DÜNYA MÜSLÜMAN VE MUSTAZAFLARI KENDİ HAKLARINI ALABİLMEK İÇİN KIYAM ETMELİDİRLER
Bütün dünya müslüman ve mustazaflarına vasiyet ediyorum ki kendi yerlerine oturup ülkelerindeki hakim ve idarecilerden veya dış güçlerden kendileri için istiklal ve hürriyet hediye getireceklerini beklemesinler. Dünyayı sömürüp büyük süper güçlerin tüm İslam ülkeleri ile diğer küçük devletleri kendi hakimiyeti altına aldıkları şu son yüzyılda bu ülkelere hakim olan devletlerden hiç birinin kendi milletlerinin refah, istiklal ve özgürlüğü için çalışmadığını ya bizzat müşahede etmiş ya da sahih tarihi kaynaklardan öğrenmiş bulunmaktayız. Onların büyük bir çoğunluğu ya bizzat kendileri kendi milletlerine zulüm dolu ve boğucu bir istibdad dönemi yaşatmış, yaptıkları herşeyi de sadece ya kendi şahsi ve cemaatlerinin menfaatleri ya da müreffeh ve üst tabakadan kimselerin refahı için yapmışlardır. Çerçöp ve hasırlardan evlerde yaşayan mazlum halk tabakası ise hayatın tüm nimetlerinden, su, ekmek ve cüzi bir azıktan bile mahrum kalmış ve bu zavallıları müreffeh ve ayyaş kesimin menfaatleri için çalıştırmaktadırlar; ya da süper güçlerin kuklası olup kendi ülke ve milletlerini bağımlı kılabilmek için ellerinden geleni yapmakta ve muhtelif hilelerle ülkeyi Doğu ve Batı için bir pazar haline getirerek onların menfaatlerini temin etmeye çalışmaktadırlar. Böylece de milletleri geri bırakmakta ve sadece birer tüketim ülkesi haline getirmektedirler. Şu anda da aynı planlarla hareket etmektedirler. Ey dünya müstazafları, Ey İslam ülkeleri ve dünya müslümanları, ayağa kalkınız ve kendi haklarınızı geri alınız. Süper güçler ve onların kuklalarının propaganda yaygaralarından korkmayınız. Tüm emekleriniz sizin ve aziz İslam’ın düşmanlarına takdim eden şu cinayetkar idarecileri kendi ülkenizden dışarı atınız. Hepiniz (sizler ve İslama bağlı hizmet ehli kimseler) İslam’ın iftihar dolu bayrağı altında toplanıp İslam ve dünya mahrumlarnın düşmanlarına karşı müdafaa vererek özgür ve müstakil cumhuriyetlerden müteşekkil bir İslami devlet oluşturmaya çalışın. Ancak böyle bir devletin oluşturulmasıyla dünya müstekbirlerini kendi yerlerine oturtabilir ve tüm dünya müstazaflarını yeryüzünün imamet ve veraset makamına ulaştırabilirsiniz. Allahu Teala’nın vadettiği o günü görmek ümidiyle...
ŞEREFLİ İRAN HALKINA VASİYET
Bu vasiyetnamenin sonunda şerefli İran halkına bir defa daha vasiyet ediyorum ki, insanın dünyada katlandığı zahmet, zorluk, fedakarlık, ısar ve mahrumiyetlerin hacmi, daima sahip olduğu hedef ve maksadın büyüklük, değerlilik ve yücelik hacmiyle orantılıdır. Siz şerefli ve mücahid milletin, uğrunda kıyam ettiğiniz, can ve malınızı feda ettiğiniz ve etmekte olduğunuz maksad, maksatların en üstünü, en yücesi ve en değerlisidir. Öyle yüce bir maksattır ki o, ezelde, kainatın başlangıcından takdim edilmiş olup, bu dünyadan sonra da sonsuza kadar (en üstün maksad olarak) takdim edilecektir. Bu maksad geniş anlamıyla uluhiyet mektebi, ğayb ve şuhud mertebeleriyle bütün varlık aleminde hilkatin temeli ve nihai hedefi olan tüm yüce ebadıyla Tevhid idealinden ibarettir ki bu da tüm mana, derece ve ebadıyla Muhammed’in sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem mektebinde tecelli etmiş ve bütün enbiya ve evliyanın Allah’ın selamı üzerlerine olsun telaşı da sırf bu maksadın tahakkuku için olmuştur. Mutlak Kemal ve sonsuz Celal ve Cemal’e ulaşmak da, sadece onunla mümkündür. Topraktan varlıkları (insanları) melekutiler ve onlardan da yüce olanlardan üstün ve eşref kılan şey de yine o yüce maksatdır. Bu yolu katetme neticesinde topraktan varlıklar için hasıl olan derece, gizli veya açık, bütün hilkat aleminde diğer hiçbir varlık için hasıl olmamaktadır.
Ey mücahid millet, siz maddi ve manevi bütün alemde dalgalanmakta olan bir bayrağın altında yol almaktasınız. Onu bulsanız veya bulmasanız, yine de bütün peygamberlerin Allah’ın selamı üzerlerine olsun istikameti ve mutlak saadetin yegane yolunda yürümektesiniz. Bütün evliyanın uğrunda şehid olmayı arzuladığı, kanlı ölümü “baldan daha tatlı” bildiği şey de işte budur. Sizin gençleriniz de cephelerde bundan bir yudum içince vecde geldiler. Onların anne, baba, bacı ve kardeşlerinde de aynı şey tecelli etmiştir. Dolayısıyla da Kerbela şehidlerine hitab ederek “Keşke biz de sizinle birlikte olsaydık da büyük bir feyze (kurtuluşa) erseydik” demek hakkına gerçekten de sahibiz. Gönülleri okşayan o nesim ve (insanı) vecde getiren bu cilve onlara mübarek olsun. Bu tecellinin birazı da, kavurucu sıcak altındaki tarlalarda, güçleri tüketen fabrikalarda, iş atölyelerinde, sanayi buluş ve icat merkezlerinde milletin büyük bir çoğunluğunda, çarşıpazarda, cadde ve sokaklarda, köylerde, islam ve İslam Cumhuriyeti , ülkenin kalkınması ve kendine yeterlilik haddine ulaşması için herhangi bir işte çalışan kimselerde tecelli etmiştir. Bu yardımlaşma ve İslam’a bağlılık ruhu toplumda hakim olduğu müddetçe de bu aziz ülke zamanın her türlü kaza ve belasından mahfuz kalacaktır inşaallahu teala. Allah’a hamdolsun ki ilim havzaları, üniversiteler , ilim ve terbiye merkezlerinde bulunan aziz gençler, bu ilahigaybi nefhadan faydalanmış durumdalar. Bu merkezler, halihazırda tamamıyla bu gençlerin kontrolünde olup, sapık ve cinayetkar kimselerin eli Allah’ın izniyle oralardan kesilmiştir. Hepinizi daima Allah’ı hatırınızda tutarak kendini tanımak, kendine yeterlilik ve tüm ebadıyla ülkenin istiklali yolunda durmadan çalışmanızı tavsiye ediyorum. Biliniz ki, eğer sizler Allah’ın hizmetinde olur. İslam ülkesinin terakki ve kalkınması için çalışır, yardımlaşır ve yardımlaşma ruhunu korursanız Allahu teala’nın kudretli yardım eli de sizinle olur.
Ben aziz millette gördüğüm uyanıklık, akıllılık, İslam’a bağlılık,fedakarlık hak yolunda gösterdikleri mukavemet ve salabet ruhundan dolayı bu insani mana ve mefhumların Allah’ın fazlıyla onların torunlarına da intikal etmesini ve nesilden nesile daha da bir canlılık kazanmasını ümid ederek, huzurlu bir gönül, mutmain bir kalp, şad bir ruh ile Allah’ın fazl ve rahmetine umutlu olarak kardeşler ve bacıların huzurundan ebedi mekana doğru yolculuk ediyorum. Sizlerin hayır duanıza oldukça ihtiyacım vardır. Rahman ve Rahim olan Allah’tan hizmetteki kusur ve taksiratım hususunda özrümü kabul etmesini diliyorum. Aynı zamanda hizmetteki kusur ve taksiratım hususunda milletten de özrümü kabul etmelerii ve tam bir kudret ve kararlılıkla daima ilerlemelerini ümit ederim. Hizmet ehli birinin aranızdan gitmesiyle de bu milletin çelikten barajında bir aksamanın meydana gelmeyeceğini bilsinler. Zira daha yüce ve büyük hizmet ehli kimseler, hizmet etmektedirler, bu milletin ve dünya mazlumlarının koruyucusu da bizzat Allahu tealadır.
Allah’ın selam, rahmet ve bereketleri sizlere ve Allah’ın salih kullarına olsun.
l. Cemadiyel Evvel 1403, 15 Şubat 1983
Ruhullahil Museviyyil Humeyni
Bismillahirrahmanirrahim.
Bu vasiyetnamemi vefatımdan sonra halka Ahmed Humeyni okusun. Özrü olursa muhterem Cumhurbaşkanı veya muhterem İslami Şura meclisi Başkanı veya Muhterem Ülke Yüksek Divanı Başkanı bu zahmete katlansın.
Bunların da herhangi bir özrü olursa Anayasayı Koruma Şurası üyesi müctehidlerinden birisi bu zahmeti kabullensin.
Ruhullahil Museviyyil Humeyni
Bismillahirrahmanirrahim.
Bu 29 sayfalık vasiyetname ve önsözün hemen altında birkaç meseleye değinmeyi gerekli görüyorum.
1. Ben şu anda daha hayattayken aslı olmayan birtakım şeyler bana isnat edilmektedir. Benden sonra da bu gibi yakıştırmaların hacminin daha bir artması muhtemeldir. Bu yüzden benim sesim veya uzmanlarca tetkik edilen yazım ve imzamla olan ya da İslam Cumhuriyeti televizyonunda söylemiş olduğum şeyler dışında bana isnat edilen veya edilecek olan sözlerin hiç birisini tasdik etmediğimi bildirmek isterim.
2. Ben daha hayattayken bazı şahıslar benim bildirilerimi kendilerinin yazdıklarını iddia etmişler. Bu meseleyi kesinlikle yalanlıyorum. Şimdiye kadar hiçbir bildirimi kendi şahsımdan başka hiçbir kimse hazırlamamıştır.
3. Söylenildiği üzere bazıları benim Paris’e kendileri aracılığıyla gitmiş olduğumu iddia ediyorlar. Bu bir yalandır. Ben Kuveyt’ten geri çevrildikten sonra (oğlum) Ahmed’e danışarak Paris’i seçtim. Zira İslami ülkelerin beni kabul etmeyeceği ihtimali vardı. Onlar Şahın nufuzu altında idiler.Ama Paris hususunda böyle bir ihtimal mevcut değildi
4.Ben hareket ve İnkılap müddeti boyunca bir takım riyakar ve iki yüzlü kimselerin İslami zahirlerin
den dolayı kendilerini bazen zikretmiş ve övmüşümdür.Ama sonradan bunların hile ve oyunlarına kandığımı anladım Elbetteki bu övgüler,onların İslam cumhuriyetine bağlı ve vefalı göründükleri bir sıradaydı. Dolayısıyla da bu meselelerden sui istifade edilmesine izin verilmemelidir. Ölçü, herkesin şimdiki halidir.
Ruhullahil Museviyyil Humeyni
- 8 - Pir-i Aşk’ın Elyazması ve Resimleri
Dostları ilə paylaş: |