Kastamonu hayati



Yüklə 4,31 Mb.
səhifə112/112
tarix24.06.2018
ölçüsü4,31 Mb.
#54637
1   ...   104   105   106   107   108   109   110   111   112

29 Ekim 964'de A.P. genel başkanı yardımcısı Süleyman Demirel, A.P

genel başkanı seçildi.

10 Ekim 965, ikinci genel seçimler yapıldı.

PARTİ SENATÖR MİLLETVEKİLI

A.P 79 240

C.H.P 48 134 aldı.

7 Kasım 965'de Süleyman Demirel Başbakan oldu ve hükûmetini kurdu.

5 Eylül 966'da Genel Kurmay Başkanı Cevdet Sunay, Demirel'in yardım ve

isteğiyle Reis-i Cumhur oldu.

14 Eylül 966'da Cemal Gürsel öldü.

12 Ekim 969'da üçüncü genel seçimler yapıldı. Bu seçimde A.P biraz daha

büyüdü. A.P 260 milletvekili, CHP 144 aldı.

Bu tarihe kadar Süleyman Demirel, dindar kesime ehemmiyet vermez bir

tavır içinde idi. Bu yüzden partisinden kopmalar, ihtilaflar başladı. İlk

olarak Yirmi Altılar diye adlandırılan bir gurup AP'li milletvekili

partisinden ayrıldı. Demirel de bazı milletvekillerini ihraç etti.

26 Ocak 971'de Necmeddin Erbakan Milli Nizam Partisini kurdu. Bu

tarihte anarşi ve terör had safhada idi.

12 Mart 971'de Kuvvet komutanları Hükumete, parti genel başkanlarına,

Cumhurbaşkanına sert muhtıra verdi. Demirel Hükûmeti istifa etti.

21 Nisan 971'de partiler üstü bir hükûmet kuruldu. Bu yeni hükûmet

zamanında, Milli Nizam Partisi Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatıldı.

(201) Bu parti hani sözde CHP’ye zıddı, DP'nin devamı vesaire idi...

2489

2490


2245

6 Nisan 1973'de Cevdet Sunay'dan boşalan Reis-i Cumhurluk seçimi

yapıldı. CHP'nin adayı Genel Kurmay Başkanı Faruk Gürler'di. AP'nin

adayı da, Emekli Orgeneral Tekin Arıburun'du. Mecliste uzlaşma

sağlanamadı, Reis-i Cumhur uzun müddet seçilemedi. Sonra Demirel'in de

ittifak ettiği Fahri Korutürk Cumhurbaşkanı seçildi.

Ekim 1973'de genel seçim yapıldı. AP 260'dan 140'a düştü. MSP ve

Demokratik Parti onun kadar meb'us aldı. CHP, o ihtilaf yüzünden dağılan

durumdan istifade ederek hepsinden fazla mebus aldı. O durumda

Başbakanlık Ecevit'e verildi. Demirel muhalefette kaldı. CHP-MSP

koalisyonlu hükûmeti kurdu. Ecevit'in Erbakan'la va'dleştikleri şekilde,

1971 olaylarında yakalanıp hapsedilen bütün anarşistler affedildi ve

hapislerden çıkarıldı.

1977'de yine genel seçim yapıldı AP sarsıntıdan kendini yine kurtaramadı..

Hükûmeti kuracak meb'usa sahib olamadı. O durumda Nihat Erim

Başbakanlığnnda partiler üstü hükûmet kuruldu.

1978'de kısmî senato ve ara seçimi yapıldı. AP biraz toparlandı. Fakat yine

hükümet kuracak durumda değildi.

1979'da ara seçimden sonra, Ecevit-MSP Hükumeti istifa etti. Demirel

azınlık hükûmeti kurdu. Anarşi ve terör bu dönemden itibaren hızla

tırmanmaya başladı. Her gün birçok ölü...

12 Eylül 1980'de askeri müdahale oldu. Meclis feshedildi. Tüm partiler

kapatıldı.

1980-1983 arası partisiz Bülent Ulusu hükumeti askeri cunta direktifleri

altında yönetimi sürdürdû.

1983 genel seçimleri yapıldı. Anavatan Partisi 210 milletvekili alarak

Turgut Özal Başbakan oldu.

6 Eylül 1987 siyasi yasakların kalkması veya devamı hususunda halk

oylaması, referandumu yapıldı. Kıl payı bir farkla siyasi yasaklar kalktı.

Eski liderler partilerinin başlarına geçtiler.

29 Kasım 1987'de erken genel seçim yapıldı. Bu seçimde ancak üç parti

genel barajı aşabildi.

ANAP 292, SHP 99, DYP 59 milletvekilliğini aldı. Hükûmeti yine Turgut

Özal kurarak başbakan oldu.

2490

2491


2246

RİSALE-İ NUR HİZMETİ, NUR TALEBELERİ DURUMU VE NUR

ESERLERİ İTİBARIYLA KAYDEDİLEN TERAKKİLER

VE İNKİŞAF EDEN HADİSELER

Az yukarda "Nur talebelerinin dahili durumu" bölümünde(1) bu maddenin

bazı noktaları izah edilmiştir. Burada ise, yalnız Risale-i Nurun Türkiye'de

ve dünyada inkişaf ve intişarını mevzu edeceğiz.

Evet, Üstad Bediüzzaman'ın vefatından sonra, bilhassa Nur talebelerine

karşı çok hınçlı ve intikamlı 27 Mayısçılarla CHP ve İnönü'nün istibdatlı,

zulümlü dört beş senelik zamanlarında, Risale-i Nur ve Nur talebeleri

aleyhinde açılan ve beraetle neticelenen davalar, toplam üç yüz elli iki

(352) tanedir. Yani Risale-i Nurlar, 27 Mayıs askerî ihtilali gölgesinde

kurulan İsmet İnönü'nün Başbakanlığı yıllarında bile Türkiye Cumhuriyeti

Mahkemeleri; adeta, İnönü'nün tüm tedbir, oyun, hüküm ve icraatlarına

rağmen, mahkemelerin "Risale-i Nur yasak olamıyacaktır ve olmıyacaktır"

diye bir imzaları idi.

Risale-i Nurun Türkiye'de ve dünyada neşriyatı ise şöyle olmuştur:

Bilindiği üzere, DP iktidarı döneminde 1956-1960 arası dört senelik bir

zaman zarfında, bir derece serbestlik içinde neşriyatı gerçekleşmişti. 1960

ihtilali, mahkemelerin verdiği kararlar, neticesinde tekevvün etmiş olan o

serbestliği, keyfi ve kanunsuz ve zorbaca ortadan kaldırdı. Lâkin Nur

talebeleri Nurun neşriyatını her türlü baskıya, takibe, hapse ve zahmete

rağmen, yine durdurmadı. Perdeler altında aynen ve daha hararetli şekilde

devam ettirdiler. 1960'dan önceki eski baskı Nur mecmuaları üstündeki

tarih ve matbaa isimleriyle, her birisi bir kaç kere yeniden tab'edildi.

Böylece Nurun neşriyatı "Sırren tenevveret" perdesi altında aynen devam

etti, hatta çoğaldı, eksilmedi, diyebiliriz.

Nurun neşriyatı, gayyur ve fedakâr Nur talebelerinin büyük fedakârlık ve

gayretleriyle devam ederken, öbür tarafta mahkemeler, davalar, hapisler

bütün şiddet ve hızıyla devam ediyordu. Bu hal, ta 1965'lere ve hatta

1971'lere kadar devam etti. Gerçi mezkur altı senelik veya diğer noktasıyla

onbir senelik zaman zarfinda AP iktidarı demokrasîlik fikriyle hükûmet

icraatında nisbeten bir yumuşaklık temin etti ise de, emniyet ve savcılar DP

döneminde olduğu gibi, o kadar mahkemelerin beraet kararlarına rağmen,

keyfî hareketlerinde aynen devam ediyordu. Demirel'in Başbakanlığı

dönemi olan 1965'ten 1971 muhtırası kadar altı senelik zaman zarfında,

tam dörtyüz mahkeme açılmış ve Risale-i Nur ve Nur talebelerine bütün bu

mahkemeler yeniden bereat vermişlerdi.

2491

2492


(1) Adı geçen bölümü, şu 2.baskıda neşretmiyoruz.İzahı orada yapılmıştır.

A.B


2492

2493


2247

12 Mart 1971 Muhtırası ve sonrasında da mahkemeler,davalar yine devam

etmiştir. Ancak 12 Mart Muhtırasından 12 Eylül 1980 askeri müdahale

zamanına kadar, mahkemelerde oldukça bir azalma görülmüştür. Bu dokuz

senelik zaman zarfında sadece 65 mahkemenin açıldığını ve yine Nur'a ve

Nur talebelerine beraetler verildiğini görüyoruz. Demek ki, 1971'den

sonraki devrede mahkemelerin ve davaların durumunda yüzde doksan

gevşeme olmuştur. Anlaşılan ilhad mukavemeti -Hazret-i Üstad'ın

müjdelediği gibi- artık kırılmış ve mağlub olmaya yüz tutmuştu.

1980-1987 arasında ise, mahkeme ve davaların açılma nisbeti yüzde onu

aşamamıştır. Bu yedi senelik zaman zarfında kırk veya elli kadar mahkeme

cereyan etmiş, bir ikisi hariç yine hepsi Risale-i Nura ve Nur talebelerine

beraet vermiştir.(202)

YİNE SERBEST NEŞRİYAT

Nur talebeleri 1975'de ilk bir tecrübe olarak İstanbul'da "Sözler Yayınevi"

adıyla kurdukları bir müessesede bir kaç Nur Risalelerini tab' ettirdiler.

Zamanın emniyetinden, savcısından pek bir ses çıkmadı. Bunun üzerine

Sözler Yayınevi Nurların yüzde seksenini serbest olarak neşretmeye devam

etti. Bu arada Envar Neşriyat yayınevi de neşriyata başladı. Aynı zamanda

nur neşriyatı Ankara'da da serbestçe yapıldı.

12 Eylül 1980 askeri müdahalesi, Risale-i Nurun neşriyatıyla fazla

ilgilenmedi. Demek ki artık dünyaya karşı utanıyorlardı. Tek-tük idare-i

örfiye mahkemeleri Nurlara baktılarsa da, % 99'u beraet verdiler.

Gele gele, 1985'deki Anavatan Partisi iktidarı, İçişleri ve Adliye

Bakanlıkları tarafından "Risale-i Nurların Mahkeme kararlarıyla artık

serbest olduğunu, bundan böyle vatandaşların bu yüzden rahatsız

edilmemesini" emreden ta’mimleri yayımlandı.. Böylece Risale-i Nurun

Allah'a şükür artık âlemde serbest intişarı gerçekleşmiş oldu.

DÜNYADA NURUN İNTİŞARI

Risale-i Nurların büyük bir hamle halinde, İslâm âleminde neşrine

başlanması, 1969'lardadır. Bu tarihte Risale-i Nurdan iki Arapça metinli

Risale "El Mesneviy-ül Arabi ve Saykal-ül-İslâm" Şam'da resmen tab'

edildi. 1973-1974 arasında da bu iki esere, yedi eser daha ilave edildi.

Bunlar 1-Türkçeden Arapçaya tercüme edilen "Zülfikâr, 2-Hutbe-i Şamiye,

3-Gençlik Reh

(202) Risale-i Nur ve TC Malkemeleri S:191-216

2493

2494


2248

beri, 4-Risale-i Nur Sönmez" eserleriyle; aslı Arapça olan "5

Tefekkürname", 6-"İşarat-ül İ'caz" ve "7-Hizb-ul Ekber-i Nuri"dırlar. Bu

eserler Beyrut'da basılarak, İslâm Âleminin her tarafına, Almanya ve

Amerika'ya da gönderildi.

Arapça olan bu neşriyatın aynı tarihlerinde Amerika'da "Nur" Mecmuası

adıyla bir dergi İngilizce ve Türkçe olarak Risale-i Nurun hakikatlarını

neşretmeye başladı. Yine aynı tarihlerde Amerika'lı rnüsteşrik ve

Müslüman olmuş, Hamit Algar ismini almış büyük bir alim, Risale-i Nurun

bir kaç tane Risalesini İngilizceye tercüme etti ve Amerika'da neşrettirildi.

Ayrıca İngilizce tercüme edilmiş bu eserler, Türkiye'de ve Almanya'da da

basıldı. Hem Almanya'da Risale-i Nurun üç dört eseri Almancaya da

tercüme edilerek neşredildi.

Yine aynı tarihlerde, Üstad'ın keşfedip bulduğu tevafuklu Kur'an-ı Kerim'i

de Amanya'da muazzam bir Şaheser şeklinde altın yaldızla tab'edilmeye

başlandı. Halen de devam etmektedir.

Daha sonraki tarihlerde, 1980 lerden sonra, Irak’ta oralı bir cemaat Nur

talebesi, Risale-i Nurları Türkçeden Arapçaya tercüme etmeye başladı.

Irak'taki bu neşriyat, çok güzel bir üslub ve parlak bir edebiyatla

tercümeleri yapılıp, yayınlamaktadır. Şimdiye kadar Irak'ta Nurlardan

tercüme edilerek neşredilen eserlerin saıyısı Kürdçeleriyle beraber 51'i

bulmuştur(2). Ayrıca yine bu tarihlerde, yani. 1980'den başlıyarak bu yana,

Beyrut'ta Risale-i Nurun büyük mecmualarından "Sözler, Mektubat ve

Lem'alar" kitabları Arapçaya tercüme edilerek tab'edilmiştir.

Yine Beyrut'ta 1980-1988 tarihleri arasında, Envar Neşriyatın zimmetinde

olan Üstad'ın tevafuklu Kur'anını üç dört baskı -Her baskısı da yüzbinden

aşağı olmamak üzere- tab ve neşredildi.

Ayrıca Hindistan-Bombay, Endonezya, Malezya, Srilanka ve Pakistan'da

bazı Nur risaleleri, hususan Üstad'ın hayat tarihçesi o lisanlara tercüme

edilerek neşredildi. Ve hakeza, yavaş yavaş ve ağır ağır, fakat yerleşerek,

kendini kabul ettirerek tüm dünyaya Risale-i Nur yayılmaktadır ve

yayılacaktır da..

Demek ki, artık dünyanın aradığı ve arayacağı, takdir ve tahsin ettiği ve

mutlaka edeceği Nur Risaleleri en büyük halaskâr olarak tanındı,

tanınmakta ve tanınmaya devam edecektir. Elhamdülillahi haza min fadli

Rabbi!..


(2)Şimdi 1996 itibarıyla, Risale-i Nurların tamamı tercüme edildiği gibi,

büyük mecmualar Türkiye, Mısırda ve Beyrutta tab’edilip dünyaya dağıldı.

2494

2495


2249

SON


Bu kitaba 1984 yılı bahar aylarında mukaddematına ve alt yapılarına

başlandı. Fasılalar, kesiklikler, hariç 1987 Ekim ayı 7'sinde sona erdi.

Diğer bir tarihle: 1404 Hicri Cemaziyel'ahir sonunda başlandı, 1408'in sefer

ayının 13'ünde sona erdi.

BİR MÜLAHAZA

Bu kitapta biz tarafız değliz. Tamamen tarafsızlık demek, bizce bir

duygusuzluk demektir. Bir kitap, herhangi bir mesele veya bir şahıs

hakkında üç şey için yazılabilir.

1- Ya tenkid saikası..

2- Ya takdir ve o fikirleri tasvib iltizamı..

3- Veya olduğu gibi gerçeği hakikat aşkıyla ortaya koyup izhar etme

meyli...


Eğer bu üçüncü şık bir tarafsızlık ise, biz işte oradayız. Kitapta görüleceği

gibi ;dokuzundan doksan yaşına kadar masum, müstakim, lekesiz,

semeradar bir hayatın her yönüyle, hususi ve umumiliğiyle ele alınmış,

tahlili yapılmıştır. Mübalağanın zerresinden dahi kaçınılmış, hakikat ne ise

aynen yazılmıştır.

Biz işte bu masum ve her tarafıyla faydalı ve semereli bir hayatın âşıkı ve

pürüzsüz hakikatının izharının tarafı ve hayranı olmak üzere bu kitapta

metod ve kaideye bu hissi ölçü ittihaz ettik. Başka türlü bir tarafsızlık nasıl

olabilir bilmiyoruz.

ABDÜLKADİR BADILLI



2495
Yüklə 4,31 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   104   105   106   107   108   109   110   111   112




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin