4. Sağlık Hizmetleri ve İnsani Kalkınma Performansına Etkileri
Bir toplumda bireylere var olabilme ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilme olanağının tanınması, insani kalkınmanın vazgeçilmez bir parçasıdır. Bugün kalkınma süreci kapsamında, en çok tartışılan konu belki de sağlık sorunlarıdır. Bu bölümde öncelikle genel olarak sağlık sorunları üzerinde durulacak ve sağlık sorunları üzerine yapılan uluslararası tartışmalar ele alınacaktır. Türkiye’deki sağlık sistemi ise bu bölümün son konusunu oluşturmaktadır.
4.1. Demografik Yapı ve Sağlık Sorunları
Sağlık, yaşam kalitesinin önemli bir parçasıdır. İnsan merkezli kalkınma sürecinin belki de en temel koşulu sağlıklı yaşamın sağlanmasıdır. Sağlıklı yaşama erişimi sağlamaya ve sağlığın niteliğini artırmaya yönelik alınan tüm kararlar, insanın iyi yaşama ulaşmasını hedeflemektedir.
Ulaşılmaya çalışılan başlıca sağlık hedefleri, temel sağlık göstergeleri ile açıklanmaktadır: doğumda yaşam beklentisi, doğurganlık oranı, nüfus artış hızı, bebek ve beş yaşın altındaki çocuk ölüm oranı, kamunun sağlık harcamaları, kişi başına düşen doktor ve benzeri sağlık personeli sayısı... Bu göstergelerin yanında büyüme, gelir, istihdam ve benzeri makro ekonomik kalkınma göstergelerini de dikkate aldığımızda daha sağlıklı sonuçlara ulaşmak mümkün olmaktadır. Çünkü, bu göstergelerdeki iyileşmeler aynı zamanda, bebek ve çocuk ölümlerindeki düşüşe yardımcı olmakta, demografik yapıda iyileşmeler sağlamakta, nüfusun artmasını ve üretkenliği kontrol altına almakta ve kötü beslenmenin, yaralanabilir (vulnerable) grupların zarara uğramasının önüne geçilmesine neden olabilmektedir (WHO, 1992: 59). Yaralanabilirlik, gelecekte ortaya çıkabilecek çevresel değişimler sonucunda ortaya çıkan kapasite kaybı ve toplumların ekonomik varlıkların kaybından zarar görmesi anlamında kullanılmıştır (Woodword, 2000: 1148). Bununla birlikte, ekonomik anlamda yoksun kişiler ve aileleri de yaralanabilir grubun içine dahil edilebilir. Temel sağlık hedeflerini ve sağlık konusundaki iyileşmeleri gerçekleştirmek için, öncelikle kalkınmanın amaçlarını yerine getirmek gerekmektedir.
Yeni kalkınma yaklaşımlarına göre mikro, makro ve global düzeydeki tüm politikalar aynı anda ve aynı etkinlikte gerçekleştiği sürece başarı sağlanabilir (WHO, 1992: 64). Mikro düzeyde kalkınma yaşam beklentisinin yükselmesine, bebek ve çocuk ölümlerinin azalmasına, ekonomik kaynaklara erişim düzeyinin yükselmesine ve benzeri bireysel sağlık düzeyinin iyileşmesine yol açmaktadır. Makro düzeyde kalkınma ile bilgi ve beceri seviyesinin yükselmesi, üretimde verimlilik artışı, kişisel ve ulusal gelir hacminin genişlemesi, kaynakların etkin kullanımı ve böylece sosyal sağlık sisteminde iyileşmeler ortaya çıkmaktadır. Son olarak, global düzeyde kalkınma ile dünya çapında kaynakların ve gelirin adil dağılımının gerçekleşmesi amaçlanmaktadır. Bu amaca yönelik çalışmaların başarılı olabilmesi için uluslararası kurumların ve ülkelerin ortak çıkarlar doğrultusunda, işbirliği içinde hareket etmesi gerekmektedir. Bu alandaki başarının sağlık sistemine yansıması ile tüm ülkelerin sağlık hakkını tanıması, uygulamaya aktarması ve böylece ortalama dünya sağlık göstergelerinin iyileşmesi sağlanabilir.
1945 yılında ABD’nin San Francisco kentinde düzenlenen BM konferansında, bu dönemde bütün halkların sağlığının dünyada barış ve güvenliğin sağlanması açısından önem arz ettiği kabul edilerek “Uluslararası Sağlık Örgütü” kurulması oy birliği ile kabul edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization-WHO) 26 üye ülkenin onayı ile 7 Nisan 1948’de kurulmuştur. WHO, üye ülkelere ve acil yardıma gereksinimleri olan ülkelere sağlık hizmeti sunmak, uzman kuruluşlar ile çevre ve insan sağlığının korunmasına yönelik olarak işbirliği halinde çalışmak, sağlık alanındaki bilimsel çalışmaları ve araştırmaları desteklemek gibi birçok görevi üstlenmiştir (un.org.tr, 2001(a)).
Tıp okullarında, daha çok fiziksel hastalıkların teşhisi ve tedavisi üzerinde durulmasına rağmen, sağlık aslında daha fazlasını kapsamaktadır. WHO anayasasında sağlık şu şekilde tanımlanmıştır: “sağlık, sadece hasta ya da sakat olmama hali değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan iyi olma halidir” (un.org.tr, 2001(b)). Aşağıda gösterildiği gibi sağlık, insanlar ile insanların çevreleri (sosyal ve ekonomik faktörler, fiziksel çevre ve biyolojik çevre) arasındaki etkileşimi içermektedir.
Şekil 12. İnsani Faaliyetler ile Fiziksel ve Biyolojik Çevre Etkileşimi
İnsani Faaliyetler
tarım, sanayi ve enerji üretimi, su kullanımı ve yönetimi, kentleşme, gelir dağılımı, sağlık ve diğer kamu hizmetlerinin niteliği
SAĞLIK
Fiziksel Çevre
toprak ve kimyasal bileşimi, hava ve su kaynakları, iklim, ısı, nem, radyasyon, yağış ve denizle ilgili değişimler
Biyolojik Çevre
bitki ve hayvan türleri ve dağılımı, belli bir bölgeye özgü bitki ve hayvan topluluğu
Kaynak: Phillips, David R. And Verhasselt, Yola, “Introduction: Health and Development”, Health and Development, Roudledge, N.Y., 1998 p.4.
İnsan sağlığı, sürdürülebilir insani kalkınmanın önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Özellikle, gelişmekte olan ülkelerde yetersiz sağlık hizmetleri ve temiz suya erişim olanaklarının azlığı sağlık sorunlarının birincil nedenlerindendir. Her ne kadar, geçmişe oranla yaşam beklentisi yükselmiş, birçok hastalığın önüne geçilmiş, bebek ve çocuk ölümleri azaltılmış olsa da, dünyadaki birçok ülke ciddi sağlık sorunları yaşamaktadır. Ayrıca, hava, su ve gıda maddelerindeki kimyasal, fiziksel ve biyolojik kirlilik günümüz insanı ile birlikte gelecek nesillerin sağlığını da tehlikeye sokmaktadır. Karbon emisyonu, ozon deliğine bağlı küresel ısınma tehdidi, asit yağmurları, nükleer enerji kazaları, dünyadaki tüm ülkeleri tehdit eden çevre sorunlarından yalnızca birkaçıdır. Bu nedenle, dünyadaki tüm canlılarla birlikte insan sağlığının korunmasına yönelik çabalar sürdürülebilir kalkınmanın en önemli amaçlarındandır. Sağlıklı nesiller eğitimde kaliteyi ve üretimde verimliliği desteklemekte ve kalkınmanın sürdürülebilirliğinde önemli bir rol oynamaktadır.
Sağlık yoksunluğu az gelişmişliğin temel göstergesidir. Bireysel yoksulluk nedeniyle tıbbi tedavi sağlanamıyorsa, bir ülke için yeterli sağlık düzenlemeleri mevcut değilse, bu durum, az gelişmişliği göstermektedir. Bu nedenle, kalkınmanın merkezinde sağlık hakları yer almalıdır. Kalkınma insani özgürlüklere sahip olunması anlamına gelmektedir (Sen, 2001). Bu bağlamda, özgürlük ve temel haklardan biri olan sağlıklı yaşam hakkının kalkınmanın birincil amacı olduğunu söyleyebiliriz.
Dostları ilə paylaş: |