KirkçEŞme tesisleri


Bibi. Ergin, Maarif Tarihi, I, 68-82, IV, 1147-1152; Ahmed Rasim, Falaka, ist., 1987, s. 69-76. İSTANBUL MELAMÎLİK



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə610/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   606   607   608   609   610   611   612   613   ...   889
Bibi. Ergin, Maarif Tarihi, I, 68-82, IV, 1147-1152; Ahmed Rasim, Falaka, ist., 1987, s. 69-76.

İSTANBUL


MELAMÎLİK

8. yy'm sonlarında Horasan'da ortaya çıkan, 9- yy'dan itibaren Nişabur merkez olmak üzere önce Irak'a daha sonra Anadolu'ya yayılan tasavvuf akımı. İstanbul'un gündelik hayatına 16. yy'm başlarında İsmail Maşukî(->) tarafından sokulmuştur.

Melamilik, tarihi boyunca birbirini.izleyen üç ayrı devre halinde gelişmiştir. Birinci devre Melametîlik ya da Kassârîlik, ikinci devre Bayramî Melamîliği ve üçüncü devre Nurîlik olarak adlandırılır. Bunlardan son iki devre, Türk tasavvuf kültürünü ve İstanbul'un gündelik hayatını yakından ilgilendirmektedir.

Birinci devre Melamîliği, Abbasiler dönemi (750-1258) başlarında Horasan'ın esnaf tabakası arasında bir karşı tasavvuf hareketi olarak doğmuş, eski Hint-İran kültürleriyle beslenerek fütüvvet teşkilatının içinde gelişimim sürdürmüştür. Bazı araştırmacılar ise, bu tepki hareketinin önce Bağdat tasavvuf ekolü bünyesinde şekillendiğini ve Ebu Hâşim Sûfî (ö. 767) ile Sufyân Sevrî (ö. 777) gibi mutasavvıflar tarafından temsil edildiğini belirtirler. Diğer yandan 8. yy'm sonlarında ibrahim Edhem (ö. 777) ve Şakîk-i Belhî'nin özellikle "fakr" ve "tecerrüd" anlayışı bakımından Melametîliği etkiledikleri bilinmekle beraber bu tasavvuf hareketine asıl kişiliğini 9- yy'da Hamdûn Kassâr (ö. 884) vermiştir. Başlangıçta "fakr" ve "tecerrüd" gereği, kendilerini her türlü dünya ihtiyacından uzak tutmaya çalışan Melametîler, Hamdûn Kassâr'ın sistemleştirdiği ilkeler doğrultusunda Allah'a ulaşmak için kendilerini aşağılayıp kınamayı, dışarıya karşı yalnızca kusurlarını gösterip yaptıkları iyilikleri gizlemeyi temel hayat felsefeleri kabul etmişlerdir. Arapça "levm"den türetilen ve "ayıplama, kınama" anlamına gelen "melamet" sözcüğü böylece bu hareketin ismi olmuş, kurucusundan ötürü de ayrıca Kassârîlik şeklinde tanınmıştır.

9. yy'da Hamdûn Kassâr başta gelmek üzere Ahmed bin Hadraveyh (ö. 854), Ebu Türâb-ı Nahşebî (ö. 859), Ebu Hafs Had-dad (ö. 873) ve Şah Şucâ-i Kirmanı (ö. 883) gibi Horasanlı mutasavvıfların temsil ettiği Melametîlik, 10. yy'da Ebu Osman Hîrî (ö. 910), Yusuf bin Hüseyin Râzî (ö. 916) ve Abdullah bin Münâzil (ö. 940) tarafından sürdürülmüş, Nişabur, Herat, Merv, Belh ve Kabil'de odaklanan hareket, zamanla Bağdat-Basra merkezli Irakîler ve Muhammed Maşuk-i Tûsî aracılığıyla da Türkmen boyları arasında taraftar bul-

muştur. Klasik anlamda bir tarikat yapılanmasına dayanmayan, daha çok bir düşünce oluşumu halinde varlığını sürdüren Melametîlik, Anadolu'nun fethinden sonra özellikle heterodoks nitelikli Kalenden dervişlerinin faaliyetleriyle kırsal kesimde, Kübrevîlik aracılığıyla yerleşik bir şehir tarikatı olan Mevlevîlik(->) bünyesinde ve fütüvvet teşkilatı ile de esnaf tabaka arasında etkisini göstermiştir.

İstanbul'un mistik hayatı üzerindeki ağırlığı 16. yy'dan itibaren hissedilmeye başlayan Melamîliğin Türk tasavvuf kültürü içindeki asıl oluşum dönemi, 15. yy boyunca Bayramîliğin hâkim bulunduğu Orta ve Batı Anadolu'da gerçekleşir. Horasan kökenli Halvetîlik(->) ve Nakşibendîliğin^) fütüvvet teşkilatına dayalı Ahî gelenekleriyle kaynaşmasından meydana gelen Bayramîlik(->), bu dönemde ikinci devre Melamîliğini şekillendiren bir mistik kurum olarak dikkati çekmektedir.

Hacı Bayram Veli'nin 1429'da vefat etmesiyle Bayramîlik iki ana kola ayrılmıştır. Bunlar Şemsîlik ve Melamîliktir. Hacı Bayram Veli'nin halifelerinden Akşem-seddin(->) kendi adına kurduğu Şemsîlik ile klasik Bayramîliği devam ettirmiş ve bu koldan ayrılan Tennûrîlik, 15. yy'm sonlarında İstanbul'a girerek ilk Bayramî tekkesini faaliyete geçirmiştir. Hacı Bayram Veli'nin diğer halifesi Bıçakçı Ömer Dede (Ömer Sıkkmî) ise (ö. 1475), Akşemseddin'in tersine bir yol izleyerek her türlü tarikat ritüelini reddetmiş, özel giysi ve sembollerde ifadesini bulan mistik kurumlaşma anlayışını terk ederek fütüvvet geleneklerine bağlı; "zikr"in şekilciliğini değil, "sohbef'in olgunlaştırıcı özelliğini ön plana çıkartan ikinci devre Melamîliğinin temellerini atmıştır. Bıçakçı Ömer Dede'ye ait menkıbelerin özünü oluşturan tipik bir olay, onun bu muhalif tavrını çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır: Hacı Bayram Veli'nin vefatından sonra Akşemseddin, eskisi gibi zikir meclisleri düzenlemekte, fakat Bıçakçı Ömer Dede bu ayinlere katılmamaktadır. Bunun üzerine Akşemseddin kendisine zikre girmesini, aksi takdirde tarikattan çıkarılacağını söyler. Ömer Dede ise kendisine hilafet sembolü olarak verilen tarikat tacı ile hırkasını iade edeceğini belirterek bu daveti reddeder. Ertesi gün emanetleri almak için gelen Akşemseddin ve müritleri, bahçede büyük bir ateşin yandığını görürler. Ömer Dede hiç çekinmeden ateşe girer ve üzerindeki taç ile hırka yandığı halde kendisine hiçbir şey olmaz. Bayramî Melamîleri arasında yaygın olan bu rivayet, bir bakıma Melamî adap ve erkânını şekillendiren temel bir kuralı da gözler önüne sermektedir. Bu kural, dünya malına düşkünlük ve kendini halktan soyutlayacak her türlü ayrıcalıktan uzak durma gerçeğini dile getirir. Böylece Melamîler, benlik duygusunu artıran ve kendilerini halktan ayıran özel giysi ve sembollere itibar etmemişler, klasik tarikat organizasyonları oluşturmamışlar, görkemli ayinler düzenlememişlerdir.

Melamî kutuplarından İsmail Maşukî'nin 19. yy'da yemden yaptırılan 935/1529 tarihli mezar taşı, Kayalar Mescidi haziresi. Ekrem Iştn, 1992

Bayramî Melamîliğinin kurucusu Bıçakçı Ömer Dede, aynı zamanda, ikinci devre Melamîleri tarafından tanınan ilk kutuptur. Melamîlerin kullandıkları "kutup" kavramı, diğer tarikatlardaki kurucu şeyhlere verilen "pir" unvanından daha kapsamlı bir içeriğe sahip olup bu mistik organizasyonun idaresini üstlenen manevi otoriteyi temsil eder ve tarihsel süreklilik gösterir. Bu açıdan "sahibü'z-zaman" sayılan Melamî kutupları, diğer geleneksel tarikatların "şeyh" ya da "halife" gibi yöneticilerinin üstünde bir konuma sahip bulunup toplumsal saygınlık bakımından Bektaşîlikteki "dedebaba" ve Mevlevîlikteki "çelebi" makamına eşdeğer bir statüyü işgal ederler. Diğer yandan Bıçakçı Ömer Dede'nin "kutup" tanınmasıyla Melamîlik, tasavvuf içinde muhalif bir düşünce hareketi olma özelliğini korumakla birlikte hiyerarsik yapılanmaya doğru yönelen ve sonuçta tarikatlaşma sürecine giren bir oluşumun da başlangıcındadır.

Tasavvufun şekle ait düzenlemelerini reddeden fakat idari açıdan kurumlaşmaya başlayan Melamîliği 15. yy'dan itibaren kendi yönetim mekanizmasını şekillendirmiş bir tarikat olarak nitelendirmek mümkündür. Ancak bu yönetim mekanizması hiçbir zaman diğer tarikatlardaki gibi ayrıntılı görev dağılımını esas alan kadrolaşmaya izin vermemiştir. Buna göre Melamîliğin yönetim piramidi, başta tarikatı temsil eden bir "kutup" ve onun çevresindeki belli sayıda "kalbe bakıcı" ya da "rehber" denilen görevlilerden meydana gelir. Bu yapılanmanın içinde, tekke organizasyonunu esas alan geleneksel tarikatlardaki şeyhlik kurumu yoktur. Genellikle Melamî şeyhi denilen mutasavvıflar ise, aslen Melamî olmakla birlikte

kendilerini başka bir tarikattan gösteren ve bu tarikatlara ait tekkelerde postnişin-lik yapan kişilerdir. Fakat bu anlayış da zamanla değişmiş, 19. yy'da üçüncü devre Melamîliğiyle birlikte "şeyh" kavramı tarikata girmiştir.

Bıçakçı Ömer Dede'nin vefatıyla önce Bünyamin Ayaşî (ö. 1519), ardından Pir Ali Aksarayî (ö. 1529) kutupluk makamına geçmişler ve her ikisi de Melamîliğin İstanbul'a girmesinden önceki dönemde faaliyetlerini yürütmüşlerdir. Diğer yandan bu dönemde klasik Bayramîliğe bağlı Tennûrîlik, Yavsî Baba lakabıyla anılan Şeyh Muhyieddin İskilibî (ö. 1514) aracılığıyla 15. yy'm sonlarında istanbul'a girmiş ve II. Bayezid'in (hd 1481-1512) desteğini alarak Sultanselim'de ilk tekkesini kurmuştur. Muhyieddin Efendi'nin saraydan gördüğü bu destekle Bayramîliği güçlü bir siya-~ si temele oturttuğu ve daha sonra tarikatın muhalif kanadını oluşturan Melamîlerin İstanbul hayatına girmeleriyle belirginleşen ilk ciddi tepkilerde bu siyasi gücün önemli rol oynadığı açıktır. Nitekim Şeyh Muhyieddin Efendi'nin oğlu Şeyhülislam Ebus-suud Efendi(->) tarafından verilen fetva üzerine Melamî kutbu Hamza Bâlî'nin katledilmesini, Bayramîliğin kendi içindeki tarihsel hesaplaşmayı bu siyasi güce dayanarak devlet eliyle çözme girişimi şeklinde değerlendirmek mümkündür.

Pir Ali Aksarayî, Anadolu Melamîliğinin başlıca temsilcilerindendir. Mehdilik iddiasıyla ortaya çıktığı ve bu yüzden faaliyetlerinin saray tarafından sürekli izlendiği bilinmektedir. Ancak Melamîlik tarihinde bir dönüm noktası sayılabilecek rolü, oğlu İsmail Maşukî'yi istanbul'a göndererek tarikatın burada yaygınlaşmasını sağlamasıdır. Yetiştirdiği halifelerinden Nalıncı Mehmed Dede ve Ahmed Edirnevî (ö. 1591) 16. yy'da Melamîliğin gelişmesine hizmet etmişler, Şeyh Yakub Efendi (ö. 1588) ile Şeyh Hasan Efendi ise, istanbul' daki ilk Melamî merkezi sayılan Helvaî Tekkesi'ni(->) faaliyete geçirmişlerdir.

İkinci devre Melamîliği olarak da adlandırılan Bayramî Melamîliği, Pir Ali Ak-sarayî'nin oğlu ve halifesi İsmail Maşukî (ö. 1529) tarafından 16. yy'm başlarında İstanbul'a sokulur. Bu dönem aynı zamanda Osmanlı-Safevi mücadelesinin sürdüğü, Anadolu'daki Batınî zümrelerin devlete karşı ayaklandığı ve heterodoks akımların dini hayat üzerinde etkili olduğu bir zaman kesitidir. Geleceğe karşı duyulan güvensizlik ve adalet duygusunun zedelendiğine olan inanç, bir yandan Pir Ali Aksarayî örneğinde görüldüğü gibi nüfuz sahibi mutasavvıfların mehdilik iddiasıyla ortaya çıkmalarına, diğer yandan da Şah Kalender ve Molla Kabız öncülüğündeki toplumsal ayaklanmalara meydan vermiştir. Bütün bu olumsuz koşulların, Melamîlik gibi resmi tasavvuf anlayışına muhalif bir hareketin üzerine devlet baskısını davet edeceği de açıktır. Nitekim İsmail Maşukî'nin İstanbul'da çok kısa süren faaliyetleri özellikle ulema tarafından yakından izlenmiş, hakkında çıkarılan "zındıklık" ve "mülhidlik" suçlamaları dikkate alı-


Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   606   607   608   609   610   611   612   613   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin