Kalesinde Halil Paşa Kulesi ve sahil kapusu Resim: Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,55 Mb.
səhifə41/76
tarix27.12.2018
ölçüsü5,55 Mb.
#86801
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   76

Hakkında yazılan çok sayıda makaleler ve Yahya Kemal'in, İleri, Tevhîd-i Efkâr, Peyam-ı Edebî, Dergâh gibi gazete ve mecmualarda neşredilmiş, çok sayıda makale ve nesirleri. (Bu makalelerin hepsi, Yahya Kemal Enstitüsü arşivinde mevcuttur.)

Nihad Sami Banarh

Yahya Kemal Enstitüsü — Merhum Türk ve İstanbul şâiri Yahya Kemal, öteden beri İstanbul Fetih Cemiyetinin ve İstanbul Enstitüsünün fahrî âzası idi. Enstitü neşriyatını yakından takib eder ve kıymetli tavsiyelerde 'bulunurdu. Vefatı üzerine İstanbul Fetih Cemiyetinin 7 Kasım 1958 Cuma günkü idare heyeti toplantısında, azadan Nihad Sami Ba-narlı'nın teklifi ile, İstanbul Fetih Cemiyetine

İSTANBUL


bağlı bir Yahya Kemal Enstitüsü kurulmasına karar verildi.

Enstitü, şâirimizin hayatı, şahsiyeti, sanatı, fikirleri, eser ve tesirleri üzerinde ilmî araştırmalar yaparak bir Yahya Kemal monografisi hazırlamak gayesiyle kurulmuştu. Böyle bir enstitünün kurulması üzerine, şâirin vâris-leriyle İstanbul Fetih Cemiyeti arasında İstanbul 6. Noterliğinde yapılan bir mukavele ile vârisler Yahya Kemalin bütün eşya ve kitaplarını Enstitüye hediye etmişler, şiir ve nesirlerinin tertib ve neşir vazifesini de Yahya Kemal Enstitüsüne bırakmışlardır.

Yahya Kemal Enstitüsü, Ekrem Hakkı. Ayverdi, Nihad Sami Banarh, Nihad Reşad Belger, Abdülhak Şinasi Hisar, Halis Erginer ve Said Nazif Ozankan ile müşavir âza olarak Yahya Kemal'in kardeşi Reşat Beyatlı'dan mürekkep bir heyet halinde kurulmuştur.

Enstitü ilk toplantısında umumî kâtibli-ğe, Nihad Sami Banarlı'yı seçmiş ve senelik Yahya Kemal Enstitüsü mecmuası neşrine karar vererek Mecmua Müdürlüğü vazifesini de yine Banarlıya vermiştir. Mecmuanın ilk sayısı 1959 da zengin mündericat, vesika, fotoğraf ve hâtıralarla intişar etmiştir.

Yahya Kemal Enstitüsü, 15 Kasım 1958 den itibaren başladığı çalışmaları esnasında çok zengin bir Yahya Kemal Arşivi hazırlamıştır.

Yahya Kemal'in elyazısıyle şiir, nesir, makale ve hâtıralarından ve çeşitli fotoğraflarından; hayatta iken neşrettiği şiirlerden, makalelerden ve yine gerek hayatta iken gerek vefatından sonra, Yahya Kemal hakkında yazılmış ve yazılmakta olan bütün neşriyattan mürekkep bir arşiv bugün her bakımdan zengin ve kıymetli bir araştırma kaynağı hâline getirilmiştir.

Yahya Kemal Enstitüsü, bu arada Yahya Kemal'in vârisleri ve dostları tarafından Enstitüye hediye edilen eşya ve hâtıralardan müteşekkil bir Yahya Kemal Müzesi kurmak için faaliyete geçmiş ve bu müzeyi kurmaya muvaffak olmuştur.

Aysel Öz

Yahya Kemal Enstitüsü Neşriyatı ve Yahya Kemal Enstitüsü Mecmuası — Yahya Kemal Enstitüsü Mecmuası, Yahya Kemalin hayatım, sanatını, fikirlerini, eser ve tesirlerini tetkik ve tahlil ederek onu ilmî yollarla tanıt-

ANSİKLOPEDİSİ

mak üzere intişara başlamıştır. Bu gaye ile şâirin elyazısı ile şiirleri, şiir tasarıları, not, hâtıra ve mektupları, dostlarının bu mevzudaki hâtıra ve tetkikleri mecmuaya dercedilmiştir.

Mündericatı:

Nihad Sami Banarlı'mn, Yahya Kemal ve İmân; Prof. Albert Gabriel'in, Müverrih Yahya Kemal; Abdülhak Şinasi Hisar'ın, Yahya Kemal Gazellerim Okurken; Yahya Kemal'in Nihat Reşad Belger'e Mektupları; Nihad Sami Banarlı'mn, Yahya Kemal Nasıl Çalışırdı; Said Nazif Ozankan'ın, Yahya Kemal Beyatlı İçin; Hâlis Erginer'in, Yahya Kemal'den Hâtıralar; Yahya Kemal Beyatlı'nın Nihad Sami Banarlıya Mektupları; Rauf Manyâsî'nin, Bir kaç Hâtıra; Yahya Kemal'in Abdülhak Şinasiye Mektupları, Nihad Reşad Belger'in Yahya Kemal'in Hastalığı; Reşad Beyatlı'nın, Yahya Kemal'in Hayatı adlı yazılar, Yahya Kemal'in Londra'dan babasına gönderdiği Londra Albümü, iktibas ve haberler.

Enstitü Yahya Kemal mevzuundaki araştırmalarını Mecmuadan ayrı olarak Yahya Kemal Enstitüsü Neşriyatı adı altında yayınlamaktadır. Bu serinin ilk Kitabı, Nihad Sami Banarlı'mn Yahya Kemal Yaşarken adlı eseridir. İçindeki yazıların büyük bir kısmı, Yahya Kemal'in diline, sanatına, şiir ve şiir tahlillerine, hayatına, türlü görüş ve düşüncelerine ait kaleme alınmış konferans, deneme ve makalelerdir. Yahut dolayısiyle Yahya Kemal ile ilgili yazılardır ki neşirlerinden evvel Yahya Kemal'in tasvibi ve fikirleri alınmak suretiyle yayımlanmışlardı.

Serinin ikinci kitabı, Nihad Sami Banarh tarafından neşredilen Yahya Kemal'in Hâtıraları adlı eserdir. İçindeki hâtıraların üçte ikisi, bizzat şâirin el yazısı iledir. Bunlar evvelce şâir tarafından türlü sebeplerle Nihad Sami Banarlıya tevdi edilmiş vesikalardır. Diğerleri ise gene şâir tarafından Banarlıya anlatılmak suretiyle yazdırılmıştır.

Bu eseri okurken şâirin çocukluk yıllarını, bu yıllarda aldığı dînî ve millî terbiyeyi, gençlik hâtıralarını, Paris'de gelişen edebiyat hayatını, Türkiye'ye nasıl millî bir düşünce ile geldiğini, buradaki hayatını, seyahatlerini ve kaldığı yerleri öğreniyoruz.

Enstitü, Yahya Kemal'in diğer bütün şiir ve nesir kitaplarını, Yahya Kemal Külliyatı adı altında neşre hazırlanmaktadır. İlk şiir

BEYATLI (Yahya Kemal)

kitabı olan Kendi Gök Kubbemiz 1961 Mayısında intişar etmiştir.



Ayseİ Öz

Yahya Kemal Müzesi — Büyük şâirimizin vefat ettiği ilk haftalar içinde kurulan Yahya Kemal Enstitüsünün faaliyet ve programını haber alan Yahya Kemal vârisleri, Enstitüye müracaat ederek Yahya Kemal'in eserlerini neşretmek hususunda Enstitü ile iş birliği yapmak istemişlerdir. Memnuniyetle kabul edilen bu teklifleri üzerine, Nihad Sami Banarh, vârislerden, Yahya Kemal'in eşyasını bir Yahya Kemal Müzesi kurmak için Enstitüye vermelerini teklif etmiş. Vârisler bu teklifi müsbet karşılamışlar, böylece 11 Şubat 1959 tarihinde, İstanbul Fetih Cemiyeti ile Yahya Kemal vârisleri Reşad Beyatlı, Âdile Güreralp, Narin Özbalkan ve Çetin Şencan arasında İstanbul 6. Noterlikte yapılan mukavele ile vârisler, Yahya Kemal'in bütün eş yasını bir müze kurmak üzere Fetih Cemiyetine hediye etmişlerdir.

İstanbul Fetih Cemiyetinin, Sultanahmed-deki binasının iki Enstitüye ve bilhassa Yahya Kemal Müzesine yetmiyeceği düşünülerek Nihad Sami Banarlımn teklifi ve Cemiyet reisi Ekrem Hakkı Ayverdi'nin teşebbüsleri ile Fâtih Başkurşunlu Medresesi, hükümet tarafından İstanbul Fetih Cemiyeti - İstanbul ve Yahya Kemal Enstitülerine tahsis edilmiştir.

Medreseye nakledildikten sonra müzenin kuruluş hazırlıkları başlamış; eşyanın konulacağı vitrin Teknik Üniversitesi marangozları tarafından hazırlanmış; Müzenin tanziminde Güzel Sanatlar Akademisi mezunu dekoratör arkadaşlarla işbirliği yapılmış. Nihad Sami Banarh başkanlığında aylarca süren bir çalışma neticesinde tanzimi tamamlanmış 17 Ocak 1960 yılında seçkin bir davetli huzurunda açılış töreni yapılarak halkın istifadesine arze-dilmiştir.

Müze davetliler tarafından takdir ve alâka görmüş. Gezenler müzeyi memlekete hizmet saydıklarını ifade etmişlerdir. Gene bu münasebetle

Türk edebiyatı için büyük bir kazanç olan müzede, Yahya Kemal'in türlü hâtıra ve eş-

ANSİKLOPEDİSİ

2623 —


BEYAZ PARK



— 2622 —
BEYAZ

yaları vardır. Bunlar, onun seyahat eşyası, çeşitli elbiseleri, sigara tabakaları, madalyaları, Sultan Reşadm hediye ettiği altın saati, kalemleri, elyazısı ile şiirleri, muhtıra defterleri ve ona ait küçük defterlerdir. Yine Park Otelde senelerce üzerinde şiirlerini," makalelerini yazdığı ve samimî dostlarına küçük ziyafetler verdiği masası ve hasır koltuğu da müze eşyası arasındadır. Doğduğu zaman babasının, üzerine doğum tarihini yazdığı Ku-rân-ı Kerim, 1906 da tahsilde iken Londra'dan babasına gönderdiği Londra Albümü, büstü bastonu, dostlarına hediye ettiği kitaplar ve yazdığı mektuplardan, dostları tarafından müzeye hediye edilenleri de ayrıca müze vitrinlerinin kıymetli eşyası arasındadır.

Vasiyetname dâvası vârisler lehine neticelendikten sonra müze daha çok zenginles/* mis; terekesi, açılarak gene vârisleri tarafından, müzeye, hediye edilmiştir ki bunlar şâirin Polonya nişanı, müsteşrikler rozeti, İstanbul'u sevenlere verilen altın plâka, rozetleri, madalyaları, elyazısı ile hâtıralarının diğer bir kısmı, vesikaları ve kütüphanesidir. Kütüphanesindeki eserler Naima Târihi, Cevdet Târihi gibi târihî eserler, edebiyat târihleri, roman ve hikâyeler ile yine târih ve edebiyata ait çok sayıda fransızca kitaplardır.

Müze açılışmda'n itibaren edebiyat çevrelerinde ve halk arasında geniş alâka uyandırmış. Müzenin açık olduğu Pazartesi ve Perşembe günleri bir çok kimseler tarafından ziyaret edilmiştir. Bundan faydalanan ilk, orta, lise ve üniversite talebesi gerek hocaları ile gerekse münferit olarak müzeyi gezmişlerdir.

Yahya Kemal Müzesi, 1961 Ocak ayına kadar geçen bir sene, içinde 2000 den fazla ziyaretçi tarafından gezilmiş, görülmüş ve istifade edilmiştir.

Ancak, Vakıflar Umum Müdürlüğünün yeni bir faaliyeti ile, Fâtih Külliyesinin Yüksek Okul talebe Yurdu yapılmasına karar verilince, Fetih Cemiyetine, Enstitülere ve müzeye inkılâp hükümetinin delaletiyle Çarşıkapıdaki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi tahsis edilmiştir. Yahya Kemal Müzesi, şimdi bu binada yeniden kurulmaktadır. 1961 Mayısında umumun istifadesine arzedilmek üzere hazırlıklara devam edilmektedir.

Aysel Öz

İSTANBUL,

BEYAZ — Pırpırı külhânîler argosunda mühlik uyuşdurucu madde heroin'e verilmiş ad; zabıta ıstılahında ve edebiyatında da «beyaz zehir» denilir. Misâl:

îki hâneberduş, yalın ayak yarı çıplak bir küçük delikanlıyı göstererek:

Aliye bak be., yüzüne dik baksan uta
nır kız gibi çocukdu, Çakal namussuzu beyaza
alıştırdı mafetti oğlanı be...

^ Ayni küçük delikanlı bir meyhane kapusunda görünür, dilenme yolunda el uzatır, müşterilerden biri:

— Bunlara acımak olmaz, senden benden bir kâğıdı doldurdu mu hemen beyaza verecek, tepeden tırnağa giydirirsen, yarın yine bu kılıkdadır bu oğlan.. (B.: Heroin).

BEYAZĞÜL SOKAĞI — Arnavudköyü sokaklarından; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Kuruçeşme - Arnavudköy Caddesi ile Sekbanlar Sokağı arasında uzanır, sahilden köyün gerilerine doğru uzun bir yoldur; Fran-celaci Caddesi, Tayyarecisubhi Sokağı, Abdül-hakmolla Sokağı, Eğlence Sokağı, Karakavak Sokağı ve isimsiz bir sokakla birer dörtyol ağzı yaparak kesişir, deniz tarafından gelindiğine göre sağ kolda Dolapkuyu Sokağı, sol kolda da Düzyol Sokağı ile birer kavuşağı vardır.

İki araba rahat geçebilecek genişlikde bakımlı bir sokakdır, iki kenarında ikişer üçer katlı kagir ve ahşab karışık evlerinin çoğunun altı dükkân bir çarşı boyudur; 7 bakkal, 4 manav/3 kasab, 3 tuhafiyeci, 2 helvacı, 2 berber, 2 terzi, 2 sobacı, .1 kahvehane, l lokanta, l tekel bayii, l marangoz, l gömlekci, l eczahâ-ne, l banka (Türk Ekspres Bank) şubesi tesbit edilmişdir.

Düzyol Sokağı kavuşağından sonra kaba-taş döşeli dik bir yokuş olur ve sola doğru bir kavis çizerek Sekbanlar Sokağına bir çatal

kavuşakla bağlanır.

Hakkı Göktürk

BEYAZ İBRAHİM ÇETESİ — 1946 yılı martında türemiş ve tezine ele geçmiş fevkalâde cür'etkâr bir gece hırsızları kumpanya-sıdır; reisi Beyaz İbrahim, efradı da babası Bekir ile eniştesi Alidir; dam delmek ve kepenk kırmak suretiyle işe başlamışlar, evvelâ dam yolu ile Sultanhamamında meşhur Su-raski mağazasına girmişler, içeride bekçi olmasına rağmen koca mağazayı çıt çıkarmadan

soymağa muvaffak olmuşlar, külliyetli mal kaldırmışlardır. Birkaç gece sonra Âşirefen-di Caddesinde tüccardan Bay Tevfikin mağazasını da ayni suretle soyup hayli eşya götürmüşlerdir. Polis 2. Şube memurları hiç bir iz bırakmadan yapılan bu hırsızlıkları olgun bir ihtisas ile tetkik etmiş, şüpheleri Beyaz İbrahim ile ailesi efradı üzerinde toplanmış, çeteyi hissettirmeden göz hapsine almış ve nihayet 18 -19 mart gecesi Tahtakalede Tütüncü Mehmedin dükkânını soyarlar iken suç üstünde yakalamışdır. Çalıdan eşyadan çoğu meydana çıkarılarak müsadere edilmişdir. Bibi. : Gece Postası Gazetesi.

BEYAZKELEBEK SOKAĞI — Galatanm Arabcamii Mahallesi sokaklarındandır. Arab-kayyum Sokağı ile Ziyalı Sokak arasında kısacık bir yoldur, Bergamut Sokağı ile de bir kavuşağı vardır. Arabkayyum Sokağı başından girildiğine göre bir araba geçebilecek genişlikde ve paket taşı döşelidir, Bergamud Sokağı kavuşağından sonra çok daralır, zemin de kabataşa tahavvül eder. Köşe başında üstünde salonu olan bir kebabcı, yanında marangoz malzemesi satan bir mağaza, sol kolda bir tatlıcı dükkânı, iki depo - mağaza vardır. Adı ile manzarası tam tezad teşkil eder (aralık, 1960).



Hakla Göktürk

BEYAZ PARK GAZİNOSU VE DENİZ BANYOSU — Mutfağı zengin ve garsonları hizmetde kusursuz temiz gazinosu, konserler ve temsiller için yazlık bir sahnesi, acemiler için yüzme havuzları, hünerli yüzgeçleri için ayrıca büyük bir yüzme havuzu ve atlama 'kulesi ile yukarı boğazda Büyükderenin lebideryada meşhur bir eğlence yeridir.

13 ağustos 1926 da Rasim Kayra adında bir zât tarafından açılmışdır. 1946 yılında Beyaz Park Gazinosu İstanbul Ansiklopedisi adına ziyaret edildiğinde aşağıdaki notlar müessesenin kurucusu ağzından zabtedilmiş-dir ki, o tarihde Rasim Kayra, Beyoğlunda meşhur Otomatik Gazinosunun da sahibi idi:

Rasim Kayra Büyükderede polis merkez memuru imiş, 1926 yılı başlarında zevcesi kendisine muhtaç hasta iken Anadolunun uzakça bir yerine naklen tâyin edilmiş, âmirlerine îstanbuldan çıkarılmaması için yalvarmış, derdini anlatamamış, cebinde ancak yüz-

beş lirası var iken küskün bir halde mesleğinden ayrılmış ve burasını açmış, her sene bir parça büyülterek yukarı boğazın meşhur yerlerinden biri yapmağa muvaffak olmuş; Beyaz Parkın yüz güldüren kazancı ile verdiği tecrübe de Beyoğlundaki Otomatik'i doğurmuş.

Beyaz Park Gazino ve Deniz Banyosunun yeri İstanbul Belediyesinindir; müessesese, resmî tâbiri ile, yolla deniz arasında «tarik fazlası» üçgen şeklinde bir arsa üzerine kurul-muşdur. Eskiden buraya «Topağaçlar» denilirdi. İkinci Abdülhamid zamanında cuma günleri Büyükdere halkına konser vermek üzere gönderilen bir askerî bando burada çalardı. Yazın, Niko adında ihtiyar bir rum da tahta kulübeden bir kahve ocağı kurar, ağaçlar altına üç beş iskemle atardı. O zamanlar Büyükdere yazlık eğlence yerlerinden değildi, yazlık eğlence, tenezzüh yeri Sarıyerdi; Sarıyer-de de bilhassa sulara gidilirdi; Yenimahalle-de de şöhretli Osmanbey Gazinosu vardı. Büyükderede bir ermeni kadın, biri kadınlar diğeri erkekler için, yekdiğerinden hayli uzakça iki deniz hamamı kurardı. Nefsi İstanbul-dan tatil günleri boğaza gelenlerden Büyük-dereye ve 'Büyükderedeki deniz hamamına rağbet edenler ermenilerdi.

Topağaçlarda bir yazlık gazino ile yeni bir deniz hamamının Büyükdereyi şenlendireceğini ötedenberi düşünen Rasim Kayra me-murîyetden ayrıldığının ilk günlerinde bu işe teşebbüse kesin olarak karar verdi, Belediyeden iznini alarak «tarik fazlası» arsayı kiraladı. Kereste tüccarlarından Ekşiyan adında bir ahbabı da parasını bilâhare almak üzere iki kamyon kereste gönderdi ve Rasim Bey, me-muriyetden ayrıldığının yirminci günü bir topal kalfa, iki usta ve üç amele ile Beyaz Parkın ilk çivisini çakdı.

1,5 mil süratinde daimî bir akıntısı olan su, billur gibiydi; bu bakımdan Topağaçlarda kurulacak bu yeni deniz hamamı ve yanındaki gazinocuk elbette ki rağbet görecekdi. Yapıda bir dördüncü amele de Rasim Beyin kendisi oldu. İleride süratle inkişaf edecek küçük gazino açıldıkdan sonra Beyaz Parkın ilk müşterilerini hoşnud etmek için hizmet yolunda pervane gibi dönen bir garsonu da yine Rasim Kayra oldu.

Resmi küşadı için tesbit edilen tarihde Rasim Bey, sazende ve okuyucu, o zamanın en şöhretli sanatkârlarını açılış törenine davet

BEYAZ RUSLAR

— 2624 —


ÎSTANBUI

ANSİKLOPEDİSİ

2625 —

BEYAZ RUSLAR




etmişti, sanatkârların hepsi daveti kabul ile geldiler. Gazino lebâleb doldu, kalabalık hattâ caddeye tasdi.

İlk yapının plânı, denize nazır on metrelik bir cebhesi bulunan gazinonun iki yanında biri kadınlara, diğeri erkeklere mahsus iki deniz hamamından ibaretti. Büyükdereliler-den bâzıları, yekdiğerine bu kadar yakın ve ortalarında içkili bir yer bulunan bu iki deniz hamamını âdâb ve ahlâka mugayir görerek gazino ile hamamların kapatılması için bir mazbata yapdılar. Tesadüf eseri bir akşam, o tarihlerde «Atatürk» soy adını henüz almamış olan Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa bu yeni gazinoya uğradı, yerini ve hamamların billur misâli suyunu pek beğendi. Bunu fırsat bilen Rasim Kayra Gazinin yanında bulunan Tahsin Üzer vâsıtası ile mazbata meselesini büyük adama aksettirdi. Gazi: «Kadın erkek ne oluyor?.. 'Burada doğru olmayan şey, aradaki mesafenin azlığı değil, deniz hamamında hâlâ harem ve selâmlık aranmasıdır!..» dedi.

Gazinin bu iltifat ve alâkası Beyaz Park Gazinosu ile deniz banyosunun süratle gelişmesini sağladı. Plânı esaslı şekilde değişdi. Deniz hamamları kalktı, kadınlar ve erkekler için iki ayrı ve küçük yüzme havuzu yapıldı. 1936 da deniz tarafında kadın erkek karışık girilen 11x3 metro eb'admda büyük bir yüzme havuzu ilâve edildi ve bu havuzun önüne 10 metro irtifaında bir atlama kulesi inşâ edildi ki, aşağıdan yukarıya 3+2+5 metroluk üç kademeli olan bu kuleden 11 metro derinliğinde bir suya atlanır.

Büyük yüzme havuzunun etrafı iki katlı olub alt kısmın soyunma locaları vardır, üst kısmı güzel bir balkon ile sportmen gençler için koşu yeridir.

1946 senesinde Beyaz Park Deniz Banyosunun bir doktoru, Hakkı ve Reşad adında iki de yüzme hocası-can kurtarıcı namlı yüzgeci bulunuyordu. Tüvânâ ve şehbaz iki delikanlı olup her ikisi de Büyükdereden karşı Anadolu yakasına sudan çıkmadan iki defa gidip gelme takaatma sâhib idiler, 1946 da Büyükdere açığında bir kotra devrilmiş, Hakkı ile Reşad kotranın içinde bulunan beş kişiyi, yardımlarını torpil gibi yetişerek kurtarmışlar ve sahile salimen çıkarmışlardır. Zamanımızda bu yüzgeçlerin yerini yeni genç elemanların aldığı muhakkakdır.

Her sene Beyaz Parkda yüzme ve atlama müsabakaları tertip olunur.

1946 da Rasim Kayra: «Bizim banyonun kendine mahsus havası şudur: Sabahları saat 11 de başlar, saat bire kadar devam eder, kızlar ve delikanlılar yüzmekten ziyâde gençliğin taravet ve hüsnü ânını teşhir için gelirler, bu arada denize ve havuza yüzgeçlik hüner ve marifeti göstermek için girilir, ressam ve hey-keltraş gözlerine hakikaten bediî ziyafettir. Saat 2 - 7 arasındaki misafirlerimiz de sihhat endîşesi ile gelenlerdir» demişdi.

1946 da gazinoda 1900 iskemle bulunuyordu. Cumartesi ve pazar günleri saz ve alafranga müzik bulunuyordu; sahnesinde de variyete numaraları yapılıyordu. Duhuliye yerinde bir kahve 65 kuruşdu. Rasim Kayra 1926 -1946 arasında müessesenin inkişafı için dok-sanikibin türk lirası harcamış bulunuyordu.

Bibi. : Muzaffer Esen ve REK, Gezi notu.

BEYAZ RUSLAR — 1): Asırlar boyunca, «Büyük Rus» denilen asıl ruslardan farklı olan bir islâv kolunun adı; bu anlamda Beyaz Ruslar İstanbul Ansiklopedisinin konuları dışındadır.

2): 1917 Rus İhtilâlinde «Kızıl Muhafızlar» adını alan bolşevik kıtalarına karşı çarlık müessesesini korumak için savaşanlar ile bolşeviklik aleyhindeki bütün ruslara verilen isimdir ki Amiral Kolçak ve General Denikin gibi kumandanlarının mağlûbiyeti üzerine bol-şeviklerin amansız kanlı tenkilinden canlarını kurtarabilenler Avrupamn hür memleketlerine kaçıp sığındılar ve o memleketlerin vatandaşı oldular. Bu mânâda beyaz ruslar İstanbul tarihçesinde önemli bir hatıraya sâhibdir; Batı Avrupa yolları bolşeviklerin elinde bulunduğundan son kesin bozgunlarından sonra tek firar yolu Kırım limanlarından kalkacak gemilerle Karadeniz üzerinden İstanbul Boğazı kalmışdı, ki 1918 de İtilâf Devletlerinin silâhlı kuvvetlerinin işgaali altında bulunan İstanbul kaafile kaafile beyaz rus muhacirlerinin ilk konağı oldu.

İstanbula gelen beyaz ruslarm büyük ekseriyeti kızılların elinden sâdece can kurtarmışlardı; kan ve ateş içinden parasız ve aç çıkmışlardı, çantalarmdaki yüksek kıymetli çarlık banknotları adî bir kâğıd parçasından farksızdı. İlk konak olan İstanbulda ellerinden gelen her hüneri gösterecekler, her şeyi

yapub para kazanacaklar ve yerleşmek üzere Batı Avrupaya, Amerikaya gideceklerdi. Bu muhacir beyaz ruslarm büyük ekseriyeti çarlık rusyasının en yüksek, görgülü, bilgili tabakasına mensub idiler, İstanbulda iş konusu olarak ilk düşündükleri şey, Büyükşehrin mahrum olduğu eğlence yerleri açmak oldu, bu arada İstanbulun ilk barlarını açdılar (B.: Bar). Açdıkları eğlence yerleri hakikaten kibar sanat mahfilleri oldu, fuhuş dahi bir nezâhet kisvesine büründü, bayağılaşmadı. Yürekleri kan ağladığı halde bütün bilgi ve kaabiîiyet-lerini dökdüler, müşterilerinin ekseriyetini teşkil eden ingiliz, fransız ve italyan kıtaları zabitlerinin kendi memleketlerinde dahi görmedikleri kabareleri, barları işlettiler, güzel güzel kızlarını, gene kadınlarını, delikanlılarını ve oğlancıklarını buralarda müşteri celbi için ökse yapdılar. Ak sakallı yarbaylar, albay-

... JjU.sU

Beyaz Ruslar İstanbulda

Yukarda: «Hayatı hakikiye? sahneleri!!..»

Altta :


«Haraşo — Efendim, ne istiyorsunuz?

«Müşteri — İmdâd, imdâd istiyorum, mad-

mazel!..»

(Aydede Mizah Mecmuası, Rıfkı'mn karikatürü, 1922)

_

! js? J\!> ^)l> ı .J-uVl. / ı j-ıil J.Âli j j, ii — jjBı



Beyaz Ruslar İstanbulda

Yukarda : «Lokantada» Altta :

- «Erkek -r- Köpeğiniz çok sakil madam! Kadın — Fakat çok faydalı efendi, bir yalayışda bir duzina tabak temizler!..»

Karikatürde lokanta camında ters olarak «Rus Lokantası» yazılıdır. (Aydede Mizah Mecmuası, Rıfkı'mn kari-.katürü, 1922)

lar, generaller, memleketinde kâşaneler bırakmış zenginler Beyoğlu Caddei Kebirinde, boyunlarında basit tahta işportalar, kibrit, sigara, çukulata, karemalâ sattılar.

İngilizlerin ağzından düşmeyen nezâket hitabı «please» yerine bu kibar ruslarm ağzından da «haraşo» kelimesi işidilirdi; rus kahvehaneleri, pastahâneleri, kabareleri ve barlarında hizmet edenlerin ekseriyeti güzel rus kızları ve genç kadınları olduğu için İstanbulun külhânî ağzında «haraşo» beyaz rus kadın ve kızlarına alem olnıuşdu, bu konuda devrin mizah gazete ve mecmualarında pek çok karikatür vardır.

Haraşolar, ölüm tehlikesi karşısında sâdece can kaygusu ile muhacir oldukları için, ağır sefalet içinde bitlenmişler ve uzun saçlarını keserek İstanbula kesik saçlı kadınlar olarak gelmişlerdi; İstanbulda bu kesik saçlı kadınlar büyük bir alâka görünce, kerameti

BEYAZ SARAY

2626

İSTANBUL


Jt

ANSİKLOPEDİSİ

— 2627


BEYAZ SARAY



Yukarda Altta


Beyaz Baslar İstanbulda

Yukarda : «Haragolar giderken»

Altta :

«— Ah haraşocuğum, demek beni böyle bir bağıma bırakub gidiyorsun ha?!



«— Ağlama, ağlama., kucağını boş bırakmıyorum ya!..»

(Aydede Mecmuası, Salâhaddin'in karikatürü, 1922)



Bayazıdda Beyaz Saray (Resim : Bülend Seren)

Beyaz Ruslar İstanbulda

«Haraşolar»

«l — Nasıl geldiler? 2 — Nasıl yaşadılar? 3 — Nasıl gidecekler?!> (Aydede Mecmuası, İzzeddin'in karikatürü, 1922)

saçın kesilmesinde zanneden hafif meşreb İstanbul kadınları da saçlarını kesdiler; böylece kadınlar arasında ilk kesik saç modası haraşo-larla evvelâ İstanbulda başladı ve buradan Avrupaya yayıldı.

BEYAZ SARAY — Bayazıd Meydanının güney kenarında, içinde çarşılar ve İstanbu-lun birinci sınıf bir lokantası ile bir gazinosu ve çeşidli serbest meslek erbabının büroları bulunan büyük bir iş hanıdır; Hasan Yılmaz ve Halil Paker adında iki iş adamının yaptırttığı bu büyük binanın temeli 1950 yılında atılmış ve yapı 1955 yılında iş hayatına açılmış-dır. Binanın mimarı Harutin Sarafyan Kalfadır. Büyük Kapalı Çarşının geçirdiği son yangın felâketinde yersiz kalıp perişan olan esnafı bu büyük iş hanının çarşılarındaki dükkânlar toplamışdır ki, sâdece şu vak'a, binanın sahipleri H. Yılmaz ile H. Pakerin sermâyelerini böyle bir yapıya yatırmakla İstanbula •yaptıkları hizmeti belirtmek için kâfidir.

Bina, büyüklüğüne denk sanat kıymetinden mahrumdur. Çirkin değildir, fakat Bayazıd Meydanını süsleyen bir yapı da denilemez. Cebhesi serapa mermer kaplıdır, sâdece «Beyaz Saray» adına uygundur; fakat, ayni meydanda bulunan ve yapı sanatı salâbetini temsil eden Bayazıd Camiine, Medresesine ve Üniversitesinin âbidevî kapusuna bakan gözler.

Beyaz Sarayın geniş cebhesinde binanın büyüklüğüne yaraşan salâbeti bulamaz.

Beyaz Sarayın Bayazıd Meydanına bakan eebhe kapusunun iki yanında ikişerden dört göz dükkân vardır; biri eczahâne (Yeni Ecza-hâne), iki banka şubesi (Türkiye Kredi Bankası ve Akbank), biri de bir tuhafiye mağazası (İnci Mağazası) dır.

Beyaz Saray binası Bayazıd Meydanından görünüşüne göre dört katlıdır, aslında ise iki toprak altı katı ile altı katlıdır. Güneye doğru oldukça sert meyilli bir arsada inşâ edildiği için iki toprak altı katı, * 'güney yüzeyinde yer yüzünü görür. En alt kat, kapusu Büyük Haydarefendi sokağında ibir garajdır, Bayazıd ve etrafının en büyük garajıdır.

Bina, ilk bakışda karışık görünür ise de hünerli çizilmiş bir plâna sahibdir; yazıhane -odalar Bayazıd Meydanı ile güneyde Marmara tarafına nazır yüzlerine almmış, içi, koridorlar ile bölünerek bu koridorlar üzerine de dükkânlar yapılmışdır; bu suretle Beyaz Sarayda üç kat üzerine büyük bir çarşı, bir gazino, bir düğün - Çay salonu ve bir de lokanta yerleş-mişdir.

İstanbul Ansiklopedisi, en merkezî yerinde Büyükşehrin günlük hayatında pek önemli iş yeri olan Beyaz Sarayın, banileri Hasan Yılmaz ile Halil Paker'e ve evlâdü ahfadına uğurlu bina olmasını diler.


Yüklə 5,55 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   76




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin