MENDERES VE İSTANBUL
1950'de Demokrat Parti'nin iktidarı almasından sonra başbakan olan ve bu konumunu, Demokrat Parti 27 Mayıs 1960 askeri harekâtıyla iktidardan düşürülene kadar sürdüren Adnan Menderes, İstanbul' un fiziksel çehresini en fazla etkilemiş kişilerden biridir. Cumhuriyet tarihinde kent planlaması ve kentlerin gelişmesi açısından Menderes dönemi, olumlu ve olumsuz etkileri ne olursa olsun, çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu köklü girişimlerin harekete geçirip yönlendirdiği yapılanma eğilimleri, İstanbul'da demografik gelişmenin baskısıyla birleşerek tarihi kent dokusunu yok etmiş; sorunlarını çözmekte büyük zorluklar çekilen bir megapolis hazırlamıştır (bak. metropoliten İstanbul). İstanbul kent tarihi içinde önemli bir yeri olan Menderes imarı dönemi, aynı zamanda yeni bir İstanbul imgesinin oluşturulması dönemidir.
1950-1960 Demokrat Parti iktidarı yıllarında, İstanbul açısından en önemli kentsel olgu, dönemin başbakanı Adnan Menderes'in doğrudan kontrol ettiği ve belki de yaşamının en önemli etkinliği haline dönüştürdüğü 4 yıllık imar çalışmalarıdır. Bu konuya, bir süre sadece politik açıdan bakılmış, tarihi kent dokusunu büyük bir hoyratlıkla yok eden bir kişisel eylem olarak görülmüş; fakat II. Dünya Savaşı'ndan çıkan bir ülkenin, Cumhuriyet ile birlikte başlattığı modernleşme tutkusu içinde, bu imar etkinliğinin nasıl bir dünya imgesine tekabül ettiği, bu imgeyi Türk aydınına ve politikacısına empoze eden tarihi ve güncel koşullar ve İstanbul'un içinde bulunduğu fiziksel durum, yeterli bir değerlendirme konusu olmamıştır. Bu konunun bir etkinlikler kronolojisi ve hikâyesi olmaktan öteye, Türk kent tarihi açısından simgesel bir konumu
Menderes
dönemi imar
hareketleri
sırasında
yeniden
düzenlenen
Eminönü
Meydanı (üstte)
ile Sirkeci-
Florya sahil
yolu inşaatı.
vardır. Cumhuriyet Halk Partisi'nden ayrılarak Demokrat Parti'yi kuran kadrolar ve Anadolu eşrafı, iki miras devralmışlardı: Modern dünyanın parçası olmak şeklinde tanımlanabilecek geç Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi ideolojisi ve ideolojik içeriği ekonomik istekler içinde bulamklaşmış Anadolu taşralısının dünya vizyonu. Kuşkusuz bunlara II. Dünya Savaşı galiplerinin kamuoyuna empoze ettikleri demokratik ve kapitalist modeli de eklemek gerekir.
Anadolu taşralısının kent vizyonunda tarih, sadece bir figüran olarak anlam taşır. İdeolojik amaçlarla kullanılabilir, fakat kültürel içeriği sınırlıdır. Türkiye kentlerinin son yarım yüzyıl içinde tarihi kimliğini acımadan yok eden tavır bu kültürel boşluğun sonucudur. Gelenekseli politikalarına temel almış gibi görünenler, geleneksel fiziksel çevrenin tek bir taşına bile hürmet etmemişlerdir. Bu olumsuz tavır, tarihin maddi boyutlarının bilinçlendiril-
memesinden kaynaklanır ve toplumun kültürünün davranışsal bir bileşenidir.
Demokrat Parti'nin idarecileri için politik etkinliğin başında ülkenin savaş sırasında susamış olduğu imar etkinlikleri yatıyordu. Bu imar etkinlikleri için model de, 18. yy'dan bu yana hiç değişmemiş olan Batılı modeldi. Sorun yeni imar etkinliğinin nerede ve nasıl yoğunlaştırılacağıydı. Cumhuriyet Halk Partisi ideolojisine karşı çıkan Demokrat Parti için, Cum-huriyet'in başkenti Ankara'ya karşı, Osmanlı başkenti İstanbul, imar hareketlerinin yoğunlaşacağı yer olabilirdi. Kaldı ki İstanbul, Cumhuriyet döneminde, ilk kuruluş yılları ve II. Dünya Savaşı gibi nedenlerle, Lütfi Kırdar döneminin sınırlı etkinlikleri bir yana bırakılırsa, el değmemiş bir kentti. Üstelik büyük bir oy potansiyeli vardı. Menderes, iktidarının beşinci yılında İstanbul'u imar etme tutkusuna kapılmış görünüyor. Bu tutkunun kendisi eleştirilecek bir nitelik taşımaz. An-
Dostları ilə paylaş: |