KirkçEŞme tesisleri


MEHMED V 346 347 MEHMED V



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə547/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   543   544   545   546   547   548   549   550   ...   889
MEHMED V

346

347

MEHMED V

ayrı gün belirlenmesini istemişti. I. Dünya Savaşı öncesinde hükümetin aldığı bir kararla 9 Eylül 1914'te kapitülasyonlar kaldırıldı. 21 Ekim 1914'te ise Harbiye Nazırı Enver Paşa, V. Mehmed'in, Kanun-i Esa-si'deki başkumandanlık yetkisini "başkumandan vekili" olarak fiilen üstlendi. 11 Kasım 1914'te Almanya ve Avusturya-Ma-

de yargılanması sorunu yüzünden 30 Aralık 19H'de istifa ile kabinesini yeniledi. Bu sırada İttihad ve Terakki Fırkası'mn, ibrahim Hakkı Paşa'yı yargılanmaktan kurtarmak için Meclis-i Mebusan'ı feshetme girişimi, meclisle hükümetin uyuşmazlığı gerekçesiyle Kanun-ı Esasi'ye uyduruldu ve V. Mehmed 18 Ocak 1912'de meclisi kapattı.

1909'da Türk Derneği'nin, 1911'de Türk Yurdu'nun kuruluşundan sonra gençlere milli kültür vermek için oluşturulan Türk Ocağı, 26 Mart 1912'de açıldı. Türk Ocağı, özellikle ilk Balkan Savaşı sonrasında Hamdullah Suphi'nin (Tanrıöver) başkan olması ile güçlenmiş, burada, başta Askeri Tıbbiye öğrencileri olmak üzere yüzlerle genç, Türkçülük üzerine bilimsel, düşünsel fakat daha çok duygusal faaliyetlere yönelmişlerdir.

1912'de istanbul'u çok yönlü tehdit e-den büyük bunalım ise temmuz ayında başladı. On İki Ada'yı işgal eden İtalyanlar Çanakkale Boğazı'nı topa tutarak ilk göz-dağını verdiler. Öte yandan Arnavutluk'a yeni ordu birlikleri sevk edilmesi üzerine, kendilerine "Halaskâran" ya da "Halaskar Zabitân" adını veren siyasi-askeri bir grup, bir yandan dağa çıkarken, bir yandan da İstanbul'daki mensupları aracılığı ile hükümeti istifaya zorlamaktaydılar. Kabinedeki harbiye ve bahriye nazırlarının istifasından sonra 16 Temmuz 1912'de Said Paşa istifa etti. Gazi Ahmed Muhtar Paşa "büyük kabine" olarak anılan yeni bir hükümet kurdu (bak. Katırcıoğulları). Kimileri de bu kabineye "baba-oğul hükümeti" dedi. Çünkü, Ahmed Muhtar Paşa, yeni hükümete, eski sadrazamlardan Kâmil, Hüseyin Hilmi ve Avlonyalı Ferid paşaları aldığı gibi oğlu Mahmud Muhtar Paşa'yı da bahriye nazırı yapmıştı. İstanbul'da yıllardan beri devam eden sıkıyönetimi kaldıran "büyük kabine", partiler ve siyasi görüşler üstü bir yaklaşım sergilemekle birlikte umulan başarılan elde edemedi ve Osmanlı Devleti, bu hükümet işbaşındayken Balkan Savaşı'na girdi (bak. Balkan Sa-vaşı'nda İstanbul). Balkan Savaşı çıkmadan önce Dolmabahçe Sarayı bahçesinde yapılan mitingi, V. Mehmed, saray pence-

V. Mehmed'in ilk cuma selamlığı için Sarayburnu'na çıkışı.

relerinden izledi. Talat Bey (Paşa) ve Ha-laçyan Efendi, kalabalığın en önünde Osmanlı bayrağı taşımakta ve "Harp isteriz!" diye bağırmakta, kalabalık ise hep bir ağızdan "Filibe'ye hücum, Sofya'ya hücum!" demekteydiler. O günlerde İstanbul gençliği de kent meydanlarında gösteri ve mitingler düzenlediler. V. Mehmed de bir şû-ra-yı saltanat toplamış, burada savaş kararı almıştı. Savaşın Osmanlı Devleti'nin a-leyhine gelişmesi üzerine Selanik'te sürgünde bulunan eski padişah II. Abdülha-mid İstanbul'a getirtilerek Beylerbeyi Sa-rayı'na yerleştirildi.

Gazi Ahmed Muhtar Paşa 29 Ekim 1912'de istifa etti. Bu kabinenin işbaşında bulunduğu 3 aylık kısa sürede Cemil Paşa (Topuzlu) 21 Ağustos 1912'de İstanbul vali vekilliğine ve şehreminliğine atandı.

Cemil Paşa, anılarında, Ahmed Muhtar Paşa'nın kendisini bu göreve getirmesini, Çiftehavuzlar'daki modern köşkünü görmesine bağlar ve "kendi evini böylesine bakımlı ve özenli tutan bir adam, kenti de Avrupai bir görünüme kavuşturur" dediğini açıklar. 1912'deki durumu ile İstanbul'un harap, sokakların kaldırmışız, dükkânların camekânsız, fırınların pis olduğunu; ekmek hamurlarının ayakla yoğrulduğunu anlatan Cemil Paşa, manavın, aşçının, sütçünün, şekercinin, seyyar satıcıların sırtlarında kesilmiş koyun taşıyan hamalların, sırıkta ciğer, kelle, işkembe satanların, kent içinde koyun otlatanların, at, merkep sürüleri ile inşaat malzemesi taşıyan Acemlerin neden olduğu ilkel görünümleri, hiçbiri hizmet vermeyen sebilleri, yolların pisliğini, lağımların sokaklarda akışını, herkesin çöpünü kapıdan veya pencereden dışarıya atma alışkanlığını, süprün-tü taşıyan arabaların yaydığı kokuyu, dilencileri ve onca itlaf girişimlerine karşın sayıları 30.000 dolayında olan köpekleri, cenazelerin evlerden uzak mezarlıklara kadar omuzlarda taşınmasını, papaz ve patrik ölülerinin giyimli olarak dört kollu iskemleye oturtulup kent içinde gezdirilişi-ni, itfaiye hizmetlerinin yetersizliğini, tulumbacıların hallerim, İstanbul'un herhangi bir semtinde bir evde yangın çıkınca, a-tılan toplar, yakılan mahyalar ile bütün bir

kent halkının sabaha kadar korku içinde uykusuz kalışını da anlatır.

Batı kentleri örnek alınarak başlatılan belediyecilik çalışmalan kapsamında ilk iş olarak şehir planının hazırlanması, Fatih ve Kadıköy belediye daireleri binalarının yapımına başlanması, yolların parke döşenmesi, Topkapı Sarayı bahçelerinin bir bölümünün Gülhane Parkı(->) olarak halkın hizmetine sokulması, Fatih, Doğancılar, Sultanahmet park ve meydanlarının düzenlenmesi de bu yıllardadır. İstanbul'da sokaklara ad verilmesi de ilk kez Cemil Paşa'nm 19l4'e kadar süren şehreminliği sırasındadır. 1912'de Ayasofya ile Sultan Ahmed camileri arasındaki ahşap evlerle örülü mahallenin yanması, bu alandaki meydan ve park düzenlemelerine kolaylık sağlamışsa da bu yangını Cemil Paşa' nm çıkarttırdığı veya itfaiye gönderip sön-dürtmediği dedikoduları yayılmıştır.

Balkan bozgunu ile birlikte İstanbul'a başlayan göç ve koleralı askerlerin şevki, kenti büsbütün yaşanılmaz duruma soktu. Muhacirlerin hepsi aç, sefil ve hastalıklıydı. Yelkenli gemiler, trenler, iskele ve istasyonlara her gün yüzlerle göçmen boşaltırken kimileri de koştukları kağnılarla İstanbul'a gelmekteydiler. Muhacirin Müdüriyeti bunlara yatacak, barınacak yer bulmaya ve sıcak çorba dağıtmaya çalışıyordu. Savaş yaralıları; özellikle de ordu birliklerinden, koleralı oldukları saklanarak "züefa ve ma'lûlin" denilerek gönderilen askerler, Ayasofya, Sultan Ahmed ve Şeh-zadebaşı camilerine alınmaya başlandı ve bu camiler ibadete kapatıldı. Çatalca'da-ki çarpışmaların top sesleri İstanbul'un her tarafından duyulmakta iken 3 Aralık 1912'de Bahşayiş Köyü'nde ateşkes imzalandı. Halk uykusuz, perişan ve korku içindeydi. Hükümetin izin vermesi üzerine tarafsız büyük devletlerin savaş gemileri kentin düşmesi olasılığına karşı, kendi uyruklarını ve elçilik mensuplarını korumak için İstanbul'a gelmişti.

İttihatçılara karşıtlığı ile tanınan ve ağır savaş koşulları altında sadrazamlığa atanan Kıbrıslı Kâmil Paşa, 29 Ekim 1912'de devraldığı görevi ancak 2,5 ay sürdürebil-di. 23 Ocak 1913'te gerçekleştirilen Babıâli BaskınıC-O ile istifa etti. V. Mehmed İttihatçıların baskısıyla Mahmud Şevket Paşa'yı sadrazam atadığını ilan etti. Ayrıca Cemal Bey (Paşa) İstanbul muhafızlığına, Azmi Bey İstanbul polis müdürlüğüne, Enver Bey'in (Paşa) amcası Halil Bey (Paşa) de merkez komutanlığına atanmışlardır. Talat Bey (Paşa) ise daha kabine kurulmadan kendisini dahiliye nazırı vekili ilan ederek vilayetlere emirler göndermeye başladı.

O günlerde yönetimi en çok uğraştıran konu ise İstanbul'daki yolsuzluk iddialarıydı. Bunların başında, eski sadrazamlardan Said Paşa'nın Beyazıt-Şişli tünel projesi için Deutsche Bank'tan 15.000 altın rüşvet istemesi vardı. Ortaya çıkarılan bir hırsızlık ise Tophane'de çalışanların martini tüfek parçalarını ceplerinde dışarıya taşıyıp Kürtlerle Lazlara satmalarıydı. Soruşturma sonunda 100.000 altın değerinde bir hırsızlığın bu yoldan gerçekleştirildiği

anlaşıldı. Savaş koşullarının da etkisiyle İstanbul'da özellikle kamu görevlileri arasında irtikâp yaygındı. Bunun nedenleri, pahalılık, geleceğe güvensizlik ve aylıkların yetmemesiydi.

V. Mehmed'in bütün bu olanlara müdahalesi söz konusu olmadığı gibi, yetişkin şehzadelerinin Beyoğlu'nda ikide bir rezalet çıkarmaları, hattâ karakollara düşmeleri, siyasi otoritesini yitiren hanedanın giderek saygınlığını da yitirmesine neden olmaktaydı. Osmanlı hanedanının iki kolunu temsil eden "Mecid evladı" ile "Aziz evladı" arasındaki düşmanlık düzeyine ulaşmış rekabet de gündemdeydi. Abdüla-ziz'in şehzadeleri (Yusuf İzzeddin ve Ab-dülmecid), İttihatçıların V. Mehmed'in saflığından yararlanıp cumhuriyeti ilan edeceklerini, hanedanın yıkılacağını ileri sürerek taraftar kazanma çabasmdaydılar.

1913'ün İstanbul'u heyecana boğan olayı 11 Haziran günü Mahmud Şevket Paşa' nm öldürülmesi oldu (bak. Mahmud Şevket Paşa suikastı). İttihatçılar, suikastı İstanbul genelinde geniş çaplı bir "muhalif temizliği" için gerekçe edindiler. Prens Said Halim Paşa'nın sadrazamlığı altında o-luşturulan yeni kabinede fırka yanlısı ve üyesi nazırlar yer aldı. Birkaç gün içinde tutuklanan 350 kişiden 29'u, ivedilikle yargılanıp meydanlarda asıldı. Beyazıt Mey-danı'nda asılanlar arasında, eski sadrazamlardan Tunuslu Hayreddin Paşa'nın oğlu ve V. Mehmed'in yeğeni Münire Sultan'ın eşi Salih Paşa da vardı. V. Mehmed, İttihad ve Terakki liderlerinden çekindiğinden Salih Paşa için af yetkisini kullanmadı. Hükümet, rejim muhalifi saydığı tüm kamu görevlilerini azletti ve Reşad'ın giderek padişahlık yetkilerinden arındırılan kukla hükümdarlığı altında gerçek parti iktidarı başladı. Hükümet içinde ise asıl yetkiyi En-ver-Talat-Cemal Paşa üçlüsü temsil etmekteydiler.

Mahmud Şevket Paşa suikastından 18 gün sonra 29 Haziran 1913'te II. Balkan Savaşı başladı. 21 Temmuz'da Edirne'nin geri alınması sevinç uyandırdı. İstanbul'a "mü-cahid-i hürriyet" ve "Edirne fatihi" sanları ile dönen kaymakam (yarbay) Enver Bey büyük üne kavuştu.

13 Aralık 1913'te Liman von Sanders'in başkanlığında 71 subaydan oluşan Alman askeri heyeti İstanbul'a geldi ve Osmanlı silahlı kuvvetlerinin ıslahı çalışmaları başlatıldı. Buna koşut olarak İngiltere'den, Amiral Limpus Paşa donanmanın, Fransa'dan Baunmann Paşa da jandarma örgütünün ıslahı için İstanbul'a geldiler.

3 Ocak 1914'te Enver Bey, mirliva (tümgeneral) rütbesiyle Harbiye nazırlığına a-tandı. Şehzade Süleyman Efendi'nin kızı Naciye Sultanla evlenerek "damat" oldu. 1914'te İstanbul'daki başlıca yenilikler, Darülbedayi'nin, Gülhane Parkı'nın açılması oldu. Uzun bir düzenlemeden sonra açılışı yapılan parka, veliaht Yusuf İzzeddin Efendi ve nazırlar da gelmişlerdi. Mutaasıp gözükmeyi seven Enver Paşa, parkta kadınlarla erkeklerin karışık gezmelerinden rahatsız olmuş, Şehremini Cemil Paşa'ya direktif vererek kadınlar için

Yüzyıl başından bir kartpostalda kılıç alayı için Dolmabahçe Sarayı'ndan çıkan V. Mehmed.


Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   543   544   545   546   547   548   549   550   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin