Ahlaklı ve dindar olmayıp ama zahirde çok güzel olan kadin veya kızlar, genelde kendilerini beğenen, mağrur, eşinin sözünü kulak ardı eden, kocasma hük-metmek isteyen ve her istediğini elde etmeyi amaçla-
113
yan, anlaşılması güç kimselerdir. Bu gibi tipler, aile içe-risindeki kendi davranış ve hareketlerini beğenir, diğer aile fertlerininkileriyse küçümser ve onları aşağılar. Işin kötü tarafıysa böyle kadınların, her türlü nefsani istek-lere karşı boyun eğen, eğlence düşkünü kimseler olu-şudur. Güzelliklerinin verdiği gurur ve kibirle kocaları-nın yokluğunda, akla gelmeyecek şeyler yapmaları mümkündür. Kocalarında bulamadıkları özellikleri on-lara kazandırmak yerine bunu, başka erkeklerde arar-lar. Kendileri gibi dünyayı sadece eğlence merkezi ola-rak bilen birini bulunca da iş pek kötü sonuçlar doğu-racak kadar ciddiyet kazanır.
Resul-i Ekrem (s.a.a) bu konuda şöyle buyuruyor: "Kötü kadınlar, kendi ailesi içinde sevilip sayıl-mayan, kocasına karşı alçak ğönüllü olmayan, kısır olup çocuk doğuramayan (kabilelerden olan), kin ğü-den, ğünahlara aldırış etmeyen, kocasından kaçan, eşinin ğıyabında kendisini süsleyen ve kocasına karşı itaatsizlik ğösteren ve kocasından hiçbir mazereti kabul etmeyen kadınlardır."1
Dinî çerçeve dahilinde ahlâk üstadları kadınların altı özelliği üzerinde durmuşlar ve bu özelliklere sahip kadınlarla evlenmenin iyi ve hayırlı olmayacağı kanısı-na varmışlardır. Buna göre sıralanan altı özellik şunlar-dır.
1- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b:7, h:l. 114
1- Ennane, yani hasta olmadığı hâlde hasta hare-ketleri yaparak iş yapmayan kadmlar.
2- Mennane, yani kocasını ev işlerinde minnet e-decek dereceye getiren kadmlar.
3- Hennane, yani dul olup ta yeni kocasimn yanm-da eski kocasim daha çok anan, ona ve ondan olan ço-cuğuna daha fazla ilgi gösteren kadmlar.
4- Heddake, yani her gördüğüne sahip olmak iste-yip de eşini zor durumda bırakan kadmlar.
5- Berrake, yani bol siislenip bol yemek yiyen ve yalmzhktan hoşlanan kadmlar.
6- Şeddake, yani çok konuşan, geveze kadmlar. Yiice Allah'm Kur'ân-ı Kerim'de buyurduğu ayet ge-
reğince, kötü kadmlar iyi erkeklere ve kötü erkeklerde iyi kadınlara layık değillerdir. Zira, toplum içerisinde kötü şahsiyetler dışlandığı gibi, iyi bir toplumu en üst düzeylere getirebilecek iyi fertlerin yanında bulunan şahıslar, ya onları kendi gibi edip kendilerine çekecek-ler ya da böylelikle toplumun gitgide gerilemesine ve hatta düzensiz, yıkık bir ortamın meydana gelmesine vesile olacaklardır. Bu da hem toplum hem de toplumu oluşturan fertler için pek büyük bir afet demektir.
Hüseyin b. Beşşar-i Vasitî Imam Rıza (a.s)'dan şöyle nakleder: "Bir mektup aracılığıyla Imam'a; 'Ailem ak-rabalarımızdan kötü ahlâklı birisiyle beni eviendirmek istiyor, bu konuda sizin fikriniz nedir?' diye sordum.
115
Hazret; 'Eğer kötü ahlâklıysa onunla evlenme.' diye cevap gönderdi.1
Araplarca meşhur Esmeî adlı şair bu konuda gör-düğü bir olayı şöyle anlatır:
"Mekke'de, sırtında yaşlı bir adam yüklü, yabancı bir çehreyle karşılaştım. Ona; 'Sırtındaki senin baban mıdır yoksa büyük baban mi?' diye sordum. Derin bir ah çekerek cevap verdi: 'Ne babam, ne de büyük ba-bamdır. Sırtımda gördüğün şu zavallı benim oğlumdur.' dedi."
"Şaşırdım, böyle bir şeyin nasıl mümkün olabilece-ğini sordum. 'Oğlum, kötü huylu ve rezil karısı yüzün-den bu duruma düştü.' diye cevap verdi."2
Yukarıdaki olay her ne kadar inanılmaz görülse de ger-çektir. Zira gerçekten de dert ve keder insanın yaş-lanmasında yer alan en önemli etkenlerdendir.
Resul-i Ekrem (s.a.a) bu konuda şöyle buyurmuş-tur:
"Hüzün ve keder yaşlılığm yarısını doğurur."
jşte bu vesileyle gençlere hitaben şunu söylememiz gerekecektir ki: Şüphesiz insan hayatında pek mühim yeri olan eşi seçerken, bunları da göz önüne getiriniz. Aksi takdirde bu duruma düşmemek insanın kendi e-linde değildir.
1- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b: 30, h: 1. 2-Gülzar-ı Necefî, s.23.
116
İmam Sadık (a.s); "Müminin en şiddetli ve vurucu düşmanı kötü eştir."1 diye buyurmuştur.
Imam AM (a.s) da bu konuda şöyle buyurmuştur:
"En kötü kadınlar, kocalannin cinsel isteklerine karşı itaatsizlikğösterenlerdir."2
Resul-i Ekrem (s.a.a) de bir keresinde halka yönelik şöyle buyurdu: "Ey halk, çöplüğe benzer yerlerde ye-şeren kimselerden uzak durun." Sonra halk, "Çöplükte yeşeren kimlerdir?" diye sorunca da; "Onlar kötü aile-lerde yetiştirilen ğüzel kızlardır." şeklinde cevap verdi-ler.3
Ehlibeyt'ten elimize ulaşan hadislerden, cahil ka-dınlarla evlenmenin iyi olmadığı anlaşılmaktadır. Bu konuda Imam Sadik (a.s) Hz. AM (a.s)'dan şöyle nak-letmiştir:
"imam AM (a.s): "Cahil eşlerle evlenmeyiniz. lira onunla edilen sohbet bela, ondan olan çocuksa ha-yırsızdır" diye buyurdular.4
Şimdiye kadar okuduğunuz turn bu sifatlar, kadimn ruhuna yerleşen sıfatlardan kaynaklamr. Insanlarin bu tür hareket ve eylemlerinin kaynağı, ruhsal niteliklerdir.
1- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b: 4, h:4. 2-Gurar'ul-Hikem, s. 433.
3- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl: 1, b:7, h: 7.
4- Urvet'ul-Vuska, c.2, s.799.
117
Kötü ruhî sıfatlardan biri de aşırı kıskançlıktır. Kıs-kançlık duygusu her insanda vardır. Yani doğaldır. An-cak bir de her insanda olmayan, haset ve kin cinsine kaçan bir tür kıskançlık vardır. Işte insanda olmaması gerekende bu tür kıskançlıktır. Bir yuvanın huzur ve ra-hatlığı için huzur bozucu bu özelliğin orada doğuşu bir nevi afet veya beladır. Bu özellik, insanı büyük günah-lara iten etkenlerin başında gelir.
Zamanın birinde Kirman şehrinde zengin, varlıklı, halkça sevilen, sayılan Salman adında muhterem bir zat yaşardı. Bunun birde pek kıskanç, kötü huylu kom-şusu vardı. Kadın halk arasında ona karşı duyulan say-gı ve hür-mete dayanamazdı. Her defasında Salman'ın bu üstünlüğünü azda olsa yok etmek için kötü fikirler edinir, kirli planlar kurardı. Ancak bunların faydasız ol-duğunu kendi de görmüştü. Onca çabanın fayda ver-mediğini anlayınca, bu kez de onu zehirlemeyi tasar-lamıştı. Günlerden bir gün, bu amaçla bir miktar helva pişirerek dışarıya çıktı. Salman'da o sırada dışarıdaydı. Kadın helvadan çokça alıp ekmeğin arasına koyduktan sonra yapmacık bir güler yüzle Salman'a ikram etti. Salman kendisine uzatılan helvayı görünce teşekkür edip aldı. Ancak acilen yapması gereken bir işi oldu-ğundan yemeden yoluna devam etti.
118
Bir müddet sonra şehrin dışına çıkmıştı. 0 vakit uzaktan iki gencin kendisine doğru geldiğini gördü. Salman onlarin çok yorgun olduklarmi görünce pek a-cıdı da elindeki helvayı onlara uzattı. Iki genç büyük bir iştahla helvayı yemeğe başladılar. Ne var ki helvadaki zehrin etkisiyle kısa bir müddet sonra oracıkta can verdiler. Bu vakıadan kısa bir zaman sonra olaydan haberdar olan kadı Salman'ı tutuklattırıp mahkemeye getirtti. Ondan olayı ayrıntılarına kadar anlatmasını is-tedi. Salman başından geçenleri bir bir anlatınca da, kadı helvayı veren kadının çağırılmasını istedi. Kadın mahkemeye gelince, yerde yatan iki genç bedeni gördü de feryat etmeye başladı. 0, vah kardeşim, vah oğlum diyordu. Ne yazik ki kadin bu olaydan sonra bir veya iki gün sonra kahrından ölmüştü...1
Muhterem okuyucular, sizlerin de bildiğiniz gibi, kıskançlık insanın başına ne gibi dertler açıyor. Eğer o kadin yaşasaydı ömrünün sonuna kadar vicdan azabiy-la yaşayacaktı. Ahiret âleminde ise Allah'm rahmeti onu kapsamazsa ateşle yakılmaya tabi tutulacaktir.
Elbette kıskançlık sadece komşularda değil, bazen de aile içerisinde doğmaktadır. Örneğin kadının koca-sına karşı olan kıskançlığı, kadının kocasma olan ha-sedi, erkeğin kız kardeşine ve kızın ise erkek kardeşine olan hasedi.
l-Haset, s.3O.
119
Allah'ım şeytanın şerrinden sana sığınıyoruz. Kısa-cası kıskançlığın olduğu bir toplumda, ailede veya bir grupta düzen de olmaz.
Dostları ilə paylaş: |