Sokollu
Mehmed Paşa
Külliyesi,
Kadırga
Tahsin Aydoğmuş, 1994
Cami: Sinan'ın altıgen kubbeli balda-kenle yaptığı orta büyüklükte cami planları içinde mekân bütünlüğünü pürüzsüz elde ettiği yapılardan biri Sokollu Mehmed Paşa Camii'dir. 15,30x18,80 m boyutundaki ibadet mekânında altıgen ayak sistemi tümüyle hacmin dış çeperleriyle bütünleşmiş, poliğonal baldaken tipindeki camilerde poligon köşelerine gelen yarım kubbeler, burada, büyük kubbe tarafında önce duvara paralel bir tonoz örgüsü ile başlayıp sonradan kubbesel örgüyle birleşmiş, böylece altıgen taşıyıcılarla duvarlar arasındaki asimetrik üçgen alanlar tek parçalı örtü elemanlarıyla örtülmüştür. Bu ge-
Enteıyördeki diğer çini kaplamalar ikinci derece yerlerde kullanılmıştır. Mermer mihrap klasik dönemin en güzel kompozisyonlarından olan iki çini pano arasına yerleştirilmiştir. Üzerinde iki sıra alçı içlikler içinde vitray vardır. Minber külahının çini kaplaması da mihrap duvarına zarif bir not ekler. Özgün boyalı duvar ve kubbe bezemesinden bir şey kalmamıştır. Köşelerdeki geçit öğeleri içinde boya ile yapılmış yalancı pencerelerin özgün dönemden çok, 18. ya da 19. yy'da ortaya çıkmış bir barok aldatmaca tekniği olarak kabulü daha akla yakın geliyor. Fakat galeriler altındaki özgün alçı kabartma bezeme parçalan 1930'lu yılların restorasyonu sırasında bulunmuştur.
Camide bulunan doksandan fazla pencere yan cephede ve kasnakta yoğunlaşır. Bütün camilerinde olduğu gibi, burada da Sinan çok aydınlık bir enteryör yaratmıştır. Mermer mihrap, minber ve müezzin mahfili poliğonal arabesk ve prizmatik mukarnas oymalarıyla klasik dönemin karakteristik örnekleridir.
Bu caminin özelliklerinden biri dört küçük "Hacer-i Esved" parçasının giriş mahfilinin altına, mihraba ve iki tane de minber kapısı ve külahına konmuş olmasıdır. Ayvansarayî bunların ziyaret edildiğini yazar. Diğer bir özellik çok sayıda yazıtın, cami enteryörünün dini-simgesel içeriğini âdeta ansiklopedik bir zenginlikle yansıt-masıdır.
Medrese: On altı hücre ve bir dershaneden oluşan medrese avlusu, cami girişinin üzerinde bulunan ve revaklar altından iki taraftan girilen büyük kubbeli dershane girişi, dershane revağının caminin yan girişlerinden bir duvarla ayrılması ve kaş kemerli revaklarıyla ilginç bir kompozisyondur. Kubbeli dershanede girişin karşısında hocanın oturduğu bir niş vardır. Özgün boyalı bezemesi yok olmuştur.
Zaviye: Ayvansarayî, Sokollu'nün inşa ettirdiği zaviyenin ilk önce Şeyh Nureddin-zade için yaptırıldığını ve diğer şeyhlerini sayar. Yapı hakkında bilgi vermez. Zaviye mimari kompozisyon olarak, cami kadar ilginç bir yapıdır. Camiden kesme taş bir duvarla ayrılmıştır. Esas girişi, cami girişinin aksi yönünde güneydoğudandır.
SOKOLLU MEHMED PAŞA
34
35
SOLAK SİNAN CAMÜ
Buradan altı sütunla taşınan, beş açıklıklı ve iki sıra tonozlu geniş bir giriş holüne ve oradan dikdörtgen planlı (12,50x7,50), ortası kubbe ile örtülü bağımsız ayin mekânına (tevhidhane) geçilir. Ayin mekânının sağında tek katlı, solunda ise iki katlı re-vaklardan geçilen hücreler vardır, iki katlı avlunun güney köşesinde iki katlı ahşap bir şeyh evi vardır. Bu ev 19. yy'dan kalmış olmakla birlikte, daha eski bir konutun yerine yapıldığı kabul edilebilir. Zaviyede bezemesel ayrıntı fazla kalmamıştır. Sokollu Mehmed Paşa Külliyesi Sinan'ın topografyası zor arsalarda gösterdiği mekân düzenleme ustalığını olduğu kadar, Osmanlı klasik dönemi mimari olanaklarını kullanma yeteneğim de gösteren bir başyapıttır. 16. yy'ın ikinci yarısındaki çini sanatının en güzel mimari uygulamalarından birini de sergilemektedir.
Bibi. Gurlitt, Konstantinopels, II, 82-83; Ayvan-sarayî, Hadîka, I, 193 vd; (Konyalı), Abideler, 100-103; D. Kuban, "An Ottoman Buil-ding Complex of the Sntteenth Century: The Sokollu Mosque and its Dependencies in istanbul", Arş Orientalis, VII (1968), s. 19-39; Kuran, Mimar Sinan, 107-112.
DOĞAN KUBAN
SOKOLLU MEHMED PAŞA MESCİDİ
Büyükçekmece İlçesi'nde, Dizdariye Ma-hallesi'nde, Enver Paşa Caddesi üzerindedir. Yapı yerinden dolayı "Köprübaşı Cami" olarak da anılır. Mescit, Tuhfetü 'l-Mi-marinve Tezkiretü'l-Ebniye'den öğrenildiği kadarıyla Mimar Sinan yapısıdır. Kitabesi bulunmadığından kesin tarih verilemez. Sokollu Mehmed Paşa'nın Edirne evkafı tahrir defterindeki vakfiye kaydında "Ha-vass-ı Konstantiniyye'de derya kenarında Büyükçekmece nam kasabada bir mescid
Sokollu Mehmed Paşa Camii'nin mihrap duvarı bezemesi. M. Sözen-S. Güner, Sinan Archiîects ofAges, ist., 1992
bina ettiler" denmektedir. Söz konusu mescit yakınındaki Büyükçekmece Ker-vansarayı(->) ve köprü ile minyatür bir menzil külliyesi oluşturur.
Avlu içinde inşa edilen mescidin avlu duvarları yenilenmiştir. Sadece minarenin kaidesinde bir kısım örgü kalmıştır. Son cemaat yeri 1962-1963 onarımına kadar ahşaptı. Bu onarımdan sonra çevresi açılmış ve iki yanda 10 ahşap direğin taşıdığı, ibadet mekânının uzantısının üzeri bir çatı ile örtülmüştür. En son yapılan onarımda ahşap direklerin üzerleri metalle örtülmüş ve araları camekânla kapatılmıştır. Ayrıca son cemaat yerini örten kırma çatı kurşunla
Sokollu Mehmed Paşa Mescidi'nin kuzeybatıdan görünümü. Enis Karakaya, 1992
kaplanmıştır. Son cemaat yerine girişte sağda ve solda basamaklar görülür. Bu basamaklardan soldaki son cemaat yerine çıkışı sağlar. Son cemaat yeri 0,65 m yüksekliğinde olup burada altlı üstlü ikişer pencere ile bunların arasında bir mihrap bulunmaktadır. Ahşap sütunlar sadece içeriden algılanabilir.
Dış duvarlarda almaşık örgü, bir sıra taş ve iki sıra tuğladan ibarettir. Pencere sistemi değişmemiş, fakat şebekeler yenilenmiştir. Dört cephede iki sıralı pencereler mevcuttur. Yan cephelerde üç altta, üç üstte olmak üzere, altışar pencere bulunur. Kuzeyde son cemaat yeri cephesinde altta iki dikdörtgen pencere, ortalarda mihrap; üstte ise üç adet sivri kemerli pencere vardır. Pencerelerin altta bulunanlarının söveleri küfeki taşındandır. Mihrabın üzerindeki pencere ise hepsinden farklı olarak altıgendir.
Cami ahşap tavanlıdır. Orijinal halinde kiremit örtülü olan yapı son onarımda kurşunla kaplanmıştır. Üzerinde alem olan çatı, son cemaat yerini de alacak şekildedir.
Yapının en önemli kısmı minaresidir. Minare avlu duvarı üzerinde kuzeybatıdadır. "Minber minare" olarak adlandırılan gruba girer. Mısır, Orta Asya ve Anadolu'da rastlanan ve Anadolu'daki ilk örnekleri 13. yy'a tarihlenen bu tip minareler dıştan merdivenlidir. Minare dikdörtgen bir kaide üzerinde sekizgen olarak yükselmektedir. Kesme taştan yapılmış on basamakla köşk kısmına çıkılır. Şerefe yoktur. Şerefeyi oluşturan kısım köşktür. Orijinali farklı olan külah bugünkü haliyle yüzyılımız içinde yapılmıştır. Köşk kısmı sütunlar arasına yerleştirilmiş, geometrik bezemeli taştan korkuluk levhalar ile sınırlandırılmıştır.
Caminin kuzey cephesinden sağa kaydırılmış bir kapı ile harime girilir. Giriş yay kemerli ve küfeki taşındandır. Üzerinde iki kartuş halinde "kelime-i tevhid" yazılıdır. Harim 9,50x7 m ölçüsündedir. Esas mekânda, kıble duvarının aksında beş kenarlı bir niş halinde mihrap yer almaktadır. Mihrap nişinin içi üçgenlerden oluşan yivlerle dekorlanmıştır. Mihrabın sağ yanında ahşap minber, sol tarafta ise son onarımda yapılmış vaaz kürsüsü yer almaktadır.
Bibi. I. Atlamaz, "Büyükçekmece'deki Türk Eserleri" (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü, yayımlanmamış lisans tezi), 1967; S. Eyice, "İstanbul Minareleri I", Türk Sanatı Tarihi Araştırma ve incelemeleri, I, 1963; E. Yücel, "Büyükçekmece'de Türk Eserleri", VD, IX (1971), 95-108.
ESRA GÜZEL ERDOĞAN
SOKOLLU MEHMED PAŞA SARAYI
Eminönü İlçesi'nde Ayasofya yakınlarında, Kabasakal Sinan Ağa Mahallesi'nde, iskender Paşa Türbesi yakınında bulunuyordu. Ayasofya Sarayı adıyla da tanınmıştır.
Arşiv belgeleri aracılığıyla varlığından haberdar olduğumuz bu saray, 16. yy'm son çeyreğinde Sadrazam Sokollu Mehmed Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmıştı. Osmanlı başkentinde yönetici elit
için çok sayıda saray yaptığı bilinen Mimar Sinan'ın bu yapılan günümüze gelememiştir. Belgeler yardımıyla plan organizasyonunu öğrenebildiğimiz nadir Mimar Sinan yapısı saraylardan olmasının yanısıra 16. yy yönetici sınıfına ait nadir bir örnek oluşturması nedeniyle de, önem kazanmaktadır.
Sokollu Mehmed Paşa, bu civarda, Ka-dırga'da, 1571'de Mimar Sinan'a bir cami, medrese ve tekkeden oluşan bir külliye yaptırırken, aynı sıralarda hem Ayasofya semtinde, Hippodrom'un(->) güneyinde denize inen yamaçlarda, hem de eşi, II. Se-lim'in kızı (hd 1566-1574) Ismihan (Esma) Sultan ile birlikte Kadırga Limam'nda birer saray inşa ettirmişti (bak. Esma Sultan Sa-hilsarayı). Bu yapılar Mimar Sinan'ın eserlerini anlatan Tezkiretü'l-Ebniye'de kaydedilmiştir. Ayasofya Sarayı'nın, Sokollu Mehmed Paşa ile Ismihan Sultan'ın oğlu İbrahim Hanzade tarafından I. Ahmed'e (hd 1603-1617) 60 kese filoriye satılmasıyla ilgili 1609 tarihli bir belge, Sokollu Mehmed Paşa Sarayı'nın iç mekân organizasyonunu açıklamaktadır. Bu belgeden Sokollu Mehmed Paşa Sarayı'nda bir harem dairesi bulunmadığı, buranın üç padişaha sadrazamlık yapmış olan Sokollu'nun resmi makamı olduğu anlaşılmaktadır. Ka-dırga'daki sahilsaray ise Ismihan Sultan'ın ve kapıkullarının ikametine ayrılmış bir özel saray niteliğindedir. 16. yy'ın bu güçlü sadrazamının istanbul'un başka itibarlı semtlerinde de sarayları bulunuyordu.
S. H. Eldem'in kaynak belirtmeden yayımladığı ve mahkeme sicili olduğunu belirttiği 1009 tarihli belgeden sarayın, bugün örneklerini yalnızca Topkapı ve İbrahim Paşa saraylarında görebildiğimiz 16. yy saraylarının geleneksel düzenine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Üç avlu etrafında yer alan daireler, sarayın iç (enderun) ve dış (birun) halkına ayrılmıştı. Birinci avluda baltacılar, kapıcılar ve kapıcıbaşı dairesi, harem ağalan daireleri ve diğer servis mekânları; ikinci avluda arzodası ve hasoda, hazine, içoğlanları dairesi gibi ilgili odalar bulunuyordu. Üçüncü avluda ise, geleneksel saraylarda görüldüğü gibi harem dairesi değil, kethüda, bir diğer hazine, çaşnigirler odası, çamaşırhane, cebehane, mahzen, kuyumcu dükkânları, ahırlar vb, yani erkek hizmetliler için ayrılmış oda ve daireler bulunuyordu.
S. H. Eldem'in harita üzerine yerleştirdiği sarayın yeri burada daha önce yer almış olan bazı yapıları akla getirmektedir. Örneğin Hammer, Atmeydanı'nda, ibrahim Paşa Sarayı'mn(-t) tam karşısında, daha sonra Sultan Ahmed Camii'nin inşa edileceği alanda Sadrazam Ahmed Paşa Sarayı'nın bulunduğunu söylemektedir. Ham-mer'in kaynağı olan Naima Taribi'nde ise Mihrimah Sultan'ın kızı Ayşe Sultan'la evli olan Semiz Ahmed Paşa'ya ait sarayının Atmeydam'ndaki Sultan Ahmed Camii'nin inşası için yıkıldığına dair bir ibare bulunmaktadır. Semiz Ahmed Paşa'nın Sokollu'nun ölümünden sonra sadrazam olduğu dikkate alınırsa Sokollu Mehmed Paşa Sarayı'nın Sokollu'nun 1579'daki ölümü üzerine miriye geçmiş olabileceği ve sadra-
zamların resmi makamı, bir başka deyişle paşakapısı olarak kullanıldığı akla gelmektedir. Burada harem bulunmaması da bu olasılığı güçlendirmektedir. Eldem'in yayımladığı belgede ahır ve 1.500 araba yükü saman depolanabilecek bir alan işgal eden arabalık üzerinde, çaşnigirler için 37 oda bulunduğu görülmektedir. 19. yy'da teşrifatçıbaşı olan Ali Şeydi Bey de kaynak vermeden aynı bilgiyi tekrarlamaktadır. Eğer burada Eldem'in de kullandığı kaynak söz konusu değilse, bu tesadüf dikkat çekicidir. Ali Şeydi Bey ayrıca, gene kaynak vermeden, Sokollu'nun Ismihan Sultan'la evlendiği zaman bir saray yaptırması için 100.000 altın armağan aldığını, ama bu parayı eşi Ismihan Sultan'a bırakarak kendi parası ile bir saray inşa ettirdiğini kaydetmektedir. Muhtemelen bu düğün armağanı para ile Ismihan Sultan Ka-dırga'daki kendi adını taşıyan sahilsarayım inşa ettirirken, Sokollu Mehmed Paşa da Mimar Sinan'dan kendisine Ayasofya Sara-yı'nı yapmasını istemişti.
Bugün Dresden ve Viyana'da bulunan, 1582'de Zacharias Wehme ve birkaç yıl sonra Avusturyalı hümanist Johannes Lö-wenklau'nun istanbul tasvirlerini topladıkları iki albümde yer alan tasvirlerdeki divanhanenin Sokollu Mehmed Paşa Sarayı'nın arzodası olması ihtimali ileri sürülmektedir. Sokollu Mehmed Paşa 1579'da kendi saraylarından birinde ikindi divanı sırasında öldürülmüştü.
Bibi. Eldem, Türk Evi, II, s. 22-27; Eldem, istanbul Anılan, 172; J. von Hammer-Purgstall, His-toire Ottomane, VII, 2096; Tarih-i Naima, I, 77; Teşrifat ve Teşkilât-ı Kâdimemiz, İst., ty, s. 211-212; T. Artan, "The Kadırga Palace Shrouded by the Mists of Time", Turcica, XVI (1994).
TÜLAY ARTAN
SOLAK SİNAN CAMÜ
Üsküdar İlçesi'nde, Solak Sinan Mahallesi'nde, Selami Ali Efendi Caddesi ile Cami Sokağı'nın kesiştiği yerde bulunmaktadır. Solak Sinan Efendi tarafından 9557 1548'de yaptırılmıştır. Binanın 1938-1942 arasında saman deposu olarak kullanıldığı bilinmektedir. Cami Haziran 1993'ten bu yana Vakıflar Genel Müdürlüğü kontrolünde, aslına uygun olarak restore edilmektedir.
Solak Sinan Camii duvarları kagir, ça-
Solak Sinan Camii ve Çeşmesi
Fotoğraflar Enis Karakaya
tısı ahşap bir yapıdır. Cümle kapısı, enlemesine dikdörtgen planlı bir son cemaat yerine açılmakta, bu kapının iki yanında birer tane pencere bulunmaktadır. Son cemaat yerinin üzerinde, mahfilin bulunduğu kat, üç pencereli bir cephe halinde dışarıya taşkınlık gösterir. Dikdörtgen planlı, oldukça geniş bir mekân halindeki ha-rim, altlı üstlü olmak üzere karşılıklı duvarlarda on iki pencere ile aydınlanmaktadır. Bu pencereler basık yuvarlak kemerlidir. Son cemaat yerinin sol köşesinden taş basamaklı bir merdivenle mahfile çıkılmaktadır. Önceleri ahşap korkulukları olan mahfil, bugün özgün halinden daha geniş yapılmıştır.
Caminin içten yarım silindir biçiminde, dıştan ise cepheden taşkınlık gösteren bir mihrabı vardır. Bunun iki yanında altlı üstlü dört pencere bulunmaktadır. Üst seviyedeki pencerelere renkli camlar takılmıştır. Mihrabın içi, klasik Osmanlı döneminin natüralist motiflerinden örnek alınarak oluşturulmuş kompozisyonlara sahip yeni seramiklerle kaplanmıştır. Mihrabın hemen üzerinde yuvarlak bir pencere, mihrap duvarında iki tane eski çini pano bulunmaktadır. Bunlardan mihrabın sağında olanı, yeşilimsi bir zemin üzerine Kabe resmedilmiş panodur. Diğer pano ise mihrabın soluna yerleştirilmiştir. Gümüş renkli zemin üzerine "naleyn-i şerif tasviri vardır. Mihrabın üzerinde ise yeni bir çini kitabe bulunmaktadır.
Caminin dış cephesi taş görünümlü mozaik ile kaplanmış, pencere söveleri beyaz ve bordo renkli taş dizisi ile çevrilmiştir. Binanın üzeri kiremit kaplı kırma çatı ile örtülmüştür.
Caminin minaresi, yapının tamamlanmasından l yıl önce 954/1547'de yapılmıştır. Tuğladan yapılmış olduğu bilinen, bodur gövdeli minaresinin bugün sadece kaidesi durmaktadır. Minaredeki kitabe ise restorasyon nedeniyle koruma altında tutulmaktadır.
Caminin mihrap dış duvarı ve güneybatı duvarına bitişik "L" şeklinde bir naziresi vardır. Solak Sinan Efendi'nin mezarı da bu hazirede, caminin güneybatı duvarının paralelindeki kısımda bulunmaktadır. Ha-ziredeki mevcut mezar taşlarının üzerinde 1494-1785 arasım veren tarihler görül-
SONKU, CAHİDE
36
37
SOSYAL GÜVENLİK
mektedir. I. Mahmud zamanında (1730-1754) ihtisab ağalarından Mehmed Ağa'nın Il66/1752-53'te koydurduğu minberin külahı bugün hazirede durmaktadır.
Caminin hazire duvarına bitişik durumda, Selami Ali Caddesi ile Tophanelioğlu Caddesi'nin kesiştiği yerde büyük bir çeşmesi bulunmaktadır. Oldukça büyük bir hazneye sahip olan bu çeşme "Hacı Halil Efendi Çeşmesi" olarak anılmaktadır. Bu çeşmenin ilk olarak Solak Sinan Efendi tarafından yaptırıldığı kabul edilmektedir. Kitabesinden anlaşıldığına göre III. Ahmed zamanında 1141/1728 başlarında Matbah-ı Âmire Emini Hacı Halil Efendi tarafından, istanbul Ağası Mustafa Ağa'nın babası Hafız Efendi'nin ruhu için ihya edilmiştir. Çeşme kesme taştan yapılmıştır. Kademeli, kırık ve yayvan bir sivri kemeri bulunan, geniş ve yüksek bir aynası vardır. Bunun iki yanında birer tane gülbezek bulunmakta, aynanın üzerinde ise 1141 tarihli kitabe görülmektedir.
Aynataşı, küfeki taşından oyulup şekil verilerek oluşturulmuştur. Aynataşının üst kısmı yine kademeli, kırık bir sivri kemer biçiminde şekillenmiş olup ortasında bir rozet bulunmaktadır. Çeşmenin üç lülesi tahrip olmuş durumdadır. Bugün yol seviyesinden biraz aşağıda bulunan kırık bir teknesi bulunmaktadır. Testi setleri ise yenilenmiştir.
Bibi. Konyalı, Üsküdar Tarihi, II, 274-275; Ay-vansarayî, Hadîka, II, 236; Öz, istanbul Camileri, II, 60; Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, II, 326-327; Çeçen, Üsküdar, 66; A. Egemen, İstanbul'un Çeşme ve Sebilleri, İst., 1993, s. 323-324. TÜLAY AKIN
SONKU, CAHİDE
(1917, San'a, Yemen -18Mart 1981, İstanbul) Tiyatro ve sinema oyuncusu.
Ortaöğrenimini sürdürürken Halkevle-ri'nin temsil kolunda çalışmaya başladı. Bir süre İstanbul Belediyesi Konservatuvarı'na devam etti. 1932-1933 sezonunda Şehir Ti-yatroları'nda Yedi Köyün Zeynebi adlı oyunla sahneye çıktı. Kısa süreli ayrılmalarla 1949'a kadar Şehir Tiyatrolarında çalıştı. Mucize, Peer Gynt, Köksüzler, Unutulan Adam, Hamlet, Balaban Ağa, Müfettiş,
Pazartesi-Perşembe, Karamazof Kardeşler, Mırnav, Macbeth, Ayak Takımı Arasında, Sürtük, Yaban Ördeği, Kral Lear, Çifte Keramet. Aynaroz Kadısı, Bir Kavuk Devrildi, Kuru Gürültü, Makine, Şermin, Aptal, Otello, Ceza, Şamdancı, Kış Masalı, Elekt-ra. Vanya Dayı, Yayla Kartalı, Düşman. Faust bu dönemde sahneye çıktığı oyunlardan bazılarıdır.
Sonku, 1933'te Söz Bir Allah Bir filmiyle başladığı sinema çalışmalarıyla ünlendi. Sinemamızın ilk yıldız kadın oyuncusu oldu. Rol aldığı filmlerden bazıları, Aysel Bataklı Damın Kızı, Şehvet Kurbanı, İlk ve Son, Akasya Palas, Kıskanç, Yayla Kanalı, Senede Bir Gün, Yuvamı Yıkamazsın'dır.
Yerli Film Yapanlar Cemiyeti'nin düzenlediği yarışmada en başarılı kadın karakter oyuncusu seçildi. Fedakâr Ana adlı filmin yönetmenliğini de yapan Sonku, Türk sinemasının ilk kadın yönetmeni oldu. 1950'de Sonku Film'i kurdu. Talat Ar-temel, Sami Ayanoğlu ile birlikte 1951'de Vatan ve Namık Kemal adlı filmi yönetti.
1951-1952 sezonunda yemden Şehir Ti-yatroları'nın kadrosunda yer alan Sonku, Soygun, Son Koz, Tartuffe, Yavru Kartal, Gelin adlı oyunlarda 1954'e kadar rol aldıktan sonra yeniden film yapımcılığına başladı. 1954'te seyirci rekoru kıran Beklenen Şarkı adlı filmi çeken şirket, Zeki Müren'i de ilk kez kamera karşısına çıkardı. Aynı yıl film şirketinin yanması üzerine ekonomik sorunlar, sıkıntılar yaşayan sanatçı, eşi Talat ArtemePin 1957'de ölümünden sonra düzensiz bir yaşam sürmeye başladı. 196l'de bir sezon Dormen Tiyatrosu'nda^) sahneye çıktı.
Sanatçı, Site Sineması'nın üst katındaki Site Tiyatrosu'nda 1962-1963 sezonunda Cahit Irgatla kurduğu kısa ömürlü Cahiller Tiyatrosu'nda, Ocak ve Dişi Örümcek adlı oyunları sahneledi. 1963-1964 sezonunda Şehir Tiyatroları'na dönerek Altı Kişi Yazarını Anyor, Coriolanus gibi oyunlarda rol aldı. Ancak eski başarısını gösteremedi. 1972'de görevini aksattığı gerekçesiyle Şehir Tiyatroları'yla ilgisi kesildi.
Sonku yaşamının son yıllarını alkol bağımlısı olarak yoksulluk içinde geçirdi.
Cahide Sonku Şehvet Kurbanı adlı filmde Ferdi Tayfur ile birlikte. Turan Gürhan arşivi
Sorguçlu Hanı
Ertan Uca, 1994/TETTVArşivi
1989'da Ziya Öztan'ın yönettiği Cahide adlı filmle yaşamı televizyona aktarıldı. HİLMİ ZAFER ŞAHİN
SORGUÇLU HANI
Eminönü İlçesi'nde, Kapalıçarşı hanları arasında yer almakta, Kalpakçılar Cadde-si'nde bir sıra halindeki han yapılarından Yolgeçen Hanı ile Baltacı Ham(-0 arasındaki alana inşa edilmiş bulunmaktadır.
Bulunduğu yerin yoğun bir ticari doku içinde olması ve mimari özellikleri yapıyı 18. yy'a tarihleme olanağı sağlamaktadır.
Kalpakçılar Caddesi'ne açılan cephede yer alan kapı, tonoz örtülü giriş mekânıy-la avluya bağlanır. Arsanın şekli dolayısıyla planını şekillendiren yapının avlusu da yamuktur. Avlu etrafında iki katlı re-vak sistemi her iki katta tuğla-derz doku-lu, yuvarlak kemerlere sahiptir. Taşıyıcı sistem kare kesitli taş dokulu, payelerden meydana gelmiştir. Zamanla üzerleri sıvanmıştır.
Zemin kat odaları taştan, yuvarlak kemerli birer kapı ile beşik tonozlu revak altına açılır. Üst kat mekânları ise birer kapı ve pencere ile çapraz tonoz örtülü üst kat revaklarına açılmaktadır. Zemin ve üst kat mekânlarının üst örtüleri ise zaman içinde tamamen özgün tonoz örtüsünü kaybetmiştir. Günümüzde bu mekânlar beton örtüye sahiptir.
Yapıda Kalpakçılar Caddesi'ne bakan giriş cephesinde girişin iki yanında bir sıra dükkân yer alır. Dükkânlar ve cephe özgün durumunu kaybetmiştir. Tuğla-derz dokulu, yuvarlak kemerli pencereler, dikdörtgen taş söveli olup her mekâna birer pencere açılmış bulunmaktadır.
Sorguçlu Hanı, bitişik nizam plan kuruluşuyla, ticari yoğunluğun içinde bulunmasıyla benzer örneklere katılmakta, ancak özgün mimari özelliklerini kaybetmiş bulunmaktadır.
Bibi. Evliya, Seyahatname, I, İst., (1969), s. 28; Güran, İstanbul Hanları, 137:
GÖNÜL CANTAY
SOSYAL GÜVENLİK
Vatandaşların anayasal haklan olan çalışma hakkının gerçekleştirilmesini amaçlayan; özellikle de emekçilerin çalıştıkları dönemlerde ödedikleri pay karşılığında, yaşlılık, hastalık, sakatlık vb nedenlerle çalışamadıkları zamanlarda maddi destek ve kaynak sağlayan; hastalık ve diğer olağanüstü hallerde bakım masraf, araç ve gereçlerine katkıda bulunan sosyal sistem.
İstanbul'da halen faaliyet gösteren sosyal güvenlik kuruluşları Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), Emekli Sandığı, Bağ-Kur, İş ve İşçi Bulma Kurumu, Bölge Çalışma Mü-dürlüğü'dür.
Osmanlı döneminde, Tanzimat'a kadar, çalışanların korunması ve dayanışması loncalar(->) ve gedikler(->) çerçevesinde sağlanıyordu. Günümüzün sosyal güvenlik kurumlarının ilk izlerini 19. yy'm ikinci yarısında devlete ait görece çok sayıda işçi çalıştıran işyerlerinin yardımlaşma (te-avün) ve emeklilik (tekaüt) sandıklarında ve devlet memurlarına tanınmış emeklilik hakkında aramak mümkündür. Tanzimat sonrasında, 19. yy'ın ortalarında, idari, mali, sosyal alanda yapılmak istenen düzenlemelere ve Yeniçeri Ocağı yerine nizami ordunun kuruluşuna bağlı olarak devletin askeri ve mülki hizmetlerinde çalışanlar için bir emekli sandığı kurulmuştur. 1866'da subaylar, 1880'de mülki-idari görevlerdeki memurlar için, çalıştıkları sürece prim ödeme ilkesine bağlı bir emeklilik sigortası başlar. Daha önce sadece yüksek memurlar için "arpalık" denen bir mali desteğin varlığı bilinmektedir.
İşçiler için emeklilik güvencesi, daha geç ve önce devlet fabrikalarından başlamak üzere gerçekleşmiştir. Sendika tipinden işçi örgütlerinin henüz bulunmadığı bu dönemlerde, hem sendika, işçi birliği, hem de bir sosyal güvenlik kurumu olan "sandık" örgütlenmeleri çok dağınık, yerel ve güçsüzdü. Şirket-i Hayriye, Feshane, Hereke fabrikaları, Anadolu Osmanlı Demiryolları, Tersane-i Âmire vb işçileri 1880' lerden itibaren yardım, dayanışma, emeklilik sandıkları kurmaya başladılar. Bunların bir bölümü sadece işçilerin kendi aralarında kurdukları, diğer bir bölümü ise devlet işletmelerinde devletin katkılarıyla kurulan ve günümüz sosyal güvenlik kavramına daha yakın olan örgütlerdi.
Şirket-i Hayriye'de çalışanlar için Mayıs 1893'te çıkarılmış bir kararda, tayfalar ve sürekli işçilerin, maaşlarının yüzde 4'ünü aidat olarak verip emeklilik hakkını kazanabilmeleri için kurumda 25 yıl çalışmış olmaları hükmü getirilmiştir. 1890' larda, özellikle de 1908'den sonra tekaüt sandıkları çoğalmış; bu yıllarda yükselen işçi hareketleri sırasında, işçilerin talepleri arasında emeklilik ve hastalık sigortası anlamına gelenler de gözlenmiştir.
1919-1920'de, gitgide güçleşen ekonomik koşulların ezdiği emekçi kesimler sos-
Dostları ilə paylaş: |