III. BEŞERİ GELİŞME VE SOSYAL DAYANIŞMANIN GÜÇLENDİRİLMESİ A. EĞİTİM SİSTEMİNİN GELİŞTİRİLMESİ
Eğitime erişim ve eğitimin kalitesi, eğitim sisteminin temel sorun alanlarıdır. Erişim sorunu kapsamında okullaşma oranları ve bölgeler, cinsiyetler arası farklılıklar, kalite sorunu kapsamında ise fiziki altyapı yetersizlikleri, müfredatın güncellenmesi, öğretmen niteliklerinin geliştirilmesi ve eğitim materyallerinin müfredatla uyumu gibi hususlar öne çıkmaktadır.
TABLO: IV. - Eğitim Kademeleri İtibarıyla Okullaşma Oranları
|
2006-2007
|
2007-2008
|
2008-2009
|
|
Öğrenci
Sayısı
(Bin)
|
Brüt
Okul.
Oranı
(yüzde)
|
Öğrenci
Sayısı (Bin)
|
Brüt
Okul.
Oranı
(yüzde)(5)
|
Öğrenci
Sayısı
(Bin)
|
Brüt
Okul.
Oranı
(yüzde)(5)
|
Okul Öncesi Eğitim (1)
|
641
|
24,0
|
702
|
29,9
|
805
|
33,9
|
İlköğretim (2)
|
10 847
|
96,3
|
10 871
|
104,5
|
10 710
|
103,8
|
Ortaöğretim (2)
|
3 387
|
86,6
|
3 245
|
87,5
|
3 837
|
76,6
|
a) Genel Lise
|
2 142
|
54,8
|
1 980
|
53,4
|
2 272
|
45,4
|
b) Mesleki ve Teknik Eğitim
|
1 244
|
31,8
|
1 265
|
34,1
|
1 565
|
31,3
|
Yükseköğretim Toplam (3)
Örgün
|
2 292
1 446
|
46,0
29,1
|
2 553
1 655
|
47,8
30,1
|
2 889
|
54,2
35,3
|
1 747
|
|
|
Yaygın Eğitim (4)
|
4 509
|
-
|
5 118
|
-
|
5 765
|
-
|
Kaynak: MEB, ÖSYM
-
4-5 yaş çağ nüfusuna göre hesaplanmıştır.
-
Açık ilköğretim ve açık lise öğrencileri dahildir.
-
Üniversiteler ve diğer eğitim kurumları dahil, lisansüstü öğrenciler hariçtir. 17-20 yaş grubu için
hesaplanmıştır.
-
Yaygın Eğitim Kurumlarına ait öğrenci sayısı bilgileri bir önceki öğretim yılı sonu itibarıyla
verilmiştir.
-
2007-2008 öğretim yılından itibaren okullaşma oranları Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi
Nüfus Sayımı sonuçlarına göre hesaplanmıştır.
Türkiye’de okuma yazma bilmeyenler nüfusun yüzde 10’unu oluşturmakta olup kadınlarda bu oranın yüksek olduğu görülmektedir.
TABLO: IV. - Cinsiyete Göre Okuma Yazma Oranı ( 15 +yaş ) (*)
|
Toplam (Bin)
|
Yüzde
|
Erkek (Bin)
|
Yüzde
|
Kadın (Bin)
|
Yüzde
|
Okuma yazma bilmeyen
|
4 863
|
10,0
|
967
|
4,0
|
3 897
|
15,8
|
Okuma yazma bilen
|
43 807
|
90,0
|
23 077
|
96,0
|
20 730
|
84,2
|
Toplam
|
48 670
|
100,0
|
24 043
|
100,0
|
24 627
|
100,0
|
Kaynak: TÜİK
(*) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2008 Nüfus Sayımına göre hesaplanmış olup okuma yazma durumu bilinmeyenler kapsanmamıştır.
Okul öncesi eğitimde, son üç yılda okullaşma oranı yüzde 24’ten yüzde 33,9’a ulaşmış olmakla birlikte, bu oran AB-27 ortalaması olan yüzde 88,4’ün (2007 yılı 4 yaş nüfusuna göre) altındadır. Ayrıca, okul öncesi eğitime erişimde bölgeler arası farklılıklar belirgindir. Okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranının en düşük olduğu il yüzde 14,6 ile Ağrı iken, en yüksek olduğu il yüzde 91,1 ile Amasya’dır. Ailelerin sosyo-ekonomik koşullarından kaynaklanan eşitsizliğin giderilmesinde önemli katkısı olan ve eğitimin ileri kademelerindeki başarıya etkisinin olumlu olduğu bilinen okul öncesi eğitimde farkındalığın artırılması ihtiyacı önemini korumaktadır. Okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması kapsamında 32 pilot ilde başlatılan zorunlu eğitim uygulamasının önümüzdeki dönemde diğer illeri de kapsayacak şekilde genişletilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir.
İlköğretime geç kayıtlar, bitirmeden ayrılanlar ile başta kızlar olmak üzere kırsal kesimdeki çocukların eğitime erişimindeki sorunlar, okullaşma oranının istenilen düzeyde artmasını engelleyen başlıca faktörlerdir. 2007-2008 öğretim dönemi sonunda ilköğretimden mezun olanların içinde kızların oranı Türkiye genelinde yüzde 46,8 iken bu oranın en düşük olduğu Muş ilinde yüzde 34,7’dir. 2008-2009 öğretim döneminde ilköğretim çağ nüfusunda olup da eğitim dışında kalan her beş çocuktan üçü kızdır.
Ortaöğretimde öğrenci sayısında artış sağlanmasına rağmen ortaöğretim süresinin dört yıla çıkması sebebiyle çağ nüfusundaki artıştan dolayı okullaşma oranının yüzde 76,6’ya düştüğü görülmektedir. Ortaöğretimde okullaşma oranlarında bölgesel farklılıklar önemini korumaya devam etmektedir. Okullaşma oranının en düşük olduğu il yüzde 32,6 ile Ağrı’dır. Türkiye genelinde yüzde 85,2 olan ilköğretimden ortaöğretime geçiş oranı, Mardin ilinde yüzde 61,1 ile en düşük düzeydedir.
TABLO: IV. - Yaşlara Göre Net Okullaşma Oranı (2007) (1)
(Yüzde)
|
3-4 Yaş (2)
|
5-14 Yaş
|
15-19 Yaş
|
20-29 Yaş
|
Türkiye
|
6,7
|
84,3
|
47,2
|
11,9
|
OECD Ortalaması
|
71,2
|
98,6
|
81,5
|
24,9
|
AB-19 Ortalaması
|
78,9
|
99,1
|
84,4
|
24,8
|
Kaynak: OECD
-
Tablodaki yaş gruplarının alınma nedeni uluslararası karşılaştırma yapılabilmesini sağlamaktır.
-
4 yaş ve altındaki öğrencilerin 3 ve 4 yaş nüfusa oranını vermektedir.
Türkiye’de son yıllarda tüm eğitim kademelerindeki okullaşma oranında sağlanan gelişmelere rağmen, özellikle zorunlu eğitim kapsamı dışında kalan eğitim kademelerinde OECD ve AB ülke ortalamaları ile karşılaştırıldığında söz konusu oranlar düşük düzeyde kalmaktadır.
1995 yılında ortaöğretim içinde mesleki ve teknik ortaöğretimin payı yüzde 42,3 iken bu oran 2002-2003 öğretim döneminde okul türleri arasında farklı katsayı uygulamasının da etkisiyle yüzde 32,3’e gerilemiştir. Ancak, 2002 yılında başlatılan meslek yüksekokullarına (MYO) sınavsız geçiş uygulaması, 2005-2006 öğretim döneminden itibaren genel ve mesleki eğitimde 9. sınıfların ortak olması ve yönlendirme faaliyetlerinin de etkisiyle bu oran artmaya başlamış ve 2008-2009 öğretim dönemi itibarıyla yüzde 40,8’e yükselmiştir. Bununla beraber; ilköğretimden ortaöğretime geçiş sisteminin öğrencilerin ilgi, beceri ve kabiliyetlerini dikkate almaktan uzak olması, ilköğretimde etkin bir yönlendirme sisteminin kurulamamış olması mesleki eğitimin ortaöğretim içindeki payının artışını sınırlamaktadır. Buna ek olarak, yükseköğretime geçişteki katsayı uygulamasının kaldırılması sonucunda mesleki ve teknik eğitime olan talebin artarak devam etmesi ve OECD ve AB ortalaması olan yüzde 50 oranına ulaşılması beklenmektedir. Önümüzdeki dönemde ise mesleki ve teknik ortaöğretimin işgücü piyasası ile uyum düzeyinin artırılmasına yönelik çalışmalar daha çok önem kazanacaktır.
Eğitimin temel kademelerinde sağlanan gelişmelere paralel olarak yükseköğretim kademesinde de önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu çerçevede, yükseköğretime erişimi artırmak amacıyla son yıllarda iki önemli adım atılmıştır. Bunlardan ilki; 2006 yılında 15, 2007 yılında 17 ve 2008 yılında 9 olmak üzere toplam 41 yeni devlet üniversitesi kurulmasıdır. Aynı dönemde vakıf üniversitelerinin kurulması da teşvik edilmiş; 2007 yılında 5, 2008 yılında 5 ve 2009 yılında 9 olmak üzere toplam 19 yeni vakıf üniversitesi kurulmuştur. Sonuç olarak, ülkemizde üniversiteler bütün illere yaygınlaştırılmış olup 94’ü devlet ve 45’i vakıf olmak üzere toplam üniversite sayısı 139’a ulaşmıştır.
Yükseköğretime erişimin artırılmasına yönelik olarak atılan ikinci önemli adım ise 2008 ve 2009 yıllarında örgün yükseköğretim kontenjanlarının sırasıyla yüzde 28,1 ve yüzde 16,6 oranında artırılmasıdır.
Kontenjanlardaki artışa paralel olarak örgün yükseköğretime yerleşen öğrenci sayısında da artış yaşanmış ve 2009 yılı itibarıyla bu sayı 529 bine ulaşmıştır. Bu gelişmelerin sonucu olarak 9. Kalkınma Planı döneminde yüzde 33 ve yüzde 48 olarak öngörülen örgün yükseköğretim okullaşma oranı ile toplam yükseköğretim okullaşma oranı hedefi aşılarak sırasıyla yüzde 35,3’e ve yüzde 54,2’ye ulaşmıştır.
Diğer yandan, 2009 yılında Öğrenci Seçme Sınavına (ÖSS) 1.451 bin aday başvurmuştur. Başvuran adayların sadece yüzde 40’ı (583 bin) ortaöğretim son sınıf düzeyinde bulunmakta, geri kalan kısmı ise önceki yıllarda yerleşememiş, bir yükseköğretim programına yerleşmiş ve bir programdan mezun olmuş kişilerden oluşmaktadır.
Ortaöğretim mezun sayısı ile örgün yükseköğretim kontenjanı karşılaştırıldığında yükseköğretim arzının ortaöğretimden yükseköğretime geçiş için yeterli olduğu göze çarpmaktadır. Bununla birlikte, örgün yükseköğretim programına yerleşen kişilerin sadece yüzde 47’si (252 bin) ortaöğretim son sınıf düzeyinde bulunmaktadır.
GRAFİK: - ÖSS’ye Başvuran ve Yükseköğretime Yerleşen Adayların Dağılımı
Kaynak: ÖSYM
Önceki yıllarda herhangi bir programa yerleştirildiği halde tekrar sınava girenler ile yerleşmemiş olanların ÖSS’ye başvuran adaylar içindeki yoğunluğu, yükseköğretime giriş sisteminin etkinliğine ilişkin sorunlar ile ortaöğretim kademesinde yönlendirme ve mesleki rehberlik hizmetlerinin kalitesine ilişkin sorunları gündeme getirmektedir. Bu sorunlar, ortaöğretimden yükseköğretime geçiş sisteminin bütüncül bir bakış açısıyla yeniden ele alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Ortaöğretim ve daha üst seviyede eğitim alanların oranı Türkiye’de yüzde 29 iken bu oran OECD ve AB-19 ülke ortalamalarında yüzde 70’tir.
GRAFİK: - Yetişkin (25-64 Yaş) Nüfusun Eğitim Düzeyi (2007)
Kaynak: OECD
Eğitimde kalma beklentisi Türkiye’de OECD ve AB-19 ülke ortalamalarına kıyasla düşüktür. Ayrıca, söz konusu ülkelerde kadınların erkeklere kıyasla daha fazla eğitimde kalmalarına rağmen Türkiye’de bu durum tam tersidir.
TABLO: IV. - Eğitimde Kalma Beklentisi (2007)
(Yıl)
|
Erkek
|
Kadın
|
Genel
|
Türkiye
|
13,4
|
11,9
|
12,7
|
OECD Ortalaması
|
17,2
|
17,9
|
17,6
|
AB-19 Ortalaması
|
17,2
|
18,1
|
17,6
|
Kaynak: OECD
Eğitime erişimdeki sorunların yanı sıra, eğitimin kalitesine ilişkin sorunlar da önemini korumaktadır. Eğitim kalitesinin artırılması açısından, müfredatın güncelleştirilmesi, ihtiyaç duyulan alanlarda yeterli sayıda ve nitelikte öğretmen istihdam edilmesi ve hizmet içi eğitim yoluyla niteliklerinin artırılması, derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılması, ilköğretimde ikili eğitimden tam gün eğitime geçilmesi, etkin bir rehberlik ve danışmanlık sisteminin kurulması, mesleki eğitimin işgücü piyasasıyla uyumunun sağlanması, okullarda bilgi ve iletişim teknolojilerinin etkin kullanılması alanlarında sorunlar bulunmaktadır. Bu kapsamda kaliteli eğitim imkanlarına erişim sağlanması açısından bireyler, okullar ve bölgeler arasındaki eşitsizliklerin giderilmesi ihtiyacı önem taşımaktadır.
Son beş yılda derslik sayısında yüzde 16,5 oranında artış sağlanmasına rağmen, yapılan dersliklerin bir bölümünün bilgi teknolojisi (BT) sınıfı, laboratuvar, kütüphane gibi eğitimin kalitesini artıran diğer eğitim birimleri için kullanılması, derslik başına düşen öğrenci sayısının istenilen oranda azaltılamamasına neden olmaktadır. Son yıllarda Türkiye genelinde ilköğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı 30’a yaklaşmakla birlikte, özellikle göç alan büyük şehirler ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki illerde bu oranın yüksek olduğu görülmektedir. Söz konusu sorun bu illerin kent merkezlerinde daha belirgindir. Derslik başına düşen öğrenci sayısı Şanlıurfa’da 53, İstanbul’da 49’dur.
TABLO: IV. - Eğitim Kademelerine Göre Öğrenci/Derslik ve Öğrenci/Öğretmen Sayıları
|
|
2006-2007
|
2007-2008
|
2008-2009
|
İlköğretim
|
Öğrenci/Derslik Sayısı
|
34
|
33
|
32
|
Şehir
|
41
|
40
|
38
|
Köy
|
23
|
23
|
22
|
Öğrenci/Öğretmen Sayısı
|
26
|
24
|
23
|
Ortaöğretim
|
Öğrenci/Derslik Sayısı
|
31
|
29
|
31
|
Öğrenci/Öğretmen Sayısı
|
16
|
15
|
17
|
Genel Lise
|
Öğrenci/Derslik Sayısı
|
32
|
28
|
29
|
Öğrenci/Öğretmen Sayısı
|
18
|
16
|
18
|
Mes. ve Teknik Lise
|
Öğrenci/Derslik Sayısı
|
29
|
29
|
33
|
Öğrenci/Öğretmen Sayısı
|
14
|
14
|
16
|
Kaynak: MEB
Son yıllarda gözlemlenen iyileşmelere rağmen eğitimde fiziki altyapı sorunu önemini korumaktadır. İlköğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı OECD ve AB ülkeleri ortalamalarının üzerindedir.
İlköğretimde tam gün eğitime geçme yönündeki çalışmalara devam edilmesine rağmen, 2008-2009 öğretim dönemi itibarıyla tam gün eğitimde okuyan öğrencilerin oranı yüzde 47,3 düzeyinde kalmıştır. Ayrıca, birleştirilmiş sınıflarda öğrenim gören öğrenci sayısında azalma görülmekle birlikte, bu sınıflarda öğrenim gören öğrencilerin oranı yüzde 3,6’dır.
Öğretmenlerin ülke geneli dağılımında bölgeler arası farklılıklar önemini korumaktadır. Türkiye genelinde ilköğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 23 iken bu sayı Şanlıurfa’da 35’tir.
GRAFİK: - 2004-2005 ve 2008-2009 Dönemi Arasında Öğrenci, Öğretmen ve Derslik Sayılarındaki Artış Oran
(Yüzde)
Kaynak: MEB
Son beş yılda öğretmen sayısındaki artış oranı öğrenci sayısındaki artış oranına göre daha fazla olmakla birlikte Türkiye’de öğretmen başına düşen öğrenci sayısı özellikle ilköğretim ve okul öncesi eğitimde OECD ve AB ülke ortalamalarına göre yüksektir.
GRAFİK: - Kademeler Arası Öğretmen Başına Düşen Öğrenci Sayısı (2007)
Kaynak: OECD
Eğitimin temel kademelerinde sağlanan nicel artışlara rağmen öğrencilerin sahip olduğu eğitim imkanları açısından bölgeler arasındaki farklılıklar önemini korumaktadır.
Ülkelerdeki eğitim kalitesini araştıran Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programının (PISA) 2006 araştırmasına göre, Türkiye’deki öğrencilerin yaklaşık yarısı matematik becerisinde ve üçte biri de okuma becerisinde düşük düzeyde başarı göstermiştir. Dolayısıyla öğrencilerin önemli bir kısmının temel becerileri yeterli düzeyde değildir.
Ülkemizde kamu eğitim harcamalarının GSYH’ya oranının yeni hesaplama yöntemine göre 2009 yılında yüzde 3,8 olacağı tahmin edilmekte, 2010 yılında ise yüzde 4 olması planlanmaktadır. Bu oranlar 2006 yılı AB-27 ortalaması olan yüzde 5’in altında bulunmaktadır.
Türkiye’de yükseköğretim kademesindeki öğrenciye yapılan kamu harcaması temel eğitim kademesindeki öğrenciye yapılan kamu harcamasının dört katıdır. Tüm eğitim kademelerine yapılan kamu harcamaları OECD ve AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında düşük seviyede kalmakla beraber eğitimin temel kademeleri ile yükseköğretim kademesi arasındaki dengesizliğin giderilmesi gerekmektedir.
GRAFİK: - Kamu Eğitim Kurumlarında Yapılan Öğrenci Başına Harcamalar (2006)
(ABD Doları)
Kaynak: OECD
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) başta olmak üzere yükseköğretim yönetim sisteminin yeniden yapılandırılamaması ve buna bağlı olarak üniversitelerin idari ve mali özerkliklerinin tam anlamıyla sağlanamaması kaliteyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bununla birlikte, kalite değerlendirme ve hesap verebilirlik sisteminin işlerlik kazanamaması, üniversitelerin gelir yaratma kapasitelerinin düşük olması, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayılarının yüksek olması ve fiziki altyapı yetersizlikleri kaliteyi etkileyen diğer önemli sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
YÖK’ün, uzmanlık esasına dayalı planlama ve eşgüdümden sorumlu olacak şekilde yeniden yapılandırılması, üniversitelerin idari yönetiminde profesyonel yöneticilik anlayışına geçilmesi ve üniversitelerin performansa dayalı olarak esnek harcama yapabilmelerine imkan verecek torba bütçe benzeri modellerin uygulanması ihtiyacı önemini korumaktadır.
Yükseköğretimin GSYH’den aldığı pay yüzde 0,8 iken bu oranın OECD ve AB-19 ortalaması sırasıyla yüzde 1 ve yüzde 1,1’dir. Yükseköğretime ayrılan kamu kaynaklarının yetersiz kalması nedeniyle yükseköğretimin finansman yapısının gözden geçirilmesi önem arz etmektedir.
2008 yılı itibarıyla üniversite gelirlerinin yaklaşık yüzde 53,9’unu Merkezi Yönetim Bütçesinden aldığı pay, yüzde 33’ünü döner sermaye gelirleri ve yüzde 13,1’ini özel gelirler oluşturmaktadır. Bu durum, üniversitelerin gelirlerinin önemli bir kısmını merkezi yönetim bütçesinden tahsis edilen kaynakların oluşturduğunu ve üniversitelerin gelir yaratma kapasitesinin oldukça düşük seviyelerde olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, üniversitelerin sanayi ile işbirliği kurmaları, katma değere dönüşecek projeler üretmeleri ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek mekanizmaları kurmaları gerekmektedir. Yükseköğretimin yarı kamusal bir hizmet olması ve ilk ve ortaöğretime kıyasla daha fazla kişisel getiri sağlaması nedeniyle, öğrenci katkı paylarının yükseköğretimin finansmanındaki payının artırılması ihtiyacı devam etmektedir.
Öğretim üyesi başına öğrenci sayısının yüksek olması ve öğretim üyelerinin üniversiteler arasında dengesiz dağılımı yükseköğretimin bir diğer sorunudur.
GRAFİK: - Yükseköğretimde Öğretim Elemanı ve Öğretim Üyesi Başına Öğrenci Sayısı, 2008-2009
Kaynak: ÖSYM
2009 yılında örgün öğretimdeki öğrencilerin yüzde 8,3’ü vakıf üniversitelerinde öğrenim görmekte iken öğretim elemanlarının yüzde 10,3’ü bu üniversitelerde görev yapmaktadır. Öğrencilerin yüzde 32,4’ünün, öğretim üyelerinin de yüzde 51,7’sinin üç büyük ilde yoğunlaşması sonucunda, bu illerde öğretim üyesi başına 28,2 öğrenci düşmektedir.
TABLO: IV. - Yükseköğretimde Örgün Öğrenci, Öğretim Üyesi ve Elemanlarının Dağılımı, 2008-2009 (*)
|
Öğrenciler
|
Öğretim Üyeleri
|
Öğretim Elemanları
|
|
Sayı
(Bin)
|
Yüzde
|
Sayı
(Bin)
|
Yüzde
|
Sayı
(Bin)
|
Yüzde
|
Ankara
|
185
|
10,3
|
8
|
20,7
|
19
|
19,4
|
İstanbul
|
293
|
16,4
|
9
|
23,7
|
20
|
20,8
|
İzmir
|
99
|
5,5
|
2
|
7,3
|
7
|
8,0
|
Büyük İller Toplamı
|
577
|
32,2
|
20
|
51,7
|
48
|
48,2
|
Diğer İller
|
1 204
|
67,8
|
19
|
48,3
|
52
|
51,8
|
Genel Toplam
|
1 781
|
100,0
|
37
|
100,0
|
100
|
100,0
|
Kaynak: ÖSYM
(*) Diğer eğitim kurumları ve lisansüstü öğrenciler dahildir.
Yükseköğretim sistemindeki son genişlemeyle birlikte yeni kurulan üniversitelerin fiziki ihtiyaçlarının karşılanması daha da öncelikli bir konu haline gelmiştir. Yükseköğretim kurumlarında ilave kapalı alanlar yaratılması gereği bulunmakla birlikte mevcut kapalı alanların da daha etkin şekilde kullanılması önem arz etmektedir.
Artan üniversite sayısı ve örgün yükseköğretim kontenjanlarına paralel olarak yurt ihtiyacı da artmaktadır. Bu çerçevede, 2009-2010 öğretim dönemi itibarıyla, yükseköğretim düzeyindeki yurt kapasitesi yaklaşık 426 bin’dir. Bu kapasitenin yaklaşık 230 bini YURT-KUR yurtlarından, 50 bini üniversite yurtlarından, 146 bini de özel yurtlardan oluşmakta olup YURT-KUR yurtlarında başvuru yapılabilecek boş yatak kapasitesi 98 bin iken başvuran sayısı 255 bin olmuş ve karşılama oranı yüzde 38,6 olarak gerçekleşmiştir. Öte yandan, YURT-KUR yurtları özellikle maliyet ve güvenlik açısından öğrenciler ve aileleri tarafından öncelikli olarak tercih edilmekte; son yıllarda yeni açılan yurtların kalite standartlarının yüksek olması, eski yurtların da yapılan iyileştirme çalışmaları neticesinde kalite standartlarının yükseltilmesi yurtların yaklaşık yüzde 100 kapasite ile hizmet vermesi sonucunu beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde yükseköğretimdeki genişlemeyle beraber öğrencilerin barınma ve burs-kredi ihtiyaçlarının artacağı göz önünde bulundurulduğunda, finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi gerekmekte ve buna bağlı olarak YURT-KUR’un kurumsal kapasitesinin geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Küreselleşme sürecinde bireylerin diğer ülkelerde yaşama, çalışma ve öğrenim fırsatlarını elde etmesi ve bilgi ekonomisi sürecinde küresel bilgi paylaşımının önem kazanmasıyla birlikte uluslararasılaşma yükseköğretimde önemli bir eğilim haline gelmiştir. Bu eğilime paralel olarak 2006 yılında dünyadaki toplam yabancı öğrenci sayısı yaklaşık 3 milyona ulaşmış olup yabancı öğrencilerden en büyük payı yüzde 20 oranı ile ABD alırken Türkiye dünyadaki yabancı öğrencilerden yüzde 0,7 düzeyinde bir pay almaktadır. Bu itibarla, yükseköğretimde uluslararasılaşma boyutu konusunda farkındalığın artırılarak ihtiyaç duyulan desteğin sağlanması, Türkiye’nin bu alandaki ulusal politika eksikliğinin giderilmesi, dünyadaki yabancı öğrencilerden daha fazla pay alarak öğrenci çeken bir ülke konumuna gelmesine yönelik yeni bir yapılanmaya gidilmesi gerekmektedir.
2. Temel Amaç ve Hedefler
Toplumsal gelişmenin sağlanması amacıyla; düşünme, algılama ve sorun çözme yeteneği gelişmiş, Atatürk ilkelerine bağlı, demokratik, özgürlükçü, milli ve manevi değerleri özümsemiş, yeni fikirlere açık, kişisel sorumluluk duygusuna sahip, çağdaş uygarlığa katkıda bulunabilen, bilim ve teknoloji kullanımına ve üretimine yatkın, sanata değer veren, beceri düzeyi yüksek, üretken ve yaratıcı bilgi çağı insanı yetiştirilecektir.
İlköğretimde ve ortaöğretimde okul terklerinin azaltılması için kırsal kesimde yaşayan öğrencilerin ve ülke genelinde kız çocuklarının aleyhine olan durumun değiştirilmesine yönelik tedbirler alınacak, ortaöğretime geçiş oranları yükseltilecektir. Ortaöğretim, program türünü esas alan, yatay ve dikey geçişlere imkan veren, etkin bir rehberlik ve yönlendirme hizmetini içeren esnek bir yapıya kavuşturulacaktır. Geniş tabanlı ve modüler esasa göre düzenlenen programlar ihtiyaca göre güncellenecektir.
Mesleki ve teknik eğitimde modüler ve esnek bir sisteme geçilecek, ortaöğretim ve yükseköğretim düzeyindeki mesleki eğitim, program bütünlüğünü esas alan tekli bir yapıya dönüştürülecektir. Mesleki eğitim sisteminde, nitelikli işgücünün yetiştirilmesinde önemli bir yeri olan uygulamalı eğitime ağırlık verilecek ve öğrencilere ekip halinde çalışabilme, karar verebilme, sorun çözebilme ve sorumluluk alabilme gibi işgücü piyasasının gerektirdiği temel beceriler kazandırılacaktır.
Yükseköğretime giriş sistemi, öğrencileri programlar hakkında yeterli düzeyde bilgilendiren, ilgi ve yeteneklerini ortaöğretim boyunca çok yönlü bir süreçle değerlendiren, okul başarısına dayalı ve müfredat programlarıyla daha uyumlu bir yapıya kavuşturulacaktır.
Eğitimin her kademesinde kaliteli eğitim imkanlarının yaygınlaştırılması amacıyla kalite güvence sistemi kurulacak, kalite standartları belirlenerek yaygınlaştırılacak, eğitim kurumlarının yetkileri ve kurumsal kapasiteleri artırılacak, performans ölçümüne dayalı bir model geliştirilecektir.
Eğitim sürecinin temel araçlarından biri olan bilgi ve iletişim teknolojilerinin öğrenci, öğretmen ve eğiticiler tarafından etkin kullanımı hedeflenmektedir. Bu kapsamda, örgün ve yaygın eğitim verilen kurumlarda bilgi ve iletişim teknolojisi altyapısı tamamlanacak, öğrencilere bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanma yetkinliği kazandırılacaktır. Ayrıca, bilgi ve iletişim teknolojileri destekli müfredat geliştirilecek, bireylerin e-Öğrenme yoluyla kendilerini geliştirmeleri ve hayat boyu öğrenime devam etmeleri desteklenecektir.
Yükseköğretim Kurulu, planlama, standart belirleme, eşgüdüm ve denetimden sorumlu olacak şekilde yeniden yapılandırılacaktır. Yükseköğretim kurumlarının şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri doğrultusunda idari ve mali özerkliğe sahip olmaları ve yerel özelliklere uygun şekilde uzmanlaşmaları sağlanarak sistemin rekabetçi bir yapıya kavuşması desteklenecek, yükseköğretim kurumlarında finansman kaynakları geliştirilecek ve çeşitlendirilecektir.
3. Politika Öncelikleri ve Tedbirler
Öncelik/Tedbir
|
Sorumlu Kuruluş
|
İşbirliği Yapılacak Kuruluşlar
|
Süre
|
Yapılacak İşlem ve Açıklama
|
Öncelik 74. Eğitimde kalite, rekabet ve verimliliği artırmaya yönelik olarak idari yapı yeniden düzenlenecektir.
|
Tedbir 172. Milli Eğitim Bakanlığının merkez ve taşra teşkilatının yeniden yapılandırılması için kanun tasarısı hazırlanacaktır.
|
MEB
|
Maliye Bakanlığı, DPT, DPB, YÖK, STK’lar
|
Aralık Sonu
|
MEB merkez teşkilatının politika belirleyen, araştırma ve planlama yapan, rehberlik eden, pilot uygulamalarda öncü olan ve denetleyen bir kurumsal yapıya kavuşturulmasına ve ortaöğretimde okul çeşitliliği yerine program çeşitliliğini esas alan bir sistemin oluşturulmasına imkan verecek şekilde, geniş katılımlı bir süreçte yeni bir kanun tasarısı hazırlanacaktır.
|
Tedbir 173. Yükseköğretim sisteminin yeniden yapılandırılmasına yönelik hazırlık çalışmaları tamamlanacaktır.
|
YÖK
|
MEB, Maliye Bakanlığı, DPT, TÜBİTAK, DPB, Üniversiteler, STK’lar
|
Aralık Sonu
|
YÖK’ün düzenleme, yönlendirme, koordinasyon, planlama ve denetimden sorumlu bir yapıya dönüştürülmesine ve kurumsal kapasitesinin uzmanlığı esas alacak şekilde geliştirilmesine, üniversitelerin idari ve mali açıdan özerk ve hesap verebilir hale getirilmesine yönelik çalışmalar yapılacaktır.
|
Tedbir 174. Üniversitelerin uzmanlaşacakları alanları belirlemeye yönelik bir strateji hazırlanacaktır.
|
YÖK
|
MEB, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, DPT, TÜBİTAK, Üniversiteler, Kalkınma Ajansları, Yerel Yönetimler, Meslek Kuruluşları, STK’lar
|
Aralık Sonu
|
Hazırlanacak araştırma altyapısı ve öğretim üyesi envanterine dayanarak üniversitelerin bulundukları yörelerin potansiyellerine de uygun şekilde uzmanlaşmaları gözetilecektir. Bu çerçevede, akademik personel ve harcama politikası etkili şekilde kullanılacaktır.
|
Öncelik 75. Eğitimin tüm kademelerinde fiziki ve beşeri altyapı eksiklikleri giderilerek erişim ve kalite artırılacak, bölgesel dengesizlikler azaltılacaktır.
|
Tedbir 175. Yerleşim yerleri itibarıyla fiziki altyapı, donanım ve öğretmen dağılımındaki dengesizliklerin azaltılmasına yönelik eylem planı hazırlanacaktır.
|
MEB
|
Maliye Bakanlığı, DPT, TÜİK, Yerel Yönetimler
|
Aralık Sonu
|
Derslik ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ve okullaşma oranları açısından Türkiye ortalamasının gerisinde olan illerin, Türkiye ortalamasına yaklaştırılması amacıyla kaynak kullanımına yön verecek beş yıllık bir eylem planı hazırlanacaktır. Söz konusu eylem planı ile öncelikle eğitim göstergeleri itibarıyla en kötü durumda olan on ilin ülke ortalamasına yakınsaması ve ilköğretimden ortaöğretime geçiş oranlarının en düşük olduğu on ilde özellikle kız çocukları için pansiyon kapasitesinin artırılması amaçlanacaktır.
|
Tedbir 176. Eğitimin her kademesinde alternatif finansman modelleri geliştirilecektir.
|
MEB
|
Maliye Bakanlığı, DPT, Hazine Müsteşarlığı, YÖK, SPK, YURTKUR, BDDK, Türkiye Bankalar Birliği, Finans Kuruluşları
|
Aralık Sonu
|
Okul yapımında kamu-özel işbirliği gibi değişik modellere başvurulacaktır. Yükseköğretimde katkı payları artırılacaktır.
|
Tedbir 177. Yurt ihtiyacının karşılanması ve kredi-burs imkanlarının iyileştirilmesine yönelik düzenlemeler yapılacaktır.
|
YURTKUR
|
Maliye Bakanlığı, BİB, DPT, Hazine Müsteşarlığı, YÖK, TOKİ
|
Aralık Sonu
|
YURTKUR’un kurumsal kapasitesi güçlendirilerek; yurt yapım ve yönetiminde kamu-özel ortaklığı modelinin uygulanabilirliğine ve öğrencilere sağlanan kredi-burs imkanlarının finans sektörü ile yapılacak işbirliği çerçevesinde çeşitlendirilmesine yönelik düzenlemeler yapılacaktır.
|
Tedbir 178. Yenilenen müfredatlar doğrultusunda eğitim ortamı ve öğretmen nitelikleri geliştirilecektir.
|
MEB
|
Maliye Bakanlığı, DPT, Üniversiteler
|
Aralık Sonu
|
Okullara, yenilenen müfredatlara uygun araç ve gereçler sağlanarak yeni öğrenme ortamları geliştirilecektir. Bilişim teknolojileri altyapısının etkin olarak kullanılabilmesi için yenilenmiş müfredatlara uygun güncel yazılımlar hazırlanacaktır. Yenilenen müfredatlara uygun etkili bir hizmet içi eğitim modeli geliştirilecektir.
|
Tedbir 179. Öğretim elemanlarının dağılımındaki dengesizlik ve öğretim elemanı açığı azaltılacaktır.
|
YÖK
|
Maliye Bakanlığı, DPT, TÜBİTAK, Üniversiteler
|
Aralık Sonu
|
Yükseköğretim Kanununun 35.maddesi kapsamında lisansüstü öğretim verecek kurumların altyapı ve diğer ihtiyaçları öncelikle karşılanacaktır. Yeni kurulan üniversitelerde öğretim üyesi açığının yarattığı olumsuzlukları gidermek amacıyla uzaktan eğitim imkanları da kullanılarak gelişmiş üniversitelerin öğretim elemanı ve altyapısından yararlanılacaktır. Öğretim görevlisi, okutman ve uzman sayısını artırmak suretiyle yeni üniversitelerdeki öğretim elemanı açığı azaltılacaktır. Kısmi zamanlı ders verme özendirilecektir. Araştırma görevlilerinin özlük hakları iyileştirilecek ve özellikle yeni kurulan üniversitelerde öğretim üyeliğini teşvik edici düzenlemeler yapılacaktır.
|
Tedbir 180. Temel eğitim kademelerinde kalite güvence sistemi geliştirilecektir.
|
MEB
|
YÖK, Üniversiteler,MYK, TÜRKAK, STK’lar
|
Aralık Sonu
|
Eğitim sisteminde kalite güvence sisteminin temel kriterleri ve göstergeleri belirlenecektir. Öğretmen, yönetici, müfettiş yeterlilikleri tanımlanacak, yeterlilikler artırılacaktır. Sistem konusunda merkez ve taşra teşkilatından belirlenecek personellere eğitim verilecektir. Kalite Güvence Sisteminde belli puanı geçen okul/kurumlara “Kalite Beratı” verilecektir.
|
Öncelik 76. Eğitimin tüm kademelerinde fırsat eşitsizliği azaltılacak, öğrencilerin kişisel gelişimlerine yönelik faaliyetler artırılacaktır.
|
Tedbir 181. Zorunlu eğitime devam etmeyen çocuklar eğitime kazandırılacaktır.
|
MEB
|
Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, SYDGM, TÜİK, Yerel Yönetimler, STK’lar
|
Aralık Sonu
|
Okul terk ve devamsızlıkların önlenmesi için e-okul veri tabanından öğrenci devamsızlıklarının nedene bağlı olarak izlenmesi ve okul temelli politika ve stratejilerin geliştirilmesi için okul yönetimlerinin kapasiteleri güçlendirilecektir. Devam ve erişim konusunda il durum raporları geliştirilerek analiz edilecektir.
|
Tedbir 182. İlk ve ortaöğretimdeki öğrencilere yönelik yöneltme faaliyetleri ve sosyal aktiviteler artırılacak ve etkinleştirilecektir.
|
MEB
|
İŞKUR, TOBB, İşçi ve İşveren Sendikaları Konfederasyonları
|
Aralık Sonu
|
Kişisel gelişimlerini desteklemek amacıyla, ilk ve ortaöğretimdeki öğrencilerin kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere katılımı artırılacaktır. Ayrıca mesleklerin tanıtımı amacıyla iş yeri gezileri, kendi alanında uzman kişilerin okullarda öğrencileri bilgilendirmesi ve kariyer günleri etkinlikleri geliştirilecektir. Söz konusu yönlendirme ve sanatsal faaliyetlerin daha etkin hale getirilmesi için toplam haftalık ders saati içinde seçmeli ders saati oranı artırılacaktır. Seçmeli derslerin seçilme durumları izlenerek etki analizleri yapılacaktır.
|
Öncelik 77. Orta ve yükseköğretimde öğrenci ve öğretim elemanı değişimi ve hareketliliğini yaygınlaştırıp artırmaya yönelik uluslararası programlar ile yabancı öğrenci ve bilim insanlarının ülkemizdeki eğitim ve öğretim faaliyetlerine katılmasına yönelik hibe programları yaygınlaştırılacak ve yenileri oluşturulacaktır. Bu yaklaşım çerçevesinde idari yapıda gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
|
Tedbir 183. Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Başkanlığının (Ulusal Ajans) idari yapısı yeniden düzenlenecektir.
|
DPT
|
MEB, Dışişleri Bakanlığı, YÖK, Üniversiteler
|
Aralık Sonu
|
Ulusal Ajansın idari yapısının yeniden düzenlenerek AB ülkeleri haricindeki ülkelerle de öğrenci ve öğretim elemanı değişim programları yürütmesine imkan tanıyan kanun tasarısının yasalaşmasına yönelik çalışmalar tamamlanacaktır.
|
Tedbir 184. Yükseköğretimde uluslararasılaşma boyutunu desteklemek amacıyla Türkiye’nin yabancı öğrencilere ilişkin politikasını geliştirmeye yönelik strateji hazırlanacaktır.
|
DPT
|
MEB, Maliye Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, YÖK, YURTKUR, TİKA, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi, Yunus Emre Enstitüsü, TÖMER
|
Aralık Sonu
|
Türkiye’de çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından yabancı öğrencilere yönelik olarak yürütülen programların, merkezi bir yönetim yapısına kavuşturularak bu alandaki iyi örnekler göz önüne alınarak uygun hizmet veren bir yapıya dönüştürülmesine yönelik strateji hazırlanacaktır.
|
Dostları ilə paylaş: |