İsmail arabaci kiMDİR


Zazaca Kurmançça (Kürtçe)



Yüklə 2,91 Mb.
səhifə195/269
tarix07.01.2022
ölçüsü2,91 Mb.
#83021
1   ...   191   192   193   194   195   196   197   198   ...   269
Zazaca

Kurmançça (Kürtçe)

Farsça

Türkçe

rakerdene (k- ra)

vekırın (ve -k-)

bâz kärdän (bâz -kon-)

açmak

ardene (a-)

anin (tin-)

âvärdän (-âvär-, -âr-)

getirmek

wendene (wan-)

xwandın (-xwin-)

xândän, xûndän (-xân-, -xûn-)

okumak

qesey kerdene (qesey k-)

qıse/dang kırın (qıse -k-)

härf zädän (härf -zän-)

konuşmak

vatene (va-)

gotın (-bêj-, -bê-)

goftän (-gû-, -g-)

söylemek

şiyaene (so-, şo-, şı-)

çûn (-ç-, ter-)

räftän (-räv-, -r-)

gitmek

amaene (ye-, ê-)

hatın (tê-)

âmädän (-â-)

gelmek

dıtene (dos-, doş)

dotın (-doş-)

dûşîdän (-dûş-)

sağmak

roniştene (nis- ro)

rûnıştın (rû -n-)

neşestän (-neşîn-, -şîn-)

oturmak

weçinitene (çin- we)

helbıjartın (hel -bıjêr-)

vär çîdän/bär çîdän (vär-çîn-)

seçmek

Zazaca__Kurmançça__Farsça__Türkçe'>Zazaca ve Farsça’nın birinci ve ikinci çoğul şahıs zamirleri bayağı yakınlık göstermekte (ma, şıma, şomâ). İlginç olan şey, bu zamirlerin Zazaca’da Oblik Hal’de de değişmemesi:








Zazaca

Kurmançça

Farsça

Türkçe

yalın hal

ma ameyme
sıma amey

em hatın
hun hatın

mâ âmädîm
şomâ âmädîd (âmädîn)

biz geldik
siz geldiniz

oblik hal

çê ma (keyê ma)
çê sıma (keyê şıma)

mala me
mala we

hânêye mâ (xûnêyemân)
hânêye şomâ (xûnêyetân)

evimiz
eviniz


OLUMSUZLUK DURUMU:


-en- ara eki kalkmaz, olumsuzluk ön eki nê- eklenir:

ez vênenu



şimdiki Zaman belirtisi dı- kalkar, yerine na- (nı-, no-) eklenir:

ez nabinım



şimdiki Zaman
belirtisi mî- kalkmaz, olumsuzluk ön eki ne- eklenir:

män nemîbînäm



ben görmüyorum


SAYILAR:





Zazaca

Kurmançça

Farsça

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
30
40
100
200
1000

zu, jü (jew, yew)
dıde,dı
hire
çar (çor, çehar)
phonc (panc)
ses (şeş)
hawt (hot, 'hewt)
heşt
new
des
des u zu (jewendês)
des u dıde (dıwês)
des u hire (hirês)
des u çar (çarês)
des u phonc (pancês)
des u ses (şıyês)
des u hawt (hewtês)
des u heşt (heştês)
des u new (newês)
vişt (vist)
vişt u zu (vist u yew)
hirıs
çewres
se (sed)
dısey
hazar

yek
dudu,du
sısê, sê
çar
pênc
şeş
heft
heşt
neh
deh
yanzdeh (deh u yek)
dıwanzdeh (deh u du)
sêzdeh (deh u sê)
çardeh (deh u çar)
panzdeh (deh u pênc)
şanzdeh (deh u şeş)
hıvdeh (deh u heft)
hıjdeh (deh u heşt)
nozdeh (deh u noh)
bist
bist û yek
si (sih)
çel (çıl)
sed
du sed
hezar

yek (ye)
do

çähâr (çâr)
pänc
şeş (şîş)
häft
häşt
noh
däh
yâzdäh
dävâzdäh
sîzdäh
çähârdäh (çârdäh)
pânzdäh (pûnzdäh)
şânzdäh (şûnzdäh)
hefdäh (hevdäh)
hecdäh (hejdäh)
nûzdäh
bîst
bîst o yek

çehel (çel)
säd
devîst
häzâr


SÖZCÜKLERİN KARŞILAŞTIRILMASI:

(e: eril; d: diþil)




Zazaca

Kurmançça

Farsça

Türkçe

çım (çısm) e

çav e

çeşm

göz

gos (goþ) e

guh (go) e

gûþ

kulak

buri e

bırû e

äbrû

kaş

boji (bazi), qol e

mıl, bask, pil

bâzû

kol

dızd e

dız e

dozd

hırsız

zerd

zer

zärd

sarı

şia, sia

reş

sîâh

siyah

adır e

agır e

âtäþ

ateş

game d

gav d

gâm

adım

name e

nav e

nâm, esm

ad

sewe (þewe) d

şev (şav) d

şäb

gece

genım e

genım e

gändom

buğday

pırd e

pır e

pol

köprü

dewe d

gund e

rûstâ, dê

köy

heya, ya, êê

erê, herê, belê

ârê, bälê

evet



na, no

näh, xeyr

hayır

Zazaca ve Kurmançça’da isimlerde eril/dişil ayrımı (genüs) varken, Farsça’da bu ayrımı göremiyoruz (Sorani-Kürtçe’sinde de olduğu gibi). Kurmançça’da sözlerin genüsü tek izafelerde ve Oblik Hal’de oluşurken, Zazaca’da dişil kelimeler Yalın Hal’de şöyledir: -e veya -i bitişik ve sonu vurgusuz.


Örneğin: uşire, bıze, rêçe, gêrmi, tiji, derjêni. İstisna: balişna, manga, kesa gibi sözler.

Farsça’da tek Yalın Hal varken, Zazaca ve Kurmançça’da ise üç hal vardır:


1. Yalın Hal, 2. Oblik Hal, 3. Çağrı Hali
OBLİK HALİN ŞAHIS ZAMİRLERİ:

(Farsça’daki halk ağzının son ekleridir)




Zazaca

Kurmançça

Farsça (Halk Ağzı)

Türkçe

mı(n)* ma
to sıma (şıma)
dey, ey, cı dine, ine (inan)
daê, aê, cı

mın me
te we
wi wan


-äm -emân
-ät, -et -etân
-äş, -eş -eşân
-

beni, benim, bana bizi, bizim, bize
seni, senin, sana sizi, sizin, size
onu, onun, ona (e) onları,
..., ... ..., ..., ... (dişil)

* mı’nın n’si Zazaca’da kaybolmuştur ve şu gibi durumlarda çıkar : Na vıstüriya mına. (Bu benim kaynanamdır), yada: alvaze mıno khan (eski arkadaşım).


ÇAĞRI HALİ:


ero Heso !

lo Heso !

(lan) Hasan !

erê çênê ! (keynê)

lê keçıkê ! (qizê)

kız !

alvazenê ! (embazêno !)

hevalno !

arkadaşlar !

Kurmançça ve Zazaca’da ortak olan bir başka nokta ise "Ergatif" Hal, yani Geçmiş Zamanda, Geçişli Fiiller’de özne ve nesnenin yer değiştirmesi hali. Ergatif Hal eski İranî dillerinde ve Kafkas dillerinde, örneğin Gürcüce’de de vardır.




Zazaca

Kurmançça

Farsça

Türkçe

ez cêniye vênon

ez jın dıbinım

män zän mîbînäm

ben kadın görüyorum

ez a cêniye vênon

ez wê jınê dıbinım

män ân zän râ mîbînäm (män ûn zänû mîbînäm)

ben o kadını görüyorum

mı cêniye diye

mın jın dit (di)

män zän dîdäm

ben kadın gördüm

ez to vênon

ez te dıbinım

män to râ mîbînäm (mîbînämät)

ben seni görüyorum

mı tı diya

mın tu diti

män to râ dîdäm (dîdämät)

ben seni gördüm

mı tı diya, Türkçe’ye birebir çevrilince: sen benden taraf görüldün.


TAYINI SIFAT:


çêneka rındeke (keyneka rındekı)

keçıka (qiza) xweþık

doxtäre qäþäng

güzel kız

laako rındek (lajeko rındek)

lawê/kurrê xweþık

pesäre qäþäng

güzel oğlan

domanê (qeçê) nêweşi

zaroyên nexweþ

bäççehaye märîz (nâxoþ)

hasta çocuklar

caê de xıravın (caê do xırabın)

ciheki xırab

câyî xärâb

kötü bir yer

bırae tüyo qız

bırayê teyê pıçûk

bärâdäre kûçeke to

küçük kardeşin

Zazaca’nın özelliği: 'de' edatının oluşu, hatta Güney lehçelerinde (Çermik-Siverek vd.) eril (do) ve dişil (da) edatı da mevcuttur. Dahası Zazaca’da sıfatlar bir dişil ek (-e, -ı) veya çoğul eki (-i) almaktadır.


ÖN TAKI VE SON TAKILAR:
Zazaca Kurmançça Farsça Türkçe

.... de(r)
ez çê deru (ez keye dıra)

lı..., dı ...de
ez lı mal ım

där.., tû...
där xânêyäm (tû xûneam)

-de
hali evdeyim

.... ra
Dêsımi ra

jı ...
jı Dêrsımê

äz ...
äz Dîrsem

-den hali
Dersim’den

.... rê / ve...
cı rê peru don(danu ve cı)

jı ... ra
jêra pere dıdım

be ....
be û pûl mîdähäm (pûl mîdämeş)

-e hali
ona para veriyorum

hata ...

heta (heyan) ...

tâ ...

... -e kadar

-de ve -den Hali için Zazaca’da bir son takı gerekirken, Kurmançça ve Farsça’da bunlar ön takı olarak kullanılır.


"BU" İŞARET ZAMİRİ:





Zazaca

Kurmançça

Farsça

Türkçe

yalın hal

no (ın)
na (ına)
ni (ıni)

ev
ev
ev

în
în
înhâ

bu (eril)
bu (eril)
bunlar (dişil)

oblik hal

ney
naê
nine

vi

van

 

bunu, bunun (eril)
bunu, bunun (eril)
bunları, bunların (dişil)

Zazaca’da bütün gramer hallerine göre birer işaret zamiri bulunmasına karşın, Kurmançça ve Farsça’da işaret zamirleri kısmen kaybolmuştur.


SÜBJONTİF :


kerdene (ker-)

kırın (k-)

kärdän (kon-)

yapmak

ez ke bıkeri (bıkera)
tı ke bıkerê
o/a ke bıkero

ez ko (ku) bıkım
tu ko bıki
ew ko bıke

män ke bokonäm
to ke bokonî
û ke bokonäd (bokone)

yapsam
yapsan
yapsa

şime (şim)!
şêrime ?

herın !
em herın ?

berävîm (berîm) !
berävîm (berîm) ?

gidelim !
gitsek mi ?

Zazaca’nın buradaki özelliği, bazı Fiilerde bir Sübjontif kökünün olması. Kürtçe ve Farsça’da ise Sübjontif fiili şimdiki Zaman gövdesinin köküyle kurulur.


SONUÇ:
Örneklerden de anlaşıldığı gibi Zazaca’nın Kürtçe’nin, Kürtçe’nin de Farsça’nın bir lehçesinin olmadığı görülmektedir.

Dipnotlar:


1. Bu metnin Zazacası TIJA SODIRI dergisinin 2.sayısında (çele 96) yayınlanmıştır.

2. İranî Farsça değildir, bir genel terimdir. İran devletiyle de karıştırılmamalı. Öte yandan Paştu (Afganca) dili bir Doğu-İranî dilidir. Diğer İranî dillerine Goranca, Lurca, Beluçice, Tacikçe, Osetçe vb. örnek olarak verilebilir. İranî tarih, edebiyat ve dilleriyle ilgilenen bilime İranistik denilmekte. Türk dilleriyle (Türkiye Türkçesi, Türkmence, Uygurca, Kırgızca vs.), tarih ve edebiyatıyla ilgilenen bilimin adı ise Türkolojidir.
3. Bu görüşü savunan ve bu konuda araştırması olan dilbilimciler: Vladimir Minorsky, Terry Lynn Todd (A Grammar of Dımli, Michigan, ABD, 1952), Prof. MacKenzie (Göttingen Üniversitesi, Almanya), Ludwig Paul (Göttingen), Dr. Zılfi Selcan (Berlin Üniversitesi), C.M. Jacobson (Rastnustena Zonê Ma, Bonn 1993) v.d.

Yazan: Asmeno Bêwayir



KİRMANÇ-ZAZALARIN ETNİK KİMLİĞİ ÜZERİNE
"Dersim" dergisi'nin 11. sayısında Abdülmelik Fırat ile yapılan bir söyleşi yayınlandı. Abdülmelik Fırat'a bir çok konuya ilişkin sorular sorulmaktadır. Sorulan sorular arasında, Kirmanc-Zazaların etnik kimliği ile ilgili sorularda var. Söz konusu bu söyleşi, hem biz yurt dışındaki Dersimlileri, hemde "Kirmanc-Zazalar ayrı bir etnik kimliğe sahiptir" diyen herkesi zan altında bırakan bir içerik taşımaktadır. Sorulardan biri söyle: "Yine bir tehlike olarak addedermisiniz bilmiyoruz ama, yakın dönemlerde ve özellikle Avrupa'da daha yaygın bir şekilde süren bir tartışma var; Zaza/Kirmançların Kürt olmadıkları, dilleri ve kültürleri itibariyle ayrı bir etnik topluma tekabül ettikleri yönünde. Bu konuda neler söylemek isterdiniz?"
Soru, "Bir tehlike olarak addedermisiniz " diye başlıyor. Sonrada "yakın dönemlerde ve Avrupa'da" diye devam ediyor. Kirmanc-Zazaların ayrı bir etnik kimliğe sahip olduklarını, dillerinin farklı olduğunu söylemek, neden tehlike olarak adlandırılsın ki ? Soruyu bu biçimde formüle etmenin arka planında yatan gerçeği anlamak zordur.
Kirmanc- Zaza halkının Kürt olmadığını, dillerinin farklı olduğunu ilk söyleyenler biz Avrupa'da ki Dersimliler değiliz. Avrupa'da ki Dersimliler tarafından yapılan; eskiden beri halkımız tarafından söyleninenin geniş bir teorik formülasyonudur.
Birincisi: Bizim halkımız ister kendini Kirmanc, ister Zaza, ister Dimli, ya da Alevi olarak adlandırsın, her zaman kendisiyle Kürtler arasına bir ayrım koymuş, kendisini ve dilini başka, Kürtleri ve dilini de başka bir biçimde adlandırmış, kendisini kürtlerin bir parçası olarak görmemiştir. Kürt Miliyetçiliğinin etkisi altında kalmıs bazı aydınların, "biz Kürdüz" demesi bu gerçeği değiştirmez. Halkımızın kafası açık ve net iken aydınlar, halkı dinlememiş, kimliğimize gölge düşürmüşlerdir.
Halkımız, yaygın olarak;"ma Kirmancime", "ma Elevime", "ma Dimlime", "ma Kirmancki, Dimilki qesey keme", "ma khuri nime" diyerek bu farklılığı açık bir biçimde ifade etmiştir. "Khuri hetê Mardin'de, hetê Diyarbekir'de nisenê ru" diyerek, Kürtlerin oturduğu coğrafyaya da kesin bir biçimde işaret etmiştir.
Ne yazık ki halkımız, kendi diliyle bu gerçeği yazıya dökmemistir. Burada kendi tarihini kendisi yazmamış halkımızın, sözlü hafızasını esas almak, sözlü hafızasına baş vurmaktan başka çaremiz yoktur. Bizim halkımızın kendini tanımlamasıyla, başka birilerinin bizim halkımızı tanımlaması birbirine denk düşmüyorsa biz, halkımızın kendine ilişkin tanımlamasını esas almak zorundayız.
Peter Alford Andrews:"Etnik guruplari tanımlamada bir gurubun andaki kendi öz tanımı bizim için geçerli olabilecek tek tanımdır". (1) . Bizim yaptığımız da bundan ibarettir.
İkincisi: Kirmanc-Zazaların ayrı bir halk, dillerinin de Kürtçe olmadığı, bir çok yabancı tarihçi ve dilbilimci tarafından da yazılı olarak ifade edilmiştir. Buna ilişkin bir çok kaynak vardır. Avrupa'da ki Dersimlilerin yaptığı bir başka önemli iş de, bu kaynakların bulunup ortaya çıkarılmasıdır. Bütün bu görüşleri burada aktarmanın mümkünatı yoktur. Sadece kısa bazı örnekler vermekle yetiniyorum. Dersime giderek incelemelerde bulunan Ermeni yazar Andranik, 1901 yılında basılan "Dersim" adlı kitabında Dersimliler için; "(...) ve biz biliyoruz ki, onlar Osmanlı değildir, Pers (Barsig) değildir, Kürt değildir, Ermeni değildir, Bartev değildir, Mar değildir ve bilmem daha ne değildir" (2) demektedir.
Zazaca'nın Kürtçe olmadığını çok eskiden beri savunan Alman dilbilimcilerin görüşleri çok açıktır. Karl Hadank: "Zazaca Kürtçe değildir " ve " ...O. Mann, Zazacanın Kürtçe'den ayrı ele alınmasını savunan ilk Alman dilbilimcisiydi. 1906 ve 1907' de ki ikinci araştırma gezisi raporunda 'Zazaca şimdiye kadar sanıldığı gibi Kürtçenin dialekti değildir' demiştir". (3). O. Man ve K. Hadank'ın bu görüşleri gittikçe yaygınlaşmış, bir çok dilbilimci ve araştırmacı tarafından kabul edilmiştir.
Terry Lynn Todd: "Günümüzde yapılan modern çalışmalar ve analizler, Mann'la Hadank'a olan güvenin doğru olduğunu ve onların son derece dikkate değer ve güvenilir olduğunu göstermektedir. Onların çalışmaları şu anda var olan Dimlice sözcük yapılarını incelediği gibi, sözcüğün artık ortadan kalkmış eski yapısını da
incelemektedir".(4). T.L. Todd 'un söyledikleri ayni zamanda, Dimlice'yi Kürtçe' nin lehçesi sayanlara bir eleştiridir. O, ses bilimi, yapıbilim, söz dizimi, fiil çekimleri üzerine yaptığı çalışmalar sonucu O. Mann ve K. Hadank' ın vardığı sonuçlara varmıştır. Bu nedenledir ki kesin konuşmaktadır.
Ingvar Svanberg: "Avrupa'da ki Kürt Milliyetçileri Zazaca'nın Kürtçe'nin bir lehçesi olduğunu ileri sürerler; ki, bu iddianın dilbilimsel hiç bir dayanağı yoktur".(5)
Joyce Blau: "Genellikle Zaza ve Gorani (...) Bu iki dili Kürtçeye bağlayamayız." (6)
Garo Sasuni: "Thomansek, Hertman, Nöldeke ve benzeri bilginlere göre Zaza lehçesini konuşan Dusikliler (Dersimliler) o yörelere çok eski dönemlerde yerleşmişlerdir. İrani bir kavimdirler ve kendilerine özgü bir çok yönleriyle asıl Kürtlerden ayrılırlar. Ayrı bir kavimdirler".(7)
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Amacım; Kirmanc-Zazaların neden Kürt olmadıklarının teorik formülasyonunu yapmak değildir. Bu zaten yapılmıştır. Ben sadece, dilimizin Kürtçe, halkımızın da Kürt olmadığı görüşünün yeni bir görüş olmadığını söylüyor ve bu görüsün sadece bizim tarafımızdan değil, halkımız ve bu konuya ilişkin araştırma yapmış bilim adamlarının da vardığı bir sonuç olduğunu belirtmekle yetiniyorum.
Gelelim Abdülmelik Fırat' ın yukarıda aktardığımız soruya verdiği yanıta..."Bana, 1985'ten 1995 kadar her hafta 'Zaza Gençliği' imzalı mektuplar gelirdi ve '’sizin aile Zazaların şeyhidir, ama sen Kurmançileri tutuyorsun, niye Zazaları tutmuyorsun’' gibi şeyler yazarlardı. Bu tezgahı yapanlar da bana göre Türk Milli İstihbaratı'dır. .... Şimdi Dimli dediğimiz kesim, ya da Kurmanc, Sorani, Kird, Kelhr, Feyli, Behtiyari bunların hepsi Kürtçenin lehçeleridir". A. Fırat'ın 'Zaza gençliği' nin mektuplarını veri olarak kabul etmesi, buradan hareket ederek meseleyi açıklamaya çalışması, içine düştüğü en büyük talihsizliktir. Biz, "Zaza Gençliği" ile bir ilişkimiz olmadığını ve "Zaza Gençliği" ile ilgili düşüncelerimizi etraflıca anlattık. Bu konuya burada yeniden değinmek istemiyorum. A. Fırat'ın konuya buradan başlaması birazda kendisine yöneltilen soru ile bağlantılıdır. Çünkü, sorunun formüle edilişinde, "tehlike olarak addedermisiniz" gibi ifadeler kullanılmıstır. A. Fırat alışık olduğumuz bir biçimde bir çok dili, Kürtçe'nin lehçesi saymaktadır. A. Fırat, zahmet edip dilbilimcilerin İrani dillerle ilgili yaptıkları sınıflandırmaya bakarsa, hiç de öyle olmadığını görecektir.
A. Fırat'ın görüşleri, bize yabancı olmayan türden. Bazı Kürt politikacılarının kendisi gibi düşünmeyenleri zan altında bırakmak için, başkalarına yönelttiği suçlamaların bir tekrarıdır. Bilimsellikten uzak ve siyasi amaçlıdır. Kürt milliyetçileri ve onların etkisi altında kalanların Kirmanc-Zazalara ilişkin görüşleri, henüz tarih ve dil biliminin yeterince gelişmediği dönemlere ve rast gele yapılmış isimlendirmelere dayanmaktadır. Kürt milliyetçileri, konuyu tartışacakları yerde, Kirmanç-Zazalar ayrı bir etnik kimliğe sahiptir diyen herkesi suçlayan bir tutum sergilemekteler. Bunun sonucudur ki; 1900 ların başında, Zazaca ile ilgili araştırma yapmak isteyen Alman dilbilimcileri engellenmeye çalışılmış, 1937 de Suriye'de Dersim hareketi ile ilgili, B. Nuri'nin dağıtmak istediği bildiriler; Alevilik içerdiği için yakılmış, 1988 de Avrupa'da yapılmak istenen "Dersim geceleri" engellenmiştir.
Bir çok tarihçi ve dilbilimcinin araştırmalarını görmezlikten gelen Kürt
milliyetçileri, Kirmanc-Zaza kimliğinin, "Kürtleri bölmek için" Avrupa'da ki bazı Dersimlilerin ortaya attıkları bir sorunmuş gibi göstermeye çalışırlar. Kürt siyasilerin, Kirmanc- Zazalar'a ilişkin görüşleri Şeref Han'ın "Şerefname"sin de ki görüşleri kadar eski ve eskimiştir.
Örnek olması açısından Şeref Han'ın Çemişgezek hükümdarları için yaptığı
değerlendirmeyi aktarıyorum, oldukça ilginçtir. Burada Şeref Han'ın mantığı ile bugün herkesi Kürt görenlerin aynı mantıktan hareket ettiklerini rahatlıkla görebiliriz. Şeref Han önce, " Tarih bilginlerince açıkça bilindiği gibi, Çemişgezek Hükümdarlarının soyu kendi iddialarına göre, Abbasi halifelerinin çocuklarından olan ve melkis denilen bir kişiye varır". Sonra, " Çemişgezek hükümdarlarının adları da onların Türklerin çocuklarından ve torunlarından olduklarını kanıtlar." Arkasından da "Kürtler arasında 'Kürdistan ' sözcüğü geçtikçe, bundan yanlız Çemişgezek vilayeti anlaşılır" (8) demektedir. Çemişgezek hükümdarlarının kendisini nasıl adlandırdıkları ortada iken Şeref Han, bunun bilginlerce bilindiğini de söyler, buna rağmen Şeref Han, onlara "Türk", Çemişgezek'e de "Kürdistan" demektedir. Buradan çıkarılması gereken sonuç su; Şeref Han, Çemişgezek hükümdarlarının kendilerini nasıl adlandırdıklarını bir tarafa bırakarak, onlara, başka başka adlar takıyor. İşte bu görüş Kürt siyasiler tarafından hala korunuyor. Başkalarının kendilerini nasıl adlandırdıklarına bakmadan başkalarını nasıl istiyorlarsa, o biçimde adlandırmayı sürdürüyorlar. Biz Dersimliler "Kirmanciye"' deriz, Kürt Miliyetçileri ve onlarin etkisi altında kalmıslar bunu "Kürdistan"' diye çevirirler. "Kirmanciye demek Kürdistan demektir" derler. Dikkat edilirse, başkalarını asimile amacı taşıyanlar önce, asimile etmek istediklerinin isimlerini değiştirmekle ise başlarlar. Burada yapılan da budur.

Abdülmelik Fırat, "Nasıl ki Türkçenin Kırgızıstan, Türkmenistan, Kazakistan, Yakut var (...) lehçelerine göre isimlendirilmiş Kürtlerde de durum aynı" diye devam ediyor.Türkçü idologların, halkları ve dilleri tasnif ederken temel aldıkları ırksal kökenden hareket ettiğini çok açık bir biçimde sergiliyor. Aslında bu bütün Kürt siyasilerin içine düştükleri bir çıkmazdır, kaynağı da milliyetçiliktir. İrani dillerden bahsedilebilinir ancak, 'Kürt dilleri' teorisi bir aldatmacadır. Burada "lehçeler" den "dile" terfi amaçlı yapilmaktadır; bu teori Kirmanc- Zazalar arasında kimlik bilinci gelişmeye baslayınca, bunun önünü almak için ortaya atılmıs bir teoridir. Bunlar Türkçü idologlar gibi, ayni kökenden olan toplulukların zamanla birbirinden farklılaşarak, ayrı halklara, dillerinin zamanla farklılaşarak ayrı bir dile dönüşebileceğini kabullenmek istemiyorlar. Her şeyin kendilerine ait ve kendileriyle başladığını ileri sürerler.


Söyleşiyi yapan arkadaşlar A. Fırat'ın bu benzetmesine karşılık daha gerçekçi, daha iyi formüle edilmiş başka bir soru soruyorlar: "Ama onlara Kırgız, konuştukları dile de Kırgızca deniliyor, Türkçe denilmiyor, değil mi? ... aynı ırksal geçmişe sahip de olsa, uluslaşma süreçleri sonunda hepsi kendi adları ve dilleriyle tanımlanıyorlar".
Söyleşiyi yapan arkadaşlar, bu konuda A. Fırat’ı düzeltmeye çalışıyorlar. Fakat, aynı duyarlılığı Kirmanc-Zaza sorununa da göstermiyorlar. A.Fırat'ın verdiği cevap yine ilginç. "... Kırgızca ya da Kazakça bunların üç aşağı beş yukarı hiç olmazsa yüzde otuzbeşi birbirini rahat anlar, ama yüzde altmışı anlamazsa da Türk dilinden ayrılma lehçeler olduğu gerçeğini değiştirmez". Yüzde altmışbeşi birbirini anlamıyorsa, bu çoğunluk birbirini anlamıyor demektir. A. Fırat işin farkında, bunlara Türkçe'den ayrı dillerdir dese; Zazaca'ya da ayrı dil demek zorunda kalacaktır. Devamla; "Benim söylemek istediğim; aynı kökenden ve ayni dilden gelmelerine rağmen zaman içinde birbirlerini yeterince anlamayabiliyorlar. Bunun değişik nedenleri de var. Bu nedenlerde tamamen Türk Milli Istihbarat'ının hiç tutmayacak bu oyununa gelmemek lazımdır." A. Fırat, birbirimizi anlamadığımızı biliyor," birbirimizi yeterince anlamasak bile", ayrı diller dememeliyiz, diyor. Ama dilbilimciler tam tersini düşünüyor. Dil bilimcilere göre, aynı dilin lehçeleri olabilmeleri için, değişik lehçeleri konuşanların birbirlerini yeterince anlamaları şarttır. İnsanlar,konuşulanların büyük çoğunluğunu anlamıyorsa peki, birbirini yeterince anlamayan bu insanları nasıl anlaştıracağız? Tercüman kullanmaktan başka çare kalıyor mu? Bir yerde konuşulanların ya da yazılanların yüzde altmışını anlamayan bir topluluk ne yapmalıdır? "Biz konuşulanları ve yazılanların büyük bir bölümünü anlamıyoruz" derlerse, bu pratik sorunu nasıl çözeceğiz? Pratikte bu sorunun nasıl çözüldüğü ortada değil mi, Türkçe konuşmuyor muyuz?
A. Fırat ve onun gibi düşünenlerin İrani dillerin hepsine yada Almanca ile
Hollandaca'ya, Hollandaca ile Frisce'ye, Almanca ile İngilizce'ye, aynı dil grubundan olan başka bazı dillere niye ayni dil demediklerini anlamak zordur. Çünkü yukarıda adını verdiğim bu diller arasındaki yakınlık Kürtçe ile Zazaca arasındaki yakınlıktan daha fazladır. Bir dil grubuna ait bütün diller; bazi ortak özellikler taşıyabilir, buradan hareketle bunlar aynı dillerdir diyebilir miyiz? A. Fırat'a göre, "birbirimizi yeterince anlamazsak bile" ayrı diller dememeliyiz, dersek MİT'in oyununa gelmiş oluruz! Çok basit bir mantık, bazı Kürt siyasilerin kendi muhaliflerine karşı kullandıkları bir yöntem. Önce, 'ajan' diyorlar, sonra 'ölümü hak etti' deyip ortadan kaldırıyorlar. Biliyoruz ki, hayatına son verilen varlıklar, bir daha yaşama geri dönemiyor. Dil ve Kültür de öyle.
A.Firat'a sorulan bir baska soru; "...'Dimli' tanımı nereden geliyor, Tarihsel-etnik coğrafyası neresidir?" biçimindedir. A. Fırat: "Dimli Kürtçenin bir lehçesidir, (...)" "Med imparatorluğu'nun sarayda özenle konuşulan bir lehçesiymiş" diyor. A. Fırat, Dimli tanımını Medlerle ilişkilendiriyor. Dimli-Deylem (Dalyam) bağlantısını duymamışa benziyor. Bu da onun, meseleden habersiz olduğunu göstermektedir. Her şeyi Medlere bağlamak sonrada, "Medler Kürtlerin atalarıdır," "Dimlice Med saraylarında konuşuluyormuş" demek oldukça kolay; ama bir görüşün doğru olabilmesi için ispata dayanması gerekir. Bu sorun "miş"lerle açıklanamaz. Medler'in dili, eski Farsça'dan çok Avesta diline daha yakın olan bir dildir. Dimli ve Kürtçe'nin, Farsça ve Avesta ile hala bazı ortak özelliklere sahip olması, onların ayni familyadan olduklarını gösterir, ama ayni dil olduklarını göstermez. Medlerin, Kürtlerin ataları olduğu görüşü de bir varsayımdır. Ortadoğu uzmanı ve Kürdolog Hollandali dil ve tarihçi M. Van Bruinnessen: "Bazı Kürt aydınları Kürtlerin Medlerden geldiğini söyleseler de, Medlerin politik hegomonyası ile Kürtlerin 'Cyrti' olarak ilk kez belirmeleri arasında büyük zaman dilimi boyunca bu bağlantıya ilişkin yeterli bir kanıt mevcut değil." (...) "Etnik bir sıfat olarak "Kurd" terimine ilk kez İslam çağının ilk yüzyıllarından itibaren ve Arap kaynaklarında karşılaşılır." (9)
Üniversite düzeyinde tek Kurdoloji eğitimi veren, " Paris doğu dilleri enstitüsü" nde çalışan Kürt dili ve kültürü uzmanı Prof. Dr. Joyce Blau ile yapılan ve "Roja Taze" nin 28. sayısında yayınlanan bir röportajda, "Kürtçe' de kaç dialekt var?" diye bir soru sorulur. Blau, "kuzey", " merkez ve güney" olmak üzere üç diyalek olduğunu söyler.
Zazaca ve Gorani'yi Kürt lehçeleri içinde saymaz. J. Blau'nun Gorani ve Zazaca'yı Kürtçe'nin lehçeleri içinde görmediğine ilişkin görüşlerini yukarda aktarmıştım. J. Blau: "-Gorani ve Zazaca'nın aynı kökenden geldiklerini biliyoruz muhtemelen bu diller Kürtçeden önce bu bölgelerde konuşuluyordular. (...) Kürtler, Zazaların ve Goranların çoğunu asimle ettiler. (...) Zazalar göçertildiler ve şimdi Anadolu’nun ortadoğusunda bir üçgende yaşıyorlar".
Bu görüşler, yetkin bir kurumda Kürt dili ve kültürü üzerinde çalışma yapan, yetkin bir şahısa aittir. Buradan da rahatlıkla anlaşılacağı gibi Zazaca'nın Kürtçe'nin bir lehçesi olmadığı, "muhtemelen Kürtçe'den önce konuşulduğu" Kürtlerle ilgili çalışma yapan kurumlar tarafından da biliniyor.
"Dimli" adı "Kürt" adından daha eski ve Deylem bağlantılıdır. Deylem, İran’ın kuzeyinde Hazar denizinin kıyısında bulunan Gilan bölgesinin dağlık kesiminin adıdır. Bu bakımdan "Dimli" adını "Kürt" adı içinde mütaala etmek, onun bir unsuru gibi göstermek oldukça yanlıştır. Bu bir çok gezginci, misyoner, tarihi kronolojiden anlamayanların, araştırma yaparken yeterince titizlik göstermeyenlerin, ya da Şeref Han gibilerinin söylediklerini kuşku duymadan kabul edenlerin, yaptıkları bir yanlışlıktır, kavramlar yerli yerinde kullanılmamış, bu konu da gereken özen gösterilmemiş, bir çok şey birbirine karıştırılmıştır. Ayrıca, "Kürt" kavramı çoğu zaman rast gele, bir çok farklı halk için kullanılmıştır. Kürdolog Bruinnessen'in görüşlerinden hareket edersek; Dimliler, "Dimli" adı altında, Kürtler'in henüz "Kürt" adı altında ortaya çıkmadıkları dönemden önce tarih sahnesine çıkmışlardır. V. Minorsky: "Daylamitlerin uzak geçmişi ve orjinleri bilinmiyor. Polybius, M.Ö. 2. yüzyılda Daylamitleri Medlerin kuzey komşuları arasında anıyor".(10). Dimli-Deylem teorisi, bugün Dersim' de yaşayanların en az bir kesiminin Deylem'den göç edip, gelip Dersim'e yerleştiklerini içermektedir. Bu bağlantıyı ilk defa Thomas Arzouni 'nin Deylemlilerin 10.yy da ki göçlerini anlatan kitabını referans göstererek belirten Ermeni Andranik'tir.
K. Haddank; " Dimli- Daylemi teorisi benim 1928' de 11. bendin bitiminde anlattığımdan daha eskidir, bu teoriyi 1900 yılında (...) Ermeni Andranik 'Dersim' adlı kitabında ileri sürmüştür" (11) demektedir.
Prof. W.B. Lockwood: "Dogu Türkiye'de Kürtler arasında küçük topluluklar halinde yasayan Zazalar, Hazar Denizi'nin güney kıyılarındaki Deylemden göçenlerin devamıdırlar". (12)
Abdülmelik Fırat'ın meseleye vakıf olmadığının bir başka örneğini de, onun başka bir soruya verdiği yanıtta görüyoruz. A.Firat; "(...) Sen git şimdi Dersim'e Dimli konusanlar 'Ma Kird' derler" diyor. Burada söyleşiyi yapan arkadaşlar, yine A. Fırat'ı düzeltiyorlar. Biliyoruz ki Dersimliler kendilerine " Ma Kirmancime" derler.
Orta yerde Dersim ya da Kirmanc-Zaza sorunu diye adlandırılan bir sorun var. Bu sorunu biz yaratmadık. Bizden öncede vardı, bizden sonra da var olmaya devam edecektir. Bu sorunu ilk tartışanlar da biz değiliz. Bizden öncede tartışılmış. Bizden öncekilerin sesi pek duyulmamış, bizim ki duyuldu. Farkı burada aramak gerekiyor.
Orta yerde bir de Kürt sorunu var. Ayrıca, bir Ahmet ya da Botan diye bir sorun yok. Ahmed dili ve kültüründen de bahsedilmiyor. Bu bile yanlız başına, Kirmanc-Zaza sorunu diye bir sorunun varlığına işaret eder. Kirmanc-Zaza sorunu zor bir sorundur ve bir çok yönü vardır. Kirmanc ve Zaza adlarının birlikte kullanılmasının nedeni verili durumu belirtmek içindir. Kirmançlar Alevi, Zazalar da Sünni'dir. Bunlar bir halkın iki farklı kesimidirler. Aynı geçmişe sahip olmalarına ve hala aynı dili konuşmalarına rağmen, dini inançlardan kaynaklanan kültürel farklılıklara sahiptirler. Bu iki kesim arasında ruhi şekillenme birliğinden bahsetmek oldukça zordur. Diğer yandan, Kürtçenin bir lehçesi olan "Here-Were" yi konuşan Aleviler vardır, bunlar ayrı dil konuşmalarına rağmen Kirmançlarla her zaman kader birliği yapmışlardır. Eski, alışıla gelmiş bakış açılarıyla bu sorunu, doğru bir biçimde algılamanın olanağı yoktur. Birilerini suçlamaktansa; hoş görülü davranılmali, -eve zere wesiye- sorunları araştırma yolu seçilmelidir.
Biz , başkalarının dilini kendi dilimizin lehçesi saymıyoruz. Kimsenin toprağında, kültüründe gözümüz yok. Hiç kimseyi asimile etmiyoruz. Büyük devlet kurma amacımız da yok. Biz, sadece bir gerçeği ifade ediyoruz. Dilimize, kültürümüze, kimliğimize sahip çıkıyoruz, bütün yaptıklarımız bunlarla sınırlı. Kirmanc-Zazalar'ın ayrı bir halk, dillerinin de Kürtçe olmadığı sonucuna uzun çalışmalar sonucu ulaşılmıştır. Kirmancki-Zazaki Kürtçe'den daha fazla irani unsurları içinde barındıran dil olmasına ve 'en eski' olarak adlandırılmasına rağmen, Kürtçe, Zazaca'nın lehçesidir demedik.
Notlar*
* Türkçe çeviriler için bakiniz Seyfi Cengiz, " Dis kaynaklarda Kirmanclar, Kizilbaslar ve Zazalar", Desmala Sure yayinlar.
Hesen Usên Bor, Ware Sayi:3-4
(1) P.A. Andrews, Ethnic groups in the republic of Turkey
(2) Adranik, Dersim, Tiflis 1901
(3) K. Hadank, Mundarten der zaza
(4)T.Lynn Todd, A gramer of Dimili, Michigan 1985
(5) Ingvar Swanberg, InvandrareFran Turkiet-Etnisk sociocultutell Variasion, Uppsala 1985
(6) J oyce Blau, Gurani et Zaza, Wisbaden 1989
(7) Garo Sasuni, Kürt ulusal hareketleri ve Ermeni-Kürt iliskileri
(8) Seref Han, Serefname, Bitlis 1597
(9) M. van Bruinessen, The ethnic identity of the Kurds
(10) V. Minorski, The enc. of Islam, new ed.
(11) K. Hadank, Mundarten der Zaza
(12) W.B. Lockwood, Überblick über die indogermanischen
(13) Genis bilgi için bakiniz, Dimli- Deylem kurami, Seyfi Cengiz. Desmela Sure, Sayi: 12/1, 13
Yazan: H. Küçük. www.dersimsite.org



Yüklə 2,91 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   191   192   193   194   195   196   197   198   ...   269




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin