Aklî Bilgi, insan düşünce ve tefekkürüne dayalı olduğu için, aklın kullanımıyla meydana geldiği için bu adla isimlendirilmiştir. Aklî bilgi meydana geliş tarzı itibariyle Zorunlu (Zarurî) Bilgi ve Nazarî veya İstidlâlî Bilgi olmak üzere iki kategoride ele alınır.
Detaylı bir akletme ve tefekküre ihtiyaç duyulmadan, ilk yönelişte meydana gelen bilgiye zarurî bilgi adı verilir. Kişi açlığını ya da susuzluğunu, bütünün parçasından büyük olduğunu detaylı araştırma, akletme ve tefekkür olmaksızın zarurî olarak bilir.
Tefekkür, istidlâl ve detaylı araştırma, akletme yoluyla elde edilen bilgilere nazarî veya istidlâlî bilgi denir. İnsanın gayret ve çabası bu bilgiye ulaşmada önemlidir. Onun için bu bilgiye kesbî /iktisâbî bilgi de denir. Dumandan hareketle ateşin varlığına dair bilgimiz bu türdendir. Bu bilgi türünde, elde mevcut bazı önermelerden hareketle diğer önermenin doğruluğuna ulaşılır.
Kur’an ve Sünnet’ dayalı olarak elde edilen bilgilere Naklî Bilgi denir. Kelamda naklî delillerle ilgili tartışma, bilginin üzerine bina edildiği naklin sıhhati ve manaya delaleti ile ilgilidir14.
-
DELİL VE DELİLLENDİRME YÖNTEMLERİ
Delil, “yol göstermek ve rehberlik yapmak” anlamına gelen delalet kökünden türemiş bir sıfat olup, “bir şeyin bilgisine ulaştıran” anlamına gelir15. Terim olarak delil, “kendi vasıtasıyla başka bir şey hakkında bilgi elde etmeye yarayan şey” demektir16. Başka bir tanımla, “bir şey hakkında olumlu ya da olumsuz hüküm vermeye götüren şeydir.” Delilin kanıtlamak için konu edindiği şeye de “medlûl” denir.17
Kelamcılar delilleri çeşitli açılardan tasnife tâbi tutmuşlardır. Delil bilgi kaynağı açısından aklî delil ve naklî delil olmak üzere ikiye ayrılırken; kuvvet derecelerine göre kat’î delil ve zannî delil şeklinde iki çeşit olarak incelenmiştir.
-
Aklî ve Naklî Delil
Bütün öncülleri akla dayanan delillere aklî delil denir. Örnek:
Âlem değişkendir.
Her değişken olan hâdistir.
Öyleyse âlem de hadistir.
Âlemde var olan her şeyin değişken yapıda olduğunu gözlemliyoruz. Yine akıl sayesinde bu gözlemlerimize dayanarak âlemin değişken olduğu fikrine ulaşıyoruz. Yine aklımızla biliyoruz ki türlü türlü şekil alan, değişen her şey sonradan yaratılmıştır. Bu iki bilgi arasında bağlantı kurarak âlemin değişken olduğu fikrine ulaşıyoruz.
Akıl ile elde edilen bilgiler, “zorunlu/zarurî (bedihî) bilgiler” ve “nazarî veya istidlâlî bilgiler” olmak üzere iki çeşittir.
Zorunlu bilgiler; beş duyunun işe karışmaması şartıyla, nazar ve istidlâle, detaylı bir akletmeye, tefekküre ihtiyaç duyulmadan, ilk yönelişte meydana gelen bilgidir. Örnek:
Bütün parçasından büyüktür.
Bir cisim aynı anda iki ayrı yerde bulunamaz.
Tefekkür, istidlâl ve detaylı araştırma, akletme yoluyla elde edilen bilgilere Nazarî veya istidlâlî bilgi denir. İnsanın gayret ve çabası bu bilgiye ulaşmada önemldiri. Onun için bu bilgiye kesbî /iktisâbî bilgi de denir. (Dumandan hareketle ateşin varlığına hükmetmek gibi)
Bütün öncülleri nakle dayanan delillere “naklî delil” veya “sem’î delil” denir. Kelamcılar naklî delilin Kur’an olduğu noktasında uzlaşma halindedirler. Nakî deliller kuvvet derecelerine göre ve bunlardan çıkarılan hükümlere göre dört türlüdür.
-
Yakîn ve Zan İfade Eden Deliller
Aklî deliller kuvvet derecelerine göre, “kat’î delil” ve “zannî delil” olmak üzere ikiye ayrılır. Medlûlünden (bildirdiği şeyden) muhalif ihtimalleri kaldıran delile kat’î delil; her türlü ihtimali kaldırmayan delile de “zannî delil” denir. Naklî bir delilin kat’î olabilmesi hem delalet hem de sübut yönünden kesin olmasına bağlıdır. Baştan sona kadar kesin bilgi ifade eden sübutu kat’î olan Kur’an ayetleriyle, sübutu ve manaya delaleti kat’î olan mütevatir hadisler itikadi konularda kesin delil sayılmıştır. Tevatürün altındaki meşhur ve âhad haberler kelamda delil sayılmaz18.
Aklî delil, kat’î olursa buna “bürhan” denir. Bürhan, “açıklığa kavuşturan” manasına gelen bürhan, Kur’an’da “hak ile batılı birbirinden ayıran kesin delil” karşılığında kullanılmaktadır19. Kelamda ise bürhan, doğruluğunda şüphe bulunmayan kesin bilgi ifade eden kıyas demektir.
Delil şüphe ve tereddütten uzak olmazsa, yani zannî olursa buna “hatabe” ya da “zanniyat” denir. Hatabi delil ancak inatçı olmayan ve kafası farklı fikirlerle karışmamış olan kimseleri ikna edebilir. Mesela, “bir evde iki yönetici olmaz; iki yönetici bulunan evde düzen bulunmaz” sözü iknaya dayalı olup hatabi bir delildir. Mütevatir olmayan hadislerle öğüt vermek de bu kabildendir20.
-
Dostları ilə paylaş: |