MAHMUD ŞEVKET PAŞA
272
273
MAHMUTPAŞA
ra otomobili Çarşıkapı'da yolun daraldığı yerde, bozulmuş süsü verilen bir otomobil yüzünden durmak zorunda kalmıştı. O anda sözde tamir edilen otomobilin yanında duran Ziya ve yandaki duvarda mevzilenen Topal Tevfik isimli şahıslar tarafından çapraz ateş açılmış, yaverler ve Kâzım Ağa da karşı ateş açmışlar fakat paşa ve maiyetinin hepsi vurulmuştu. Katiller arabalarına atlayıp kaçarken 5 kurşunla vurulan Mahmud Şevket Paşa hemen Harbiye Nezareti'ne götürülmüş ama kurtarılamamıştı.
Olay üzerine istanbul'da büyük bir insan avı başlamış ve komplocuların otomobiline yetişemeyen Topal Tevfik Gedik-paşa'ya doğru kaçarken girdiği Çakır Ağa Hanı'nın tuvaletinde yakalanmıştı. Biraz sıkıştırılınca suç ortaklarının Ziya, Nazmi, Bahriyeli Şevki ve Abdurrahman olduğunu itiraf etmişti. Katiller Aksaray-Taşkasap yoluyla sur dışına kaçmışlar, sonra da Kâ-ğıthane-Şişli yoluyla kente dönüp dağılmışlardı. Araba kısa bir süre sonra Şişli'de Osmanbey Gazinosu karşısındaki bir garajda bulundu. Suikastçılar arasında bulunan Hakkı da Galata'da yakalandıktan sonra aklı sıra bir kurnazlık yapıp arkadaşlarına haber vermek isterken onların kaldığı yeri polislere göstermiş oldu. Beyoğlu Pire Mehmet Sokağı'ndaİd evde suikastın esas planlayıcılan olan Yüzbaşı Çerkez Kâzım, Bahriyeli Şevki ve Mehmet Ali Efendi bulunuyordu. Azmettiren Çerkez Kâzım'dı. Tetikçiler arasında bulunan Abdurrahman babasına İttihatçılar tarafından haksızlık yapıldığına inanan bir gençti. Çerkez Ziya ise başhafiye Fehim Paşa'nın külhanbeylerinden maceracı bir kişiydi ve birkaç gün içinde kendiliğinden teslim oldu. Ev sarıldıktan sonra büyük bir çatışma çıktı ve gazeteler Beyoğ-lu'nun harp meydanına döndüğünü yazdılar. Bunun üzerine istanbul Muhafızı Cemal Bey (Paşa) sonradan Teşkilat-ı Mah-susa'nın şefi olacak Kuşçubaşı Eşref, Enver'in yaveri olarak bilinen izmitli Mümtaz, Sami ve Topçu İhsan gibi silahşör-leri toplayarak işi halletmelerini istedi. Eşref ve arkadaşları evin damını deldikten sonra içeri seslenip Çerkezlik bağını da kullanarak suikastçıları teslim aldılar ve işin gürültülü yanı böylece halledilmiş ol-
Mahmud Şevket Paşa, içinde suikaste uğradığı zırhlı otomobilde. Burçak Evren koleksiyonu
du. İş komplonun genel çerçevesini ortaya çıkarmaya kalmıştı.
Polis ve İstanbul Muhafızı Cemal Bey' in emrindeki askeri istihbarat Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nm komplosu olarak nitelediği bu olay öncesinde Prens Sabahad-din, Gümülcineli İsmail Hakkı, Damat Salih Paşa, Abdullah Sefa ve Miralay Fuad beylerden oluşan bir grubu izlemekteydi. Nitekim suikastın hemen ertesinde kendisini âdeta Fransa'nın koruyuculuğu altında hissederek konağında oturan baş sanık durumundaki Damat Tunuslu Salih Paşa tutuklanmıştı. Bunun için Salih Paşa'nın F-ransız Elçiliği'ne sığınmadan emniyete getirilmesi için polis epey ter dökmüş, ama kısa sürede İstanbul'da bulunan bütün sanıklar ele geçirilmişti. Rıza Nur, Ali Kemal ve Satvet Lütfi (Tozan) beylerin de olayda parmağı olduğu anlaşılıyordu. Prens Sabahaddin'in adamı Dr. Nihat Reşat da (Belger) takip altındaydı, işte bu noktada İstanbul kamuoyunda suikasttan değilse de komplodan haberi olan hükümetin Mahmud Şevket Paşa'yı niye koruyamadığı sorusu yaygın şekilde tartışılmaya başlandı. İstanbul'un İttihatçı emniyet müdürü Azmi Bey ile Cemal Bey bunları niçin daha önce tutuklamamışlardı? Yoksa İttihatçılar hem önlerinde bir engel olarak gördükleri Mahmud Şevket Pa-şa'dan hem de komplocu muhaliflerden kurtulmak için ipleri kasıtlı olarak mı gevşek bırakmışlardı? Bunların yanıtları hiçbir zaman net bir şekilde anlaşılamadı. Muhalefetin askeri kolu olan Halaskar Za-bitan grubunun liderleri Nâzım Paşa'nın intikamını almak üzere bu olaya giriştikleri de dedikodu halinde konuşulan bir konuydu. Yine bir başka rivayete göre Sa-bahaddin Bey Çatalca'da 4. Kolordu Komutanı Ahmed Abuk Paşa ile anlaşmıştı ve suikasttan sonra paşa kendi kuvvetleriyle İstanbul'a gelerek hükümeti devirecekti. Suikastçıların yakalanmamaları halinde İttihatçı mebus Emmanuel Karasu ile İstanbul Muhafızı Cemal Bey'i vuracakları söylentisi de bunu destekliyordu. İttihatçılar komplocuların İstanbul'daki en kıdemli yabancı sefir olan Avusturya elçisine ihtilalin başlangıcını haber veren bir takrir sunduklarını da ileri sürüyorlardı. Ancak olayı muhalefetin hazırla-
dığı ve işin örgütlü bir şekilde işlendiği kesindi. Bütün bu toz duman içerisinde yargılama başlamış ve 37 sanıktan 8'i beraat ederken 14 kişi gıyabında, 12'si de yüzlerine karşı olarak idama mahkûm edilmişlerdir. İdamlar infaz edilirken F-ransa Elçiliği sözde Tunus'ta büyük olayların çıkabileceği bahanesiyle Damat Salih Paşa'nın idamını engellemek için büyük çaba göstermiş fakat sonuç alamamıştır. Salih Paşa, Albay Fuad, Tevfik, Kâzım ve tutuklu bulunan sanıklar idam edilmiş, kaçak bulunan Prens Sabahaddin, eski dahiliye nazırı Reşad Bey, Kürt Şerif Paşa ve Gümülcineli İsmail Hakkı kurtulmuşlardır. Bu olaydan sonra birtakım muhalifler veya muhalif olduğuna inanılan kişiler Sinop ve Bodrum'a sürgün edilmişlerdir.
Bibi. F. Belen, XX. Yüzyılda Osmanlı Devleti, İst., 1973; Ş. S. Aydemir, Enver Paşa, II, İst., 1971; Sadrazam ve Harbiye Nazın Mahmut Şevket Paşa'nm Günlüğü, İst., 1988; M. R. Esatlı, İttihat ve Terakki Tarihinde Esrar Perdesi, İst., 1975; G. Vardar, ittihat ve Terakki İçinde Dönenler, ist., 1960.
M. TANJU AKAD
Dostları ilə paylaş: |