Keneler, Bulaştırdıkları Hastalıklar ve Korunma Yolları
Yrd. Doç. Dr. Galip KAYA
Mustafa Kemal Üniversitesi
Veteriner Fakültesi
Parazitoloji Anabilim Dalı Başkanı
Giriş:
Keneler tropik ve subtropik iklim özelliklerine sahip bölgelerde yaygın olarak yaşayan canlılardır. Yaşamak için kan emerek beslenmek zorundadır. Kan emmek için konak seçimi yapmazlar. Memeli, sürüngen kanatlı hayvanlar ve ya insanlardan kan emebilirler. Bu nedenle dış parazit olarak önemlidirler. Ayrıca, kan emdikleri canlılar arasında viral, riketsiyal, bakteriyel ve protozoan hastalık etkenlerini taşıma ve bulaştırma yolu ile birçok hastalığın çıkış ve yayılışında rol oynarlar. Tüm bunlar, kenelerin hayvan sağlığı açısından önemli bir tehdit oldukları kadar insan sağlığı açısından da çok önemli olan parazitler arasında yer almasına yol açmaktadır.
Türkiye’nin subtropik iklim kuşağında yer alıyor olması, coğrafik yapısı gibi özellikler nedeni ile birçok kene türünün üreme ve gelişmesi için çok uygun bir ortam oluşturmaktadır. Bunlara, hayvan hareketlerinde ve ilaçlamalardaki kontrol eksikliği, yetiştiricilik sistemlerinin bilimsel ve modern tekniklerle yapılmıyor olması eklendiğinde durumun ciddiyeti daha da vahim bir hal almaktadır. Bütün bu olayları kontrol edecek, gerekli önlemleri alacak, korunma ve tedavi programlarını hazırlayacak olan veteriner hekimlik mesleği çalışanlarının karar aşamalarında dışlanıyor olması ise olayın tüm insan sağlığını ve geleceğimizi tehdit eden bir boyuta ulaşmasına neden olmaktadır.
Keneler, canlılar alemi sistematiği içerisinde eklembacaklıların (arthropoda), örümceksiler (arachnida) sınıfına dahildirler. Bu sınıf içerisinde, yumuşak keneler (Argasidae) ve sert kenler (Ixodidae) olmak üzere iki aile veteriner ve beşeri hekimlik açısından önemli olan keneleri içermektedir.
Keneler gelişimleri sırasında yumurta, larva, nymph ve ergin olmak üzere dört ana evre içerisinde tamamlarlar. Keneler, gelişim evreleri ve yapısal özelliklerine bağlı olarak iki ana gruba ayrılmışlardır.
1-Yumuşak Keneler (Mesken keneleri)
2- Sert Keneler (Mera Keneleri)
1- Yumuşak keneler: Bu gruptaki kenelerin hepsi Argasidae ailesinde yer aldıkları için bunlara Argasid kenelerde denilmektedir. Vücutları yumuşak derimsi bir yapı ile kaplıdır. Üzerlerinde kitini bir yapı yoktur ve genellikle hayvan barınaklarında bulunan yarık ve çatlaklarda gizlenirler. Bu nedenle yumuşak (mesken) keneleri olarak adlandırılırlar. Bu grup içerisinde Argas, Ornithodorus ve Otobius cinsleri içerisinde yer alan çok sayıda tür mevcuttur (Resim 1).
Resim 1. Yumuşak kene cinsleri.
Yumuşak keneler, yumurtadan çıktıkları anda yaklaşık 1mm boyunda 6 bacaklı ve dorsalden bakıldıklarında ağız yapıları görülebilir haldedir (Resim 2). Larvalar 3-10 gün beslenme sonunda nymph evresine geçerler. Yumuşak keneler 4 nymph evresi geçirirler. Bu evrede her biri 1-2 saat süre ile konaktan kan emerler. Daha sonra konağı terk edip uygun alanlarda gelişmelerini tamamlayarak gömlek değiştirirler. Nymph evresine ulaştıklarında dört bacaklı olurlar ve özellikle üçüncü evre sonrasında dorsal bakıda ağız yapıları görülmez. Erginlik evresine ulaştıklarında yaklaşık 7-8mm boyunda ve dorsal olarak bakıldıklarında ağızları görülmeyen, erkek ve dişileri birbirine benzer görünüştedirler. Erginler bir saati bulmayan sürelerle konaklarından kan emer ve daha sonra yarıklar veya çatlaklara giderek saklanırlar. Yumuşak keneler her yumurtlama öncesinde genellikle geceleri beslenirler ve birçok kere kan emip sonrasında 200 ile 500 arası yumurta çıkarırlar. Beslenmeden yıllarca canlılıklarını koruyarak konak bekleme özelliğine sahiptirler. Kan emmek için özellikle kanatlıları tercih ederler. Ancak başka konaklardan da kan emebildikleri bilinmektedir.
Resim 2: Yumuşak kenelerde gelişme ve beslenme dönemleri (Mehlhorn).
2- Sert Keneler: Bu grupta yer alan keneler scutum denilen sert kitini bir tabakaya sahiptirler (Resim 3). Bu tabaka erkek kenelerde tüm vücudu kaplarken dişilerde sadece başlarının gerisinde küçük bir alanı kaplar. Bu nedenle, sert kenelerin dişileri yumurtlamak için ihtiyaç duydukları kandan daha çok emebilmektedirler.
Resim 3: Sert keneler.
Sert keneler, genellikle mera ve otlaklarda daha yaygın olarak bulunurlar bu nedenle mera keneleri olarak ta adlandırılmaktadırlar. Ancak bu kenelerin hayvan barınaklarına da yerleşebilecekleri unutulmamalıdır. Bu grupta yer alan kenelerin hepsi Ixodidae ailesi üyesi oldukları için iksodid keneler de denilmektedir. Bunlar içerisinde, gelişim evreleri süresince yararlandıkları konak sayısına göre 1, 2 ve 3 konaklı keneler mevcuttur. Bir konaklı keneler larva döneminden erginliğe kadar aynı konak üzerinde kalırlar. Doymuş dişiler konağı terk eder ve yumurtladıktan sonra ölürler. Tek konaklı keneler (Boophilus spp.), çevre şartlarına da bağlı olarak 2,5-8 ay arası değişen bir sürede hayat döngüsü gelişimlerini tamamlayabilmektedirler. İki konaklı keneler (Rhipicephalus spp.), larva iken tutundukları konaklarında gömlek değiştirip, nymph haline geçerler. Doymuş nymphler konağı terk edip gömlek değiştirirler ve ergin olarak yeni konağa tutunurlar. Konak üzerinde çiftleşen ergin dişiler hızla kan emip doymuş olarak toprağa döner ve uygun yerlere yumurtalarını bırakırlar. İki konaklı keneler bir hayat döngülerini iki yıla kadar uzatabilmektedirler.
Üç konaklı keneler (Ixodes spp.), yumurtadan çıktıktan sonra her gelişim evresinde konak uzağında gömlek değiştirirler ve her gömlek değişimi sonrasında yeni bir konak bulurlar (Resim 4).
Resim 4: Üç Konaklı kenelerin hayat döngüsü.
Sert keneler, yumuşak kenelerden farklı olarak bir defada 3000-7000 yumurta bırakırlar ve ölürler.
Tüm bu gelişim evrelerini tamamlayabilmek için keneler konaklarından kan emmek zorunda olan zorunlu dış parazitler olarak tanımlanırlar. Ancak, kenelerin önemi sadece kan emen dış parazit olmalarından kaynaklanmaz. Aynı zamanda, theileriosis, babesiosis ve anaplasmosis gibi sayısız hastalığın taşıyıcı ve bulaştırıcısı olmalarındandır. Veteriner hekimlerin uyarılarını duymazdan gelen siyasiler 2002 yıllında İç Anadolu bölgesinde keneler tarafında bulaştırılan Kırım-Kongo Kanamalı Humması tespit edilmesi ile sarsılmışlardır. Günümüzde Balıkesir’e kadar yayılma göstermiş olan hastalığın insan, hayvan ve yabani hayat hareketlerine bağlı olarak tüm ülkemize yayılabileceği düşünülmektedir. Resmi kayıtlara göre bu güne kadar 35 insanımızın ölümüne sebep olan vakaların basın-yayın organlarına da aksetmesi sonucu toplumumuzda yeterli olmasa da, bu hastalıklara ve kenelere karşı hassasiyet artmıştır.
Keneler tarafından bulaştırılan, hem insan hem de hayvan sağlığını tehdit eden bazı hastalıklar ve vektörü keneler Tablo 1’de özetlenmiştir.
Tablo 1: Kenelerin İnsan ve Hayvanlara Bulaştırdığı Hastalıklar
-
VİRAL ENFEKSİYONLAR
|
Hastalık
|
Konak
|
Görüldüğü Yer
|
Etken
|
Vektör
|
Rusya
Bahar-Yaz Humması
|
İnsan, Koyun, Kuşlar, Küçük Memeliler,
|
Kuzey Orman Kuşağı, Afrika
|
Virus
|
Ixodes spp.,
Hyalomma spp.,
Dermacentor spp.,
Rhipicephalus spp
|
Kırım Hemorajik Humması
|
İnsan, Sığır, Koyun, Keçi Kemiriciler,
|
Rusya step bölgeleri
|
Virus
|
Hyalomma spp.,
Ixodes spp.,
Boophilus spp.,
Rhipicephalus sp.,
|
Omsk Hemorajik Humması
|
İnsan
Kemiriciler,
|
Sibirya
|
Virus
|
Dermacentor spp.,
Ixodes spp.,
|
Kolarado Kene Humması
|
İnsan, Sincap, Kemiriciler,
|
Kuzey Amerika Kıtası
|
Virus
|
Dermacentor andersoni
|
Orta Avrupa Kene Humması
|
Kemirciler, Koyun, Keçi, İnsan
|
Orta Avrupa Ülkeleri
|
Virus
|
Ixodes spp.
|
Looping İll
|
Koyun, Keçi,
İnsan (nadiren)
|
Balkan ve Ortadoğu Ülkeleri
|
Virus
|
Ixodes spp
|
Yakındoğu At Ensefaliti
|
At
|
Yakındoğu Ülkeleri
|
Virus
|
Hyalomma spp
|
At Vebası
|
At
|
Afrika, Yakındoğu
|
Virus
|
Keneler (muhtemelen)
|
Afrika domuz humması
|
Domuz
|
Çeşitli Ülkeler
|
Virus
|
Ornithodorus moubata,
Ixodid Keneler
|
BORRELIA, PASTORELLA, HAEMOBARTONELLA, RICKETSIA, EHRLICHIA ENFEKSİYONLARI
|
Kanatlı Spiroketozu
|
Kanatlılar
|
Çeşitli Ülkeler
|
Borrelia anserina
|
Argas persicus
|
Dalgalı Humma
|
Kemiriciler,
İnsan
|
Çeşitli Ülkeler
|
Borrelia recurrensis
|
Kene ısırığı,
|
Dalgalı Humma
|
Kemiriciler, İnsan
|
Orta Doğu
|
Borrelia crocidurae
|
Ornithodorus erractus
|
İran Dalgalı Humması
|
İnsan
|
Asya stepler, Akdeniz
|
Borrelia persicus
|
Ornithodoros tholozoni
|
Lyme Disease
|
Köpek
İnsan,
|
Kuzey Amerika Avrupa
|
Borrelia burgdorferi
|
Ixodes pasificus,
I.scapularis,
I. ricinus
|
Veba
|
İnsan, Tavşan,
Kedi, Köpek,
Kemiriciler,
|
Çeşitli Ülkeler
|
Pasteurella pestis
|
Keneler ( ? )
|
Tularemi
|
Kemiriciler, kedi, koyun
|
Çeşitli Ülkeler
|
Franciella tularensis
|
Keneler
|
Kedi Tırmık Hastalığı
|
Kedi, İnsan
|
Çeşitli Ülkeler
|
Haemobartonella hensale
|
Keneler
|
Avustralya kene Tifusu
|
İnsan, kemiriciler
|
Avustralya
|
Rickettsia australis
|
Ixodes spp.
|
Akdeniz Lekeli Humması
|
İnsan, köpek
|
Asya, Avrupa,
K. Afrika
|
Rickettsia conorii
|
Rhipicephalus sanguineus, Dermacentor
|
Q Humması
|
Sığır, Koyun, Keçi, İnsan, Kedi
|
Çeşitli Ülkeler
|
Coxiella brunetti
|
Ixodid keneler,
Argas persicus
Ornithodurus lahorensis
|
Ehrlichiosis
|
İnsan, Geyik, Kemiriciler
|
Amerika
Japonya
|
Ehrlichia chafensis
|
Keneler
|
Kene Humması
|
Koyun, Keçi, Sığır, Köpek,
Yabani Ruminat,
|
Çeşitli Ülkeler
|
Ehrlichia phagocytophylica
|
Ixodes ricinus
|
Trombositik Ehrlichiosis
|
Köpek
|
Çeşitli Ülkeler
|
Ehrlichia platys
|
Rhipicephalus sanguineus
|
Monositik Ehrlichiosis
|
Köpek
|
Çeşitli Ülkeler
|
Ehrlichia canis
|
Rhipicephalus sanguineus
|
PARAZİTER HASTALIKLARI
|
Babesiosis
|
Sığır
|
Çeşitli
Ülkeler
|
B. bovis
B. bigemina
|
Ixodes ricinus,
B. annulatus,
R. bursa
|
Babesiosis
|
Koyun,
Keçi
|
Çeşitli
Ülkeler
|
Babesia ovis
B. motasi
|
I. ricinus,
R. bursa
R.sanguineus, Haemahysalis spp,
D. marginatus
|
Babesiosis
|
At
|
Çeşitli
Ülkeler
|
Babesia caballi,
Nuttalia equi
|
R. sanguineus,
R. bursa,
Hyalomma spp.
D. marginatus
|
Babesiosis
|
Köpek
|
Çeşitli
Ülkeler
|
B. canis,
B. gibsoni,
B. microti
|
R. sanguineus,
I. hexagonus
Dermacentor spp.
Hyalomma spp.
|
Tropikal Theileriosis
|
Sığır
|
Çeşitli
Ülkeler
|
Theileria annulata
|
Hyalomma spp.
|
Anaplasmosis
|
Sığır, Koyun
|
Çeşitli
Ülkeler
|
Anaplasma marginale
|
Keneler,
|
Hepatozoonosis
|
Köpek
|
Amerika
|
Hepatozoon canis
|
R.sanguineus,
A. maculatu
|
Cytauxzoonosis
|
Kedi
|
Amerika
|
Cytauxzoon felis
|
Dermacentor variabilis
|
Bu tabloda belirtilen hastalıklara ek olarak salmonellozis, brucellozis ve listeriosis gibi hastalıklar da keneler tarafından hayvan ve insanlara bulaştırılabilmektedir. Ayrıca, kenelerin kan emme sırasında konaklarına aktardıkları tükürük salgısının içerdiği antijenler insan ve hayvanlarda sinir sistemini etkileyerek kene felci gelişmesine sebep olmaktadır.
Bütün bu hastalıkların bir çoğu iklim ve coğrafya bakımından kene gelişimine uygun olan yöremiz insanlarını ve hayvancılığını tehdit etmektedir. Bu tehditlerin boyutunu tespit etmek, gerekli önlemleri zamanında alabilmek için, yöredeki kene türlerinin ve aktivasyon dönemlerinin belirlenmesi son derece yararlı bilgiler sağlayacaktır.
Bu amaçla kenelerin teşhisinde kullanılan bazı kriterler kısaca özetlenirse. Kenelerin teşhisi amacı ile morfolojik olarak scutumlarının rengi ve görünümü, bacakların pozisyonlaro ve kostaların şekli, anal ve genital deliklerinin pozisyonu ve çevrelerindeki yapılarla ilişkileri, palp parçalarının uzunlukları, göz ve stigma varlığı gibi çok sayıda özellik ayrı ayrı değerlendirilmek zorundadır.
Bu özellikleri kullanarak cins düzeyindeki genel teşhis yapılabilir.
Yumuşak kenelerde bulunan üç cins Argas, Ornithodorus ve Otobius şu şekilde ayırt edilmektedir (Resim 1).
Dorsalden bakıldıklarında üzerleri desenli ve önden arkaya genişleyen elipsoidal bir yapı varsa bu kene Argas cinsine aittir. Eğer üzerlerinde desenlenme var fakat eliptik değil de ortadan boğumlu bir yapı gösteriyorlar ise Ornithodorus cinsidir. Otobius cinsine ait keneler ise daha iri yapılı ve desensiz bir görünüme sahiptir. Erkek ve dişilerini ayırmak zordur.
Sert keneler de scutum kenenin tüm dorsalini kaplıyor ise erkek, yakalık gibi kenenin sadece ağız yapısının arkasında kalıyor ise bu dişi kene demektir (Resim 3).
Mera kenelerinin ağız organelleri belirgin şekilde uzun ise bu kene Ixodes, Hyalomma veya Amblyomma cinslerinden birine dahil demektir. Amblyomma cinsi kenelerin scutumları son derece süslüdür. Hyalomma ve Ixodes cinslerinde scutumda desen yoktur ancak Ixodes türlerinde palplerin ağızla birleşme kısımları belirgin şekilde açıklık vardır. Bu kenelerin hepsinde ikinci palp parçası üçüncüden belirgin şekilde uzundur.
Palp yapıları kısa olan keneler ise şu şekilde ayrılabilmektedirler. Palpler kısa ve scutum desenli ise Dermacentor cinsi kene demektir. Palpler çok küçük ve kenenin arka kısmı feeston denilen kıvrımlanmalar yoksa, ağız organellerini vücuda birleştiği kısım, basis capituli altıgen benzeri görünümde ise bu tek konaklı kene cinsi olan Boophilus’dur.
Kenenin basis capitulisi altıgen yapıda, scutumun son kısmı kıvrımlı bir yapıda ise eldeki kene Rhipicephalus cinsine ait demektir. Eğer kene gözsüz, ikinci palp parçaları belirgin şekilde yanlara doğru çıkıntılı ise bu kene Haemophysalis cinsi kene demektir. Tür düzeyinde teşhis ise detaylara hakim uzman personel gerektirmektedir.
Ülkemizde yaygın olarak bulunduğu bildirilen kene türleri aşağıda verilmiştir.
Yumuşak kenelerden: Argas persicus, A. reflexus, Ornithodorus lohorensis’in yaygın oldukları bildirilmiştir. Bunların yanında A. vespertilionis, Ornithodorus coniceps, O. tholozani ve Otobius megnini türlerinin daha az yaygın oldukları ancak ülkemizde var oldukları bilinmektedir.
Sert kenelerden ülkemizde yaygın olan türler ise; I. ricinus, H. anatolicum anatolicum, H. a. excavatum, H. detritum, H. marginatum, H. aegyptium, Rhipicephalus bursa, R. sanguineus, R. turanicus, Haemopyhsalis punctata, H. parva, H. sulcata, H. numidiana, H. inermis, Dermacentor marginatus, D. nivens, Boophilus annulatus, olarak bildirilmiştir. I. hexoganus, H. dromedari, A. variegatum, H. concinna, B. kohlsi türleri ise ülkemizde varlıkları bildirilmiş yaygınlıkları az olan türlerdir.
Korunma Yolları:
Bu kenelerden korunma ve kontrol amacı ile birçok uygulama gerçekleştirilmiş olmasına rağmen bazı küçük alanlar dışında hiçbir yerde tam bir eradikasyon gerçekleştirilememiştir. Kenelere karşı en etkili kontrolün kimyasal mücadele yöntemleri ile sağlandığı bildirilmektedir. Ancak, kenelerin açık alanlar da orman, çalılık ve bol otlu alanlara yayılmış durumda olmaları, doğada akarisid ilaçların ulaşamayacağı yerlerde saklanmaları, uygun olmayan şartlarda dahi yıllarca canlı kalabilmeleri ve konak spesifikliği olmaması sonucu hemen her canlıdan kan emebilmeleri ve akarisid direnci geliştirebilmeleri gibi özellikleri kene kontrolünü zorlaştıran etkenlerdir. Üreme yeteneklerinin yüksek olmasına bağlı olarak, ilaçlamalardan kurtulan az sayıda kene dahi binlerce yeni kenenin yeniden ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Ayrıca, kenelerin beslenme ve yayılmasında çok önemli rol oynayan yabani hayat canlıları ve ülkemiz genelinde bu konudaki bilgilerin yetersiz olması kontrol çalışmalarını zorlaştıran ve başarısız olmasına yol açan faktörlerdir. Tüm bu faktörler de göz önünde tutulduğunda, insan ve hayvanların kenelerden korunması için bazı konulara dikkat etmeleri yararlı olabilecektir. Bunları su şekilde sıralayabiliriz.
İnsanlar İçin Kenelerden Korunma Yolları: İnsanlar, kenelerin daha rahat görülebileceği açık renk elbiseler giymeli, çalılık ve yüksek otlu alanlardan uzak durmalıdırlar. Direk otlar üzerine oturmamalı, kilim, battaniye gibi örtüler üzerine oturulmalıdır. Böcek kaçırıcı ilaçlar (DEET) yararlı olabilmektedir. Kırsal alanlarda yapılan geziler sonrasında tüm vücut kene varlığı yönünden kontrol edilmelidir. İnsanlar üzerinde tespit edilen keneler hemen ince uçlu bir pens yardımı ile çıkartılmalıdır. Çıkartma işlemi yapılırken pens ile kenenin mümkün olduğunca ağız tabanından yakalanması sağlanmalıdır.
Resim 5: Kenenin ince uçlu bir pens ile çıkartılması
Keneleri elle çıkartmaya çalışmaktan kaçınmak gerekir. Kenelerin ağız organellerinde, balık oltalarında olduğu gibi geriye dönük çok sayıda dikenler vardır. Ayrıca salgıladıkları özel bir madde ile ağız organellerini dokulara yapıştırırlar. Bunlar, kenenin ağız organellerinin koparak dokuda kalmasına ve ileri aşamada apse olgularına yol açabilir. Ayrıca parmakla sıkıştırmalar kenenin daha fazla etkeni bulaştırmasına neden olabilir.
Hayvanlar için Kenelerden Korunma Yolları: Hayvanların kenelerden korunabilmesi için öncelikle barınaklarının düzenli inşa edilmesi, yarık ve çatlakların kapatılması gereklidir. Ayrıca toprağa uygulanabilen ilaçlar ile barınaklar düzenli olarak ilaçlanmalıdır. Özellikle bahar aylarından başlayarak, kenelerin aktivasyon gösterdikleri dönemlerde hayvanlara sistemik ve uzun süre etkili akarisidler uygulanmalıdır. Bu tarz ilaç uygulamalarda, halk sağlığı açısından ilaçların et, süt ve yumurta da kalıntı bırakmayacak şekilde yasal arınma sürelerine dikkat edilmesi gereklidir. Hayvanların ilaçlanmasında organik fosforlu, Pretrinli, piretroidli ve karbamatlı ilaçların kullanılması önerilmektedir. Avermektin grubu ilaçlar kenelere etkili olmakla beraber etkileri gecikmeli olarak ortaya çıktığından hastalık bulaşmalarını engellemede başarısız kalabilmektedir.
Mera ve otlakların kontrol altında tutulması gereklidir. Kenelerin rahatça saklanabileceği, ot boyları çok yüksek, düzensiz meralar ıslah edilmelidir. İçerisinde çalılık-ağaçlık alanların olduğu alanlar kene yönünden incelenmeli, sakıncalı alanlar ilaçlanmalıdır. Meralar, çok yoğun kene içeriyor ise genel açık alan ilaçlamaları ile kene populasyonu kontrol altına alınmaya çalışılabilir. Bir hektar alana, Carbaryl ve Propoksur 2kg, Deltametrin ve Lamdacyalotrin 0,003-0,3 kg, Permetrin 0,03-0,3 kg, Primiphos methyl 0,1-1 kg oranlarında uygulanabilir. Ancak, geniş otlaklar düşünüldüğünde bunun oldukça masraflı olduğu ve tek uygulamanın yetersiz olduğu unutulmamalıdır. Özellikle hayvanların yoğun olarak kullandığı dinlenme ve sulama alanları, gübre birikim bölgeleri, ağıl ve ahırlar ilaçlanmalıdır. İlaçlamaların, iklim şartlarına göre 3-4 hafta aralar ile kene aktivasyon süresince devam edilmelidir. Bu ilaçlamalarda çevreye ve ortamdaki diğer canlılara zarar vermeyecek ilaçlar seçilmelidir ve zorunluluk olmadıkça bu yolla mücadele tercih edilmemelidir.
Daha etkili ve başarılı mücadele için, evcil hayvanlara ek olarak yabani hayatı da kapsayan ulusal çaplı kontrol programları hazırlanmalıdır. Bu amaçla ülke genelinde kene yaygınlığı ve aktivasyon dönemleri tespit edilmelidir. Bölgelerin iklim ve coğrafik özellikleri dikkate alınarak ilaçlama dönemleri ve tekrar oranları ayarlanmalıdır. Sıcak ve nemli bölgelerde her üç hafta da bir ilaçlamalar tekrarlanmalıdır. Yine iklim şartlarına bağlı olarak ılıman iklimli bölgelerde her 3-4 hafta da bir yapılacak ilaçlamalar kene hareketlerinin son bulacağı aylara kadar sürdürülmelidir. Ayrıca, hayvanlarda kullanılacak kimyasalların en alt seviyelere çekilmesi için kenelere karşı etkili aşı geliştirme, biyolojik mücadele ve entegre mücadele metodları geliştirmek için gerekli projelerin hazırlanıp hayata geçirilmesi gereklidir. Bu şekilde hazırlanacak kontrol programları ve hayvan hareketlerinin, ilgili bakanlık birimlerince denetlenip, takip edilmesi ise ayrı bir zorunluluktur.
Bu denetimleri yapacak olan Veteriner Hekimlik teşkilatı yeterli eleman ve kanunlar ile desteklenmelidir. Aksi takdirde, hem insanlarımızın hem de hayvanlarımızın kene ve kenelerin bulaştırdığı hastalıklara bağlı olarak, sağlıkları ve ekonomik gelişimleri ciddi anlamda risk altında olmaya devam edecektir.
Halk arasında ve daha kötüsü yöneticiler arasında Veteriner Hekimlerin sadece hasta hayvanları tedavi eden kişiler olduğu yönündeki yanlış anlayışın en kısa sürede giderilmesi gereklidir. Veteriner hekimliğin hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıkların önündeki en önemli engel olduğu, salgın hastalıkların kontrolünün veteriner hekimler olmadan yapılamayacağı anlatılmalıdır. Hayvan refahı, hayvancılığın gelişimi ve ekonomik katkıları, hayvansal gıdalar ile oluşabilen hastalıkların ve ilaç kalıntılarının kontrolü, çevre ile bu hastalıkların yayılışı arasındaki bağlantılar veteriner hekimlik mesleğinin görev alanları içerisindedir. Bu durumda Veteriner hekimler Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Çevre Bakanlıklarında etkin ve yetkin bir şekilde teşkilatlandırılmalıdır. Veteriner Hekimlik mesleğine yönelik kanuni zafiyetler en kısa sürede giderilmelidir.
Sadece salgın hastalıklar dönemlerinde hatırlanan ancak daha sonra unutulan, mesleki yetkileri sürekli olarak yapılan yeni düzenlemelerle kısıtlanan, bakanlıklardaki ilgili birimleri kapatılan, söyledikleri uyarıları dikkate alınmayan veteriner hekimlik mesleği olmadan ülkede sağlıklı nesiller geliştirmeyi düşünmek gerçekle bağdaşmaz. Tüm uygar ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de etkili ve güçlü bir veteriner hekim teşkilatı refah düzeyi yüksek, sağlıklı ve mutlu bir toplumun güvencesidir.
Kaynaklar:
1-Singh-Behl, D., La Rosa, S.P., Tomecki, K.J. (2003 ) Tick-borne infections. Dermatol. Clin., 21 (2), 237-44.
2- Parola, P. (2004) Tick-borne rickettsial diseases: emerging risks in Europe. Comp. Immunol. Microbiol. Infect. Dis. 27(5):297-304.
3- Alciati, S., Belligni, E., Del Colle, S., Pugliese, A., (2001) Human infections tick-transmitted. Panminerva Med. 43 (4) :295-304.
4- Sambri, V., Marangoni, A., Storni, E., Cavrini, F., Moroni, A., Sparacino, M., Cevenini, R., (2004) Tick borne zoonosis: selected clinical and diagnostic aspects. Parassitologia. ;46 (1-2) : 109-13.
5-Gunther, G., Haglund, M., (2005) Tick-borne encephalopathies : epidemiology, diagnosis, treatment and prevention. CNS Drugs. 19 (12) :1009-32.
6- Charrel, R. N. Attoui, H., Butenko, A. M., Clegg, J. C., Deubel, V., Frolova, T. V., Gould, E. A., Gritsun, T. S., Heinz, F. X., Labuda, M., Lashkevich, V. A., Loktev, V., Lundkvist, A., Lvov, D. V., Mandl, C. W., Niedrig, M., Papa, A., Petrov, V. S., Plyusnin1, A., Randolph, S., Suss, J., Zlobin, V. I., ve De Lamballerie X., (2004) Tick-borne virus diseases of human interest in Europe, Clin. Microbiol. Infect., 10: 1040–1055
7- Heinz Mehlorn Ancyclopedic Referances of Parasitology
Erişim: http://parasitology.informatik.uni-wuerzburg.de/login/frame.php
Tarih: 25.04.2006
8- Marquardt, W.C., Demaree, S.R. ve Grieve, R.B. (2000) Parasitology and Vector Biology, Academic Pres, London, UK.
9- Allan S. A., (2001) Ticks (Class: Arachnida, Order: Acarina). Parasitic Diseases of Wild Animals İkinci Basım. (Eds) W.M. Samuel, M.J. Pybus ve A.A. Kocan. Manson Publishing Ltd. London, UK. ,
10- Kaya, G., (2005) Antiparaziter ilaçlar ve kullanım Stratejileri, Mustafa Kemal Üniversitesi Yayın No: 17, Veteriner Fakültesi Yayın No: 2, Antakya.
11- Ticks, North Carolina Department of Environment and Natural Resources, Public Health Pest Management.
Erişim: http://www.deh.enr.state.nc.us/phpm/html/ticks.html
Tarih: 15.05.2006
12- The University of Lincoln web pages, Tick Identification Key,
Erişim:http://webpages.lincoln.ac.uk/fruedisueli/FR-
webpages/parasitology/Ticks/TIK/tick-key/index.htm
Tarih: 15.04.2006
13- Estrada-Pena, A., Bouattour, A., Camicas, J.L., ve Walker A.R. (2004) Ticks of Domestic Animals in the Maditerranean Region, ICTTD, University of Zaragosa, Zaragoza, Spain.
14- Karaer, Z., Yukarı, B.A., ve Aydın, L. (1997) Türkiye Keneleri ve Vektörlükleri, (Eds.) Özcel, M.A. ve Daldal, N. Parazitolojide Artropod Hastalıkları-Vektörler, Türkiye Parazitoloji Derneği, Yayın no 13, Ege Universitesi Basım Evi, İzmir.
15- Walker A. (1994) The Arthropods of Humans and Domestic Animals, A Guide to Preliminary Identification, Chapman and Hall, U.K.
16- L’Hostis, M., Seegers H. (2002) Tick-borne parasitic diseases in cattle: Current knowledge and prospective risk analysis related to the ongoing evolution in French cattle farming systems, Vet. Res., 33 (2002) 599–611.
17- Vale, M. R., Mendez, L., Valdez, M., Redondo, M., Espınosa, C.M., Vargas, M., Cruz, R.L., Barrios, H.P., Seoane, G., Ramirez, E.S., Boue, O., Vigil, J.L., Machado, H., Nordelo C.B. ve PineiroM.J. (2004) Integrated control of Boophilus microplus ticks in Cuba based on vaccination with the anti-tick vaccine Gavac TM , Exp. App. Acar. 34: 375–382, 2004.
18- Mulenga A., Sugimoto C. and Onuma M. (2000) Issues in tick vaccine development: identification and characterization of potential antigens. Microb. Infect. 2: 1353–1361.
19- Wikel S.K., (2001) Tick modulation of host immunity:an important factor in pathogen transmission, Int. J. Parasitol. 29, 851-859.
20- Bengis, R.G., Leighton, F.A., Fischer, J.R., Artois, M., Mörner T., ve Tate C.M. (2004), The role of wildlife in emerging and re-emerging zoonoses. Rev. Sci.Ttech. Off. Int. Epiz., 23 (2), 497-511.
Dostları ilə paylaş: |