İslami Açıdan Gençlik Psikolojisi


Gençlerin Dinî Tanıma ve Manevi Yönden Yetiştirilmesi Eğitimine Özen Gösterilmesi



Yüklə 1,41 Mb.
səhifə27/38
tarix29.08.2018
ölçüsü1,41 Mb.
#75831
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   38

6. Gençlerin Dinî Tanıma ve Manevi Yönden Yetiştirilmesi Eğitimine Özen Gösterilmesi


Çocukluk ve gençlik dönemi özelliklerinden bahsederken, onların dinî meselelere karşı ne denli ilgili olduğunu ve bu meseleleri anlayacak kapasiteye sahip olduklarından daha önceki konularda bahsetmiştik ve şunu da unutmamak gerekir ki, ergen ve gençlerin idrak yetileri daha da gelişip, canlandırılabilir. Burada sorulması gereken bir soru var; Esasen dinî öğretilerin gençlere anlatılması gerekli midir? Eğer gerekliyse peki, hangi bölümleri daha önceliklidir?

İlk sorunun cevabını, İslâmî öğretilerin insanın saadet ve kişiliği üzerindeki etki ve yol göstericiliğinde bulabiliriz. Kişinin yetenek ve kapasitesi doğrultusunda ona dinî maarifi anlatmak gerekmektedir. İslâm kaynaklarında yer alan bazı rivayetler bu konuya özellikle dikkat çekmiş ve bizler de konumuzun devamında bunlardan bazılarına değineceğiz. Bu şekilde gençlere din eğitiminin zorla kazandırılması yönünde tereddütleri olan günümüz Liberalist zihniyetin, bu eğitimlere olumsuz yaklaşımının yersiz olduğunu göreceğiz. Çünkü ilk önce eğitim, bu öğretilerin sebepsiz ve amaçsız sunulması değil kişinin idrakine uygun bir şekilde sunulmasıyla gerçekleşmektedir. İkinci olarak da, bu iddiadaki oldukça şaşırtıcı nokta ise şudur; bu Liberalist düşünce, gençlerin zihinlerinin gazeteler, dergiler, televizyon ve internet tarafından yanlış bilgiler ile işgal edilmesine izin veriyor, ama sıra dinî eğitime geldiğinde gençlik haklarından söz etmeye başlıyor.

İslâm kaynaklarının üzerinde bir nebze de olsa tefekkür etmek, bize şunu açıkça göstermektedir; din eğitimi, çocukluk ve gençlik döneminde oldukça gerekli ve evlatların ebeveynleri üzerindeki haklarından birisi olduğu gibi, bunun dışında bu eğitimlere zemin hazırlaması açısından da çocukluk döneminde bazı eğitimlerin verilmesi gereklidir.

Şimdi Kur’an-ı Kerim ve Ehl-i Beyt kaynaklı rivayetlerde değinilen bazı dinî eğitimlerden kısaca söz edeceğiz;


a. İslâm hukuku ve fıkhî açıdan olması ve olmaması gerekenler (Vacibat ve Muharremat)


Vacip ve yasakların öğretilmesi, bu konunun önemine bağlıdır; çünkü her Müslüman, neleri yapması ve nelerden kaçınması gerektiğini bilmek durumundadır. Bir diğer taraftan ise bu konu, gençlik döneminin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ergenlik çağına, yani teklif yaşına girmiş bir fert veya gençlik döneminin ilk yıllarında olan bir gencin, kendi dinî vecibelerini bilmesi gerekmektedir. Öte yandan vacip ve yasakların öğretilmesinde önem arz eden mühim konulara öncelik verilmesi de gerekmektedir. Ayrıca bazı yasaklardan, mesela eşcinsellik, zina vb. meselelerden bahsederken tekrar düşünülmesi gerekiyor.[1] Ama sonuç itibariyle ferdin yaş, olgunluk ve kişiliği göz önünde tutularak bir şekilde cinsel konulardaki şer’î hükümlerden bahsetmek gerekir. Bu konuya bölüm sonunda daha geniş olarak değineceğiz. İslâm eserlerinde Masumlar’ın (a.s.) bu konudaki hassasiyetlerini gösteren birkaç örnek verilmiştir:

“I. Halife Ebu Bekir’in kızı Ayşe’nin küçük kız kardeşi Esma, Peygamber Efendimiz’in evine geldi, ama üzerinde oldukça ince, tenini ve vücut hatlarını gösteren kıyafetler vardı. Yüce İslâm Peygamberi Muhammed Mustafa (s.a.a.) yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu:

- Ey Esma! Buluğ çağına gelen bir kadının vücudunun görünmesi hiç de doğru değil; bunlar hariç (O sırada Allah’ın Resulü (s.a.a.) Esma’nın yüzü ve ellerinin bileğinden aşağısına işaret etti)”[2]

Burada dikkat edilmesi gereken önemli nokta; İslâm hukukuna, yani işin fıkhî boyutu olan vacipler ve yasakların öğretilmesinde konunun felsefi yönüne işaret edilmesidir. Ama maalesef bazı kişiler sorgusuz sualsiz inanıp, boyun eğmeyi maslahat gördüklerinden gençlerin bu konudaki sorularından oldukça rahatsız oluyorlar; özellikle de her konuyu merak eden gençlerden. Hâlbuki, bu durumun tam tersi Ehl-i Beyt kaynaklı rivayetlerde çokça görülmektedir. Bir rivayette şöyle anlatılmıştır:

“Genç birisi Peygamberin (s.a.a.) yanına gelerek, şöyle sordu:

- Acaba annemin odasına girerken izin almalı mıyım? Ayrıca, buna benzer birkaç soru daha sorduktan sonra şu soruyu da sordu:

- Peki, neden annemden izin almalıyım? Hazret (s.a.a.) yanıt verdi:

- Anneni çıplak görmek ister misin?

- Hayır, dedi genç. Allah’ın Resulü (s.a.a.) bunun üzerine şöyle buyurdu;

- O zaman annenden izin al.[3]

İmam Ali (a.s.) kendi vasiyetinde oğlu İmam Hasan Mücteba’ya (a.s.) şöyle vasiyet etmiştir:

“(Senin eğitiminde) Kur’an-ı Kerim ve onun tefsirinden, İslâm ahkâmı, helal ve haramların öğretilmesinden başladım.”[4] 



[1]      Bu konulardan bahsederken tekrar düşünülmesi gerekiyor dememizin nedeni, araştırma ve inceleme ruhunun ergen ve gençlerde oldukça faal olması ve bu tür meselelerin onların yanında dillendirilmesi sonucu, böylesine kötü yollara kayabilme ihtimalleri yüzündendir. Belki de bu yüzden olmalı, bazı rivayetlerde Yusuf suresinin kız çocuklarına öğretilmesinden imtina edilmesi tembihlenmiştir. Bir küçük ihtimal yüzünden dahi, Kur’an suresinin muhatapları eleniyorsa, bazı yasakların nedeni üzerinde konuşulduğunda, böylesine sonuçların çıkması çok doğaldır. İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s.) naklettiği bir rivayette, annenin kız çocuğu üzerindeki haklarından birisinde şöyle denmektedir: “Ne zaman bir kız çocuğu sahibi olunursa; annesini mutlu ve hoş etmek gerekir. Kıza güzel ad konulmalıdır. Ona Nur suresini öğretmeli ve Yusuf suresinden sakındırılmalıdır. O Pazar ve ticarethanelere götürülmemelidir. En kısa zamanda kocasının evi için hazırlanmalıdır. Kuleynî, Muhammed b. Yâkub b. İshak; El-Kâfi, C. 6, s. 48, Hadis No 6.

[2]      Refiî, Abdulkerim; Fethu’l-Aziz fî Şerhi’l-Veciz, C. 10, s. 281.

[3]      Nuri, Hüseyin; Müstedreku’l-Vesâil, C. 14, s. 303, Hadis No 16724. 

[4]      Nehcu’l-Belaga, 31. Mektup.

b. Müstehap ve mekruhların öğretilmesi


İnsan kişiliğinin ergenlik ve gençlik çağında şekillendiğini ve bu dönemde yetenek ve yüksek kapasiteye iyiden iyiye sahip olmaya başladığını göz önünde bulunduracak olursak, onlara yalnızca dinin gerekliliklerini öğretmekle yetinmemeli ve onları, müstehapları yerine getirmeye ve mekruhlardan da sakınmaya yönlendirmeliyiz. Elbette bu eğitimin öncelikleri, kişinin istek ve yeteneklerini göz önünde bulundurmalı ve bu tür konularda en iyi eğitim şekli de, sözsüz ve yalnızca davranışlar olmalıdır. Bu eğitimde de, diğer eğitimlerde olduğu gibi kişisel farklılıklar ve fikrî kapasiteye dikkat edilmelidir. Ancak bu, müstehabât (müstehaplar) ve mekruhların öğretilmemesi anlamına gelmez.

Bizler Masum İmamlar’ın yaşam tarzlarından şunu öğreniyoruz: Zurare şöyle anlatır:

“Gençken İmam Muhammed Bâkır’ın (a.s.) huzuruna çıktım. Bana müstehap namaz ve oruçtan bahsetti ve bu ibadetin zorluğu karşısında benim yüzümün ekşidiğini görünce şöyle buyurdu:

- Müstehap namaz ve oruç, farz olan namaz ve oruç gibi değildir ki, onları terk edersen helak olursun. Eğer onları terk ettiysen kazasını yerine getirirsin.”[1]

Ehl-i Beyt İmamları’nın beşincisi olan İmam Muhammed Bâkır (a.s.) bu hikmetler dolu cümlesinde öncelikle; Yüce Allah’ın müstehaplarını Zurare’ye öğretiyor. İkincisi; onun yüzünün asıldığını görünce de ona bunların farz olmadığını anlatıyor. Üçüncüsü; ona yumuşak bir dille bu ibadetlerin kazasının dahi makbul olduğunu anlatıyor. Bütün bunlar bu yaşlarda dinî eğitimin bu şekilde verilmesi gerektiğini göstermektedir. 

[1]      Kuleynî, Muhammed b. Yâkub b. İshak; El-Kâfî, C. 3, s. 442.


Yüklə 1,41 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin