mide toplandılar (B.: Orta Cami), Yeniçeria-ğası cümleye hitab ile Davud Paşa yakalandı, emir pâdişâhındır, ne ferman eder ise o olur, sizden biriniz Davud Paşa hakkında söz söylemesin dedi. Davud Paşanın zevcesi sultan Yeniçeri odabaşılarma neferlerine ve sipahilerin ileri gelenlerine paşasının kurtarılması için pek çok para dağıttı. Cellâd Usta Süleymana acele etme diye tenbih edildi. Ertesi gün divan kuruldu; cellâdlar Davud Paşayı çıkardılar, siyaset meydanına getirdiler ve boynu vurulmak üzere çökerttiler. Sırtındaki nefti kapama, tutanların çekiştirmesinden paralanmış, pamuklan çıkmışdı; başında destar yokdu; elleri bağ-lanmamışdı ama dehşetinden harekete mecali kalmamışdı, Cellâd yakasını kıvırıp ve kılıcı kınından çıkarıp çalacağı sırada Davud Paşa koynundan bir lıöccet çıkardı, Anadolu kadıas-keri Kethüda Mustafa Efendi ile Rumeli ka-dıaskeri Yahya Efendiden Sultan Osammn idamının vâcib olduğuna dâir bir temessük idi ve yine Sultan Osmanm katli için Sultan Musta-fanm verdiği bir hattı hümâyunu gösterdi, bu kâğıdlan yukan kaldırarak: «Ben Sultan Os-manı bunlarla şer'an katlettim dedi. O zaman Davud Paganın zevcesi Sultanın ihsanlarını almış olanlar cellâda vurma meselenin aslını öğrenelim dediler. Yeniçeri ihtiyarlarından bâzıları ise vur, öldür diye bağırdılar. Yeniçeri ve Sipahilerin fırsatçıları da çalma vurma diye naralar attılar. Cellâd kılıncı kınına koydu. Yeniçerilerden Kuloğlu adındaki adam ileri çıkıp Davud Paşayı siyâset yerinden kaldırdı, etrafını asker sardı ve Davud Paşayı saraydan çıkardılar. Bu vaziyet karşısında Dîvanda vezirler ve diğer devlet erkânı şaşırdı. Davud Paşanın halaskarları esvaplarından yırttıkları kumaş parçalarını paşaya nişan olarak verirlerdi, paşada binden fazla nişan topladı. Nişan vermekden muradları, Davud Paşa tekrar sa-dırâzam olursa kendisinden mühim şeyler ko-parmakdı. Başı açık ve sersemlemiş, köpek gibi soluyordu (tâbir vak'anüvisindir). Hasfırın önüne geldiklerinde bir sipahi başından desta-rım çıkarıp Davud Paşanın başına koydu, biri sırtından feracesini verdi, biri de atından inip ata Davud Paşayı bindirdi, ve bu hengâme Yeniçerilerin Aksarayda Et Meydanındaki kışlalarında Orta Camie götürdüler. Orada başına mücevveze ve sırtına yeni esvab ve kürk giydirip tekrar sadırâzam yapacaklarına ahd
ettiler. Beri tarafda ise sadırâzam Gürcü Meh-med Paşa cellâdı çağırıp Davud Paşayı kimin alıp götürdüğünü sordu. Cellâd sipahiler aldı deyince sipahiler hâşâ bizim alâkamız yokdur dediler. Dîvânı Hümayun dağıldı. Gürcü Paşa kendi sarayına döndü, ne yapacağını bilmiyordu. Kapucular Kethüdası Rahîkîdâmâ-dı Ahmed Ağa ki bir akıllı ve el attığı işi başarır adamdı, elime bir ferman verin, varıp fitneyi basdırayım alıp katledeyim dedi. He-man bir ferman yazılıp verildi, Ahmed Ağa yanına başları üsküflü ikiyüz kadar kapucu aldı ve Orta Camie gitti, Kapucular Kethüdası geliyor haberi üzerine Davud Paşayı getirenleri bir telâş aldı, dağıldılar. Ahmed Ağa Davud Paşayı camiden aldı, vaktiyle Sultan Osmanm bindirildiği arabaya bindirdi ve Yedi-kuleye götürerek orada yine vaktiyle Sultan Osmanm kapatıldığı zindan odasına koydu, ve ertesi günü de orada boğdurtarak Sultan Osmanm intikamım aldı» (Nâimâ, Cild II).
DAVUD PAŞA (Karabet - Artin) — Katolik mezhebine mensub ermenilerden Osmanlı devlet adamı, 1816 da İstanbulda doğdu; tahsilini İstanbulda ve Berimde yapdı, Hariciye Nezâretine intisab ederek 1840 da yirmi dört yaşında iken Berlin Sefareti kâtib ve tercümanlığına tâyin edildi; sonra şu vazifelerde bulundu: Sansür müdürü (1859), Telgraf müdürü (1860), Lübnan Valisi (1861). Vezâret ile paşalık unvanı bu vazifesinde verildi), Posta-Telgraf ve Nâfia Nâzın (1868) oldu; nafia nazırı iken Rumeli Demiryolunun inşâsında değerli hizmeti görüldü; 1871 de hastalığı sebebi ile istifa etti, tebdili hava için kısa bir müddet Sakız Adasında kalarak oradan Fransada Biyariçe (Biarritz) gitti ve 1873 de orada vefat etti.
DAVUD PAŞA (Karanişancı). — îkinci Sultan Bayazıd devrinin ünlü devlet adamlarından, bu pâdişâha 1488-1502 arasında ondört sene nişancılık yapmışdır (B.: Dîvânı Hümayun; Nişancı); 1502 de mîrimiranlıkla (Paşa unvanı ile) kaptanpaşalığa getirilmiş, bu makamda ancak birkaç ay kalmış ve vezir rütbesi ile tekrar Dîvânı Hümâyuna almmışdır. Nereli olduğu bilinmiyor.
DAVUD PAŞA (Küçük) — îkinci Sultân Bayazıd devrinin ünlü kaptanpaşası; milliyeti
kesin bilinmiyor, bir devşirme olabilir, Karadeniz yalısı, Batı Anadolu yalısı halkından da olabilir. Kaptanpaşalık makamında ilk defa 1492-1502 arasında on yıl, ve 1502-1506 arasında da dört yıl bulunmuş ve o makamda vefat etmişdir. «Küçük» lâkabı, devrinin sadrıâ-zânn Davud Paşa karıştırılmamak için verilmiş idi. 1499 da Lepamto (Inebahtı) seferinde Osmanlı Donanması onun kumandası altında bulunmuş, Sapi^nza (Burak Adası) zaferinde kemankeş pehlivanlarından Tozkoparan îsken-derin eşsiz kahramanlığı tarihimize altın yazı ile yazılmışdır (B.: iskender, Tozkoparan; Kap-tanpaşa Kemankeşleri).
Küçük Davud Paşanın iki devre kaptan-paşalığı arasında o makamda bir kaç ay kadar Karanişancı Davud Paşa bulunnıuşdur. DAVUDPAŞA BAGÇELt KAHVEHANESİ — Davudpaşa Camii sokağının karşısında cadd üzerinde idi; hâlen meveud değildir. Bu kahvehanede yaz geceleri bağçede, kış geceleri içerde Karagöz oynatılırdı; bilhassa Hayâli Us-turacı Mustafa ile Hayâli Abdullah Efendiler burada çok oyun vermişdir. 1910-1912 arasında burada Mehmed isminde Hafikli bir çırak vardı, gaayetle dilber mürâhik bir oğlandı, kahvehane sahibinin adı unutulmuş, erbabı dil arasında kahvehaneye bu çırağa nisbetle «Hâfıklinin Kahvesi» tjenilirdi
Kahveye vardım da güzeli seçdtm Şehbazm elinden bir kahve içdim Kâkülden topuğa yüz alton biçdim Nâlin tıkırdatub reft&ra yaman Çakırpençe bıçkın Hafîklîm aman Istanbula gelen Hafikli gençlerin hepsi ha marnlara girip dellâk olurlar; bu Hafikli Mehmed de günün birinde bu kahvehaneyi bırakıb Mahmudpaşa Hamamında soyunmuş dellâk ol-muşdu.
Beşad MİMAROĞLU
DAVUD PAŞA CAMİİ, MEDRESESİ, TÜRBESİ VE MEKTEBİ — Haseki ve Hekim-
oğlu Ali Paşa camileri arasında ismini verdiği semtde mühim yapı manzumesidir. Sadırâzam. Davud Paşanın hayır eserleridir, türbesi de oradadır.
Camii :
Hicrî 890 (Milâdî 1485) tarihinde yaptırılan 'cami plânı tek büyük kubbeye eklenen muhammesî mihrab çıkıntısı ve yanlardaki ocaklı odalar ve bunların kubbeli medhallerin-
den, ve beş açıklıklı son cemaat yerinden mü-rekkebdir. Edirnedeki Üçşerefeli'denberi sü-rüb gelen tek büyük kubbe ananesi burada dört duvar üstüne konarak bir vezir camii çapında yeni bir tarzı halle ulaşmış olmakla beraber, ocaklı ve hücreli ve ayrı medhalli yan cenahların ilâvesinden, îtiyad veya ihtiyaç saikası ile vaz geçilmemişdir. Bu yan höcrelerin ne vazife gördüğü tamamile bilinemiyor, bilinen, ocaklı olduklarından, ikaamete tahsis edildiğidir.; Gurebâ içdn mfisâfirhâne veya cami hademesine istirahat yeri olması Iâ7,ım gelmektedir.
Davud Paşa Camii basitliği ve sadeliği içinde eb'âdının tenasübü ile ve haşmeti ile temayüz eder. Dümdüz ve yalçın mik'ab şeklindeki esas kütlenin haşince manzarası yan cenahlar, mihrab çıkıntısı ve son cemaat re-vakı ile yumuşayarak heyeti umumiyesi XV. asır türk mimarîsinin güzel bir numunesini teşkil eder. 18 metre kutrundaki kubbe sekiz köşe kasnakla ve istalâktitli müsellesi kürevî alîkşlaıia duvarlara oturur. Haricde kasnak köşelerine üç köşe sofralar yapılarak tamamen penceresiz olan sağır kubbe ve kasnağa bir hareket bahşedilmişdir. Mihrab çıkıntısı üstü yarım kubbe ile örtülü beş köşelidir. Yan kanad-larda ikişer sağır kubbeli mahallerden biri ocaklı, raflı ikaamet odasıdı^ diğeri de büyük bir sivri kemerle açık bırakılmış medhali teşkil eder. Bu medhalde odanın kapısı ve camiin içine ve revak altına bakan altlı üstlü dört pencere vardır. Odadan cami harîmine pencere sedirinden atlanarak geçilir ki bu tarz Edirnede Sultan Bayazıd ve İstanbulda Sultan Selim camilerinde de tekrarlanmışdır. Böyle açık kemerli medhal bu camie tekaddüm eden devirde yalnız Afiyondaki Gedik Ahmed Paşa Camiinde vardır.
Son cemaat revakı çok yüksek ve kalın granit direklere müstenid 7 metre genişliğinde e'peyi azametli bir eser imiş, bugün 2 direği ve kubbeleri yıkılmış, demir gergilerle dört dileği kalmışdır.
Mimarîsi ne kadar güzelse, inşaatı bir çok yerlerde o kadar başdan savmadır. Cami kamilen ufak eb'adda, 25X^0, arka cephede ise 20X35 eb'adında ufak kesme taşla inşâ edilin ;şdir. Mihrab çıkıntısı ve son cemaat yeri revak altı biraz daha büyük ebaddadır. Kat ve Kubbe kornişleri gaayet geniş ve kuvvetli ve
— 4293 —
— 4292 —
DAVUDPAŞA CAMİİ
asaba, kaval, armûdî ve müteaddid silmelerden
mürekkebdir. Kubbe kasnakları ve minare kes
me taşdan olub, son cemaat yeri sütunları es
ki bir binadan getirilme muazzam granit, küt
leleridir. Başlıkları basık irtifada ve çubuklu
ma-nlerle süslenmişdir. Hainlerin ortasında
oyma yıldızlar da bulunmaktadır; nâdir bir
motifdir. Kaaideler bir kaval ve bir ulukdan
mürekkebdir. . .
Pencere süveleri kamilen mermerdendir, bütün binayı takriben her 1,5 metrede bir dolaşan meşe hatıllardan bir tanesi aynı zamanda başlığı teşkil eder. Bu ahşab hatıllar binanın felâketi olmak istidadını gösteriyordu, hepsi çürümüş ve kagir içinde mühim boşluklar bırakarak çöküntülere sebep olmuşdur. Esasen binanın harcı da, muasırlarının tamamen aksine olarak çok kötü olduğundan karşı ko-yamamışdır. Bu satırların müellifi tarafından 1945-1948 arasında yapılan umumî restoras-
yonda imkân nisbetinde bu boşluklar tahkim, ve kubbesi evvelce yıkılmış ahşab yapılmış sakat mihrab çıkıntısının dört yüzü yıkılarak ta temelden itibaren yeniden inşâ olundu.
Mihrab höcresini hâvi olan cebhe yerinde
bırakılmakla beraber 93 (1876) muhaceretinde
•içinde ateş yakılarak tahrib olunan istalâktrcli
mih'rab yaşmağı bakiyelere nazaran tamamen
lecdid edümişdir.
Tak kapu etrafındaki çerçeve düzlüğü çok geniş, silme ufak olduğu için asıl girintili kısmı ile ahenkli bir manzara göstermemekde, höcre kısmı ince düşmektedir. Bir sivri ve bir Bursa kemeri ile nihâyetlenip, istalâktit sırası üstüne oturan yaşmağı dilimli şemselidir. Bu motif XV. asırda bir çok yerlerde meselâ Top-kapu Sarayı -hazîne kısmında da tatbik olun-muşdur. Söve ve kemerlerden başka bütün kapu kefekidendir.
ANS1KLOPEDÎSİ
Minare küp kısmına kadar eskidir; aslında, Atîk Ali Paşa ve Fîruz Ağa camilerinde görüldüğü gibi, kalın gövdeli ve ince petekli olması lâzım gelen üst kısım maalesef inceltilerek meçhul bir tarihde yenilenmişdir.
Bu camiin alçı işleri ve bilhassa kalemleri mühimdir. Mihrab kubbesi köşeleri bademli bir sıra yaprağa oturur. Müsellesi kürevî alî-kalarınm tuğladan yapılıp alçı ile sıvanan muazzam istalâktitli tezyinatı görülmemiş bir cesaretle tatbik edilmiş olmasına rağmen nisbet-lerinde son derece muvaffak olunmuş ve cami ile hemâhenk bir halde yerine oturmuşdur.
Minber, camiin mimarîsine ve nisbetlerine çok uygun, yalnız silme ve kitabelerle tezyin edilmiş basit ve mütenâsib bir eserdir. Camiin calibi dikkat tezyinatı bilhassa kalem işleridir.
DAVUDPAŞA CAMlt
Bu kalemler çentilerek üstüne sıva vurulmuşken bu satırların müellifi tarafından 1948 de -meydana çıkarılmışdır. İç pencerelerin üstünde bütün zemini rûmîlerle müzeyyen sülüs ce-lîsi ay âtı Kur aniye bütün camii 1.40 eninde geniş bir kuşak hâlinde dolaşrnakda, aynı satır içinde girift olarak ikinci bir kûfî metin bulunmaktadır. Satırın üstünde bir sıra kabak yaprağı, onun altında zincir ve yaldızlı bir geçme, onun da altında yonca yaprağı ve ha-tayîlerden mürekeb geniş bir su vardır. Bundan maada müsellesi kürevî yastıkları altında birer hurma ağacı, odalara atlanan pencere geçidinin sağ ve solunda da ııe olduğu tâyin edilemeyen birer fidan resmi, bu kemerin aynasında da girift bir rûmi vardır.
Renkler umumiyetle kırmızı, pek koyu ye-
"T *-~ ~ ~ •* >"
<* " «»
/' X
--
,JEBİ'. 'Ig^L.
x*" "* "*•
* - -»
V '
• ' sv •
' \
f * ,
/ \ |
'; \' ı' >i
/ N
/
/ • \
\
\; ' /
ı
't ; '\ n
ı ^ /
] C
l
i /
ı i
/f
\ '
t
ı / *
K /
\ *
^ /
\ ' '
i
* /
\ /
\ / '
t * " ' ,
X f
s. f
*• X j
*•*•- -^
^ ^*
^ ^ s
X. ,
®:::.:::.~:::.:m
....._,
ü
i
::::ı.:;;;:::
İ
".;:;„ j.
Davutpaşâ Camiî (Besini: Behçet Csntok)
Davudpafa Camii (Plân: E. Hakkı Ayverdfden)
DAVUDPAŞA CAMİt
— 4294 —
ANSlKLOPEDlSl
4295
DAVUDPAŞA CAMtt
Davudpaşa Mektebi (Resim: Anonim)
mil zelzelerden çok hasar görmüş, kubbe ve duvarlarında çatlaklar olmuşdur.
Camiin kapu kemeri üzerinde 4 satır üstünde 8 beyitîik sülüs hat ile arabca kitabesi tarihini vermektedir :
Ela yâ kati benâ Dervîgü Dâvudü Vezirim ebheriyy-ül-istikaame JLi Sultan Bâyezîd'ibni Mehemmed Ferîd-idklehri fî ikd-il-imâıne
Bina el-hayri merfû-el-mebânî Haımah-Llâhü mâ nâbet hamâme Teemmel fîhi v'enzur hüsne târihin U sâhüjik-es'-saadetü v'esselâme
§il ve sarıdır. Sülüs yazılar zemin rengi üzerine harflerin etrafı tahrirle çevrilerek, kufiler ise kırmızı renkle ve etrafları yine tahrirli olarak yazılmışdır. Lâkin zamanla ve çekiç tahribatı ile renkler kaybolduğundan ancak hafif ıslatarak anlaşılabilmektedir. Sıvası ha-rab olan mihrab kısmında kuşağın devam edip etmediği malûm değil ise de etmediği zannın-dayım. Büyük istalâktitlerde de koyuca bir zemin ve zırhlar görülmektedir.
Şimdilik bunlar elde edilmişdir, ilerde, daha yukarlarda ve kubbede bir şeyler bulunursa XV. ci asırda bir camiin kalem tezyinatı hakkında tam bir fikir almak kaabil olacakdır. Alçı pencerelerden, pencere kapaklarından ve kapılardan devrine aid hiç bir şey kalmamış-dır. Yan kısımların açık medhallerinin revak altına açılan üst pencersinde hendesî şekilli oyma bir köfeki kafes vardır. Maalesef şadırvan avlularındaki pencerelere aid olan bu motif camilerimizde pek ender kalmış, yerlerine, mâhiyeti düşünülmeden, cami halimlerinde olduğu gibi, camlı alçı pencereler konmuşdur açık bir yere camlı pencere koymakdaki manasızlık üstünde fazla durmaya lüzum yokdur. Bu kafes, ve Edirnede Sultan Selim ile Baya-zıd camilerindeki benzerleri ilerideki restorasyonlarda tfsas olmalıdır. Davud Paşa Ca-
Davudpaga Medresesi (Besim: Behçet Cantok)
Medrese,
Camiin şimali şarkî tarafında, avlu ihata duvarından 8 metrelik bir sokakla ayrılan medresesi bulunmakda, medhali de harem yan kapusunun karşısına düşmektedir. Medresenin bu cephesinde höcre ve revak yokdur. Yalnız bir kesme taş duvar avluyu tahdid eder, diğer üç cephe de 15 dânişmend höcresi ve medhal karşısında dershane, en solda da ayakyolları vardjr. Karşı cephedeki revakta mainli Türk başlıkları, yanlardakinde ise muhtelif devirlere aid mütenazır konmuş bizans başlıkları bulunmaktadır. Sütunlardan dershane önünde bulunan ikisi yeşil, mütebakisi beyaz mermerdir. Bütün kubbeler müsellesi kürevîlere oturur. Dershanede alt sırada altı aded ve üst sırada dört aded pencereye mukaabil höcrelerde
Davudpaşa Türbesi (Resim: Prof. Dr. Süheyl Ün ver)
umumiyetle üçer aded pencere bulunmaktadır. Pencere kemerleri yuvarlakdır. Her odada ocak vardır, Revakdaki kubbelerden ikisi ve dershane kubbesi yıkılmıştır. Bina müteaddid tamirler görmüş, pencere kemerleri tadilâta uğramış, kapı yeniden yapılmışdır. Etrafına fuzûli olarak dolan evlerle görülmez hâle gelmesine rağmen ıslâhı kaabil kıymetlice bir binadır. Fâtih manzûmesindekilerden maada kalan iki tane XV. asır medresesinden birisi olması hasebi ile de îmân muhakkak lâzımdır. Türbe.
Camiin şarkında tamamen kesme taşdan yapılmış, önünde iki sütuna müstenid kubbeli bir revakı olan sekiz köşeli bir binadır. Başlıklar mainli ve çenbersizdir. Alt üst ondört penceresinin etrafında silmeler dolaşır. Altda-kilerin aynaları dilimli bir kitabe şeklinde oyulmuşdur. Kubbe ufak bir kasnakla duvara oturur. Camiden daha itinalı yapılmış olmakla beraber türbede de epeyi çatlaklıklar vardır.
Paşanın kabri I,00x2,50x 1,00 eb'adında ve mermer levhalardan yapılmış bir lâhiddir. Örtü ve yazı yoktur. Bursa kemerli bir çerçeve içindeki tahta kapı ince çubukların şaşırtmaca ittihadı ile teşekkül edib Fâtih ve ona yakın devirlerde, pek çok benzerleri Edirnede, Bursada ve Topkapusu Sarayında bulunan zarif bir şekildir. Bu kapı dört tablalıdır. En üstündekinin ortasında «Ya ha-fiyy-el-eltâf. Neccinâ mimmâ nehâf» duası, diğerinde ise rû-mîler oyulmuşdur.
Türbenin, kapı üstünde 93x63 eb'adında mermere güzel bir sülüs hat ile iki satır hâlinde yazılmış iki beyitîik arabca kitabesi şudur :