İngiliz askerinin şekli zarif Hep nahîfül beden endamı lâtif Donsuz Asker denilen fistanlı Güçlü kuvvetli bî reyb şanlı
DOOS (Çavuş) — İngiliz asıllı olduğunu tahmin ettiğimiz bir borazan çavuşu; Yeniçeri Ocağının lağvinden sonra kurulan ve Asâkiri Mansûrei Muhammediye adı verilen yeni türk ordusunda Avrupa devletleri ordularında olduğu gibi askeri bandolar teşkil edilmiş, ve nöbet zamanlarında, emirlerin tebliğinde, herhangi bir sebeble askeri ikazda boru çalınmaya başlamışdı, ve İstanbulda Enderunu Hümâyunda boru çalıcr (borazan) yetişdirmek icra bir kurs açılmışdı; 1854 de işte bu Çavuş Doos orada bir müddet boru muallimliği yapmışdır; hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi.
Halûk Y. ŞEHSÜVAROĞLU
DOPPLER (Ksenia) — 1963 yılı Avusturya güzeli ve Dünya Güzellik Kraliçesi ikinci san saçlı dilber bir kız; annesi ile birlikde 1965 yılı temmuzunda turist olarak Istanbula gelmiş bindikleri bir taksi otomobilde içinde 10,000 lira bulunan çantasını unutmuş, fakat az sonra o arabanın namuslu şoförü Halûk Gediz çantayı otele getirip güzel Ksenia Doppler'e teslim etmişdir; güzellik kraliçesi ile annesi de bu şoföre Abdullahefendi Lokantasında bir ziyafet vermişdir. Evli ve üç erkek çocuk babası olan İstanbullu şoför de nâzik turistleri Esen-tepedeki evinde bir öğle yemeğine davet etmiş ve onları bir türk sofrasında ağırlamışdır. Komşuların da çağrıldığı bu ziyafetin yemek listesi şu olmuşdür :
Düğün Çorbası
Talaş Kebabı
Tavuk fırın, kızartması.
Zeytinyağlı Biber Dolması
Aşure, Mahallebi
Beş çeşid Baklava
Çeşidli Meyva
En bahah türk şarablan
Şampanya
dermişdir.
Ziyâfetde türküler söylenmiş, güzellik kra-liçası ile annesinin gördükleri samimiyet karşısında gözleri yaşarmışdır. Ksenia Doppler memleketine döndükden sonra şoför Halûk'un üç oğluna hediye olarak birer altın kol saati gön-
j .«J' . «-»• . r\v rr*w*
Burhan eddin OLKER
ANSİKLOPEDİSİ
DORA (Gâvidan) — Türk sinemacılığının ilk şöhretli kadın yıldızlarından, öylesine ki 1962 yılında adı azametli gazete ilânlarında kul-lamlmışdı, meselâ Cumhuriyet Gazetesinin 1-1 mart 1962 tarihli nüshasının 6. sayfasına Puro -Fay müessesesi tarafından tam sayfa olarak bir ilân verilmiş, bu sayfaya Puro Sabunları ile Fay Temizleme kutularına konulan bir ikramiye otomobilinin yanında Cavidan Dora-nın büyük kıt'ada yarı çıplak bir portresi «Puro Yıldızı Cavidan Dora» diye takdim edilmiş-dir.
Aynı yıl içindedirki Cavidan Dora istanbul film piyasasından çekilmiş, İzmirde yerleş-mişdir, 1964 yılı mayıs ayında istanbul gazetelerinde şöyle bir yazı çıkmışdır : «...vücûdu ve yüzü güzel yıldız iki sene evvel ansızın ortadan kayboldu. Bâzı prodüktörler onun için sureti mahsûsada senaryo yazdırmışlardı. Izmire gidip yerleşdiği duyuldu ve bir daha perdeye dönmedi. Sakin hayatından memnun, sinemaya dönmek değil, sinemanın adını anmıyor».
Sinema aktirsliğine «Tütün Zamanı» adındaki filmdeki rolü ile atılmış olan Cavidan Dora İzmirin namlı zenginlerinden Yuguslav asıllı yahud uyruklu Alman Vroskala ile bir yasak aşk hayatı yaşamış, bu münasebetden bir çocuğu dünyâya gelmiş, fakat o gene iş adamının zevcesinin takibi sonunda zina suçu üstünde basılmış, 1965 yılında erkeği ile birlikde altışar ay habse mahkûm olmuşlardır. Bu skandal da A. Vreskalanın zevcesinden boşanması, bir müddet sonra da Cavidan Dora ile evlenmesi ile kapanmışdır.
Bu bayanın bir soy adı benzerliğinden gayri çok muhterem Kore Kahramanı Albay Celâl Dora ile hiç bir karabeti yokdur. Bu istanbul Ansiklopedisi bu hususu belirtmeyi bir ve-cihe bilmişdir.
DOSA (Celâl) — Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun kiymetli kumandanlarından; 1950-1951 Kore Harbinde Birleşmiş Milletler 8. Ordusun-daki Türk Tugayında 241. Piyade Alayı Kumandanı, 24-25 ocak 1951 Kumyangjonni Meydan Muharebesi Zaferinin kahramanı; bu satırların yazıldığı tarihde (ocak 1967) emekli; 1902 de Harputda doğdu, piyade yüzbaşısı Har-putlu Tâhir beyin oğludur, annesinin adı Hayriye Hanımdır; 1905 de Yemende şehid olan babasından üç yaşında âyetim kalmış, .annesi-
DORKEN (Nihad)
- 4706
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 4707 —
DORMEN (Haldu,n)
-
: 24 ocak - 27 ocak 1951 tarihlerinde 8.
Ordu adına bir türk zaferi ile sona eren ve Kö-
redeyi terketmeye hazırlanan bu ordunun ka
derini değişdiren Kumyangjonni Meydan Mu
harebesinde,
-
: 28 ocak - 4 şubat 1951 yine bir türk za
feri ile sona eren taarruz muharebelerinde,
-
: 5 şubat - 12 şubat 1951 bir türk zaferi
ile sona eren Han Irmağı kıyıları taarruz mu
harebelerinde,
-
: 15 şubat - 12 mart 1951 Han Irmağı gü
neyindeki savunma muharebelerinde,
-
: 13 mart - 30 mart 1951 18 gün devam
eden ve bir türk zaferi ile sona eren taarruz
muharebelerinde,
-
: 5 nisafı - 22 nisan 1951 bir türk zaferi
ile sona eren taarruz muharebelerinde,
-
: 22/23 nisan gecesinden 29 nisan 1951
tarihine kadar devam eden Han Irmağı ceba-
na çekilme muharebelerinde,
-
: 30 nisan - 12 mayıs 1951 Han Irmağı
güneyindeki savunma muharebelerinde,
-
: 13 mayıs - 19 mayıs 1951 keşif muha
rebelerinde,
-
: 21 mayıs - 25 mayıs 1951 bir türk zafe
ri ile sona eren taarruz muharebelerinde,
14: 4 haziran - 20 haziran 1951 bir türk zaferi ile sona eren taarruz muharebelerinde,
-
: 15 temmuz - 7 eylül 1951 53 gün de-
vameden keşif taarruzu ile karışık savınma
muharebelerinde,
-
: 8 eylül - 12 eylül 1951 bir türk zaferi
ile sona eren taarruz muharebesinde kuman
danı bulunduğu alayın en ön saflarmdaki erle
rinin yanında dövüşdü ve her kazanılan zafer
deki hissesi çok çok büyük olmuşdur.
Keredeki yorgun askerlerimiz değiştirilirken bu kahraman kumandan da 4 ekim 1951 de Koreden ayrıldı. Yurda döndüğünde Harb Okulu Alay Kumandanlığına tayin edildi, az sonra Piyade Okulu Kumandan muavinliğine nakledildi. Hiç de şirin olmayan isuirkablarla kar-şılaşdı, ve bundan duyduğu üzüntü ile emekliliği istedi ve pek şerefli bir hâtıra bırakarak ordudan ayrıldı. Cumhuriyet Halk Partisine girerek siyâsî hayata atıldı, 1957 seçimlerinde bu partinin adayı olarak Elazığ Millet Vekili seçildi. 1960 yılındaki askerî hükümet darbesinden sonra aynı siyâsî partide kalmakla bera-
ber faal siyâsî hayatdan çekildi. Evinde acı tatlı hâtıralar arasında yaşamayı tercih etti.
Bu satırların yazıldığı sırada Göztepede Kayışdağı Caddesi üzerinde çok mütevazı ev-ceğizinde bağçesiyle uğraşarak yaşamakda idi. 1963 de «Kore Savaşında Türkler» adındaki eserini neşrederek millî kütübhânemize büyük bir eser koydu. .
Ortanın üstünde uzun boylu, melih bir sî-mâya sâhib, her haliyle asalet ve necâbet timsâli, vekarlı, tatlı dilli bir meclis adamıdır.
Üsküdarlı dersiam Hoca Hayri Efendinin kızıSeniha Hanımla evlidir, Nevzad (Doğ. 1925), Behzad (Doğ. 1926), ve Nejad (Doğ. 1928) adında üç oğlu, ve Yaşar (Doğ. 1937) adında bir
kızı vardır.
DOBAN (Abidin) — Denizcilik Bankası Deniz Nakliyâtı T.A.Ş. nin açık deniz kaptanlarından; 1926 da İstanbulda doğdu, Osman Necati Bey ile Hafîze Hayriye Hanımın oğludur. Şehid Niyazi Bey ilk okulunda (1937), Gelenbevî Orta Okulunda (1940) okudu, bir ara Şehir Tiyatrosu Mektebine girdi, sonra anî bir kararla denizci olmayı sahne hayatına tercih edip Yüksek Denizcilik Okuluna girdi ve 1949 da oradan diploma aldı.
Çağrı denizciler gibi arkadaş canlısı, ahbabı tanıdığı çok adamdır. Mesleği îcâbı bütün Akdeniz ve Karadeniz kıyılarını, Güney Afri-kayı, Çin, Japon sularını, Avustralyayı, Ame-rikayı gezib dolaşmışdır. İyi ingilizce ve az almanca bilir. Hayat yolunda denizi sahneye tercih etmiş olduğu halde gönül bağını o sanat âleminden sökememiş, o yoldaki aşkını kalemi ile tatmin etmeğe çalışmışdır, operetler ve film hikâyeleri yazmışdır : Dolap (operet, 1945), Sihirli Elmas (çocuk opereti, 1946), Vatan bizi bekliyor (piyes, 1946), Alafranga Çılgınları (Operet, 1948), İstanbul Geceleri (Film bir hikâyesi, 1948), İstanbul Yıldızlan (Film hikâyesi, 1950), Ağam Eğleniyor (1957).
Deniz Zâbitası Sendikası ve Yüksek Denizcilik Okulu CeCmiyeti üyesidir; futbal ve deniz sporlarını sever, at yarışları meraklısıdır.
Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi.
DOKKEN (Nihad) — Tıb Fakültesi profesörlerinden doktor, operatör, göğüs cerrahisi mutahassısı; 1917 de îstanbulda doğdu, îlyas Mazhar Bey ile Zeliha Hâcer Hanımın oğludur;
Sarıyer İlk Okulunda ) 1928), İtalyan Orta Okulunda (1932), Kabataş Erkek Lisesinde (1935) okudu, 1942 de İstanbul Üniversitesi Tıb Fakültesini bitirdi, aynı yılda fakültenin 1. Cerrahî kliniği asistanı, 1948 de cerrahî mutahassısı ve aynı kliniğin baş asistanı, 1951 de 3. Cerrahî Kliniği doçenti, 1956 da göğüs cerrahîsi mütahassı oldu. Türk Tıb Encümeni, Türk Tıb Cemiyeti, Türk Cerrahî Cemiyeti, Royal Soci-ety of Medicine (ingilterede), İntesnational College of Surgeon (Amerikada), , Flarmoni Derneği, Florya Kulübü, Atlı Spor Kulübü , üyesidir.
1948 yılından bu yana, yerli ve yabancı tıbbî dergilere yazdığı makaaleleri ve kongrelere verdiği tebliğleri yüzden fazladır. Fransızca, ingilizce, italyanca bilir; Azade Hanımla evlidir, ve Sayra (doğumu 1947), adında bir evlâdı vardır. Klasik batı müziğinin meclûbu aydınlarımızdandır. Futbol ve deniz sporlarını sever. 1950 de Fransa, İsveç, îngiltereye; 1953 de Hollanda, Danimarka, İngitereye; 1954 de İngiltere, İsveç, Hollanda, İtalyaya; 1959 da İngiltere, Fransa, Almanyaya gitti. •..:. Kıymetli hekimin 1964 yılı ekim ayında yapdığı bir delik ameliyatı İstanbul basınına şöylece intikal etmişdir :
«İki, üç aylık ömrü kalan kalbi delik Salih Saraç, dün sabah Cerrahpaşa Hastanesinde ameliyat edilmiştir. 11 yaşındaki Salih'in kurtulması için, B grubundan «RH negatif» kanı bulunan 19 gönüllü, sabahın erken saatlerinde hastanede hazır bulunmuşlardır. Üçü kadın olan bu hayırseverler, önce toplu halde 78 numaralı odada yatan Salih Saraç'ı ziyaret etmişler ve hayatta kalabilmek için çırpınan bu çocuğa, moral takviyesinde bulunmuşlardır.
«Salih Saraç, kendisine kan veren bu şahısların bir, bir ellerini sıkmış ve minnet duygularını belirtmiştir. Saat 8.30 da ameliyat odasına alınan Salih'in göğsü, boydan boya açılmış ve kalbi dışarıya çıkarılmıştır. Prof. Dr. Nihad Dorken ve sekiz yardımcısı, hasta olan bu kalbi elma yarar gibi yarmışlar ve içindeki deliğe, madenî bir yama vurmuşlardır.
«Bu ameliyenin yapıldığı sırada, kan verenler, başka bir yerde sıraya girmişler ve teker teker, tansiyon Ve kalb durumları muayene edilerek, kan verebilecek on üçünden 6 kilo kan alınmıştır.
Ameliyat boyunca kan veren hayırsever-
ler, heyecanla neticeyi beklemişlerdir, hastanın annesi de oğlunun hayatta kalabilmesi için dua. etmiştir.
«Dört saat süren açık kalb ameliyetinden sonra Prof. Dr. Nihad Dorken: — Salih tabiî Ömrünü yaşıyabilir, delik kalbine sentetik bir yama vurduk... demiştir.
«Ameliyatın muvaffakiyetle neticelenmesi, Salih için kan verenlerle Cerrahpaşa Hastanesi personelini sevinç içinde bıorakmıştır» (Hürriyet Gazetesi)
Bibi.:. Kim Kimdir Ansiklopedisi; Hürriyet Gazetesi.
..DORMEN (Haidun) — Türk tiyatrosunun ünlü sanatçılarından, «Dormen Tiyatrosu»nun kurucusu; 1928.de Mersinde doğdu, İstanbulun tanınmış iş adamlarından Said Dormenin oğludur, annesinin adı Nimet Hanımdır; orta tahsili Galatasarayı Lisesi ile Robert Kollej'de yap-dı, Tiyatroya karşı duyduğu büyük alâka ile bu güzel sanatı tam mânası ile öğrenmek, sahne aktörü ve olmak üzere Amerikaya gitti ve Yale Üniversitesinde tiyatro tahsili yapdı; bu üniversiteden 1949 da diploma aldı ,memleke-tine döner dönmez aktörlüğe başladı; ve İstanbul halkının karşısına ilk defa. 1957 de «Küçük
Haldun Dormen (Resim : Sabiha Bozcalı)
DOEMEN TİYATROSU
4ÎOS —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
4709 —
DORUK (Ahmed)
Sahne» de Frederiek Knot'un «Cinayet Var» piyesinde Müfettiş Hubbard rolü ile çıkdı; ertesi sene yine Küçük Sahnede «Hamlet» trajedisinde Laertes, «Babosse» komedisinde Edgar -Leon, «Montserrat» piyesinde Ricardo rollerini büyük başarı ile oynadı; bir yandan da« Cep - Tiyatrosu» adında küçük bir topluluğun yöneticiliğini yapıyor, ve orada gene kuşakdan aktör ve aktrislerin yetişmesinde büyük en büyük sanat rolünü oynuyor ,onların arasından da kendi tiyatrosunun şahsiyetlerini seçiyordu.
Aynı yıl içinde, 1955-1956 tiyatro mevsimi, İstanbullular ilk defa olarak yine H. Dormenin himmeti ile Arena tarzında oyunlar seyrettiler; Galatasaraymm Bebekdeki lokalinde ve Kadı-köyünde Kordon Otelinde «Meydan Sahnesi»ni gösterdi. Beşerî üstünde çalışan gene sanatkâr Çiftehavuzlardaki köşkünde de, «Dormen Tiyatrosu» nün ilk oyunu «Papaz Kaçdı» komedisinin provalarını yapıyordu; nihayet Kadıkö-yünde Süreyya Sinemasında «Dormen Tiyatrosu» nün perdesini de açdı (B.: Dormen Tiyatrosu) .
Seksene yakın eserde oynamış, kırkdan fazla eseri de sahneye koymuşdur; kendi tiyatrosu onuncu yılını idrâk etmiş, devamlı olarak her yıl yaz mevsiminde bir Anadolu turnesine çıkmayı vazife bilmiş olan Haldun Dormen, dolaştığı yurd köşelerinde halka tiyatro zevki aşılamaktadır. Türk sahnesine yetişdirdiği yeni bir sanatkâr nesli ile Haldun Dormen Türk Tiyatrosu Tarihinin büyük simleri arasına gire-cekdir.
Merakları arasında türk ressamlarının resimlerini satın alması, kitab ve plâk biriktirmesi de bir sahne sanatkârı için mesleği ile ilgili meşguliyettir.
Aydın türk kadınları arasında seçkin sımalardan Betül (Mardin) hanım ile evlidir; Ömer adında (doğumu 1962) bir oğulları vardır, Fransızca, ingilizce, almanca bilir. Türk Sahne Sanatkârları Cemiyeti üyesidir.
DOEMEN TÎYATEOSU — İstanbulda 1955 -1956 arasında kurulmuş bir özel tiyatroduı; kurucusu Haldun Dormendir (B.: Dormen, Haldun).
Bu satırların yazıldığı sırada onuncu yılını doldurmuş olan bu özel tiyatronun aşağıdaki tarihçesini «Ses» mecmuasından alıyoruz:
«Özel bir tiyatronun 10 yaşına basması ne demektir ?... Bunu tiyatro ile ilgilenenler çok
iyi bilirler. Hiç bir devlet ve belediye yardımı görmeden, sırtını büyük müesseselere dayamadan, kendi yağı ile kavrularak 10'uncu yıldönü^-münü kutlamak... Devlet Tiyatroları, Şehir Tiyatroları türlü olaylara, entrikalara sahne olurken, bu güzel sanata gönül veren ve sırf iyi bir tiyatrocu olmak için Amerika'ya giden, Yale Üniversitesinde tiyatro tahsili yapan bir deli-
Dontıen 'Tiyatrosunun Amblemi
kanlı, Haldun Dormen istanbul'a döndükten sonra kurduğu özel tiyatrosunu kavgasız, gürültüsüz onuncu yılına getiriyor. Dormen'in. tru-bunda hırs yoktur. Rejisörün verdiği rollere itiraz edilmez, işte, «Dormen Tiyatrosu» her şeyden önce bu tutumuyla onuncu yılına başarı içinde girmiştir.
Haldun Dormen'in, en büyük arzusu, istanbul'da iyi bir özel tiyatro kurmaktı. Fakat bunun için, yetişmiş sanatçılar yerline, istidatlı gençleri çalıştırması, yepyeni bir tiyatro grubu yetiştirmesinin elzem olduğuna inanıyordu, îş-te bunun için Küçük Sahne'de çalıştığı seneler, Parmakkapı'da bir apartmanın üçüncü katında ufacık bir trubun, «Cep Tiyatrosu» nün da temsillerini yönetiyor, bu grupta istidatlı gördüğü gençleri, kendi tiyatrosu için hazırlıyordu; Altan Erbulak, Nisa Serezli, Erol Keskin, Yılmaz Gruda, Fikret Hakan, Yıldız Alpar sahneye adımlarım ilk defa bu ufak tiyatroda attılar ve Haldun'un yönettiği piyeslerde oynadılar. Haldun, ertesi yıl yine Küçük Sahne'de oynaarken, bir yandan da kendi tiyatrosunun hazırlıklarını yapdı.
- Tiyatrosunun ilk oynu «Papaz Kaçtı» komedisinin provalarını Ciftehavuzlardaki köşkünde yapıyordu. Bu oyunda Ayfer Feray, Metin Serezli, Erol Günaydın, Yılmaz Gruda, İlhan iskender, Zerrin Arpad, Fikret Hakan, özben Öztürkmen oynuyorlardı. Açılış Kadıköy'de Süreyya sinemasında yapıldı ve çok parlak oldu.
Artık istanbul bir tiyatro daha kazanmış
tı. Yalnız, bu tiyatronun sahnesi henüz yoktu.
İstanbul yazlıklarında temsiller veriliyordu.
1955'de verilen ilk oyundan sonra, 1957'de Hal
dun «Küçük Sahne» yi kiraladı, ilk oyun «Tey
zesi» komedisinde kendisi, Metin Sezerli, Yıldız
Alpar, İlhan iskender, Zerrin Arpad, Erol Gü
naydın, Altan Erbulak, Şükran Akın, Bilge Zo-
bu; ikinci oyun «Karaağaçlar Altında» da ise
Fikret Hakan, Erol Keskin, Yılmaz Gruda, Nec
det Aybek, Yıldız Alpar, İzzet Günay, Özen Tu
tucu (Palay), Ersun Kazançel oynuyorlardı. Bu
iki oyunu Ibsen'in «Hedda Gabler», Bevan-Trc-
zinski'nin «Kamp 17». Shaw'ın «Çikolata As
ker», Maciavelli'nin «Aşk Otu», Roussin'in «Ni-
na», Van Druten'in «Ben Bir Fotoğraf Makine-
siyim», Achard'ın «Benimle Oynar mısın», Ch-
ristie'nin «Fare Kapanı», Özakmaıı'ın «Duvar
ların Ötesi», Arduran'm «Cengiz Hanın Bisikle
ti», Gogol'un «Müfettiş»», Coward'm «Sözde Me
lekler», Shafer'in «Beş Parmak», Çökenin «Kır
kından Sonra», Hegen ve Logan'm «Zafer Ma
dalyası», Roussin'in «Küçük Kulübe», Erduran'-
ın «ikinci Baskı», Coppel'in «Gazeba», Witlin-
ger'in «Samanyolu», Brefford-Monnot'nun «So
kak Kızı îrma», bundan sonra da «Hepimiz Pa
ris'te», «Oyuncakçı Dükkânı», «Taşra Kızı», «Bir
Yastıkta», «Pasifik Şarkısı» oyunları takip etti.
«1962 - 1963 mevsiminde Haldun Dormen'in
Ses Tiyatrosu'na, şimdiki binasına geçdi; burada
ilk oyun Erduran'ın «Ayı Masalı oldu. Bundan
sonra «Sevgilime Göz Kulak Ol», «Borusunu Öt
türen», «Altın Yumruk», «Montserrat», «Şahane
Züğürtler», «Bulvar», «Almanya'dan Bir Yar
Gelir Bizlere», «Dün Gece Yolda Giderken Çok
Komik Bir Şey Oldu», «Puntila Ağa ve Uşağı
Matti», ile «Çıplak Ayak» oynadı. Özel bir ti-
tayronun böylesine çeşitli bir repertuvarla
memleketimizin sahne hayatında önemli bir
boşluğu doldurması, tiyatromuza yepyeni bir
nesil yetiştirmesi, beyaz perdeye sayısız ve de
ğerli elemanlar vermesi gerçekten mutlu bir
olaydır» (Ses Mecmuası). :
Dormen Tiyatrosu, yaz tatillerinde yurd içi turnelere çıkar; izmit, Adapazarı, Eskişehir, Ankara, Konya, Adana, Gaziantep, iskenderun, Mersin, Antalya, Denizli, Nazilli, izmir ve Balıkesir gibi geniş bir çevre dolaşır.
1964-1965 tiyatro mevsiminde perdesini «Bulvar» komedisi ile açmışdı. (1965 Ocak).
Hakkı GÖKTÜRK
DOES (Diana) — ingiliz sinema, tiyatro ve televizyon artisti, 1923i de Ingilterede Swindon şehrinde doğdu, Londrada Müzik ve Tiyatro Akademisinde tahsil gördü, 14 yaşında iken sahneye çıkdı ve bir yıl sonrada filmlerde rol almaya başladı; menejerliğini yapan Deniş Ha-milton adında bir genele evlenmiş, iki çocuk sahibi olmuş, fakat emsalinin çoğu gibi aşk maceraları aramış, bir komediyen ile sevişip ve kocasının intiharına sebeb olmuşdu.
Diana Dors'u dünyaya tanıtan filmler arasında «Lady Godiva Rides Again», «La ragazza del Palio» «Tread Softly», «Love Specialist» hatırlanabilir.
Sinema edebiyatında «Platin saçları, iri göğsü ve açık saçık resimleri ile ingilizlerin cinsi cazibe yıldızlarından biri »olarak tanınmış olan bu aktris 1965 yılında menejeri olarak tanıttığı Lee adında bir ingiliz delikanlısı ile İstanbula gelmiş ve Hilton Otelinde kalmışdır. Istanbulun kendisi ile ilgilenmesi gereken muhitlerinde ve istanbul basınında umduğu heyecanlı alâkayı bulamamışdır.
İstanbulda ilk defa rakı içmiş ve bu içkiyi çok beğenmişdir; Istanbuldân ayrılışı da geldiği hava içinde olmuşdur.
DOSUK (Ahmed) — Çağdaş bir halk şâiri; aslı Tokad taraflarından olup 1943-1945 arasında Göztepe fırınında pişiricilik yapmışdır, o zamanlar 35-40 yaşlarında idi, ilk okulu bitirmiş, çok düzgün bir istanbul ağzı ile konuşur, munis, ehli dil bir adamdı; çalışdığı fırından ayrıl-dıkdaıı sonra bizce izi nişanı kaybolmuşdur. Büyükçe bir defterde toplanmış ve hepsi müsvedde hâlinde şiirlerinin kendi karihası eseri midir; kasid ile olmayup hafıza yolundan yapılmış intihaller var mıdır tahkik imkânı bulamadık veyalnız aşağıdaki manzumeyi aldık ki Ahmed Dorukun emsali arasında ortanın üstünde bir şâir olduğunu gösterir :
Sâde yüz mil efendim ayak güzel el güzel Naz güzel cilve güzel nazlı ince bel güzel Giyim kuşam ne lâzım senin gibi dilbere Serapa üryan olup âguusuma gel güzel
Sen plajda seyranda yüzer gezer oynarsın Bu âşıkuı fırında varsın kavrulsun yansın Ben değil şu âlimden kara bahtım utansın Kâküllerin dök de gel alnına tel teî güzel
DORUK (İhsan)
4710
İSTANBUL
r
ANSİKLOPEDİSİ
— 4711 —
DORUK BİRSEL (Belgfo)
Ltitfi Doruk (Resim: Sabiha Bozcah)
DORUK (Şükran) ~ Kadın ses sanatkârlarından, aşağıdaki satırlar, kendisi ile Ses Mecmuası adına konuşan Hilmi Rit'e yazdığı bir oto biyografiden alınmışdır : «1932 senesinin yıl başı gecesi istanbul'da doğmuşum. Sesimin güzel olduğunu ailem küçük yaşta keşfetmiş. Orta mektepteyken müzik hocamın teşvik ve ısrarı ile konservatuvara müracaat ettim ,imtihanı kazanarak kaydoldum. Şan ve piyano dersi almaya başladım. O zaman henüz 13 yaşındaydım, üç sene konservatuvara devam ettim. Türk müziğini de ihmal etmiyordum. Bilâfeara konserva-tuvardan ayrılarak kendimi tamamen Türk müziğine verip, merhum Şerif içli ve Sadi Işilday'-dan ders almıya başladım ve kendilerinden bir hayli istifade ettim. Bu arada sahne konserleri de vermeye başladım. Ayrıca diğer şehirlerimize de konser vermek üzere gidiyordum. Gene bir sahne konseri vesilesiyle Ankara'da bulun-
.Yalın ayak don paça bende kılık kıyafet Sen güzelim efendim süslü püslü bir âfet Bir uşak parçasıyken sevdimse hoş gör affet Affedip de gelmezsen atarım çengel güzel
Bu âşıklık yoluna sapan sever güzeli Türkü destan semaî yazüp över güzeli Ben de evdim efendim sen dilâvet güzeli Aşkımdan gaflet ile çekme benden el güzel
Gerçi diyar garibi bir perişan âdemim Bana lâyık bir garib uşak yârü hemdeminı Midem haddim bilmeyüb seni sevdim efendim Ya sana kim söyledi gel de aklım çel güzel
Sazımın tellerine konmuş sakır bübüîler Doruk vaktidir simdi açılır gonca ~güiler Gül yüzünü örtmesin söyle zâlim kâküller Sun elinden içeyim şerbeti ecel güzel
Ahmed Doruk (Resim : Sabiha Bozcah)
DORUK (ihsan) — Milyoner iş adamlarından, bir zamanlar Türkiyenin «Tütün Kralı» olarak tanınmış ve ömrü boyunca «Tütüncü İhsan Bey» diye anılmışdır. 12 mayıs 1963 de İspanyada Barselonda vefat etmiş ve 2-1 ma-
yıs 1963 de cenaze namazı Şişli Camiinde kılınarak Edirnekapusu dışındaki şehidliğe defne-dilmişdir. Bir hal tercemesi bulunamamışdır. Hâtırasına lâyık bir hal tercemesinin yazılabilmesi için son zevcesi ve ünlü ses sanatkârı Bayan Şükran Doruk'a yazdığımız mektuba cevap verilmemişdir (B.: Doruk, Şükran). Ölüm ilâmndaki kayde göre masraf nazırı Abdülme-cid Sabit Bey ile Fıtnat.Hanımın oğludur. Önce ünlü aktris Câhide Sonku ile evlenmiş, bu izdivacından Ender adında bir kızı olmuşdur. (B.: Sonku, Câhide); Câhide Hanımdan ayrıl-dıkdan bir müddet sonra Şükran Hanımla evlenmiş, ondan da Çiçek ve Yaprak adında iki kızı olmuşdur. Dili ile ve kültürü ile bir meclis adamı olduğu söylenirdi.
DORUK (Ömer Lütfi) — Mühendis, iş adamı, Arçelik Madenî Eşya Fabrikasının teknik kurucusu ve bu fabrikayı yöneten şirketin murahhas âzası (B.: Arçelik Anonim Şirketi, cild 2, sayfa 973); 1904 de İstanbulda Vefa semtinde doğdu, piyade kaymakamı Tahsin Bey ile .Şâdil Hanımın oğludur; baba soyu Amasyalı olub Tahsin Beyin dedesi hünkâr binişağalığında bulunmuş bir zâttır; bu zâtın, inkilâb şehidi büyük pâdişâh Üçüncü Sultan Selimin biniş-ağası Amasyalı Lütfi Ağa olması çok muhtemeldir.
Kadıköy Sultanisinde okuyan Lütfi Doruk 1922 de Almanyaya giderek Mitwerde'deki teknik okulda yüksek tahsilini yapdı. Memleketine döndükden bir müddet sonra, 1929 da Erel Atölyesi adı ile Türkiyenin ilk madenî eşya imalâthanesini kurdu. Böyle bir müessese ideali olmakla beraber, iş huzurunu bulmamış olacakdır ki Erel Atölyesini ortağına bırakarak Anadolu-da demir yolu inşaat şirketlerinde çalışdı; bu arada büyük is adamı Vehbi Koç ile tanışması Lütfi Doruk'u tekrar ve bütün enerjisi ile idealine döndürdü, 1953-1954 arasında Arçelik Madenî Eşya Fabrikası kurularak, temeli atıldığı günden, fabrikanın faaliyete başladığı günden nefsini huzur içinde fabrikaya vakfederek müesseseyi bugünkü seviyesine yükseltmeye muvaffak oldu.
Ortanın üstünde uzun boylu, vekarlı ve ciddî, güzel konuşur, kendisini görene mutlak bir güven veren melih bir simaya sâhibdir. Azade isminde bir hanımla evlenmiş. Tahsin adında
bir oğlu (doğ 1939) ve Ayşe adında bir kızı (doğ. 1941) vardır.
Bir sohbet arasında bize şunları söylemiş-dir : «Bir müessesenin bakâsı için onu kuran ve yürütenler kendilerinden sonrasını düşünmelidir; şimdi en büyük işim ,iş aşkına ve ahlakına sâhib gençleri yetişdirmekdir».
düğüm sırada, mikrofon karşısına ilk defa Ankara Radyosunda çıkmak kısmet oldu. 1954 senesinde istanbul Radyosuna intisabettim. Halen de neşriyatlarıma devam ediyorum. Ayrıca gene 1954 senesinin ilk aylarında îstanbul Belediyesi Kpnservatuvarı Türk Musikisi İcra Heyetine dahil oldum. 1957 senesine kadar bu heyette vazife gördüm. Aynı zamanda hususî çalışmalarımı da ihmal etmiyerek Münir Nureddin Selçuk ve Dr. Nevzad Atlığ'dan devamlı olarak ders aldım.
«Musiki dışında bol bol kitap okumayı, seyahat etmeyi, güzel giyinmeyi, anlaştığım kafa dengi arkadaşlarımla toplanıp sohbet etmeyi severim» (Ses, 1963).
Türkiyenin şöhretli iş adamı milyonerlerinden Tütüncü Bay ihsan Doruk ile evlenmiş olan Bayan Şükran kocasının vefatından sonra zen-giri ev kadını hayatının yanı sıra İstanbul Rad-yosuda solist olarak şarkılar okumaya devaml-*-mektedir.
Kendisinin ve zevcinin daha etraflıca hal tercemelerinin yazılması için gönderdiğimiz mektuba cevab vermemişdir, bol bol kitab okuduğundan bahseden bu ünlü okuyucu bayanın İstanbul Ansiklopedisini görmediği kanaatme vardık ve yukardaki nakil ile yetindik.
Dostları ilə paylaş: |