İntizar Ayetullah İbrahim emiNİ Çeviri: Kadri Çelik



Yüklə 1,16 Mb.
səhifə38/47
tarix02.08.2018
ölçüsü1,16 Mb.
#65903
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   47

BAŞKA BİR NEDEN


Ehl-i Beyt (a.s)’ın rivayetlerinde zuhurun ertelenmesi için başka bir neden de zikredilmiştir. İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: "Allah Tealâ kafir ve münafıkların sulbünde imanlı insanların tohumunu gizlemiştir." Bu yüzden Hz. Ali (a.s) kafirleri rastgele öldürmekten sakınıyordu, onlardan mümin evlatlar dünyaya gelince de eline geçirdiğini öldürüyordu. Bizim kâimimiz de bu ilahi emanetler (mümin evlatlar) kafirlerin sulbünden çıkmadıkça zuhur etmeyecektir, daha sonra zuhur edecek ve kafirleri öldürecektir."[4]
Bilindiği üzere İmam Mehdi (a.s) tüm kafirleri İslam’a çağıracak, kabul eden herkes ölümden kurtulacak ve her kim İslam’ı kabul etmezse öldürülecektir; diğer taraftan tarih boyunca gördüğümüz gibi, kafir ve münafıklardan nice mümin insanlar vücuda gelmiştir. Asr-ı saadetteki müslümanlar da kafir babalardan vücuda gelmemişler miydi? Eğer Hz. Resulullah (s.a.a) Mekke’nin fethinde kafirlerin hepsini öldürseydi onların soyundan onca müslüman dünyaya gelmezdi. Allah Teala lütfu gereği soylarından mümin insanlar dünyaya gelsin diye insanlara mühlet vermektedir. Madde alemi belirlenmiş bir nizam çerçevesinde mümin insanların meydana gelmesi için yaratılmıştır. İnsanlar soyundan mümin insanlar dünyaya geldiği sürece baki kalmalıdır. Bu durum insanların tevhidî nizamı kabule hazır oldukları bir zamana kadar devam edecektir. İşte o zaman İmam-ı Zaman Hz. Mehdi (a.s) zuhur edecek, kafirlerin çoğu onun eliyle iman edecektir. İnsanlardan küfür ve maddeciliğinde ısrar edenler ise neslinden mümin kimseler vücuda gelmeyecek olanlardır.

--------------------------------------------------------------------------------

[1]- Bihar, c.52, s.336.
[2]- Bihar-ul Envar, c.52, s.244.
[3]- Bihar-ul Envar, c.52, s.332.
[4]- Isbat-ul Hudat, c.7, s.105.

--------------------------------------------------------------------------------


ZUHUR ZAMANİ nasıl bİlİnİr?

Bu noktada akla şöyle bir soru gelebilir: "İmam-ı Zaman Hz. Mehdi (a.s) zuhur zamanının geldiğini nasıl anlayacaktır? Eğer Allah’ın kendisine haber vereceğini söylerseniz; o halde kendisine vahyediliyor demektir ve dolayısıyla da imamla peygamber arasında hiç bir fark kalmaz."


Evvela imamet bahsinde yer alan rivayet ve burhanlardan da anlaşıldığı üzere İmam (a.s) da gayb alemi ile irtibat halindedir ve ihtiyaç anında bir takım hakikatleri gaybi yolla bilmektedir.
Bu yüzden Allah Teala zuhur anını ona ilhamla bildirebilir. Hz. Sadık (a.s) "Çünkü o boruya (sur’a) üfürüldüğü zaman" ayetinin tefsirinde şöyle buyurmaktadır: "Bizlerden biri muzaffer[1] ve gizli bir imamdır. Allah Teala onu zahir kılmak istediğinde kalbinde bunu uyandırır ve o da böylece kıyam eder."[2]
Ebu Carud şöyle diyor: İmam Muhammed Bâkır (a.s)’a, "Size feda olayım, bana Sahib-ul Emr hakkında bazı bilgiler ver." diye arzedince şöyle buyurdu: "Geceleyin ibadet ederken insanların -Allah’tan- en çok korkanı ve sabah vakti insanların en cesur ve korkusuzu olmaktadır; programı gece-gündüz kendisine vahyolmaktadır." İmam (a.s)’a "Kendisine vahiy mi olmaktadır?" diye sorduğumda şöyle buyurdu: "Vahiy olmakta ama bu Peygamber’e vahiy olan bir vahiy değildir. Hz. Meryem, Hz. Musa’nın annesi ve balarısına edilen vahy gibidir. Ey Eba Carud Al-i Muhammed’in Kâim’i, Allah katında Meryem, Musa’nın annesi ve bal arısından daha değerlidir."[3]
Bu ve benzeri hadislerden de anlaşılmaktadır ki İmam-ı Zaman (a.s)’a da vahy ve ilham edilmektedir. Ama buna rağmen imam ve peygamber arasında büyük bir fark vardır. Peygamber teşri sahibidir. Ona şeriat kanunları vahyedilmektedir. Ama imama kanun ve hükümler vahyolmamaktadır. İmam kanun ve hükümlerin hafız ve koruyucusudur.
Ayrıca, Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) imamlar vasıtasıyla zuhur zamanını ona haber vermiş olabilir. Örneğin bir takım belirli olayları zuhur zamanının kesin nişaneleri olarak belirlemiş olabilir. Böylece İmam-ı Zaman (a.s) da o alametleri bekler. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: "Mehdi’nin zuhur zamanı gelince Allah Teala onun kılıç ve bayrağını konuşturur ve onlar da "Ey Allah’ın dostu, kalk ve Allah’ın düşmanlarını öldür." derler".[4]
Bu ihtimali imamların programlarının mühürlenmiş bir şekilde Allah Teala tarafından Hz. Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) nazil olduğunu ve Peygamber’in (s.a.a) de bunu Ali b. Ebu Talib’e (a.s) teslim ettiğini bildiren rivayetler de desteklemektedir. Bu rivayetlere göre, Hz. Ali (a.s) hilafeti zamanında kendi sahifesini açtı ve onunla amel etti. Daha sonra onu İmam Hasan (a.s)’a verdi, o da aynı şekilde yaptı. İmamlardan her biri kendi zamanında kendisi için yazılana amel etmişlerdir. Şu anda da İmam-ı Zaman’ın programı kendi elinde bulunmaktadır.[5]

KİYAM İÇİN GEREKlİ HAZİRLİKLAR BİR GECEDE TAMAMLANİR


Ayrıca Ehl-i Beyt (a.s) hadislerinden de istifade edildiği üzere Hz. Mehdi’nin (a.s) zuhuru esnasında bir takım olaylar vuku bulacak ve bu olaylar İmam’ın ilerleme ve başarıya ulaşması için gerekli şartları hazırlayacaktır. Öyle ki bazı hadislerde yer aldığı üzere Allah'ın iradesiyle bir gecede işleri düzelecek ve kıyamın ön hazırlıkları tamamlanacaktır. Örneğin:
Abdulazim Haseni Hz. İmam Muhammed Taki'den (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Kâimimiz Mehdi'dir ki, gaybet döneminde onun zuhurunu beklemek ve zuhur edince de ona itaat etmek gerekir. O benim üçüncü (göbekten) evladımdır. Muhammed’i (s.a.a) peygamber, bizleri de imam seçen Allah’a andolsun ki eğer dünyanın bir günlük ömrü de kalsa Allah Tealâ Mehdi’nin zuhuru için o günü uzatır. Hz. Mehdi kıyam eder ve zulümle dolan yeryüzünü adaletle doldurur. Allah Teala onun işlerini bir gecede düzenler. Kelimullah Hz. Musa’nın işini de bir gecede düzeltti. Musa eşi için ateş getirmeye gitti, ama risalet ve nübüvvet tacıyla geri döndü." Daha sonra İmam "Şiilerin en iyi amellerinden biri kurtuluşu beklemektir."[6] diye buyurdu.
Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Vaadedilmiş Mehdi bizdendir. Allah Teala onun işlerini bir günde yoluna koyacaktır."[7]
Hz. Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sahib-ul Emr’in doğumu insanlara gizli kalacaktır. Ta ki zuhur ettiğinde hiç kimsenin bey’atı boynunda kalmasın. Allah Tealâ onun işlerini bir gecede yoluna koyacaktır."[8]
İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dokuzuncu (göbekten) evladımda Yusuf ve Musa’nın birer sünneti vuku bulacaktır. Biz Ehl-i Beyt’in Kâimi odur. Allah Teala onun işlerini bir gecede yoluna koyacaktır."[9]

KURTULUŞU BEKLEMEK



İmam-ı Zaman’ın gaybeti zamanında müslümanların mükellefiyetleri nelerdir?
Alimler bir takım vazifeler tayin etmiş ve kitaplarında yazmışlardır. Örneğin İmam’a dua etmek, onun adına sadaka vermek, onun adına hacca gitmek ve haccettirmek, İmam'ı Allah'a vesile kılmak vb. görevler… Elbette bunların hepsi de kendi yerinde iyidir ve izaha gerek yoktur. Rivayetlerde yer alan ve açıklama gerektiren en önemli vazife kurtuluşu beklemektir. Kurtuluşu bekleme hakkında masum imamlardan bir çok rivayet nakledilmiş ve hadis kitaplarında yer almıştır. Örneğin:
Hz. Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim biz Ehl-i Beyt’in velayetiyle kurtuluşu bekler bir halde ölürse Kâim’in ordugahında yer alan kimse gibidir."[10]
Hz. Rıza (a.s) babasından naklen Hz. Resulullah’ın (s.a.a) "Ümmetimin en iyi ameli kurtuluşu beklemektir." buyurduğunu nakletmektedir.[11]
Hz. Ali b. Ebi Talib (a.s) şöyle buyuruyor: "Bizim devletimizi bekleyen birisi Allah yolunda kanını ve canını veren kimse gibidir."[12]
Hz. Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sabır ve kurtuluşu beklemek ne kadar iyidir! Allah Tealâ’nın da Kur’anda "Öyleyse bekleye durun; şüphesiz ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim."[13] diye buyurduğunu duymadınız mı? O halde sabırlı olun. Çünkü kurtuluş ümitsizlikten sonra gelecektir. Sizden öncekiler sizlerden daha sabırlı idiler."[14]
Bu ve benzeri hadisler oldukça fazladır. Ehl-i Beyt İmanları daima Şia'ya kurtuluş beklentisi içinde olmalarını tavsiye ediyor ve şöyle buyuruyorlardı: "Kurtuluşu beklemek de bir çesit kurtuluştur. Kurtuluş beklentisi içinde olanlar hakikatte savaş meydanında kafirlerle savaşan ve kanını veren kimse gibidir. O halde gaybet zamanında müslümanların en büyük görevi şüphesiz ki kurtuluşu beklemektir."
Şimdi kurtuluşu beklemenin manasının ne olduğuna bakalım. İnsan nasıl bir kurtuluş beklentisi içinde olabilir? İnsanın sadece diliyle "Ben İmam-ı Zaman’ın zuhurunu bekliyorum." demesi yeterli midir? Veya ağlayıp sızlayarak "Allah’ım İmam-ı Zaman’ın zuhurunu tez kıl" demesi yeterli midir? Veya günlük namazlarından sonra, mukaddes ziyaretgahlarda İmam’ın acilen zuhuru için dua etmemiz, Cuma günleri Nudbe duası okumamız yeterli midir?
Elbette ki bunların hepsi de kendi yerinde güzeldir, ama sadece bu amellerle "kurtuluşu bekleyen biri olmak düşünülemez."
Her sosyal görevini yerine getirmeyen, iyiliği emretmeyen, kötülükten sakındırmayan, fesad karşısında susan, zulüm ve zorbalığa seyirci kalıp sadece" Allah’ım İmam-ı Zaman’ın zuhurunu acil kıl ki fesatları yok etsin." diye dua eden insan ile Allah yolunda her şeyinden geçen ve savaş meydanlarında al kanlara boyanan mücahid, hiç bir olur mu?
O halde kurtuluşu beklemenin daha değerli ve daha değerli bir manası olmalıdır. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için iki önemli hususu arzetmeyi gerekli görüyorum:
1- Hadislerden de anlaşıldığı üzere İmam-ı Zaman’ın (a.s) kıyam programı oldukça geniş ve zor bir programdır. Çünkü tüm dünyayı ıslah etmesi, zulmü bütünüyle yok etmesi, maddecilik ve küfrü ortadan kaldırması ve tüm insanları ilahi varlıklar haline getirmesi vaadedilmiştir. O, İslam’ı tüm dünyaya hakim kılmalı, adaleti tüm dünyaya yaymalı, insanları hayali ve yanlış fikirlerden kurtarmalı ve tüm insanları ilahi bayrak altında toplamalıdır; o tüm kavim, millet ve soyları tevhid bayrağı altında biraraya getirerek, dünyayı yönetecektir. Akıl sahibi her insanın da tasdik ettiği üzere böyle bir program oldukça zor ve ağırdır; o kadar ki bazı kimseler böyle bir şeyin gerçekleşebileceği hususunda şüphe bile etmektedirler. Böyle geniş ve yüce bir program ancak insanların fıtrat ve tabiatı tarafından kabul gördüğü zaman uygulanabilir. Efkar-ı umumi (kamuoyu) o kadar ilerleme kaydetmelidir ki böyle bir ilahi programı arzulamalı ve İmam-ı Zaman’ın zuhuru için gerekli şartları temin etmeye çalışmalıdır.
2- Ehl-i Beyt’in hadislerinden de anlaşıldığı üzere Hz. Mehdi (a.s) ve taraftarları savaş ve cihad vasıtasıyla küfür ve maddeciliğe galip olacak, savaş gücüyle zulüm ve dinsizlik taraftarlarını yenecektir. Bu hususta bir çok hadis vardır. Örneğin:
İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hz. Mehdi (a.s) de ceddi Muhammed gibi kılıçla kıyam edecek, Allah ve Resulünün düşmanlarını katledecektir; kılıç ve korkuyla galib gelecek ve ordusunun hiç bir ferdi yenik düşmeyecektir".[15]
Beşir şöyle der: Ebu Cafer’e (a.s) şöyle bir soru sordum: İnsanlar diyorlar ki Mehdi kıyam edince işler kendiliğinden düzelecek ve bir damla kan dökülmeyecektir. Bu denilenler doğru mudur?" İmam (a.s) şöyle buyurdular: "Allah’a andolsun ki bu doğru değildir. Eğer böyle bir şey mümkün olsaydı Hz. Resulullah (s.a.a) için gerçekleşirdi. Halbuki Hz. Resulullah’ın (s.a.a) savaş meydanlarında dişleri kanadı ve mübarek alnı yarıldı. Allah’a andolsun savaş meydanlarında ter ve kanlar dökülmedikçe Sahib-ul Emr’in kıyamı başarıya ulaşmaz." İmam (a.s) bunu söylerken eliyle mübarek alnına dokundu.[16]
Anlaşıldığı gibi Hz. Mehdi’nin (a.s) zaferi sadece ilahi yardım ve gaybi güçle değildir. Mucizevî bir şekilde zahiri güçten istifade etmeksizin ıslah hareketlerini başlatmak istememektedir. İlahi yardımların yanısıra ordu ve silah gücünden de istifade edecektir. (ilim, teknoloji ve korkunç savaş silahlarının ilginç gelişimini de gözönünde bulundurunuz.)
O halde Hz. Mehdi’nin zuhur şartları nelerdir? Müslümanların bu hareket karşısında görevi nedir? Hangi durumda müslümanların Hz. Mehdi’nin (a.s) cihanşumul bir kıyamı için hazır olduklarını ve ilahi güçle donanmış bir devletin ortaya çıkışını beklediklerini söyleyebiliriz? Ehl-i Beyt’in (a.s) hadislerinden anladığım kadarıyla İmam’ın gaybeti zamanında müslümanların görevi kendi nefislerini ıslah etmek için çalışmaları ve Kur’an ile amel etmeleridir. Keza İslam’ın toplumsal program ve hükümlerini kendi aralarında icra etmelidirler. İslam’ın iktisadi programlarını icra ederek iktisadi sorunları halletmeli, fakirlik, işsizlik ve servetin belli ellerde toplanması önlenmeli, İslam’ın nurlu kanunları vasıtasıyla zulüm ve haksızlığı mümkün mertebe yok edilmeye çalışılmalı ve kısacası İslam’ın ibadi, hukuki, iktisadi, içtimai ve siyasi programları tümüyle icra edilmelidir. Böylece tüm insanlara bunun parlak sonuçlarını pratikte de göstermek mümkün olacaktır. Müslümanlar ilim ve teknoloji tahsilinde ciddi olmalı, eski geri kalmışlık ve gevşeklikleri telafi etmelidirler; sadece medeniyet kervanına ulaşmakla kalmamalı, her hususta en önde olmaya çalışmalı, insanlara İslam’ın nurlu kanun ve hükümlerinin tüm sorunları halledebileceğini ve her iki alemin saadetini temin edebileceğini göstermeli, İslam’ın parlak program ve kanunları sayesinde medeni, bağımsız ve güçlü bir İslam devleti kurmaya çalışmalıdırlar.
Bununla yetinmeyip emperyalist güçlere karşı mukavemet etmeli, dünya milletlerini aydınlatmaya koyulmalıdırlar. Savunma gücünü takviye etmeli, askeri güçlenme ve savaş silahlarını temin konusunda gücü oranında çalışmalı, İslam’ın içtimai, iktisadi ve siyasi programlarını belirlemeli, bunları insanlara ileterek ilahi programların üstünlük ve değerini dünyaya ispat etmeli, dünya kamuoyunu ilahi kanunları kabule hazırlamalıdırlar.
Bu yolda çalışanları; yani Hz. Mehdi İmam-ı Zaman’ın mukaddes hedeflerini gerçekleştirmek ve kıyamı için yukarıda zikredilen gerekli şeyleri temin maksadıyla ciddi bir şekilde çalışanları "kurtuluşu bekleyen" adıyla adlandırmak ve hakkında "kendisini Mehdi’nin (a.s) kıyam ve zuhuru için hazırlıyor." demek yerindedir. Böyle fedakar insanların savaş meydanlarında al kanlara boyanan insanlar gibi olduğunu söylemek de mübalağa olmayacaktır.
Ama sorunlarını beşeri kanunların halletmesini bekleyen, İslam’ın siyasi, içtimai kanunlarını bütünüyle görmezlikten gelen, İslam’ın hükümlerini camilere hapseden, topluluk ve pazarlarında İslam'dan bir eser görülmeyen, fesad ve zulmün her çeşidini uygulayan, ama "Allah’ım! İmam’ın zuhurunu acil kıl." demekten başka bir tepki göstermeyen, ilim ve teknolojide başkalarını taklid eden, aralarında ihtilaf ve dağınıklık olan, düşmanlarla anlaşan, ama kendi aralarında uzlaşamayan bir topluluk hakkında "Âl-i Muhammed’in (a.s) devletini ve Mehdi’nin (a.f) hareketini bekleyen bir millettir" demek elbette ki mümkün değildir. Böyle insanlar İslam’ın cihanşumül hükümetinin kurulması için hazırlıklı değillerdir; her gün yüzlerce defa "Allah’ım İmam Mehdi’nin (a.f) zuhurunu acil kıl" deseler de durum değişmeyecektir.
Bu konuyu, kurtuluşu beklemekle ilgili rivayetlerden de açıkça anlayabiliriz. Ayrıca diğer rivayetlerde de buna işaret edilmiştir. Örneğin İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: "Bir ok saklamakla da olsa kendinizi savaş ve cihad amacıyla Kâimimizin zuhur ve kıyamı için onun safında yeralmaya hazırlayın."[17]
Abdulhamid Vasiti şöyle der: Hz. Bâkır (a.s)’a: Biz zuhuru beklerken işimizden, gücümüzden olduk." dedim. İmam şöyle buyurdu: "Ey Abdulhamid! Canını Allah yoluna adayan birinin işlerini Allah Teala’nın düzelteceğine inanmıyor musun? Allah’a andolsun ki Allah böyle birisinin işlerinde kolaylık sağlayacaktır. Allah emrimizi ihya eden kula rahmet etsin." Abdulhamid şöyle dedi: -Eğer Kâim’in kıyamından önce ölürsem ne olacak?- İmam şöyle buyurdu: "Sizlerden her kim -Eğer Kâimi derkedersem ona yardım edeceğim- derse o İmam'la birlikte düşmana kılıç sallayan ve hatta onun yanında şehadete eren kimse gibidir."[18]
Ebu Basir şöyle diyor: Birgün İmam Sadık (a.s) ashabına şöyle buyurdu: "Sizlere amellerinizin Allah nezdinde kabul sebebi olan şeyleri bildireyim mi?" Ebu Besir -Evet ey Resulullah’ın evladı!- diye cevap verdim. İmam: "Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:" dedi, "Allah’ın birliğine ve Muhammed’in (s.a.a) peygamberliğine şehadette bulunmak, bizlerle dost olmak düşmanlarımızdan uzak durmak imamlar karşısında teslim olmak, takva, ciddiyet, sükunet ve Kâim’in kıyamını beklemektir" dedi. İmam (a.s) daha sonra şöyle devam etti: "Bizim Allah Teala’nın istediği bir zamanda kurulacak olan bir devletimiz vardır. Kâim’imizin dost ve ashabından olmak isteyen kurtuluşu beklemelidir. Takva sahibi olmalı, iyi ahlak ile ahlaklanmalı ve Kâim’imizin zuhurunu beklemelidir. Eğer bu hal üzere ölürse Mehdi’ye kavuşan kimselerin sevabına nail olur. Ey şiiler! Ciddi bir şekilde çalışın ve Mehdi’nin zuhurunu bekleyin! Ey Allah’ın rahmet ve teveccühüne mazhar olanlar, zaferiniz kutlu olsun!"[19]


Yüklə 1,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin