BibL Ayvansarayî, Hadîka, I, 8; Gurlitt, Kons-tantinopels, 57; Gabriel, Constantinople, 382-385; M. Ağaoğlu, "Die Geştalt deş alten Mehme-diye in Konstantinopel und ihr Baumeister", Belvedere, XLVI (1927); ay, "The Fatih Mosque at Constantinople", Art Bulletin, XII (1930), s. 179-195; K. Wulzinger, "Die Apostelkirche und die Mehmediye zu Konstantinopel", Byzantion, VII (1932), s. 7-39; Halil Ethem, Camilerimiz, 31-37; T. Öz, Zwei Stiftungsurkunden desSul-tansMehmedIIFatih, ist., 1935; H. Kurdian, "The Builders of the Fatih Mosque: Christodu-los on Sinan", Journal of the Royal Asiatic Soci-ety, (1937), s. 109-113; H. Baki Kunter-A. Sa-im Ülgen, "Fatih Camii", VD, I (1938), 91-101; (Konyalı), Abideler, 35-38; Eyice, istanbul, 76-
FATiH MESCİDİ
270
271
FATİH SULTAN MEHMET
77; Fatih MehmedlI Vakfiyeleri, Ankara, 1938; Ergin, Vakfiye-, S. Cnver, "Fatih Külliyesine Ait Diğer Mühim Bir Vakfiye", VD, I (1938), 39; ay, "Fatih Darüşşifası", Tıp Dünyası, (1932); ay, "Fatih Darüşşifası'nın Planı Nasıl Bulundu?", Cumhuriyet, (3 Ağustos 1942); ay, Fatih Külliyesi ve Zamam ttirn Hayatı, ist, 1946; S. Çe-tintaş, "Fatih Darüşşifası'nda Musiki Tedavisi Var Mıydı?", Tanin, (24 Mart 1946); S. Ünver, Fatih Külliyesi Camii (1470-1765), ist., 1955; î. Hakkı Konyalı, Fatih'in Mimarlarından Azad-lı Sinan (Sinan-ı Atik), îst, 1953; R. Anheg-ger, "Beitrâge zur Frühosmanischen Bauge-schichte, III zum Problem der alten Fatih Mo-schee", Zeki Velidi Togan Armağanı, ist., 1953; ay, "Eski Fatih Camii Meselesi", TD, VI (1954), 145-160; E. Hakkı Ayverdi, "Yine Fatih Camii", TD, VI (1954), 103-116; (Altınay), Onbirinci Asırda, 215; Kuban, Barok, 32; M. Erdoğan, "Son incelemelere Göre Fatih Camii'nin Yeniden inşası Meselesi", VD, V (1962), 161-192; E. Hakkı Ayverdi, "ilk Fatih Camii Hakkında Yeni Bir Vesika", VD, VI (1962), 63-68; Ö. Lüt-fi Barkan, "Fatih Camii ve imareti Tesislerinin 1489-1490 Yıllarına Ait Muhasebe Bilançoları", iktisat Fakültesi Mecmuası, XXIII (1962-1903), s. 297-341; C. Texier-P. Pullan, ByzantineArc-hitecture, Londra, 1864, s. 162-164; S. Eyice, "Çukurhamam", DlA, VIII, 385-387; Goodwin, Ottoman Architecture, 121-131; Ayverdi, Fatih III, 356-406; M. Gökman, Fatih Medreseleri, ist., 1942; S. Eyice, "Demirciler ve Fatih Da-rüşşifası Mescidleri", TD, I (1950), 357-378; ay, "Demirciler ve Fatih Darüşşifası Mescitleri Hakkında Yeni Bazı Notlar", TD, VI (1954), 175-186; S. Ünver, Fatih Aşhanesi Tevzinamesi, Ankara, 1953; Müller-Wiener, Bildlexikon, 405-411. SEMAVÎ EYİCE
Fatih Camii'nin kubbe sistemini gösteren bir aynntı (solda) ve içinden bir görünüm.
Araş Neftçi, 1990 (sol), Erdal Yazıcı (sağ)
taşlı yuvarlak kemerler, avlu kapısının kıvrımlı kaideler üzerine dikilmiş mermer sütunlar ve çelenk süslemeli sütun başlıkları ampir üslubunun özelliğidir. Mermer avlu kapısının ortasında küçük bir çelenk motifi içinde kitabe yer alır. Caminin avlusunda küçük haziresi bulunur. Mihrap ekseni üzerindeki mermer cümle kapısı;
FATİH MESCİDİ
Üsküdar'ın Salacak Mahallesi'nde, Harem tskelesi'nin karşısında, İskele Caddesi ü-zerindedir.
"Defterdar Tahir Efendi" adıyla tanınan fevkani cami, sıralı taş ve tuğla duvar üzerine ahşap çatılıdır. Üst kat yuvarlak kemerli ve revzenli pencerelerle, alt kat ise üzerlerinde boşaltma kemerleri olan kesme taş söveli, dikdörtgen pencerelerle donatılmıştır. Kuzeyine betonarme bir son cemaat yeri eklendiğinden orijinal kapısı içeride kalmıştır. Yokuşun eğimine uydurularak inşa edilen caminin altındaki mekânlar dükkân olarak kullanılmaktadır. Hadîka'ya. göre II. Mehmed (Fatih) döneminde (1451-1481) mescit olarak inşa edilmiş, Hekimoğlu Ali Paşa, birinci sadrazamlığı sırasında bir minber koydurarak bu yapıyı camiye çevirtmiştir. Ancak, Fatih vakfiyelerinde ve muhasebe defterlerinde caminin sözü edilmemektedir. Kareye yakın dikdörtgen planlı yapının köşeleri dışarıdan yuvarlatılmıştır. Yedi sıra tuğla dizisiyle, dışbükey şeklinde çatının çevresini dolaşan saçağın güneydoğu köşesinde 1242/1826 tarihi okunmaktadır.
Fatih Mescidi
Tarkan Okçuoğlu, 1994
Cami mimari ve süsleme detaylarıyla II. Mahmud döneminde (1808-1839) yaygın olan ampir üslubuna(-0 işaret eder. Bodrum katını kuşatan, dışarı taşkın kilit
iki taraftan kalın pilastrlarla sınırlanan kurdele motifi içinde oval bir çerçeve içine a-lınmış kitabesi ve kıvrımlı tepeliği ile oldukça gösterişlidir. Harim mekânı üzerinde, kuzeyde dört mermer sütunla desteklenen ve son cemaat yerinin üzerini örtecek şekilde derinlemesine uzanan fevkani bir mahfil yer alır. Ahşap tavan, kalın çıtaların birbirini kesmesiyle meydana gelen karelere ayrılmış, göbek kısmına ise altı köşeli bir yıldız yerleştirilmiştir. Mihrap, iki tarafında birer pilastrla sınırlanan, kabarık kilit taşının üzerinde aplike bir madalyonun bulunduğu yuvarlak kemeriyle ampir üslubundadır. Orijinal ahşap minberi üzerinde aplike olarak beyzi güneş motifleri bulunur. Kuzeybatıda bulunan minaresi silindir gövdelidir ve ar-mudi bir külah ile örtülüdür.
Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, II, 227; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, II, 68-69, no. 299; Ra-if, Mir'at, 85; Öz, istanbul Camileri, II, 23; Ayverdi, Fatih III, 407; Konyalı, Üsküdar Tarihi, I, 237-238; 1KSA, III, 1718.
TARKAN OKÇUOĞLU
FATİH MEVLEVÎHANESİ
bak. ÂBİD ÇELEBİ TEKKESİ
FATİH MİTİNGİ
İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali nedeniyle 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü Fatih' te yapılan açık hava toplantısı. Karakol Ce-miyeti'nin, düzenlediği protesto mitinglerinin ilkidir. Türkiye'de ilk kez kadın hatiplerin konuştuğu toplantı olması bakımından ayrıca önemlidir.
Mitingden iki ay önce 19 Mart 1919'da İstanbul Inas (Kız) Darülfünunu öğrencileri ile Asri Kadınlar Cemiyeti bir protesto gösterisinde bulunarak yayılımcı ve sömürgeci devletleri kınadılar. Kurucuları arasında, Darülfünun Edebiyat Medresesi'n-de Batı edebiyatı okutan Halide Edip'in de (Adıvar) bulunduğu Wilson Prensipleri Cemiyeti, Türk Ocağı, Karakol Cemiyeti vb dernekler de halkı uyandırmaya ve örgütlemeye dönük çalışmalar yapmaktaydı. İzmir'in işgal edildiği (15 Mayıs 1919) öğrenilince önce Darülfünun konferans salonunda bir toplanü yapıldı. İşgalciler kınandı. 18 Mart Pazar günkü bu toplantıda, ertesi gün yapılacak mitinge katılma kararı alındı. Tanin Matbaası Müdürü İhtiyat Zabiti Şeref Bey, Teşkilat-ı Mahsusa M. M. Grubu Reisi Miralay Hüsameddin'in (Ertürk) hazırladığı beyannameleri gece boyunca bastı. Mitingi düzenleyenler arasında Adnan Bey (Adıvar), Nakiye Hanım (Elgün), Dr. Es'ad Paşa (Işık), Cemil Bey, İsmail Hami (Danişmend), Kolsuz Hayri Bey, Matbuat Müdürü Müftüoğlu Ahmed Hikmet Bey, İsmail Hakkı (Baltacıoğlu) da vardı. Bir gün önce Türk Ocağı'nda yapılan hazırlık toplantısında konuşmacılar arasında Halide Edip Hanım'ın ve İnas Da-rülfünunu'ndan öğrenci Meliha Hanım'ın da yer almaları kararlaştırılmıştı.
Miting için Fatih Belediye Dairesi'nin önündeki Tayyare Şehitleri Amtı'nın bulunduğu alan seçildi. O sabah erkenden halk arasında İstanbul'da bir ihtilal olaca-
ğı dedikodusu yayılmaya çalışıldıysa da binlerce insanın meydanı doldurmalan engellenemedi. İngiltere Elçiliği baştercüma-m ise o gün yeni kabinesini ilan eden Sadrazam Ferid Paşa'ya giderek bu toplantıyı önlemesini istedi. Ancak polis müdürü Miralay Halil Bey, toplantıyı engellemedi. Alanın kontrolü görevini üstlenen Nevzat Bey (Tandoğan), belediye dairesinin alt katında toplantıyı izlemekle- yetindi.
50-70.000 arasında bir kalabalığın doldurduğu miting alanının üstünde, İngiliz uçakları taciz uçuşları yapmaya başladılar. Fakat halk dağılmadı. Konuşmaların yapılacağı belediye balkonunun iki yanından aşağıya ay-yıldızlan beyaz, siyah Türk bayrakları asılmıştı. Tekbirler getiren kalabalığın ön saflarını Askeri Tıbbiye öğrencileri ile gençlik almıştı. İlk konuşmayı Halide Edip Hanım yaptı. "Müslümanlar! Türkler!" diye başladığı uzun söylevinde "sabahı olmayan gece yoktur!" mesajını verirken Türkiye'nin bölüşülmesinin gündemde olduğunu da vurguladı. İkinci konuşmayı Darülfünun hukuk müderrislerinden Ahmed Salâhaddin Bey (Haldun Taner'in babası) yaptı. Halk mitinginin anlamına değinerek "Bu millet ortadan kaldırılamaz!.. Halk üstündür, onun üstünde hiçbir güç yoktur!" dedi. Türk Ocağı Genel Sekreteri Recep Bey, İzmir'in, yutulması zor bir lokma olduğunu, onu yutmaya çalışan gırtlakları zeybeklerin parçalayacağını haykırdı. İhtiyat Zabitleri Cemiyeti adına konuşan Tahsin Fazıl Bey'den sonra, Meliha Hanım halka seslendi ve hakkın inançla elde edileceğini vurguladı.
Konuşmacıların ortak mesajları, toplumu ulusal bir direnişe katılmaya ısındırmak, işgallere karşı tepkileri artırmak, kadınların ve çocukların da cephelerdeki askerleri yalnız bırakmayacaklarını dünyaya ilan etmekti. Miting sonrasında, topluca Bekirağa Bölüğü'ne(->) yürünerek burada tutuklu bulunan aydınların kurtarıl-
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü
AH Hikmet Varlık, 1994
ması önerisine ise Halide Edip karşı çıktı ve "Homojen bir kitle değiliz, yapamayız" dedi. Bunun yerine, padişaha bir ariza (bildiri) sunulması ve bunda tüm ulusun, padişahın çevresinde kenetlenmiş olarak Wil-son prensiplerine aykırı biçimdeki işgaller karşısında direnmeye ve mücadeleye hazır olduğunun bildirilmesi kararlaştırıldı.
Miting günü ve izleyen üç gün boyunca İstanbul'da dükkânlar açılmadı. 20 Ma-yıs'ta Doğancılar'da, 22 Mayıs'ta Kadıköy' de, 23 ve 30 Mayıs'ta Sultanahmet'te yeni mitingler yapıldı. Yönetimin, toplantılara katılanların idam edileceklerine ilişkin duyuruları ise halkı etkilemedi.
Bibi. H. E. Adıvar, Türkün Ateşle imtihanı, ist., 1985, s. 24-30; K. Anburnu, MiüiMücade-lede İstanbul Mitingleri, Ankara, 1951, s. 12-20; Z. Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü I, Ankara, 1992, s. 257-258; S. L. Meray, Lozan'ın Öncüsü Prof. Ahmet Selahattin Bey, Ankara, 1976, s. 67-70; B. Criss, işgal Altında İstanbul, ist., 1993, s. 84, 163; H. Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, ist., 1957, s. 319-324; A. F. Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, Ankara, 1987, s. 210-213.
NECDET SAKAOĞLU
FATİH SULTAN MEHMED bak. MEHMED II (Fatih)
FATİH SULTAN MEHMET KÖPRÜSÜ
İstanbul Boğazı üzerinde, Anadolu yakasında Kavacık ile Rumeli yakasında Hi-sarüstü arasında, kentin Asya ve Avrupa yakalarını bağlayan ikinci asma köprü.
İki kıyıdaki birer taşıma kulesinden ve bunların arasında gerili iki ana kabloya askı kablolarıyla asılmış bir tahliyeden oluşur. Her taşıyıcı kulenin, tabanda 4x5 m, tepede ise 3x4 m boyutlarında, kutu kesitli iki düşey ayağı vardır ve bunlar yine kutu kesitli ikişer yatay kirişle birbirlerine bağlanır. Kuleler, yüksek dirençli berkit-
FATİH VE İSTANBUL
272
273
FATMA SULTAN CAMÜ
meli çelik panellerin bulonlarla birleştirilmesiyle yapılmıştır. Her kule ayağının içinde, bakım hizmetlerinde kullanılan bir servis asansörü vardır. Kulelerin yüksekliği, temel betonu üst kotundan başlamak üzere, 102,10 m'dir.
39,40 m genişliğindeki tabiiye, 62 adet kutu kesitli üniteden oluşur. Birbirlerine kaynakla bağlanmış bu ünitelerin yükseklikleri 3 m, genişlikleri 28 m'dir; iki yanlarından dışa doğru 2,70 m eninde konsollar taşar. Tam orta noktası deniz yüzeyinden 64 m yüksekte bulunan tahliyenin üstünde dördü gidiş, dördü geliş olmak ü-zere sekiz trafik izi, yanlardaki konsolların üstünde de yaya yollan yer alır.
Toplam uzunluğu 1.510 m; orta açıklığı, yani iki kule arası 1.090 m olan köprünün tahliyesini taşıyıcı ana kablolara bağlayan askı kabloları Boğaziçi Köprüsü'nün-kiler(->) gibi eğik değil, dikey düzenlenmiştir. Bunun nedeni, Boğaziçi Köprüsü'n-den daha önce yapılmış ve onun bir benzeri olan ingiltere'deki Severn Köprüsü' nün eğik askı kablolarında, zumunla, metal yorulmasının yol açtığı çatlakların ortaya çıkmasıdır. Ayrıca yine Boğaziçi Köp-rüsü'nden farklı olarak Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nde askı kabloları çiftli yapılmıştır; bu da, gerektiğinde kolayca değiştirilmelerini sağlar. Köprünün taşıyıcı ana kabloları, kulelerin üstündeki kablo semerlerinden geçip iki yandaki betonarme ankraj bloklarına bağlanır. Yaklaşık 35 m derinlikteki bu blokların boyutu 50x60. m'dir. Ana kablolar ankrajdan ankraja 32 tane büklüm grubundan, ayrıca semerlerle ankraj arasında da 4 tane ek gergi büklümünden oluşur. Her büklümde 504, ek büklümlerde de 288 ve 264 tane 5,38 mm çapında yüksek dirençli galvanizli çelik tel yer alır. Böylece taşıyıcı ana kablonun çapı orta açıklıkta 77 cm, kenar açıklıklarda da 80 cm olmaktadır.
Köprünün yapılmasına 1985'te başlanmıştır. Proje hizmetlerini ingiliz Freeman Fox and Partnere firması yerine getirmiş, inşaatını ise Ishikawajima Harima Heavy Industries Co. Ltd., Mitsubishi Heavy Industries Ltd. ve Nippon Kokan K. K. adlı Japon şirketlerinin oluşturduğu bir konsorsiyum gerçekleştirmiştir. Maliyeti 125 milyon doları bulan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü iki buçuk yılda tamamlanmış ve 3 Temmuz 1988'de açılmıştır.
HASAN KURUYAZICI
FATİH VE İSTANBUL
istanbul Fethi Derneği tarafından yayımlanmış iki aylık dergi. 29 Mayıs 1953-29 Mayıs 1954 arasında toplam 12 sayı (4 nüsha, l, 2, 3-6, 7-12) yayımlanan dergide a-dından anlaşılacağı gibi hemen tümüyle II. Mehmed (Fatih) dönemi ve istanbul'la ilgili yazılara yer verildi. Dergide, yayımlanmış önemli yazda.! olarak 1. sayıda Z. Dolfin'in istanbul'un muhasarasına ve zaptına ilişkin tarihçesinin çevirisi, E. H. Ayverdi'nin "Rumeli Hisan ve istanbul'da ilk Osmanlı Kitabesi", I. H. Danişmend'in "Destan ve Divan Edebiyatında istanbul
Sevgisi", H. Dağtekin'in "Rumeli Hisarı'nın Askerî Ehemmiyeti"; 2. sayıda H. tnal-cık'ın "Arnavutlukta Osmanlı Hâkimiyetinin Yerleşmesi ve İskender Bey isyanının Menşei", F. Dirimtekin'in "14. Mıntıka", B. Ögel'in "Fatih Devri Kültür ve Sanatının Türk Karakteri Hakkında Notlar", H. Bayur'un "Birinci Genel Savaş Sırasında istanbul ve Boğazlar Sorumu", 3-6. sayıda A. Ateş'in "Ma'nevî ve Ağriboz Fetihnamesi", H. Bayur'un "istanbul ve Boğazlar Sorumu", S. Ünver'in "Fatih Zamanında Tedris Beratları"; 7-12. sayıda I. Artuk' un "Fatih Sultan Mehmed ve Onu Müte-akib Bâyezid'le Cem Adlarına Kesilen Sikkeler", F. Dirimtekin'in "Pelekanon, Phi-lokrini, Nikiatiaton, Ritzion, Dakibyza", T. Yazıcı'nm "Gülşenî, Eserleri, Fatih ve II. Bayezid Hakkındaki Kasideleri", S. Eyice' nin "Sekbanbaşı ibrahim Ağa Mescidi ve istanbul'un Tarihi Topografyası Hakkında Bir Not", S. Ünver'in "Baba Nakkaş, Mah-mud Paşa", 1. H. Danişmend'in "Gurbetna-me-i Cem" başlıklı makaleleri sayılabilir.
İSTANBUL
FATMA ALİYE
(9 Ekim 1862, istanbul - 13 Temmuz 1936, İstanbul) ilk Türk kadın romancı. Tarihçi ve devlet adamı Cevdet Paşa'nın(->) büyük kızı, Emine Semiye Hamm'ın ablası.
Fatma Aliye Hanım, Tanzimat sonrasında Osmanlı toplumunun içine sürüklendiği toplumsal-kültürel değişme sarsıntılarının, yenileşme ve Batılılaşma çabalarının aileyi, kadını, toplum yaşamını nasıl etkilediğini gerek romanlarında ve diğer yazılarında, gerekse kendi kişiliğinde yansıtmış aydın bir kadındır. Eserleri ve kişiliği, doğduğu ve yaşadığı 19. yy'in i-kinci yarısı ve 20. yy başları istanbul'unun izlerini taşır.
Döneminin çok yönlü bir Osmanlı aydım olan Ahmed Cevdet Paşa, dürüstlüğü yanında, Tanzimat sonrasının yenileşen İstanbul konak ailesinin bir reisi olarak da çeşitli meziyet ve özellikleriyle tanınır. Bunlar arasında bulunan tekeşli evlilik; evde odalık ve cariye bulunmaması; iki kızının eğitimine de oğlununki kadar ö-nem vermesi ve onlara, o dönemde Avrupalı kadınların bile sahip olmadığı eğitim olanakları sunması vb özellikler, Fatma Aliye Hamm'ın daha sonraki hayatını, fikir ve eserlerini derinden etkilemiştir.
Böyle bir aile çevresinde çok iyi yabancı dil, özellikle Fransızca ve Arapça, tarih, edebiyat, felsefe, hukuk, kozmogrâfya ve astronomi de dahil fen bilimlerini öğrenmiş; bir yandan çeşitli hocalardan özel dersler alırken, bir yandan da Ahmed Cevdet Paşa kızlarının eğitimiyle bizzat ilgilenmiş ve yol gösterici olmuştur. Fatma Aliye Hanım edebiyata George Ohannet adlı bir Fransız yazarın La Volonte romanını Türkçeye çevirip Meram adıyla ve "Bir Hanım" imzasıyla yayımlayarak girmiştir. Bu çeviri, zamanında önemli bir o-lay sayılmış; çevirmenin gerçek kimliği ortaya çıktıktan sonra ilgi daha da artmış,
Fatma Aliye
İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı Zehra Toska fotoğraf koleksiyonu
Fatma Aliye Hanım daha sonra bazı yazılarım "Mütercime-i Meram" diye imzalamıştır. Ahmed Midhat Efendi'nin ilgi ve takdirini toplayan yazarın Meram'ı izleyen telif romanı Ahmed Midhat'la birlikte kaleme aldığı Hayal ve Hakikat (1891) olmuş; bunu aynı yıl Muhâdarât, daha sonra Refet 0.896), Udî(1897) ve Enîn (1910) romanları izlemiştir. 11 mektuptan oluşan Levayih-iHayatO.897) denemesi dışında, Fatma Aliye Hanım, en önemlileri Nam-dârân-ı Zenan-ı Islamiyân (Ünlü islam Kadınları, 1892), Teracim-i Ahval-ı Fela-sife (Felsefecilerin Yaşamları, 1900), Isti-lâ-ı islam, Tedkik-i Ecsam olan, çeşidi konularda yazılar yayımlamıştır.
Fatma Aliye Hamm'ın eserlerinde değişmeyen ana konu kadın, evlilik, aile hayatı, cariye, odalık vb kurumları ve bunların tümünün içinde yer aldığı 19. yy sonları İstanbul konağıdır. Yazarın eserlerinden, dönemin İstanbul konak hayatının ayrıntılarını, örf ve âdetlerini, aile içinde bireylerin yerlerine ilişkin ahlaki değerleri ve en önemlisi, 19. vy'ın son çeyreğinde İstanbul'da bir aydın Müslüman kadının dünyaya ve topluma nasıl baktığını çıkarmak olanaklıdır. Fatma Aliye Hanım, kadın haklarıyla ilgilenen ve toplumda kadının ezilmişliğini eserlerinde yer yer yansıtan bir yazar olmasına karşın a-teşli bir feminist değildir. Birden fazla kadınla evlilik sorununda Malumat gazetesinde Mahmud Esad'ın yazdığı Taaddüt-i Zevcat yazısını destekler nitelikteki Ta-addüt-i Zevcata Zeyl'de, birden fazla kadınla evliliği, zorunlulukların doğurduğu ve İslam dininin bu yüzden cevaz verdiği bir kurum olarak, neredeyse savunur.
1879'da oldukça genç yaşta Faik Paşa ile evlenen Fatma Aliye Hanım'ın Fatma Zübeyde adlı bir kızı olmuş, kızına da kendi gördüğü eğitime benzeyen ciddi
bir eğitim vermiş ve eğitimini tamamlaması için Fransa'ya göndermiştir. Fatma Zübeyde Fransa'da Katolikliği kabul ederek rahibe olmuştur. Fatma Aliye Hanım' m son yayımladığı eseri çok bağlı olduğu babasının anısına adanmış Ahmed Cevdet Paşa ve Zamani&vc (1914).
Fatma Aliye Hanım 13 Temmuz 1936'da ölmüş, cenazesi 15-20 kişilik küçük bir cemaatle Feriköy Mezarlığı'na kaldırılmış; ö-lümü zamanın basınında hemen hemen hiçbir yankı uyandırmamıştır.
İSTANBUL
FATMA HANIM SULTAN TÜRBESİ
bak. AZiZ MAHMUD HÜDAÎ KÜLLİYESİ
FATMA FIATUN MESCİDİ
bak. BAĞODALARI MESCİDİ
FATMA SULTAN
(22 Eylül 1704, istanbul - 3 Ocak 1733, istanbul) III. Ahmed ile Emetullah Kadın' m kızı. Önce Silahdar Ali Paşa ile daha sonra Nevşehirli İbrahim Paşa(->) ile evlenmiştir. İstanbul'da adına saraylar yapılmıştır. Hayrat olarak bıraktığı medrese, cami ve suyolu vardır.
III. Ahmed'in (hd 1703-1730) çoğu küçükken ölen 30 kızının yaşça en büyüklerinden olan Fatma Sultan İ708'de henüz 4 yaşında iken kubbe veziri Abdurrahman Paşa "damat adayı" seçildi. Bahçekapı'da-ki Kasap Mehmed Ağa Konağı da olası evlilik için satın alınarak onartıldı. Odaları sırmalı kumaşlarla kaplandı. Fakat nişandan vazgeçildi. III. Ahmed bu kızı için, si-lahdarı Ali Ağa'yı uygun görmekteydi. Ali Ağa, önce bu öneriye uzak durduysa da sonunda kabul etti. Padişah "surî" (sembolik) kalacak bu evlilik için, büyük bir düğün yapılmasını emretti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra 11 Mayıs 1709'da nişan alayı düzenlendi. Bu amaçla Topkapı Sarayı Divanhane Meydam'nda (İkinci Yer) çadırlar kuruldu. O gün nişan takımları alayla saraya getirildi. Pek değerli takılardan ve giysilerden başka iki gümüş nahil (ağaç maketi), 120 tabla şeker, 2 şeker bahçesi, izleyicilerin gözlerim kamaştırdı. Aynı gün kent çarşıları süslendi, toplar atıldı ve mehter konserleri verildi. Pa-şakapısı'na yakın Bıyıklı Mustafa Paşa Sarayı da Fatma Sultan için onarıma alındı. Bu amaçla Kütahya'dan 7.000 taş tuğla, 1.000 büyük, 1.500 küçük yarma taş ısmarlandı. Bu sarayın onarımı bitinceye değin, Eyüp'teki Valide Sultan Sarayı Fatma Sul-tan'a tahsis edildi.
13 Mayıs günü nikâh kıyıldı. O gün Silahdar Ali Ağa'ya vezirlik rütbesi verildi. Saray bahçesindeki ziyafete tüm devlet erkânı çağrıldı. Gece de donanma düzenlendi. Çeyiz ve gelin alayları için belirlenen yol boyunca önlemler alındı. Alayın ve na-hılların geçişini engelleyecek çıkmalar, şahnişinler, saçaklar ve görünümü bozan harap evler yıkıldı, kaldırımlar süratle o-nanldı. Çeyiz alayı(->) geleneksel biçimde düzenlendi. Haremağalarından, saray kapıcılarından ve tersanelilerden yüzlerce
protokol görevlisinin yer aldığı bu alayda, kafesler ve tepsiler içinde taşınan mücevherler, gümüş fenerler, cibinlikler ilgi topladı. Alay, Soğukçeşme-Paşakapısı-Divan-yolu-Vezneciler-Saraçhane-Fatih-Edirne-kapı-Otakçılar'dan Eyüp'e indi.
Asıl düğün 16 Mayıs günü yapıldı. Daha görkemli tutulan gelin alayında devlet protokolü uygulandı. Tüm devlet ileri gelenlerinin katıldığı saraydaki törenden sonra, Fatma Sultan gümüş bir araba içinde ve önünde darüssaade ağası olduğu halde saraydan çıktı. Harem kadınları ise 31 saltanat arabasına binmişlerdi. Atlı haremağaları, muhafızlar ve mehterhane, alayın görkemini tamamlıyordu. O gün istanbul halkı tüm güzergâhı doldurmuştu. Bazı ahşap evler aşırı kalabalıktan çöktü. III. Ahmed, kayıkla Eyüp'e giderek Kaya Sultan Yalısı'ndan alayın gelişini izledi.
Fatma Sultan henüz 5 yaşında olduğundan Silahdar Ali Paşa o gece sözde gerdeğe girdi. Ama padişah kızıyla evlenmenin gerektirdiği diğer yükümlülükleri o gün ve ertesi günlerde yerine getirmeye devam etti. 17 Mayıs günü devlet adamlarına ağır hediyeler dağıttı. Veliefendi Çaym'nda canbaz gösterileri, saray hareminde çengi oyunları, akşam da Haliç'te sallar üzerinde top ve fişek atışları izlendi. Herkese yemekler verildi. Eyüp yalıları günlerce süren mehter ve fasıl sesleriyle çınladı. 18 Mayıs günü Kâğıthane'de pehlivan güreşleri, Enderun ağalarının bamyacı-lahana-cı müsabakalan(->) ve ziyafet vardı. Gece ise Haliç'teki yapma kalelerden fişekli, ışıklı gösteriler yinelendi. 20 Mayıs, düğünün son günü olmakla birlikte, Ali Paşa daha 15 gün, 4 Haziran 1709'a değin ziyafetler verdi.
Damat Silahdar (Şehit) Ali Paşa, düğünden sonra çocuk eşi için Salacak'ta, istanbul'un en güzel saraylarından birini yaptırdı. 1713'te sadrazamlığa atanınca seferlere çıktı ve 17l6'da Petervaradin Savaşı'n-da şehit düştü. Fatma Sultan 12 yaşında iken dul kaldı. Vezirlik rütbesi verilerek sadaret kaymakamlığına atanan Nevşehirli İbrahim Paşa, Fatma Sultan için damat adayı seçildi. Düğün 19 Şubat 1717'de yapıldı ve öncekine oranla basit tutuldu. Fatma Sultan-Ibrahim Paşa evliliği 1730'da-ki Patrona Halil Ayaklanması'na kadar mululukla sürdü. 1718'de sadrazamlığa a-tanan ibrahim Paşa, çok sevdiği eşi için, Çırağan Sarayı'nda, Üsküdar Sarayı'nda ve Sa'dâbâd köşklerinde unutulmaz eğlenceler düzenletti.
Batı'ya hayranlık duyan, özellikle de Fransa'ya sempatiyle bakan Fatma Sultan, İstanbul'daki Fransız Elçiliği'yle sürekli ilişki içindeydi. Fransa'dan gelen istekleri, babasına ve kocasına mutlaka kabul ettirmeye çalışırdı. Bu yaklaşımı, Osmanlı haremine Fransız kadın giyimlerinin ve Avrupai bazı geleneklerin girmesine olanak verdi.
Fatma Sultan'ın, lale seyranları, Kâğıthane sefaları, çırağan eğlenceleri ile dopdolu geçen mutlu yılları 1730'da birden kâbusa dönüştü. Babası III. Ahmed tahttan indirildi, kocası İbrahim Paşa öldürüldü.
Mallarına el konuldu ve kendisi de Eski Saray'a gönderildi. Burada iken hastalandı, isteği üzerine I. Mahmud, Çırağan Sarayı'nda oturmasına izin verdi. Burada henüz 29 yaşında iken öldü. Yeni Cami'de Valide Turhan Sultan Türbesi dışına gömüldü.
Hayırsever olan Fatma Sultan, Cağa-loğlu'ndaki sarayına yakın Terzibaşı Piri Ağa Mescidi'ni onartıp mermer bir minare yaptırmış, yenilenen eser Fatma Sultan Camii(->) adım almıştır. Bu onarımı, Şair Nedim bir kasideyle anlatır. Eşi ibrahim Paşa ile Üsküdar'da tesis ettiği suyolu, katmalarla birlikte uzun zaman bu yakadaki 20'ye yakın çeşmeyi, beslemiştir. Muslihiddin Mektebi'ni de onartan ve bir kütüphane vakfeden Fatma Sultan'ın Cağaloğlu'ndaki adını taşıyan sarayı, Patrona Ayaklanması'nda yakılıp yıkılmıştır. Bu sarayın arsasına I. Mahmud, günümüze kadar sağlamlığım koruyan Cağaloğlu Hamamı'm yaptırmıştır. Üsküdar'da Ali Pa-şa'nm hediyesi olan sarayın ise ne zaman yıkıldığı bilinmemektedir. Fatma Sultan'ın kethüdası Aşub Kadın da Beyazıt'ta bir çeşme yaptırmıştır.
Bibi. Ahmed Refik, Fatma Sultan, ist., ty; G. Oransay, Osmanlı Devletinde Kim Kimdi?, I, Ankara, 1969, s. 170-171; Uluçay, Padişahların Kadınları, 83-85; M. Ç. Uluçay, "Fatma ve Safiye Sultanların Düğünlerine Ait Bir Araştırma", istanbul Enstitüsü Mecmuası, IV, 1958, s. 139-148; ay, Harem, II, Ankara, 1985, s. 98-108; Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi Kılavuzu, II, ist., 1940, s. 156.
NECDET SAKAOĞLU
Dostları ilə paylaş: |