İntes çÖZÜm arama konferanslari -8


HİKMET IŞIK (Yeminli Malî Müşavir) –



Yüklə 393,5 Kb.
səhifə17/44
tarix05.01.2022
ölçüsü393,5 Kb.
#67397
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   44
HİKMET IŞIK (Yeminli Malî Müşavir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli izleyiciler, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Meslek hayatım boyunca kamuda ve özel sektörde çalışmanın avantajını kullanarak, sizlere hitap etmek fırsatı verdiği için İNTES’e ve düzenleyici dergilere de ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.

Benden önceki konuşmacı arkadaşlarım kamuda sözleşme tekemmülü ve hakediş denetimi konusunda yapılan işlemlerin bürokratik sürecini ayrıntılı olarak anlattılar, müstefit olduk ve yıllardır yaşadığımız bir iklim. Bunu belirleyen, Türk malî mevzuatı. Aslında içinde yaşadığımız dönemde, sadece Türk malî mevzuatının değil, Türk kamu yönetiminin, hatta daha geniş anlamda tüm devletin yeniden yapılanması söz konusu ve bu olmazsa olmaz bir noktada.

Bu çerçevede bakıldığında, arkadaşlarımın liyakatle sundukları bürokratik işlemler ve mekanizmalar ve bunun devamı olarak biraz sonra benim mevzuata girmeden kabaca, nasıl göründüğü veya nasıl işlediğini sunmaya çalışacağım Sayıştay hakediş denetimi ve yargısı ile ilgili hususlar, bize bugünün resmini veriyor. Ama, bugün artık, bugün değil, bugün yarın!.. Kamu ihale mevzuatımız değişti, uygulanmaya girmeye çalışıyor, sıkıntılar var, getirdikleri var, dirençler var, statükodan gelen tepkiler var, siyasetten gelen başka beklentiler var. Ama, sadece kamu ihale mevzuatı değil, tüm kamu malî yönetimi entegre bir sistem; bütçelemeden, genel malî esasları belirleyen, işte 1050 sayılı Kanunda vücut bulan malî kurallardan, onun devamı olan Sayıştay denetimi ve Sayıştay yargısından ibaret bir sistem, tümüyle entegre,iyi çalışır, süratli hareket eden, kamuyu koruyan ama bu arada da hak adalet duygularının, kamu yararının sağlandığı hususunda bütün vatandaşlara teminat veren bir hale gelmek zorunda. Ve bunu, öncelikle Türk kamu yönetimi sonra da bununla ilgili olan tüm sivil toplum kuruluşları, örgütler, meslek birlikleri ve vatandaşlar birlikte yapmak zorunda, birbirimizi dinleyerek, yararlanarak, en kısa sürede, en doğruyu bulacak şekilde yapmak zorunda.

Zaten yapmamak gibi bir şansımız yok, kendimiz yapmazsak gözetim altında yapmak zorunda olduğumuzu biliyoruz. Bundan da çok hoşlanmıyoruz ama, bu realite. Bu çerçevede, bütün malî mevzuatımızın birbiriyle uyumlu, entegre, hızlı çalışır, verimli, iyi bir devlet imajı veren, vatandaşa adil davranıldığı yargısını veren, yolsuzlukları önleyen bir konsepte gelmesi lazım. Bu çerçeveden konuya bakmak istiyorum.

Kamu ihale mevzuatı değişti, önümüzde kamu malî yönetimi ile ilgili 1050 sayılı Kanunun yerine geçecek olan bir mevzuat var ve bu iki mevzuatın Sayıştay ile ilgili bağlantıları nedeniyle ve denetime getirilen çağdaş yaklaşımların da etkisiyle Sayıştay Kanununda da zorunlu olarak bir değişiklik ihtiyacı var. Bu genel bir konu, tartışılması uzun sürer, ben bunu yapmayacağım. Spesifik olarak, bugünün konusu olan yapım sözleşmelerinin yapılış aşaması ile uygulanma aşamasında söz konusu olan idare işlemlerin üzerinde sürdürülen denetim ve bunun sonuçlandırılmasıyla ilgili mekanizmalara genel değinmelerle buralarda bana göre nerelerde kritik, hatta vahim sayılabilecek eksiklikler, aksaklıklar var ve bunu nasıl düzeltmeliyiz konusunda görüşlerimi ifade etmeye çalışacağım.

Şimdi, kısaca önceki arkadaşlarımın değindiği konulara ilişkin birer cümle söylemek istiyorum. Maliye Bakanlığı vizesi halihazırda 1927 yılında çıkmış 1050 sayılı Kanunun 64 üncü maddesi çerçevesinde yapılıyor. Arkadaşımız esaslarını anlattı. Tabiî, bu vizenin de kalkmasını savunan uluslararası düşünceler var, teorik anlamda harcamadan önceki denetimler çağdaş devlet yapılanmasında sempatik karşılanmıyor. Ancak bildiğim kadarıyla, kadük olan ama yerine de hazırlanmaya çalışılan tasarılarda Maliye vizesi bir ölçüde korunuyor gibi bir durum var.

Kritik olan, Maliye vizesinin amacını bilerek, vizenin o amaç içinde kalması hususunda düzenleme yapmak. 1050 sayılı Kanunun 64 üncü maddesinde yer alan taahhütlerin ve sözleşme tasarılarının vizesinin amacı, bütçe ödenek kullanımı ve ödenekle taahhüt arasındaki koordinasyonun sağlanmasıdır. Halihazırda da öyle olmasına karşın, uzun dönemde Maliye vizesi bir hukukilik denetimine, yarı içsel yarı dışsal, genel idare açısından iç denetim, diğer idareler açısından dış denetim vasfıyla bir denetim vasfı kazanmıştır; hukukilik denetimi dahil, süreç denetimi, her şey içine girmiştir. Bu, bence yeni düzenlemede dikkate alınmalı. Şayet kalacaksa, bu denetim bütçe ödenekleriyle genel bütçe konseptinin taahhüt boyutunu birlikte yürütmeye yetecek sayıda taahhütlerin kayda ve vizeye tabi tutulması anlamında sınırlı kalmalıdır.

Aynı şekilde Sayıştay sözleşme denetiminde, yeni hazırlanacak, aslında var olan, hazırlanan, kadük olan, yeniden çalışılan taslakta, kaldırılması düşünülüyor. Bu fikir, üç dört sene önce Dünya Bankası, IMF tarafından Türk Kamu Malî Yönetimi Reformu çerçevesinde gündeme getirildi. Ben o zamanlar Sayıştay'da idim, biz de direndik, hoşumuza gitmedi.

Şu an eminim Sayıştay'da da arkadaşların çok sempatiyle karşıladıklarını sanmıyorum. İyi ifa edilen bir fonksiyon, onu da biliyorum. Kamuya da yararlı, bir sürü hata başlangıçta önlenebiliyor; ama, denetim felsefesi itibariyle ön denetim kavramı, bugün için çağdaş devlet örgütlenmesinde düşünülmeyen bir şey. Her iki denetimin de bu çerçevede, bu anlayışla yeni yasada yer almasını ben tabiî karşılıyorum. Bu çerçevede, bu husustaki düzenlemelerin de, idarelerin çağdaş anlayışla, katılımıyla yapılması gerektiğine inanıyorum.

Sayıştay’ın taahhütlerle ilgili esas denetimi hakediş denetimi. Değerli arkadaşım Muhsin Altun, “Yeni 4734 ve 4735 sayılı Yasalar çerçevesinde ihale mevzuatının değişmesi karşısında hakediş mevzuatı veyahut da uygulaması nasıl değişecek, burada nasıl denetim yapacağız?” tarzında değerli bilgiler sundu. Önümüzdeki en az 5 yıllık sürede, özellikle sari büyük ihaleler nedeniyle, hele bu sene yaşanan İhale Kanunu öncesi ne olur, ne olmaz, “Bütün imkânlarımızla eski kanun çerçevesinde, en azından mahallî idare seçimlerine kadarki tüm yatırımlarımızı ihaleye çıkaralım” mantığı çerçevesinde yerel ve genel yönetimlerin en az, aşağı yukarı 5 yıllık taahhüt stoku var, aslında o 20 yıl olarak hesaplanıyor ama, ben son gelişmeleri kastediyorum.

Bu çerçevede, zaten bizim hakediş denetimi olarak düşündüğümüz denetim, halihazırda eski mevzuat çerçevesinde uzunca bir süre sürecek. Eski mevzuat, eski Devlet İhale Kanunu, eski Fiyat Farkı Kararnameleri, Bayındırlık Bakanlığımızın hazırladığı genel teknik şartnameler, birim fiyatlar, tarifler, analizler, Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesi ve diğer hususlar bildiğimiz bir mevzuat bütünü. Kendi içinde iyi, tutarlı, örgütlenmesi olan, ancak geneline baktığımızda iyi mi olduğu hususunda bazı tereddütlerimiz bulunan bir mevzuat bütünü ve bu denetim bu çerçevede yapılmaya devam edilecek.

Ben, 7 yıldır serbest çalışıyorum. Sayıştay denetimine büyük saygı olduğunu müşahede ediyorum; hem kamudan hem özel sektörden. Gerçekten Sayıştay'ın yapım işleri denetimine ilişkin sorgularda çok ciddî, teknik tespitler oluyor. Arkadaşlar soruyorlar: “Sayıştay'da epeyce mühendis olmalı herhalde bunları yaptıklarına göre?” Sayıştay'da denetim kademelerinde çalışan hiç mühendis yoktur.

Peki, Sayıştay bunu nasıl öğrendi de, hangi mantıkla bu kadar detaylı, ayrıntılı bir mevzuatı bir meslek erbabının, özellikle mühendislerin hayatının geçim kaynağı olan bir mevzuatı bir yan argüman olarak, bir denetim çerçevesi olarak nasıl öğrendiler, nasıl tasdik ediyorlar. Tabiî, meslek kursları var. Özellikle yıllardır denetim yapan gruplarda usta-çırak ilişkisi içinde kazanımlar var. Bunları yaşadık. Arkadaşlarımız bildikleri kadar bunu kullanıyorlar.

Ancak, acaba yeterli mi? Bu konuda ciddî kaygı ve hadiselerle karşı karşıya kaldığımı da itiraf etmek zorundayım. Bir ölçüde öğrenilen, yani yarım hekim candan yarım hakim maldan sözünün bir tatbikatı olarak, bir konudaki öğrendiklerinizi, bildiklerinizi bir iddia haline dönüştürüp, bunu da çok ciddî maddî rakamlarla ve bu rakamların geri ödenmesi talebiyle sunmak, çok zor bir iş, çok iyi çalışılması gereken, bilirkişi kullanımının yaygın olarak yer alması gereken ve açıklık içinde yürütülmesi gerekli bir faaliyet.

Bu açıdan, halihazır Sayıştay denetiminin birtakım eksikleri olduğuna inanıyorum. Bunlar bilinen şeyler; ancak telafisi için ne yapılabilir, bu konuda süratli bir çalışma olduğunu pek bilmiyorum. En azından, denetim içerisinde hiyerarşik kademelendirme, ki denetçinin bağımsızlığı kavramı vardır, biz denetçiler meslek hayatında ekip çalışmasını dahi zor kabul ederiz. Hele denetimde hiyerarşik yapılanmayı hiç kabul etmeyiz. Ancak, denetim bulgularının karşı tarafa ve idareye ulaşmadan önce mutlaka özellikle böyle teknik özellik arz eden konularda bir süzgeçten geçmesinde yarar var.

Öyle olmadığı zaman, yeterli uzmanlığın işin içerisine girmediği zaman neler oluyor? Bir iki örnek vereceğim; iş adı, denetçi adı vesaire belirtilmesi mümkün değil ama, gerçek olaylarda bahsedeceğim. Bir denetçimiz bir önemli rakamda yol inşaatını inceliyor, denetim bulgularını yazıp, sorumlular dediğimiz kişilere tebliğ ediyor. Diyor ki: “Ben çıplak gözle bile buradaki kazının içinde yüzde 75 kaya olduğunu görüyorum, sizin klas zabıtlarınızda 4 tane var ama, buna uymuyor, o zaman işte uzman kuruluş bu yol inşaatıdır, Karayollarından -ki incelediği hesap bir başka özel bütçeli hesap- birilerini tedarik edin, 1 kilometrede bir sondaj yaptırın, bu klasın doğruluğunu kanıtlayın. Aksi takdirde benim hesabımla bu işte 3 trilyon fazla ödeme var, sebebini izah edin”

İdare ne yapıyor? Koskoca Sayıştay yazmış, saygı var, itibar var, itimat var. “O zaman, en azından tedbir koyayım, ben bu hakediş 3 trilyonu ödemeyeyim” Müteahhit ne yapacak? Nakit akışı berbat oldu, o zamana kadar dünya kadar borçlandı. Bankalardaki kredi daralmasını da biliyoruz, derhal ilave ipotek buluyor, bankalara yalvarıyor, yakarıyor, 2-3 trilyon teminat mektubu buluyor götürüyor idareye, “Ne olur, hakedişimi verin” diyor.

Sonra ne oluyor? Sayıştay yargısının ve denetiminin makul bir sürede biteceği varsayımı var. Bu süre, hesabın bittiği yıldan itibaren yargı, temyize kadar 6-7 yılı bulabilir. Dar anlamda denetim 1,5-2 yılı bulabilir, yargılama 1,5 yılı bulabilir. İlamın yazılması tebliği ilave 1 yılı bulabilir. Bu arada, teminat mektubunuz ne olacak? İçeride kalacak ve faizi de üç ayda bir 70 milyar civarında bir para; bu, somut bir olay.

Söyleyecek çok şey var, Başkan “son 3 dakikanız” diye ikaz ediyor, 3 dakikada sadece diyeceklerimin başlıklarını ifade edebileceğim.




Yüklə 393,5 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin