Kalesinde Halil Paşa Kulesi ve sahil kapusu Resim: Sabiha Bozcalı


Şeni iklimi devran pâdişâhı kulzümi ihsan Cenabı hazreti Sultan Selim Hanı kerem mûtâd



Yüklə 5,55 Mb.
səhifə36/76
tarix27.12.2018
ölçüsü5,55 Mb.
#86801
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   76

Şeni iklimi devran pâdişâhı kulzümi ihsan Cenabı hazreti Sultan Selim Hanı kerem mûtâd

Kerameti mâdeleti lütfi sehâ ü nıekremeti re'fet İnayeti merhameti şefkati merhamet ana mâder-

zâd


Cihanın senleri hep bendei fermanıdır cümle Eğer olsaydı İskender olurdu emrine münkaad

Cihâna şöyle sâri şemsi lütfi ol cihanbânm Ziyayı mihrü meh-lûtf undan eyler cümle istîfâd

Cihâne gelmedi vallahi hiç böyle sehi âdil Zamanı şevketinde pîrü bernâ cümlesi diişâd*

O sahi pür keremi eûd hımem çünki Çerâganda Gecen sal eylemişdi yümııile bir kasri nev

bünyâd

Zehî kasri muallâ kim nazîrin görmemiş devran Anı tab'ı şehinşâhi bu resme eyledi icâd

Zehî kâşânei revnak fezâyi ziybü ziynet kim Ferahbahşi muallâ dağı pür sûzi dili hassâd

O kasri bî husûrun resmini görseydi bir kerre Kusurun derk idüb izhârı acz eylerdi Bihzâd

O Kâhi dilkeşe Kasri Havernak nisbet olmaz kim Bunu zîrâ cenabı şeh Selimdir eyleyen icâd

O kasri bî nazîrin bir kusuru gerçe yok amma Yanında Mevlevihane var idi bir harâbâbâd

Ulüvvi himmeti lütfi şehînşâhîyle hünkârın Yeniden oldu şimdi dergehi mollaa dahi âbâd

Civarı şevketiyle fahr iderse lâyık olmaz mı Öbür dergâhlara bu dergehi vâlâyi nev bünyâd

Kudûmi şevki şah ile bu dergâhı muallâda Salasından sadâyi nây ider bülbül gibi feryâd

İnayet perverâ bende nüvâzâ dergehi cûdun Melâzi bîkesan ü bendegândır ey şehi nekkad

Velî nimetisin âlemin ey sahi milk ârâ Duâyi şevketindir şimdi nâse akdemi evrâd

S er îr i saltana t da şevketü iclâl ile Allah İde ömrü tabiiye o sahi ekremi is'âd

Kulundur bendei dîrînedir Es'ad çırağındır Nola takdim idüp târihin itse aczini îrâd

Cıkıb bir pîri rûşendîl didi târihi itmamın «Yeniden kıldı bu dergâhı pîri Şeh Selim bünyâd» (Hicrî 1219 M. 1804 -1805)

Bibi. : M.B. Beytur, Not; Nevsâli Osmanî, 1328 yılı nüshası, Şeyh H. Fahreddin Efendi ma-kaalesi; Hadikatül Cevâmi, II; Silâhdar Tarihi, II; Evliya Çelebi, Seyyahatnâme, I.

BEŞİKTAŞ MEVLEVÎHÂNESİ MESCİDİ — Hadikatül Cevâmrhı kaydettiği bu mescidin, aslında bu meşhur dergâhın Evliya Ce-

lebi tarafından tasvir edilen denize nazır fev-kaaııî semâ'hâne olduğu muhakkaktır (B.: Beşiktaş Mevlevîhânesi).

BEŞİKTAŞ MUSİKİ CEMİYETİ — 1920 yılında Kanunî Necmi Yâr, Abdülkadir Karamürsel, Hakkı Süha Gezgin, Muhlis Sabâ-haddin, Hakkı Derman, Edib Erten ve Şerif İçli Beylerin teşebbüsleri ile kurulmuştur. Cemiyetin ilk yeri, Barbaros Türbesinin istimlâk dolayısı ile yıkılan eski inzibat karakolunun bulunduğu bina idi. Dârülelhan fes-hedildikden sonra Faize Hanım da arkadaşları ile beraber bu cemiyete intisab etmişlerdir.

Cemiyet burada iki yıl kadar faaliyetde bulunmuştur. Fakat işgal ve istiklâl harbi dolayısı ile faaliyetine devam edememiş, sonra, 1938 de yalnız Necmi Yâr Beyin teşebbüsü ile «Beşiktaş Musiki Birliği» adı altında tekrar kurulnıuşdur; Cemiyetin bu ikinci devri, Necmi Yârın kıymetli arkadaşlarını toplamaya muvaffak olması ile, nisbeten uzunca, 1955 yılma kadar, on sekiz yıl sürmüşdür; yeri Akaaretlerde idi. On sekiz yıl içinde Mrliğin ilmî hüviyet ve şahsiyetini veren kıymetler-lerden bâzılarının ufûlü ile 1955 de Beşiktaş Musiki Birliği de faaliyetine son vermişdir Hâlen mevcud değildir.

Biz, bu güzel topluluğun dağılmasını ölümlerden ziyâde aydın ve kesin olarak göstere-miyeceğimiz başka sebeplerde buluyoruz.,.. Gaayesi yeni kıymetleri keşif ile yetiştirmek olan ve onsekiz yıl bu yolda 'büyük başarı göstermiş, hocaların yerlerini tutacak gençleri yetiştirmiş bulunan bir topluluk, telâfisi imkânsız kıymetler de olsa, ölümlerle asla dağılamaz. (Biz bu sanat topluluğunun dağılışını 1955 yılında hayli ağırlaşmış ve ondan sonra da güngünden daha çetin bir hal alan günlük hayat şartlarında aramalıyız).

Beşiktaş Musiki Birliği, birliğin hem başkanı hem de 'hocası olan kanunî Necmi Yâr Beyin idaresi altında Affan Onur, Ensârî Ev ranos, Reşid Uygur, Kemal Özarar, Mesud Çaksu, Hüseyin Canagül, Alpay, İhsan Acun-sal, Âsim, Muzaffer Yucabıyık, İsmet Arkağın, Sadi Tanyoiaç Necmi Bağ, Leman Erdal, Fer-hunde Egi ve Reha Onaral'dan müteşekkil bir kadro ile İstanbul Radyosu seanslarında çalışmakda idi. Hattâ bu sanat heyeti, ilk İstanbul Radyosunda, Radyonun Beyoğlu Posta-



BEŞİKTAŞ MÜLKİYE RÜŞDİYESİ

— 2588 —


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

2589

BEŞİKTAŞ SÂHİLSARAYI




hanesi üstünde çok mütevazı sütdyosunda da konserler vermişdi. Bu birlik, her iki devrinde de adetâ bir musiki akademisi hâlinde çalışarak yıllarca memlekete seçkin okuyucu ve sazendeler ve -amatör musikişinaslar yetiştir-mişdir.

Abdülkadir Karamürsel'in evinde, merhumun vefat yılı olan 1948 e kadar her hafta çarşamba günü akşamları toplanmış, gece saat üçe kadar Dr. Tanbûrî Salâhaddin Tanur'un idaresi ve hocalığı altında, neyzen Süleyman Erguner, Hakkı Süha Gezgin, Dr. Nevzad Atlı, Ahmed Çağan, ûdî Hüsnü Coşar, kanunî Fikret Kutlu, Arif Sami Toker muntazaman çalışmışlar, musikimizin en ağır eserlerini meşk etmişlerdir; derslere ara sıra merhum Eyyubî Ali Hiza Bey de iştirak etmişdir. Bu toplantılar o kadar akademik 'bir sanat havası yaratmışdır ki, merhum Süleyman Erguner musikiyi terk etmiş olduğu halde, bu topluluk karşısında ve o toplantıların atmosferi içinde kendisini tekrar musikiye bağlamış ve bundan sonra artık ölünceye kadar elinden neyini bırakmamıştır; bugün neyinin plâklardaki sihir-kâr sesi, sanatkârın bu son devrinin yadigârlarıdır.

Halen, bu güzel Cemiyet mevcud olmamakla beraber Beşiktaş akademik musiki toplantılarından tamamen mahrum kalmış değildir. Uzun yıllar İstanbul Lisesinde Edebiyat muallimliği yapmış seçkin edîb ve musiki bilgini Hakkı Süha Gezginin evinde Cumartesi akşamları amatör ve profesyonel hanende ve sazendeler Dr. Salâhaddin Tanur'un hocalığı altında toplanırlar, bir musiki ziyafeti verilir (1961).

Nâşid Baylav

; BEŞİKTAŞ MÜLKİYE RÜŞDİYESİ — "Hicrî 1294 (M. 1877) devlet salnamesinin kay-dine göre bu târihde İstanbulda mevcud yirmi-bir mülkiye rüşdiyesinden biridir (B.: Rüşdiye Mektebleri), 157 talebesi ve 9 muallimi vardır. Bu mektebe az sonra, talebe yetiştirmek üzere 4 muallimli bir sınıf açılmış idi ilk açılışında o sınıfa da 50 çocuk yazılmışdı. 1903 de talebe sayısı 158 olduğu, yani yirmi altı yıl evvelki kadrosuna nisbetle ancak l çocuk artdığı halde muallim kadrosu 11 kişi olmuşdu. Bu mektebin tarihçesi hakkında başka bilgi edinilemedi. Bibi.: O.N. Ergin, Türkiye Maarif Târihi, III.

BEŞİKTAŞ PAZARI — Cumartesi günleri kurulur, İstanbulun en büyük pazarlarından biridir; alışverişe yalnız Beşiktaş halkı değil, civar semtler halkı da gelir. Pazar yeri üç cadde ve iki sokak işgal eder. 1961 yılı nisanında manzarası şöyle tesbit edildi:

Ortabahçe Caddesinde: Tuhafiye, zücâci-ye, terlikciler, havlucular, mutfak levazımı, bakkaliye, manavlar, baharatçılar, yumurtacılar, yufkacılar, takunyacılar, makara iplik--çiler, çorapçılar, bıçakçılar.

Beşiktaş Pazarı Sahası

Yenihamam Sokağında: Hazır elbiseciler, Kunduracılar, terlikciler.

Mumcuba-kkal Sokağında: Çorapçılar, fanilâcılar, kuru yemişçiler, zücaciye.

Şehidâsım Caddesinde : Hazır elbiseciler, terlikciler, çorapçılar, kunduracılar, mutfak levazımatı, süpürgeciler, gömlektiler, tuhafiyeciler.

Köyiçi Caddesinde : Tuhafiyeciler, iplik-ciler, düğmeciler, terlikciler, basmacılar, mutfak levazımatı, bakırcılar, hazır elbiseciler, çorapçılar.

Çarşıboyu olan bu sokaklar üzerindeki dükkânlar da cumartesi günleri önlerine sergi kurarak pazar satışına iştirak ederler.



Hakkı Göktürk

BEŞİKTAŞ SAĞLIK MERKEZİ — İstanbul Belediyesi Sağlık Müdürlüğüne bağlı olub 1931 haziranında açılmış, fakat noksanları tamamlanamadığından ancak 1932 de faaliyete geçmişdir. Başhekimliklerinde Dr. Fah-reddin Fehmi Belen, Dr. Cevdet Refik Pasin ve Bayan Dr. Nevzad Özyücel bulunmuşlardır.

Dahiliye, cildiye, göz, kulak ve burun, kadın, çocuk, diş hastalıkları klinikleri vardır. Muayene günleri:

Pazartesi — Dişr dahiliye, çocuk, kadın, cild.

Salı — Çocuk, kadın, dahiliye, göz, kulak, boğaz, burun, diş.

Çarşamba — Sağlam çocuk kontrolü, dahiliye, kadın, cild, diş.

Perşembe — Çocuk, dahiliye, kadın, göz, kulak, burun, boğaz, diş.

Cumartesi — Çocuk, dahiliye, kadın, kulak, burun, boğaz, diş.

Okulların açık olduğu zamanlarda perşembe günleri, kadın ve dahiliye hariç, diğer servislerde okul çocuklarının sıhhî kontrolleri yapılır, muayene sıra numarasına göre olur, hastalıkları görülenlere ilâçlarını parasız almaları için reçeteleri verilir, ilâç bedelleri Belediye tarafından ödenir. Haftada iki gün mıntaka dahilinde sıhhî kontroller yapılır, gezici hemşireler evleri dolaşarak -hastaların durumlarını tâkib ederler, yeni hastaları da tesbit ederler. Günde vasatı olarak yüz hasta muayene edilir. Sağlık servisinin senelik masrafı 13.000 türk lirasıdır.

1960 yılında servis doktorları • şu zatler idi:

Dahiliye : Dr. Nureddin Pamukoğlu

Cildiye : Dr. Fuad Cankat

Göz : Dr. Fevzi Akkan

Kulak, boğaz, burun: Dr. Haşim Gencer

Kadın hastalıkları: Dr. Yıldız Alacakap-lan

Çocuk hastalıkları: Dr. Câhide Sarıoğlu, Dr. Nevzad Özyücel (Başhekim): Dr. Nermin Yörük (çocuk asistanı)

Diş : Dr. Abdürrezzak Aysan.

Hakkı Göktürk

. BEŞİKTAŞ SÂHİLSARAYI — Osmanlı pâdişâhlarının İstanbulda büyük saraylarından biri, zamanımıza en küçük bir izi dahi ka'lmamışdır. Eski hâlinin son zamanlarını gösteren ve Üçüncü Sultan Selim devrinde mimar Melling tarafından yapılmış olan iki gravür ile en son binasını gösteren ve Abdülmecid zamanında yapılmış olan Thomas Allom'un bir gravürü vardır. Târih kaynaklarımızdan toplanan notlarla bu üç resme dayanarak Beşiktaş Sâhilsarâyi Hümâyununun aydın tarihçesini yazmak çok zordur, aşağıdaki notlar bu yolda bir çalışmadır.

İstanbulun en güzel yerlerinden biri olan Beşiktaşda pâdişâhlara mahsus bir Hasbağçe-de kurulmuş olan bu saraydan hiç bahsetme-

yerek Evliya Çelebi yalnız bağçeden bahsediyor ve şunları yazıyor: «Beşiktaş Bağçesi: — Bayazıd Han asrında paşa yalısı idi. Pâdişâhlara intikal idüb bihişt âbâd bir Bağı İrem oldu. Kat kat avlular ve şahnişinîeri vardır, fakat o kadar geniş değildir».

Büyük muharrir ve seyyahın kat kat şah-nişinler demekle neyi kasdettiğini bilemeyiz, fakat kesin olarak bildiğimiz Evliyanın zamanında bu bağçede Birinci Sultan Ahmed tarafından yapdırılmış bir kasrın mevcudiyetidir ve Evliyanın bu kasırdan bahsetmemesi şayanı hayrettir. Zîra bu kasır, seçkin yazarın ilk ve çok cörnerd hamileri arasında bulunan Dördüncü Sultan Muradın da edebiyat tarihimize geçmiş bir hâtırasını taşır; vak'ayı müverrih Naimâ Efendi meşhur tarihinin üçüncü cildinde anlatıyor:

Sultan Murad hicrî 1039 (milâdî 1629 -1630) yılında bir gün Beşiktaş Bahçesinde babası Sultan Ahmedin yapdırttığı kasırda amansız hiciv şâiri Nef'î'nin «Sihâmı Kaza =. Kaza oku» adlı hiciv mecmuasını okur iken hava birdenbire kararmış, şimşekler ve gök gürle-meleri ile bir fırtına kopmuş ve kasra, pâdişâhın oturduğu tahtın hemen yanı başına bir yıldırım inmiş, dehşet içinde kalan.Sultan Mu-, rad elindeki hiciv mecmuasını yırtıp paraladıktan sonra; şâir bir hükümdardır :

Gökden nazire indi Sihâmı Kazasına Nef'î diliyie uğradı Hakkın belâsına

diyerek Nef'îyi hiciv söylemekden men etmiş. Beşiktaş Bağçesinde kurulmuş olan sarayın binalarından ismi ile malûmumuz olan bu kasrın yapı şekli hakkında hiç bir şey bilmiyoruz. Onsekizinci asrın son yıllarında, Üçün Sultan Selim zamanında İstanbula gelen ve hattâ Beşiktaş Sarayında pâdişâh için bir kasır ve valide sultan için de bir harem dâiresi inşâ eden mimar Melling, bu sarayı mübhem bir şekilde tarif ederken, kendi yap-dığı kasrın sağ tarafında İran mimarîsi tarzında kagir bir kasırdan bahsediyor. İçi serapa çinilerle müzeyyen ve «Çinili Köşk» adını taşıyan bu kasırda müteaddid mermer çeşmelerin, divanhanesinin ortasında da büyük bir mermer havuz ve havuzda fıskiyeler bulunduğunu söylüyor. Birinci Sultan Ahmedin kasrı da Çinili Köşk adını taşıdığına göre Mel-ling'in bahsettiği kagir kasrın Sultan Ahmed Kasrı olduğu aşikârdır.




2590 —

2591
BEŞİKTAŞ SÂHİLSARAYI

Beşiktaş Sarayının, tıpkı Sarayburnun-daki Topkapı Sarayı ve Anadolu yakasında Harem İskelesinden Haydarpaşaya kadar uzanan sahada Üsküdar Sarayı gibi muhtelif zamanlarda yapılan, enderun dâireleri lebideryada, harem dâireleri iç kısımda müteaddid kasırlar ile, İkinci Sultan Mahmud zamanına kadar bir yazlık saray olarak mütemadiyen büyüdüğünü görüyoruz. Melling'in iki güzel gravürü bu mozayik sarayı denizden göstermektedir.

İkinci Sultan Mahmud 1826 da kanlı bir şehir muharebesi ile Yeniçeri Ocağını kaldır-dıkdan sonra, hanedanının asırlardan beri daimî kışlık ikaametgâhı olan Topkapu Sarayını terk etmeğe ve yazlı kışlı Beşiktaşda oturmağa karar vermiş, mimarî vahdetden mahrum, kasırlarının, dâirelerinin hepsi kışın oturmağa asla elverişli olmayan Beşiktaş Sarayının bütün eski yapılarını yıkdırtmış, yerine, devrinin hassa mimarı Kirkor Amira Balyan'a hem yazlık hem kışlık yeni büyük bir saray yapdırtmışdır. Bu saray için Pertev Paşanın söylediği tarih manzumesi şudur:

Kıldı bu sâhilsarâ'yi diîkeşi pür zîybü fer Eyledi semti Beşiktâşı yine "reski cinan Bende Pertev söyledim bir beyt iki târihi tam Âcizane eyledi inşâ vü itmamın beyân Yapdı bu sâhilsarâyi pek güze! Mahmud Han Oldu nev efzâ ba cay nüzhetgehi sahi cihan H. 1250 (M. 1834 - 1835)

istanbul

«Sultan Abdülmecid Han Hazretleri öte-denberi istikrazdan sakınır ve muvâzenei mâliyeyi pek ziyade gözedirdi, lâkin o dahi rüzgârın önüne düşüb gitmeğe mecbur olmuşdur. 1271 senesi şevvalinin dördüncü günü (20 haziran 1855) icra olunan ri-kâbı hümâyûn resmi âlîsinde vükelâya hitaben irâd 'buyurduğu bir çok kelimâtı hikem ayât arasında:

— Beşiktaş Sarayı da pek tekellüflü ol
du, daha sâde olabilirdi! buyurduklarında Fet
hi Paşa ile Kapdânıderyâ Halil Paşa:

—Efendinize göre bu bir şey değildir., demeleri üzerine:

— Yok, yok, ziyâdece olduğuna benimde
kalbim şehâdet etti!., buyurmuşdu».

Abdülmecidin sarayının resmi de Thornas Allom tarafından yapılmışdır.

Nihayet bu sâhilsaray da yıkdırılarak yerine zamanımızda gördüğümüz Dolmabahçe Sarayı yapılmışdır (B.: Dolmabağçe Sarayı).

İkinci Sultan Mahmud zamanında, Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından az evvel tanzim edilmiş İstanbul' sahillerindeki binaları gösterir bir Bostancıbaşı defterinde Beşiktaş Sarayının zamanımızdaki Dolmabahçe Sarayının yerinde olduğunu aydın olarak-görüyoruz :

«... Karabâlî İskelesi - yanında Mekteb -ve mâi leziz çeşmesi ve sebil - yanında serapa

ANSİKLOPEDİSİ

kahve dükkânları - yanında piyadeler kayıkhanesi - yanında Dolmabağçe İskelesi - yanında emlâki hümâyun bostan - yanında Beşiktaş Sâhilsarâyi Hümâyûnu - yanında Hayreddin-paşa Medresesi ve Camii şerifi...».

Bu umumî mütaleadan .sonra, Beşiktaş Sarayı hakkında tarih kaynaklarımızdan toplayabildiğimiz notlar «kronolojik sıra ile şunlardır:

Vak'anüvis Hâşid Efendi, târihinin birinci cildinde hicrî 1090 yılının rebîülâhir ayı vekaayii arasında (mayıs 1679) devrin pâdişâhı Dördüncü Sultan Mehmedin Beşiktaşda yeni bir saray yaptırdığını yazıyor; vak'nüvisin saray dediği, Beşiktaş Bâğçesinde bu pâdişâhın dedesi Birinci Sultan Ahmedin Çini Köşkü yanma konmuş yeni 'bir kasrı hümâyundur:

«Pâdişâh Beşiktaş semtim sevdiğinden orada lebi deryada yeni bir saray yapılmasını ferman buyurdular. Binası ve döşenip dayanması gereği gibi tamamlandığından rebîüîâ-hir ayında oraya nakli hümâyûn buyuruldıi, fakat pek okadar beğenmediler ve rağbet etmediler, yapıya ve eşyaya ne harcandığının tahkikini ferman ettiler. Hare defterinde 1246 kese ve 47584 akçe yazılıydı. Esnafdan alınan eşyanın cinslerine ve bedellerine dikkat olu-nub tahkike memur Mimar İsmail Ağa ve kâtibler Bâbıhümâyunda toplandılar, saray

BEŞİKTAŞ SÂHİLSARÂYİ

üzerine mûtemed olanların defterleri ile alınan eşya teker teker karşılaşdmldı, bedelleri ondan sonra ödendi, bu suretle umumî masraf defterine nazaran 221 kese 54189 akçe indirilmiş ve saraya 1046 kese 54659 akçe harcanmış oldu».

Râşid onsekizinci asrın ilk yarısında ya-şamışdır. Onyedinci asrın ikinci yarısında, Dördüncü Mehmed zamanında yaşamış ve saraydan yetişmiş değerli müverrih Silâhdar Fındıklık Mehmed Ağa «Silâhdar Tarihi» adı ile meşhur eserinin birinci cildinde hicrî 1091 (M. 1680) yılı vekaayii arasında Beşiktaş Sarayı halikında şunları yazıyor:

«Bâ emri hümâyun senei maziye r.ebîülev-velinde (1090 = nisan 1679) Beşiktaşda vâki Cağaloğlu Yalısı demekle mâruf mîrî sarayın deryaya nazır kagir harem duvarı ve üzerinde olan kuruşun örtülü köşkden gayri bilcümle harem temelinden yıkdırılıp ardında olan tarîki anıdan (halkın gelip geçdiği yoldan) ve saray bostanından pek çok yer alınıp bir sa-râyi dilküşâ ve Hasoda önünde dahi lebi deryada mücevvef (oyuk) ve sengîn (taşdan yapılmış) kemerler üzerinde fevkaanî bir kasrı zîbâ binasına mübaşeret ve veziri hamiş (besinci vezir) Kara İbrahim Paşa -nazırı bina tâyin olunmuşdu. Onaltı ayda tamam oldu; yıkılmış olan Hazîne ve Kiler ve Zülüflü ve Eski




İkinci Sultan Mahmudun yapdırttığı bu saray Abdülme-cid zamanında yıkdırılmış, yerine, osmanlı hanedanının has mânâsı ile avrupalı bu genç hükümdarını günlük alafranga hayatında tatmin edecek yeni bir Beşiktaş Sarayı inşâ edilmişdir. Bu saray da Beşiktaş Saraylarının sonuncusu olmuşdur.

Müverrih Cevdet Paşa İkinci Sultan Abdülhamide «Mâruzât», adı altında verdiği târihî raporda Sultan Abdülmecidin zamanında yapılan yeni Beşiktaş Sarayı için şunları yazıyor:

Beşiktaş Sâbiisarayı önünde bir binisi hümâyun

(Melling'in gravüründen Bülend Seren eli i!e)

"l

BEŞİKTAŞ SÂHİLSARAYI

—2592 —


ISTANBÜI

ANSİKLOPEDİSİ

— 2593

BEŞİKTAŞ SÂHİLSARAYI




Saray Baltacılarının haneleri (koğuşları) dahi müceddeden tamir olundu. Lâkin sarâyi mez-bûrun asıl suyu kifayet etmemekle Galata Sarayının suyu alındı. Harem için Dolmabağçe fevkinde, Hasoda Kasrı için sarayın muzâfâtın-dan eski zindan yanında birer azîm mahzen (su mahzeni) yaptırıldı. Kasrı mezbur dâhilinde vâki bostanlık dahi cirid meydanlığı için tathir olundu. Recebin ondördüncü cuma günü (21 ağustos 1679) pâdişâh hazretleri Üsküdar Bağ-çesinden Beşiktaşa göç ettiler».

Bu kasrın inşâsına devrin şâirlerinden Arif şu târihi söylemişdir:

Düâ güne anın târihi itmamın didi Arif «Mübarek ola bu zîybende menzil sahi devrâne» (H. 1090)

Silâhdar Fındıklık Mehmed Ağanın yukarıdaki yazısından Râşidin saray diye bahsettiği yapının bir kasrı hümâyun olduğu aydın olarak anlaşılmaktadır.

On yedinci asır ortasında Evliya Çelebinin Beşiktaş Hasbağçesinden bahsederken «... fakat o kadar geniş değildir» sözünü unut-. mamak lâzımdır; zira Beşiktaş Sarayı, devir devir yeni kasırlar inşası ile büyütülür i-ken, Beşiktaş sahilinde dâima eşhas elinden yeni istimlâkler yapılmıştır. Dördüncü Mehmed, kasrını Cağaloğlu Yalısını istimlâk ettirerek yapdırtmışdır. Raşid, târihinin üçüncü cildinde ve hicrî 1121 (M. 1709) vekaayii arasında Beşiktaş Sarayına bu suretle yeni bir ilâveyi bildiriyor:

«Beşiktaşda Kara Mehmed Paşadan mîrîye alınan yalıyı pâdişâh pek sevdiğinden asıl binasına müteaddid odalar ve kasırlar ilâve edildi ve rebîülâ-hirin yirmi ikinci günü (temmuz 1709) yarı göç ile oraya nakli hümâyun buyuruldu».

Bu pâdişâh Üçüncü Sultan Ahmeddir, ki 1718 den sonra zamanına «Lâle D,evri» denilecek ve bu devirde yalnız Beşiktaş Sahilsarayı değil, Beşiktaş kasabası fevkalâde rağbet görüb sür'atle inkişaf edecekdir (B.: Beşiktaş).

Beşiktaş SâMisarayı

(Melling'iıı gravüründen Bülend

Seren eli ile)

Yine Râşid Efendi târihinin beşinci cildinde hicrî 1131-(M. 1719) vekaâyiinde padişahın Beşiktaş Sarayına yazlık göçünü şöyle anlatıyor:

«Pâdişhlara mahsus bağçelerden Dolmabağçe denilen dilküşâ bağçenin kapusu duvarı harab, içinde bulunan âlî binalar da yıkılmak üzere idi. Halbuki o bağçe yerinin fevkalâde güzelliği ve korusunun letafeti ile has bağçelerin cümlesinden üstün, itibâra lâyıkdı, üstelik karadan denizden İstanbula gelen dost ve düşmanın gözü evvelâ oraya çarpıyordu. Böyle iltifatdan ve tamirden mahrum kalmış olmasını devlet sânına uygun görmeyen sa-dırâzam hazretleri tamiri ile civardaki Beşiktaş Sarayına ilhakını emretti ve binasına başlanmasını mimar ağaya 'ferman buyurdular. Sadırâzamm himmeti ile kısa bir za manda Beşiktaş Sarayından Kabataş İskelesine kadar derya kenarına kırmızı trabzon kagir payeler yapıldı; Beşiktaş Sarayı Dolmabağçe arasında engel olan Arab İskelesinin .yerine bir liman yapıldı. Arab İskelesinden gelip giden Fındıklı ehâlisine de Dolmabağçe içinden geçmelerine ruhsat verildi. Gerek Dolmabağçe ve gerekse Beşiktaş Bağçesi binaları gereği gibi tamir edildi ve' padişah hazretleri 1131 ramazanının ortalarında o dilküşâ Beşiktaş Sarayına naklettiler».

Beşiktaş Sarayının bağçeerinde devrin meşhur lâleleri yetiştirilmeye ve bu sahilsa-rayda çirağan eğlenceleri başlamışdır. Fakat bu âlemlerin en muhteşemine pâdişâhın sarayından-ziyâde sadırâzam Dâmâd" İbrahim Paşanın yine Beşiktaşdaki Sâhilsaraymın sahne

'•"*•

l

olduğu muhakkakdır (B.: Beşiktaşda İbrahim Paşa Sahilsarayı).

Vak'anüvis Vâsıf Efendi hicrî 1167 (M. 1754) yılı vekaayii arasında Beşiktaş Sarayının -bir bahar ve yaz sarayı olduğunu zamanının tumturaklı dili ile şöyle kaydediyor:

«Eyyamı sermâ güzâran ve mevsimi rebî nâmiye bahsi çemeııistan olduğuna binâen teneşşuki hevâ ve mütaleai sun'i Hûda dâiye-leri tab'ı hümâyûnda hüveydâ olub bu eyyamda sahrâyi pehnâsı numune nümâyi nakşi bukalemun ve ezhârı canfezası rengârengü gûnâ-gün olan Sa'dâbâde şehri recebülferdin yirmi ikinci günü nakli hümâyun vukuu bulub o mahalli dilkeşde bir kaç gün tenezzüh ve şehri mezkûrun yirmi altıncı günü Sahilsarayı Beşiktaşa teveccüh buyurdular».

Vâsıfm bahsettiği pâdişâh Birinci Sultan Mahmuddur, ayni milâdî yıl içinde vefat et-mişdir.

Cevdet Paşa meşhur tarihinin ikinci cildinde hicrî .1196 yılı vekaayii arasında: «Beşiktaş Sahilsarayı Hümâyûnu civarında vâki 'has bağçenin genişliğine seksen zirâdan fazla yeri asıl saraya katılarak müteaddid kasıralar ile bir âlâ havuz inşa olundu, ayrıca sarayın bir çok yeri dahi yenilenircesine tamir olundu. Birinci Sultan Abdülhamid 1196 cemâzi- . yelâhiresinin yedinci pazartesi günü (20 mayıs 1781) Yenisaraydan (Topkapusu Sarayından) Beşiktaş Sarayına nakletti» diyor.

1813 de vefat eden reisülkütâb Arif Efendi İkinci Sultan Mahmudun saltanatının ilk

yıllarında Beşiktaş Sarayına yaptırttığı bir kasın şöyle medhediyor :

Zehî devletserâyi dilkeşi pür zîfoü şahane Ki dâgi reşkidir gülmîhi sakfi mihri rahşâne Ruhâmı sâfdır âyîneveş ferşi nıücellâdır Nola benzer dîsem ol veçhile kasri Süleymâne Gören dir âb ü tabın havzı berrâkında İskender Taiebkâr olmaz idi çesmesârı âbi hayvâne

Tayyarzâde Ata Bey Enderun Tarihinin üçüncü cildinde Beşiktaş Sarayında kasra ta-tarih kaydi ile şu beyti naklediyor :

İzzetâ takı mualiâsına yazdım târih «Sahi dehre ola kâsânei âlî mes'ûd» H. 1231 (M. 1815)

Bu manzume Arif Efendinin ölümünden iki yıl sonra yazıldığına göre İkinci -Sultan Mahmudun pek sevdiği Beşiktaşda mozayik sarâyi hümâyûna muhtasarca yeni bir kasır ilâve ettiği anlaşılıyor.

Hicrî 1240 (Milâdî 1824) de, yâni Beşiktaşdaki eski sâhilsaraym son yıllarını yaşadığı sıralarda vefat 'eden devrinin seçkin şâiri En-derunlu Vâsıf, velînîmeti İkinci Sultan Ma'h-roudun bir yaz Beşiktaş Sahilsarayını teşrifi münasebeti ile bir şarkı vaznıışdır:

BEŞİKTAŞ SÂHİLSARAYI

— 2594


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

2595

BEŞİKTAŞ SÂHİLSARAYI





Yüklə 5,55 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin