2. Toplumsal, Medeni Kuralların ve Toplumdaki Diğer Fertler ile Olumlu İlişkiler Kurmanın Öğretilmesi
Çocukluk döneminden sonra insan, toplumdaki diğer bireyler ve yaşıtlarıyla daha fazla iletişim kurmaktadır. Bu zamana değin kişinin ilişki boyutu, yalnızca aile fertleri, komşu yâda okuldaki sıra arkadaşları ile sınırlıyken bu dönemden sonra gelen ergenlik ve gençlik çağında bu ilişki yayılarak kişiyi, büyükler ile iletişim kurmaya ve eğitim öğretim ya da toplumsal alanlarda bulunmaya götürecektir. Gencin topluma daha fazla adapte olup katılması ve daha fazla iletişimde bulunması, ona medeni ve toplumsal kurallara uyma zorunluluğu getirdiğinden kişiye bazı toplumsal ve medeni eğitimlerin verilmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Çünkü bu olay, toplumsallaşma ve medenileşmenin bir parçasıdır. Ergen ve gençler iyi birer birey olarak toplumsal kurallardan haberdar olmalıdırlar. Başkalarıyla olan iletişim kurallarını bilmeli, aynı zamanda toplumsal faaliyetlere katılıp, grup ve partilerin mahiyetleri hakkında bilgi sahibi olmalı ve toplum içerisindeki davranışlarının sonuç ve getirilerini bilmelidirler.
Gençler, bir toplumun en önemli kuvvet ve sermayeleridirler. Daha çok genç nüfusa sahip olan toplum, aslında kendini korumayabilmek adına ve sanayi ya da bilimsel yeniliklere ulaşmak için eğer akıllıca değerlendirildiği takdirde daha çok sermayeye sahip demektir. Yeter ki, bu gençler anlaşılıp, bu doğrultuda eğitim görerek yetiştirilebilsinler. Gençlerin toplumsal eğitimi, terbiye ve yönlendirilişleri, bu hedefe ulaşmada oldukça önemlidir. Bu önemli konuyu göz ardı eden toplumlar, kendi sonlarını hazırlamış olurlar.
Şimdi burada rivayetlerde geçen gençlerin toplumsal eğitimlerindeki en önemli konulara değineceğiz.
a. Büyükler ve Yaşlılar ile İletişimin Öğretilmesi
Rivayetlerde, gençlerin toplumsal eğitimi konusunda ahlâk, terbiye ve büyükler ile iletişim konularına vurgu yapılmıştır. Çünkü gençler ve yaşlılar arasındaki çatışmalar iki ana noktadan kaynaklanmaktadır: bunlardan ilki, bu iki gurubun farklı tabiatlara sahip olması ve ikincisi de, aldıkları terbiyelerin farklı olmasıdır.
Farklı tabiatlardan söz edilirken bu iki kitle de farklı gelişimsel evrelerden geçmekte ve bu evrelerin fiziksel ve psikolojik özellikleri farklılık arz edip, bir diğerine uymamaktadır. Terbiye ve eğitim ise tabiattan daha önemlidir. Çünkü o, bu ikisi arasında iletişimin kurulmasını sağlar.[1]
Bu eğitimin birinci kısmı, ebeveyn ve büyüklerin kendi davranışlarında uygulayacakları kuralları hayatlarına yansıtması ve diğer bir kısım da, ergen ve gençlere özel olarak verilen eğitimdir. Bu eğitimler onların davranışlarını ayarlayıp, bir dengeye sokmak için verilmektedir. Bu yüzden, doğru ve yerinde terbiye, gençler ve yaşlıların anlaşmasını sağlayan faktörlerdendir. Çocukluk döneminde doğru terbiye almış, gereken ve ıslah edici yol gösteren öğütlerden faydalanıp, hayat fennini öğrenmiş kişiler, gençlik ve yaşlılık dâhil olmak üzere hayatlarının sonuna kadar bu birikimlerden faydalanabileceklerdir. Öte yandan kendilerini kolaylıkla aile ortamı ve topluma motive edenler (uyum sağlayanlar), mutlu ve saadetli bir hayat geçirebilirler. Bunun tam aksi olursa da, yani çocukluk evresinde gerekli terbiyeyi alamamış kişiler, kötü alışkanlıklarından dolayı topluma bir türlü adapte olamazlar.[2] Elbette unutulmaması gerekir ki; terbiye ve eğitim, kişinin fizikî ve ruhî olgunluğa uygun olmalıdır, hâl böyle olunca da, her eğitimin çocukluk döneminde verilemeyeceği ortaya çıkar. Bunun için kişiyi yavaş yavaş alıştırmak gerekmektedir. Eğitim ve terbiyenin en verimli ve yüksek olduğu zaman dilimi, gençliğin ilk yıllarıdır. Bu terbiyenin önemi şu noktada kendini göstermektedir; bu iki gurubun iyi ilişkiler içerisinde olmasının sağlanması ve kuşak çatışmalarının önlenmesi, toplumsal hayatın bekası için gereklidir ama bunun dışında, psikolojik güveni sağlayarak, toplumsal yeteneklerin ortaya çıkmasında da bir hayli etkilidir. Bu konunun gerçekleşebilmesi için öncelikle genç ve ebeveynin arasındaki iletişim düzeltilmeli, daha sonra yaşlı ve gençlerin ayrı eğitimi ile onları alacağı görev ve rolleri ile tanıştırmak gerekmektedir. Şimdi burada Din Önderleri’nin (Masum Oniki İmam) öğretilerinde yer alan bazı eğitici noktalara değineceğiz.
• Yaşlılara Karşı Saygılı Olmak ve Konuşmada Öncelik Vermek: Dinî öğretilerin gençlere verdiği tavsiyelerinden birisi, yaşlılara her konuda öncelik vermeleri, konuşma ve davranışlarında onlara karşı saygılı olmalarıdır. Her ne kadar bu gençlik ruhuna aykırı olsa da, devamlılık arz eden ikazlar ve terbiye ile bunu onların ruhunda oturmuş bir davranış hâlinde getirilebiliriz. İmam Cafer-i Sâdık (a.s.), bir rivayette şöyle buyurur:
“Genç birisi ve yaşlı bir adam Allah’ın Resulü’nün (s.a.a.) huzuruna çıkmış ve genç hemen söze başlamıştı, Peygamber (s.a.a.) şöyle buyurdu: “Önce büyükler, önce büyükler.”[3]
• Büyük ve Yaşlılara Karşı Saygı ve İkramın Sonuçlarının Anlatılması: Büyüklere karşı saygı ve ikramın sonuçlarının örnekler ile anlatılması, gençleri bu kural ve kanunlara uymaya teşvik edebilir. Hatemü’l-Enbiya Muhammed Mustafa (s.a.a.) şöyle buyurmuş:
“Yüce Allah’ın kendisini görevlendirdiği gençler olmasa, hiçbir yaşlıya ikram ve ihtiramda bulunulmaz.”[4]
• Büyüklere karşı saygılı olma konusunun öneminin açıklanması: Rivayetlerin genç nesli saygı ve ihtirama yöneltmek için kullandığı bir diğer yöntem ise, büyüklere karşı olan saygının, Allah’a duyulan saygı olarak tanımlanmasıdır. Bu metod kullanılarak gençlerin konuya teşviki sağlanmıştır. Abdullah b. Sinan der ki: İmam Cafer-i Sâdık (a.s.) bana şöyle buyurdu:
“Şüphesiz Allah’ı yüceltmenin örneklerinden biri de, ihtiyarlık döneminde olan yaşlılara saygı duymaktır.”[5]
[1] Felsefî, Muhammed Tâkî; Felsefî Deyişler, Düşünce ve Eğilimler Konusunda Yaşlılar ve Gençler, C. 1, s. 1.
[2] Felsefî, Muhammed Tâkî; Felsefî Deyişler, Düşünce ve Eğilimler Konusunda Yaşlılar ve Gençler, s. 106.
[3] Nuri, Hüseyin; Müstedreku’l-Vesâil, C. 8, s. 392.
[4] Meclisî, Muhammed Bâkır; Bihâru’l-Envâr, C. 72, s. 137.
[5] Kuleynî, Muhammed b. Yâkub b. İshak; El-Kâfî, C. 2, s. 658.
Dostları ilə paylaş: |