METROPOLİTEN İSTANBUL
Üç imparatorluk başkentinin görsel anılarım, 19. yy'm dokusunu, tarihi konutlarının bir bölümünü, Boğaziçi gibi özgün bir kentsel yerleşmenin temel boyutlarını ve doğal karakterini, Osmanlı İmparatorlu-ğu'nun son dönem burjuvazisinin düzenli büyük bahçeler içinde, kendine özgü üsluplar geliştirmiş ilginç bir geleneğin örnekleri olan büyük konutlarını II. Dünya Savaşı'na kadar koruyan İstanbul, yarım yüzyıldan kısa bir sürede 2.500 yıllık bir tarihi mirası hemen hemen unutarak bütünüyle kimlik değiştirmiştir. Kent nüfusunun bu süre içinde on kat artması bu değişmeyi zorunlu kılan en önemli faktördür. Böyle bir büyümenin sancısını çekmeyen bir dünya kenti yoktur. Ama İstanbul'un alan ve nüfus olarak büyüme hızı, Batılı ülkelerde eşi olmayan ve örneği ancak yoksul Üçüncü Dünya ülkelerinde gösterilebilecek bir boyuttadır. Bu nüfusun kültürel yapısı da göz önüne alındığı zaman Metropoliten İstanbul'un içinden çıkılmaz görünen sorunları, yeni görüntüsü ve mekânsal özellikleri anlaşılabilir bir içerik kazanmaktadır. Yapılar Kentinden Yollar Kentine İstanbul son 50 yıl içinde, bir yapılar kentinden bir yollar kentine dönüşmüştür. Gerçekten de, motorlu araçlar (otomo-
415 METROPOLİTEN İSTANBUL
bil) toplumun gözünde birincil bir statüye erişmeden önce, bütün dünya kentleri, yapı imgesinin egemen olduğu kentlerdi. Bu imgeye değişik bir vurgu getiren öğeler, antik çağda Helenistik ve Roma dönemlerine özgü büyük revaklı yollar ve forumlar, Batılı kent geleneğinde, özellikle Rönesans'tan sonra, yeni bir kent vizyonunun göstergesi olan meydanlardı. Sanayi döneminde Batı kentleri büyük boyutlu yapılarla orantılı meydan tasarımlarıyla birlikte, düzenli ve geniş bir yol dokusu kavramını da geliştirmişlerdir. İstanbul kent içi ise, yapıyı yol ve meydanla birleştiren bir kentsel imgeye, uygulama açısından ancak Cumhuriyet döneminde ulaşmıştır. Yine de birkaç sınırlı alan düzenlemesi dışında İstanbul, yapılar arasındaki boşlukların tesadüfen oluştuğu ve kent vizyonuna yapıların egemen olduğu bir İslam kenti görüntüsünü taşımıştır. Oysa bugün İstanbul imgesini oluşturan öğeler içinde bulvarlar, çevre yolları, köprüler, kavşaklar önemli bir yer tutmaktadır. Hattâ bu izlenim Paris, Londra, Roma, Ams-terdam gibi kentlerden de daha kuvvetlidir. Çünkü anıtsal yapı geleneğini unutmayan ve büyük boyutlu tarihi yapıları daha yoğun olan bu eski Avrupa başkentlerinde, kent içi görüntüye yollar kadar yapılar da egemendir. İstanbul'da ise büyük yollar çevresinde gecekondular, dar cepheli apartman ve büro binaları, dağınık sanayi yapıları ya da inşaat halinde mahalleler, az gelişmiş bir yapı kavramı ile ithal edilmiş çağdaş yolla sürekli karşıtlık yaratan dengesiz kent görüntüleri oluşturmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |