Kiyâmet alâmetleri Yusuf el-Vâbil Çeviren c emaleddin kutlu


Ebu Ubeyye’ye şöyle cevap veriyoruz



Yüklə 1,57 Mb.
səhifə10/22
tarix15.01.2018
ölçüsü1,57 Mb.
#37943
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   22

Ebu Ubeyye’ye şöyle cevap veriyoruz: Çocuk yaşta birisi mükellef olmaz, Allah çocuk peygamber de göndermez. Sadece Rasulullah (sav) İbn Sayyad’ın gerçekten Deccal olup olmadığını öğrenmek istemiştir. Çünkü Medine’de onun Deccal olduğuna dair büyük bir söylenti yayılmıştı ve onun hakkında da vahiy olarak hiçbir şey gelmemişti. Rasulullah (sav) bu durumda onun kim olduğunu öğrenmek istedi ve bulüğ çağına eren bu kişiye: “Benim Rasulullah olduğuma şehadet ediyor musun?” ... “Ben gönlümde senin için bir şey tuttum” ... gibi sorular sordu.

Bu sorularla kasıt İbn Sayyad’ın müslüman olmasını istemek değildir. Sadece onun kim olduğunu öğrenmektir. Durum bundan ibaret olunca da Rasulullah (sav)’in sorduğu sorunun cevabını beklemesi garipsenecek bir şey olmaz. Nitekim verdiği cevplardan onun yalancı deccallerden bir deccal olduğu ortaya çıkmıştır.

Ayrıca Rasulullah (sav)’in küçük birisine İslâm’ı tebliğ etmesinde bir engel yoktur. Bu yüzden Buhari, İbn Sayyad kıssasının yer aldığı bölümün başlığını, “İslâm çocuğa nasıl tebliğ edilir”1 diye isimlendirmiştir.

Rasulullah (sav)’in peygamberlik iddiasında bulunan İbn Sayyad’a neden ceza uygulamadığına gelince, herhalde Ebu Ubeyye buna cevap veren alimlerin sözlerini okumamış olacak. Onlar buna şöyle cevap vermişlerdir:

1- İbn Sayyad, Medine yahudilerindendi veya onlarla anlaşması olan biriydi. O günlerde Rasulullah (sav) ile yahudiler arasında ateşkes vardı. Rasulullah (sav) Medine’ye geldiğinde, yahudiler tenkid edilmeyecek ve dinlerinde serbest bırakılacaklar diye onlarla anlaşmıştı.

İmam Ahmed’in Cabir (ra)’den rivâyet ettiği hadis bunu desteklemektedir: Rasulullah (sav) İbn Sayyad’a gitti ve onunla konuştu. Hz. Ömer: “Ya Rasulullah izin ver onu öldüreyim” dedi. Rasulullah: “Eğer o Deccal ise sen onu öldürecek olan kişi değilsin. Onu öldürecek olan İsa b. Meryem’dir. Yok eğer o Deccal değilse sana anlaşma yapılan bir kişiyi öldürmek düşmez.” dedi.” 2

Bu cevap Hattabî1 ve Beğavî’nin2 görüşüdür. İbn Hacer ise: “Buna karar verecek olan Rasulullah’dır” demiştir.3

2- İbn Sayyad o vakit çocuk sayılırdı, daha henüz buluğ çağına ermişti. Buhari’nin İbn Ömer (ra)’den rivâyet ettiği hadiste şöyle dediği vardır: “Rasulullah (sav) İbn Sayyad’ı Ensar’dan Benî Meğâle oğullarının taştan yapılmış kalesinin yanında çocuklarla oynarken buldu. İbn Sayyad henüz buluğ çağına ermeye başlamıştı.”4

Bu cevap Kadı İyâd’ın görüşüdür.5

3- İbn Hacer bu cevapta İbn Sayyad’ın açıkça peygamberlik iddiasında bulunmadığını, sadece kendisine risalet geldiğini ima etmiştir. Risalet iddiası, peygamberlik iddiasını gerektirmez. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “(Rasûlüm) görmedin mi? Biz kâfirlerin üzerine, kendilerini iyice (isyankârlığa) sevkeden şeytanları gönderdik.” (Meryem: 83)”6

Deccal’in Çıkacağı Yer

Deccal doğu tarafından, Horasan’da7 İsbehan8 Yahudiliği’nden çıkacak, Mekke ve Medine hariç girmedik yer bırakmayacak.

Daha önce geçen Fatıma binti Kays hadisinde de Rasulullah (sav) Deccal için şöyle demişti: “Habereniz olsun ki o Şam denizinde yahut Yemen denizindedir. Hayır o, doğu tarafındadır (diye buyurdu ve eliyle doğu tarafına doğru işaret etti).”1

Ebu Bekir (ra)’dan: “Rasulullah (sav) bize şöyle dedi: “Deccal doğudan çıkacak. Oraya “Horasan” denilir.”2

Enes (ra) Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Deccal İsbehan Yahudiliği’nden çıkacak. Beraberinde yetmişbin yahudi olacak.”3

İbn Hacer diyor ki: “Nereden çıkacak? Bir kere onun doğu tarafından çıkacağı kesindir.”4

İbn Kesir diyor ki: “Çıkacağı yer İsbehan’daki Yahudilik Mahallesidir.”5

Deccal Mekke ve Medine’ye giremeyecek:

Deccal ahir zamanda çıktığında Mekke ve Medine’ye girmekten men edilecek. Bu konuda sahih hadisler vardır. Diğer şehirlere ise tek tek girecek. Fatıma binti Kays hadisinde geçtiğine göre Deccal şöyle demiştir: “Ben çıkınca yeryüzünde dolaşacağım ve kırk gün içinde kendisine girmediğim hiçbir yer bırakmam. Ancak Mekke ve Medine müstesnadır. Bunların her ikisi de bana haram kılınmıştır. Birine yahut o iki beldeye girmek istedikçe beni elinde bir kılıçla bir melek karşılar ve beni oraya girmekten engeller. Muhakkak onlardaki her bir yol üzerinde onları koruyup beklemekte olan bir takım melekler vardır.”1

Yine Deccal şu dört mescide giremez: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî, Mescid-i Tur ve Mescid-i Aksa.

İmam Ahmed, Cünâde b. Ebî Ümeyye el-Ezdî’nin şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Ben ve Ensar’dan bir kişi sahabeden birinin yanına gittik ve: “Bize Rasulullah (sav)’den Deccal hakkında duyduğun şeyi anlat” dedik. Dedi ki: “... Yeryüzünde kırk gün kalacak. Girmediği yer olmayacak. Ancak dört mescide yaklaşamaz: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî, Mescid-i Tur ve Mescid-i Aksa.”2

Buhari ve Müslim’de geçen: “Rasulullah (sav) çok kıvırcık saçlı, gözü şaşı olan bir adamı, elini başka bir kimsenin omuzuna atmış Kâbe’yi tavaf ederken gördü ve onun kim olduğunu sordu. Ona: “O Mesih Deccal’dir” dediler”3 rivâyetine gelince, buna şöyle cevap verilir: Deccal’in Mekke ve Medine’ye girmesi ahir zamanda çıktığında olacak. Doğrusunu Allah bilir.4

Deccal’e kim uyacak?

Deccal’e uyanların çoğu yahudiler, İranlılar, Türkler ve diğer insanlardan olacak. Bunların çoğu kadınlar ve köylüler olacak.

Müslim Enes (ra)’den Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Deccal’e üzerlerinde şal olan İsbehan yahudilerinden yetmişbin kişi uyacak.”1

İmam Ahmed’in rivâyetinde ise şöyledir: “Başlarında taç olan yetmişbin kişi.”2

Ebu Bekir (ra)’dan gelen hadiste şöyledir: “Deccal’e uyanlar yüzleri deri üstüne deri kaplanmış kalkan gibi olan insanlardır.”3

İbn Kesir diyor ki: “Görülen o ki, Deccal’in yardımcısı olan bu kişilerden kasıt Türkler’dir.”4

Bana göre, bunlar içinde İranlılar da vardır. Nitekim Ebu Hureyre’den gelen hadiste şöyle geçmektedir: “Siz İranlılar’dan Hûz ve Kirman ile savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Onlar kırmızı yüzlü, basık burunlu küçük gözlüdür. Yüzleri deri üstüne deri kaplanmış kalkanlar gibi kalın etli ve ayakkabıları tüydendir.”5

Ona uyanların çoğunun köylüler olmasına gelince bunun sebebi onların cahil olmalarındandır. Ebu Umâme hadisinde şöyle geçiyor: “Onun imtihanından biri de köylü birisine şöyle demesidir: “Eğer senin anne-babanı diriltirsem, benim senin rabbin olduğumu kabul eder misin?” Köylü: “Evet” der. O an ona iki şeytan anne ve babası şeklinde gözükür ve şöyle derler: “Ey oğlum! Ona uy, o senin rabbindir”.6

Ona uyanların çoğunluğunun kadınlar olmasına gelince bu onların çok çabuk etkilenmeleri ve cahil olmalarından dolayıdır. Onların bu durumu köylülerden daha kötü olacaktır. İbn Ömer (ra)’den gelen hadiste Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Deccal Medine kenarındaki Merkenat vadisine uğrayacak. Onun yanına en çok kadınlar gider. Öyle ki, kişi karısının, annesinin, kızının, kızkardeşinin, halasının yanına döner de onları Deccal’in yanına gitmesin diye bağlar.”1

Deccal’in fitnesi (yapacağı şeyler):

Deccal’in fitnesi Adem (as)’ın yaratılmasından kıyamete kadar olan en büyük fitnedir. Öyle ki Allah O’na öyle olağanüstü haller verir, gören herkesin aklı şaşar ve hayrete düşer.

Rivâyetlerde geçtiğine göre onun cenneti ateşi, ateşi de cennetidir. Nehirler su, dağlar ekmek olur. Göğe emreder yağmur yağdırır; yerküreye emreder ürün çıkarır. Yeryüzündeki hazineleri bulur. Rüzgâr arkasında kalacak şekilde çok hızlı yer değiştirir.... Bunun gibi olağanüstü haller.

Müslim Huzeyfe (ra)’den Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet ediyor: “’Deccal sol gözü şaşı, bol saçlı bir kimsedir. Onun beraberinde bir cennet ve bir ateş vardır. Ateşi cennettir, cenneti de ateştir.”2

Yine Müslim Huzeyfe (ra)’den şöyle rivâyet ediyor:

“Şüphesiz ben, Deccal’in beraberinde bulunan şeyleri ondan daha iyi bilmekteyim. Onun beraberinde akmakta olan iki nehir vaardır. Onlardan biri göz görüşü ile beyaz bir sudur. Diğeri de göz görüşü ile kendi kendine tutuşup alevlenen bir ateştir. Eğer herhangi bir kimse ona erişirse ateş olarak gördüğü nehre gelsin. Sonra başını daldırıp ondan içsin. Çünkü o soğuk bir sudur.”3

Nevvas b. Sem’an (ra)’dan gelen Deccal hadisinde şöyle geçmektedir: “Biz: “Ya Rasulullah! Onun yeryüzünde kalması ne kadar sürer?” diye sorunca Rasulullah: “Kırk gün. Bir günü bir sene gibidir. Bir günü bir ay gibidir. Bir günü de bir hafta gibidir. Geri kalan günleri ise sizin günleriniz gibidir” buyurdu. Biz: “Ya Rasulullah! Onun yeryüzündeki sürati ne kadardır?” diye sorduk, O: “Rüzgârın yöneltip sevk ettiği yağmurun hızı gibidir. Deccal bir kavmin üzerine gelir ve onları ikna eder. Onlar da ona iman edip kendisine uyarlar. Daha sonra o göğe emreder, gök yağmur yağdırır. Yere emreder, o da her türlü bitkiyi çıkarır. O kavmin otlamaya çıkarılmış olan hayvanları akşam üzeri kendilerine en yüksek en güzel halde, memeleri de sütün çokluğundan ötürü en dolgun vaziyette, boş böğürlerinin çevreleri ise iyice doyduklarından dolayı en uzun olmuş durumda dönerler. Sonra diğer bir kavme gelip onları da ikna eder. Fakat o kavim onu kabul etmeyip reddederler. Bunun üzerine deccal o kavimden geri döner gider. Sonra o kavim az yağmurlu bir kıtlık musibetine çatarlar. Elerinde mallarından hiçbir şey kalmaz. Deccal bir harabeliğe uğrar ve: Hazinelerini meydana çıkar” der. Devamında o harabeliğin hazineleri bal arılarının kendi erkek arılarının arkasından gittiği gibi onun arkasından giderler. Sonra o, yetişkin cıvıl cıvıl bir genci çağırır. Ona kılıçla vurup iki parça halinde keser ve parçaları bir ok atımı mesafesi kadar birbirinden ayrı düşer. Sonra Deccal parçaladığı genci çağırır, o da hemen yüzü parıldayarak ve güler halde gelir.”4

Buhari’nin Ebu Said el-Hudrî (ra)’dan yaptığı rivâyette Deccal’in öldürdüğü kişinin insanların en hayırlılarından olduğu geçmektedir. Bu kişi Medine’de Deccal’e karşı çıkar ve ona şöyle der: “Ben şahidim ki muhakkak sen Rasulullah’ın bize haber vermiş olduğu Deccal’sin.” Bunun üzerine Deccal yanında bulunan kimselere: “Şimdi ben bir adamı öldürür, sonra diriltirsem ne dersiniz? Benim ilahlık iddiamda şüphe eder misiniz?” diye sorar. Yanındakiler: “Hayır, şüphe etmeyiz” derler. Deccal o kimseyi hemen öldürür, sonra da diriltir. Ve diriltir diriltmez o kimse: “Vallahi benim, senin Deccal olduğun hakkındaki şimdiki kanaatim, bundan önceki imanımdan daha kuvvetlidir” der. Bunun üzerine Deccal o kimseyi tekrar öldarmek ister. Fakat artık onu öldürmeye güç yetiremez.” 1

Daha önce de geçtiği gibi İbn Mâce’nin Ebu Umâme el-Bâhilî (ra)’dan rivâyet ettiği hadiste Rasulullah (sav) Deccal hakkında şöyle demektedir: “Onun fitnesinden biri de köylü birisine şöyle demesidir: “Eğer senin anne ve babanı diriltirsem, benim senin rabbin olduğuma şehadet eder misin?” Köylü: “Evet” der. O an ona iki şeytan anne ve babası şeklinde gözükür ve şöyle derler: “Ey oğul! Ona uy, o senin rabbindir.”2 Allah bizi her türlü fitneden korusun.

Deccal’in çıkmasını inkar edenlere cevap:

Buraya kadar geçen hadisler Deccal’in ahir zamanda çıkacağının mütevatir olduğunu gösterir. O hayal değil, gerçektir ve Allah ona olağanüstü haller vermiştir.

Muhammed Abduh onun yalancılığı, kötülük ve hurafeleri temsil eden bir sembol olduğu görüşündedir.3 Onun bu görüşüne Ebu Ubeyye de uyarak Deccal’in kötülüğü temsil eden bir sembol olduğunu, Ademoğlu içinde böyle bir kişinin olmadığını söylemektedir. Bu görüş ise delilsiz olarak hadislerin zahiri anlamlarından yüz çevirmektir.

Şimdi size Ebu Ubeyye’nin Deccal hadisleri için yazdığı dipnotlarından örnekler sunalım: “Deccal’in çıkacağı yer, zaman ve onun İbn Sayyad olup olmadığı konusundaki farklı görüşler, onun herşeyi eline geçirmek isteyen, zor kullanan, despot, kötü, bazı zamanlardaki zararının büyüklüğü, ulaşım imkânlarının kolaylığından dolayı eziyetinin bir çok yere ulaşması ve yayılması anlamında batıl bir semboldür. Onun ateşi de hak olan bir güçle söner ki, Allah şöyle buyurmaktadır: “Batıl yok olmaya mahkumdur.” (İsra: 81).1

Yine şöyle diyor: “En doğrusu Deccal’in kötülük, yalan ve iftiranın sembolü olduğunu kabul etmek değil midir?...”2

Biz bu sözlere şöyle cevap veririz: Hadislerde açıkça geldiğine göre Deccal’in kendisi insandır. Onun hurafe. Yalan veya batılın sembolü olduğuna dair hiç bir delil yoktur. Onunla ilgili gelen rivâyetler arasında birbirine zıt bir şey de yoktur. Bu konudaki hadisler arasındaki birleştirme daha önce de geçmişti. Deccal’in ilk önce Horasan’daki İsbehan’da ortaya çıkacağını –ki doğru tarafıdır- İbn Sayyad hakkında söylenenleri, o Deccal mi yoksa başkası mı olduğunu, alimlerin bu konudaki görüşlerini belirtmiştik.

Eğer bunlar iyi anlaşılmışsa artık çıkacağı yer ve zaman hakkındaki rivâyetler de bir oynama olmaz. Böylece bizim söylediklerimizi kabul etmeyen kimse kalmaz ve özellikle bunca hadislerde geçen onun sıfatına rağmen kimse çıkıp da o gerçek bir şahıs değildir, iddiasında bulunamaz.

Ayrıca Ebu Ubeyye, İbn Kesir’in “el-Fiten ve’l-Melâhim” kitabında Deccal hadislerine yaptığı dipnotlardaki açıklamalarda kendisi çelişkiye düşmektedir. Örneğin: “Onun alnında “kafir” yazılıdır. Onu sevmeyen herkes veya her mü’min onu okur” ve “İyi bilin ki sizden kimse ölmeden önce rabbini göremez” hadisleri için şöyle diyor: “Bu, Deccal’in rablik iddiasında yalancı olduğunu gösterir. Allah onu çirkinleştirsin, azabı ve laneti onun üzerine olsun”1 Ebu Ubeyye burada onun rablik iddia eden gerçek bir insan olduğunu kabul ediyor ve ona lanet okuyor. Başka bir yerde ise gerçek bir Deccal’in var olduğunu kabul etmiyor ve onun kötülük ve fitnenin sembolü olduğunu söylüyor?! Şüphesiz bu, açık bir çelişkidir.

Deccal’in çıkmasını inkar edenlerin, Rasulullah (sav)’in şu hadisine uygun düştüklerini kabul etmek istemem: “Sizden sonra gelen bir kavim recmi kabul etmeyecek. Deccal’i, şefaati, kabir azabını ve ateşte yandıktan sonra oradan çıkılacak insanlar olacağını kabul etmeyecekler.”2

Bundan sonra gelecek olan başlıklarda Deccal’in kendisinin bir şahıs olduğu kat’i delillerle görülecektir.

Deccal’in gösterdiği olağanüstü haller gerçek şeylerdir:

Deccal’in fitnesini anlatırken onun olağanüstü hallerinden bahsetmiştik. Bu haller gerçek şeylerdir. Yoksa bazı alimlerin iddia ettiği gibi hayal ve kuruntu değildir. Onlar İbn Kesir’in, İbn Hazm ve Tahavi’den naklettiğine göre bu iki alim: “Deccal’in gösterdiği olağanüstü haller gerçek şeyler değildir” demişlerdir.

Yine Mutezile’nin önde gelen alimlerinden Ebu Ali el-Cubbâî’nin şöyle dediğini nakleder: “Sihirbazların yaptıkları şeylerin, peygamberlerin mucizelerine benzememesi için, onların gerçek olmaması gerekir.”3

Onlardan çok sonra gelen Reşid Rıza da Deccal’in olağanüstü harikalar göstermesini inkar etmiştir. Ona göre bu gibi şeyler Allah’ın âlemdeki düzenine aykırı şeylerdir. O, Deccal hadisleri için şöyle diyor: “Bu hadislerde geçen olağanüstü harika şeyler, Allah Teâlâ’nın ulu’l-azm olan büyük peygamberlerine verdiği mucizeleri veya daha üstü olan şeyleri andırmaktadır. Bazı hadisçiler ise bunları bid’at saymıştır. Bilindiği gibi Allah onlara bu mucizeleri insanların hidâyet bulmaları için vermiştir ki bu da O’nun rahmetinin azabından çok olduğunu gösterir. Nasıl olur da kullarından bir çoğunu fitneye düşürsün diye Deccal’e en büyük harikalar verilir? Yine bu rivâyetlerden birisi, onun Mekke ve Medine hariç kırk günde yeryüzünün hepsini dolaşmasıdır...”

Daha sonra şöyle diyor: “Ona dayandırılan olağanüstü harika şeyler Allah’ın mahlukattaki düzenine aykırıdır. Kur’an’daki âyetlerde geldiğine göre Allah’ın düzeninde kesin olarak hiçbir değişiklik olmaz. Öyleyse tezat oluşturan bu hadisler, kesin delil olan bu âyetleri özelleştiremez.”1

O, Deccal hadislerinde çelişki olduğunu, bazı rivâyetlerde geçen Deccal’in yanında dağlar kadar ekmek, nehirler çokluğunca su ve bal olmasını, yine onun yanında cennet ve cehennemi beraberinde bulundurmasını vb. şeyleri örnek göstermektedir. Fakat bu Buhari ve Müslim’de bulunan Muğire b. Şu’be hadisine aykırıdır. Zira o şöyle diyor: “Rasulullah (sav)’e Deccal hakkında benim kadar çok soru soran başka kimse olmamıştır. Bana dedi ki: “Onun sana bir zararı olmaz.” Ben: “Onun beraberinde dağlar kadar yiyecek, nehirler kadar da içecek olduğunu söylüyorlar” dedim. Rasulullah: “O, Allah katında bundan daha basit ve değersizdir” dedi.”2

Deccal’in olağanüstü hallerini inkar edenlerden birisi olan Ebu Ubeyye ise bu konuda gelen hadislerin dipnotunda şöyle diyor: “İnsanların sayısından bile çok olan bu kadar dehşetli fitnelerin önünde kim dayanabilir?! Kendisini duyabilecek mesafede olan insanları herkesin gözü önünde açıkça öldürecek ve diriltecek, sonra da Allah bu kullarını, onunla imtihan oldular diye yüzükoyun cehenneme atacak!! Allah kullarına böyle bir belayı musallat etmektense onlara karşı daha yumuşak ve merhametlidir. Öyle ki onlardan güçlü iman ve itikad şansına sahip olanlardan başka kimse o imtihanlar karşısında duramaz. Oysa Deccal, bir çok insanın kalbindeki inanç ve dini sarsarak onlara uzatılan tehlikeli bir silah olmaktan ve kullara bela vermekten, Allah katında daha alçak ve değersizdir.”1

Deccal’in olağanüstü hallerini kabul etmeyenlere cevap:

1. Deccal’in gösterdiği olağanüstü hallerden bahseden hadisler sahih hadislerdir. Bunları kabul etmemek veya yorumlamak doğru değildir. Bu hadislerde söylendiği gibi şüphe, bozukluk veya birbiri arasında zıtlık da yoktur.

Reşid Rıza’nın Buhari ve Müslim’de bulunan Muğire hadisinin diğer Deccal hadisleri ile çelişmesini örnek olarak göstermesine Rasulullah (sav)’in: “O, Allah katında bundan daha basit ve değersizdir” sözüyle cevap verilir. Yani: O, Allah’ın onun elinde yarattığı mü’minleri yoldan çıkartacak, kalplerini şüpheye düşürecek olağanüstü harika hallere göre Allah Teâlâ katında daha basit ve değersizdir. Aksine o, imanı olanların imanını artırmak, kalplerinde hastalık olanların şüphesini çoğaltmak içindir. O aynı Deccal’in öldürdüğü kişinin şöyle demesi gibidir: “Vallahi benim bugün sana karşı olan görüşüm daha çok arttı.” Yoksa “O, Allah katında bundan daha basit ve değersizdir” sözünden kasıt, onun yanında hiç bir şey yoktur, mânâsında değildir. Ondan kasıt, yaptığı şeyler onun ortaya çıkışının gerçek olduğunu gösteren bir delil olmasından daha değersizdir. Özellikle bu onun yalancı ve kâfir olduğunu gösteren açık bir delildir ki daha önce de geçtiği üzere onu okuma yazma bilen ve bilmeyen her müslüman anlar.1

2. Hadisin zahiri mânâda olduğunu kabul etsek bile, bu durumda Rasulullah (sav)’in Muğire’ye söylediği söz, Deccal’in yanında olan harikulâde haller kendisine bildirilmeden önce olmuştur. Çünkü Muğire Rasulullah (sav)’e: “Sen onun hakkında şöyle şöyle demiştin” demiyor, “Onun beraberinde ... söylüyorlar” diyor. İşte bu sözden sonra Deccal’in yanında olan harikulâde haller vahiy yoluyla Rasulullah (sav)’e bildiriliyor. Dolayısıyla Muğire hadisiyle diğer Deccal hadisleri arasında bir çelişki yoktur.

3. Deccal’in olağanüstü haler göstermesi hayal değil gerçektir. Bu haller Allah Teâlâ’nın kulları için takdir ettiği imtihan ve belalardır. Deccal’in bu haliyle peygamberlere benzemesi imkânsızdır. Çünkü o, bu halleriyle peygamberlik iddiasında bulunmayacaktır. Ondaki bu haller ancak ilâhlık iddiasında bulunduğu zaman ortaya çıkacak ve görülecektir.2

4. Dccal’in yeryüzünün her tarafını kırk günde dolaşacağı, ama Mekke ve Medine’ye giremeyeceği rivâyetini doğruluktan çok uzak bulan Reşid Rıza’nın bu konuda hiçbir delili yoktur. Aksine bunun gerçekten olacağına dair delil vardır. Müslim’deki rivâyette Deccal’in bazı günlerinin bir sene, bazılarının bir ay ve bazılarının da bir hafta müddetinde olacağı vardır.

5. Deccal’e verilen bu harikulâde haller sünnetullaha (Allah’ın yeryüzünde yarattığı düzene) aykırı değildir. Eğer biz, Reşid Rıza’nın sözlerini olduğu gibi alırsak, peygamberlerin mucizelerini inkâr etmemiz gerekir. Çünkü o mucizeler sünnetullaha aykırıdır. Öyleyse, peygamberlerin mucizeleri hakkında onların sünnetullaha aykırı olmadığı sözü, Deccal’e verilen fitne, imtihan ve belâ gibi harikulâde haller içinde söylenmelidir.

6. Eğer Deccal’in harikulâde hallerinin sünnetullaha aykırı olduğunu kabu etsek o zaman şöyle düşünmemiz gerekir: Deccal’in çıktığı vakitte dünyanın yok olması, kıyametin yaklaşması gibi olağanüstü haller gözükür. Öyleyse eğer onun çıkması Allah’ın istediği bir fitne zamanında oluyorsa, Allah, kullarına karşı daha yumuşak ve merhametli olması gerekmez mi? Böyle diyemeyiz. Fakat Allah’ın hikmeti kulların Deccal ile imtihan olması şeklinde olmuştur.

Bu kadar açıklamadan sonra, Deccal’in harikulâde hallerinin gerçek olduğunu ve Allah’ın bunları kullarını imtihan etmek için kıldığını açıklayan alimlerden bir grubun sözlerini nakledelim:

Kadı İyâd diyor ki: “Müslim’in ve daha başka muhaddislerin zikrettiği bu hadisler, Deccal’in varlığının sahihliği hakkındaki Ehl-i Sünnet mezhebi lehine delildir. O bir şahıstır ki, Allah onunla kullarını imtihan edecek. Ve onu ilâhî mukadderâttan olan bazı şeyleri yapmaya muktedir kılacaktır. Bunlar öldürdüğü kişiyi diriltmek, dünya nimetlerinin zuhuru, onun beraberinde bolluk, cennet, ateş, iki nehir bulunması ve yeryüzü hazinelerinin ona tabi olması, semaya yağmur yağdırması için emredip yağdırması, yere emredip ürün bitirmesi gibi şeylerdir. Bunların herbiri Yüce Allah’ın kudreti ve dilemesi ile olacaktır. Sonra bunların ardından Yüce Allah onu aciz kılacak, artık kimseyi öldürmeye güç yetiremeyecek, gücü yok olacak ve İsa (as) onu öldürecektir. Ve Allah iman edenleri sapasağlam tutar.

Hariciler, Cehmiyye ve Mutezile’den bazılarının inkâr etmesine karşılık onun gerçek olduğuna dair Ehl-i Sünnet’in, bütün muhaddisler, fakihler ve aydınların mezhebi işte budur. Bunların hurafe, hayal ve gerçek olmadığını iddia eden kişi, eğer bunlar gerçek olsaydı, o zaman peygamberlerin mucizelerine güvenmemek gerekirdi diye savunmaktadır. İşte bu yanlıştır. Çünkü o peygamberlik iddiasında bulunmayacaktır. Onun gösterdiği haller kendisine adam toplamak içindir. O sadece ilâhlık iddiasında bulunacaktır. Kaldı ki onun bu iddiasını üzerinde bulunduğu hali yalanlayacaktır. Öyle ki, üzerinde meydana gelen olayları, çirkinliğini, gözündeki şaşılığını giderememesi ve alnındaki kâfir yazısının görülmesini bile gizleyemeyecektir.

Onun bu gibi özelliklerine ancak ihtiyacını ve yoksunluğunu gidermek, istediği şeyi elde etmek isteyen kişi veya onun eziyetinden korkup göstermelik davranan kişiden başkası kanmaz. Çünkü Deccal’in imtihanı çok büyük bir şeydir. Akıllar onunla dehşete düşer. O kadar hızlı hareket eder ki yerinde durmaz, gören kişi onun ne olduğunu tam olarak düşünemeden ona aldanır.

İşte bu yüzden bütün peygamberler kavimlerini onun fitnesine karşı uyarmışlar ve onun özelliklerini ve eksik durumunu tenbih etmişlerdir.

Bu imtihanı başaracak olanlar ise daha önce de anlatıldığı gibi onun yalan ve oyunlarını bildikleri için ona kanmaz ve aldanmazlar. Zaten bu yüzden Deccal’in önce öldüreceği, sonra da dirilteceği kişi ona şöyle diyecektir: “Senin hakkında ancak basiretim arttı” ”1

İbn Kesir şöyle diyor: “Şüphesiz Allah, Deccal’e verdiği harikulâde haller ile kullarını imtihan eder. Kendisine uyanlar için göğe emreder, yağmur yağdırır; yer onlar için ürün çıkarır, hayvanları ondan yer ve etli butlu ve sütlü olurlar. Kendisini kabu etmeyip uymayanlar için kıtlık ve kuraklık olur, hayvanları ölür, malları ve ürünleri azalır. Madenler yerden çıkıp arı sürüsü gibi ona gelir. Bir genci önce öldürür, sonra diriltir. Onun yaptığı bütün bu şeyler hayal ve sihir değildir. Allah’ın ahir zamanda onunla kullarını imtihan ettiği gerçek şeylerdir. Kimini onunla sapıtır, kimini de hidâyete erdirir; şüpheciler inkâr eder, iman edenlerin imanı artar.”1

İbn Hacer diyor ki: “Deccal’in yalanını anlayan kişi onun özelliklerini bilir. Çünkü o bir çok parçadan oluşur. Şaşı gözünün çirkinliği açıkça etki yapmaktadır. İnsanlara onların ilah olduğunu söyleyince en kötü halde onu gören her akıl sahibi, kendisindeki eksikliği gideremeyenin başka bir şeyi yaratamayacağını bilir. En azından şöyle der: Ey gökleri ve yeri yarattığını iddia eden! Önce kendini yarat ve düzelt, ayıplarını gider. Eğer ilah olan kendini yaratamaz dersen, en azından alnındaki kafir yazısını yok et.”2

Ebu Bekr İbn Arabî şöyle diyor: “Gökten yağmuru indirmesi, kendisini yalanlayanların kıtlık ve kuraklıkta kalması, madenlerin ona gitmesi, yanında cennet ve cehennemi göstermesi, suların akması gibi Deccal’in gösterdiği alametlerin hepsi Allah’ın bir imtihanıdır. Bununla kalbinde şüphe olanı helake düşürür, iman sahibini kurtarır. Bunların hepsi korkunç ve tehlikeli şeylerdir. Bu yüzden Rasulullah (sav) şöyle demiştir: “Deccal’in fitnesinden daha büyük bir fitne yoktur.”3

Deccal’in fitnesinde korunma:

Rasulullah (sav) ümmetini Deccal’in fitnesinden kurtaracak şeyi gecesi gündüzü gibi aydınlık olacak şekilde açıklamıştır. Bundan ancak nasibi olmayanlar ayrılır. Çünkü O hiçbir hayır olmasın ki ümmetine bunu söylememiş olsun. Hiçbir kötülük de olmasın ki ümmetini ona karşı uyarmasın. Onlardan birisi de Deccal’in fitnesidir. Çünkü ümmet-i Muhammed’i kıyamete ulaştıracak en büyük fitne Deccal’in fitnesidir. Her peygamber kendi ümmetini şaşı gözlü Deccal’e karşı uyarmış, ama Muhammed (sav) bu konuda daha çok uyarıda bulunmuştur. Çünkü bu ümmet en son ümmet olduğundan ve Deccal de şimdiye kadar hiçbir ümmette ortaya çıkmadığından, Yüce Allah son peygamberi Muhammed (sav)’e Deccal hakkında geniş beyanlarda bulunmuştur.

Şimdi Rasulullah (sav)’in Deccal’in fitnesinden korunması için ümmetine yaptığı tedbirlerden bazılarını sunalım:

1. İslam’a sarılmak ve iman silahıyla silahlanmak. Allah’ın güzel isimlerini yüce sıfatlarını öğrenmek. Bilindiği üzere Deccal yiyen ve içen bir insandır. Yüce Allah ise bundan münezzehtir. Yine Deccal şaşıdır. Yüce Allah ise şaşı değildir ve insanlar ölmeden önce Allah’ı göremez. Deccal ise insanlara gözükür.

2. Deccal’den Allah’a sığınmak, özellikle namaz içinde: Bu konuda sahih hadisler vardır. Buhari, Müslim ve Nesâi, Hz. Aişe (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet etmektedirler: “Rasululllah (sav) namazda iken şöyle dua ederdi: Allah’ım ben sana kabir azabından, Mesih Deccal’in fitnesinden...... sığınırım”1

Yine Buhari, Mus’ab b. Sa’d b. Ebi Vakkas’ın şöyle dediğini rivâyet ediyor: “Babam Sa’d, Rasulullah (sav)’in emrettiği beş şeyi bize emrederdi: ”Allahım... Dünyanın (yani Deccal’in) fitnesinden sana sığınırım”2 “Burada dünyanın Deccal olarak değerlendirilmesinde dünyada ortaya çıkacak olan en büyük fitnenin Deccal fitnesi olacağına işaret vardır.”3

Müslim Ebu Hureyre (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet etmektedir: “Sizden birisi teşehhüdde şu dört şeyden Allah’a sığınsın: Allahım, cehennem azabından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden, Mesih Deccal’in şerrinden sana sığınırım.”4

İmam Tâvûs1 eğer oğlu namazda bu duayı okumamışsa, o namazını tekrar kılmasını söylerdi.2 Bu da Selef-i Sâlihîn’in bu duayı çocuklarına öğretmede ne kadar hırslı olduklarını gösterir.

Sefârînî diyor ki: “Her alimin Deccal ile ilgili hadisleri, çocuk, kadın ve erkekler arasında yayması gerekir.... Onun alâmetlerinden birisi de camilerdeki vaazlarda adının az anılmasıdır.”3 Daha sonra şöyle diyor: “Bu durum özellikle fitnelerin çoğaldığı, musibetlerin arttığı, sünnetlerin unutulduğu ve onların yerini bidatların aldığı zamanımızda olmaktadır.”4

3. Kehf suresinden âyetler ezberlemek, Rasulullah (sav) deccal’e karşı Kehf suresinin baş taraflarından 10 âyet, bazı rivâyetlerde ise son tarafından 10 âyet okumayı emretmiştir.

Bu konuda Müslim’de Nevvas b. Sem’an’dan rivâyet edilen uzunca hadiste şöyle geçmektedir: “... Sizden kim onunla karşılaşırsa Kehf suresini baş taraflarını okusun.”5

Yine Müslim, Ebu’d-Derda’dan (ra) Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Kim Kehf suresinin başından 10 âyet ezberlerse Deccal’in fitnesinden korunur.

Müslim diyor ki: “Şûbe: Kehf suresinin sonundan 10 âyet, demiştir. Hemmâm ise: Başından 10 âyet, demiştir.”6

Nevevî diyor ki: “Bunun sebebi o surein baş tarafında acaiblikler ve mucizelerden bahsedilmesidir ki kim bunları düşünür ve ibret alırsa Deccal’in fitnesinden korunur. Yine o surenin son tarafında şöyle buyurulmaktadır: “Kafirler, beni bırakıpda kullarımı dostlar edineceklerini mi sandılar?” (Kehf: 102)”1

Kehf suresinin özelliklerinden birkaçı budur. Yine bu surenin Cuma günü okunmasını teşvik eden hadisler vardır. Hâkim, Ebu Said el-Hudrî (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet etmektedir: “ Her kim Cuma günü Kehf suresini okursa, bu onun için diğer Cuma gününe kadar bir nur olur.”2

Şüphesiz Kehf suresinin fazileti büyüktür. İçinde, ashab-ı kehfin kıssası, Musa (as)ın Hızır (as) ile olan kıssası, Zülkarneyn ve onun Ye’cüc ve Me’cüc için büyük bir sed inşa etmesi, öldükten sonra dirilme ve bir meydanda toplanma, Sûr’a üfürülüş ve iyi ameller yaptıklarını zanneden, ama bu amelleri boşa çıkanlar ve onların hidâyet üzerinde olduklarını iddia edip aslında kör bir sapıklıkta olduklarından bahsetmektedir.

Öyleyse her müslümanın bu sureyi çok okuması ve ezberlemesi, özellikle güneşin en hayıırlı doğduğu gün olan Cuma günü okuması gerekir.



4. Deccal çıktığında ondan uzaklaşmak ve kaçmak. Bundan daha iyisi Mekke ve Medine’de oturmak. Daha önce de geçtiği gibi Deccal oralara giremez. Her müslümanın ondan uzaklaşması gerekir, zira Allâh O’na insanları fitneye düşürsün diye harikulâde haller vermiştir. Belki onu gören kişi kendi imanına güvenerek ona yaklaşabilir ve sonuçta ona tabi olabilir. Allah her müslümanı onun fitnesinden korusun.

İmam Ahmed, Eebu Davud ve Hâkim, Ebu’d-Dehmâ’dan1 İmran b. Husayn’in şu hadisini rivâyet ediyorlar: “Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Kim Deccal’in çıktığını duyarsa ondan uzak dursun. Vallahi kendinde iman olduğunu iddia eden kişi Deccal’in yanına gelir de onun gösterdiği olağanüstü hallere kanar.”2

Kur’an’da Deccal’in Zikri

Alimler, çok büyük fitne sahibi olmasına ve peygamberlerin kendisine karşı uyarması ve namazda dahi fitnesinden Allâh’a sığınılmasını emretmelerine karşın Kur’an’da neden Deccal’den açıkça bahsedilmediğini sormuşlar ve buna şu şekilde cevap vermişlerdir:

1. Deccal şu âyetin içinde kapalı olarak zkredilmiştir: “Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz.” (En’am: 158)

Bu âyet içinde: Deccal, güneşin batıdan doğması, dâbbetu’l-arz kastedilmektedir ve bu âyetin tefsirlerinde bu şekilde geçmektedir.

Müslim ve Tirmizî, Ebu Hureyre (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet etmektedir: “Şu üç şey ortaya çıkınca, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye imanı bir fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dâbbetu’l-arz.”1

2. Kur’an İsa (as)’ın inmesinden bahsetmiştir. İsa (as) ise Deccal’i öldürecek olandır. Araplarda âdet olarak iki zıt şeyden birisinin adı anılmakla yetinilir. İsa (as) hidâyet mesihi, Deccal ise küfrün mesihidir.

3. Deccal şu âyetin içinde anılmıştır: “Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir.” (Ğâfir: 57)

Genel olan şeyler bazı şeylere hamledilir kuralına göre âyetteki insanlardan kasıt aynı zamanda Deccal’dir.

Ebu’l-Âliye2 şöle diyor: “Yahudiler onu büyütünce, Allâh, Deccal’in yaratılmasını büyülttü.”3

İbn Hacer diyor ki: “Eğer bu doğru ise en güzel cevaptır. Ve Rasulullah (sav)’in onun hakkında açıkladığı bütün şeyleri içerir. Doğrusunu Allâh bilir.”4

4. Kur’ân, Deccal’in hali çok kötü olduğu için ondan açıkça bahsetmemiştir. Çünkü o, ilahlık iddiasında bulunmuş, ama onun insan olması ve eksiksiz sıfatların bulunması yüce bir varlık olmasına engel olmuştur. Bu yüzden Allâh onu Kur'ân’da zikretmeyi uygun görmemiştir. Bununla birlikte bütün peygamberler kendi ümmetlerini ona karşı uyarmışlar ve fitnesinden sakındırmışlardır.

Eğer denilirse ki, Firavun da ilahlık iddiasında bulunmasına karşılık Kur'ân’da neden zikredilmiştir? Buna şöyle cevap verilir: Firavun’a cezası verilmiş ve o iş kapanmıştır. O insanlara ibret olsun diye zikredilmiştir. Deccal ise ahir zamanda ortaya çıkacağından, imtihan olarak ondan bahsedilmiştir. Kaldı ki onun ilahlık iddiası, bu iddianın boş olduğunu açıklamaktan daha önemli gözüktmektedir. Çünkü Deccal sakatlığı ve çirkinliği üzerinde açıkça görülen ve iddia ettiği makama yakışmayacak şekilde eksikliği olan birisidir. Böyle birisini görmek ancak Allâh’a ve Rasulü’ne imanı ve teslimiyeti artırır. Aynı Deccal’in önce öldürülüp de sonra dirilttiği gencin şöyle dediği gibi: “Vallahi benim bugün sana olan görüşüm daha çok arttı.”1

Bir şeyin anlatımı, daha önceden belli olduğu için terk edilir. Nitekim Rasulullah (sav) ölüm hastalığında Ebu Bekir (ra)’ın halife olması için vasiyet yazmamıştı. Çünkü Ebu Bekir (ra)’ın değeri sahabe katında belli idi. Bu yüzden Rasulullah (sav) onun hakkında “Allâh ve mü’minler reddeder, ama Ebu Bekir reddetmez”2 demiştir.

İbn Hacer, Deccal’in neden Kur'ân’da zikredilmediği sorusunun devamlı sorulacağını, çünkü Kur'ân’da Ye’cüc ve Me’cüc’den bahsedildiğini, ama onların Deccal’den hemen sonra çıkacağını söylemektedir.3

Allâh bilir belki de 1 nolu cevap doğruya en yakın olanıdır. Bazı âyetlerin içinde Deccal’e işaret edilmiş, Rasulullah (sav) bunları ayrıntılı olarak açıklamakla görevlendirilmiştir.

Deccal’in sonu:

Deccal’in sonu İsa b. Meryem (as) tarafından olacak. Bu konuda sahih hadisler vardır. Deccal Mekke ve Medine’ye giremeyecek, ama bütün dünyayı dolaşacak, kendisine birçok inanan olacak, böylece fitnesi her tarafa yayılacak. Onun bu fitnesinden sadece az bir mü’min topluluğu kurtulacak. İşte o anda İsa (as) Şam’ın doğusundaki Beyaz Minare’ye inecek ve Allâh’ın mü’min kulları O’nun etrafında toplanacak. İsa (as) onlarla birlikte Deccal’i öldürmek için yola çıkacak. Deccal ise İsa (as)’ın indiği sıralarda Kudüs’te bulunacak ve İsa (as) onunla Filistin’de Kudüs’e yakın bulunan Babu’l-Ludd’a karşılaşacak. Deccal İsa (as)’ı gördüğü anda tuzun suda eridiği gibi erimeye başlayacak. İsa (as) ona: “Benim sana bir vuruşum olacak, ondan kurtulamazsın” diyecek ve mızrağını ona saplayarak öldürecek. Böylece Deccal’in beraberinde olanlar hezimete uğrayarak kaçacaklar. Müslümanlar onları takip edecekler ve yakaladıklarını öldürecekler. Öyle ki her taş ve ağaç dile gelerek şöyle diyecek: “Ey Müslüman! Ey Allâh’ın kulu! Şu arkandaki kişi bir yahudidir, gel ve onu öldür.” Sadece Ğarkad ağacı bunu söylemez. Çünkü o bir yahudi ağacıdır.1

Şimdi sizlere Deccal’in yokolması ile ilgili hadisleri verelim:

Müslim, Abdullah b. Amr (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet ediyor: “Ümmetimin içinde Deccal çıkar... Sonra Allâh Meryem oğlu İsa’yı gönderir. Sanki O, Urve b. Mes’ud’a benzemektedir. O, Deccal’i arar ve sonra onu öldürür.”2

İmam Ahmed ve Tirmizî, Mecma’ b. Cariye el-Ensârî (ra)’dan şöyle rivâyet etmişlerdir: “Ben Rasulullah (sav)’i şöyle derken işittim “İsa b. Meryem, Deccal’i Babu’l-Ludd’a öldürür.”3:

Müslim, Deccal hakkında Nevvas b. Sem’an (ra)’dan rivâyet ettiği uzunca hadiste Rasulullah (sav) şöyle buyurmaktadır: “... Artık hiçbir kafir için onun nefesinin rüzgârını diri olduğu halde bulması mümkün olmaz. Onun nefesi de gözünün göreceği yere kadar ulaşır. İsa, Deccal’i arar ve en sonunda Babu’l-Ludd’a onu bulur ve öldürür.” 1

İmam Ahmed, Cabir b. Abdullah (ra)’dan Rasulullah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet etmektedir: “Dinin zayıflayıp ilmin yok oldğu bir zamanda Deccal çıkar.... Sonra İsa (as) iner ve etkileyici bir konuşma yaparak şöyle der: “Ey insanlar! Çirkin ve yalancı Deccal’e karşı gelmekten size engel olan şay nedir?” Onlar: “Bu cinlenmiş adam ne istiyor?” derler. O’na doğru ilerlerler. Bir de bakarlar ki o adam İsa b. Meryem’dir. Namaz için kamet getirilir. İsa’ya: “Öne geç ey Ruhullah” derler. O: “Sizin imamınız kıldırsın” der. Sabah namazını kılarlar ve Deccal’i öldürmeye giderler. Deccal İsa’yı görünce tuzun suda eridiği gibi erimeye başlar. İsa ona ulaşır ve onu öldürür. Taşlar ve ağaçlar dile gelerek şöyle derler: “Ey Ruhullah, bu bir yahudidir. Gel Deccal’e uyanlardan bir tekini bile öldürmeden bırakma!”2

Böylece Deccal’in öldürülmesiyle onun fitnesi son bulur. Ve Allâh, İsa (as) yoluyla iman edenleri, Deccal ve ona uyanların şerrinden kurtarır. Bu yüzden Allâh’a hamd ve sena olsun.


Yüklə 1,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   22




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin