Bir atıf notu:
-Risale-i Nur’daki temsillerin hususiyetleri, bak: 3101.p.
3747- Bediüzzaman’a, eserlerinde verdiği temsiller için sorulan bir sual ve cevabı: « Diyorsunuz ki:”Sen Sözlerde kıyas-ı temsili çok istimal ediyorsun. Halbuki Fenn-i Mantıkça, kıyas-ı temsilî yakîni ifade etmiyor. Mesail-i yakîniyede bürhan-ı mantıkî lâzımdır. Kıyas-ı temsilî, Usul-i Fıkıh ülemasınca zann-ı galib kâfi olan metalibde istimal edilir. Hem de sen, temsilatı bazı hikâyeler suretinde zikrediyorsun. Hikâye hayalî olur, hakiki olmaz. Vakıa muhalif olur?”
Elcevab: İlm-ı Mantıkça çendan “Kıyas-ı temsilî, yakîn-i kat’i ifade etmiyor” denilmiş. Fakat kıyas-ı temsilînin bir nev’i var ki, mantıkın yakinî bürhanından çok kuvvetlidir. Ve mantıkın birinci şeklinin birinci darbından daha yakînîdir. O kısım da şudur ki: Bir temsil-i cüz’î vasıtasıyla bir hakikat-ı küllînin ucunu gösterip, hükmü o hakikate bina ediyor. O hakikatın kanununu, bir hususi maddede gösteriyor. Ta o hakikat-ı uzma bilinsin ve cüz’î maddeler, ona irca’ edilsin.
Meselâ: “Güneş nuraniyet vasıtasıyla, birtek zat iken her parlak şey’in yanında bulunuyor” temsiliyle bir kanun-u hakikat gösteriliyor ki, nur ve nurani için kayıd olamaz, uzak ve yakın bir olur. Az ve çok müsavi olur. Mekân onu zaptedemez.
Hem meselâ: “Ağacın meyveleri, yaprakları; bir anda, bir tarzda kolaylıkla ve mükemmel olarak birtek merkezde, bir kanun-u emrî ile teşkili ve tasviri” bir temsildir ki, muazzam bir hakikatın ve küllî bir kanunun ucunu gösterir. O hakikat ve o hakikatın kanununu gayet kat’i bir surette isbat eder ki, o koca kâinat dahi şu ağaç gibi o kanun-u hakikatın ve o sırr-ı Ehadiyetin bir mazharıdır, bir meydan-ı cevelanıdır.
İşte bütün Sözlerdeki kıyasat-ı temsiliyeler bu çeşittirler ki, bürhan-ı kat’i-yi mantıkîden daha kuvvetli, daha yakinîdirler.» (S.615)
3748- «Bu temsiller; şuunat-ı rububiyetin hakikatını tutamaz, ihata edemez, mikyas olamaz; fakat baktırabilir. Meselâ: Lezzet ve sürur ve memnuniyetin bizce malum manaları, şuunat-ı mukaddeseyi ifade edemiyor; fakat birer ünvan-ı mülahazadır, birer mirsad-ı tefekkürdür. Hem dahi şu temsiller; muhit, azîm bir kanun-u rububiyetin küçük bir misalde ucunu göstermekle, rububiyetin şuunatında o kanunun hakikatını isbat ediyor. Meselâ: Bir çiçek vücuddan gider, binler vücud bırakarak öyle gider denilmiş. Onunla azîm bir kanun-u rububiyeti gösteriyor ki; bütün bahar, belki bütün dünyadaki mevcudatta bu kanun-u rububiyet cereyan ediyor.
Evet Hâlik-ı Rahim, bir kuşun tüylü libasını hangi kanunla değiştiriyor, tazelendiriyor; o Sani’-i Hakîm, aynı kanunla her sene Küre-i Arzın libasını Tecdid eder. Hem o aynı kanunla, her asırda dünyanın şeklini tebdil eder. Hem aynı kanunla, kıyamet vaktinde kâinatın suretini tağyir edip değiştirir.
Hem hangi kanunla zerreyi, mevlevi gibi tahrik ederse; aynı kanunla Küre-i Arz’ı meczub ve semaa kalkan mevlevi gibi döndürüyor. Ve o kanun ile âlemleri böyle çeviriyor ve manzume-i şemsiyeyi gezdiriyor.
Hem hangi kanunla senin bedenindeki hüceyratın zerrelerini tazelendiriyor, tamir ve tahlil ediyorsa, aynı kanunla senin bağını her sene tecdid eder ve her mevsimde çok def’a tazelendirir. Aynı kanunla, zemin yüzünü her bahar mevsiminde tecdid eder, taze bir peçe üstüne çeker.
Hem o Sani’-i Kadir, hangi kanun-u hikmetle bir sineği ihya eder; aynı kanunla şu önümüzdeki çınar ağacını her baharda ihya eder ve o kanunla Küre-i Arzı yine o baharda ihya eder ve aynı kanunla Haşirde mahlukatı da ihya eder. Şu sırra işareten (31:28) ¯?«f¬&~«— ¯j²S«X«6 Ŭ~²vUC²Q«" ««— ²vUTÇV«' _«8 Kur’an ferman eder. Ve hakeza kıyas et.
Bunlar gibi çok kavanin-i rububiyet vardır ki, zerreden ta mecmu’-u âleme kadar cereyan ediyor. İşte faaliyet-i rububiyetin içindeki şu kanunların azametine bak ve genişliğine dikkat et ve içindeki sırr-ı vahdeti gör; herbir kanun bir bürhan-ı vahdet olduğunu bil. Evet şu çok kesretli ve çok azametli kanunlar, herbiri ilim ve iradenin cilvesi olmakla beraber; hem vahid, hem muhit olduğu için; Sani’in vahdaniyetini ve ilim ve iradesini gayet kat’i bir surette isbat ederler. İşte ekser Sözler’de ekser temsilat, böyle kanunların uçlarını birer cüz’î misal ile göstermekle; müddeada, aynı kanunun vücuduna işaret eder. Madem temsil ile kanunun tahakkuku gösteriliyor; bürhan-ı mantıkî gibi yakinî bir surette müddeayı isbat eder. Demek Sözler’deki ekser temsiller; birer bürhan-ı yakinî, birer hüccet-i katıa hükmündedir.» (M.290)
3749- Kur’anda h/ uC8 gibi kök kelimelerden türemiş olan ifadelerle çok temsiller vardır. Ezcümle (2:17) âyetinde geçen misal için şu izahat veriliyor:
«Edebiyatta tefhim ve cazibe nokta-i nazarından temsilin büyük ehemmiyet-i beyaniyesi vardır. Çünki alel’ekser akıllar, vehimlerin müdahale ve tasallutlarına maruz olduklarından makulat-ı hafiyeyi hüsn-i idrakten mahrum kalırlar; temsil ile vehimleri akla teshir eder ve hakikatı cahil, gabi kimselere bile tefhime vesile olur. Zira temsil, dakik ve rakik makulat-ı hafiyyenin nikab ü hicabını atarak, onları açık mahsusat kisvesinde ibraz eder de tanınmadık şeyleri tanınmış, görülmedik şeyleri görülmüş gibi izhar ve ifham eyler.» (E.T. 244)
Dostları ilə paylaş: |