Istanbul Üniversitesi Matbaası


Hekim-Hasta İlişkisinde Hekimin Yetkili Kişi Tutumunu Benimsemesi (Ana/Baba-Çocuk İlişkisine Benzeyen Hekim-Hasta İlişkisi)



Yüklə 1,58 Mb.
səhifə205/329
tarix07.01.2022
ölçüsü1,58 Mb.
#88912
1   ...   201   202   203   204   205   206   207   208   ...   329

Hekim-Hasta İlişkisinde Hekimin Yetkili Kişi Tutumunu Benimsemesi (Ana/Baba-Çocuk İlişkisine Benzeyen Hekim-Hasta İlişkisi)


Hastası ile ilgili kararlarda kendisini tam yetkili gören doktorların tutumu, çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayan, hayatını idare eden, yararı için çocukları adına kararlar veren ana-babalarınkine benzer. Ana-babalar çocuklarını korur çünkü onların bilgisi ve tecrübesi yetersiz, bedenleri güçsüz, bağımlı ve ürkektirler. Hastasına iyilik etmek isteyen doktor da ona bir baba gibi yardımsever davranır ve kararları kendisi verir. Ana-baba rolünü benimseyen bir doktor teknik konuların yanı sıra ahlak konularında da kendisini otorite kabul edebilmekte, hastasıyla ilgili karar yetkisinin kendisinde olduğunu düşünebilmektedir. Bu tutumu benimseyenler, tıp eğitimi almış olan doktorun bilgisi, becerisi ve tıbbi durumları kavrayışı hastanınkinden çok üstün olduğundan hasta için neyin iyi olduğunu belirleme yetkisi de doktora ait olmalıdır şeklinde savunma yapacaktır. Hastayla ilgili kararların doktora bırakılması eski bir hekimlik geleneğidir.

Bu tutum bazen “hastaya rağmen hasta için “ alınmış kararlara yol açabilir. Böyle bir durumu, halkın yararına olduğu düşüncesiyle bazı devlet yöneticilerinin “halka rağmen halk için” devleti yönetmesine de benzetilebilinir. Yararlı olmak ve olası zararları önlemek amacıyla bir ana-baba tutumuyla hastasına yaklaşan hekim onun bazı isteklerini önemsemeyerek dikkate almayabilir ya da çiğneyebilir. Böyle bir tutum sergileyen bir doktor, hasta tercih yapabilecek durumda olsun ya da olmasın, gerekli gördüğünde hastanın bilinen tercihlerini ve kararlarını onun yararı için göz ardı edebilecektir. Yardım amacıyla olsa da bir kişinin karar vermesini ve o yönde davranmasını engellemek o kişinin özerkliğini sınırlamak anlamına gelir.

Yararlı olma ilkesini esas alan doktor öncelikle hastayı korumaya yönelik bir davranış örneği sergiler. Böyle düşünüldüğünde, doktorun başlıca yükümlülüğü hastanın tıbbi yararı için uğraşmaktır, özerkliğini sağlamak değildir. Amaç, hastanın yararını en üst seviyeye çıkarmak, zararı asgariye indirmektir. Bunda başarısızlık yararlı olma ilkesini çiğnemektir. Hastaya yararlı olmanın hastanın iradesini özgürce kullanma hakkından daha önemli olduğunu düşünen bir doktor, yararlı olma ilkesini özerklik ilkesinin önüne alıyor demektir. Dolayısıyla, hastayı kendi seçim ve davranışlarının zararlı sonuçlarından koruma amacıyla hastanın tercihlerine müdahale edecektir. Bu tutumu benimseyen doktor hastayı tedaviye zorla ikna edebilir; ikna edilemeyen hastanın yararı için ana-babanın çocuğuna yaptığı gibi hastasını kandırma ihtiyacı duyabilir; örneği, bir takım bilgileri hiç vermeyebilir; bazılarını değiştirebilir; hatta yalan söyleyebilir. Özerkliğe saygı ilkesi ise, yarar sağlama amacını izleyen doktorun davranışlarını sınırlar. Çünkü özerklik ilkesi esas alındığında, hastanın kendine zarar veriyor olup olmaması bir değer sorunu olarak benimsenir ve durumun, değerlendirene göre değişeceği savunulur.

Hastanın kendi tercihini yapmaya yeter durumda olmaması da bir takım ahlak sorunlarına yol açar. Örneği, yüksek ateşi olan, durumundan habersiz bir hastanın tedaviyi istememesi özerk bir tercih sayılamaz. Diyelim ki, bir menenjit hastası antibiyotik tedavisini reddetmekte. Hayatı tehlikede olan böyle bir hasta zorla tedavi edilmeli mi, yoksa hasta kendi haline mi bırakılmalı? Böyle bir vakada yararlı olma ilkesi hasta özerkliğinin önüne geçer. Ancak, karar veremeyecek durumdaki ehliyetsiz hastanın “niyetini” ifade eden daha önceki tercihleri de gerektiğinde dikkate alınır.

Birçok kere de hasta yakınları doktoru yönlendirir; örneği, kanser ve Alzheimer gibi kötüye gitmesi beklenen bir tanı konan hastalardan durumlarının saklanması istenebilir. Hasta yakınlarının gerekçeleri ise, hastanın karamsarlığa düşüp intihar edebileceği, ya da tedaviyi reddedeceği kaygısıdır.

Her bir hastanın durumunu ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Örneği, karsinoma tanısı konan, ameliyat edilemeyecek durumdaki yaşlı ve kaygılı bir hastaya hastalığını ve seyrini açıklamak doğru mudur? Ya da, kendine ve etrafına zarar veren, ancak tedavi olmak istemeyen bir madde bağımlısına doktorun müdahale etme hakkı var mıdır? Bu gibi durumlarda karar verirken iki ölçü esas alınmalıdır: Hasta kendine zarar veriyor mu; ya da hasta başkalarına zarar veriyor mu? Bu konu, kitabın aydınlatılmış onam bölümünde ayrıntılarıyla ele alınacaktır.



Yüklə 1,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   201   202   203   204   205   206   207   208   ...   329




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin