İstanbul üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ radyo tv anabiLİm dali


SOVYET EDEBİYATININ KIRGIZ EDEBİYATINA ETKİLERİ



Yüklə 0,82 Mb.
səhifə2/9
tarix02.11.2017
ölçüsü0,82 Mb.
#26666
1   2   3   4   5   6   7   8   9

SOVYET EDEBİYATININ KIRGIZ EDEBİYATINA ETKİLERİ

Sovyet edebiyatı denilince açıkça görünen veya hissedilen bir Rus edebiyatı etkisi, hatta baskısı olduğu gerçektir. Çünkü, özellikle Ortaasya cumhuriyetleri yazılı edebiyata geçmeyi denerlerken, Rus edebiyatı olgunluk dönemi eserlerini veriyordu. Hem ekonomik, hem politik hem de kültürel bir bağlılığın ortaya çıkışından sonra bir etkilenmenin olmaması zaten mümkün değildi.

Belli başlı önemli sanatçıların Gorki, Çehov, Gogol, Ehrenburg yanında genel anlamda da bir taklit söz konusuydu. Özellikle Şolohov çok etkiliydi(27). Önceleri dıştan etkileme şeklinde gelişen bu durum sonraları eğitimin oturmasıyla, genç sanatçı adaylarının Moskova, Leningrad gibi sanat merkezlerine gitmesiyle yeni bir boyut kazandı. Artık etki temelde oluyor, yapaylıktan uzak tabii bir olgu gibi algılanıyordu.

Ekim devrimi öncesi ve sonrasında yer yer baskı şeklinde değerlendirilebilecek bu etkileme hadisesi, sonraları tabiileşmişti. Romanda, hikayede, şiirde, tiyatroda ve bilinen bütün sahalarda bu görülüyordu.

Sovyet adı altında gizli Rus etkisinin her şeyi olumsuz muydu ? Hayır, böyle bir şey söylemek kesinlikle mümkün değildir. Bilakis gelenek, estetik, üslup, perspektif, tecrübe aktarımı gibi konularda gereği yararlanılmadığı bile söylenebilir. Etkilenme, bozulma ve dejenerasyon şeklinde gelişeceği gibi olumlu bir tarzda da yansıyabilirdi.

Bu çizgiyi gerçek anlamda yakalayabilen tek isim Cengiz Aytmatov’du. Ve Aytmatov’a yaklaşan birkaç isim daha(28).

27 – Prof. Dr. E.G. Naskali, Yirminci Yüzyıl Sovyet Kırgız Edebiyatı, Türk Dili, Sayı:505, ocak 1994, s.26-36.

28 – A.g.d. Sayı:506, s.125, 136.


15

KIRGIZ EDEBİYATI

Kırgız Edebiyatı, Ekim Devrimi’ne kadar sözlü edebiyat geleneğini sürdürmüştü. Kökü 16.Yüzyıla kadar uzanan Manas Destanı (29) Kırgızların halk ansiklopedisi durumundadır. Sosyal hayatları, savaşları, zafer ve yenilgileri, bilgi ve görgüleri destanda yeralır. Sayakbay Karaliyev bilinen en ünlü manasçıdır(30). Karaliyev’in derlediği Manas Destanı, türünde dünyanın en kapsamlı eserleri arasındadır. Derlemede yerleşik toplumu özendiren ögelere rastlanılması, göçebe Kırgızları yerleşik hayata alıştırmak için yapay yolla esere ilave edilmesiyle ilgilidir. Destanın tabii seyri dışında bir de bu yolla genişletilmiş olması eksiklik olarak görülmemelidir.

Ekim Devrimi öncesinde Manas Destanı’ndan başka önemli efsane ve destanlara da rastlanır. Bunların en önemlileri arasında Kede Han, Koca Yaş(31), Canlı Mirza, Er-Toştuk sayılabilir(32).

Rus kültürünün Ortaasya kültürüne girişi devrimle başlayan bir süreç değildir. 19. Yüzyılda Kaligül, Arslanbeg, Moldo Kuluç gibi ozanlar milli dini eserler verirken Rus kültürünün etkisinde eserler de verilmeye başlanmıştı. Togtogul Satılganov bunlardan biridir. İlk kadın sanatçılar arasındadır. Bu dönemin diğer sanatçıları ise Barpi Alukulov, Togolog Moldo, Kalik Akiyev, Alumkul Usanbayev, Osmankul Bolebolayev v.s.’dir. Bu arada Erkin Too adlı gazete yayınlanmaya başlar.

1924 yılında ilk şiir dergisi Oktabr Epoch yayın hayatına girer. Bu yılların en çok dikkat çeken dramaturgu M.Tokobayev’dir. Nesir sahasında ilk önemli eser K.Bayalinov’un Acar adlı, devrim öncesinde bir kadının hayatını anlatan eseri olmuştur.

1930’ların dikkat çeken edebi simaları ise, Tokombayev, C.Bokonbayev, C.Turusbekov, M.Elebayev, A.Osmanov, T.Umetaliyev, T.Sadıkbekov, K.Malikov’dur.

29 – Chinghis Aitmatov, He Knew A Million Lines Of The Manas Tale, The Time To Speak Out, s.175-178.


30 – A.g.e.,s. 176
31 – A.g.e.,s. 176
32 – Great Soviet Encyclopedia, Kirghiz SSR, Vol. 12, s.501.

16

Modern Kırgız Edebiyatının önemli simalarını ise şu şekilde sıralayabiliriz: N. Baytemirov, U. Abdukaimov, M. Abdulkerimov, S. Beycanaliyev, I. Kasımbekov, B. Cakiyev, S. Eraliyev, M. Cangaziyev, A.Aytbayeva v.s.



Modern Edebiyat döneminde başarılı çalışmalar yapan eleştirmenler arasında K. Rahmatullin, O. Cakiyev, B. Kerimcanova, A. Saliyev, K. Asanaliyev, S. Umetaliyev, M. Borbugulov, C. Taştemirov’u sayabiliriz (33).

Kırgız Edebiyatı, Orta Asya Türk Edebiyatları , içinde çok öenmli bir yer tutuyor, Sovyetler Birliği genelinde ve yurt dışında sıkça kendini gösterme imkanı buluyordu. Bu durumda Cengiz Aytmatov’un himayesi yanında, bütün sanat sahalarının merkezi

organlarca sübvanse edilmesi de etkiliydi.

Birliğin dağılmasına kadar ki dönemde isim yapan diğer sanatçıları da şu şekilde sıralayabiliriz: Kasım Kaimov, Kamberali Bobulov, Tonekhan Kasımbekov, Şabdanbay Abduramanov, Beksultan Cakiyev, Abdukali Moldokmatov, Mar Bagiev, Mirza Gapurov, Kudaybergen Yaparov, Asım Yakupbekov, Kenes Yusufov, S.Yetmisov, A.Saspayev(34).

Bu sanatçılar da Cengiz Aytmatov gibi yeni bağımsızlık dalgasıyla bir kenara itilmiş durumdalar. Zaman içinde bu konunun da aydınlığa kavuşacağı kanaatini taşıyoruz.

Kırıgız Edebiyatının şüphesiz dünyaya açılan en önemli köprüsü Sovyet Edebiyatı adlı aylık dergiydi. Şu anda yayınlanmayan, her sayısı birer edebi eser olan bu dergi, sık sık Kırgız Edebiyatından örnekler veriyordu. Bir sayısını ise tamamen Kırgızlara ayırmıştı(35). Kırgız Edebiyatı için dünyaya sunulan bir kaynak niteliğinde olan bu sayıda belli başlı sahalardan örnekler, nesir(36) ve şiir (37) üzerine önemli kritikler yeralmıştı.

O dönemde, bütün Doğu Blokunda olduğu gibi çocuklar ve çocuk edebiyatına da büyük önem verilmişti. Güçlü bir yayın külliyatı vardı(38). Aytmatov’un da son dönem kaleme aldıklarının dışındaki eserlerinin çocuklar için uyarlanmış baskıları da yapılıyordu.

33 – A.g.e.,s. 501- 502.

34 – M.Rudov, Kirghizian Short Story Today, Sov.Lit, 1979, Nr.3, s.174-176.

35 - Kirghiz Literature, Sov.Lit., 1985, Nr.2

36 - 37 – A.g.dergi, Salizhan, Jigitov, Kirghiz Poets: Veterans and The Young, s.179.

38 – Kırgız Çocuk Edebiyatı, Kardaş Edebiyatlar Dergisi, 1985, Nr.12, S.42.


17
Şu anda, Kırgızistan Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra bütün sahalarda olduğu gibi, edebiayat ve kültür hayatında da büyük duraklama gözleniyor. Yeni çalışmalar heyecana dayalı eserler olmaktan öteye geçemiyor. Edebi olmaktan henüz uzaklar. Zaman içinde köklü geleneğin yeni ve canlı bir boyutunun filizleneceği ümidini taşıyoruz.

18

CENGİZ AYTMATOV HAYATI VE ESERLERİ


Aytmatov, 12 Aralık 1928 tarihinde kuzeybatı Kırgızistan’da Şeker adlı bir köyde bir at yetiştiricisinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Kırgızistan’a Ekim Devrimi daha yeni ulaşıyordu. Yazarın çocukluk yıllarından itibaren de Rus kültürü Ortaasya’ya yerleşiyordu. Geçmişe bağlı yaşlı neslin yanında yeni sisteme göre yetişen genç kuşaklar da toplumdaki yerlerini alıyorlardı. Yazar kolhoz tarlalarında çalıştı. Çevresini, tabiatı, insanları o yıllarda tanımaya başladı. Savaş yıllarında henüz onbeş yaşındayken, köyünün Sovyetinde sekreterlik yaptı, tarım makinalarının hesaplarını tuttu, tahsildarlık yaptı .

Daha sonra Kazakistan’da Cambul Veterinerlik Teknik Okulu’nda ve Frunze Kırgız Tarım Enstitüsü’nde okudu. Zooteknisyen olarak ve gazeteci sıfatıyla ülkesini, insanını, tarihini, insan ilişkilerini, öğrenmek, tanımak fırsatını buldu. Halkından uzaklaşmayı değil onlara yaklaşmayı bu yıllarda benimsedi.


Kırgız gazetelerindeki yazıları, redaksiyonda aldığı görevler, gazetecilik çalışmaları onu edebi dünyaya yavaş yavaş hazırlıyordu. Yazar geçmişle geleceğin bağlandığı köprüdeydi. Her ikisini de tanıyor ve anlıyordu. İlk eserlerinden itibaren de bunu göstermişti.


Süpeyçi adlı hikayesinin kahramanı baraj mühendisi Beknazar ve Beyaz Yağmur’un kahramanı köylü Zeynepapa alışıla gelmiş hayatı temsil ederler. Ahlaki normlar ile çocuklarının hayatları ve iç çatışmaları anlatılır. Rakipler adlı eserin kahramanı Karatay, Baydamtal Irmağının kahramanı Nurbek, yeni neslin uyanışını, bugünle ve geçmişle, yaşlı kuşaklarla çatışmalarını, bağımsız düşünme yeteneği kazanmak için verdikleri mücadeleleri v.s. anlatır. Onları etkileyen ruhi ve ahlaki değerleri, objektif ve subjektif yeniye ayak uydurma problemlerini, yeni sistemin kriterlerini ele alır.


Yazar bu ilk edebi dönemine ait dört eserinde, insanın anlatımı yönünde sanatkarane yaklaşımını (Olay ve kahramanlara) geliştirme yolundadır. Elindeki materyali, sanatçı gözüyle realize etme çabasında, yol arayışındadır.

19

Yazar bundan sonraki çalışmalarında 50’li yıllarda kaleme sarılan, Sovyet ve yerli kültürü yaşayan yazarlar arasındadır. Aslında Ortaasya’lılar daha 1924 lerde ilk edebi ürünlerini vermeye başlamışlardı. Daha önceki kuşağın yazarları ise milli edebiyatın temellerini atmış durumdaydı. Bunun dünyaca bilinen tanınan Rus Edebiyatından nasıl yaralanılabilecek, nasıl pratiğe geçirilebilecekti?


Ama Kırgızların arkasında yüzyıllardır söylenegelen, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa, değişip gelişerek ulaşan Manas Destanı duruyordu. O neslin, kulağında, aklında yer eden masal, destan, efsane ve türküler de önemliydi.
Aytmatov’un ilk eserleri bu tarihi ögelere, kendi yöresinin, Talas Vadisi’nin kültürüne dayalı eserlerdir. Folklorik ögeler, masal kahramanları, geleneğin kazandırdığı tecrübe, yeni oluşan edebiyat dünyasında Rus Edebiyatının yeri kadar önemli altyapı oluşturuyordu.
Yazarın 1956’dan ititbaren devam etmeye başladığı Moskova Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsüsü, yerel kültürle yeni kültürürn ögelerini kaynaştırılmasını sağladı. Bu arada Moskova’daki kültür dünyasını tanıma fırsatı buldu.
Bu yıllar, edebi değerleri yükselmeye başlayan Yüzyüze (1957),Cemile (1958), Selvi Boylum Al Yazmalım (1961), Deve Gözü (1961) adlı eserlerinin kaleme alındığı yıllardır. Yazar 1952’de yazdığı Gazeteci Cyudo, Aşim gibi Kırgız dergilerinde yayınlanan hikayelerinden çok daha ötelere gelmişti artık. Yüzyüze ve Cemile, Süpayçi ve Beyaz Yağmur, Rakipler ve Asma Köprü(Baydamtal Irmağında), Selvi Boylu ve Deve Gözü gibi ikili hikaye grupları benzer konu ve ilişkilerin az çok farkla kotarıldığı çalışmalardır(39).
Yüzyüze’de asker kaçağı kocasını ihbar etmek zorunda kalan Seyde’nin trajedisini, 1958’de Cemile’yle farklı bir boyut ve ortamda görürüz. Cemile’nin kocası askerdedir, onu bekler. Ama Danyar girer dünyasına. “İyimser bir gelecek” ile karşılaşırız. Yeni bir dünya görüşü de yansıtılır bu arada. Ama eski dünya tamamen bırakılmaz.

39 – A.Latchinian, Bibliographische Kalender, Nr. 12, 1978 (Tekst halinde).

20
Selvi Boylum ve Deve Gözü’nün paralellik arzeden yapısı, o dönem yazar ve dramaturglarında (Axjanov, Lipatov, Marcinkivicius, Arbusov, Rosov gibi) da görülür. Güçlü, karşı durmayı bilen kahramanlar kendini gösterir. Cemile ve Deve Gözü’nde felsefi yaklaşımın, realist bir metodla esere yerleştirildiği görülür. Spesifik yaklaşımlara rastlanır. Bu hususta, çok ilerlemiş Rus edebiyatının ve yeni Sovyet edebiyatının katkıları büyüktür.

Cemile’de geleneksel Kırgız Edebiyatının süregelen tipleme anlayışı kullanılsaydı, eser Kırgız efsanesi Olcabay ve Kisimcan’dan farklı olmazdı. Cemile ve Danyar’ın hayatları geleneksel yapıdan hayli uzakta ele alınmıştı. Danyar’ın felsefesi, derin duyguları Cemile’yi değiştirdi. Onu sadece “Düşünceli bir tip” olarak tanımlayamıyoruz. O bir düşünce tarzının temsilcisiydi. Cemile’yle birlikte yaptıkları sadece Cemile’yi ilgilendiren bir karar değil, birbirleri için verdikleri bir karardı.


Aytmatov, 1956’da Sovyet Yazarlar Birliği’ne üye oldu. Moskova Edebiyat Enstitüsü’nde, Maksim Gorki ve Zor Bir Geçiş adlı çalışmalarını gerçekleştirdi. Enstitüdeki diploma çalışması Cemile, onun bugüne uzanan ilk adımıydı. 1959’da Komünist Parti’ye üye oldu. Taşkent’teki Asya-Afrika Yazarlar Konferansı’na katıldı. Kırgızistan Edebiyatı adlı yayın organında redaktörlük yaptı. Pravda’da Kırgızistan ile ilgili bölümde görev aldı.


Aytmatov hikayelerinde okuyucuyla doğrudan kontakt kurabilen bir bakış açısına sahiptir. İlk eserlerinden itibaren gelişen, gittikçe daha da açılan subjektif yaklaşımlarına rastlarız. Kişileştirme farklılaşmaya başlar.


60’lı yıllardan itibaren bir yandan geleneğe bağlı subjektifleştirme anlayışını netleştirirken, bir yandan da Radlow’un 19.Yüzyıldaki çalışmalarından da etkilenerek Kırgız kültürünün, folklorunun epik tandansının gücünü inceliyordu.


İşte yazarın bu dönemin ilk eseri İlk Öğretmen(1962). Adeta bugüne kadar ki eserlerindeki kahramanları olgunlaşmış, yeni sisteme bağlı, idealist kahraman ortaya çıkmıştır. İlk Öğretmen hem teknik hem de işleniş açısından eserleri arasında yeni bir aşamayı oluşturmaktadır. Bu özellik daha eserin girişinde, anlatıcının çocukluğuyla ilgili satırlarda kendini gösterir.

21
“……Biz gülüşerek çığlıklar atarak tepeye tırmanırken iki yana sallanan kavaklar serin gölgesiyle, tatlı hışırtılarıyla bizlere “Hoş geldiniz” derlerdi! Biz baldırı çıplakların derdi kuş yuvalarıydı, birbirimizin omzuna basarak hemen kavaklara çıkardık. Ürken kuşlar sürü sürü tepemizde uçmaya başlarlardı. Fakat bize ne kuşlardan, onlar ne halleri varsa görsünler! Biz yükseldikçe yükselirdik dallara basa basa. Kimin daha gözüpek, becerikli olduğu o zaman anlaşılırdı. Derken kuş uçuşu yüksekliğinde, büyülü bir değnekle dokunmuşçasına, önümüzde şaşırtıcı bir sessizlik ve ışık dünyası açılırdı. ……” (40).

Yazar bu yıllarda Kahire’de Asya-Afrika Yazarlar Konferansı’na katıldı. 1963 yılında yazdığı Toprak Ana ona, Lenin Ödülü’nü kazandırdı. 1964’te Al Elma adlı hikayesini yazdı. 1965 yılında Kırgız Sinemacılar Birliği Başkanlığı görevini üslendi. Aynı yıl Beyrut, 1966’da Delhi’de Asya Afrika Yazarlar Konferansı’na katıldı. Komünist Parti’nin 23. Kongresinde delege olarak yeraldı. Aynı yıl bir başka önemli eseri Gülsarı’yı Ruşça olarak yazdı.

Gülsarı bir bakıma, yapılan yanlışların, geçmişin, ulaşılan mesafenin eleştirisi görünümündedir. Eserin bazı yerlerinde bu bakış açısını “yargılama” olarak bile nitelemek mümkün. Gülsarı ile birlikte Tanabay’ın silinişi, bir devri gözümüzün önüne olanca hüznüyle serer. Geçen yılların sıkıntıları dertleri yanında heyecanı, ruhu da kalmamıştır artık.

Gülsarı 1966 yılında nesir dalında en iyi eser olarak değerlendirildi(41). Şolohov, Leonov, Belov gibi yazarlar Aytmatov’un Gülsarı’daki tezine eserlerinde yer verdiler.

Aytmatov, zengin bir kültür geleneğinin, elverişli, üretken yapısının, milli bir edebiyat geleneğini geliştirmede çok önemli bir rolünün olduğunu eserleriyle ispat etti. 60’lı yıllarda yazdığı eserleri bu yükseliş grafiğini, belli başlı geleneksel ögelerin nasıl kullanılması gerektiğini gösterdi.

1967’de Sovyet Yazarlar Birliği İdare Heyeti Üyeliğine seçildi. 1968’de Büyük Sovyet (Devlet) ödülünü aldı. Aynı yıl Kıtgızistan Halk Edipleri adlı çalışması yayınlandı. 1970’de Beyaz Gemi, Askerin Oğlu, Oğulla Görüşme adlı eserleri basıldı.

40 – C.Aytmatov, İlk Öğretmenim, Cem Yay., İst., 1982, s.9.

41 – A.Latchinian, “Tradition und Neuerertum; Im Scharf Tschingiz Aitmatow”, Weimerer Beitrage, Nr.2; 1985.

22
70’li yıllarda birlikte yazarın geleneksel motif, efsane ve masallara yaklaşımı çok özel renkler kazanır. “…. Efsane ve mitoslar üzerine düşünelim bir. Onlar halkın canlı hafızası, hayat tecrübesi, felsefesi, tarihidir. Masalımsı fantastik dünyaları önemli değerler taşır. Mesela, Geyik Ana ( Beyaz Gemi) bugünkü gerçeklere aynen uygunluk gösterir……….”(42).

Yazar bu sözleriyel gerçekle masalın dünyasını çok iyi birleştirdiğini ispat eder.


Beyaz Gemi’de Orazkul ve Seydahmet bir tarafı, Mümin Dede ve Çocuk, diğer tarafı temsil ederler. Seydahmet ve Mümin Dede pasiflikleriyle birbirlerine yaklaşabilirken, Çocuk ve Orazkul tam zıt kutupları temsil ederler.

Yazar, çocuğa bir “ad” bile vermez. Onu genelleştirip masal kahramanı yapmak ister. “Yaşayan bir masal kahramanı” gibi görürüz onu. Ölümü de masalsı bir hava taşır.

Orazkul’un ise yalnız kaldığında çocuksuzluğun acısını nasıl şiddetli yaşadığını görürüz. Sadece çocuk ve okuyucu bilir bunu. Diğer tip ve kahramanların haberi yoktur. Burada kahraman ve tiplerin iyiler ve kötüler olarak ikiye ayrıldığını, ama edebi anlamda “karakter” özelliği taşıdıklarını görürüz. Yazar kısaca aynı eserde bir masal ve bir gerçek hikaye anlatmayı başarmıştır.

Yazar geçmişte, dini, felsefi, ilmi düşüncelerin çeşitli şekillerde insanları birbirinden ayırdığı, bunun bugün de, yarın da böyle olacağı görüşünü savunuyor. Edebiyatın bu noktada üstlendiği fonksiyonun büyük olduğunu, insanlar arasında ortak dünyalar oluşmasına yardımcı olduğunu, öneminin daha da arttığını vurguluyor(43).

“… Nesrin iki tarzı var bugün. Biri spekülatif yaklaşımlar içeren, diğeri ise zekice olanı, gerçek nesir, gerçek edebiyat kalıcı bir eser için bilinen edebi kuralların yanında, sanatçı ruhunun, kişiliğininde büyük önemi vardır.” (44). Aytmatov, yazarları ve eserleri bu şekilde sınıflandırıyor.


42 – AA.g.e.s. III.

43 – H.Plavius, Gesprach mit Tsch. Aitmatov, W.Beitrage, 1977, Nr.II, s.21.

44 – A.g.e.s.23

23

Sanat dünyasındaki bozulma için yazarın düşünceleri şu şekilde: “Okuyucunun beklenti ve ilgileri de nesrin başka bir yönlendiricisi. Okuyucu seviyesini yükselttikçe, sanatçı da kendini yenilemek, bir üst basamağa geçmek zorundadır. Bugün batıda ekonomik rekabete benzeyen sanat rekabeti, pornografiyi bile sanat statüsüne getirecek kadar tuhaflaşmıştır. “ (45).



Yazar, yeni nesrin drama havasını kazandığı görüşünde. Eserlerin reji edilir gibi kaleme alındığını, bunun nesrin seviyesini yükselttiğini savunur. Aytmatov, E.Hemingway’in şu sözlerini sıkça tekrar eder “Büyük bir yazar olabilmek için uzun yaşamak gerekir”(46).

Cengiz Aytmatov’un babası 1937 yılında Milli Kırgız Partisi sekreteriydi. Yazar, o günleri anlatan, babasının kuşağını işleyen, otobiyografik bir çalışma yapmak istediğini söylüyor(47). Ayrıca aynı yazıda şeceresini şu şekilde sıralıyor. Baba adı Törekul, dede Aytmat, onun babası Kimbildi, onun babası Kuncuyok(48). Yazar gelenek ve göreneklerine gösterdiği sadakat kadar kendi geçmişine de bağlı. Atalarının mezarlarının olduğu yerlere, onların mesleklerine kadar her şeyi yakinen biliyor.

Cengiz Törekul Aytmatov da daha sonra Komünist Parti’ye üye oldu. Okul yıllarını Cambul’da Kırgız çocukların devam ettiği bir okulda geçirdi. Yazarın annesi de edebi yönü güçlü, modern düşünceli bir insandı. Yazara Rus edebiyatını ilk tanıtan da yine annesi olmuştur.

Baba Törekul, parti görevlisi olarak Moskova’ya gönderildikten sonra, tutuklanıp öldürüldü. Ölümünden sonra herhangi bir suçunun olmadığı anlaşıldı. Aile bu yıllarda tekrar köye sığınmıştı. Orada yazar annesi ve halası Karagözapa’nın yanında büyümeye başladı. Ailesinin en büyüğüydü. Bir yıl sonra annesinin işi dolayısıyla Kirovskoye adlı bir Rus köyüne taşındılar. Yazar orada Rus okuluna başladı.

45 – A.g.e.s.27.

46 – A.g.e.s.63.

47 – C.A.A Responsibility To The Future, T.to Speak Out, s.17.

48 – C.A. Notes About Myself, A.g.e.s. 20.

24

Aytmatov, kendi bilinen eserlerini yazmadan önce işe tercümeler yaparak başladı. Valentin Kateev’den (1897-1986) Alay’ın Oğlu, Mikhail Bubenkov’dan (1909 – 1983) Huş Ağacı adlı eserleri Rusçadan Kırgızcaya çevirdi. Bu çeviriler o dönem için büyük önem arzediyordu (49).


Aytmatov, bir yazarın konuya eğlenceli bir şekilde yaklaşabileceği gibi, bir başkasının pekala bu konuya çok gerçekçi bir açıdan yaklaşabileceğini, eserden önce onun alt yapısının incelenmesi gerektiğini savunuyor(50). Kendisinin savaş yıllarını cephe gerisinde de olsa bizzat yaşadığını, o yıllarda insanların heyecanla, tam güçle çalıştıklarını, hayatın insanlar üzerinde en zor şartları denediğini, kendisinin de yazarken bunları göz önünde bulundurduğunu söylüyor(51).
Gerçekten de yazar, Deniz Kıyısında Koşan Alaköpek ve Dişi Kurdun Rüyaları’ndaki birkaç kahraman dışında bütün anlattığı kahramanları bizzat tanımış, onlarla şu veya bu şekilde ilişkileri olmuştur(52).
Aytmatov, mit ve efsanelere eserlerinde sıkça yer verir. Çok iyi bir fiktif yapıyla, aynı eserde birbiryle dikkat edildiğinde çok yakından alakalı iki veya daha çok konu birlikte yürütülür. Yazarın “….. Mit ve efsaneler üzerine düşünelim. Onlar halkın felsefesi ve tarihidir.” şeklindeki sözleri onun masal, efsane, mit ve destanlara bakışını en iyi anlatan sözlerdir.
Sözlü edebiyatın kökenleri eskiye uzanmasına rağmen, yazılı edebiyat ancak 1924 yılında Moldogazi Tokobayev’in Sessiz Kakay adlı tiyatro eseriyle başlar. Bunu Kasımali Bayalinov, Tugalbeg Sadıkbekov ve Mukay Elebayev’in eserleri izler.
Modern edebiyatta mit motiflerinin kullanılışı aslında o kadar da yeni değildir. Thomas Mann, James Joyce, J.P.Sartre, A.Camus da onlardan yararlanmıştır. Aytmatov da bu ögelerin toplumsal gerçekçi yaklaşımdaki yerlerini en iyi gösteren yazardır (53).

49 – A.g.e.s.27 ve 295.

50 – C.A., N.Kholkow, A Joy to Live on Earth, T.to Speak Out, s. 124.

51 – A.g.e.s. 125.

52 – Irmtraud Gutschke, Menschenfragen, Marchen, Mythen Zum Werk Aitmatows, Mitteldeutscher Verlag, Leipzig, 1986, s.5-34.

53 – A.g.e.s. 37.

25
Aytmatov, kendi edebi dünyasının altyapısını oluşturan kültür ve dil ile ilgili görüşlerini şu şekilde sıralıyor: “…… Sovyetler Birliği’nde 16 cumhuriyetin yarısı Türk halklarından oluşur. Bugün Sovyetler Birliği’nde Slavlardan sonra en büyük nüfus yine Türklerde. 60 milyon var. Rusçanın üçte biri ise Türkçe kelimelerden oluşuyor. ……………... Gerek bu dil birliği nedeniyle gerekse yüzyıllar boyu gelişen ekonomik, politik ve kültürel olgulardan ötürü Türk halkları arasında sonsuz bir ilişki süregelmiş. Hepimiz Altay kazanından çıkmayız.
Bundan bir süre önce uzun yıllar Rusya’da sürdürülen büyük bir çalışma tamamlandı. Bu ilk Türkçe sözlüktür. ………. Yüzyıl önce Petersburg’da hazırlanmaya başlanmış ………. İşte bu sözlük benim el kitabımdır. Sürekli ondan yararlanırım. Bu sözlük sayesinde Türk atalarımla konuşabiliyorum……….(54)
Yazarın Manas Destanıyla ilgili görüşleri ise şöyle: “….Kırgız destanları beni çok etkiledi, hala da etkiliyor. Her eserimde bu destanlara dayanıyorum…….Manas Destanı bir milyon mısradan oluşur. Dört ciltlik bu destan yirmi yılda bir araya toplanmıştır…….Bu destanların özü insan duygularıdır. Tekrarlıyorum, her eserim bu Kırgız destanlarına dayanır……..”(55).
Aytmatov, bugünkü Kırgız edebiyatının kaynaklarıyla ilgili bir soruya şu cevabı veriyor: “………. Eski sözlü edebiyat geleneğimiz, özellikle eski destanlar, halk öyküleri, içlerinde en önemlisi Manas Destanı. İkinci kaynak ise Sosyalist Sanayi Dönemi Edebiyatıdır…….. Böylece hem geçmişimizi, geleneğimizi sürdüren, hem de yeni yaşamımızı içeren iki kaynaklı bir edebiyat oluşuyor …………..”(56).
Aytmatov, kendi eserleri yanında tanınmış edebi simalar üzerinde çalışmış, dikkate değer edebi araştırmalar gerçekleştirmiştir. Türk dili ve edebiyatı, halkbilimi, sosyoloji sahalarında önemli çalışmaları vardır (57).

53 – A.g.e.s.37.

54 – Zeynep Oral, Cengiz Aytmatov ile Konuşma, Nesin Vakfı Yıllığı, İst., 1976, s.411.

55 – A.g.e.s.412.

56 – Kemal Özer, Aytmatov’a Göre, Edebiyatın Görevi….., A.g.e.s.414.

57 – Weib Dampter, Abschied von Gulsary, Über Literatur…., W.Shakespeare üzerine, s.353-358 Dostoyevski üzerine s.359-361, Gorki üzerine s.362-366, Muhtar Ayvazov üzerine s. 367-372. Tahavi Ahtanov üzerine, Boran, İst., 1972, s.5-20, Puşkin üzerine, Time to Speak Out s.184-187, vs.

26
Dünya barışı, silahlanma, teknoloji, sosyalizm, komunizm, kapitalizm ve emperyalizm vs. gibi konulardaki çalışmalarını da eklediğimizde yazarın çok geniş bir çalışma alanının olduğunu, verimli çalışmalar yaptığını söyleyebiliriz.
1973 yılında Aytmatov ilk ve tek tiyatro eseri olan Fujiyama’yı, Kırgız dramaturg Kaltay Muhammedcanov ile birlikte yazdı. Beklenenin üstünde ilgi gören eser birçok ülkede sahnelenmiş, belli başlı bütün ülkelerde yayınlanmıştır. Kırgızfilm tarafından film olarak da çekilmiştir.
1980’de yazarın hayatında eserleri açısından bir birikimin sonucu olarak ortaya çıktığı anlaşılan ilk uzun romanı Gün Uzar Yüzyıl Olur yayınlanır. Eski Sovyetler Birliği’nde olduğu kadar, yazar bu eseriyle bütün dünyada ilgi merkezi haline gelir. Birliğin bugünkü durumunun ilk sinyalleri, sosyalizme, geçmişe ilk gerçekçi eleştiriler edebi bir dille eserde yer alır.
Bu eserinden sonra yazar edebi çalışmalarına (Roman, hikaye vs. olarak) bir süre ara verdi ve politik sosyal konumuyla ilgili çalışmalar yaptı. Sovyetler Birliği’ni ve Kırgızistan’ı çeşitli vesilelerle ülke içi ve dışında temsil etti.
1986 yılında Cengiz Aytmatov’un öncülüğü ve önderliğinde Kırgızistan’ın başkenti Frunze(Pişgek)’de gerçekleştirilen Isık-Göl Forumu olumlu (58) ve olumsuz(59) anlamda çok eleştiri aldı. Şu veya bu şekilde büyük ilgi gördü. Forum için olumlu eleştirilerin odak noktası dünyaca ünlü yazar ve sanatçıların katıldığı toplantının dünya barışına katkıda bulunabileceği düşüncesinden kaynaklanıyordu. Yapılmak istenen şey önemliydi. Ama tarihi gerçeklere olduğu kadar günümüz gerçeklerine de pek uymuyordu. Sonraki yıl forumun ikincisi İsviçre’de Peter Ustinov’un desteğiyle gerçekleştirildi.
1986 yılında gerçekleştirilen forumun bildirisinde Aytmatov’un Dişi Kurdun Rüyaları adlı eserinin de ilk tanıtımının yapıldığını görürüz. Dişi Kurdun Rüyaları yazarın ikinci uzun romanı ve Deniz Kıyısında Koşan Alaköpek’ten sonra Kırgızistan dışına ikinci çıkışıdır.

58 – Z.Livaneli, Gorbaçov ile İki Saat, Hürriyet Ga. 22 Kasım 1986.

59 – C.Aydan, Soytarılar Zirvesi, Y.Diriliş Ga. 1.1.1987, s.4.

27


Roman kahramanı Abdias adlı bir Rustur ve yazar, yeni bir Hristiyanlık arayışında olan Abdias’ın trajedisiyle birlikte Sovyetlerdeki esrar mafyasını, çevre düşmanlığını da dile getirir. Eser bütün dünyada tahminlerin çok ötesinde ilgi görür. Ülkemizde ise eser ilginin dağıldığı bir zamanda, 1990 yılında Ötüken Yayınevi tarafından basılmıştır. (60).
1990 yılında Sovyetler Birliği’nin büyükelçisi olarak Lüksemburg’da göreve başlayan yazar, halihazırda bu görevini sürdürmektedir. Tarih, birliğin dağılmasıyla birlikte, Sovyetler Birliği büyükelçiliği yerine, Rusya büyükelçisi durumuna getirmiştir. Yazar bu konudaki karmaşayı, henüz kendisinin de yorumlayamadığını söylemektedir.
Bu arada bir yandan da Aytmatov ve diğer bazı Sovyet yazarlarının “ideal Sovyet insanı” nı yetiştirmek için çalıştıklarını söyleyenler de vardır. Bu ve benzeri zıt görüşleri ihtiva eden çok sayıda çalışmaya rastlamak mümkün(61).
Aytmatov’un diğer ülkelerde yayınlanmayan Cengiz Han’a Küsen Bulut ve Yıldırım Sesli Manasçı adlı eserleri ülkemizde yayınlanmıştır. Uzun hikaye türündeki eserle doğu bloku hemen hemen hiç ilgilenmemektedir. Ayrıca, yazarın “Öldü mü Ölmedi mi?” adlı en yeni eseri, Literaturnaja Gazeta’da tefrika edilmektedir.

60 – Aytmatov, Dişi Kurdun Rüyaları, Çev: R.Özdek, Ötüken Yay. İst., 1990.

61 – Timurbek Devleştin, Prof., Kırgızistan’da Milliyetçilik, Dergi. 1965, Nr.41, s.22-23 Bkz. ayrıca, Dr.M.E.Kırımal, S.Türkistanı’nda Milliyetçilik, A.g. dergi, s.3-21.

28


Yüklə 0,82 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin