Sağlık Örgütlenmesi
Sağlık hizmetlerinin merkezileşmesi 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da benimsenmiş, Osmanlı Devleti’nin son döneminde Fransa’dakine benzer organizasyonun adımları atılmış, Cumhuriyet döneminde de bu yöntem devam etmiştir. 3017 sayılı “Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Teşkilat ve Memurin Kanunu” 1936’da çıktı. Bu kanunda sağlık işlerinin yürütülmesinde görevli birimler ve görevler belirtiliyordu.
Dr. R. Saydam’ın planladığı bu hedefler öncelikle o yılların birinci derecedeki gereksinimi olan halk sağlığı hizmetleriydi. Sağlık hizmeti sunumu illerden ilçelere, ilçelerden köylere kadar personel ve kurumsal olarak düşünülmüştü. Sıtma, trahom ve frengi ile mücadele için merkezi ve taşra birimleri bulunan özel hizmet örgütleri kuruluyordu. 1925 yılında Türkiye’deki resmi sağlık kurumlarındaki hekim sayısı toplamı 1631’di. Hükümet tabibinin görevi ilçelerden nahiyelere kadar genişletildi. Ayrıca seyyar hekimler bütün ulaşım güçlüklerine rağmen, hayvan sırtında köylere giderek muayene ve ilaç ücreti alınmaksızın halka sağlık hizmeti sunuyorlardı.
Ülkenin küçük ve büyük bütün yerleşim merkezlerine hastane hizmetinin götürülmesinin mümkün olmadığı Cumhuriyet’in ilk yıllarında ilçe merkezlerinde ve daha sora il merkezlerinde “Muayene ve Tedavi Evleri” kuruldu. Az sayıda yatağı olan bu birimlerin esas amacı ayaktan tedavi ve muayeneydi. Sağlık Bakanlığından sonra belediyeler de aynı hizmete katıldılar. 1950 yılına gelindiğinde bu birimlerin sayısı 300 civarındaydı ve yenilerinin yapılmasına bu tarihte son verildi.
Atatürk’ün ve devletin sağlık politikası o yılların gereksinimi olan halk sağlığına odaklıydı. Örnek bir halk sağlığı kuruluşu Atatürk’ün isteği ve yardımları ile Ankara’da Etimesgut İçtimai Hıfzısıhha Numune Dispanseri adıyla 1930 yılında hizmete girdi. Az sayıda yatağı olan dispanser bucak merkezi ve köylerine koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerini bir arada sunmak üzere planlanan bu çalışma daha sonra taşra sağlık hizmet ünitelerinin oluşturulmasında tek örnek oldu. Bu merkez ayrıca hekimlerin kurs ve eğitim gördüğü örnek bir kuruluşu temsil ediyordu. 1950 yılında sayısı 16 olan sağlık merkezlerinin sayısı 1960’da 283’e ulaştı.
1960 yılında yeni bir görüşle hazırlanan 09.07.1961 tarih ve 334 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası” sağlık hizmetini bir anayasa gereği görerek “Sosyal Güvenlik” ve “Sağlık Hakkı” ile ilgili 48 ve 49. maddelere yer verdi:
Madde 48. Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Bu hakkı sağlamak için Sosyal Sigortalar ve Sosyal Yardım teşkilatı kurmak ve kurdurmak Devletin ödevlerindendir.
Madde 49. Devlet, herkesin beden ve ruh sağlığı içinde yaşayabilmesi ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla görevlidir.
Yürürlükte olan 224 sayılı “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun” ve yasaya dayandırılarak uygulanan Sosyalleştirilme; 1961’den bugüne kadar gelen başta taşra-kırsal kesim olmak üzere ülke sağlık hizmetlerini biçimlendirdi. Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesinde önemli isim, 1960 yılında Sağlık Bakanlığı olan müsteşarı Dr. Nusret Fişek’tir. Yasa metinlerine göre sosyalleştirilme “ Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi vatandaşların sağlık hizmetleri için ödedikleri prim ile amme sektörüne ait müesseselerin bütçelerinden ayrılan tahsisat karşılığı her çeşit sağlık hizmetlerinden ücretsiz veya kendisine yapılan masrafların bir kısmına iştirak suretiyle eşit şekilde faydalanmasıdır. Başka bir ifade ile sosyalleştirilme zorunlu sağlık sigortası yöntemi ile taşra-kırsal kesime sağlık alt yapısı hizmetlerinin götürülmesi ve sürdürülmesidir. Finansman yönünden tanımlanması ise ülkemizde zorunlu sağlık sigortası uygulamasının başlaması demektir”. Ancak sağlık sigortası yasa görüşmeleri sırasında tasarıdan çıkarıldı. Sosyalleştirilme yasası ile taşra-kırsal kesimdeki koruyucu ve tedavi edici hekimlik hizmetlerinin sürdürüleceği sağlık ünitelerine “sağlık ocakları” denmesi benimsendi. Ülkemizin tümünde 1995 yılına göre en az bir hekim ve yeter sayıda sağlık personelinden oluşan 4927 sağlık ocağı, köylerde yardımcı sağlık personelinin görev yaptığı 11888 sağlık evi bulunmaktaydı. Bugün tüm ülke sosyalleştirilme programı kapsamı içerisindedir.
Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun’a göre sosyalleştirme örgütü sağlık evleri, sağlık ocakları, sağlık merkezleri ile hastaneler, çeşitli koruyucu sağlık hizmeti kurumları, sağlık hizmeti özelliği gösteren yerler için kurulmuş sağlık kurumları, sağlık müdürlükleri, bölge hastaneleri, bölge laboratuvarları, sağlık personeli yetiştiren eğitim müesseseleri, Sağlık Bakanlığının merkez örgütü ve diğer bakanlık ve kurumlarda Sağlık Bakanlığı ile işbirliği yapmak üzere kurulmuş olan dairelerden meydana gelecekti. Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi çalışmalarına 1963 yılında başlanmış ve halen de devam etmektedir.
Türkiye’de sağlık örgütlenmesi hakkında geniş bilgi için bakınız: Erdem Aydın: Cumhuriyet Dönemi Sağlık Örgütlenmesi. Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları, (5): 141-172, 1999. Erdem Aydın: Atatürk ve Türkiye’de Sağlık Hizmeti Anlayışı. V. Türk Tıp Tarihi Kongresi Bildirileri, Ankara, 1999, s. 117-122. Erdem Aydın: Türkiye’de Sağlık Teşkilatlanması Tarihi. Naturel Yay. Ankara, 2002.
Dostları ilə paylaş: |