Özerklik ve Toplum
Düşünce ve davranışta kişinin bağımsızlığı Batı dünyasının ahlak ve siyaset teorisinin bir parçası olarak bireyciliği en yüce değer olarak öne çıkarmıştır. Bu görüşe göre bir davranışın iyi ya da kötü oluşu özerk bireylerin tercihinden kaynaklanır. Fakat bireycilik toplumculuk ile gerilim içinde olabilmektedir. Özerk davranışın yasalara ve devlete uyma gereği olduğundan, yasalarla ve devlet yetkililerince yönetilmeyi kabul etmek özerkliği kaybetmek anlamına gelmeyecektir. İnsanı yönlendiren kaynak meşru bir kurum olabildiği gibi, toplum ve geleneğin, ya da inancın istemi olabilmektedir. Örneği, hamile bir kadın, inancı doğrultusunda seçme özgürlüğünü kullanarak karnındaki çocuğu aldırmayı reddedebilir. Bireycilik ile toplumculuk arasındakine benzer bir gerilim kliniklerde yaşanabilmektedir. Birey olarak hasta özerklik hakkını kullanmak isterken, doktor hastasına yarar sağlama yükümlülüğünü yerine getirmek isteyebilir.
Bir cemiyette aynı yerde ve aynı şartlarda yaşayan insan topluluklarının birbiriyle ilgilenmesi, toplumun iyiliğini sağlamak için gayret etmesi, toplum ahlakını koruması ve geliştirmesi gerekir. Ahlak, toplumdan tecrit edilmiş bireylerin yarattığı şahsi kurallar değildir. İçinde yaşadığımız sosyal ve kültür ortamı içinde tek başına değiliz. Ahlak ilkelerinin hayatlarımız üzerinde yetkisi vardır. Bir takım ahlak ilkelerini toplum içinde paylaşıyor olmamız, bu ilkelerin birey olarak kendi ilkelerimiz olmasını engellemez. Özerk bireylerin görev sorumluluklarına, yardımseverliğe ve adil olma gibi erdemli davranışlara değer vermesi gerekir. Toplum düzeni dışındaki bir ilke sadece bir bireyin inancı ya da siyaseti olabilir. Tıp mesleğinin ahlak kuralları da bir kişinin icadı değildir ve özerklik ile bağdaşmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |