Sınırlı Kaynakların Dağıtımı
Toplumda külfetler ile yararların nasıl dağıtılacağını belirleyen adalet ilkesi adaletin sağlanmasıyla ilgili yukarıda verdiğimiz temel görüşlerden hangisinin tercih edilerek öne çıkarılacağına göre değişir. Kimi fırsat eşitliğini; kimi ihtiyacı; kimi sosyal ve ekonomik hakların özgürlüğünü (katkı ve beceri ölçüsü dâhil, her şeyde özgürlüğü ve yarışmayı, örneği liberal ekonomiyi) esas alır. Adaletin temin edilebilmesi için toplum bireylerinin işbirliğine ihtiyaç vardır. Fakat nimetlerden yararlanamayan kişi ve toplumlarla işbirliği yapmak güçleşir. Bazı kimselerin diğerlerinden çok daha fazla fırsat sahibi olması fırsat eşitliğinin olmaması demektir. Fırsat eşitliğinin sağlandığı toplumlar daha huzurlu olur. Örneği, doktorların TUS sınavına dershanelerde mi, yoksa Tıp Fakültelerinde verilen kurslarda mı hazırlanmaları daha doğrudur diye sorulduğunda, fırsat eşitliği esas alınırsa, herkes paralı dershanelere gidemeyeceğinden, Fakülte kursları daha adil sayılacaktır.
İmkânlar kısıtlı olmadığı sürece adaletli dağıtım ilkelerine ihtiyaç olmayacaktır. Örneği, herkesin sağlık sigortası olduğunda, sağlığın bedeli peşinen ödenmiş ve herkese sağlık hizmetinden yararlanma hakkı verilmiş demektir. Bir toplumun şefkatli bireyleri ne kadar çok olursa adalet kurallarına o kadar az gerek duyulur. Kaynakların kısıtlı olması, adaletin mukayeseye dayanması ve nispî olma özelliği ahlak sorunlarına yol açar. Bir kişinin hak ettikleri, diğer kişilerin talepleri ile rekabet halindedir. Bu yarışta kaynaklar dengeli bir şekilde dağıtılırsa adaletten söz edilebilir. Yasa ve ahlak kuralları çatışan talepleri ve menfaatleri dengelemek, sorunları çözmek için vasıtalarımızdır. Hukuk toplumu meşru olmakla birlikte adalet kurallarının tümü yasada yer alamayacağından, isteklerin savunulmasında ahlak kurallarına da başvurulur.
Sağlık alanında da bir kişinin neyi ne kadar hak ettiğini başkalarının durumu da belirler. Türkiye’de “kan ver-kan al” uygulaması bu esasa göre düzenlenmiştir. Bu bakımdan, organ ve doku nakli etik sorunların en çok yaşandığı tıbbi uygulamadır. Örneği, böbrek nakli için canlı ya da cansız bir insandan böbrek almayı hak etmek için vericinin ya da vekilinin / varislerinin rızasını almak gerekir. Fakat sınırlı tıbbi kaynakların dağıtımını yapacak olan, örneği filânca hasta daha çok yararlanacak kararını veren, yani adaleti değerlendirecek olanlar, hekimlerdir. Organ bekleyen çok sayıdaki kişi arasından doku uyumu olanlardan hangisinin bulunan organı daha çok hak ettiği konusu daima ahlak tartışmalarına neden olmuştur. Kararı yönlendirmek üzere bir kısmı tıbbi, diğerleri toplum değerleri olan bir takım ölçüler getirilmiştir. Nakil yapılacakları eleyebilmek için getirilen ölçülerden bazıları şunlardır: A. Alkol bağımlıları, davranış bozukluğu olanlar ve akıl hastaları uygun alıcı değildir. B. Hastanın, ona sahip olacak candan bir ailesi olmalı, nakilden önce ve sonra uzun süre manevi destek vermeyi vaat eden kabiliyetli, istekli bir eş, aile bireyi ya da arkadaşı bulunmalıdır. C. Hastanın, bir yakını eşliğinde nakil merkezine gelip gitmesini sağlayacak maddi imkânı olmalıdır. D. İş hayatı istikrarlı olmalı; nakilden sonra dönebileceği bir işi bulunmalıdır. Bu ölçüler, çok zor bulunan değerli bir organın naklinden sonra korunabilmesini, yani yapılan tedavinin boşa gitmemesini amaç edinir. Elde edilen sonuç organ nakli için yapılan masrafa ve verilen emeğe değmelidir diye düşünenler bu ölçüleri savunacaktır. Batı ülkelerinde diğer bir takım hasta gruplarının tedavisi ile ilgili benzer etik tartışmalar yapılmaktadır. Örneği, günde üç paket sigara içen kişi akciğer kanserine kendisi sebep olmuşsa; ya da aşırı yediğinden kan yağları yükselen kilolu, hareketsiz bir kişi kalp yetmezliğine ya da enfarktüse kendisi sebep olmuşsa, bu gibi kişilerin tedavi masrafları karşılanmalı mıdır sorusu tartışılmaktadır.
Yararı az, zararı ve masrafı çok yeni tedavi yöntemleri de bir adalet sorunu olarak karşımıza çıkar. Örneği, insandan insana kalp nakli çok pahalı, ama doku reddi çözümlenemediğinden verimsiz olmuş ve diğer tedavi programları üzerinde çalışılmaya başlanmıştır. Doktorların daha çok sayıda insana en fazla yarar sağlama sorumluluğu da vardır. Örneği, böbrek diyalizi titizlikle uygulandığında daha fazla insan hayatını koruduğundan böbrek naklinden daha verimli sayılmaktadır.
Sağlık konularıyla ilgilenen siyasetçilerin de sağlık alanına her hangi bir yatırım yapma kararı vermeden önce sonuçlarının değerini tayin etmeleri gerekir. Diğer sağlık ihtiyaçları ile kıyaslamadan çok pahalı ve riskli uygulamalara yatırım yapmak adaletsizlik sayılır. Seçeneklerin yararları ve külfetleri sınırlı bütçe göz önünde tutularak tartılıp değerlendirilmelidir.
İmkânların kısıtlı olduğu rekabet durumlarında yararları ve külfetleri toplumun tüm kesimlerine adaletli dağıtarak herkesin hakkının verilmesinin gereği çevre sorunları için de geçer. Örneği, çevreyi kirletenler temiz suyun azalmasına sebep olarak diğer insanların su hakkını; havayı kirletenler hava hakkını; böylece sağlık hakkını çiğnemektedir. Bir fabrika ya da elektrik enerjisi üreten bir nükleer santral ekonomiye katkı yaparken insan sağlığına zarar verebilmektedir. Özellikle gelişmiş ülkeler yaptıkları hammadde israfı ile gelecek nesilleri yokluk çekme tehlikesi ile karşı karşıya bırakarak tüm dünyaya haksızlık etmektedir.
Dostları ilə paylaş: |