KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə624/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   620   621   622   623   624   625   626   627   ...   889
MENDERES VE İSTANBUL

393


MERCAN AĞA CAMİİ

manian sadece isteklerine kılıf geçirmek için kullanarak patolojik boyutlara ulaşan bir yol açma tutkusuyla (bu patolojik durum bugün de vardır), sağlıklı bir planlamanın çözebileceği konularda acele yapılaşmanın kurbanı olmuştur. Kentin 2000 yıldan fazla bir süre hizmet vermiş iş ve idare merkezlerini hâlâ aynı yerlerde düşünmek, bu yanılgıyı gösteriyor. Tarihi kentin özelliklerinin korunması amaçlan-saydi; ulaşım için daha çağdaş alternatifler düşünülebilirdi. Ancak Menderes'ten sonra geçen onca süre de, tarihi çevreye saygının kültürümüzün belirgin bir vasfı olmadığını göstermiştir. Demokrat Par-ti'nin iktidara gelmesiyle birlikte kurulan Anıtlar Yüksek Kurulu (bak. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu) böyle bir bilinçlenmenin tohumu bile olsa, yarım yüzyıla yakın bir süredir köklenip İstanbul'u kurtardığına tanık olunamadığına göre, bilinçlenme sürecinin yıllarla değil, yüzyılın fraksiyonlarıyla ölçülmesi gerektiği anlaşılır. Oysa suriçi ulaşımı için Menderes döneminden beri alternatifler vardı. İstanbul metrosu projesinin 19901ı yıllara kadar uygulamaya geçememiş olması, denizin ulaşım programı içinde ihmal edilmişliği, Abdülaziz döneminde Sirke-ci'ye kadar sokulmuş demiryolunun hâlâ aynı yerde bırakılmış olması, kentin liman tesislerinin (bak. limanlar) hâlâ Sirkeci, Galata, Salıpazarı, Haydarpaşa çevresinde düşünülmesi, o dönemin plancılarının ya da herhangi bir plan kararına uyarak hareket etmeyen Menderes'in gelecek için hiçbir tutarlı vizyonları olmadığını gösteriyor.

1950-1960 dönemi Türkiye'de kent ve

mimari alandaki başka köklü değişimleri de içerir. İstanbul'da belediye sınırlarının büyütülmesi, imar yasası, istimlak yasası, kat mülkiyeti yasası, kente göç, gerçek anlamda gecekondulaşma hep o yıllarda başlamıştır. Doğru ya da yanlış, kent planlamasının profesyoneller katında itibar kazanması da o dönemde olmuş, mimarinin II. Ulusal Mimari Akımı'nın baskısından kurtulup enternasyonal stile dönüşümü de 1950'li yıllarda tekrar başlamıştır. İstanbul'da yeni mimarlığın simgesi Hilton Oteli(-0 (1952-1955) idi. Belediye Sara-yı(-0 (1953), Divan Oteli ve Pastanesi(~0 (1955-1958) Büyükada'da Anadolu Kulü-bü(->) (1959) gibi yapılar modernizmin iyi örnekleriydi.

Fakat on binlerce apartman ve büro yapısı, eskiyi yitirmiş, yeninin ne olduğunu tanımlayamamış bir mimarlık uygulamasının spekülasyonun girdabında ürettiği yeni İstanbul imgesini asıl yaratan ürünlerdi. Bir yandan da, daha o zamandan kent kargaşasından kurtulmak isteyenlerin kendilerine yaratmak istedikleri yeni yaşam ortamlarını hazırlamaya çalışan Levent Mahallesi gibi projeler ortaya çıkmıştı. 1950-1960'lar bugünkü dev me-galopolis İstanbul'un minyatür habercisiydi ve tarihi İstanbul'u tahrip etme açısından bugünkü kadar acımasız olmuştu.

Menderes uygulamalarının yükü, sadece yukarıdaki temel karar yanlışlarında değildir. Bunlar kadar kötü olan, yanlış birikimlerin giderek onarılması olanaksız ve toplumun kaldırmakta zorluk çektiği ağırlıklar yaratmasıdır. Yıkılan bir eski anıt yerine gelemeyeceği gibi, ortadan kalkan bir güzellik de bir daha yaratılamaz. Yeşili

Karaköy

meydanında

yapılan

yıkımlar,

1958

kaldırıp apartmanlar dikilmiş yöre, yeniden yeşile kazandırılamaz. Yanlış saptanmış bir yerleşme yeri, üzerinde yüz binlerce insan yerleştikten sonra boşaltılamaz. Menderes döneminin bütün yanlışları katlanarak ve spekülatif boyutları büyüyüp toprak yağması haline dönüşerek günümüze kadar gelmiştir.



Menderes imarı denen 4 yıllık dönem, II. Dünya Savaşı'ndan sonra sanayileşmekte geç kalmış yarı köylü toplumların çağdaş dünya yorumlarının, iç göçlerle dolup taşan kentlere yansımasının özgün bir örneğidir. Çoğu fakir olan bu ülkelerde politik egemenliği ellerine geçirenler bir balon gibi sürekli şişen metropollerde-ki arazinin rant potansiyelini, bütün diğer kentleşme boyutlarını unutarak paraya çevirmeyi ulusal politika haline getirmişler ve bunu da, dünyada büyük kentlerin içinden geçtikleri deneyimleri göz ardı ederek, çağdaşlık, uygarlık adına yaptıklarını söylemişlerdir. Fakat köklü değişiklik isteklerinin yağmaya dönüşmesi bir politik süreçse, kentleri temelden değiştirme isteği bir kültürel süreç; kentlerin kontrolsüz büyümesi ise tarihi ve biyolojik bir süreçtir. 1950'li yıllara kadar, Türkiye'nin içinde bulunduğu tarihi koşullar büyük kent toprağı spekülasyonunu kısıtlamıştı. Zamanla bütün devlet politikasını kent toprağı rantı üzerine yoğunlaştıran mekanizmalar, toplumun kültürel davranışlarını da bu süreci destekleyecek şekilde yoğurmuşlardır. Menderes imarı olgusu, geç sanayileşen toplumların kontrol edemedikleri bir tarihi sürecin başlangıcıdır.

DOĞAN KUBAN



MERCAN

Eminönü İlçesi'nde. kuzeyde Tahtakale, güneyde Kapalıçarşı, doğuda Mahmutpa-şa, batıda Fuat Paşa Caddesi ve İstanbul Üniversitesi merkez binası ve bahçesi ile sınırlı eski semt.

Semtin kuruluşunun II. Mehmed (Fatih) dönemine (1451-1481) kadar gittiği sanılmaktadır. Semte adını da vermiş olan Mercan Ağa'nın kimliği tartışmalıdır. Kimi kaynaklarda, Mercan'da bir cami, çeşme ve sıbyan mektebi yaptırmış olan Mercan Ağa'nın Fatih'in darüssaade ağalarından olduğu yer almaktadır. Hadîka, Mercan' daki Mercan Ağa Camii'nin(->) banisinin Mercan Ağa olduğunu ve aynı yerde gömülü bulunduğunu yazarsa da, kendisinin darüssaade ağası olmadığını, caminin Darüssaade Ağası Camii diye anılmasının nedeninin, yangından sonra, muhtemelen 1114/1702'de, Darüssaade Nazırı Nezir Ağa tarafından yeniden yaptırılması olduğunu belirtir.

Kapalıçarşı'nmC-O çekirdeğini oluşturan Eski Bedestenin (İç Bedesten) bir Fatih dönemi yapısı olduğu, bu çevrede büyük çarşıların ve bir ticaret merkezinin oluşmasının Fatih dönemine gittiği düşünülecek olursa, aynı yörede ve bütünlükte yer alan Mercan'ın tarihinin de o kadar geriye gittiği varsayılabilir. Ayverdi, Mercan Ağa Camii Mahallesi'ni Fatih dönemi sonu mahalleleri arasında anar. İbrahim Paşa Camii nahiyesinde "Mahalle-i Mes-cid-i Mercan Ağa" adıyla kaydedildiğini ve vakfiye tarihinin 878/1473 olduğunu belirtir.

Mercan semtindeki cadde, sokak, mescit adları bölgenin ticari niteliğini, bir çarşı bölgesi olduğunu ortaya koymaktadır. Örücüler Camii (Mercan Ağa Camii), Ter-likçiler Mescidi (1942'de tümüyle yıkılan Pirî Mehmed Paşa Camii), Çakmakçılar Yokuşu, Uzun Çarşı Caddesi veya Mercan Yokuşu olarak da bilinen Yağlıkçılar ve Örücüler caddeleri, Ağızlıkçı, Hamamcı, Nargileci sokakları, Şamdancı Sokağı, Dök-meciler Sokağı, Çarıkçılar, Sandalyeciler, Fincancılar vb sokaklar, Kapalıçarşı ve Mahmutpaşa yöresinde de aynen görüldüğü gibi, çeşitli esnaf ve zanaatkar gruplarının adlarını taşımaktadır.

Bugün hemen hemen hiç konutun kalmadığı (1980'de Mercan Mahallesi sınırları içinde 2.150 dükkân ve işyerine karşılık sadece 15 konut vardı) Mercan'da Osmanlı döneminde tüccar ve esnafın konakları, evleri bulunduğu bilinmektedir. Fatih döneminde, 15. yy'ın son çeyreğinde Mercan Ağa Camii Mahallesi'nden başka Bezzaz-ı Cedid Mescidi Mahallesi'ni, Saman Veren-i Evvel (Saman Virân-ı Evvel) Mescidi (veya Çukur Çeşme Mescidi) Mahallesi'ni ve Saman Veren-i Sani (Saman Virân-ı Sani) Mahallesi'ni de içeren Mercan semti, günümüzde, batıda Fuat Paşa Caddesi, güneyde Mercan Caddesi ve onun güneydoğudaki devamı Çakmakçılar Yokuşu, doğuda, Fincancılar Sokağı ve kuzeyde Saman Veren-i Evvel Mescidi'nin yakınında İsmetiye ve Vasıf Çınar caddeleri arasında kalan bölümdür.

Mercan'dan bir

görünüm.


Banu

Kutun/Obscura, 1993

Fatih dönemine kadar geriye giden tarihiyle Mercan'da, çoğu mescit ve han türünden, günümüze kadar gelebilmiş veya yok olmuş çeşidi tarihi binalar vardır. Kapalıçarşı'nm Örücüler Kapısı yakınındaki Mercan Ağa Camii muhtemelen 17. yy'da bütünüyle onarılmış, daha sonra da çeşitli dönemlerde yangınlar geçirmiş ve 1946'da restore edilirken orijinal halinden bambaşka bir görünüm kazanmış olmakla birlikte halen varlığını korumaktadır. Atik İbrahim Paşa Camii, Çandarlı Halil Paşa oğlu Vezirazam İbrahim Paşa tarafından, Hadîka'ya göre 1492-1494 arasında yaptırılmış, daha sonra yıkılmış ve onarılmıştır (bak. Çandarlı İbrahim Paşa Camii ve Medresesi).

15. yy eseri Terlikçiler Mescidi (Pirî Mehmed Paşa Camii) 1940larda yıkılmıştır. Tahtakale'ye yakın Saman Veren-i Evvel (Çukurçeşme) Mescidi, Saman Emini Hoca Sinan'a atfedilir ve vakfiye tarihi 1478'dir. Çevrenin eski ve büyük hanlarından 17. yy yapısı Valide Ham(->) Çakmakçılar Yokuşu yakınındadır. Kanlarıyla ünlü olan semtte Fatih döneminde Mercan Odaları(->) vardı. Ayakkabıcı, terlikçi bekâr esnafı buralarda kalırdı.

Mercan, Fatih döneminden başlayıp

1960-1970'lere gelene kadar İstanbul'da pabuç ve terlikçiliğin merkezi sayılırdı. Mercan terlikleri âdeta tescilli bir marka gibiydi. Son 25 yılda, hele de 1980'den sonra Kapalıçarşı çevresinin ticari yapısındaki değişme Mercan'ı da etkiledi. Burası yine bir çarşı ve yoğun bir ticari semt olarak kalmakla birlikte dükkân ve işyerlerinin yapısı değişti ve çeşitlendi. Halen bu bölge her çeşit toptan ve perakende ticaretin yapıldığı işyerleri, dükkân ve hanlarla doludur.

İstanbul'un eski semtlerinin tümü gibi Mercan da, tarih boyunca yangın felaketlerine uğramış; semtteki evler, dükkânlar, işyerleri yanmıştır. Haziran 1645'teki yangın, 1790'da Uzunçarşı'dan başlayan yangın, 1795'te, 1911'de ve 1927'de çıkan yangınlarda semt büyük hasar görmüştür.

İSTANBUL


Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   620   621   622   623   624   625   626   627   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin