2806/7- Ezan ve kametle ilgili bir takım şer’î hükümler vardır. Bunların açıklamaları, ilmihal kitaplarında mevcuttur. Ehemmiyetine binaen bazılarına burada yer veriyoruz:
1- Ezan, Arapça muayyen kelime ve cümleleriyle sade, zühdî bir üslubla okunur. Daha sonraları, on ayrı makamda da okunmuştur.
2- Kamet de ezan gibidir. Yalnız kamet, ezanda olduğu gibi ağır ağır ve çok yüksek sesle okunmaz. Namaz kılınan yerde, ayakta ve kıbleye karşı okunur. Ayrıca ezanda da geçen “Hayye Alelfelah”tan sonra “Kadkametissalatü kadkametissalah” (Namaz başladı, namaz başladı) sözleri ilave edilir. Kamet de, ezan gibi farz olan namazların sünnetlerindendir. Gerek tek başına, gerek cemaatle farz namaza başlanacağı sırada kamet getirilir ve hemen namaza başlanır.
3- Kadınların, çocukların ezan okumaları veya cemaate kamette bulunmaları mekruhtur. Bu takdirde ezanı iade etmek mendub veya vacibdir.
4- Müezzin olan zât, ezanın âdabını bilir ve müttaki olması müstehabdır. Cahillerin, fâsıkların ezan okumaları mekruhtur.
5- Sarhoşların, mecnun veya ma’tuhların, cünüblerin ezan okumaları da mekruhtur. Bunların okudukları ezan iade edilmelidir.
6- Evde veya kırda kılınacak farz namazları içinde hem ezan, hem de kamet efdaldir. Bunlarda yalnız kamet ile iktifa edilebilir, fakat ezan ile iktifa mekruhtur.
7- Ezan ve kamet vakit namazları için sünnet olduğu gibi, kaza namazları için de mesnundur.
8- Sabah namazı hariç, vaktinden önce ezan okumak caiz değildir. İadesi lâzım gelir.
9- Akşam namazında ezanın arkasında kamet getirilirken camiye giren kimse oturur. Ayakta durması mekruhtur.
Ezan okunurken” Hayye alessalâh” derken müezzinin yüzünü sağa, “Hayye alelfelah” derken sola çevirmesi müstehabdır, minarede sağa ve sola dolaşır.
10- Ezan İslâm’ın büyük şeairindendir. Ezan okurken onu huşu ile dinleyip hürmet göstermekle, şeair cihetindeki manevî te’siri daha çok alınır ve hissedilir. Lâkayd kalmak, fuzuli konuşmaları terketmemek hatadır. Hatta muteber kaynaklar, Kur’an okumak, zikir gibi sünnet ve müstehab meşguliyetlere ara verilmesini efdal görmektedir. Dinî ilimlerin ders ve tâlimi gibi farz olan fiiller, buna dahil değildir.
11- Ezan ve kameti işiten kimsenin bunları kendi kendine tekrar etmesi, “Haye alessalah, Hayye alelfelah” kelimelerinde ise: “Lâ havle velâ kuvvete illâ billah” demesi; sabah namazında da “essalatü hayrun minnevm” (yani, namaz uykudan hayırlıdır) diyen müezzinin bu sözüne karşı “sadakte ve berirte” (yani doğrusun, gerçeksin) demesi müstehabdır.”Eşhedü enne Muhammeden Resulüllah” sözüne karşı da “Sallallahü aleyke ya Resulallah” der.
Ezan ve kameti dinledikten sonra şu dua okunur:
¬³~ ¬}«W¬=_«T²7~ ¬?«ŸÅM7~«— ¬}Å8_ÅB7~ ¬?«Y²2Åf7~ ¬˜¬g«; ¬±«‡ ÅvZ±V7«~
y²C«Q²"~«— ¬}«[¬7_«Q²7~ «}«Q[¬4Åh7~ «}«%«‡Åf7~«— «}«V[¬N«S²7~«— «}«V[¬,«Y²7~ ~®fÅW«E8 _«9¬f¬±[«,
«…_«Q[¬W²7~ r¬V²F# « «tÅ9¬~ y«B«2_«S«- _«X²5ˆ²‡~«— y«#²f«2«— >¬gÅ7~ ~®…YW²E«8 _®8_«T«8
(Meali: Ey bu tam davetin-yani okunan mübarek ezan veya kametin-ve kılınmak üzere olan (ve kıyamete kadar devem edecek olan) namazın sahibi Allah’ım! Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (A.S.M.) Vesile’yi, fazileti ve yüksek dereceyi ihsan et! Ve O’nu kendisine va’dettiğin Makam-ı Mahmud’a eriştir! Ve bizi de O’nun şefaatına nail et! Şüphesiz sen va’dinden dönmezsin. (B.İ.İ.128)
Mezkûr ezan duası ehadiste zikredilir. Ezcümle Buhari Ezan 8, Ebu Davud 529. hadîsi, İ.M. 722. hadîsi, B.M. 1 ci. 157. hadîsi ve S.B.M. 365. hadîsi örnek verilebilir.
(Not: Duada geçen Vesile, Allah’ın rızasına ve yakınlığına sebep olan şey demek olduğu gibi Cennet’te çok yüksek bir makam olduğu, faziletin de iyi ahlâk ve meziyetler manasına geldiği gibi, aynı şekilde Cennet’te yüksek bir makam olduğu; Makam-ı Mahmud’un da (Bak: 2237.p.) şefaat-i kübra makamı olduğu beyan olunmaktadır. Böyle bir duada bulunmak, Resul-i Ekrem’e (A.S.M.) sevginin, kuvvetli bağlılığın bir nişanesidir.)
2806/8- Bilindiği gibi ezan, bütün dünyada müslümanlar tarafından Arapça olarak, aslına uygun şekilde okunmaktadır. Memleketimizde ise Cumhuriyet’ten sonra bir ara Türkçe olarak okunma mecburiyeti getirildi ve bu husus kanunî müeyyideye bağlandı. Kur’an ve ezanın Türkçe okunması fikrini müdafaa eden Ziya Gökalp’ti. Mustafa Kemal bunu tatbikat sahasına koydurdu. Önce bir deneme yapıldı. Türkçeleştirilmiş bir kısım Kur’an sûreleri ve Türkçe ezan 3 Şubat 1932’de (27 Ramazan, Kadir Gecesinde) Ayasofya’da okutuldu. Bu hareket İslâm dünyasında şiddetle tenkid edildi. Meselâ Mısır’da Şeyh Muhammed-el Güneymî et- Taftazanî, bunu dinsizlik hareketi şeklinde kınadı. Fakat Türkiye’de halk baskı altında bulunduğu için sesini fazla duyuramadı. Türkçe ezanın bir yıl sonraki Ramazanda bütün yurt sathında yaygınlaştırılması talimatı verildi ve bu iş için hararetli çalışmalar başlatıldı. Fakat gelecek Ramazana kadar bu çalışmalar tamamlanamadığı için ancak kısmen bu plan tatbik edilebildi. Türkçe ezana karşı l Şubat 1933’te Bursa’da halk arasında bir protesto hareketi oldu. Yahudilerin sinagogda, Hristiyanların kilisedeki ibadetlerine karışılmadığı halde müslümanların camideki ibadetlerine asla karışılamayacağını beyan ettiler. Fakat bu haklı talep ve ikaz, şiddet ve ceza ile karşılandı. Bursa müftüsü Nurettin Efendi vazifesinden azledildi ve din hürriyetine yapılan tecavüzü protesto edenler hapsedildi.
Türkçe ezan okunma mecburiyeti Ceza Kanunu’nun 526. maddesi ile cezaî müeyyideye bağlandı. 2 Haziran 1941 tarihli kanunla bu maddeye yapılan ilaveye göre, cami ve mescidler dışında, her hangi bir yerde vazife dışında, Arapça ezan okuyanlara üç ay hapis cezası getirildi. Arapça ezan okuma yasağı, Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra Haziran 1950’de kaldırıldı. Halk bunu sevinç gözyaşları ve büyük tezahüratla karşıladı. Fakat Cumhuriyet Halk Partisi ve onun fikriyatını savunan gazeteler, bu yasağın kaldırılmasına karşı çıktılar. Antidemokratik alışkanlıklarını, ideolojileri hesabına bırakamadılar.
Ezanın devlet müdahalesiyle Türkçeleştirilmesi ve zorla okutturulmasının dine ve demokrasiye aykırılığı bir yana, hiç te’vil kaldırmaz bir kat’iyetle laik devlete dahi tam manasıyla aykırıdır. Zira laik devlet dindara ve dinsize müdahale etmez ve edemez; yoksa laikliğin esas vasfı ihlal olunur.
2806/9- Hadislerde de ezan bahsine hayli yer verilmiştir. Ezcümle: S.B.M. ci:2 shf:550’de bab-ı bed’-il ezan ve S.M.4. kitab-üs salât 1-8 bablar ve İ.M.3. kitab-ül ezan, ci:2 shf: 475 ve Ebudavud 2. kitab-üs salât, 27-44. bablar ve T.T. ci: 1, shf: 147, 4. bölüm ve B.M. ci: 1, shf: 206-232 ezan babı, ezan hakkında olup, bu hususta geniş tafsilat verirler.
2807- Namazda Fatiha’nın okunması mes’elesi ise, fıkıh kitablarında tafsilatıyla izah edilmiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur:
“ °‚~«f¬' «|¬Z«4 ¬_«B¬U²7~ ¬±•_¬" _«Z[¬4 ~«h²T< « ¯?«Ÿ«. Çu6
Herhangi bir namaz ki, onda Fatiha-i Şerife okunmaz o namaz noksandır.
İzah: Malum olduğu üzere namazlarda Kur’an-ı Kerim âyetlerinden bir miktar okunması farzdır. Fatiha-i Şerifenin okunması da vacibdir. Bir namazda hiç Kur’an okunmazsa o namaz batıl olur. Başka âyetler okunduğu halde Fatiha-i Şerife okunmazsa namaz da noksan bulunur. Fatiha-i Şerife sehven okunmamış ise secde-i sehiv lâzım gelir, kasden okunmamış ise namazın iadesi icabeder. Cemaatle kılınan namazlarda imamın Fatiha-i Şerifeyi kıraati, cemaatin de kıraati yerine kaim olur. Bu Hanefi Mezhebine göredir. İmam-ı Malik ile İmam-ı Ahmed’e göre ise bu, cemaatle kılınıp cehren kıraat olunan namazlara mahsustur. İmam-ı Şafiî’ye göre ise Fatiha-i Şerifeyi cemaatin her halde okuması lâzımdır, bunu okumayanın namazı sahih olmaz. Bu mes’elelere dair fıkıh kitaplarımızda tafsilat vardır. Biz burada şuna işaret edelim ki, namazda okumakla mükellef olduğumuz şey, mahza Kur’an-ı Kerim’in âyetleridir, sureleridir. Bunlar ise vahy-i İlahîye müstenid, birer mu’cize-i kelâmiyedir. Birer kudsiyet-i mahsusayı haizdir. Bunların yerine hiçbir tercüme, hiçbir meal kaim olamaz. Bunlara Kur’an hükmü verilemez. Bu hususta sarahat-ı Kur’aniye vardır. Bu babda icma-i ümmet, mün’akiddir. Kur’an-ı Kerim tercümelerinin Kur’an-ı Mübin mahiyetinde olamıyacağına dair Tefsir Tarihi ve Tabakat-ül Müfessirîn adındaki eserimizde tafsilat vardır.” (H.G. Hadis: 286) (Büluğ-ul Meram Tercemesi, ci:l, shf: 316 ile 320’de de tafsilat vardır.)
İ.M. 984-988. hadislerde, cemaatte ihtiyarlar, hastalar, çocuklar ve zamanı az olanlar düşünülerek imamın namazı hafif (kısa) kıldırması, cemaatı usandırmaması gerektiği bildirilir.
Dostları ilə paylaş: |