MEYDANCIK MESCİDİ
432
r
433
MEYDANLAR
sazını taşır, atışmalarından pay alırdı. Ustalıklarını ortaya koyduktan sonra bunlara bir mahlas (takma ad) verilirdi.
Abdülaziz ve II. Abdülhamid dönemlerinde yetişen ve kendilerini kabul ettiren meydan şairlerinin başlıcaları şunlardır: Alımed Derünî, Ahterî, Aşkî, Behçe-tî, Bîdârî(-0, Celâl, Dercî, Enverî, Ferdî Dede. Beşiktaşlı Gedâî(->). Giıyânî, Deli Hakkı, Halim Baba, Ikrârî, Kandî, Küçük Dertli, Memduhî, Meylî, Mihrî, Mustafa Çavuş. Nâmî(-»), Nutkî, Resmî, Sabrî, Sad-dî, Salikî, ServerîC-»), Sevdaî, Şirinî, Üsküdarlı Vasıf ve Bahriyeli Yusuf Kenan'dır. Bunların dışında, bu tür kahvelerde sadece mani söyleyenler de vardır. Zil izzet, Perişan Hali, Bodur Tevfik, Otak-çılarlı Ahmed Cevad vb bunlardan sadece birkaçıdır. Bunlar, yaşadıkları dönemin şairlerinin eserlerini okuduktan sonra kendi manileriyle meydanlarda yerlerini alırlardı.
Meydan şairlerinin semai kahvelerinde karşılıklı şiir söyleşmeleri belirli bir düzende gerçekleştirilirdi. Çığırtkanın yönetiminde muammanın ilanıyla başlayan fasıl, semai ile devam ederdi. Daha sonra sırasıyla dübeyt, divan, koşma, yıldız, kalenderi,- destan ve maniye sıra gelirdi. Leb-değmez (dudakdeğmez) ve noktasız maniler ise, bu sonuncu dalın özel ustalık isteyen alt dallarıydı.
Bir meydan şairi, doğrudan şiire başlamaz, okuyacağı şiirin konusunu ima eden, yine manzum bir parçadan sonra esas şiire geçerdi. Latife yollu bir şiir söylene-cekse, daha önce, beyit yapısını gösterse bile, ortadan bölünerek dörtlük de olabilecek şu şiir söylenirdi: Efendim hoş, nasibim boş, tecelli taksirat meyhoş / İçip aşkın şarabını, bu şeb ben olmuşum ser-hoş.
Semainin konusu gerçeğe dair ise şöyle bir beyit esas şiirin önünden okunabilirdi: Yıkıldı meşreb-i dünya, çekildi bir kenar oldu /Muhabbet kandili söndü, gönül bir türbedâr oldu.
Benzer bir sunuş da manilerden sonra söylenecek olan şiir türünün takdiminde görülür. Bir mani okuyan meydan şairi, daha sonra okumak istediği türün bestesini çalgıcıdan bir mani söyleyerek ister. Okunacak olan bir semai ise şöyle bir mani söyleniverir: Adam aman semai/Urdu felek sillesin /Dört dolaştım semayı/ Şu manimin peşinden / Bağlayıver semai.
Okunulacak şiirler koşma veya destan ise, istek bildiren maniler şöyle olabilirdi:
Adam aman koşmaya / Pek küçükten başladım / Yangınlara koşmaya /Şu manimin arkasından /Bağlayıver koşmaya //... //Adam aman desteme/Bir kez adu olmuşum/ Verir miyim dest ona/Şu maninin arkasından /Bağlayıver destana.
Meydan şairleri, klasik saz şiiri geleneğinin örneklerinin yanında bazı yeni dallar da ortaya koymuşlardır. Saz şairlerinin bilmediği "yıldız" ile, sadece aruzla yazdıkları kalenderinin sekiz heceli olarak yazılıp söylenmesini bu yenilikler arasında sayabiliriz. Yıldız, O. C. Kaygılı'ya göre
müstezata çok benzeyen, çalış ve söyleyiş tarzı güç olan bir şiir idi. Ayrıca makamı ötekilerden oldukça farklı olan yıldızı da herkes söyleyemezdi. Ayrıca, maninin, söyleniş tarzına göre, "çingene tarzı mani" ve "külhanbey ağzı mani" gibi dallan da vardır. Semai kahvelerinde söylenen bu şiirleri her şair aynı başarıyla okuyamazdı; bazı dalların ünlü icracıları arasında mani, destan ve semaide Zibidi Raşit, Tatavlalı Kör Yani, Badik Ömer, Neyzen Murat, Paşalı İhsan; semaide Örücü Şali; Çingene tarzı manide Hanende Nasib Hanım, Muhsin; külhabey ağzı manide Borazan Tevfik, Çengi ve Hanende Gülüs-tan'ı sayabiliriz.
Bu kahveler istanbul'un hemen her semtinde bulunurdu. Beşiktaş'ta, Galata'da Çeşme Meydanı'nda, Tophane'de, Boğazkesen'de, Unkapanı'nda, Kasımpaşa'da, Halıcıoğlu'nda, Defterdar'da bulunanlar en iyileriydi. Buralar aynı zamanda, semtlerinin gözde tulumbacı kahveleri olarak da bilinirdi. Bunlardan Şehzadebaşı ile Laleli arasındaki Çukurçeşme Semai Kahve-si'nin 1302'deki hali S. M. Alus tarafından uzun uzadıya anlatılmıştır (bak. semai kahveleri).
Döneminde önemli bir görevi üstlenmiş olan meydan şairleri, bugün sadece hatıralarda kalmıştır. Belki, Anadolu'nun bazı yerlerinde (Kars, Erzurum, Kayseri, vb) hâlâ devam eden atışma geleneği, İstanbul'un meydan şairlerini hatırlatan "âşık'larla canlılığını korumaya çalışmaktadır.
Bibi. Ahmet Cevat, "Meydan Şairleri", HBH, III, S. 26 (15 Temmuz 1933), 38-43, S. 27 (15 Ağustos 1933), 73-79; O. C. Kaygılı, İstanbul'da Semaî Kahveleri ve Meydan Şairleri, İst., 1937; T. Alangu, Çalgılı Kahvelerdeki Külhanbey Edebiyatı ve Numuneleri, ist., 1943; Bayrı, istanbul Folkloru, 74-85; M. H. Bayrı, "İstanbul Folkloru: Semai Kahveleri", İFA, I, S. 11 (Haziran 1950), 163-165; ay, "İstanbul Folkloru: Meydan Şairlerinden Birkaçı", TFA, I, S. 12 (Temmuz 1950), 182-183; Üsküdarlı Vasıf Hoca, "Çalgılı Kahveler", Bu Şehr-i istanbul ki..., (haz. Ş. Kutlu), İst., 1972, s. 226-232; A. Kaynar-dağ, "Eski İstanbul Kahvelerindeki Şiir Şenlikleri", Folklor ve Etnografya Araştırmaları 1985,
18754e
Sultanahmet
Meydanı.
Imağes d'empire,
ist, 1993
İst., 1985, s. 401-408; A. E. Bozyiğit, "Eski İstanbul Semai Kahvelerinde (Çalgılı Kahvelerde) Söylenen Ayaklı Maniler", Türk Folkloru Araştırmaları, 1986/1, 73-122.
SAİM SAKAOĞLU
Dostları ilə paylaş: |