4- Salman Rüşdi’nin İrtidatı
İran’da İslam Devrimi’nin zafere ulaşması, İslam dünyasının bitkin bedenine taze bir ruh üflemiş ve Müslüman milletlerin uyanışına vesile olmuştu. İslam dünyasının en uzak noktalarında bile İslam Devrimi’nden sonra İslami hareketler yeni bir can kazanmıştı; çünkü bu yeni tesis olunan örnek, toplumun İslami bir yaklaşımla idare edilmesine dair bir model sunmaktaydı ve Batılı modellerden tamamen farklıydı. İslam Devrimi’yle ortaya çıkan nizam sürekli olarak düşmanların saldırısı altında bulunuyordu. Devrim gemisi, ağır olayların tufanında devrim liderinin dirayetiyle ilerliyordu.
İslam düşmanlarının komplosuyla meydana gelen ve İslam dünyasında sorun yaratan meselelerden biri de “Şeytan Ayetleri” adlı kitabın yazarı Salman Rüşdi olayıydı.
İmam Humeyni, İslam Devrimi’nin lideri olarak bu büyük komploya da İslam’ın mukaddesatını hedef alan diğer komplolara olduğu gibi tepki gösterdi. Bu sebeple bu meselede onun liderlik tarzının incelenmesi son derece önemlidir; ancak önce maceranın aslına ilişkin bir özet yapmak yararlı olacaktır.
Salman Rüşdi ve Şeytan Ayetleri Macerası
Salman Rüşdi, 1947’de Hindistan’ın Bombay kentinde doğdu. Babası Enis Rüşdi, İslami geçmişi olan biriydi, ancak daha sonra Bahai olmuştu. Salman Rüşdi, ilköğrenimini Hıristiyan misyonerlere ait okullarda tamamladı. İlk gençlik yıllarında ailesiyle birlikte İngiltere’ye göç etti ve tahsiline devam etti.
Lise öğreniminden sonra Cambridge Üniversitesinde İslam tarihi alanında öğrenim gördü ve bu bölümden mezun oldu. O, Şeytan Ayetleri’nden başka kitaplar da yazmıştı. Onun yazdığı diğer kitaplardan bazıları şunlardı: Grimus, Midnight Children (Geceyarısı Çocukları), Saheme (Utanç), The Jaguaer Smile (Jaguar Tebessümü).
Rüşdi, İngiliz Film Enstitüsü yönetim kurulu, İngiliz Çağdaş Sanatlar Enstitüsü Danışma Kurulu Üyesi ve İngiliz Kraliyeti Edebiyat Derneği üyesiydi.[1]
“Gece Yarısı Çocukları” adlı kitapta, Hindistan’ın toplumsal ve kültürel hayatını anlatıyordu ve Hint kültürüne yönelik hakaretlerden dolayı Hindistan Başbakanı Gandi tarafından yasaklanmıştı. “Utanç” adlı kitabında da Pakistan’daki toplumsal ve kültürel hayatı tasvir ediyordu ve içerdiği sayısız hakaretlerden dolayı Pakistan’da yasaklanmıştı. Hindistan ve Pakistan’daki dini kültüre yönelik saldırılar içeren söz konusu iki kitap da Londra’da ödüller almıştı. 547 sayfalık “Şeytan Ayetleri” romanıysa Rüşdi’nin en önemli eseri sayılıyordu. Bu kitapta hayali bir dille Kur’an, Hz. Peygamber ve onun yakın sahabelerinin hayatı alaya alınıyordu. Diğer peygamberlere de utanç verici şekillerde hakaretler ediliyordu. Bu kitap, Müslümanların onurunu kırıyor, İslam tarihindeki olaylardan kuruntulara dayalı aşağılayıcı çıkarımlar yapılıyordu. İmam, bu kitabın yayımlanmasından ve onun içeriği konusunda bilgi sahibi olduktan sonra Salman Rüşdi hakkında ölüm fetvası verdi.
İmam Humeyni’nin Bu Meseledeki Liderlik Tarzının Dini ve Yönetimsel Açıdan Tahlili
İran İslam Cumhuriyeti’nin Kurucusu, “Şeytan Ayetleri” kitabının içeriğini öğrendikten sonra 25. 11. 1367’de kitabın yazarı ve içeriğinden haberdar olan yayıncıları hakkında ölüm fetvası yayımladı. Bu olay, uluslararası dengeleri altüst etti ve dünyaya hâkim olan politikacıların zihninde soru işaretleri oluşturdu. Önce fetvanın kendisini daha sonra da onun dini dayanaklar açısından tahlilini yapalım.
İran İslam Devrimi Lideri’nin fetvasının metni şu şekildedir:
İnna lillah ve inna ileyhi raciun
Tüm dünyadaki gayretli Müslümanların bilgisine sunuyorum: İslam, Peygamber ve Kur’an aleyhine bir kitap yayımlayan “Şeytan Ayetleri” kitabının yazarı, aynı şekilde o kitabın içeriği konusunda bilgi sahibi olan yayıncı, idama mahkûm olmuştur. Gayretli Müslümanlardan başkalarının bir daha Müslümanların mukaddesatına hakarete cüret edememesi için onları nerede bulurlarsa derhal idam etmelerini istiyorum. Bu uğurda öldürülen herkes şehittir, inşaallah.”[2]
İmam Humeyni, bu fetvayı yayımlayarak Salman Rüşdi’nin irtidat ettiğini ilan etti. Batı’nın bu hüküm konusunda direnmesine rağmen Müslüman milletler ve İslam Konferansındaki devletlerin çoğu bu hükmü onaylayıp desteklediler.
İmam Humeyni açısından firavuncu ve istikbari dünya, hala İslam’a karşı komplo peşindeydi ve safça düşünerek bu konu geçiştirilmemeliydi. Tersine onların hakaretlerine karşı şiddetli bir tavır geliştirilmesi, İslam dünyasının uyanıklığının ve tevhidi ideallere olan dikkatinin bir göstergesiydi. İslam Devrimi’nin Lideri, Salman Rüşdi meselesini düşmanın binlerce komplosundan biri olarak görmüş ve şöyle buyurmuştu: “Bu bir örnektir ki Allah, küfür dolu Şeytan Ayetleri kitabının yayımlanmasının böylesi bir zaman diliminde gerçekleşmesini ve firavuncu, müstekbir ve barbar dünyanın İslam’a olan köklü düşmanlıktaki gerçek yüzünün ortaya çıkmasını istemiştir. Ta ki böylece bizler, safça düşüncelerden kurtularak her şeyi hata, kötü yönetim ve tecrübesizlik hesabına yazmayalım ve bütün varlığımızla meselenin bizim hatamızdan değil; aksine dünyayı sömürenlerin İslam’ı ve Müslümanları ortadan kaldırmak için yaptıkları kasıtlı bir eylemden kaynaklandığını idrak edebilelim.”[3]
Bu noktada akla şu soru gelmektedir: İmam’ın fetvasının dini temeli nedir ve İslam Devrimi’nin Lideri neye dayanarak bu fetvayı yayımlamıştır.
Buna cevaben denilebilir ki İmam Humeyni, Salman Rüşdi meselesine fıkhi açıdan bakmış ve bir fakih ve İslami bir hâkim olarak irtidat hükmünü vermiştir. İrtidat hükmünün dayanakları da Kur’an’da, Sünnette ve Masumların (a.s) yaşantısında mevcuttur.
Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:
“Kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.”[4]
Bu ayet diğer ayetlerden (Tevbe, 74) irtidat kavramı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede fakihlere göre mürtedin öldürülmesinin dayanağının sünnette ve Masumların (a.s) yaşantısında bulunduğu görülmektedir. Burada birkaç örneğe işaret edilmektedir.İslam Peygamberinin şöyle buyurduğu nakledilmektedir:
“Dinini değiştireni (irtidat edeni) öldürün.”[5]
İmam Bakır’dan da şöyle rivayet edilmektedir:
“Müslümanken İslam’dan çıkan (mürted olan) peygamberin nübuvvetini inkâr edip yalanlayan bir kişinin kanı bunu ondan işiten herkes için mubahtır. Onu öldürmek de imama düşer.”[6]
Ayetlere, İslami rivayetlere ve ulemanın mürtetlerin öldürülmesi konusundaki görüş birliğine dayanarak Salman Rüşdi, mürtet olarak tanınmış, İmam’ın hükmü fıkhi bir dayanak kazanmış ve onun liderlik tarzı dini referansların aynasında anlam bulmuştur. Salman Rüşdi’ye yönelik idam hükmüne ilaveten o, peygambere sövme suçunu işleyerek hükmünü ağırlaştırmıştır. Allah Teâla, insanları peygambere kötü sözler söylemekten, peygamberin önüne geçmekten ve ona bağırarak hitap etmekten sakındırmış ve bu suçları işleyenlere ilahi azap vaat etmiştir. [7] Kur’an, bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.”[8]
Bir başka yerde de şöyle geçmektedir:
“Allah’a ve Resûlüne düşmanlık edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Oysa biz apaçık âyetler indirdik. Kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır.”[9]
Yukarıdaki ayetlerden ve nakledilen rivayetlerden anlaşılmaktadır ki peygambere sövenin hükmü irtidat edenin hükmüyle aynıdır. Salman Rüşdi, irtidat etmiş olmaktan başka peygambere hakaret suçunu da işlediğinden dolayı onun için verilen idam hükmü şer’i açıdan kesinlik taşımaktadır. Dini kural ve ölçüleri bilen bir fakih olarak İmam Humeyni, irtidat ve Peygamber’e hakaret suçlarına ilişkin dini temelleri esas alarak tarihi fetvasını yayımlamıştır.
Genel bir sonuç çıkararak, Şeytan Ayetleri kitabının yazarı meselesinde İmam Humeyni’nin liderlik tarzına hâkim olan genel ilkelerin aşağıdaki noktaları kapsadığını söyleyebiliriz.
1- Dini değerleri savunmak için dini araçlardan yararlanma,
2- Liderlik tarzında irtidat ve peygambere hakaret suçlarına ilişkin fıkhi dayanaklardan yararlanma,
3- İfade özgürlüğüne inanmakla birlikte hakaret özgürlüğünü reddetmek şeklindeki insani ilke
4- Tüm alanlarda İslam inancının eksen olduğuna inanma
5- Yabancıların komploları karşısında bilinçli ve uyanık olma ilkesi
[1] Bkz. Muhacirani, Nakd-ı Totie-yi Ayat-ı Şeytani, s. 34
[2] Sahife-yi İmam, c. 21, s. 263
[3] Age. C. 21, s. 291
[4] Nahl suresi, 106. ayet
[5] Kazi Numan, Alaimu’l- İslam, c. 2, s. 480, 1717. rivayet
[6] Kuleyni, el-Kâfi, s. 6, s. 174, rivayet, 1
[7] Hucurat suresi, 1, 2 “Ey iman edenler! Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider.”
[8] Ahzab suresi, 57
[9] Mücadele suresi, 5. Ayet
Dostları ilə paylaş: |