İmam Humeyni'nin Liderlik Tarzı


- Ben-i Sadr’ın Cumhurbaşkanlığı



Yüklə 1 Mb.
səhifə43/46
tarix21.08.2018
ölçüsü1 Mb.
#73752
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   46

2- Ben-i Sadr’ın Cumhurbaşkanlığı


Meselenin tahliline geçmeden önce Beni Sadr’ın cumhurbaşkanlığına nasıl seçildiğine, onun İslam Cumhuriyeti içerisindeki konumuna ve devrimci güçlerle nasıl gerginlik içine girdiğine değinmek gerekiyor. Böylece İmam Humeyni’nin o zorlu şartlardaki liderlik tarzı daha iyi tahlil edilebilecektir.

Beni Sadr’ın Cumhurbaşkanlığına Seçilme Süreci

29.9.1358 [20 Aralık 1979] tarihinde Devrim Konseyi’nde seçim yasası kabul edilince cumhurbaşkanlığı için adaylık başvuruları yapılmaya başlandı. Siyasi gruplar öngördükleri kişileri aday gösterdiler. Sayın Haşimi Rafsancani’nin vekâleten yürüttüğü içişleri bakanlığı, adayların geçmişini göz önünde bulundurarak on kişinin adaylığını teyit ettiğini açıkladı. Adaylar arasında hiçbir din âlimi yoktu. Bunun sebebi İmam’ın o dönemde din âlimlerinin icrai işlerde yer almasına izin vermemesiydi. Bu seçimlerde en önemli rekabet Cumhuri-yi İslami Partisi’nin adayı Celaleddin Farsi ile Beni Sadr arasındaydı. Rekabetin şiddetlenmesinden sonra Celaleddin Farsi’nin İran kökenli oluşundaki belirsizlik gerekçe gösterilerek adaylık şartlarına sahip olmadığı ifade edildi ve rekabetten silindi. Seçimlerden on gün önce gerçekleşen bu olay, Cumhuri-yi İslami Partisi’ni pasifleştirdi ve durum, Beni Sadr’ın lehine döndü.[1]

Milli-mezhebi gruplar tarafından desteklenen ve Cumhuri-yi İslami partisindeki devrimci unsurlar ve diğer devrimci güçlerle şiddetli bir muhalefet içerisinde olan Beni Sadr, Cumhuri-yi İslami Partisi’ne karşı zafer kazanacağını hissedince dindar güçlere karşı spekülasyonlara başladı. Kum İlmiye Havzası Müderrisler Topluluğu gibi dini çevrelerin Hasan Habibi gibi başka bazı adayları açıkça destekleme çabaları, seçimlerin yakın olması sebebiyle sonuç vermedi. Halkın Mücahitleri Örgütü’nün adayı Mesud Recevi de anayasaya oy vermemesinden dolayı Devrim liderinin işaretiyle seçimlerden uzaklaştırıldı.[2]

Celaleddin Farsi ve Mesud Recevi’nin adaylıklarının iptali Beni Sadr’ın önünün açılmasına sebep oldu. Öte yandan Beni Sadr’ın propaganda grubunun faaliyetleri o kadar güçlüydü ki zaferi daha başından müjdeleniyordu. Beni Sadr’ı destekleyen gruplar, kendisini dindar göstermek için adaylığını Tahran yerine Kum’dan başlattılar. Devrimin din âlimi olan liderlerinin fotoğraflarının yanına resimlerini koydular. Böylece psikolojik açıdan halk kitlelerini cumhurbaşkanlığını kabule hazır hale getirdiler. Bu hileler, halk arasında Beni Sadr’dan yana etkili oldu.[3]

Seçimler, 5. 11. 1358 [25 Ocak 1980] tarihinde yapıldı. Beni Sadr, beklendiği üzere seçime katılanların oylarının yüzde 75’ini alarak zafer kazandı. Beni Sadr’ın zaferi, ülke içinde ve dışında büyük bir beyanat ve tepki dalgası yarattı. Amerikalılar bu zaferi görünce Tahran’daki rehine krizinin Amerika lehine çözümü için umutlandılar. Ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanı, yabancıların rehineler konusundaki tepkilerine cevap olarak şunu söyledi: “Bu meseleyi yakından incelemem gerekiyor, bana göre Amerikan elçiliğinin işgali yanlış bir çizgiye yönlendirildi.”[4]

Ebu’l Hasan Beni Sadr, seçildikten sonra güçlü bir halk desteğine sahip olmuştu; ancak yaptığı açıklamalar, yönünü değiştirmeye başlaması ve dindar güçlerle Devrim Liderinin muhalefetleri aşamalı olarak halkın ona verdiği desteğin azalmasına sebep oldu. Kendisini halk nezdinde desteksiz bırakan meselelerden biri başbakanın seçilmesiydi. Beni Sadr, bu meselede mecliste çoğunluğa sahip olan Cumhri-yi İslami partisiyle ciddi bir çatışma yaşadı. Cumhurbaşkanı ve meclis arasındaki uzun süren yoğun gerginlikten ve Beni Sadr’ın adayının reddedilmesinden sonra başbakan olarak meclise Muhammed Ali Recai teklif edildi ve gerekli oyu aldı. Beni Sadr ile Recai arasındaki ilk tartışma bakanların seçiminde yaşandı. Bakanların seçiminden sonra cumhurbaşkanı ile başbakan arasındaki görüş farklılığından dolayı tartışmalar devam etti. Recai’nin başbakanlığının bitmesinden sonra da dindar güçlerle Beni Sadr taraftarları arasındaki ihtilaflar çeşitli meselelerde artarak sürdü. Nihayet Devrim Lideri’nin girişimiyle 25. 12. 1359 [16 Mart 1981] tarihinde ihtilafların çözümü için bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya Ayetullah Hamenei, Ayetullah Şehid Beheşti, Ayetullah Musevi Erdebili, Ayetullah Haşimi Rafsancani, Şehid Recai, Merhum Seyyid Ahmed Humeyni, Merhum Mühendis Bazergan ve Beni Sadr katıldı.

Toplantının neticesi, İmam’ın ülkenin nasıl yönetileceğini tanzim konusundaki on maddelik yol göstericiliği oldu. Bu açıklamanın 6 maddesi doğrultusunda ihtilafların çözümü için üç kişilik bir komisyon kuruldu. İhtilaflı taraflardan hangisi yanlış yaparsa söz konusu heyetin onu halka hatalı olarak göstermesi kararlaştırıldı.

Sonuç itibariyle Beni Sadr’ın saldırganlığını sürdürmesi ve Devrim Liderinin yol göstericiliğine aldırış etmemesi üzerine üç kişilik komisyon 12. 3. 1360 [2 Haziran 1981] tarihinde cumhurbaşkanının yaptığı açıklamaların ve konuşmalarının İmam’ın on maddelik bildirisi ile ters düştüğünü açıkladı. Beni Sadr’ın haddi aşan aykırılıklarını “ben bu yasayı kabul etmiyorum” diyerek sürdürmesi üzerine İmam Humeyni ona hitaben şu açıklamada bulundu: “Sizin ‘ben bu yasayı kabul etmiyorum’ şeklindeki sözünüz kabul edilemez. Yasayı kabul etmiyorsan, halt ediyorsun; asıl yasa seni kabul etmiyor.”[5]

Nihayet, Beni Sadr’ın İmam tarafından 20. 3. 1360 [10 Haziran 1981] tarihinde silahlı kuvvetler genel komutanlığından azledilmesinden sonra cumhurbaşkanının yetersizliği meselesi meclisin gündemine geldi. Meclis 1.4.1360 [22 Haziran 1981] tarihinde cumhurbaşkanı ile ilgili görüşünü açıkladıktan sonra İmam, Ben-i Sadr’ı cumhurbaşkanlığından azletti.

İmam’ın Bu Meseledeki Liderlik Tarzının Dini ve Yönetimsel Açıdan Tahlili

Beni Sadr’ın cumhurbaşkanlığına nasıl seçildiğini açıkladıktan sonra onun konumu, dindar ve devrimci güçlerle çelişkileri ve sorunlar ile ilgili olarak denilebilir ki bu meseleler, onun Devrim Liderinin yol göstericiliğini dikkate almaması ve nizamın maslahatına özen göstermemesi nihayetinde meclisin siyasi yetersizliğine karar vermesiyle ve cumhurbaşkanlığından alınmasıyla neticelendi. Şimdi şu soru gündeme gelmektedir: İmam Humeyni, Beni Sadr’ın cumhurbaşkanlığını hangi dini dayanaklarla yönetti ve hangi İslami referanslarla sonunda ona karşı çıktı?

İmam Humeyni, 1358 İsfend ayından 1360 yılı Hordad ayının sonuna kadar Beni Sadr meselesiyle karşı karşıyaydı ve bu durumu yönetmişti. Burada dikkate değer olan şey şudur: İmam Humeyni meclisle cumhurbaşkanlığı arasında yaşanan çatışmalarda hep dengeleyici bir ağırlık olarak davrandı. İmam’ın bu yöneticilik tarzı, 1359 yılının sonuna kadar devam etti. Gerçi zımni olarak Beni Sadr cenahını eleştiriyordu; ama bazı noktalarda da onu savunuyordu. Zira o, halkın seçtiği biriydi. İmam’ın onu savunması, halkın oyuna gösterdiği büyük saygıdan kaynaklanıyordu. Ama, ortaya çıkan hadiseden sonra cumhurbaşkanlığı ile meclis çatışması nizamın liderinin düzeyine çıkarıldı. İmam, 1360 yılında Beni Sadr’ın Halkın Mücahitleri ile ittifak yaptığı sonucuna vardı. Burada artık Beni Sadr’ın nizamla çatışması söz konusuydu ve artık sükût veya maslahat düşüncesi caiz değildi. Bu yüzden İmam, Beni Sadr karşısındaki liderlik tarzını değiştirdi ve onu azarladı.

İslam Devrimi Lideri İmam Humeyni’nin bu meselenin yönetiminde etkili olan en önemli değişkenlerden biri fıkhi boyuta sahip olmasıydı. İmam, maslahat gerektirdiği kadar dengeleyici bir ağırlık olarak davrandı. Fakat cumhurbaşkanı tarafındaki fesadı hissedince İslami bir hâkim olarak onu uyardı. Hatırlatmak gerekir ki o, fıkhi temellere dayanarak İslami yönetimi ve toplumun idaresini fakihin yetkisinde görüyordu. Ve bu ön kabulle alt düzeydeki yöneticilerin dini meşruiyete sahip olması için toplumun yönetiminin başında şartları taşıyan bir fakihin bulunması gerektiğine inanıyordu. Bu düşünsel dayanaklarla İmam, ilerici bir içtihatla ve zamanın ve mekânın gerekliliklerini göz önünde bulundurarak fakihin dünyanın ve toplumun idaresini üstlenebileceğine inanıyordu. İmam Humeyni, Beni Sadr meselesinin yönetiminde ihtilaf siyasi cenahlar arasında kaldığı sürece durumu idare etti ve her iki tarafa da uyarılarda ve tavsiyelerde bulundu. Fakat Beni Sadr’ın münafıklarla ittifakını görüp okun hedefinin İslam nizamı olduğunu teşhis edince ilerici fıkhın şartları, fıkhi yöneticiliğin başka bir yönünün ortaya konmasını gerektirmişti. Bu yüzden İmam, Beni Sadr’a hitaben şöyle buyurdu: “Eğer halkı kışkırtmak istiyorsa müfsidun fil arzdır. [yeryüzünde fesat çıkaran]”[6] Beni Sadr, liderin onun iyiliğini isteyen yol göstericiliğini dikkate almadığı ve İslami kurumlara karşıtlık yönündeki tutumuna devam ettiği için cumhurbaşkanlığından azledildi.



[1]      Bkz. Farsi, Zevaya-yı Tarik, s. 519

[2]      Rezevi; Haşimi ve İnkılab, s. 365

[3]      Bkz. Sıddıki, İnkılab-ı İslami ez Nigah-i Digeran, Tercüme, Mecid Ruinten, s. 175

[4]      Rezevi; Haşimi ve İnkılab, s. 359

[5]      Sahife-yi İmam c. 14, s. 377

[6]      Age. C. 14, s. 376

Yüklə 1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   46




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin