Eğitimin Önemi
Bireyin sahip olduğu bütün hakların korunması, geliştirilmesi, bilinmesi ve gerçekleştirilmesinde eğitim hakkı anahtar durumundadır. Öteki hakların farkına varılması ve kullanılması için bütün insanların eğitim imkanlarından eşit bir şekilde yararlanması gerekmektedir.
Bilgili ve sorumlu bir yurttaşın haklarını talep etme ve bu haklardan yararlanma yeteneğinin gelişimi, çocuğun iyi bir temel eğitim alma olanaklarına bağlıdır (UNICEF,2000;6).
Kadının eğitimi onun bireyselleşerek dış dünyaya açılmasını ve bağımsızlaşmasını sağlar. Kimseye bağımlı olmadan yaşamını sürdürebilen ve bilinçli kararlar alabilen kadınlar sosyal eşitliğin sağlanmasında da çok önemli bir rol oynarlar. (Gönüllüler için rehber kitapçık, s.13)
Eğitimde Eşitliği Sağlamaya Yönelik Önemli Adımlar
1843 Tıbbiye mektebi bünyesinde kadınlar ebelik eğitimi almaya başladı. 1858 Kız Rüştiyeleri açıldı. 1869 Kızların eğimine ilk kez yasal zorunluluk getiren Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayımlandı. 1870 Kız öğretmen okulu Dar-ül Muallimat açıldı. 1876 Kanun-i Esasinin (ilk Anayasa) kabul edilmesiyle kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi. 1914 İnas Darülfünunu adı altında kızlar için bir yüksek öğretim kurumu açıldı. 1921 Darülfünunda karma öğretime geçildi. 1922 Yedi kız öğrenci Tıp Fakültesine kayıt yaptırarak eğitime başladı. 3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği) çıkarıldı. Böylece eğitim laikleştirilerek tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’ na bağlandı. Kız ve erkekler eşit haklarla eğitim görmeye başladı. 10 Haziran 1933 Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu.
Anayasa’ da ve Yasalarda Kadın Eğitimi
Anayasamızda ve eğitimle ilgili kanunlarda kız-erkek bütün çocukların eğitim hakkından eşit bir şekilde faydalanabilmesini sağlayan maddeler bulunmaktadır. Fakat bu haktan yararlanmada kız çocuklarının aleyhine sosyal, kültürel ve ekonomik sebeplerden kaynaklanan bir eşitsizlik söz konusudur.
Anayasamızın 42. maddesinde “İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır” denilmektedir.
14 Haziran 1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunun 4. maddesinde, “ Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet ve din ayrımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” denilmektedir. Aynı kanunun 7. ve 15. maddelerinde ise sırasıyla şöyle denilmektedir; “İlköğretim her Türk vatandaşının hakkıdır. İlköğretimden sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yaralanırlar” ve “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak, eğitimin türüne, imkan ve zorunluluklarına göre bazı okullar yalnızca kız ve erkek öğrencilere ayrılabilir”. Aynı kanunun 8. maddesinde ise “Eğitimde kadın-erkek herkese fırsat ve imkan eşitliği sağlanır” denilmektedir.
1965 tarihli ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununda eğitimde cinsiyet ayrımcılığını önlemekle veya kız çocuklarıyla ilgili bir hüküm bulunmamaktadır.
Yasa ve yönetmelikler incelendiğinde erkek ve kız öğrencilere eşit olanaklar sağlanmasına rağmen kız çocuklarının eğitimden yararlanma oranları eğitimin her kademesinde erkek çocuklarının altında olduğu gözlenmektedir. Bu da aslında eşitsizliğin bir göstergesidir. İlköğretim düzeyinde kız ve erkek çocuklarının okullaşma oranları birbirine yakın olmakla birlikte eğitim seviyesi yükseldikçe bu oranlar arasındaki fark artmaktadır.
Kalkınma Planlarında Kadın Eğitimi
Türkiye’de 1960 sonrasında planlı kalkınma dönemine geçilmiştir ve bugüne kadar sekiz tane kalkınma planı oluşturulmuştur. Hemen hemen tüm kalkınma planlarında eğitimin amaçları sayılırken “fırsat ve imkan” eşitliğinden bahsedilmekle birlikte özel olarak kız çocuklarının eğitiminden bahsedilmemiştir.
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1963-1967) eğitimin verimini artırma, sosyal adalet ve fırsat eşitliğini sağlayan bir araç olduğu belirtilmiştir. Kadın nüfusun 1960 yılında sadece %24,82’ sinin okuma yazma biliyor olmasına karşın, kadınlara dönük olarak eğitimle politikalar saptanmamıştır. Planda eğitimde fırsat ve olanak eşitliği vurgulanmıştır.
İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1968-1972) eğitim, “Ekonomik Gelişmede İnsan Unsuru” başlığı altında ve istihdam, çalışma sorunları konularıyla birlikte ele alınmıştır. Bu planda “Vatandaşların temel eğitim üstünde devletçe sağlanan eğitimin imkanlarından yararlanması, fırsat eşitliği ilkesine göre düzenlenecektir” denilmiştir.
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1973-1977) kadın eğitimine yönelik herhangi bir amaç ve çalışma saptanmamıştır.
Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1979-1983) ilk kez kız ve erkek öğrenciler arasındaki farklılıklar belirtilmiş ve kız çocuklarının eğitsel eşitsizliğinden söz edilmiş fakat eğitimine yönelik bir çalışmanın olmadığı görülmüştür.
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1985-1989) da kadın eşitsizliğinden söz edilmiş, fakat kadın eğitimine yönelik planlamalar yapılmamıştır.
Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1990-1994) eğitimde fırsat eşitliğinin “her düzeyde” önemi vurgulanmış, kadın erkek ayrımına girilmeden fırsat eşitliğinin, herkes için eğitimin eşit düzeyde sağlanılması amaçlanmıştır.
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1996-2000) ise “eğitim reformu”nun yöneltileceği amaç, ilke ve politikalar belirtilmiştir. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlayıcı yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu ifade edilmiştir. Kadınların toplumsal konumlarının güçlendirilmesi, etkinlik alanlarının genişletilmesi, eşit fırsat ve imkanlardan yararlanmalarının sağlanması için öngörülen başlıca üç politika eğitimle ilişkilendirilmiştir. Bunlar; kadınların eğitim seviyesi yükseltilecek, okur yazarlığın artırılması amacıyla projeler geliştirilecek, eğitime etkin katılımları ve toplumun önyargılarından arındırılması için örgün ve yaygın eğitim yanında yazılı ve genel iletişim araçlarından yararlandırılmaları sağlanacaktır.
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (2000-2005) “Herkese eğitim ve öğretim imkanı sunabilecek ortamın yaratılması, yükseköğretime geçişte yığılmaların önlenmesi, eğitimde fırsat ve olanak eşitliğinin sağlanması ve etkin bir yönlendirme sisteminin kurulmasına ilişkin düzenlemeler yetersiz kalınmıştır” denilmesine rağmen etkili bir çözüm olanağı sunulmamıştır.
Milli Eğitim Şuralarında Kadın Eğitimi
Milli Eğitim Şura kararlarında doğrudan eşitliği sağlamaya yönelik herhangi bir karar bulunmadığı aksine eşitsizliği artırıcı ifadelerin bulunduğu söylenebilir.
Yedinci Milli Eğitim Şurasında, Kız Teknik Öğretimin amacı: “.... iyi anne, becerikli ve uyanık ev hanımları, çevrenin şartlarını geliştirici sanat zevkini almış, mahalli sanatları uygulama yeteneği kazanmış,...üretici yurttaşlar yetiştirmek” ve Erkek Teknik Öğretimin amacı “....memleketin ihtiyacı olan insan gücünü sağlayacak alanlarda öğrencileri ilgi, istidat ve kabiliyetlerine göre birer meslek sahibi olarak yetiştirmek...” şeklinde belirtilmiştir. Bu ifadeler kız ve erkek çocuklarına geleneksel cinsiyet rollerine uygun eğitim verilmesini öngörmektedir. Bu da toplumda varolan cinsiyet eşitsizliğini devam ettirmeye yönelik bir uygulamadır.
Uluslar Arası Sözleşmelerde Kadın Eğitimi
Türkiye’ nin de imzasının bulunduğu uluslararası sözleşmelerle, çocuk ve kadınların “eğitim, sağlık vb. haklardan yararlanmaları” güvence altına alınmıştır. Bu sözleşmeler şunlardır;
-
Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Kadın Komisyonu’nun Kuruluşu (1946)
-
Kadınların Siyasal Hakları Sözleşmesinin Kabulü (1952)
-
Öğretim Alanında Ayrımcılığa Karşı Savaşım sözleşmesi(1960)
-
Meksika Dünya Kadın Konferansı Eylem Planı (1975)
-
Birleşmiş Milletler Kadın On Yılı (1975-1985)
-
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ nin (CEDAW) Kabulü (Türkiye 1985’ te imzaladı)
-
Kopenhang Dünya Kadın Konferansı ve Eylem Planı (1980)
-
Nairobi Dünya Kadın Konferansı-İleriye Dönük Stratejiler (1985)
-
Çocuk Hakları Sözleşmesi(1989)
-
Pekin Eylem Planı (1995)
-
BM Özel Oturumu: Pekin 5 / Kadın 2000 Değerlendirilmesi ve Eylem Planı (2000)
-
Dünya Kadınlar Günü ve Yeni Binyılın Kalkınma Hedefleri, 8 Mart, 2003 Milenyum Bildirgesi,
Kadınların Siyasal Hakları Sözleşmesinin Kabulü sözleşmesini Türkiye 25 Mayıs 1959’da kabul etmiştir. Bu sözleşmenin 27. maddesinde “Çocuğun en azından ilköğretim aşamasında ücretsiz ve zorunlu bir eğitim almaya hakkı vardır. Çocuğa, genel kültürünü geliştirmeye yarayacak ve eşitlik temeli üzerine yeteneklerini, yargı gücünü, manevi ve toplumsal sorumluluk duygusunu geliştirmesine ve yararlı bir toplum üyesi olmasına olanak sağlayacak bir eğitim verilir” denilmektedir.
Öğretim Alanında Ayrımcılığa Karşı Savaşım sözleşmesini, Unesco 14 Kasım-15 Aralık 1960 tarihinde kabul etmiştir. 31 Mayıs 2000 tarihi itibariyle, aralarında Türkiye’nin bulunmadığı 88 ülkece onaylanmış bu belge, eğitimde çeşitli temellere dayalı davranış ya da işlem eşitliğini kaldırma amacı taşıyan ayrımcılığı tanımlayıp kapsamını belirlemiştir.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) 1981’de yürürlüğe girmiş ve 163 ülke tarafından onaylanmış olan kadınlara ilişkin uluslararası bir insan hakları beyannamesidir ve imza atan taraf devletleri bağlayıcı niteliktedir. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni Bakanlar Kurulu 25 Temmuz 1985 tarihinde imzalamış, Sözleşmede varolan bazı maddeler iç hukukumuzla çeliştiği için çekince konmuş, 14 Ekim 1985 tarihinde onaylanarak sözleşmeye taraf olunmuştur.
Çocuk Hakları Sözleşmesine göre “Taraf devletler, çocuğun eğitim hakkını kabul ederler ve bu hakkın fırsat eşitliği temeli üzerinde tedricen gerçekleştirilmesi görüşüyle özellikle; (Çocuk Hakları Sözleşmesinin 28. ve 29. maddeler Eğitimle ilgilidir)
-
İlköğretimi herkes için zorunlu ve parasız hale getirirler.
-
Orta öğretim sistemlerinin genel olduğu kadar mesleki nitelikte de olmak üzere çeşitli biçimlerde örgütlenmesini teşvik ederler ve bunların tüm çocuklara açık olmasını sağlarlar ve gerekli durumlarda mali yardım yapılması ve öğretimi parasız kılmak gibi uygun önlemleri alırlar.
-
Uygun bütün araçları kullanarak, yüksek öğretimi yetenekleri doğrultusunda herkese açık hale getirirler.
-
Eğitim ve meslek seçimine ilişkin bilgi ve rehberliği bütün çocuklar için elde edilir hale getirirler,
Okullarda düzenli biçimde devamın sağlanması ve okulu terk etme oranlarının düşürülmesi için önlem alırlar.”
Pekin Eylem Planı, Dördüncü Dünya Kadın Konferansı 4-15 Eylül 1995 tarihinde Pekin'de toplanmıştır. Bu Konferansta; Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu kabul edilmiş, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 50. oturumunda Pekin Deklarasyonun ve Eylem Platformu'nun Konferansta kabul edilen şekliyle onaylanması tavsiye edilmiştir.
Dünya Kadınlar Günü ve Yeni Binyılın Kalkınma Hedefleri, Milenyum Bildirgesi, özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önem taşıyan konuları da temel hedef olarak göstermektedir. Bildirgeye imza atan BM üyesi 189 ülke, 2015 yılına kadar aşağıdaki hedeflere ulaşılacağını taahhüt etmişlerdir:
1- Mutlak yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması,
2- Herkes için evrensel temel eğitim hedefine ulaşılması,
3- Toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik ederek kadının durumunun güçlendirilmesi,
4- Çocuk Ölümlerinin azaltılması,
5- Anne sağlığının iyileştirilmesi,
6- HIV-AIDS, sıtma ve diğer salgın hastalıklarla mücadele edilmesi,
7- Çevre ve doğal kaynaklarının sürdürülebilirliğinin sağlanması
8- Kalkınma için küresel işbirliğinin geliştirilmesi.
Türkiye’nin imzaladığı bu uluslar arası belgelerden ikisi özellikle önemlidir. Çünkü bu belgeler eğitimde toplumsal cinsiyet duyarlılığının sağlanmasını öngörmektedir. Pekin 5 Sonuç Kararlarının "Kızlar ve Eğitim" Bölümünde, "Kalıplaşmış cinsiyet rollerinin ısrarla kullanılmasının kızların okula erişimini ve okula devamını engellediği" vurgulanmaktadır. Pekin Eylem Planı, eğitimin her düzeyi için toplumsal cinsiyete duyarlı öğretim programlarının oluşturulmasını ve uygulanmasını öngörmektedir. Ayrıca bu belge, imzası olan ülkelere “erkek çocuklar ve yetişkin erkeklerin değişen toplumsal cinsiyet rolleri ve sorumlulukları çerçevesinde, eğitim materyallerini ısrarla muhafaza edilen kalıplaşmış cinsiyet rollerinden arındırmak için politikalar geliştirmekle” sorumlu tutmuştur.
Diğer belge “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi” dir. Bu belgenin eğitimle ilgili olan 10. maddesinin (c) bendinde “Eğitimin bütünleştirilerek güçlendirilmesi, farklı eğitim türlerinin de geliştirilmesi, okul öğretim programlarının ve özellikle de okul kitaplarının gözden geçirilmesi ve öğretim yöntem ve tekniklerinin yeniden oluşturulması” gerektiği belirtilmiştir. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi için gerekli görülmektedir.
Buna karşılık henüz öğretim programlarında veya öğretme/öğrenme materyallerinde ve/veya ders kitaplarında cinsiyet rollerinden arındırma çalışmaları gerçekleşmemiştir.
Türkiye’ nin Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW; 1979), Pekin Eylem Planı, Çocuk Hakları Sözleşmesi, Avrupa Birliğine üyelik başvurusu kapsamındaki uluslar arası taahhütleri de kadınların ve kız çocuklarının eğitimde erkeklere eşit haklara sahip olmalarını sağlayacak tüm önlemleri almasını gerektirir (TÜSİAD, 2000).
Okul Kitaplarındaki Ve Öğretmen Tutumlarındaki Ayrımcılık
Dostları ilə paylaş: |