ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
85
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
RUS SİNEMASI VE SOVYET SİNEMASINA GENEL BİR BAKIŞ
“Herşey devrimle başladı” anlayışı, Rus Edebiyatını veya Sovyet Edebiyatını Ekim Devrimi ile başlatanların, Rus veya Sovyet sineması için de gündeme getirdikleri bir görüştür. Her ne kadar dünya sinema tarihi düşünüldüğünde Ruslar biraz geç kalmış görünseler de, kısa sürede sinemayı teknik ve teori açısından yakalamışlar, bazı konularda da aşmışlardır.
İkinci Nikola devrinde batı sineması Rusya’ya hakim görünürken Gantcharov, Sivastopol’un Alınışı, Tourjansky, Karamozov Kardeşler gibi filmler de yapılıyordu(230). Ekim devriminden itibaren ise sinemacılar, kapitalizme hizmet etmekle suçlandıklarından ülkeyi terk etmek, veya bir köşeye sinmek zorunda kaldılar. Ve 27 Ağustos 1919’da Lenin’in sinemayı millileştirdiğine dair açıklamasıyla Sovyet sineması tarihi başlamış oldı(231).Sovyet sinemasının erken dönemi olarak kabul edilen Ekim devrimi öncesinde V.E.Meyerhold’un Dorian Gray’in Portresi(1915), Güçlü Adam gibi filmleri de vardı(232).
Sergey Yutkeviç, Meyerhold’un takipçilerindendir ve Rus sinemasının dikkate değer ilk ismidir. Bize Radyo Verin, Hain, Yatak ve Divan ilk filmlerindendir. O da tiyatro kökenlidir ve 1966’ya kadar Altın Dağlar, Türkiye’nin Kalbi Ankara, Aslan Asker Şvayk’ın Yeni Maceraları, Merhaba Moskova, Ülkemizin Gençliği, Kısa Bir Öykünün Konusu gibi film ve belgesellere imza atmıştır(233).
Potemkin Zırhlısı bir devrimin filmidir. Eserde Çarlık dönemindeki baskının artışı, çözülmesi, çöküşü ve yeni bir doğuş bir gemide çeşitli sembol ve ifadelerle canlandırılır. Gemide iyi veya kötü her şeyi temsil eden bir öge vardır. Filmin kahramanı ise (Devrim kastedilerek) herkes olarak kabul edilmiştir.
230 – Zahir Güvemli,”Rus Filmciliği”,Sinema Tarihi,Varlık Yay.İst.1960, s.88.
231 – A.g.e.s. 88,89.
232 – Luda, J.Schnitzer, M.Martin “Sunuş”,Devrim Sineması,Öteki Yay.Ank.1993,s.9.
233 – A.g.e.s. 14,15.
86
Kurgu sinemasının zirvesi olan filmde, her şey kurguya dayalı olup, anlamsız tek bir sahneye bile yer verilmemiştir. Kurgu sinemasının uzun süren etkisi bu filmin başarısı ve herkesçe bilinmesiyle yakından ilgilidir(234).
Filmde genel çekim ve baş çekimi çok önemli yer tutar. Üslup sade ve açıktır, günümüzde artık önemi kalmayan bu tür filmler aslında sinemanın sanat olmasını sağlayan filmlerdir.
Grev filmi ise “çekici montaj” denilen tarzın diğer başarılı bir örneğiydi. Düşünce bazında birbirinin devamı olan sahneler ardı ardına birleştiriliyordu. Çar’ın askerlerinin isyancıları öldürmesi sahnesinin ardından mezbahadaki koyun sürüsünün gösterilmesi gibi o günler için çok önemli yeni yollar deneniyordu(235).
Aslında üç bölüm olarak tasarlanan ama sadece birinci bölümü gerçekleştirilebilen Korkunç İvan bir diğer önemli filmdi. Sanatın bütün sahalarının sinema diliyle yorumlanıp özümlendiği film hala aşılamayan eserler arasındadır(236).
Gerek Sovyet gerekse dünya sinemasını yakından etkileyen Eisenstein ve eserleri sinema okullarında vazgeçilmez konular arasındadır. Sanayileşen sinemanın artık Eisenstein’i aşabileceği de tahmin edilmemektedir.
Gerek Yutkeviç gerekse Sergey Eisenstein Meyerhold’un öğrencileriydi. Aynı zamanda iki iyi dost olan bu öncü yönetmenler Sovyet sinemasının temelleriydi. Yutkeviç’in sanat anlayışı zamanla Eisenstein’in gerisinde kalmıştı ama uzun ömrü boyunca önemli filmlere imza atmıştı.
Sergey M.Eisenstein, daha tiyatroyla iç içe olduğu yıllarda sinema ve sanatın diğer sahalarıyla yakından ilgileniyordu. Yutkeviç’le birlikte düşünmüşler, birlikte çalışmışlardı. Birbirlerinin eksiklerini tamamlayan sanat yüklü bir dostlukları vardı.
1898’de Riga’da doğan Eisenstein, mimarlık ve mühendislik eğitimi aldı. Devrimin ilk yıllarında tiyatroyla tanıştı. Dekor dahil tiyatronun her bölümüyle ilgilendi. Amatör kumpanyalarda çalıştı.
234 – A.g.e.s. 16.
235 – Güvemli, s.90.
236 – S.M.Eisenstein,Korkunç İvan(Senaryo),Çev:A.Erenuluğ,Bilgi Yay.Ank.1970.
87
Meksikalı, Kral Açlık, Makbet, Üç Vodvil, Dinliyor musun Moskova?, Doktor Mebusa gibi tiyatro eserlerinde dekordan yönetime kadar çeşitli görevler yaptı.
Grev(1924), Yıl 1905(1925), Potemkin Zırhlısı(1925), Ekim, Eski ve Yeni(1926-1929), Bezin Çayırı(1937), Aleksandr Nevski (1938), Korkunç İvan (1946) gibi dünya sinema tarihinin şahaserleri sayılan filmlere imza attı(237). Bunların dışında projesi hazırlanan ve yarım kalan çok sayıda çalışması vardı.
Bütün zamanların en iyi filmi sayılan Potemkin Zırhlısı aslında siparişle yapılmış ve bazı tesadüflerin hatırına çekilmiştir. Zırhlı için, düşünülen filmde çok küçük bir yer ayrılmışken Odesa Limanı ve gemi yönetmene tamamiyle yeni bir şey düşündürmüştür(238).
“Sinema Göz” (Kino Glaz) Rus sinemasının dünya sinemasına bir diğer armağanıdır. Her şeyin gözün gördüğü olduğuna, yapay hiç bir unsurun gerekli olmadığına, kameranın göz gibi çalışması gerektiği mantığına dayalıdır. Belgesellere nispeten uyabilen bu tarz filmler için pek elverişli değildir.
Eisenstein’in Hollywood macerası sırasında boşalan yer Vsevolod Pudovkin tarafından doldurulmuştu. Eisesntein’dan hiç de eksiği olmayan Pudovkin, gerek filmleri, gerekse sinema sanatı adına gayretleriyle çok değerli çalışmalara imza attı. İlk Sovyet uzun metrajlı filmi olan Orak ve Çekiç onun eseridir(1919). Diğer önemli filmleri, Asya Üzerinde Fırtına, Basit Bir Dava, Zafer, Vatan Adına, Üç toplantı, Jukovski ve Vasili Bortnikov’un Dönüşü v.s.
Ana (M.Gorki) filmini çektiğinde Sinemanın Temel İlkeleri adlı teorik bir çalışmayı da sürdürüyordu(239). Eser o günden bugüne hala ilgiyle okunan başucu kitapları arasındadır. Pudovkin, sinemanın sessiz döneminde sanat adına yapılan karmaşayı kuralları kesinleşmiş bir yapı kazandırmayı başardı.
237 – S.M.Eisenstein,”Filmografi”,Sinema Dersleri,Çev: E.Ayça, Hil Yay,İst.1986,s.221,231.
238 – S.M.Eisenstein, Potemkin Zırhlısı(Senaryo) Çev: A.Küflü, Bilgi Yay.Ank.1967,s.10.
239 – V.Pudovkin, Sinemanın Temel İlkeleri Çev: Nijat Özön Bilgi Yay. Ank. 1966.
88
Ona göre sinemanın temeli kurgudur. Film çevrilmez kurulur. Bir görüntü yalnız başına hiçbirşey ifade etmez ancak diğer görüntülerle anlam kazanır. Oyuncu da hammaddedir.
“Ana” filminde kurgu sanatının en unutulmaz örneklerini dener. Hapisten çıkacağı gizli bir notla annesi tarafından kendine ulaştırılan genç, yüzüyle değil titreyen eli, hafif bir gülümseme ile verilir. Sevinci ise bahar görüntüleri, suda oynaşan kuşlar ve gülen bir çocuk yüzüyle ifade edilir(240).
Bir diğer usta ise Lev Kuleshov’dur. Ona göre film, önceden belirlenmiş bir biçime göre çekimlerin bir araya getirilmesiydi. Çekimler birer tuğla gibi düşünülür, üst üste yerleştirildiğinde, bina yani film ortaya çıkardı. Olay sistemin parçalanması tekrar yeni bir biçimde sistemin yeniden kurulmasından ibaretti(241).
Alexander Dovzhenko ise, Eisenstein ve Pudovkin ile sacayağının üçüncü unsuru durumundadır. Biraz Ukrayna’ya has bir “milli” yaklaşımı vardır. Mesela kahramanı ölüm yerine göğsünü açıp silahlara doğru yürümeye devam eder, eşyalar ve hayvanlar insanlara has kişilik özellikleri gösterirler v.s.(242).
Sovyet sineması, sessiz sinema döneminden günümüze kadar yetiştirdiği önemli sinemacılar, teori ve teknik alandaki çalışmalarla çok derin etkiler bırakmıştır. Bu gelişme Glasnost nihayetinde dağılma öncesine kadar yer yer gelişerek yer yer de körelerek devam etmiş, etkisini korumuştur. Video, TV ve kablolu TV gibi sinemaya rakip olguların derinlemesine gelişmemiş olması sinemanın etkisinin güçlü kalmasını sağlamıştır.
Sonraki yıllarda Sergei Bondorchuk, Sergei Gerasimov, A.M. Konchalovsky, Sergei Yutkeviç, Andrej Tarkovski, Elem Klimov, Larissa Shepitko, İrina Poplavskaya, Sergei Urusevski, Polatbek Şemsiyev(Kırgız), Tolomuş Okeyev (Kırgız), Hocakulu Narliyev (Türkmen), Tengiz Abuladze(Gürcü), v.s. gibi çok sayıda yönetmen yetişmiştir.
240 – A.g.e.s. 20.
241 – Nilgün Abisel,Sessiz Sinema,Ankara Üni.Yay.,Ank.1989 s.117.
242 – A.g.e.s. 137,138.
89
Teori bazında A.M.Konchalovski, (önemli filmleri: Vanya Dayı, Asya, İlk Öğretmen), Elem Klimov (Dişçinin Maceraları, Gel ve Gör, Gökyüzüne Bak (Belgesel), Andrei Tarkovski (Andrei Rublev, İvan’ın Çocukluğu, Solaris, Ayna, Kurban, Stalker, Nostalghia v.s.) çok önemli adımlar atmışlardır. Şüphesiz ki içlerinde, günümüzde bir mektep olarak kabul edilen Andrei Tarkovski en önemli isimdir.
Tarkovski’ye göre amaç dürüstçe kendini anlatmak ama bunu yaparken kimseyi zorlamamaktır. Senaryo yönetmenin kontrolünde olmalıdır. Mümkünse kendisi yazmalıdır. İnsan düşüncesinin mantığını sergilemek esas iştir. Sanat eseri, düşünceyle biçimin organik birliği demektir. Ve sağlam bir ahlak zemini üzerinde duran insan (Her şeyin araç olduğu sinemada) araçların seçiminde rahat olmalıdır(243).
Bilim muhatabına, sanat ise herkese hitap etmelidir. Sanat eseri, bilim gibi pratik bir hedefin peşinde değildir. Sanat bir üst dildir. İlmi açıdan anlamak mantık olarak yakalamayı ifade eder. Sanatta (Bir filmde) ise görüntüyü anlamak vardır, duygusal bir yaklaşım söz konusudur.
Tarkovski’nin zaman kavramı çok önemli bir yerdedir. Zaman insanı besleyen atmosferdir. Bir durumdur. Zaman sinemanın çok önemli bir aracı, bir ilham perisi durumundadır(244).
Ona göre film yönetmek, yönetmenin her şeyi hissettiği anda başlar. Kendisine has bir eser ortaya koyduğunda ancak hüviyetini kazanır. Ve yönetmen diğer sanatların bir bileşimi diye adlandırılan sinemanın öbür sahaların içinde kaybolup gitmesini önlemek gibi de bir görevi vardır.
Sanatçının oluşturma gücü ile ilgili olarak Tarkovski’nin verdiği mükemmel bir örnek vardır. Akira Kurosava’nın Yedi Samuray filminde herkes yağan korkunç yağmurdan dolayı çamurlar içindeyken, ölüp yere düşen bir samurayın bacakları yağmurdan yıkanır ve çok çarpıcı bir görüntü oluşturur. Tarkovski’ye göre bu Kurosava’nın müthiş yönetmenliği ile ilgili değildir.
243 – Andrey Tarkovski,Mühürlenmiş Zaman,Çev:Füsun Ant.Afa Yay.İst.1986,s.30-31.
244 – A.g.e.s. 61-63.
90
Hadise bir tesadüftür. Kısaca sinemada tesadüfün reddedilemeyecek bir yeri vardır(245).
Tarkovski’ye göre iki tip sanatçı vardır. Kendi dünyalarını şekillendirenler ve gerçekliği yeniden üretenler. O kendisini birinci grupta görür. “… Bu nedenle benim mesleki görevim özgün bireysel bir zaman akışı oluşturmak, içimde varolan dalgın, hayallere kapılmışlık ritminden taşan, coşan, hareket ritimlerine kadar uzanan tüm özgün zaman duygumu yansıtmaktır” (246).
Bütün dünyada ustalar arasında sayılan Tarkovski sadece Sovyet sinemasının teorik akışını değil, genel akışı da etkileyen bir yönetmendir. Eserleri, görüşleri, uygulamalarıyla yakın sinema tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.
245 – A.g.e.s. 78.
246 – A.g.e.s. 128, 131.
91
SOVYET SİNEMA ETKİSİNDE
KIRGIZ SİNEMASI
Kırgız Edebiyatı, tarihin derinliklerine uzanan geleneğine rağmen ilk yazılı ürününü 1924’te vermişti. Kırgız topraklarında Ruslar tarafından çekilen ilk film ise 1914’te gerçekleştirildi(247). Sinema ve dökümanter film stüdyoları 1956’da kuruldu. Kırgız film adına ilk film ise 1961’de çekildi.
Başlangıçta haber filmleri yapıldı. Bunları ajitasyon ve propaganda filmleri izledi. Bu filmlerden bazıları: Kırgız İç Savaşı(1944), En Yüksek Ödül (1944), Sovyet Kırgızistan’ı (1947), Samur Ovası’nda (1954), Onlar Tiyan Şan’da Doğdular (1957) v.s.
60’lı yıllarda çekilen dökümanter filmler ise: Komuzun Melodisi, Dağlardaki Nehir, Bir Şarkının Doğuşu, Artist Çukov, Mikael Frunze Efsanesi, Güneşe Adres vs.’dir.
Bu filmleri Aladağlar, Manasçı, Rüyalar, Hipokrat Yemini, Bahçe, Kumdan Kale, Akın, Miras, Beşik vs. izledi.
Bu filmlerin yönetmenleriyse o dönem Rusya’da isim yapmış Apylov, Gershtein, Novikov, Kokoev, Degaltsev, Gorelik gibi yönetmenlerdi. Ünlü Kırgız kameraman Kadircan Kadiraliyev de bu çalışmalara katılanlar arsındaydı.
Kırgız Foto Film Merkezinin temelleri 1939’da atıldı(248). 40’lı yıllarda daha da geliştirilen merkez stüdyoya dönüşmeye başlar. Kırgız film adına Mosfilm tarafından çekilen ilk sinema filmi V.M.Pronin’in Saltanat( Demirden Kalpler) adlı çalışmasıdır. (1958) Sinema adına ilk çıkış bu yapımdır(249).
Kırgızistan’ın esasen şimdi tanıtıma ve tanıtım filmlerine ihtiyacı vardır. Şu anda her alanda görülen duraklama kültür sahasında gittikçe büyümektedir. Cengiz Aytmatov, Polat Şemsiyev, Tolomuş Okeyev gibi Kırgız sinemasını omuzlamış şahsiyetler bugün, hürriyet sarhoşluğu ile bir kenara itilmiş durumdalar. Bu hususun zamanla tekrar düzelmesi en büyük dileğimiz.
247 – Great Soviet Encylopedia, KSSR, Volume 12, s.505-506.
248 – Kirghizfilm, Soviet Film, 1970, Nr.8, s.14.
249 – A.g.e.s. 14.
92
Sinema için daha önce merkezi organlardan destek alınabilirken bugün için böyle bir şey söz konusu değildir. Rekabet ortamının doğurduğu bu yolu tamamen tıkamış durumdadır. Kısaca sinema da ülkenin genel durumundan farklı bir durumda değildir.
Saltanat adlı filmden sonra Yanlışım (1958), Dağlarda, Uzakta (1959), Tiyen Şanlı Kız (1960), Çolpan (Sabah Yıldızı (1960) – Lenfilm ile beraber), Deve Gözü (1963), Çocukluğumun Gökyüzü (1967) v.s. gibi filmler gerçekleştirildi (250). Diğer filmler, Şemsiyev’in, Okeyev’in (251) çalışmalarını ilgili bölümde ayrıca inceleyeceğiz.
Kırgız Sinemacılar Birliği 1962 yılında kuruldu. Cengiz Aytmatov da bir süre adı geçen birliğin başkanlığını yaptı.
Sovyetler Birliğinde her cumhuriyetin bir sinema teşkilatı vardı ve bunlar gerektiğinde yurtiçi ve dışında ortak yapımlar gerçekleştirebiliyorlardı. Sinema kadroları da gerektiğinde başka yapımlarda görev alabiliyorlardı(252).
Bu ortak çalışma imkanı teknik bilgi ve tecrübelerin karşılıklı olarak aktarımını da kolaylaştırıyordu (253). Bunu rejim destekliyordu. Kendilerince bu sayede 16 cumhuriyetin halkını birleştirebilecekleri kanaatindeydiler.
Kırgız sineması sadece sinema filmleriyle kalmamış, çok sayıda tv filmi, kukla ve çizgi film yanında diğer animasyon yapımlarda da faaliyet göstermişlerdir (254). Bu yapımlar eski birlik içinde ve dışında Kırgızistan’ı temsil etmişlerdir.
1970’li yıllarda Kırgızistan Film Stüdyoları Müdürlüğünü üstlenen Aşim Yakupbeyov, Kırgızfilm’i çok başarılı bir düzeye getirmiştir (255). Ayrıca Yakupbeyov’un Kırgız sinemasıyla ilgili iki dikkate değer araştırması vardır (256).
250 – Kirghizfilm(50th Year), Soviet Film, 1972, Nr. 12, s.3-6.
251 – Kirghizfilm Studio, Sowjetfilm, 1971, Nr.6, s.33-36.
252 – Die Multinationale Sozialistische Filmkunst, So.Fi. 1972, Nr. 1, s.2.
253 – Duschura, So.Fi., 1965, Nr.4, s. 18-19.
254 – Tolubai, A.Cannoisseur of Horses (Animation), Director: Sagynbek Ishenov, So.Fi.,1986, Nr. 10, s.24-25.
255 – C.A.”Snow on Manas Mountain”, The Time to …. S.38.
256 – Yakup Aşimov, Rozhdinie Kirgizskogo Kino, Frunze, 1969, b- Y.Aşimov, Istoria Kirgizskogo Isskuistva Kratkii Osherk, Frunze, 1971.
93
CENGİZ AYTMATOV’UN SİNEMA DÜNYASI
“Sinemasız bir milli kültür olamaz. Sinemasız bir kültür modern bir kültür değildir. Ayrıca sinema edebiyatı güçlendiren bir sanattır.” şeklindeki görüşleriyle yazar sinemaya yaklaşımını açıklar. Sinemanın edebiyat kadar gerekli olduğunu savunur(257).
Yazar Lewtchenko’nun, Gogol, Flaubert gibi sanatçıların illistrasyona karşı olduğunu söylediğinde, kendisinin de karşı olduğunu, filmin bir illistrasyon olmadığını, roman kahramanlarının canlandırılmasının, eserleri insanlara yaklaştırdığını söyler. Roman kahramanı sinemaya uyarlanınca bazı değişikliklere uğrayacaktır. Yazar kadar yönetmenin de kahramanı kendi gözüyle görmeye hakkı vardır.
Modern film sanatını bir gemiye benzeten yazar, edebiyatı bu geminin motoru olarak kabul eder. Yüz tane filmden biri iyiyse, sanat eseriyse, bunun önemli olduğunu vurgular. En çok beğendiği filmlerin Al Elma ve Beyaz Gemi olduğunu söyler(258).
Kırgız sineması, genel anlamda gelişmeye de yardımcı olur. Eğitim amaçlı olarak Kırgızistan’a gelen sinemacılar, Kırgız sanatına gerçekten katkıda bulunmuşlardır(259).
Yazar, nesri, temel olarak kabul eder. Yazara göre bütün türlerin, sözcüsü, anası nesirdir(260). Eserlerinden yapılan başarılı uyarlamalar için sevindiğini, diğerleri için de üzüldüğünü söyleyen yazar, bir eserin birden çok defa filme alınmasının çok normal karşıladığını, eserin birden çok hayat yaşaması olarak değerlendirdiğini belirtir(261).
Aytmatov, tarihi de sinema yoluyla daha iyi yansıtılabileceğini düşündüğünden, Cengiz Han ile ilgili bir film projesi hazırlamıştı. Ama bilindiği kadarıyla bu proje gerçekleşmedi (262).
257 – Lewtchenko, s.143.
258 – A.g.e.s. 143.
259 – A.g.e.s. 142.
260 – Plavius, s.32.
261 – A.g.e.s. 51.
262 – A.g.e.s. 51-52.
94
Sinema yazara göre geleceğin sanatı,. Kalıcılığı, etkileme gücü çok fazla. Edebiyatla sinemanın ilişkilerinin büyük değişkenlik göstermeisi, adeta onları birbiriyle birleşmeye götürmektedir.
Sinemanın, insanın keşfine de yardımcı olduğunu söyler yazar. Bunun için de kaynağın hep edebiyat olarak kalacağını savunur (243).
Aytmatov, Michelangelo Antonioni ile genç sinemacılar ve sinemanın geleceği üzerine konuştuklarını, sinemanın bugünkü rekabet ortamında büyük para gerektiren bir sanat olduğunu, genç yönetmenlerin kendi filmlerini yapabilmek için para kazanma yolunu seçip, krimi, porno veya basit eğlence filmlerinden birine imza atabildiklerini, bunun da onların sonu olduğunu söylüyor (264).
Yazara göre, Gürcülerin, Askerin Babası, Letonyalıların, Kimse Ölmek İstemiyordu, Kırgızların Çocukluğumun Gökyüzü ve Karaşi Geçidi adlı filmler, sinemanın milli kültürü temsil edişinin en güzel örnekleridir (265). Sinema, bir bakıma Kırgız kültürünün yeni bir geleneği olmuştur (266).
Gerçekten de Kırgız sinemasının diğer cumhuriyet sinemaları arasında özel bir yeri vardır. Dünya sineması için de bu kriter söz konusu. En büyük stüdyolar Özbekfilm’e ait. Ama Kırgızlar daha başarılı. Özbekfilm’in şanssızlığı çok büyük stüdyolara sahip olmalarına rağmen, Aytmatov gibi bir lokomotif güçlerinin olmaması (267).
Her filmin hitap ettiği, etkilediği bir çevre, bir seyirci grubu var. Japon sineması hariç hiçbir doğu sineması henüz kendini gösterebilmiş değil. Filmlerin çoğu sinema sanatının temel gereklerini yerine getiremediği için oluyor bu. Bu eksiklikler tamalandığında, doğu sineması layık olduğu yeri alacaktır (268).
263 – A.g.e.s. 52.
264 – A.g.e.s. 62
265 – C.Kossuth,”Eine Nutwendige Prozisierung” Absch. v.Gülsary,s.339,W.Welt,Berlin, 1972.
266 – A.g.e.s.341.
267 – Özbekfilm, So.Fi.,1977,Nr.7, s.42.
268 – C.Kosuth, Unsere Internationale Pflicht, Absch.v.Gülsary, s.345.
95
Kırgızistanın yetiştirdiği iki değerli yönetmen Tolomuş Okeyev ve Polat Şemsiyev (269), yazar tarafından desteklenen, başarılı sinemacılardır. Yazarın eski rejimde aynı zamanda yakın dostları ve çalışma arkadaşları olan bu iki yönetmen Kırgız Sinemasının en önemli temsilcileridir. Filmleriyle bir çok festivale katılmış, ödüller almışlardır (270).
“Büyük Kırgız Ansiklopedisi” olarak tanımlanan Manas Destanı’nı, yazar, Kırgız sinemasını da kaynağı olarak kabul ediyor. Destanın iyi ve kötünün mücadelesini, adalet ve adaletsizliği dile getirdiği için, çıkış noktası olarak alınabilecek bir temel eser olduğunu düşünüyor (271).
Aytmatov, Sovyetler Birliği’nin dağıldığı güne kadar hem birliğin hem de Kırgızistan’ın dünyaya açılan penceresiydi. Gerçekten de yazar Kırgız edebiyatı, kültürü, sineması ve sanatı için çok önemli çalışmalar yapmış, sınırsız yetkilerini öncelikle Kırgızistan için kullanmıştır.
Bugün ise bilinen politik gelişmeler, daha önceleri büyük önem arzeden bu durumu etkisiz hale getirmiştir. Yazar, Sovyetler Birliği’nin Lüksemburg Büyükelçisi iken, Rusya Cumhuriyeti’nin Büyükelçisi durumuna düşmüştür. Aytmatov eski birliğe bağlı cumhuriyetlerde el üstünde tutulurken, bugün tam tersi bir durum yaşanmaktadır. Kırgızistan bile Aytmatov’u bir ölçüde dışlamıştır. Kırgızistan esasen bugünlerde Aytmatov gibi bir sanatçıya, dünyaca ünlü birine muhtaçtır. Gerçek açılma ve gerçek tanınma (Kağıt üzerinde kalmayan) Aytmatov gibi insanlar sayesinde olabilecektir.
Eski birlikte her cumhuriyetin kendi sinema kuruluşu vardı ve herkes çoğunlukla kendi toplumunu ilgilendiren çalışmalar yapıyordu(272). Orta Asya’daki cumhuriyetlerin sinemaları da çok iyi teşkilatlanmıştı. Özbekfilm (273), Kazakfilm(274), Türkmenfilm (275), Azerbaycanfilm (276), Kırgızfilm(277), Tacikfilm (278) çok önemli yapımlara imza atan kurumlardı.
269 – A.g.e.s. 348,351.
270 – Bkz. A.g. Yönetmenlerle ilgili bölümler.
271 – Kossuth, s.349.
272 – Soviet Film Studios, So.Fi., 1970,Nr.8,s.14-37.
273 – Uzbekfilm, So Fi.,1984, Nr.5,s.16-19.
274 – Kazakhfilm, So.Fi.,1981, Nr.2, s.37-38.
275 – Türkmenfilm, So.Fi.,1984, Nr.10, s.8-11.
276 – Azerbaijanfilm, So.Fi., 1981, Nr.2, s.37-38.
277 – Kırgızfilm için ayrı bir bölüm çalışmamızda yer almaktadır.
278 – Tacikfilm, So.Fi., 1972, Nr.9, s.6-9.
96
Çok yüksek oranda sübvanse edilen bu kurumlar, Mosfilm, Gorki Film Studio, Lenfilm gibi merkezi stüdyolarla birlikte yurt dışında temsil hakkına sahiplerdi. Bugün ise kapitalizm ile boğuşuyorlar. Bütün sahalar gibi bu saha da felç olmuş durumda.
Yazar bir dönem Kırgızistan Sinemacılar Birliği Başkanlığı görevinde de bulundu. Kırgız sinemasının gelişebilmesi için çalışmalar yaptı. Yetkilerini kullandı.
Kırgızfilm yapımı birçok eser defalarca Sovyetler Birliği’ni yurt dışında temsil etti. Özellikle Aytmatov’un eserlerinden uyarlanan filmler yazarın da etkisiyle büyük ilgi gördü.
Cengiz Aytmatov’un Kırgız ve diğer cumhuriyetlerin sinemalarıyla ilgili çalışmaları oldukça eskiye dayanır. Daha 60’lı yıllarda, Rus yönetmenler nasıl kendi kültürlerini sinemalarına aktarıyorlarsa, cumhuriyetlerin de kendi kültürlerini yansıtmaları gerektiğini savunur(279). Kendi yaşayış tarzlarını, gelenek ve göreneklerini, destan ve efsanelerini sinemalaştırmaları gerektiğini söyler (280).
Aytmatov, birçok kendi eserlerinden yapılan uyarlamalara da katkıda bulunmuş, bazılarının senaryolarını yazmış, bazılarında da senaristlere yardımcı olmuştur. Kendi çalışmalarında sinemacı duyuşu taşıyan bölümlere yer vermesi de yazarın bir diğer özelliği. Bu yüzden eserleri sık sık Hemingway’in çalışmalarıyla birlikte anılır(281).
Roman ve hikayeleri dışında doğrudan senaryo olarak yazdığı iki eseri vardır. Biri Aşkın Yankısı adlı TV filminin senaryosu (282) diğeri ise Tacikfilm adına Bako Sadıkov’un yönetimini üstlendiği Hortum adlı filmin senaryosudur (283).
Dokumanter filmlere araştırmacı, metin yazarı ve danışman olarak da katkıda bulunan yazar dokumanter film yapımcıları arasında da sayılmaktadır (284).
279 – Muhtelif Haberler,Dergi,1962,Nr.42,s.78( Adı geçen Komsomolets Kirgizii Gazetesinin 19.9.1962 tarihli sayısındaAytmatov’un bir yazısından özet ve değerlendirme yer almaktadır).
280 – Bkz. A.g.e.s. 78.
281 – D.K.K. Alaköpek (Roman ve film) ile ilgili bölümler.
282 – Elga Lyndina, A Style of Its Own, Sov.Lit., 1985, Nr.2,s.182.
283 – Die Windhose (Tajikfilm), So.Fi., 1989, Nr.6, s.37.
284 – Jemme Firsova, A Long and Happy Life, So.Fi., 1979, Nr.II,s.II.
97
Kırgız kültürüyle ilgili birçok konu bu sayede yeniden canlanmış, bütün dünyaya tanıtılmıştır (285).Sadece kaynak sağlama ve teşvik açısından da yazarın pek çok gayreti vardır.
Yazar aynı zamanda sinema konusunda yetkili bir sinema adamı olarak da değerlendirilmiş, Kırgız sinemasıyla ilgili görüşleri yanında (286), genel anlamda görüşlerine başvurulduğu da olmuştur(287). Yazar sinema eğitimi görmemiş olmasına rağmen bu konuda da kendini yetiştirmiştir. Birçoklarınca otorite olarak kabul edilmiştir.
Yazarın bu kadar çok konuyla bir arada ilgilenebilmesi bir bakıma da rejimin bir gereğiydi. Bir amaca ulaşmak için bütün sahalar kullanılıyordu çünkü. Herkes her konuda elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Atom silahlarından, silahsızlanmaya, çevre kirliliğinden dünya barışına kadar her konuda ürünler veriyordu.
Eserlerinden yapılan filmlerle ilgili görüşlerine çok sık başvurulan yazar(288) sinemayı da milli kültürün bir parçası sayıyordu(289). Dünya barışı için sinemanın rolünün büyük olduğunu sıkça belirtiyordu(290). İnsan sevgisini, insana anlatmanın en iyi yolunun sinema olduğunu düşünüyordu.
Aytmatov’un görüşlerini, sinemanın fonksiyonu üzerine söylenmiş sözler olarak değerlendirmemiz mümkün. Ayrıca yazar hiçbir zaman sinemacı olduğu iddiasında da bulunmamıştır. Onu, konumu, sanata verdiği değer ve duyduğu büyük saygı bir sinema adamı haline getirmişti.
Film festivallerinin organizasyonlarında (Taşkent, Moskova, Kırgız Milli Film Festivali vs.) önemli görevler üstlenmiştir. Birçok Türk filminin de sık sık katıldığı Taşkent Film Festivali (291) yazarın devamlı katıldığı organizasyonlardan biridir.
285 – W.Lewtschenko, T.Okeev,(Über Tsch.Aitmatov),So.Fi.,1979, Nr.3, s.39.
286 – Über Kino, So.Fi.,1981, Nr.3, s.34.
287 – O.Ochotnikova,(Gesprach mit Tsch.A.),So.Fi.,1975, Nr.8,s.5-9.
288 – Ochotnikova, s.5-9.
289 – Olga Slutnik,(Interview mit Tsch. A.),So.Fi.,1977,Nr.10,s.8-9.
290 – Heinz Müler (Gesprach mit Tsch. A.), Filmspigiel,1976,Nr.11,s.12.
291 – Sanatçılar Çevresinde, MSD, 1974, Nr.83,s.23.
98
Yazarın eserlerini sinemaya uyarlayan yönetmen arasında L.Shepitko, I.Poplovskaya, S.Urusevski, vs. sayılabilir. Türkiye’de ise yapımcılığını Arif Keskiner, senaryosunu Ali Özgentürk, yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın üstlendiği Selvi Boylum Al Yazmalım adlı filmdir. Aynı eser fotoroman ve radyofonik oyun olarak da yayınlanmıştır.
Aytmatov’dan uyarlanan filmler arasında Türkiye’de ilgi görenler, Gülsarı, Cemile ve Beyaz Gemi’ydi. Video film listelerine de giren Gülsarı(292), gösterime girdiği yıllarda da büyük ilgi görmüştü(293). Film uzun yıllar sonra bile çeşitli vesilelerle gösterime sokuldu(294).
Cemile’de 70’li yıllarda beğeniyle izlendi(295). 1973-1974 sezonunun en iyi filmleri arasında yeraldı(296). Beyaz Gemi’de romanın tanınmışlığının yardımıyla gösterime girme imkanı buldu(297).
292 – Video Kulüp Listeleri, Cumhuriyet Dergi, 1987,Nr.78,s.4.
293 – Gülsarı, MSD, 1974,Nr.70, s.20-21.
294 – Kopar Zincirlerini Gülsarı, MSD, 1974, Nr.76.
295 – Aydın Sayman, Cemile, MSD, 1974, Nr.81, s.25.
296 – Yılın Filmleri Soruşturması, MSD, 1974, Nr. 81, s.25.
297 – Beyaz Gemi, MSD, 1978, Nr. 294, s.22.
99
Dostları ilə paylaş: |