KirkçEŞme tesisleri



Yüklə 8,39 Mb.
səhifə642/889
tarix09.01.2022
ölçüsü8,39 Mb.
#91610
1   ...   638   639   640   641   642   643   644   645   ...   889
    Bu səhifədəki naviqasiya:
  • Bibi.
MESERRET KIRAATHANESİ

SÜTUNU) FORUMU, J# FORUMU « CONSJÂNTfNuf==™ffi%*USTElON

i SÜTUNU /7/7EÛKSIPPOS HAM,

; (ÇEMBERLlTAŞ)/y

jigg^^ HWODROM

Bizans döneminde kenti boydan boya aşan Mese'nin güzergâhı. Doğan Kuban

bugün kare planlı, üstü ahşap tavanlı ve kiremit kaplı bir çatı ile örtülüdür. Yapının batı cephesinde hafif bir çarpıklık söz konusudur. Bu cephede yer alan dikdörtgen açıklıklı bir kapı ile mescide geçilir. İçeride kuzey ve batı yönde dört tanesi serbest, iki tanesi duvara bitişik olan altı a-ğaç direk ile taşınan "L" şeklinde ahşap bir mahfil bulunmaktadır. Kuzey ve güneyde ikişer, batıda bir. doğuda dört pencere ile yapı aydınlanmaktadır. Mescitte bulunan minber ve vaaz kürsüsü yeni o-lup ahşap malzemeden yapılmıştır.

Mescidin minaresi alışılmışın dışında batı duvarının mihrap duvarı ile birleştiği köşeye yakın olarak yerleştirilmiştir. Altta yukarı doğru daralan çokgen kaide ü-zerinde silindirik gövdeli minare tek şe-refeli ve üzeri kurşun kaplı piramidal külahlı olup gövdesi tamamen sıvalıdır.

Caminin mihrap duvarında batı köşesine yakın yerde bulunan ve üzerindeki iki satırlık kitabesinde Merzifonlu Mustafa Paşa'ya ait olduğu anlaşılan bir çeşme vardır. Kitabe bir tamir kitabesi olup üzerinde 1239/1823 tarihi yazılıdır.

Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, l, 227; Tanışık, istanbul Çeşmeleri, I, 248; Öz, İstanbul Camileri, I, 85.

AHMET VEFA ÇOBANOĞLU



MEŞE

Kentin bütün tarihi boyunca kaburgasını oluşturan anayol ya da orta yol (Türk döneminin Divanyolu) Roma ve Bizans döneminde Meşe (erken dönemlerde Tauri Forumu'na kadar Regia) adını taşımıştır. Bu yol Trakya'dan Bizantium'a gelen eski Via Egnatia'nın sonradan kent içinde kalan bölümüdür.

Mese'nin Beyazıt'tan sonra Edirnekapı ve Aksaray'a doğru uzanan bölümü Aya-sofya-Beyazıt arasında kalan bölümü kadar iyi bilinmiyorsa da yarımadanın ortasından geçen bu yolun kent yaşamında bir omurga görevi gördüğü, Konstanti-nopolis'in ve istanbul'un kent içi imgesinin onun çevresinde şekillendiği biliniyor. Meşe konusundaki bilgiler temelde yazılı belgelere dayanmaktadır. N. Fıratlı'nın Mi-lion kazısı sırasında, yolun altındaki kanalizasyona ilişkin bilgiler; Meşe ile Antiohos Sarayı arasında 1964'te Naumann tarafından yapılan kazıda ve Çemberlitaş, Beyazıt çevresindeki kazılarda, yol kaplamasına ve revaklara ilişkin bazı ayrıntılar bulunmuştur.

Meşe, bugünkü Divanyolu(-») gibi düz bir doğrultuda Beyazıt'a kadar uzanıyordu. Genişliği bütün öğeleriyle birlikte 25 m civarındaydı. Bu revaklar çok kez yanmış, depremlerde yıkılmış, zaman içinde büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. 406'daki büyük yangından sonra II. Teodosios döneminde çıkarılan bütün yasaklara karşın Meşe' nin revakları 5. ve7. yy'lar arasında çok kez yangınlarla tahrip olmuştur.

Mese'yi Roma çağının bir mimari yapıtı ve kent düzeninin bir öğesi olarak tanımlamak gerekir. Constantinus kenti kurarken sarayla kendi forumu arasında iki kadı bir revak yaptırmış ve bunu heykeller

ve sanat yapıtlarıyla süsletmişti. Bu revak-lı yol Regia (ya da Pigia) adını taşıyordu. Pseudo-Kodinus bu revağın surlara kadar uzandığını yazar. Fakat Augusteion'dan Porta Auera'ya kadar uzanan 3,5 km'yi geçen bu yolun kendinden sonra gelen imparatorlar tarafından tamamlanmış olacağı da düşünülebilir. Kaldı ki Mese'nin çevresindeki görkemli mimarinin, forumların, yapıların oluşması yüzyıllarca sürmüştür.

Doğu Roma başkentinin bu anayolu, ortada büyük taş döşeli yaya ve araba yoluydu. Yolun altında büyük bir itina ile yapılmış ve Roma kent düzeninin ulaştığı düzeyi gösteren, tuğla ile örülmüş kanalizasyon kalıntıları bulunmuştur. Mese'nin iki tarafında yoldan bir-iki basamakla çıkılan iki katlı revaklar vardı (embolos). Bu revakların arkasında dükkânlar sıralanıyordu. Duvarları tuğladan yapılmış, birinci katı muhtemelen tonozlarla örtülü, kolonları mermer olan bu revakların dükkânları ve çatıları ahşaptı. Revaklar arasında ahşap merdivenler; birbirini izleyen revaklarda değişik mesleklere mensup ticaret erbabının dükkânları ya da bölgeleri vardı. Dükkânların sahipleri bunlara yakın civar evlerde oturuyorlardı. Çarşı gibi çalışan bu revaklara halk "agora" diyordu. Bu dükkanlı revaklar Osmanlı döneminin arastalarına tekabül eder. Fakat inşaat sistemleri farklı olduğu gibi, iki katlı idiler ve heykellerle süslenmişlerdi. Zaman içinde bu revaklar çevresinde, derme çatma, ahşap birçok depo, satış yeri cinsinden ek yapı türemiş, Osmanlı dönemindeki yangınlar gibi, Türk dönemi öncesinin birçok yangını da bu revaklarda başlamış, imparatorluğun ekonomik zaafa düştüğü çağlarda giderek yok olmuşlardır.

Bizantion'un agorasına tekabül ettiği düşünülen Augusteion'a(-t) saray kapısına ve Milion'a bağlanan Meşe, kentin bu gösterişli meydan ve yapılarının, ünlü Ba-silike Stoa'nın ve Hippodrom'un(->) olduğu bir noktada başlıyordu. Saray, Ayasofya ve Hippodrom nedeniyle burası kentin en önemli sosyal ve politik olaylarının geçtiği yerdi. Batıya doğru uzanırken, yolun hemen başında Milion Meydanı vardı, imparatorluğun kentlerinin başkentten uzaklıkları Milion'dan başlayarak hesaplanırdı (bak. Milion Taşı) Meşe bugünkü gibi hafif yükselerek Çemberlitaş'm(-0 merkezini oluşturduğu Constantinus Forumu' na(->) geliyordu. Augusteion'a en yakın olan dükkânlarda en pahalı eşyalar satılırdı. Saray kapısından Milion'a gelene kadar parfüm satıcıları vardı. Böylece kötü kokuların saraya gitmesi önlenmiş oluyordu. Daha sonra ünlü Zeuksippos Ha-mamı(-0 yakınında kumaş satıcıları bulunuyordu. Daha sonraki yüzyıllarda (9. yy) gümüşçülerin (argiroprateia) dükkânlarının da Milion ile Constantinus Forumu arasında olduğunu öğreniyoruz. Kuyumcular da bu bölgedeydi. Constantinus Forumu (Foros) kentin ana forumu kabul edilir, kentte forum dendiği zaman Constantinus Forumu anlaşılırdı. Burada da kumaş tüccarları vardı. Bu forumda di-

ğer idari yapılarla birlikte Praetorium(->) (vilayet konağı) bulunduğu için, aynı zamanda kentin idari merkeziydi. Halic'e inen ticaret bölgesiyle bugün olduğu gibi doğrudan ilişkili birçok yol Mese'ye açılıyordu. Bu yollarda da revaklar vardı. Bunlardan bir tanesi Makros Embolos (Uzun Çarşı) günümüze kadar adını ve revakları hariç varlığını korumuştur (bak. Mercan). Fatih'in ilk bedesteni de Constantinus Forumu çevresinde yapılmıştır. Bu durum, İstanbul'da bazı eşyaların satıldığı yerlerin bile Constantinus'tan Fatih'e kadar süreklilikle uzandığını gösterir.

Meşe, Constantinus Forumu'ndan sonra yine Regia adı altında batıda Theodo-sius Forumu'na ulaşıyor ve onun doğusundan geçerek Aksaray'a doğru uzanıyordu (bak. Beyazıt). İki forum arasında fırıncıların (artopoleia) dükkânları vardı. Roma' daki Traianus Forumu'ndan esinlenmiş olan Theodosius Forumu kentin önemli bir anıtsal meydanıydı. Kentin büyük anıt sütunlarından bir diğeri olan Theodosius Sütunu buradaydı. Daha sonraki dönemlerde bu forum batısındaki Tauri Forumu ile bir anlamda birleşerek sadece Tauri Forumu(-») olarak tanınmıştır. II. Teodosios Takı Meşe üzerinde olmalıdır. Fakat bu anayolun Beyazıt'tan sonra ikiye ayrılıp Yedikule'ye ve Edirne Kapısı'na gittiği meydan olan Filadelfion'un(->) yeri tartışmalıdır. Bu konuda yeterli arkeolojik veri ortaya çıkmamıştır.

Tauri Forumu ile Bous Forumu (Aksaray) arasında üç önemli kent öğesi vardır: Kapitol, Filadelfion ve Amastrianon. Ka-pitol Roma'daki gibi merdivenlerle çıkılan bir platform üzerindeydi ve Tauri Forumu' ndan sonra geliyordu. Mango'ra göre burada Jüpiter, Minerva ve Jünon'a ait bir tapınak ve üniversite bulunuyordu. Arazinin topografyasına göre bunun bugünkü Hasan Paşa Medresesi ve Bayezid Hamamı yakınında olması gerekir. Yol bugünküne yakın bir yönde Koska'ya(->) inerken de Filadelfion'a ulaşmış olmalıdır. Çünkü bu noktadan sonra ikiye ayrılarak Şeh-zadebaşı üzerinden Constantinus'un Mar-tirion'una ve Edirnekapı'ya uzanıyordu. Bu yol ayrımının çok daha aşağı bir kotta olması topografik olarak pek anlamlı değildir. Burası Meşe üzerinde ve Vezne-ciler'e doğru uzanan bir meydan olarak düşünülebilir. Filadelfion'un genellikle Şehzade Camii civarında olduğu söylen-mişse de, Beyazıt'a daha yakın, KapitoPle ilişkili bir ara kotta olması araziye daha uygundur (Mango, Laleli Camii'nin yerinde olduğu kanısındadır). Daha sonra Meşe, Laleli Camii civarında Amastrianon Forumu'na(->) ulaşıyordu. Aksaray'a inen yokuşun Lykos (Bayrampaşa) Deresi vadisi ile buluştuğu düzlükte, sınırlarını bilmediğimiz Bous Forumu(->) vardı. Bous Forumu, Marmara üzerindeki limanlarla ilişkili büyük bir hayvan ve tahıl pazarıydı. Burada Meşe dereyi geçerek ve büyük bir olasılıkla bugünkü Cerrahpaşa Cadde-si'ni izleyerek İstanbul'un yedinci tepesine tırmanıyordu. Bu bölge, sınırları pek belli olmayan ve Bizans döneminde Kse-

rolofos adıyla anılan Türklerin Yayla dedikleri düzlüğe çıkardı. Yayla'ya çıkıldığı yerde, Cerrah Mehmed Paşa Külliyesi'n-den(->) sonra, surlara giden yol üzerindeki son forum olan, ünlü Arkadios Sütu-nu'nun(->) süslediği, Arkadios Forumu' na(-0 varılıyordu. Daha sonra yol batıya doğru devam ediyor ve Constantinus döneminde kentin anakapısı olan Altın Kapı' ya(-t) (Porta Auera) varıyordu. Constantinus Suru'nun(->) bu ilk kapısının bugünkü Esekapı Medresesi civarında olduğu tahmin edilmektedir. Teodosios Surları yapıldıktan sonra Altın Kapı Yedikule'ye gitmiş, Meşe de oraya kadar uzamıştır.

Mimarisinin bütün görkemine karşın Meşe, üzerinde zafer alayları ya da dini alaylar düzenlenmediği zaman, Mahmut-paşa Çarşısı'mn eski dönemlerine benzerdi. Ayaklarına kadar uzanan yünden tunikler giymiş, başları örtülü kadınlar, yine benzer şekilde daha kısa tunikler giymiş erkekler, bazen katırların çektiği süslü arabalara binmiş zengin kadınlar, atla ve maiyetleriyle gezen büyük idareciler ya da zenginler, Osmanlı döneminde olduğu gibi sırt hamalları, yük taşıyan deve, at, katır ve eşekler, sokak satıcıları, revakların arasında dükkânlar önünde kurulmuş tezgâhlar, hayvan sürüleri, bugünkü Türklerin hiç de yadsımayacağı, gürültülü ve renkli bir günlük yaşam gösterisiyle kentin bu anayolunu doldururdu. Fakat büyük merasim günlerinde, örneğin dini alaylarda, özellikle imparatorlar seferden zaferle dönerken, esnaf loncaları yolları temizlemek ve çiçeklerle süslemekle görevliydiler (bak. alaylar). Bütün bu yaşamın çevresinde forumlardaki anıtlar, heykeller,

çeşmeler, sütunlar, arkada saraylar, kiliseler ve halkın konutları yükselirdi.

Meşe hakkındaki betimlemelerin çoğu erken dönemlere ilişkindir. Daha sonraki dönemlerde forumların çoğu harabe haline gelmiş, yapılarla dolmuş, Mese'nin revakları da ortadan kalmıştır. Buondelmon-ti 1420-1430'da Meşe üzerinde iki revak kaldığını yazar. Fetihten sonra bu revaklar-dan da iz kalmamış, İstanbul'un yeni inşa döneminde ele geçen bütün sütunlar cami, medrese gibi yapılarda kullanılmıştır. Helenistik geleneğin istanbul'daki uzantısı olan revaklı yollar, 6. yy'a kadar yapılmakta devam etmiştir. Bunlara daha çok geç Roma dönemi Konstantinopolis'in bir özelliği olarak bakılabilir. Anıtlar, sütunlar, taklar, heykellerle süslü taş döşemeli meydanları geçerek kenti bir başından öbür başına geçen bir revak düşünmek bugünün insanı için zordur. Fakat Roma'nın günümüze kadar uzanan büyüklüğünün, hayalleri hâlâ işgal eden imgeleri bu olağanüstü yapı gösterileriyle elde edilmiştir.

Bibi. Guilland, Etudes, II, 69-79; Janin, Constan-tinople byzantine, 90-100; C. Mango, Le Deve-loppment urbain de Constantinople (IV-VlIsiec-les), Paris, 1985, s. 27-28, 30-32; Müller-Wiener, Bildlexikon, 269-270.

DOĞAN KUBAN




Yüklə 8,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   638   639   640   641   642   643   644   645   ...   889




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin