İstanbul ansiklopediSİ Büyük Kapalı Çarşıda Yağlıkçılarda İstanbul Hanımı


(İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri II; 1945)



Yüklə 5,01 Mb.
səhifə48/80
tarix03.01.2019
ölçüsü5,01 Mb.
#88905
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   80

(İbrahim Hilmi Tanışık, İstanbul Çeşmeleri II; 1945).

EĞRİ FES MODASI — Fesin ikinci Sultan Mahmud zamanında erkek serpuşu olarak kabulünden 1925 de bir kanun ile Türkiyede fes giyilmesi yasak edildiği tarihe kadar gençler arasında devam edegelmiş bir modadır; eski şâirlerin «eşbeh civan» dedikleri uçarlı ko-şarlı ve alımlı çalımlı yakışıklı delikanlılar feslerini dâima bir kaş üstüne, ve tercih ile sağ kaş üzerine eğmişler, bu edaya perçem, kâkül, püskül cünbüşleri de katılmışdır (Bakınız: Fes; Püskül; Perçem; Geysû; Kâkül).



EĞRİ FES MODASI

Şarkılarda türkülerde eğri fesli nevcivan tasvirlerine pek çok rastlanır; aşağıdaki manzume genç bir yangın tulumbacısının tasviridir:



Çıkalım Bağlarbaşına Mailim samur kaşına Yaraşmış şahin başına Elde gümüşlü kırbacı Eğri fesli tulumbacı

Koşarlı ayağı güzel Yangıncı uşağı güzel Tırabulus kuşağı güzel At narayı acı acı Eğri fesli tulumbacı

Gel sineye ayvazım gel At vataşeti haylazun gel Şıfcırdımım şehbazım gel Gözüm nuru başım tacı Eğri fesli tulum'bacı

Şirin adı Dilâverdir Sahi hûban semenderdir Hüznî'nin bahtı yaverdir Alur güzellerden bacı Eğri fesli tulumbacı

İkinci Sultan Mahmud devrinin bestekârlarından Enderunlu Rifat Beyin askere setire pantalon ve fes giydirilmesi üzerine hicazkâr bir şarkısı vardır; bu şarkının bir kıt'ası dikkate değer, şöyle ki, başlarına fes giydirilen Asâkir-i Mansûrei Muhammediye efradının feslerini eğri giydikleri açıkça ifâde edilmiş-dir.



Etdin ihya askeri başdan başa Pâdişâhım devletinle çok yaşa Düşmenin gelsin başı taştan taşa Pâdişâhım devletinle çok yaşa

Pek yaraşdı eğri sarık eğri fes Resmine erbâb-ı irfan dedi pes Bu sözü tekrar iderler her nefes Pâdişâhım devletinle çok yasa

Şu kıt'a Nikagos Ağanın bir hüseynî şarkısmdandır:



Bir yana eğdir fesin ey nevcivan Halka halka kâkülün olsun iyan Parlayıp lâhdi ciğerden âşjkaıı Âteşi aşkınla yansın her zaman

Şu kıt'a da Enderunlu Şâkir Beyin bir bestenigâr şarkısmdandır:



EĞRİKALE ÇIKMAZI

_ 4964 —

İSTANBUL


ANSİKLOPEDİSİ

EĞRİKAPU



Gel meclise nûş it şarâb Nolsun bu rütbe ictinâb Eğdir fesin etme hicâ'b Pek güzeldir perçemin

Yakın geçmişin İstanbul hayatı üzerine anlatdıklarma inanılır kimselerden Ali Çamiç Ağa (B.: Camiç Ağa, cild 7, sayfa 3700) bize verdiği bir notda: «Eğri Fes ve Eğri Külah, gerçi bıçkın meşreb gençlerin başlarında görülür ama, bunlar aslında eğri olarak yapılır serpuşlardı, yani alt kısmı başa geçirildiğinde başda eğri dururlardı» diyor.

EĞRİKALE ÇIKMAZI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fenerde Atikmustafa-paşa Mahallesinde Ebe Sokağındadır, bir araba geeçcek genişlikde olup kabataş döşeli iken bakımsızlıkdan toprak yol hâline gelmişdir, birer katlı ahşab ve kagir evceğizlerinin sekenesi kıbtii müslimlerdir (temmuz 1966).

Hakkı GÖKTÜRK

EĞRİ KAPU — îstanbulun Bizans devrinden kalma kale duvarlarının Marmara kıyısında Yedikuleden Haliç kıyısında Ayvansara-ya uzanan kara parçası üzerindeki büyük kale kapularından biri; bu sahada 11 büyük kapu-dan, Marmara sahilinden gelindiğine göre 9. ve Haliç sahilinden gelindiğine göre 3. kapu-dur (Marmara - Haliç istikametinde diğer ka-pular: Yaldızlı Kapu, Yedikule Kapusu, Silivri Kapusu, Mevlevihane Kapusu, Top Kapusu, Sulukule Kapusu, Edirne Kapusu, Konstantin Kapusu — örülmüş, Türkçe adı yok — Eğri Kapu, Ayvansaray Kapusu, Ayios Kaliniko Kapusu — Türkçe adı yok — B.: Surlar). Celâl Esad Bey «Eski İstanbul» isimli eserinde: «Kaligarya yâhud Ayios İoanis Kapusu (Eğri Kapu) — Bu kapu Kaligarya isimli mahallenin kapusu idi» demekle yetiniyor. Fâtih Sultan Mehmedin İstanbul muhasarasında en kanlı döğüşlere sahne olmuş mevkilerden biridir.

EĞRİKAPU — Bu adı taşıyan kale kapu-suna nisbetle bir semt adı; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fatih Kazasının Fener nahiyesinin Avcubey, Atik Mustafapaşa ve Mol-laaşki mahallesinin bu kale kapusu civarına rastlayan birer parçasını kapar ,1934 B.Ş-.R. Pafta 8/110,113,114).

Bürhaneddjun OLKER

EĞRİKAPU CADDESİ — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fatih İlçesinin Fener nahiyesinin Avcubey ve Atikmustafapaşa mahalleleri arasında sınır yoldur; Eğrikapu mum-hânesi Caddesi ve Çedikpabuçlu Sokağının ka-vuşak noktası ile Eğrikapu adını taşıyan kale kapusu arasında uzanır; Şişehâne Caddesi, Avcubey Maslağı Sokağı, Kandillitürbe Sokağı, Kavata Sokağı ve Dervişzâde Sokağı ile kavu-şakları vardır (1934 B.Ş.R. Pafta 8/110 ve 114). Bir araba geçecek genişlikde kabataş döşeli bir yoldur, sağa sola kavisler çizerek l- 3 katlı ahşab ve kagir evler arasından geçer, l kahvehane, 3 bakkala, l kasap, l manav, l berber, l kundura tamircisi vardır kapu numaraları 1-25 ve 10-46 dır, semtin işlek bir yoludur (Temmuz 1966).



Hakkı GÖKTÜRK

EĞRİKAPU FIRIN SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fatihin Fener nahiyesinin Atikmustafapaşa Mahallesi yollarından, Aktarma Sokağı ile Esnaf loncası Caddesi arasında uzanır, Pazarcık Sokağı ile ka-vuşağı vardır. Bir araba geçecek genişlikde, kabataş döşeli iken bakımsızlıktan toprak yol hâlini almışdır, ikişer üçer katlı evler arasından geçer, l bakkal dükkânı vardır, kapu numaraları 1-19 ve 4-18 dir (Temmuz 1966).

Hakkı GÖKTÜRK

EĞRİKAPU KIRKÇEŞME SULARI MAKSEMİ, SAVAKLAR ÇEŞMESİ — Kanunî Sultan Süleymamn su hayrı olarak Mimar Sinanın Belgrad Ormanlarından ve Kâğıdhâne Deresi vadilerinden yer altı kanalları ve kemerlerle İstanbul Şehri kale duvarı önüne kadar getirdiği Kırkçeşme Sularının büyük şehrin muhtelif semtlerindeki çeşmelere, cami ve medrese ve mekteb gibi hayır tesislerine dağıtılması için yapılmış bir maksemdir. Kırkçeşme Sularının su kemerleri ve su yolları gibi bu maksem de Mimar Sinanın eseridir (B.: Kırkçeşme Suları).

Sur dışında Eğrikapu yakınında Savaklar Caddesi üzerinde Hirâmî Ahmed Paşa Camii karşısındadır; cadde gibi bu cami de bu mak-sem-çeşmeye nisbetle Savaklar Mescidi adı ile anıla gelmişdir (B.: Ahmedpaşa ....

Eğrikapu Maksemi

(Plân: Ömer Tel)

Maksemin caddeye bakan yüzünde klâsik üslûbda büyük bir çeşme vardır. Geniş, yuvarlak kemerli bir çeşmedir. İri bronz lülesinin iki yanında, savakdan çeşmenin yalaklarına su akıtan dört köşeli birer delik vardır. Çeşmenin kitabesi yokdur.

Maslak dört köşe plânlı olup içine, Haliç tarafına (Eğri kapu tarafına) bakan yüzündeki kapudan girilir. Üstü piramid şeklinde bir damla örtülmüşdür, ortası, hava ve ışık almak için fener pencerelidir; duvarlarda da dar birer pencere bulunmaktadır.

Merhum Mimar Sedad Çetin-taş Eğrikapu Meksemini şöyle anlatıyor:

«... Kırkçeşme Suyu, Eyyubda îsilâmbey Mahallesindeki Savakdan doğruca Eğrikapudaki Savaklar Çeşmesine gelir. Bu yapı dışardan büyükçe bir çeşme gibi görülür; fakat yandan bir demir kapu ile girilince içerisi geniş bir oda halindedir. Bu oda - maksemin tarifini bir plân krokisi üzerinde yapalım:

l — Maksemin kapusu; bu kapudan zemini mermer döşeli bir gezinti yerine girilir (A). Bu gezinti yerinin havuz tarafındaki köşesinin iki yanında birer su tası yatağı vardır (B); savağı ziyaret edenler, güzel suya imrendiklerinde buralarda-

ki taslarla, elleri ile doldurup içerlerdi. Ziyaretimizde iki maşraba hâlâ bulunuyordu. Gezinti yerinden iki basamak mermer merdivenle mermer döşeli bir sedir - peykeye çıkılır (C); eskiden bu sedir - peykeye hasır serilir, üstüne şilteler atılıp oturulurmuş; yaz sıcağın^ da cidden zevkle oturulacak yerdir. Sedir -peyke, mermerleri sökülmüş, harab halde idi.

2 — Eyyub Savağından gelen suyun bu makseme giriş kanalı. Maslağa gelen su ilk tevzi havuzunu (D) doldurur; bunun mermer sedine yüze yakın tunç lüler dizilmişdir; Su ilk havuzdan (D), bu lülelerle hesablı olarak ikinci tevzi havuzuna (E) dökülür; oradan bir kanala (F) geçer, bu kanal; su bu kanaldan şehir içinde Ayasofya ve Tahtakaîe ve etraflarına dağılması üzere bir ana yola geçer (3). İlk tevzi havuzunda ikinci bir kanala (G) dökülen sular da bu kanaldan Yedikule ve etrafına giden ana yola akar (4).

«Eğrikapu Maksemi - Maslağının içinde ikisi Birinci Sultan Abdülhamid, biri Üçüncü Sultan Selim, biri İkinci Sultan Mahmud biri de su nâzın Hamid Ağa adına beş kitabe vardır. Kitabelerin metinleri şunlardır:



l — Abdülhamid I. Kitabesi (Kapunun karşısındaki duvarda)

Bâisi ta'lîki levha oldur kî cennetmekân ve fîr-devsâşiyan vazu kavânini Devleti Osmaniye ve mucidi âyini saltanatı hâkaaniye merhum ve mağfiret nişan ehülfü.'ûhât velmegaazi Es-Sultan Süleyman

Eğrikapu Makseminde havuzlar ve su tevzi lüleleri

(Resim: Ömer Tel)



EĞRİKAPU

4966 —

İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

4961* —



EĞRİKAPÜ


t

Han El-Gaazj nûriUlâfcı merkadüma hazretleri sây-ü gûsisi beliğ ve sarfı dirhemü dinarı bi deriğ ile mahmiyei İstanbula icrâyi mâi zülâl hususan Eğrikapu Maksemin inşâ ve ihdas ile ahâlisi İstanbula inayet eyleyüb tanzimi evkaf ile nezâretini şad-rıaâzam ve düstûru devletlere tefviz idüb 'bu su yolları harab oldukça merhum ve mağfir e .'nişanın sülâ-lei tayyibesinden zîveri tahtı saltanat olan pâdişâhlara gerek ziyneti sadrı 'devlet olan vezirlere gerek şeyhülislâmı asra vacibe! zimmet olub her Mm pâ-dişâhdan ve vüzerâdan bu su yolları haraba meyle-dikçe tamim ve termim ederler ise mazharı duâi hayr ola, sülük ettiği umurunda muvaffak olsun ve mansur ve muzaffer ve âdâsına galib ve dâreynde aziz ve muhterem ola deyû merhum ve mağfurun vakfiyesinde mastur olub hilafından tehâşi ve mü-cânebet eylemek vükelâ ve vüzerâya elzemi umurdan olduğu vazıh ve rüşendir, sene 1201 (1786)».

2 — AbdülhamM I. Kitabesi (Kapudan girildiğine göre sol köşede)

Her sefer besmeleyle açılır taksimimiz Hazreti Bâyezidi Bestamîdir 'bizim üstadımız Sahibi kanunu devlet menbâi cûdi hayr Hazreti Sultan Süleyman Han detorin âzami Çeşmesârı rahmetinde Hak anı âb gark ide Eylemiş sîrâb lütfü teşnegânı âlemi Cümle aksamı hayrında bu taksimi kim müdâm' Teşnegâna etmede taksimi âbı zemzemi Şimdi viran olmağın ferman ile su nazırı Oldu cün memur tamire bu câyi hurremi Mustafa Ağa o zâti hoşhisâlü nîk huy Hasreti Abdülhamld Hanın nedîmü hemdemi ihtimamı tam ile tamirine say eyleyüb Bezi idüb makdûrunu oldu bu hayre müntemi Âb veş cûşan olub târihi nâmemden (isim

okunamamış)

«Oldu mâmuru lâtif Eğrikapunun Maksemi» (1201)

«Birinci Sultan Abdülhamidin ilk kitabesi, Kırkçeşme sularını getirten ve Eğrikapu Meksemi yaptırtan Kanunî Sultan Süleymanın bu su hayrı üzerine olan vakfiyesinin bir hulâsası mahiyetindedir. Aynı pâdişâhın adına konmuş ve manzum olan ikinci kitabede ise Eğrikapu Makseminin Abdülhamid I. tarafından, medimleri arasından bulunan su nazırı Mustafa Ağa eliyle tamir ettirildiği kaydediliyor.



3 — Selim III. Kitabesi (Kapunun karşısındaki ilk kitabenin altında)

Şehi devri kamer Sultan Selimi nânıdâr elhak Zemânı devletinde hâba vardı fitne vü câdû

Su verdi tîgi adle mevcei nakşı şecâatden

Nice görsün adüvvü bed meniş handiyle bir hubrû

Unutturdu, sedâdı sermeyi şevki Sfahanı Gubâri pâyine muhtaç, olurken didei f.3ıû

Nedîmj hassı Mustafa Ağa hem nazırı âbı Şehinşâhı cihanı hayre sevk eylerdi ol hcşgû

Yapıldı fi sebililfâh takı hayreti âlem Getirdi Kerbelâ ervahını şad etmeye bir su

Tutardım kıt'ayi cevherle bir târihini Hatif «Değil... lutfi nûri Sultan Selimdir bu» 1203 (M. 1789)

«Su nazırı Mustafa Ağanın adı bu kitabede de geçmektedir, Su nazırlığı, hassa mimar-başılarmm ek vazifesi ola gelmişdi; fakat her iki kitabede has nedim ve su nazırı Mustafa Ağanın mimarlığından bahsedilmemişdir. Bu kitabenin 5. beytinin ilk mısraından Mustafa Ağanın bir su kemeri inşâ ettiği anlaşılıyor; bundan kendisinin aynı zamanda hassa mimar-larıbaşı olduğu söylenebilirse de tetkike muh-tacdır.



4 •— Mahmud II. Kitabesi

Yapdı Mevlâ yoluna bu eseri Han Mahmud Âlemin pâdişehi dâdveri Han Mahmud

Döndü bir satıcı zerrin kemere Bendi Atik

Harcedüb su yerine sîmü zeri Han Mahmud

A'bgûn kubbei gerdûne dönüb bu Maksem

İki tas eyledi şenisü kameri Han Maiamud



Âbler kâbei dergâhına oldu rûmâl

Eyleyüb nakdiyle memlû kemeri Han Mahmud

Eyledi bezli ata bendei dîrînesine

Yani memur idüb ol muteberi Han Mahmud

Döndü ber vechs letafet su yolu âyîneye Sureti gamden idüb ânı berî Han Mahmud Eseri ceddine lutfiyle halâvet verdi Zam idüb üstüne şîrü şekeri Han Mahmud Nice şehâm cihan aldı egerci meydan Cümleden tîrini sürdü ileri Han Mahmud Düşmeni bal açamaz Kafda ankaa olsa Açsa ger şehberi nıürgi nazarı Han Mahmud

Sû besû kişverine verdi suhuletle nizam Çekdi san ristei âbı güheri Han Mahmud

Lütfü ol merte'bedir katrei ihsanından Âteş içre bitirir verdi teri Han Mahmud

Kahrı sol mertebdir âteş akar sû yerine Koysa bu Makseme ednâ sereri Han Mahmud

Çıkmadı kimse başa rezmde ol toısrev ile Edeli tacı zeri ziybü seri Han Mahmud

Vermesini tab'ı sefa nuhuna Allah elem Görmesin rûyi cihanda kederi Han Mahmud İzzet etti cereyan âbı güherveş târih «Kıldı İstanbula icra sulan Han Mahmud» (1235 (M. 1819)

«Keçecizâde İzzet Mollanın yazdığı bu tarih kitabesi Eğrikapı Maksemine ikinci Sultan Mahmud zamanındaki yeni bir tamirinde konmuş olacakdır.



5 — Su Nazırı Hamid Ağa Kitabesi Tarihi berâyi mevludu şerif

Şehinşâhı cihan Mahmud Gazıi hânı, adalet kim Su yolunda akıttı sîmü zer ahkâmı mecradır O şahın bendesi su nazın Hamid Ağa ter dem Ederdi niyyeti hayn bu da tevfîki mevlâdır Suyolcular Ocağı mâli mevkuufundan ihdas Ki yüz elli kuruş, mevlûd için tâyini inhadır Eserde kethüdası Sadık Ağa dâhildir Bölükbaşı ağalar reyi bittekmil imzadır Gerek merhum olan nazır ağa ve geçmiş ervaha Hediye foer sene mevlûdi mürsel ile ihyadır Olur ki mâhazarda nazır ağa ve bölüktbaşı Beşartı an kıraatle duayı hayri ihdâdır Olub kaydi mahallinde emânet cümle a'vâna Müdâmı ihtimamı şayi bisyar ile icradır Tevessül kerdei nükte olan tarih ey Sâkıb «Bu mevlûdünnebeviye bâdî ancak Hamid Ağadır» 1239 (M. 1823)

i «Bu kitabeden öğreniliyor ki 1239 (M.

1823) da su nazırı Hamid Ağa ile kethüdası Sadık Ağa, Suyolcuları Ocağı sandığından a-yırtdıkları 150 kuruş ile her sene su nazırlarından ölenlerin ruhlarını şad etmek için Eğrikapu Savaklar Çeşmesinde mevlûd okutmak için bir tesis yapmışlardır» (Sedad Çetintaş; Türklerde Su, Çeşme, Sebil, Güzel Sanatlar Mecmuası).

Sadi Nâzım NİRVEN

EĞRİKAPU MASLAĞI SOKAĞI — Fatih'in Fener Nahiyesinin Mollaaşkî ve Atik-' mustafapaşa mahalleleri arasında sınır yoldur, Eğrikapu mumhânesi Sokağı ile Sakalar Yokuşu arasında uzanır (1934 B.Ş.R. pafta 8/113 ve 114). Dar, bozuk, meyilli bir toprak yoldur (Temmuz 1968).

Hakkı GÖKTÜRK

EĞRİKAPU MESCİDİ — (B.: Avcıbey Camii; cild 3, sayfa 1345)

EĞRİKAPU MUMHÂNESİ CADDESİ —

1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fatihin Fener Nahiyesinin Avcubey, Mollaaşkî ve A-tikmustafapaşa mahallelerinin sınır yollarındandır, Paşahamam Sokağı ile Eğrikapu Caddesi arasında uzanır; Beşirgazi Sokağı ile dört yolağzı yaparak kesişir, israil Çıkmazı, Karagözcü Sokağı, Çakır Sokağı, Sulu Sokak, Eğrikapu Maslağı Sokağı ile kavuşakları Vardır (1934 B.Ş.R. Pafta 8/110, 113 ve 114). Pa-şahamamı Sokağı tarafından gelindiğine göre bir araba geçecek genişlikde kabataş döşeli dikçe bir yokuş olarak başlar, Karagözcü . Sokağı kavuşağmdan sonra düzleşir. Büyüklü küçüklü kagir ve ahşab evler arasından geçer. Kapu numaraları 3-69 ve 2-28 dir (Temmuz 1966)



Hakkı GÖKTÜRK

EĞRİKAPU RÜŞDİYESİ — îstanbulda-ki eski rüşdiye mekteplerinden biri; 1319 (1903) tarihli bir maarif istatistiğinde 15 muallimi, 277 talebesi ve 2 hademesi bulunduğu kayıdlıdır; binasının yeri tesbit edilemedi. Bibi.: O. Nuri Ergin, Türkiye Maarif tarihi.

EĞRİKAPU YANGINLARI — Istanbu-lun her semti gibi Eğrikapu semti de büyük yangın felâketleri görmüşdür, bilhassa Ay-vansarayda çıkan yangınlar, şiddetli poyraz rüzgârları ile Eğrikapu içinde bir ateş âfeti olmuştur. Semtin kendi içinden de yangınlar çıkmışdır.

24 Ağustos 1901 (Mâlî 11 Ağustos 1317) yangını — Avcubey Mahallesinde 90 bina yandı. Eğrikapu sandığından 17 yaşında genç bir tulumbacı da, mefluç bir kadını kurtarmak için girdiği bir evde, çöken çatı altında kalarak telef oldu. Şoı mücevher tarih halk şâiri Vâsıf Hoca tarafından adı tesbit edilemiyen bu genç hakkında yazılmışdır:



On yedi yaşı sile yazdım menkut târihin «Yangında yandı vah vah nevcivan tulumbacı» 1300 + 17 = 1317 (M. 1901)

EĞRİKAPU YANGIN TULUMBASI

SANDIĞI — Istanbulun eski tulumbacılık âleminde iki sınıf mahalle yangın tulumbası sandıklarından idi. İkinci Abdülhamid devri sonlarında, 1890 ile 1900 arasında bu sandıkda Bahriye Çarkçı Mektebi talebesinden birfiaç delikanlı, posta memurlarından İngilizce, fran-



EĞRİ KEMER

— 4968 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

• 4969 —


EHLENSTKASSE (Hanni)



409 03


Eğri Kemer

(Resim: Dr. S. N. Nirven'den)



sızca ve italyanca bilir ismail Bey adında bir genç, serasker kapusundan iki kâtib, o zamanın okur yazar, efendiden gençleri de koşarlardı. Bir de bir havyar tüccarının oğlu, hem koşarlı ayakları hern de aşırı derecede güzelliği ile nam vermiş bir rum genci vardı, o da mektebli idi, ve İsmail Beyin pek yakın arkadaşı idi; Merdivenköylü Bitli Tevfiğin (Tevfik Karkan) Eğrikapulu bir rum tulumbacı için yazılmış bir şarkısı vardır ki bu genç için olduğu muhakkakdır; şarkı şudur:

Aman Eğrikapulu eğri basma ayığan Misil yok sandıklarda senin gibi uşağın Ak dizliğin üstüne yaraşmış al kuşağın Kara kâküllerini ne hoş kesmiş berberi Kendi Eğrikapulu serde külahı eğri Aman Eğrikapulu vursan güm güm topuğun Semenderlik sânıdır tulumbacı kopuğun Şu gönül âteşinden yakmaz mısın çubuğun Gül Bağcesi oluyor vardığı yangın yeri Kendi Eğrikapulu serde külahı eğri

Aman Eğrîkapulu gel çakalım 'başbaşa Gel yalın ayaklarla şehbazım koşa koşa Mestânelik yaraşır ateşli yirmi yaşa Yangıncı uşakların bebrü pelenk hizberi Kendi Eğrikapulu serde külahı eğri Aman Eğrikapulu çalımlı çapkın aman Sen dilberi tersâya fırsat düşmez her zaman Zâlıû herzemin olup ayak öpsün müslüman Gel bu şeb meyhaneye asalım gel feneri Kendi Eğrikapulu serde külahı eğri Aman Eğrikapulu gel yalandan yakına Gerdanını muallâk celîpânın aşkına Kadehkârım olduğun gören dönsün şaşkına Kadehi çeşmjndedir bu Tevfikin iksiri Kendi Eğrikapulu serde külahı eğri

Uşakları yarı mektebli, yarı kâtib olan bu sandıkda Bahriyeli Kadri Çavuş reislik yap-mışdır. Osman Cemal Kaygılı: «Bir Mevlevihane Kapusunda çıkan bir yağma, hastalanmış olan Kadri Çavuşun yerine Sarı Sadeddin idaresinde koşmuşlardı. Hemen hepsi okur yazar gençlerden mürekkep Eğrikapulular, durgun ve sıcak yaz gecesinde Topkapusunda kale duvarları dışından bir geçiş geçdiler, yol boyundaki yüzlerce seyirci peşlerine takılıp sel gibi akıp gitti idi» diyor.

Bibi.: Osman Cemal Kaygılı, Not; Tevfik Karkan, Not; Vâsıf Hiç, Not.

EĞKİ KEMER —Kâğıdhâne Suyunu şehre akıtmak için kurulmuş şebekenin su kemerlerinden; Kemerburgaz Köyünün bulunduğu vadide, Kemerburgaz Köyü - Kâğıdhâne Köyü şosesi ile Kâğıdhâne Deresi üzerinde, Kemerburgaz Köyünün 1,5 kilometre güney - do-ğusundadır. Cornelius Gurlitt «Die Baukunst Konstantinopel» isimli meşhur eserinde İstan-bulun zabtından sonra Türkler tarafından yaptırıldığını bildirmektedir. Kanunî Sultan Süleyman zamanında Mimar Sinan tarafından kurulmuş ve bu suretle Kâğıdhâne suyu Baş Havuza akıtılmıştır.

Kemer üç sıra kavis (göz) üzerinden ku-rulmuşdur; en altda ve tam Kâğıdhâne Deresi üzerinde 4, orta sırada 10 ve üst sırada uçlara doğru küçülerek 33 kavis (göz) vardır; (orta sıradaki gözlerin sonuncusunun içinden Kemerburgaz - Kâğıdhâne şosesi geçer.

Kemerin tüm uzunluğu 409 metredir;

(dümdüz uzanmayıp 320 +19 + 70 metrelik kısımlarla iki direk yaparak kırılmışdır; 320 metrelik büyük kısmı Baş Havuz tarafına, 70 metrelik kısmı da bendler tarafında olup Eğri Kemer adını bu dirsekler münâsebeti ile almış-dır). 8 istinad payandası vardır. Azamî yüksekliği 34,40 metre, üstünden geçen su galerisinin yüksekliği 1,75 metredir.

Eğri Kemerin yapısı çok sağlamdır; yak-laşdıkca ihtişamı artan bir güzelliği vardır.



Dr. Sadi Nâzım NİRVEN

EĞRİ KÜLAH MODASI — Bu eski serpuşun çeşidlerini kadimden beri asker taifesinin alt kademelerinde bulunanlar ile esnaf tabakası, uşak ve ırgad takımı giye gelmiş idi (B.: Külah); onların arasında bıçkın meşreb olanlar, «eşbeh civan» diye anılır alımlı, çalımlı, yakışıklı gençler, kendilerine ayrıca bir nümayiş, gösteri verdiği için külahları eğri giyerlerdi. Edebî metinlerde böyle eğri külâhlı güzel delikanlılar sânında yazılmış şarkılar vardır.



ŞARKI

Hâlini eşkâlini kılık kıyafetini Tasvir ideyim size zemâne âfetini Esmerin en tatlısı en güzelidir teni Tasvir ideyim size zemâne âfetini

Topuklardan aşüfte perçemin tellerine O güzel ayaklardan o dilber ellerine Biçkin nümayişine çapkın cilvelerine Tasvir ideyim sise zemâne âfetini

Yalun ayak bolpaça şalvar elîfî kesim Yerde -sürünen kuşak ucu vâcîbültelsîm Kadife fermene Kırlangıç olmuş isim Tasviı' ideyim size zenıâne âfetini

Onsuzunda destimal pîreheni helâli Serde eğri külahı aenıış o meh cemâli Ana Fitne Şah demiş müttefikan efaâli

Tasviı1 ideyim size zemâne âfetini

MEŞ'ALKEŞ

Dâim. tâse elmak gerek rneş'alkeş Dayı revişli bir mürâhik dilkeş

Eğri durur şahin başda külahı Şe'öi dîcür içre andırır mânı

Sönse destindeki cekdiği fener Rûyi dilberinin tâbeşi yeter

Yakın geçmişin İstanbul hayatı üzerine anlattıklarına inanılır kimselerden Ali Çamiç Ağa (B.: Camiç Ağa, cild 7, sayfa 3700) bize verdiği bir notda: «Eğri Fes ve Eğri Külah, gerçi bıçkın meşreb gençlerin başlarında görüldü ama, bunlar aslında eğri olarak yapılır serpuşlardı, yani alt kısmı başa geçirildiğinde başda eğri dururlardı» diyor.

EĞRİ MİNARE -MESCİDİ _ «Softa Sinan Mescidi» adı ile de anılır; Hadikatül Ce-vâmi şu malûmatı veriyor: «Halıcılar köşkü civarında Mollaşeref. Mescidi yanındadır; banisi Softa Sinan Fatih Sultan Mehmedle gelenlerdendir, mescidi yanında medf undur; bu mescidin mahallesi vardır.» Ekrem Hakkı Ay-verdi «Fâtih Devri Mimarisi» isimli eserinde: «Halıcılarda, Halıcılar köşkünün çok yakınında idi; tamamen yanmış, birkaç mezarla etraf duvarları kalmışdır; bâniinin mezarı kaybol-muşdur (1953) diyor.

1934 Belediye Şehir Rehberine göre Fâtih kazasının İskenderpaşa Mahallesinde Softa Sinan Sokağı ile Tomrukcu Sokağı kavuşa-ğı köşesinde idi. Vatan Caddesi açılırken son kalıntısı da kalkmıştır.

EĞRİ SOKAK — 1934 Belediye Şehir Rehberinin alfabetik cedveline göre Büyüka-danm îskele bölgesi sokaklarından; yerine gi-. dilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (Aralık 1987).

EĞBİTAŞ — Yukarı Boğazın Rumeli yakasında Yenimahalle ile Rumeli Kavağı arasında sahilde bir mevkiin adı.

EHLENSTRASSE (Hanni) — 1958 de îstanbulda yapılan Milletlerarası Avrupa Güzellik Yarışmasında «Avrupa Güzeli — Güzellik Kra'içesi» seçilen Avusturya güzeli kız; îstanbulda- güzellik kraliçesi tacını giydiği za-iT-3.ni «Parada, mücevherde gözüm yok, saadeti arayacağım» diyen bu güzel Avrupa güzeli seçildikden sonra bir müddet Viyanada ve Parisde modellik yapmış, sonra Londra'ya giderek İngiltere Kraliçesi İkinci Elisabeth'in terzisi Norman Hartnell'in yanına manken o-larak girmişdir ve orada Fritz Salus adında yakışıklı bir delikanlı ile niganlanmışdır; fakat 1960 yılının Ocak ayında bir kuyumcu dük-


Yüklə 5,01 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin