Bibi. inal, Son Hattatlar, 242-245; Rado, Hattatlar, 262; Öztuna, BTMA, I, 458-459.
İSTANBUL
KORUK TEKKESİ
Fatih İlçesi'nde, Osmanlı dönemindeki a-dı "Mollagüranî" olan Fındıkzade semtinde, Keçi Hatun Mahallesi'nde, Millet Caddesi ile Molla Gürani Caddesi'nin kavşağında yer almaktaydı.
Halvetî tarikatının istanbul'daki en eski ve en önemli faaliyet merkezlerinden biri olan Koruk Tekkesi, I. Selim (Yavuz) (1512-1520) ve I. Süleyman (Kanuni) (1520-1566) dönemlerinin devlet ricalinden Sadrazam Pirî Mehmed Paşa (ö. 1532) tarafından 927/1520 civarında kurulmuştur. Bundan başka İstanbul'da ve Silivri'de birçok hayır eseri yaptırmış olan Pirî Mehmed Pa-şa'nın, söz konusu tekkeyi özellikle, hem-şerisi ve mürşidi olan, döneminin ileri gelen âlimlerinden ve Halvetî şeyhlerinden Cemâleddin İshak Karamanî'nin (ö. 1526) irşat faaliyetini yürütmesi amacıyla tesis ettiği bilinmektedir. Pirî Mehmed Paşa aynı amaçla, biri Sütlüce'de, diğeri Zeyrek'te olmak üzere iki tekke daha inşa ettirmiş, C. İshak Karamanı vefat ettiğinde Sütlüce' deki tekkede yer alan türbesine gömülmüştür. 18. yy'ın ilk çeyreğinde tekkenin postuna geçen Şeyh Mehmed Fahrî Efendi (ö. 1735) ile damadı ve halifesi Şeyh Mehmed Şeyhî Efendi'nin (ö. 1775) aslen, Mokios Sarnıcı (Çukurbostan) yakınındaki Koruk Mescidi'nin mahallesinden olmaları ve bu yüzden "Körüklü" lakabı ile tanınmaları, o zamana kadar banisinin adıyla anılan tekkenin bundan böyle "Körüklü" ya da "Koruk" adlarıyla şöhret bulmasına sebep olmuştur.
Tekkenin ilk postnişini C. îshak Karamanî'nin vefatından sonra yerine oğlu Şeyh Mehmed Emin Efendi (ö. 1585) geçmiş, 38 yıl kadar bu hizmeti yürüttükten sonra Fatih'teki Emir Buharî Tekkesi'nin(~>) meşihatını üstlenmiştir. Bundan sonra, ileri gelen Halvetî şeyhlerinden Nureddinzade Mustafa Musliheddin Efendi'nin (ö. 1574) halifelerinden Tırhalalı Şeyh Ali Kemâli Efendi (ö. 1603) ile Kırımlı (Tatar) Şeyh Derviş Efendi (ö. 1621) sırayla Koruk Tek-kesi'nin postuna oturmuşlardır. Aynı zamanda Ayasofya'da cuma vaizi (kürsü şeyhi) olan A. Kemâlî Efendi'nin bazı ilahilerinin olduğu, Derviş Efendi'nin de Süley-maniye Camii'nde aynı görevi üstlendiği tespit edilmektedir. Derviş Efendi'yi izleyen üç şeyh Cerrah Mehmed Paşa Camii vaizi Saçlı İbrahim Efendi (ö. 1632) ile oğlu Musa Efendi ve adaşı olan torunu İbrahim Efendi'dir.
Koruk Tekkesi, İbrahim Efendi'nin ve-
Koruk
Tekkesi'nin
naziresinden
bir görünüm.
Cengiz Kahraman,
1994
fatından (1715) sonra, postuna Körüklü .Şeyh M. Fahrî Efendi'nin geçmesi ile Hal-vetîliğin Sünbülî koluna bağlanmış, tekkelerin kapatılmasına (1925) kadar bu bağlılık devam etmiştir, ibrahim Nakşî Efendi adında bir şeyhin halifesi olan Ko-ruklu M. Fahrî Efendi'nin tanınmış bir şahsiyet olduğu anlaşılmakta, vefatına Zî-ver Ahmed Çelebi'nin tarih düşürdüğü, mezar taşındaki kitabenin ise hattat Taş-mektepli Mustafa Rakım Efendi tarafından yazıldığı Hadîka'da nakledilmektedir. Yine aynı kaynakta, M. Fahrî Efendi'nin şair olduğu, divanında yer alan ve "Ez can û dil Peygamber'e âşık isen" diye başlayan naatmın, tekke musikisinin en ünlü simalarından Çâlâkzade Şeyh Mustafa Efendi (ö. 1757) tarafından bayatî makamında bestelendiği belirtilir. Ayrıca Şehzade Camii vaizi de olan M. Fahrî Efendi'den sonra, ünlü Celvetî şeyhlerinden, "Fazl-ı İlahî" olarak anılan Atpazarî Osman Efendi'nin (ö. 1690) torunlarından olan damadı M. Şeyhî Efendi, M. Şeyhî Efendi'nin halifesi Numan Efendi (ö. 1812), Numan Efendi'nin oğlu Celâleddin Efendi (ö. 1842), Kandilci Mehmed Şakir Dede Efendi (ö. 1847), Melekhocazade el-Hac Mehmed Eşref Efendi (ö. 1852), Mehmed Eşref Efendi'nin oğlu el-Hac Mehmed Atâullah Efendi (ö. 1868), M. Atâullah Efendi'nin oğlu Mustafa Hüsameddin Efendi (ö. 1886), Koca Mustafa Paşa Camii hatibi Hakkak Hafız Aziz Mahmud Efendi (ö. 1888), A. Mah-mud Efendi'nin oğlu Hatibzade Mehmed Hüsnî Efendi (ö. 1890), M. Hüsnî Efendi' nin oğlu Mehmed Lutfî Efendi (ö. 1902), Merkezzade Mehmed Zekâî Efendi (ö. 1924) ve M. Zekâî Efendi'nin oğlu Nurul-lah (Kılıç) Efendi (ö. 1977) Koruk Tekke-si'nin meşihatında bulunmuşlardır.
Son dönemin nüfuzlu şeyhlerinden cilan M. Zekâî Efendi, Sünbül Efendi Tekke-si'nden(->) sonra Sünbülîliğin en önemli merkezi olarak kabul edilen Merkez Efendi Tekkesi'nin postnişini Nureddin Efendi'nin (ö. 1881) oğludur. 1906'da, Merkez Efendi Tekkesi'nde babasına halef olan ağabeyi Ahmed Mesud Efendi'den hilafet alarak Koruk Tekkesi'ne şeyh olmuş, a-ğabeyinin vefatı üzerine aynı zamanda Merkez Efendi Tekkesi'nin meşihatını üst-
lenmiş, vefatına kadar salı günleri Koruk Tekkesi'nde, perşembe, günleri de Merkez Efendi Tekkesi'nde icra edilen Sünbülî a-yinlerini idare etmiştir. Tekkenin 13267 1908'de II. Abdülhamid (hd 1876-1909) tarafından yeniden inşa ettirilmesi, 1918' deki büyük yangında bu yapının ortadan -kalkması ve 134l/1922'de C. İshak Karamanî'nin naaşının Sütlüce'deki türbesinden Koruk Tekkesi'ne nakledilmesi M. Zekâî Efendi'nin şeyhliği sırasında vuku bulan üç önemli olaydır.
Tekkelerin kapatılmasından kısa bir süre önce vefat eden M. Zekâî Efendi'nin yerine oğlu ve halifesi olan Nurullah (Kılıç) Efendi geçmiş, Cumhuriyet döneminde tekkesini ihya etmeye ve Sünbülîliği yaşatmaya çalışan Nurullah Kılıç, aralarında, eczacı Ali Süreyya Kalemcioğlu'nun(->) oğlu avukat Fahreddin Kalemcioğlu'nun da bulunduğu halifeler yetiştirmiştir. Diğer taraftan Koruk Tekkesi'nin son yıllarında, tekke musikisinin son ustalarından Ali Gerçek'in zâkirbaşılık görevini yürüttüğü bilinmektedir.
Günümüzde, haziresinin bir kısmı dışında tamamen ortadan kalkmış bulunan Koruk Tekkesi'nin zaman içinde birçok değişim geçirdiği, bulunduğu çevreyi kasıp kavuran yangınlarda hasar görerek hemen her seferinde yeniden inşa edildiği ya da en azından önemli onarımlara tabi tutulduğu tahmin edilebilir. Özellikle 1660, 1093, 1718 ve 1782 tarihlerinde vuku bulan yangınlardan tekkenin etkilendiği kesindir. Son olarak 1908'de ihya edilen tekke 1918 yangınında tarihe karışmış, M. Zekâî Efendi'nin yangından sonra tekkeyi yeniden inşa ettirme girişimleri tam olarak sonucuna ulaşamamıştır. Tekkelerin kapatılmasından az önce harem dairesinin tamamlandığı ancak tevhidhanenin bitirilemediği tespit edilmektedir. İnşaatı yarım kalan tevhidhanenin yerine 1976'da kagir duvarlı, beşik çatılı Pirî Mehmed Paşa Camii inşa edilmiş, hazireden arta kalan mezar taşları düzenlenmiş, ancak bu arada 1326/1908 tarihli ihya kitabesi kaybolmuştur. Sonuçta yerleşim düzeni ve mimari özellikleri tam olarak tespit edilemeyen Koruk Tekkesi'nin, bugünkü camiden pek farklı olmayan bir tevhidhane ile bunun kuzey yönündeki avlunun etrafında sıralanan ahşap bölümlerden (harem, selamlık, mutfak vb) meydana geldiği tahmin edilebilir. Son yıllarda ayrıntılı bir araştırmaya konu teşkil eden hazirede, tekke şeyhlerinden başka bazı önemli ulema ailelerine mensup kişilerin de mezarları yer alır.
Bibi. Barkan-Ayverdi, Tahrir Defteri, 427-430, no. 2491; Ayvansarayî, Hadîka, I, 137-138; Kut, Dergehname, 233, no. 55; Çetin, Tekkeler, 587; Aynur,' Salih a Sultan, 36, no. 114; Âsitâ-ne, 12; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, I, 84-85, no. 134; Münib, Mecmua-i Tekâyâ, 11; th-saiyatll, 21; Vassaf, Sefine, III, 233 vd, V, 273; Zâkir, Mecmua-i Tekâyâ, 27-28; Öz, istanbul Camileri, I, 115; Yüksel, Bâyezid-Yavuz, 436; J. L. Bacque-Grammont-S. Eyice-N. Clayer-Th. Zarcone, "Stelae Turcica, VII. DeuxAnatoliaModema (Yeni Anadolu), S. 5 (1994), 233-318.
M. BAHA TANMAN
Mihrâbâd Korusu'ndan bir görünüm. Banu
Kutun/Obscura, 1994
KORULAR
Koru, kent içinde veya kentin yakın çevresinde yer alan, etrafı çevrilerek emniyeti sağlanmış, koruma altına alınmış büyük ağaç topluluğu; küçük orman parçası ya da yollarla bölünmüş bir parkın, gezinti yeri olarak düzenlenmiş kapalı ağaçlık kısmına verilen addır.
Ormancılıkta, kütük (çotuk) sürgünlerinden yetişen ve genellikle yalnız yakacak ya da diğer kullanım odunu veren a-ğaçların oluşturduğu ormanlara "baltalık", tümü tohumdan yetişen ağaçların meydana getirdiği ormanlara da "koru" adı verilir.
Ormancılıktaki koru ormanı ile kent i-çindeki koru arasında önemli bir fark vardır. Ormancılık açısından, koru ormanını oluşturan ağaçlar tohumdan gelişmişken, kent içi korularda ağaçların tohumdan veya sürgünden gelişmiş olması fark etmez; uzun süre koruma altında tutulmuş olması, rekreasyonal açıdan kentliye hizmet vermesi, ağaçlığın "koru" kabul edilmesi için yeterlidir.
İstanbul Boğazı'nın yeşilliği, doğal bitki örtüsü dışında koruluklar, park ve konut bahçelerinde toplanmıştır. Boğaz'da yeşillik denince ilk akla gelen anıtlaşmış korulardır.
Dostları ilə paylaş: |