İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı


Padigah hizmetinde dolama giymiş zülüflü Enderun oğlanı (Sabiha Bozcalmın Kompozisyonu)



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə7/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   80

Padigah hizmetinde dolama giymiş zülüflü Enderun oğlanı (Sabiha Bozcalmın Kompozisyonu)

DOLAMBAÇ ÇIKMAZI

-- 4666 —

İSTANBUL

ANSlKLOPEDİSİ

4667 —



DOLAYOBA KÖYÜ CAMİÎ


DOLAMBAÇ ÇIKMAZI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Üsküdarda İnâdiye semti sokaklarından; Dönmedolab Sokağı üzerindedir

(1934 Belediye Şe


hir Rehberi, Pafta
27/İnâdiye); yeri-
K _ ne gidilip §u satır-

*>' ların yazıldığı sr

r a d a k i durumu tesbit edilemedi (ocak 1967).


(B.

DOLAP

Dolab).


DOLAYI BAĞI

Dolamah Yeninceri Civeleği (Resim : Sabiha Bozcah)

— Kanlıca ile Ana-doluhisarı sınırında eski ve meşhur bir bağ, mesire; yerini kesin olarak tesbit edemedik; 1934 Belediye Şehir Rehberinin alfabetik indeksinde Dolayı Bağlan Yolu diye bir isim vardır ve bu yolun 25, numaralı paftada Anadolu hisarında olduğu gösterilmişdir, fakat bildirilen paftada bu ismi taşıyan bir yol yok-dur. A. Câbir Vada «Boğaziçi Konuşuyor» isimli eserinde Dolayı Bağının Anadoluhisarmda olduğunu kaydediyor. Çağımızın ünlü halk şâirlerinden Merdivenköylü Tevfik Karkan kalen-derâne bir manzumesinde Dolayı Bağından bahsediyor :

Dolayı Bağında bir güzel sevdim Onbeşinde tamam muhabbet çağı Dal fesli cebkenli servi: bitlendim Gümüş topuk döver şalvarın ağı

Çatub da kaşları vahşetle bakma Vahşetle bakarak yürekler yakma Hem yürek yakarak hem işmar çakma Sinemiz üryandır çek vur bıçağı

Dolayı Bağında sevdiğim dilber Saçları görmemiş mikrâsı iierber Arnavud çapkını misâli hizber Âteşi aşkın gör sardı saçağı

Çakub da badeyi nahvetle bakma Nahvetle bakarak uşsâkı yakma Yakub yıkmak ile bed nam bırakma Ey şakîi dterbend asker kaçağı

Dolayı Bağında sevdiğim şehbaz Tan dilde oynar aranavud canbaz Fay in bûs etmeyi eyledim niyaz Toska inadıyla geçirme çağı

DOLAYI BAĞLARI YOLU — 1934 Belediye Şehir Rehberinin indeksinde bu yol Boğaz-içinin Anadolu yakasında Anadoluhisarı köyünde gösterilmişdir, ayni rehberin 25 numaralı Anadoluhisarı paftasında bu isimde bir yol yok-dur (B.: Dolayı Bağı).

DOLAYI MESCİDİ — Hadikatül Cevâmi şu malûmatı veriyor : «(Kanlıcada) Bahâî Körfezi kurbindedir, banisi Muhaşşî Sinan Efendidir (B.: Sinan Efendi, Muhaşşî); hâlen harab bir mesciddir, bu mescidin mahallesi sâhilhaneler-dir. Bu körfezde Mîrâbad isminde bir mesire vardır ki Birinci Sultan Mahmud Han devrinde muteber bir yermiş, pâdişâh gelirmiş (B.: Mîrâbad); Sultan Mahmuddan sonrada pâdişâhların geldikleri yerlerden olmusdur; bu mescidin arkasındaki dağ da Kavacık adı ile bir mesiredir. Bu mescide yakın bir yerde Kanlıcalı Şeyh Ata Efendinin tekkesi vardır».

Geçen asırda yazılmış Hadikatül Cevâmün harab halde olduğunu kaydettiği bu mescid zamanımızda tamamen yok olmusdur.

A. Câbir Vada «Boğaziçi Konuşuyor» isimli eserinde : «Kanlıcanın Mirâbâd Caddesinde Ayşe Hanım isminde bir kadının hayri eseri olan bir çeşmeye Mescid Çeşmesi denilir, Hadikatül Cevâmideki Dolayı Mescidinin yeri burası olmak lâzım gelir. Burada Sinan Baba diye anılan bir kabir vardır ki yakın zamana kadar üzerinde bir fener yakılırdı... Fakat Dolayı Bağı diye maruf yer Kanlıcada değil, Anadoluhisarın-dadır» diyor.

DOLAYI SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Boğaziçinin Anadolu yakasında Anadolukavağı Köyünün sokaklarından; Molla-

mehmed Sokağından kırlığa doğru uzanır, Âsaf bey Sokağı ile kavuşağı vardır (1934 B. Ş. R. Pafta 24/A.kavağı); yerine gidilip şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (ocak 1967).



DOLAYABA KÖYÜ — Şehrin anadolu yakasında Kartal Kazasının köylerindendir, Pen-dik'e üç kilometre kadar mesafededir. Rivayete göre ondÖrdüncü asırda Kocaeli Yarımadasının türkler tarafından fethi sırasında kurul-muşdur, adının da ilk akıncıların buradaki bir çadırlı ordugâhına nisbetle konduğu söylenir. Aydos Dağı eteğinde bir vadi içindedir. Nüfusu 350 civarındadır, yazın yazlığa gelenlerle bu nüfus biraz artar. Anadolu yakasındaki eski meşhur sayfiyeler son yıllarda kasabalaşıp gürültülü yerler olduğu için Pendik civarında bu Dola-yoba Köyü sükûnet içinde hakikaten bir dinlenme yeridir.

İkinci Sulatan Abdülhamid devrinde burada köşkler yapılarak yazlığa gelmiş bâzı saray mensupları olmusdur ki pâdişâhın hocalarından Hafız Mehmed Efendi, Bahriye nazırı Salih Paşa, Dişcibaşı Tosun Bey, pâdişâhın hekimlerinden Dr. Rasim Bey ile isimlerini tesbit edemediğimiz seccâdecibaşı, kahvecibaşı ve helvacıba-gılar hatırlanır. Köyün tam güneyinde hâlen köyünmesîresi olan bir çamlık vardır ki orası da Beşinci Sultan Mehmed Sultanın kızkardeşi Seniye Sultanın B a ğçesi olub köşkünün kalıntıları da durmaktadır.

Köy halkı geçimini bağçıvanlık ve sağmal-cılıkla temin etmektedir, bir kısmı da devlet memurudur .

Köy Pendik'e devamlı nakil vasıtaları ile bağlıdır, taksi otomobiller 5 lira alır, dolmuş yapan otomobiller de adam başına l lira alır.

Köyün beş sınıflı bir ilk okulu vardır, 1966 -1967 ders yılında okulda 21 kız ve 22 oğlan .ki

ceman 43 öğrenci vardı; öğretmen Bay Kemal Öztüfefekci de çalışkan bir ge.ncdi.

Büyükçe bir köy binası bulunub muhtarlık, köy odası, köy düğün salonu bu binada toplanmışlardı.

Köyün küçük camii hayli tâdiller görmüş eski bir yapıdır. Camiin yanında Veli Baba adında bir yatır vardır, buraya ilk fatihlerle gelmiş bir bektâşi babası olub hâlen türbe olan bina aslında eski bir tekkedir, baba da tekkesinde bir odaya defnedilmişdir ki yine o civarda Dâver Baba Tekkesinde de aynı durum görülür (B.: Dâver Baba Tekkesi, Cild 8, sayfa 4275).

Dolayoba Köyünün erâzîsi Marmara yalısına kadar iner, bu sahada Ytonk inşaat Malzemesi Fabrikası ile Taşıbayır Gecekonduları ya-pılmışdır. Gecekondular sayısı köy binalarını kat kat geçmiş olub 3500 nüfus barındırmaktadır.

Köyün üç çeşmesi ve güzel bir içme suyu vardır, suyunu satarak köy sa-ndığma gelir temin edilmektedir (ocak 1967).



Salim ERDEM

DOLAYOBA KÖYÜ CAMÎİ — Dört kagir duvar üzerine kiremitli çatı ile örtülmüş eski bir yapı olub banisi bilinmiyor, on yedinci asır-



O

M&VKH

D DO D D .

yTc


Dolayoba Köyü (Kroki plân : Salim Erdem)

DOLLAB (Julia)

4668



istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

4669

DÖLLY


da yapıldığı söyleniyor. Tamirlerle asıl yapısının hayli değişdiği bellidir, bilhassa minare ga-rib bir şekil almışdır. Dörken kesik piramid bir kaaidede dört köşeli bir gövde oturtulmuş, şerefe ile minarenin petek kısmı ise süindirikdir. Minareye kaaidesinin yanında açlımış kapu-dan girilir. Son cemaat yerinin sa^ kısmı bir duvarla bölünerek imam odası hâline konmuş, son cemaat yerinin burada dışarıya bakan penceresi de kapu olmuşdur. Son cemaat yerinin sol tarafında ahşab bir merdivenle kadınlar mahfiline çıkılır.

Camiin ibâdet sahnı altı pencere ile aydın-latılmışdır. Bakımlı ve gaayetle temiz bir cami idif imametinde de çok aydın bir kişi olan Sıdkı Doğan Efendi bulunuyordu (ocak 1967).



Salim ERDEM

BOLLAR (Julia) — 1963 senesi mart ayında İstanbula gelmiş ve Kervansarayda (B.: Kervansaray) temsiller vermiş iarnsız Caroussel Karussel Revüsü artistlerinden «kız-erkek» bir delikanlı; Fransada ve Avrupanın diğer memleketlerinde benzerleri bulunan bu revünün hususiyeti bütün oyuncularının kadın kılık ve kıyafetine girmiş, saç uzatmış ve hormon aşıları ile göğüs ve kalça yapılarını da kadmlaştırmış bir takım delikanlılardan mürekkeb oluşu; dekolte kadın tuvaletleri içinde, erkeğe kadın iş-vesi ile, cilvesi ile kırıtarak yaklaşan bu acâib mahlûkat, memleketimizde yerlisi bulunmayan cinsî sapıklardır.



Dolayoba Köyü Camii (Resim: Salim Erdem)

Uzun boylu, karaya yakın koyu kumral saçlı Julia Dolların asıl oğlan adı öğrenilemedi, soran gazetecilere : «Unuttum., gaalibâ Jean (Jan) idi..» cevabını vermiş, yaşı için de: «Sormayınız., kadınlar yaşını söylemez.. 19 görünüyor muyum!?..» demişdir (B.: Dolly).



DOLLY — 1963 ve 1965 yıllarının mart ayında îstanbula gelmiş ve Kervansarayda (B.:

Dolayoba Köyü Camii (Plân : Salim Erdem)

Kervansaray) temsiller vermiş fransız Caroussel (Karusel) Revüsünün en gözde artistlerinden «kız erkek» bir delikanlı; Fransada ve Avrupanın diğer bâzı mem lekenlerinde benzerleri bulunup bu revünün hu sûsiyeti bütün oyuncularının kadın kılık kıyafetine girmiş, saç uzatmış, ve hormon aşıları ile göğüs ve kalça yapılarını kadınlaştır-mış bir takım delikanlılardan mürekkeb oluşudur; dekolte kadın tuvaletleri içinde erkekler kadın işvesi ve cilvesi ile kırıtarak yaklaşan bu acâib mahlû-kaat, memleketimizde

henüz yerlisi bulunmayan cinsî sapıklardır.

italyan asıllı olup kendi adı Carlo Mario (Karla Maryo) olan Dolly 1963 senesinde henüz 18-19 yaşlarında bir tüysüz oğlandı; atlet yapısında vücûdu, altın sarısı boyalı saçları ve iri



Julia Bollar (Resim: Sabifaa Bozealı)

Dolly (Resim ı Sabiha Bozcaîı)

kara gözleriyle büyük ilgi toplamış, bu arada ses ve film yıldızlarından Gönül Yazar'ın kocası ile pek çabuk o kadar yakın dostluk kur-muşdu ki Gönül Yazar kocasına karşı bir boşanma dâvası açmış; bu suretle bu muhabbeti! yakınlık basına intikâal eden bir skandal* ol-muşdu.

Kızoğlan Dolly, 1963 de bu revüden «îs-tanbudda dişi erkekler fırtınası» diye bahseden Harman Gazetesi muhabiri ile şöyle konuşmuş-dur: «Kadın kılığında sahneye çıkmak Fransada yeni bir şey değildir, tarafımızdan îcad edil-memişdir, biz, bizden öncekilerin bir devamı-



DOLMA

4670 —

istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

4671

DOLMABAĞÇE CAMÜ


yız.. Göğüslerimiz, kalçalarımız doktorların yap-dığı hormon iğnelerinin eseridir., bu iğneler yalnız ellerimizle ayaklarınızı değişdiremiyor.. erkekliğimiz bir de hüviyet cüzdanlarımızda kalmışdır. Fransadan çıkarken kadın kılığında fakat erkek pasaportları ile çıkdık..».

Kızoğlana Gönül Yazar skandali hakkında ne düşündüğü sorulmuş «Bunu sormamış olun!.» demişdir. «Sizi kadın zan ederek gönül veren var mıdır ?» sualine de : «Olmaz olur mu., ne hikâyelerim var, anlatsam gülmekden katılırsınız..» cevabını vermişdir.

Tek büyük korkusu yaklaşmış olan askerlik çağı idi, sapık delikanlı onu da 1964 de İs-viçrede ame'liyat olarak ha letmiş, tamamen cinsiyet değişdirmiş, Carlo Mario adı Carlo maria (Karla Mariya) olmuş, 1966 da yine Caroussel Revüsü ile İstanbula ikinci defa 21-22 yaşlarında erkekden bozma kız olarak gelmişdi, ve sahnede strip-tease numaraları yaparken çok alkışlanmış, aktualite mecmuaları . tarafından «ölçüleri son derecede ahenkli vücudu, kadife gibi penbe beyaz teni ve kadınca tatlı sesi ile bir âfeti devran» diye övülmüşdür. Yapdığı filmlerle türk sinemacılığına Kenan Pars, Ahmed Mekin, Göksel Arsoy, Evrim Fer, Münir Özkul gibi sanatkârları tanıtmış olan film prodüktörü Sırrı Gültekinden bir film çevirme teklifi almış olan Doly «Ölüm nöbet bekliyor» isimli bir türk filminde baş kadın rolünü oynamak için ibtidâî bir mukavele imzalamışdır. Bu hâdiseyi Ses Mecmuası: «Filmin şerefine kadehler kal-dırmlırken yerli filmcilik güzel'kadın sıkıntısı çekdiği için, diğer ülkelerden gelmiş erkekden bozma güzellere bile kapularını açmak zorunda kalıyordu..» diye aksettirmişdir.

Bürhaneddin OLKER

DOLMA — İstanbul mutfağında yapıla gelmiş dolma çeşidleri şunlardır :

Zeytin yağlı asma yaprağı dolması
Sağ yağlı asma yaprağı dolması
Sağ yağlı pazı yaprağı dolması
Zeytin yağlı pırasa dolması
Zeytin yağlı lahana dolması
Sağ yağlı lahana dolması
Sağ yağlı kabak dolması
Zeytin yağlı patlıcan dolması
Zeytin yağlı biber dolması
Sağ yağlı biber dolması
Sağ yağlı domates dolması ;

Midya dolması Uskumru balığı dolması

Yakın zamanlara kadar zeytinyağlı asma yaprağı dolması ile midye ve uskumru balığı dolmaları seyyar esnaf tarafından bilhassa akşam üstleri meyhanelerin toplandığı Galata, Tophane, Eminönü Sirkeci, Kumkapu ve Balat gibi semtlerin sokaklarında satılırdı; hem yapıcısı hem satıcısı kendileri olan bu esnaf, bu seyyar dalma aşçıları çoğunlukla ermeni, rum ve mûsevi idi, ve hakikaten gaayetle güzel dolma yapıb satanları vardı; son satıcılardan Yahudi Meateş, Rum Karakaş, Rum Barba Vasil muhitlerinin büyük şöhretlerüdiler. Bu esnafın ortadan çekilmesinin ve yerlerini yenilerinin almamasının sebebi eski istanbul meyhanelerinin yerini içkili lokantaların almış olmasıdır.

Eski konaklardan azad edilerek çırağ edilmiş zenci bacı kadınlar da zeytinyağlı yaprak dolmasını yapmadaki mâhiretleri ile meşhurdu; onlarda yazın yapdıkları dolmaları tenceresi ile semtlerine en yakın mesirelere götürüp satarlar, bu suretle kazandıkları parayı sandalcı, saka, arabacı gibi dar gelirli kocalarının keselerine eklerlerdi (B.: Ayak Esnafı, cild 3 sayfa 1411).



Münir Süleyman ÇAPANOĞLU

DOLMA — Hâneberduş pırpırılar argosunda : l — Yalan; 2 — Hile, iskambil kâğıd-ları ile kumar oynanır iken kâğıd destesinin, karıp dağıtan tarafından o elde kendisinin kazanmasını sağflayacak şekilde istif edilmesi; 3 — Gaayet dolgun sarılmış esrarlı sigara.

Bibi.: Perid Develioğlu, Türk Argosu.

DOLMABAĞÇE — Liman ağzında Kabataş ile Beşiktaş arasında ve deniz kenarında meşhur semt kj Osmanlı pâdişâhların burada inşâ edilmiş son kışlık dâimi ikaametgâhlar büyük sâhilsaray da semte nisbet'le Dolmabağ-çe adını taşır.

Burası eskiden bir koy iken on yedinci asrın ilk yarısında doldurulmuş ve bir «hasbağ-çe», pâdişâhlara mahsus bağçe hâline getiril-mişdir; o asrın ortasında ve ikinci yarısında yaşamış Evliya Çelebi şöyle anlatıyor: «Dol-mabağçe eskiden servili küçük bir bağ idi. Sultan Ösmânı Şehid (İkinci Sultan Osman, Gene Osman) fermanı ile bütün donanma gemileri

sandallar ve fikaları, İstanbulun yirmi bin kadar kayık ve mavunaları toplanıp taşlar doldurup önündeki deryaya dökdüler, Uman gibi bir yer iken doldurulup ismine Dolmabağçe denildi. Dörtyüz arşın bir büyük meydan olup Sultan Osman burada cirid oynardı. Bu bağda Sultan Selimin (?) bir kasri ve bir havuzu vardı, başka bina yokdu. Üstad bağçıvam, ikî-yüz nefer (?) şehbaz bostancıları vardır. Lebi deryası derin olup lodos fırtınalarında sahilinin harab olmaması için meşe ağaçlarından istihkâm yapılmışdır».

Aynı asırda tstanbulda yaşamış ermeni yazarı Ermeniya Çelebi Kömürciyan ise bahsi geçen körfezin ikinci Sultan Osmanm babası Birinci Sultan Ahmed tarafından doldurulduğunu yazıyor: «...Dolmabağçe denilen beylik bostanının önünden geçiyoruz Sultan. Ahmed Nasuh Paşanın sadâreti zamanında (1611-1614) burasını doldurtmuşdur» diyor.

Fâtih Sultan Mehmedin istanbul muhasarasında gemilerini bu körfezden kızaklar üstüne alarak ve karadan yürüterek Halice indirdiği söylenir.

Ege Mitolojisinde Altın Pöstekiyi bulup almak için bir gemi ile Boğazdan geçerek Ka-radenize çıkan Argonotların da bu körfezde demir atıp konakladıkları söylenir.

İkinci Sultan Mahmud zemaninda Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından az önce tanzim edilen bir bostancıbaşı Defterinde Dolmabağ-çenin yalı boyu şöyle kaydedilmişdir : «...sandalı hümâyun kayık hâne, Karabâli İskelesi, Mekteb, Mâiloziz Çeşme ve Sebil, Serapa kahve dükkânları, Riyâde kayıklar kayıkhanesi, Dolmabağçe iskelesi, Emlâki Hümâyundan bostan, Beşiktaş Sâhilsarâyı Hümâyunu...» (B.: Bostancıbaşı Defterleri, cild 6, sayfa 2979).

Cumhuriyet devrine kadar Osmanlı Sarayının arabalıkları ve has ahırları (Istablı Âmire) burada idi. Yine burada has ahırlar yanında bir gazhane son zamanlarda kaldırılmışdır. Zamanımızda Dolmabağçe, büyük saray, bir büyük cami, İstanbulun en büyük stadyo-tnu, içinden geçen Boğaziçinin ana sahil yolu, Taksime, Harbiyeye ve Nişantaşma çıkan yeni büyük yollarla İstanbulun en şenlikli semtlerinden biridir.



DOLMABAĞÇE CADDESİ — Galatayı (Karaköyü) Yukarı Boğaza bağlayan yalı bo-

yu uzun ana caddenin Dolmabağçe semtinden geçen parçasının, adı; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Beşiktaşın Vişnezâde Mahallesi sınırı içindedir. Dolmabağçe Camii ve Midhatpa-şa Stadyumu (Dolmabağçe Stadyomu) Önlerinden Spor Caddesi (Akaaretler Caddesi) ve Hayreddin İskelesi Sokağı kavuşaklan arasında uzanır; bu ana caddenin Kabataş tarafında kalan kısmı Mebusan Caddesi, Beşiktaş tarafında kalan kısmı da Beşiktaş Caddesi isimlerini taşır.

Asfalt bir yol olup iki otobüs çok rahat geçecek (20-25 adım) genişlikdedir ve her iki yanında geniş (10-12 adım) yaya kaldırımı vardır. Saray bağçesiniıı ihata duvarının batı tarafındaki köşesi üstünde Camlı Köşk diye anılan binanın önünden Beşiktaşa kadar caddenin iki yanında çınar ağaçları sıralanmış olup yazın bu caddeye müstesna bir taravet, güzellik verir ve caddeyi gölgelendirir. Dolmabağçe Sarayının âbidevî merasim kapusu bu Cadde-üzerindedir, kapusunun önü bir meydancık teşkil eder. Orta kısmında geniş bir kavis çizen caddenin Beşiktaşa yakın bir yerinde ve sağ kolda «Resim ve Heykel Müzesi» ile «Tatbikî Güzel Sanatlar Okulu» bulunmaktadır, müzenin de okulunda binaları Sarayın müştemilâ-tmdandır. Yine Stadyom önünden gelindiğine göre Caddenin sol tarafı yüksek bir ihata duvarı arkasında saray bağçesidir; ve eskiden saray bendegâhına tahsis edilmiş mîrî binalar görülür; hâlen bir kısmı ordu emrine verilmiş olup Karaköy, Beyoğlu, Şişli; Taksim, Beşiktaş ve Hasköy askerlik şubeleri başkanlıkları ile Batı Bölgesi inşaat ve Emlâk Grup Başkanlığı yerleştirilmişdir, bir ayrı grup bina da Dolmabağçe Sarayının memur ve hademesinin oturdukları lojmanlar hâline konmuşdur.

Yakın zamana kadar Karaköy - Bebek tramvay hattı bu Cadde üzerinden geçerdi, tramvaylar kaldırıldıkdan sanra troleybüsle-rin havaî elektrik hattı yapılmışdır; caddeden troleybüslerle belediye otobüsleri geçmektedir (ocak 1967).



Hâlid ERAKTAN

DOLMABAĞÇE CAMÎİ — Sultan Abdül-mecidin anası Bezmiâlem Valide Sultanın hayır eseridir. Kabataş ile Beşiktaş arasında deniz kenarında, Dolmabağçe Sarayının saat kulesi tarafındaki büyük avlu kapusunun karşı-


4673

ANStKLOFEDtst


4672 —

renin iki yanındaki merdivenler ile de üst katta bulunan mahfillere ve kasrın odalarına çıkılır.

ibâdet sahnı bir saray salonu intibaını verecek kadar aydınlık ve ferahtır. Zemine iri -kırmızı tuğlalar döşenmiştir.

ibâdet sahınna giriş kapısının tam karşısına gelen mihrab beyaz ve kırmızı somakinin ahenkli bir şekilde birbirleri ile karıştırılması neticesinde meydana getirilmiştir. Mihrab hücresinin kenarlarına dikdörtgen kaideler üzerinde yükselen duvara bitişik sütuncuklar ilave edilmiştir. Beş somaki satıhtan ibaret olan mihrab nişinin üzeri bir takını yaprak, çiçek ve ne oldukları pek anlaşılamiyan karışık şekiller ile nihayetlenir. Kitabe taşının


Dolmabağçe Camii (Resim: Sabüha Bozcalı)

BOLMABAHÇE CAMÎt

sında olub halk tarafından yapıldığı zamandan-beri yerinin adına nisbetle «Dolmabağçe Camii» diye amlagelmiş, hattâ asıl adı «Beşiktaş Sarayı »olan sarayında «Dolmabağçe» adı ile anılmasına yol açmışdır (B.: Dolmabağçe Sâ-hilsarayı).

Bezmiâlem Valide Sultan osmanlı sarayının valide sultanları arasında pek şerefli hâtıra bırakmışdır. Nefsini dünyâ hırslarına kaptırmayarak devletin kendisine tahsis ettiği parayı hayır işleri yolunda harcamışdır. Türkiye-nin en büyük şefkat müesseselerinden Istan-buldaki Gurebâ Hastahâiıesi onun eseridir; hastahânesinin yanında da bir camii vardır, îs-tanbulda 7 büyük çeşmesi, sibyan mektebîeri vardır, ayrıca, sibyan mekteblerindeki fakir çocukların gıdaları ile giyimleri için zengin vakıflar yapmışdı. Doîmabağçedeki camiihin tamamlandığını göremeden 1852 yılında vefat etmiş ve kocası İkinci Sultan Mahmudun türbesine defnediîmişdir, Dolmabağçe Camiini oğlu Sultan Abdülmecid tamamlamışdır (B.t Bezmi-âlem Vâlidesultan, cild 5, sayfa 2732),

Deniz kenarında bir avlu ortasında yapıl* mışdır. Dört kapuîü bir duvarla çevrilmiş olan bu avlunun saat kulesi tarafındaki jtapusunun üzerinde dört beyitlik manzum bir kıfabe vardır. Bu kitabenin metni Ziver Paşanın, yazısı hattat Ali Haydar Efendinindir :



Makaamm Valide Sultan Bezmiâlem i ukbâ Edince mabedinin, yapmış idi Çar dîvânn

Tamam etti anın Abdülmecid Han cümle bünyânuı Zehî ikmal kıldı bu hobin hayri pür envânn

Garfki aûri rahmet ola tâ kim mâden yâ Rab Cihandan etme bir an dür o şahın mihri dfdânn

Esaa vakti tarih oldu Ziver sîti eve üzre «Bu mâbed oldu cami valide sultanı âsrânn* 12ÎO (M. 185S-1854)

1948 de Dolmabağçe Meydana açılırken camiin avlu duvarları kaldırılmış, avlunun büyük bir kısmı meydana katıimışdır. Camiin nıuvak-kithânesi de deniz tarafında şimdiki yerine nak-ledilmişdir. Yukarda kaydettiğimiz kitabe taşı da camiin deniz tarafındaki mihrab duvarının önüne konmuşdur.

Dolmabağçe Camiinin mimarı Karabet Amira Balyandır (B.: Balyan, Karabet Amira,

İSTANBUL

cild 4, sayfa 2089). Tek büyük kubbeli ve iki minareli olub minareleri birer şerefelidir. Camiin önünde bir hünkâr kasrı vardır, gaayet ince, narin minareler bu kasrın içinden ve iki ucundan yükselir; şişhâneli, uluklu, yivli minarelerdir. Camiin içi yağlı boya kalem işleri, nakışlar, mihrab ve minberi de Avrupai motiflerle tezyin edilmişdir. İki yanından iki muhteşem merdivenle çıkılan hünkâr kasrı ile camiin asıl ibâdet sahnı bir ara Deniz Müzesi ittihaz edilmişdi. Müze Beşaktaşa nakledilmiş ve Dolmabağçe Camii tekrar ibâdete açılmışdır (B.: Deniz Müzesi).

Camiin plânı bir kare şekli arz eder. Yüksek dikdörtgen bir görünüşü olan camiin duvarları büyük birer kemer şeklinde inşa edilmiş olup tek büyük kubbe doğrudan doğruya pandantifler vasıtasiyle bu duvarların üzerine oturur. Bu tarzdaki kubbe intikali klasik devirdeki kubbe intikallerine tamamen aykırıdır ve bu-tarz barok, rokoko, ampir üsîublarının belli başlı özelliklerinden birini teşkil eder,

Kubbenin ağırlığını ve duvarların yanlara .açılmasını köşelerde bulunan dikdörtgen- şeklinde yüksek ağırlık kuleleri önler. Orta kısımlarında oldukça iri yuvarlak kabartma birer rozet bulunan-bu ağırlık kulelerinin, üst köslerinde, yanyana kompozit başlıklı ikişer sütüncük bulunmaktadır. Bu sutüncuklann üzerleri Avrupai tarzda küçük kubbecikler ile örtülüdür ve bu görünüş tamamen rönesans mimarisini andırır. Camiin üzerini örten merkezi kubbenin kasnağı nisbeten dardır, üzeri eşit aralıklı konsollar ile bölümlere ayrılmış olup her bir bölüm içerisinde kabartma rozet çiçekleri bulunur,

Cami üç sıra - halindeki yuvarlak kemerli pencereler ile mükemmel bir surette aydınlatılmıştır. Bu pencerelerden üst sıradakiler adeta bir yelpaze gibidir ve bunların üst kenarları alta nazaran daha geniştir.

Narin siluetleri ve üzerindeki yivleri ile adeta bir yunan sütununu andıran minarelerin şerefelerinin altı korent sütun başlıklarında olduğu gibi uçları dışarı kıvrık akantus yaprakları iîe tezyin edilmiştir. Kurşun minare külahları ise diğer cami minarelerine nazaran daha narin ve uzundur.

Dolmabahçe camii ibadet salınma hünkâr kasrının antresinden geçilerek girilir. Bu ant-

POLMABAHÇECAMtl

üzerinde gayet süslü bir de taç tepelik bulunmaktadır.

Mihber de mihrap gibi kırmızı ve beyaz somakidendir. Avrupai tezinâtı ile tamamen yabancı bir görünüşü olan minberin korkuluk levhalarının dış yüzleri yekpare ve kabartmalıdır,

Mihrabın sağ tarafındaki duvarın yanında yuvarlak ve alçak, üzeri akantus yaprakları, yumurta frizleri ve boncuk dizileri ile süslü beyaz ve'kırmızı somakiden vâîz kürsüsü ise görülmeğe değer güzelliktedir, HÜNKAR KASRI:

Camiin önündeki son cemaat mahallinin yerine at nalı şeklinde iki katlı bir hünkâr kasrı inşa edilmiştir.

Kasrın biri cephede camii ile müşterek, diğer ikisi iki yanda olmak üzere bir kaç basamak ile çıkılan üç kapusu vardır.

Âdeta küçücük bir saray intibaını veren bina iki sıra hâlindeki pencereler ile gaayet mükemmel aydınlatümışdır. Pencerelerden alt sıradakiler dikdörtgen söğelidir ve üzerleri tunç şebekeler ile kaplıdır. Fakat yalnız kasra ve camiye giriş kapısının yanlarındaki alt kat pencereleri bir istisna olarak yuvarlak kemerlidir.

Kasrın iki yanından muhteşem merdivenler ile çıkılan üst katda gayet aydınlık ferah odalar bulunmakta ve buradan da mahfillere geçilmektedir,

MUVAKKÎTHANE:

Ampir üslubundan inşa edilmiş olan camiin muvakkithanesi sekiz veçheli bir binadır. Üzeri yuvarlak bir kubbe ile örtülü olan muvakkithâne-nin her veçhesinde yuvarlak kemerli pencereler


Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin