh müstehcen, kâh alaylı, kâh realist tanımlarla anlatılır.
Şehrengizler Divan Edebiyatı'nda İstanbul'u doğrudan doğruya konu edinen eserler olarak pek çok tarihi kaynakta bulunamayacak bilgiler içeren orijinal şiirlerdir. İçlerinde öyle beyitler vardır ki ne bir tarih kitabında, ne bir müzede, ne de bir arşivde bulunamayacak belge yerine geçer.
Bibi. A. S. Levend, Türk Edebiyatında Şehrengizler ve Şehrengizlerde İstanbul, İst., 1958; Çelebi, Divan Şiirinde istanbul; İ. Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Ankara, 1990; M. Çavuşoğlu, "Yahya Bey'in istanbul Şehrengizi", TDED, XVII (1969).
İSKENDER PALA
Dostları ilə paylaş: |