Soyut adalet ilkeleri kaba ölçüler olup, standart kuralları verir. Yapılan tercihin adaleti sağlaması için o durumla ilgili belirli özellikleri tartışarak karara varmak gerekir. Duruma göre ahlak ölçülerinden bazıları öne çıkar, diğerleri dikkate alınmaz. Hangi ölçülerin belirli bir vaka ile ilgili olduğu keyfi olarak belirlenmemeli, şahsi bir tercihe dayanmamalıdır. Örneği, bir doktorun hükümete yakınlığı, ya da üst yöneticiye sadık olması onun bir hastaneye başhekim olarak tayini ile ilgili özellikler değildir. Bu gibi keyfi özellikler yerine o kişide üstleneceği görevle doğrudan ilgili özellikler aranmalıdır. Örneği, yöneticilik ve önderlik yapabilme yeteneği ve becerisi, yöneteceği hastane ile ilgili bilgi sahibi olması, yönetim tecrübesinin bulunması, geçmiş hizmetinin olması vb. bir hastanenin başhekimliğine atanmada aranacak özelliklerdir. Tıpta Uzmanlık Sınavı da adaletsiz asistan seçimini önlemek için getirilmiştir.
Klinik uygulamalarda ortaya çıkan etik sorunlara çözüm arayışı hangi etik ölçünün kullanılacağı sorununu da barındırır. Örneği, bir anneye böbreğini verme ihtimali olan biri kız, diğeri erkek iki çocuğundan hangisinin seçileceği sorununu çözerken kullanılacak etik ölçüler belirlenmelidir. Eşlemenin uygunluğuna bakılmalı; yakın akrabalıklarda alıcı ve verici arasında duygu yükü olduğundan, verilen rızanın niteliği sorgulanmalı, aile içinde verici adaylarından birine baskı yapılıp yapılmadığı belirlenmeli; alıcının çocukların annesi olması itibariyle güçlü ve karşı konulamaz bir etkilenme söz konusu olduğundan, bilgilendirilmiş bir rızanın gerçekten alınıp alınamadığı tespit edilmelidir.
Bazı durumlarda bir takım adalet kuralları uygulanamaz. Örneği, insan üzerinde yapılan tıbbi deneylerde, “ilgili hususlarda benzer olan herkese eşit muamele edilmelidir” kuralı uygulanamaz, çünkü araştırmanın güvenirliği için deneklerin bir bölümü bilgilendirilmez. Bir ilacın gerçekten etkili olup olmadığını araştırmak için deneklerin bir kısmına ilaç yerine placebo (tesirsiz madde/sözde ilaç) verilir; ikinci bir gruba denenen tedavi, yani yeni ilacın denemesi yapılır; üçüncü gruba standart tedavi uygulanır. Ama denekler, etki altında kalmamaları için, kendilerine verilen madde konusunda kasten bilgilendirilmez. İlaç denemesi kör deneydir; deneklerden hiç biri hangi tedaviyi aldığını, ya da placebo verildiğini bilmez. Buna karşılık denekler; üzerlerinde yapılacak olan deney ve riskleri hakkında bilgilendirilme; verilen bilgileri anlayarak kavrama; ve zorlanmadan, isteyerek rıza verme hakkına sahiptir. Denek grubundaki her bireyin bilgilendirilmesi ve rızasının alınması değişmez bir ahlak kuralıdır. Bu sorun etik ikilemlere yol açar. Bir araştırmada kimlerin yer alacağına nasıl karar verileceği, deneye katılma külfetinin nasıl paylaştırılacağı gibi sorunlar, denek seçiminde etkili olmasına karar verilen hususların da belirlenmesini gerektirir.
Tıp uygulamalarında bir takım insan özellikleri ile hiç ilişki kurulmaması gerekir. Örneği, cinsiyet, ırk, din, sosyal statü gibi özelliklere bakarak ayırım yapılması ahlak bakımından kabul edilemez. Hiçbir kimse bu gibi özellikler öne sürülerek yararlardan mahrum edilmemelidir. Örneği, “cinsiyete göre her birine” şu kadar tedavi yapılsın gibi bir ayırım yapılamaz. Kadınlık erkekliğe, erkeklik kadınlığa bir üstünlük değildir. Kişiler bu gibi özelliklerinden ötürü hiçbir sorumluluk taşımaz. Cinsiyet, ırk, zekâ bir insanın elde etmek ya da gidermek için eşit fırsatı olan türden özellikler değildir. Bu nedenle tıp öğrenimini tamamlayanlar, “Din, milliyet, ırk, parti veya içtimaî sınıf kaygılarının vazifemle hastam arasına girmesine müsaade etmeyeceğim” diye yemin eder.
Dostları ilə paylaş: |